evrim teorisi kuramı ve bu teoriyi savunanların cevaplayamadı bir soru...

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
' KalendeR '

' KalendeR '

Üye
    Konu Sahibi
evrim teorisi kuramı ve bu teoriyi savunanların cevaplayamadı bir soru...
Evrim düşüncesini değil ama geçerliliğini bugün de sürdüren evrim kuramını Charles Darwin (1809 - 1882)’e borçluyuz. Fizik ve astronomide Galileo ile Newton’un yeri ne ise Darwin’in biyolojideki konumu odur. Kısaca demek gerekirse, Darwin’in evrim kuramı birbirini tamamlayan iki öğe içermektedir: (1) Canlı dünyada değişik biçim ve türlerin ortak bir kökten kaynaklanarak geliştiği; (2) Canlılar arasında “yaşam savaşımı” ve “en uyumlunun ayıklanmaktan kurtulması” diye dile getirilen evrimin gerçekleşme düzeneği. Ayrıntılı açıklamayı ileriki bölümlere bırakarak, şimdi genel bir belirlemeyle yetineceğiz.

Darwin canlıların ortak bir kökten kaynaklandığı savını ilk ortaya atan kişi olmamakla birlikte, bu savı doğrulayan çok sayıda değişik gözlemsel kanıt ortaya koymuştur. Böylece söz konusu sav salt bir tahmin ya da hipotez olmaktan çıkmış, bilimsel bir önerme niteliği kazanmıştır. İkinci noktaya gelince, evrim sürecinin düzeneğini oluşturan “doğal seleksiyon” ilkesi Darwin’in asıl önemli katkısı olarak bilinir. Doğal seleksiyonun anlamı nedir, nasıl işlemektedir?

Tüm gözlemler canlıların (bitkiler ve hayvanlar) doğanın besleyemeyeceği sayı ve hızda çoğaldığını göstermektedir. Öyle ki, her kuşakta bireylerin pek çoğu erginlik çağına ulaşmadan yok olmaktan kurtulamaz. Bir türdeki bireylerden hangilerinin yaşamı sürdüreceği, hangilerinin yok olup gideceği nasıl belirlenmektedir? Canlılar dünyasında bir eleme düzeneği işlemektedir. Bu elemede rastlantı ya da şansın rolü yok değildir. Ama asıl neden bireysel farklar (kalıtsal varyasyonlar) ve bu farkların çevresel koşullara uyum sağlamadaki rolüdür, denebilir. Canlılar aynı türden de olsalar birbirlerinden çeşitli yönlerden farklılıklar gösterir. Hatta aynı ana-babadan olan kardeşler arasında bile gözlenebilir farklar vardır. Belli bir çevrede aynı türden olan ama özelliklerinde az ya da çok farklar gösteren bireyler sınırlı olanaklar için yarışmak, yaşam savaşımı vermek zorundadırlar. Bu savaşımda çevre koşullarına uyum kurma (adaptasyon) bakımından özellikleri daha elverişli olanların üstünlük sağlaması, diğerlerinin yenik düşüp elenmesi kaçınılmazdır. Sözgelimi, görecel olarak daha hızlı koşan tavşan ve geyiklerin düşmandan kurtulma, daha çevik kedilerin avlarını yakalama, aslan ve kaplanlardan daha güçlü olanların çiftleşip döl verme, boynu daha uzun zürafaların beslenme olanakları daha fazladır kuşkusuz. Milyonlarca yıllık süreler düşünüldüğünde yaşam savaşımı veren birey veya toplulukların özelliklerindeki farkların nasıl yeni ya da daha gelişmiş türlere yol açtığı kolayca anlaşılır. Darwin canlıların kalıtsal olan özellikleri arasındaki farkları işleyen doğal seleksiyon düzeneğinin amipten insana uzanan evrim sürecini yeterince açıkladığı inancındaydı. Ne var ki, doğal seleksiyon kimi yönleriyle ne ilk ortaya atıldığında ne de bugün tartışma konusu olmaktan kurtulamamıştır. Teologlar bir yana, kimi biyologların da evrimi açıklamada bu düzeneği yeterince doyurucu bulmadıklarını biliyoruz.

Evrim bir amaca yönelik midir?
Normal olarak evrim uyum sağlayıcı bir süreçtir. Evrimle oluşan organizmaların çevrelerine ve yaşam koşullarına, çoğu kez inanılmaz bir incelik ve beceriyle uyum sağladıklarını biliyoruz. Görünüre bakılırsa, uyum kurma amaçlı bir davranıştır. Ancak modern biyolojinin en parlak başarılarından biri uyum olayında yansıyan erekliliğin yalnızca görünürde kalan bir izlenim olduğunu ortaya koymuş olmasıdır. Hatta buna, antropomorfik bir yanılgı da diyebiliriz. Evrim kuramı uyumun, varyasyonun ve varyasyonun yol açtığı doğal seleksiyonun otomatik bir sonucu olduğu tezini içermektedir. 17. yüzyıla gelinceye dek bilimsel çevrelerde bile göksel cisimlerin Tanrısal bir düzen ve güdüme bağlı olarak devindiklerine inanılmaktaydı. Oysa astronomi ve fizik alanlarındaki ilerlemeler, aynı düzenin mekanik yasalar çerçevesinde açıklanabileceğini göstermiş, doğal olayların doğaüstü güçlere başvurularak açıklanmasının gereksizliğini ortaya koymuştur.

Canlılarla yaşam çevreleri arasındaki uyum da bizi yanıltmamalıdır. İlk bakışta belli bir plan ya da amacı yansıtır görünen uyum aslında uzun süreli doğal bir ayıklanmanın, yaşam savaşımında başarılı bireylerin çoğalmasına olanak veren bir düzeneğin (doğal seleksiyonun) ürünüdür. Doğadaki düzen, doğal süreçlerin oluşturduğu bir dengedir; bilim, doğa dışı nedenler aramaz.

Evrim raslantı varyasyonlarla açıklanabilir mi?
Kuşkusuz evrim kuramının bugün bile çeşitli noktalarda yetersizliği gösterilebilir. Bilindiği gibi, «canlı» dediğimiz organizma değişik işlevli organlarıyla koordine edilmiş bir bütündür. Bir parçasında oluşan bir aksaklık organizmanın tümünün işleyişini etkiler. Örneğin, görme işlevine ilişkin yapılaşmayı alalım. Görmek için çok sayıda düzeneğin işbirliğine ihtiyaç vardır: göz ve gözün iç düzeneklerinin yanı sıra beyindeki özel merkezlerle göz arasındaki bağıntılardan söz edilebilir. Bu karmaşık yapılaşma nasıl oluşmuştur?

Biyologlara göre evrim sürecinde, gözün oluşumunda ilk adım kimi ilkel canlılarda deri üzerinde ışığa duyarlı küçük bir bölümün belirmesiyle atılmıştır. Ancak doğal seleksiyonda bu kadarcık bir oluşumun kendi başına canlıya sağladığı avantaj ne olabilir? Öyle bir oluşumla birlikte beyinde görsel merkez ile ona bağlı sinir ağının da kurulması gerekir. Oldukça karmaşık olan bu birbirine bağlı düzenekler kurulmadıkça «görme» dediğimiz olayın ortaya çıkması beklenemez. Darwin varyasyonların rasgele ortaya çıktığı inanandaydı. Öyle olsaydı, görmenin gerektirdiği o kadar çok sayıda varyasyonun organizmanın değişik yerlerinde aynı zamanda oluşup uyum kurması gizemli bir bilmeceye dönüşmez miydi? Bu güçlüğü Darwinciler iki yoldan açıklamayı denemişlerdir: İlkin organizmadaki bir değişikliğin herhangi bir noktada sınırlı kalmadığı, organizmanın tümünü etkilediği savına başvurulmaktadır. Darwin «korelasyon ilkesi» dediği bu savı kimi örneklerle desteklemeye çalışmıştır. Örneklerden biri mavi gözlü beyaz kedilerin sağır, tüysüz köpeklerin dişlerinin zayıf oluşudur. Ne var ki, kimi eleştiricilerin de belirttiği gibi, bu tür olaylar korelasyon ilkesini değil, olsa olsa birlikte giden değişiklikleri örneklemektedir. Tüyler ile dişlerin gelişimi aynı koşullara bağlıdır; birini aksatan nedenler diğerini de etkiler. Oysa görme için birbirini tamamlayıcı bir dizi değişikliklere ye bunların tam bir uyum ve eşgüdüm içinde çalışmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle görmenin oluşmasını gelişigüzel varyasyonlardan yola çıkan doğal seleksiyonla açıklama yerine, belki de Darwincilerin kolayca içlerine sindiremeyecekleri içten gelen yönlendirici bir ihtiyaç ya da eğilime bağlamak daha yerinde olur. Böylece değişik düzeylerdeki organizmaların (örneğin, omurgalılar ile mollusc’ların) görme düzeneklerindeki raslantı sayılamayacak yakın benzerliği de açıklama olanağı doğmaktadır*. Sıradan bir mollusc olan Pecten’in gözünde bizimkinde olduğu gibi retina, kornea ve selüloz dokulu lens vardır. Şimdi evrim düzeyleri bu denli farklı iki türde bir dizi raslantıyı gerektiren bu yapılaşmayı salt doğal seleksiyonla nasıl açıklayabiliriz?

Bu soruyu soranlardan biri de Yaratıcı Evrim adlı kitabında Darwinciliğin mekanik anlayışına karşı çıkan filozof Henri Bergson’dur:

Nasıl olur da sonsuz denecek kadar çok birtakım küçük varyasyonlar, eğer bu varyasyonlar salt raslantı ise, evrimin birbirinden bağımsız iki kolu üzerinde aynı planı izlesin? Evet, nasıl olur da tek tek alındığında hiçbir işe yaramayan birtakım varyasyonlar iki kolda da doğal seleksiyonla aynı sıra veya düzende korunarak biriktirilmiş olsun?

Darwincilerin bu soruya doyurucu yanıt verip vermedikleri tartışılabilir.

Prof. Dr. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık
 


' KalendeR '

' KalendeR '

Üye
    Konu Sahibi
evet haklsıın ben de birisine laf anlatamayacagımı dusunup bu konunun ne demek olguğunu(okumaya gücü yeterse) anlatmaya çalışmak ıcın anlattım ve bu teorının sacmalıgına vurgu yaptım..
ben maymundan gelmedım kendını maymunolarak gören bu teoriyi kabul eder


--------------- Ekleme ---------------

evet orda bayagı bı dıyalog yasanmıs
 
TopFury

TopFury

Üye
Tamam arkadaşım...sensin tamam sensin...sen doğrusun tamam...evet bu zaten o teori tamam...sensin...sen haklısın evet...
 
Praetor

Praetor

Emekli Yönetici
:hmmm
Ne oluyor yahu :hmmm
 

researcher

Üye
Tamam arkadaşım...sensin tamam sensin...sen doğrusun tamam...evet bu zaten o teori tamam...sensin...sen haklısın evet...


Şahanın ceviz kıran diye tiplemesi varya ...o hep boyle biterdi...

:birak:


diye de tepkisini ortaya koyardı.... :ehe:ehe:ehe:ehe
 
' KalendeR '

' KalendeR '

Üye
    Konu Sahibi
Tamam arkadaşım...sensin tamam sensin...sen doğrusun tamam...evet bu zaten o teori tamam...sensin...sen haklısın evet...

Ne bu şimdi büyüklük ben de kalsın mı? dıorsun? mesele benım haklı olup olmamam değıl.. sadece sunu bılmıosan konuşma gıbı laflara sınır oluyorum bıldıgımı bılmıorsan bılmıorsun deme! sana bı abı mı artık kardeş tavsıyesı mı dersın bı daha yapma öyle. sana karşı kişisel bir düşüncem yok sadece düşünseldi.. bu senin bir nevi iyiliğin içindi.
 
Bora

Bora

Üye
Evrim teorisi mi :ehe
İnsanların bu konuda bırakın tartışabilmeyi, karşı tarafın söylediklerini anlaması bile pek mümkün değil :)
Ben denedim gördüm :) Sonra da konuşmaktan vazgeçtim; boşa gidiyor çünkü :)
Bkz:

http://www.maxicep.com/belgesel/ken...a-eden-anne-boulengerula-taitanus-170168.html

Eğitim şart.Bazı arkadaşlar bildiği az bilgiyle sanki çok haklı imiş, bu konuda ondan bilgilisi yokmuş gibi konuşuyorlar.Tabiki herkes bildiğince bilgisini aktarmalı.Ancak kendini beğenmişlikte yapılmamalı.
 
TopFury

TopFury

Üye
Olan şu dostum...Arkadaşın ''okumaya gücü yeterse...'' ve ''birilerine laf anlatma...'' gibi kullandığı tabirler bana yönelikti.Zoruma gitti.Bende sağlıklı bir şekilde tartışamayacağımızı anlayınca geçmeye karar verdim...En sağlıklısı olur diye...Çünkü benim büyütüldüğüm şekilde bu tabirler ''saygısızlık'' olarak nitelendirilmekte...
 
Odysseus

Odysseus

Üye
Olan şu dostum...Arkadaşın ''okumaya gücü yeterse...'' ve ''birilerine laf anlatma...'' gibi kullandığı tabirler bana yönelikti.Zoruma gitti.Bende sağlıklı bir şekilde tartışamayacağımızı anlayınca geçmeye karar verdim...En sağlıklısı olur diye...Çünkü benim büyütüldüğüm şekilde bu tabirler ''saygısızlık'' olarak nitelendirilmekte...

Arkadaş, Evrim teorisini savunanlar için bu kelimeleri kullanmış. Evrim teorisi başlı başına saçmalıktır. Bir çok kaynakta bu teori çürütülmüş hatta yerin dibine sokulmuş olmasına rağmen halen bunu savunan kesim var. Evrim teorisi çürütülmüştür. E-Book paylaşmak yasak olmasa kaynağın kralını eklerdim buraya.
 
TuRkiShCowboy

TuRkiShCowboy

Emekli Yönetici
Ben böyle saçma bir teori daha duymadım . Adamlar profesör diye bilim adamı diye geçiniyorlar ama bizden çok çok daha cahiller . Bir müslüman a sorsan bu teoriyi hangisi onay verir . Başlı başına saçmalık bu .
 
Bora

Bora

Üye
Artık bu tarz konularda polemiğe girmekten bıktım.Herkes kendince doğru bulduğu yoldan ilerlesin.
 
Praetor

Praetor

Emekli Yönetici
:ehe
Bir da bu konuyu tartışmak mı :ehe
Allah korusun :ehe

İsteyen istediği gibi düşünsün. Ama keşke düşünmeden önce dünyadaki bilimsel kaynakları bir tarasa :)
Bkz. Bilmeden fikir sahibi olmak.
 
Odysseus

Odysseus

Üye
:spr
 
TuRkiShCowboy

TuRkiShCowboy

Emekli Yönetici
Bilime gerek yok ki :) maymundan gelmedik sonuçta :ehe kurani kerim in mealinden bakabilirsiniz :)
 
TuRkiShCowboy

TuRkiShCowboy

Emekli Yönetici
baksın ... Her türlü kaynak mevcut .. gidip maymunuz diyene kadar araştıracağına bunları araştırsın ..
 
Bora

Bora

Üye
Özel tartışma yapmamak için genel konuşuyorum.

Genel düşünelim.
--Koskoca bir profesör yıllar önce bu teoriyi yazmış,
--örnekler açıklamalar verilmiş.
--Bu konu hakkında belki 100 lerce kitap yazılmış.
--Ama kalkıp bir arkadaş basitçe ya kurana bakın bu teori yalan diyemez.
Şöyle ki;
--Kuran-ı kerim müslümanların kullandığı dünyaya gelMİŞ son kitaptır.
--Ancak dünyada kuran-ı kerime inanmayan insanların sayısı yüksektir.
--Bu sebeple kuran-ı kerime inanan evrim teorisine inanamaz.Normaldir.
--Ancak inanmayanlar için bu teorinin yanlış olduğu savunulamaz!
 
' KalendeR '

' KalendeR '

Üye
    Konu Sahibi
ben de bir teori atacam yakında.. insanlar aslında uzaylıdırlar. niye mi?
biz dünyalıyız dünya ise uzayda o halde aslında biz insanlarda birer uzaylıyız.boşuna göklerde ufo aramaya gerek yok
bu demek oluyor ki dünyada aslında 6 milyar uzaylı var:)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt