Salihyet
Üye
Fatih Terim hakkında eleştirel bir yazı..
Çatışmadan beslenmek tamamen kendine özgü. Ortalığın sessiz ve sakin olmasından rahatsız olduğunu düşünüyorum. Ortalığı gerip, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek de ona has. Olması gereken, son anda olduğu için övgüyü asla hak etmiyor.
Hızla dayılanıp aynı hızla çakılma, yenince aslan kesilip “Mucize bizim rutin işimiz” havası basma, yenilince faturayı basına çıkartma da çok tanıdık huylar değil mi?
Ya başarıyı takım oyununda değil sahanın uğurunda arama?..
İşi son dakikaya bırakma?..
Yumurta kapıya gelmeden çalışmama?..
Yatıp yatıp son anda atağa kalkma?..
Kavgaya “anaları” karıştırma?..
En sevinçli anda bile dayanamayıp muhaliflere laf sokuşturma?..
Sevinince de yıkılınca da küfre ve silaha sarılma?..
“Yabancılar hakkımızda ne demiş”e kafayı takma?..
Her an her şeyin mümkün olduğu bir ülkenin takımı böyle sürprizli olur ancak…
Hırvat takımının Teknik Direktörü “İşimiz zor. Çünkü Türk takımının belli bir sistemi yok” diyordu maçtan önce… Aynen öyle…
“Sistem”le değil “istem”le oynarız biz…
Fizik kondisyondan çok devre arası motivasyona güveniriz.
Rakibe taktik marifetiyle değil iman kuvvetiyle yükleniriz.
Sınava, doğru dürüst hazırlayamadığımız çocuğumuzun ardından okur üfleriz.
Bu yöntemle en güçsüz takıma yenilebileceğimiz gibi, en güçlü takımı da alt edebiliriz. Kestirilemeyiz…
“Dünyayı yeneriz” böbürlenmesinden bir dakka sonra “Zaten bizden bir halt olmaz”a evrilebiliriz. Tahmin edilemeyiz.
Teknik direktör olarak hangi takımın başına geçse değişen bi şey yok. Birde Kadıköy’e çıktı mı iyice dengesizleşiyor. Hakikaten can sıkıyor. Hakikaten kendini imparator sanıyor… Her maçında teknik direktörlerle kavga Basınla çatışma var. Unutmadık hala, o meşhur İstanbulspor maçından sonra Saffet Susiç için utanmadan söylediklerini;
”Benim ülkemde, hele bir Yugoslav bana hiç böyle laf edemez..”
Adam olamayacağını bilip senden beklentiler içinde değiliz. En kısa zamanda ülkemize yakışan insanları futbolumuzun başında görmek dileğiyle…
***
Çok güzel bir yazı, çok güzel bir öz eleştiri..
Çatışmadan beslenmek tamamen kendine özgü. Ortalığın sessiz ve sakin olmasından rahatsız olduğunu düşünüyorum. Ortalığı gerip, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek de ona has. Olması gereken, son anda olduğu için övgüyü asla hak etmiyor.
Hızla dayılanıp aynı hızla çakılma, yenince aslan kesilip “Mucize bizim rutin işimiz” havası basma, yenilince faturayı basına çıkartma da çok tanıdık huylar değil mi?
Ya başarıyı takım oyununda değil sahanın uğurunda arama?..
İşi son dakikaya bırakma?..
Yumurta kapıya gelmeden çalışmama?..
Yatıp yatıp son anda atağa kalkma?..
Kavgaya “anaları” karıştırma?..
En sevinçli anda bile dayanamayıp muhaliflere laf sokuşturma?..
Sevinince de yıkılınca da küfre ve silaha sarılma?..
“Yabancılar hakkımızda ne demiş”e kafayı takma?..
Her an her şeyin mümkün olduğu bir ülkenin takımı böyle sürprizli olur ancak…
Hırvat takımının Teknik Direktörü “İşimiz zor. Çünkü Türk takımının belli bir sistemi yok” diyordu maçtan önce… Aynen öyle…
“Sistem”le değil “istem”le oynarız biz…
Fizik kondisyondan çok devre arası motivasyona güveniriz.
Rakibe taktik marifetiyle değil iman kuvvetiyle yükleniriz.
Sınava, doğru dürüst hazırlayamadığımız çocuğumuzun ardından okur üfleriz.
Bu yöntemle en güçsüz takıma yenilebileceğimiz gibi, en güçlü takımı da alt edebiliriz. Kestirilemeyiz…
“Dünyayı yeneriz” böbürlenmesinden bir dakka sonra “Zaten bizden bir halt olmaz”a evrilebiliriz. Tahmin edilemeyiz.
Teknik direktör olarak hangi takımın başına geçse değişen bi şey yok. Birde Kadıköy’e çıktı mı iyice dengesizleşiyor. Hakikaten can sıkıyor. Hakikaten kendini imparator sanıyor… Her maçında teknik direktörlerle kavga Basınla çatışma var. Unutmadık hala, o meşhur İstanbulspor maçından sonra Saffet Susiç için utanmadan söylediklerini;
”Benim ülkemde, hele bir Yugoslav bana hiç böyle laf edemez..”
Adam olamayacağını bilip senden beklentiler içinde değiliz. En kısa zamanda ülkemize yakışan insanları futbolumuzun başında görmek dileğiyle…
***
Çok güzel bir yazı, çok güzel bir öz eleştiri..