milagros_zuzu
Üye
Nerde o eski seçimler..
NERDE O ESKİ SEÇİMLER
Her seçimde olur
Elli seçimlerinde Konya'da duvarlara asılı afişleri
okuyan köylü ile aday arasında şu konuşmalar geçer:
" Topraksıza toprak, toprağa tapu,ürüne fiat."
" Ne zaman olacak bunlar "
" Her seçimde, her siçimde. "
* * *
Oylar nereye gider?
1950 Seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra,
köylü seçmen geri döner.
" Bey pusulamı geri istiyorum. "
" Geri verilmez, niçin istiyorsun? "
"Adres yazacağım"
" Adres yazılırmı be Adam!.."
" Geçen seçimde adresi yazmadık ta oylar
başka partiye gitti de..."
* * *
Geçersiz oylar ne olur?
1965 seçimlerinde İstanbuldan milletvekili
seçilebilmek için 20.114 oy gerekiyordu.
Oysa 27.937 oy geçersiz sayılmıştı.
Milli bakiye sistemine göre bu oylar sayılsa
idi birde geçersiz milletvekili çıkardı.
* * *
Babasının yerine kızı
1950 seçimlerinde Afyon milletvekili ve
millet partisi Yönetim kurulu üyesi Sadık Aldoğan radyoda
konuşacaktı. Fakat Aldoğan tutuklanmış.
Bunun üzerine konuşmayı kızı Gönül Aldoğan yaptı :
" Bu saatte babam Sadık Aldoğan buradan partisi
adına ulusumuza seslenecekti. Ancak az önce polisler
geldi, babamı İstanbul'a götürmek için tutukladılar.
Ben kızı Gönül Aldoğan, onun yerine konuşuyorum.
Konuşmam özgürlüğünü yitiren babamın, milletimiz
özgürlüğe kavuşsun diye babam tarafından yazılmış olandır."
* * *
Kime oy verelim?
Kürsüye çıkmış olan aday, atıp tutuyor :
" Falanca parti koministtir,ona oy vermeyin!"
" Yaşa..."
" Filanca Genel Başkan masondur,ona oy vermeyin."
" Varol..."
" Şu parti de dinsizdir, ona da oy vermeyin!"
" Nurol..."
Kalabalığın arasından biri sorar.
" Peki kime oy verelim? "
" Bana oy verin..."
* * *
Dimitri camiye gitti
46 seçimlerinde oylama yöntemi şöyleydi : Oylar
açıkta, herkesin gözü önünde atılıyor, oyların sayımı kapalı
yerde, herkesin gözünden ırak yapılıyordu. Onun için olacak,
bugünkü deyimle, 1946 seçimleri ayıplıdır. Çünkü kapalı
yerlerde yapılan oy sayımının içine neler girmez, neler çıkmaz.
1950 seçimlerinde ise oyların atılması gizli yerde olacak,
kapalı bir yerde atılacaktı.Sayımı ise açıkta herkesin
gözü önünde yapılacaktı.
Oyların gizli, kapalı bir hücrede atılması için her seçim sandığında
bir hücre bulunması gerekiyordu. Hesaplandı, kitaplandı,
kapalı hücreler yaptırmak dünyanın parası idi.
Ne yapsın hükümet, Oyların okullarda,camilerde
kapalı bir yerde atılmasına karar verdi.
İstanbul'da Hiristiyanların bol olduğu bir
yerde adres soran birine:
" Dimitri mi? Dimitri camiye gitti" demişlerdi.
Camiye gitmişti ama namaz kılmaya değil.
* * *
Askerler de döğüşür
1950 Seçimlerinde, seçime katılan her partinin
listesinde bir general vardı. Üç parti de CHP, DP, CMP
listelerinin başına birir emekli Genarali aday olarak
koymuşlardı. Listeyi görenler;
" Aaaa, " demişlerdi, " Seçim savaşı,
emeklisi generaller arasında oluyor."
" Hep siviller değil, askerler de seçim
sandığında savaş verecekler."
* * *
Bu da bir hastalık
Dünya kadar para harcadığı halde, listeye
bile giremeyen adaya soruyorlar :
"Durum nasıl ? "
"Lanet olsun, bir daha partilerin önünden bile geçmeyeceğim" diyor.
Aradan dört yıl geçiyor, bakıyorlar ki bizim ki adaylığa yeniden soyunmuş.
" Ne o? diyorlar."
" Ne olsun hastalık..."
Her seçimde olur
Elli seçimlerinde Konya'da duvarlara asılı afişleri
okuyan köylü ile aday arasında şu konuşmalar geçer:
" Topraksıza toprak, toprağa tapu,ürüne fiat."
" Ne zaman olacak bunlar "
" Her seçimde, her siçimde. "
* * *
Oylar nereye gider?
1950 Seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra,
köylü seçmen geri döner.
" Bey pusulamı geri istiyorum. "
" Geri verilmez, niçin istiyorsun? "
"Adres yazacağım"
" Adres yazılırmı be Adam!.."
" Geçen seçimde adresi yazmadık ta oylar
başka partiye gitti de..."
* * *
Geçersiz oylar ne olur?
1965 seçimlerinde İstanbuldan milletvekili
seçilebilmek için 20.114 oy gerekiyordu.
Oysa 27.937 oy geçersiz sayılmıştı.
Milli bakiye sistemine göre bu oylar sayılsa
idi birde geçersiz milletvekili çıkardı.
* * *
Babasının yerine kızı
1950 seçimlerinde Afyon milletvekili ve
millet partisi Yönetim kurulu üyesi Sadık Aldoğan radyoda
konuşacaktı. Fakat Aldoğan tutuklanmış.
Bunun üzerine konuşmayı kızı Gönül Aldoğan yaptı :
" Bu saatte babam Sadık Aldoğan buradan partisi
adına ulusumuza seslenecekti. Ancak az önce polisler
geldi, babamı İstanbul'a götürmek için tutukladılar.
Ben kızı Gönül Aldoğan, onun yerine konuşuyorum.
Konuşmam özgürlüğünü yitiren babamın, milletimiz
özgürlüğe kavuşsun diye babam tarafından yazılmış olandır."
* * *
Kime oy verelim?
Kürsüye çıkmış olan aday, atıp tutuyor :
" Falanca parti koministtir,ona oy vermeyin!"
" Yaşa..."
" Filanca Genel Başkan masondur,ona oy vermeyin."
" Varol..."
" Şu parti de dinsizdir, ona da oy vermeyin!"
" Nurol..."
Kalabalığın arasından biri sorar.
" Peki kime oy verelim? "
" Bana oy verin..."
* * *
Dimitri camiye gitti
46 seçimlerinde oylama yöntemi şöyleydi : Oylar
açıkta, herkesin gözü önünde atılıyor, oyların sayımı kapalı
yerde, herkesin gözünden ırak yapılıyordu. Onun için olacak,
bugünkü deyimle, 1946 seçimleri ayıplıdır. Çünkü kapalı
yerlerde yapılan oy sayımının içine neler girmez, neler çıkmaz.
1950 seçimlerinde ise oyların atılması gizli yerde olacak,
kapalı bir yerde atılacaktı.Sayımı ise açıkta herkesin
gözü önünde yapılacaktı.
Oyların gizli, kapalı bir hücrede atılması için her seçim sandığında
bir hücre bulunması gerekiyordu. Hesaplandı, kitaplandı,
kapalı hücreler yaptırmak dünyanın parası idi.
Ne yapsın hükümet, Oyların okullarda,camilerde
kapalı bir yerde atılmasına karar verdi.
İstanbul'da Hiristiyanların bol olduğu bir
yerde adres soran birine:
" Dimitri mi? Dimitri camiye gitti" demişlerdi.
Camiye gitmişti ama namaz kılmaya değil.
* * *
Askerler de döğüşür
1950 Seçimlerinde, seçime katılan her partinin
listesinde bir general vardı. Üç parti de CHP, DP, CMP
listelerinin başına birir emekli Genarali aday olarak
koymuşlardı. Listeyi görenler;
" Aaaa, " demişlerdi, " Seçim savaşı,
emeklisi generaller arasında oluyor."
" Hep siviller değil, askerler de seçim
sandığında savaş verecekler."
* * *
Bu da bir hastalık
Dünya kadar para harcadığı halde, listeye
bile giremeyen adaya soruyorlar :
"Durum nasıl ? "
"Lanet olsun, bir daha partilerin önünden bile geçmeyeceğim" diyor.
Aradan dört yıl geçiyor, bakıyorlar ki bizim ki adaylığa yeniden soyunmuş.
" Ne o? diyorlar."
" Ne olsun hastalık..."