Balın tarihçesi ve özellikleri | Bilinmesi gerekenler

Sponsorlu Bağlantılar

Salihyet

Salihyet

Üye
    Konu Sahibi
Balın tarihçesi ve özellikleri | Bilinmesi gerekenler

Balın Tarihi ve Tarihçesi

Balın Tarihi
Arı Türklerde tüm arı türlerine verilen addır. Türklerin ilk kez Anadolu da balarısı sözünü kullanmaya başladıkları sanılmaktadır. Kaşgarlı Mahmud un açıklamasından da anlaşıldığına göre Türkler önceleri bala arı yağı diyorlardı. Sonraları özellikle batı Türkleri (Oğuzlar, Kıpçaklar, Suvarlar,…) bal demeye başladılar. Uygurlar bala Çince mi, Tokharca mir sözlerinden kökenlendiği sanılan mır veya mir adını kullanıyorlardı. Balın Anadolu nun beslenmesinde de önemli rol oynadığı kesindir. Çatalhöyük duvar süslemelerinde çiçekler üzerinde böcekler resmedilmiştir. Bu da bize günümüzden 8-9 bin yıl önce Anadolu da arının balı çiçeklerden topladığının bilindiğini gösteriyor. Anadolu da insanlar sevdiklerine balım dedikleri gibi, bunu bir övgü sözü olarak da kullanırlar. Bu da Anadolulunun bala verdiği değeri gösterir. Osmanlılar çıkardıkları birçok kanunla baldan ve arı kovanından vergi almışlardır. Osmanlıların İstanbul da kurdukları ilk ticaret merkezi Mısır çarşısı ile Tahtakale arasında bal kapanı da vardı. Burada bal tartılır, vergilendirilir, saraya gider arta kalan da halka satılmak üzere dağıtılırdı. (Kapan, Arapça kabandan gelmektedir. Kaban ise kantar anlamındadır). Atalarımız balı yiyecek olarak kullanmaktan daha çok hastalıklara karşı koruyucu, deva, iyileşme döneminde de güç ve direnç verici olarak değerlendirmişlerdir. Glikozun bulunması ile unutulur gibi, olmuşsa da, değeri anlaşılarak tekrar eski yerini almaya başlamıştır. Balı kimin ne zaman ve nasıl bulduğunu bilemiyoruz. Ama, arının yaklaşık 30 milyon yıldır var olduğunu, o günden beri aynı çalışkanlıkla bal yaptığını bilmekteyiz. Balı insanların tanıdığını, topladığını gösteren en eski belge İspanya da Valencia eyaletinde Bicorp da Arana mağarasında bulunmuştur. Araştırmalar mağaranın duvarındaki bal toplayan kızın resminin 16 bin yıl önce yapılmış olduğunu göstermektedir. Yanı sıra günümüzde ilkel olarak yaşayan kabilelerin balın kutsallığına inandıklarını, dini törenlerde önemli yer verdiklerini izliyoruz. Hititlerin, Sümerlerin, Mısırlıların, Romalıların Yunanlıların, birçok eski kültürün balı ilaç olarak kullandığını, tarihte ün yapmış hekimlerin her derde deva olarak kabul ettiğini görmekteyiz. Hititler in çivi yazısıyla yazdıkları toprak levhalardan günümüzden 4000 önce arıcılığı tanıdığını öğreniyoruz. Levhalardaki reçeteler Sümerler ve Hititlerin balı hastalıklarda kullandıklarını göstermektedir. Papyrus Smith de balla hazırlanmış birçok reçeteyle karşılaşmaktayız. Piramitlerde ağızları hava geçirmeyecek biçimde kapatılmış bal küpleri ve Kraliçe Hepçesut un armasında arı bulunması, Mısırlıların bala büyük değer verdiğini gösteren delillerdir. Romalı hekimler balın çok güçlü bir panzehir olduğuna inanıyorlardı. Mısırlı, Romalı, Yunanlı ve Arap hekimler balı göz hastalıklarında kullanmışlardır. Hippokrates hava ve suyla eş değerli görüyor, tüm hastalıklara karşı kullanıyordu. Asklepiades ise, ruhi ve sinirsel hastalıklarda kullanıyordu. Plinius, Dioskorides ve birçok hekimin çeşitli hastalıklara karşı yalnız, bitkilerle karıştırarak veya şurup, merhem olarak da kullandıklarını görüyoruz. Bala dini kitaplarda da yer verilmektedir. İncil, Matta 3,4 “”Yahya nın yediği çekirge ve yaban balıydı”" diye yazılıdır. Kuran, sure 16. 68, 69 “”Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renkte bal çıkar”" Tevrat ise, Yahudilere sokaklarından bal ve süt akan ülke sözü vermektedir. Bal birçok bal çeşidi için verilen ortak addır. Yapılan araştırmalar arının kovanından en çok 10 km uzağa gittiğini göstermiştir. Bu balın özelliğinin bitki örtüsü ile çok yakın ve sıkı bağlantısı olduğunu göstermektedir. Birçok arıcı balını her yönden zenginleştirebilmek için kovanlarının yerini belirli sürelerle değiştirir. Özellikle sıcak yörelerde sıcakların başlaması ile kovanlar yaylaya çıkarılır. Bal orman (çam) ve çiçek balı olarak ikiye ayrılır:
Orman veya çam balı arının büyük bir bölümünü çam çeşitlerinden toplayarak yaptığı baldır. Çiçek ballarını da ikiye ayırabiliriz. Arının çeşitli çiçeklerden toplayarak yaptığı bal, büyük oranda belirli bir çiçekten toplayarak yaptığı bal. Balın özel çiçek balı olarak adlandırılabilmesi için içinde bala adını veren bitkinin çiçektozundan en az %45 oranında bulunması gereklidir. Bu bahar büyük olasılıkla adlandırıldıkları bitkinin sağlıksal özelliğini gösterir. Bu özelliği bitkinin çiçek tozu oranı ile doğru orantılı olarak artar. Karışık çiçek balları genel güçlendirici ve direnç artırıcı güçleri yanı sıra astmaya, bronşite, saman nezlesine karşı da önerilmektedir. Özel bahar: Birçok adı alt alta sıralayabiliriz. Birkaç örnek: Ihlamur balı: Sinir yatıştırıcı, uykusuzluk giderici,… özelliği olup güzel kokulu açık renklidir. Nane balı: Bağırsak gazlarını önleyici, kolikleri çözücü, pankreas salgısını söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı,… özelliği vardır. Uçucu yağlar yönünden zengindir. Kuşdili balı: Karaciğer hastalıklarını iyileştirici, sindirim bozukluklarını düzeltici özelliği vardır. Portakal balı: Sinir yatıştırıcı, kramp çözücü özellikleri nedeni ile sinir hastalıklarında kullanılır. Özel ballar arasında ülkemizde herkesin tanıdığı deli balı da sayabiliriz. Acımsı buruk tadı olan bu bal çok az yenildiğinde sinir bozukluklarına iyi gelmekte, çok yenildiğinde ise, merkezi sinir sisteminde felçlere neden olmaktadır. Zehirlenme, bulantı, kusma ile kendini göstermektedir. Buna arının sarı renkte çiçek açan Azelea pontica L. ve kırmızı çiçekli Rhodedonderon ponticum L. bitkilerinden topladığı öz neden olmaktadır. Balın saklanması: Baldaki en önemli değişiklik içindeki glikozun kristalleşmesi, balın akışkanlığını kaybetmesidir. Balın kristalleşmesi diğer bir değimle şekerlenmesi halk arasında yanlış anlaşılmaktadır. Şekerlenme balın doğal olduğunu gösteren en önemli delildir. Şekerlenmiş bal yenilebilir. Balın akışkanlığını kazanması, şekerlenmenin kaybolması için balı yaklaşık 3 saat kavanozu ile (veya herhangi bir cam kapta) 50 derece sıcak su banyosunda tutmak yeterlidir. Çok sıcak ve 0 derece altındaki soğukluk balın birçok değerinin kaybolmasına neden olur. Bal buz dolabında saklanmamalıdır. Işığa karşı da duyarlı olduğundan ışık geçirmeyen kaplara veya içi sırlı küplere konulmalıdır. Havadaki nemi, çevresindeki kokuları emme özelliğinden, bal kabının ağzı hava geçirmeyecek biçimde kapatılmalıdır. Açık kaptaki balın üzerinde köpürmeler başlar. Balın kontrolü: Bir şişenin içine 100 mI %70 hik alkol ile 50 gr bal konur, iyice çalkalanır. Bal alkolün içinde artık bırakmadan erirse, doğaldır. Kapta beyaz bir kalıntı oluşursa, doğal değildir. İçindeki birkaç madde: Mineraller yönünden çok zengindir. İçindeki minerallerin oranı %3 e yaklaşır. Bakır, çinko, demir, fosfor, klor, kükürt, magnezyum, potasyum, silisyum, sodyum. Organik maddeler: Asetik asit (sirke asiti), formik asit (karınca asiti), laktik asit (süt asiti), sihisik asit, elma asiti, glikon asit. Anorganik maddeler: Fosforik asit, hidroklorik asit. Şekerler: Koyanın bulunduğu çevredeki çiçeklere (bitkilere) özgü olan şekerler dışında, glikoz (dektroz), fruktoz (levüloz), maltoz. Vitaminler: Bal bu yönden zengin değildir. Bununla birlikte içinde B1, B2, B6, pantothen asit, nikotonik asit, folik asit, çok az C vitamini vardır. Meyveler ve sebzelerdeki vitaminler bir süre sonra değerlerinden kaybederler. Örneğin ıspanaktaki C vitamini toplandıktan 24 saat sonra yarıya iner. Meyvelerdeki vitaminler değerlerini daha yavaş kaybederlerse de, sonuç değişmez. Balın içindeki tüm vitaminler öngörülen biçimde saklandığı sürece değerlerinden hiçbir şey kaybetmezler. Enzimler: Balda birçok enzim vardır. Bunlardan en önemlisi glucosexidase enzimidir. Bu enzim havanın içindeki oksijen yardımıyla glikozu asite ve hidrojenperoksite çevirir. Bu balın uzun süre saklanabilmesini sağlar, dayanıklılık gücünü artırır. Hidrojenperoksit iyi bir mikrop öldürücüdür (antiseptiktir). Balın içinde basillerin yaşama süresi basile göre değişmektedir. “”Balda günümüzde bile analiz edilmemiş daha birçok madde vardır“”. Bal birçok hastalığın tedavisinde yalnız başına veya karışım olarak uygulanır. Genellikle çayların tatlandırılmasında bal önerihir. Çayın gücünü en az 2 kere artırır. Tatlandırıcı olarak çiçek balına öncelik tanınmalıdır. Bala karşı alerji: Bala karşı alerji gösterenler de vardır. Yediklerinde kaşıntılı veya kaşıntısız sivilce dökenler, midesi sancılananlar veya bulananlar da görülmektedir. Günde bir veya yarım k.k. bal suya karıştırılıp uzun süre içilerek vücudun ve midenin bağdaşıklık kazanması sağlanabilir. Ölçü yavaş yavaş arttırılır. Balın içindeki çiçek tozları da alerjiye neden olabilir. Bu durumda balın yöresi veya türü değiştirilmelidir. Örneğin çiçek balı yerine, çam bal,. Tüm çabalara karşı alerji devam ediyorsa, yememekten başka çıkar yol kalmaz.
BALIN TARİHÇESİ
Balın Kısa Bir Tarihçesi BAL hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki, sırf vefakar bal emekçilerinin, yani arıların, Orta Asya’nın kalbinden Avrupa’ya, oradan Kolomb’un gemileriyle Amerika’ya ve daha nice yerlere yaptıkları maceralı yolculukları anlatmak oldukça uzun sürer. Gelin biz burada, çeşitli kültürlerin ona yüklediği ilginç anlamlardan dem vuralım. Bal denilen bu iksirli besin tarih boyunca o kadar çok itibar görmüş ki, bilgelikleriyle ünlü bir çok karakterin çocukluklarını bal kaşıklayarak geçirdiklerine kanaat getirilmiş. Yunanlıların yüce tanrısı Zeus’tan, matematiği ve vejetaryenliği kendi tarikatında birleştirmiş Pitagoras’a kadar bir çok kişinin bal yiyerek büyüdüğüne inanılmış. Bu düşünce sadece balın uzun süre boyunca yegane doğal tatlandırıcı olmasından kaynaklanmıyor. Bunun yanı sıra, tatlı yiyecekler tarih boyunca doğal şifa vericiler olarak algılanırmış ve her zaman ayrıcalıklı kişilerin sofrasında yer alırmış. Herodot’un Mısır tarihinden bize aktardığına göre, Mısırlılar tanrılarına adayacakları hayvanları un, kuru üzüm, incir ve çeşitli aromaların balla harmanlanmasından oluşan bir karışımla doldururlarmış. Bu karışımların bazıları günümüzün ağız tadına göre biraz ‘garip’ olarak nitelendirilse de unutmamamız gereken bir başka nokta da, eski çağlarda balın en önemli çeşni maddesi olması. Günümüzün tersine, insanlar yemeklerini sadece aşırı bahatlarla renklendirmiyorlarmış. Örneğin Epaentes’in bize verdiği tarife göre, Yunanlıların en sevdiği ‘bal dolması’, peynir, et, vinegar ve soğanla yapılıyormuş. Romalı retorik ustası Jullius Pollux, Onamasticon adlı kitabında balda pişirilmiş incir yapraklarının tadından bahseder. Kuzey Amerika kızılderililerinden Mohavklar’ın kamp ateşinde pişirdikleri, içi bal, elma suyu ve meyve yağlarıyla doldurulmuş bal kabakları da çok lezzetli olmalı. Balın şifasına dair en güzel hikayelerden biri de hayatın anlamını alçak gönüllü zevklerde bulan Demokritos’un başından geçenlerdir. Tüm hayatını tutumlu bir şekilde geçirmiş 109 yaşındaki yaşlı bilge, ölüm vaktinin çok da uzakta olmadığını kavradığında, her gün biraz daha az yemeye karar verir. Bu nedenle çeşitli besinlerden birer birer vaz geçer. Tam da en son yiyecekten vazgeçtiği gün Tanrı Deme-ter’in adına düzenlenen festival başlar. Yaşlı adam da bu kutsal günde ölerek saygısızlık etmek istemez. Bunun üzerine festival boyunca içi bal dolu bir kabı burnuna yaklaştırıp koklamakla yetinir. Festival bittiğinde kap önünden alınan bilge, anında ölür. Her ne kadar günümüzde pek rastlanmasa da, arılarla olan ilişkimiz, balın toplanma ve yenme alışkanlıkları çoğu kez dini ritüelleri çağrıştırmakta. Bu kanıyı doğrularcasına Efes ve Elevsis’deki rahibeler ‘arılar’ diye adlandırılırmış. İbranice’de arı demek olan dbure kelimesinin kökü sözcük anlamına gelen dbr’dan gelir. Aynı lisandaki Deborah ismi de arının asli görevinin Kutsal Söz olan doğru’yu söylemek olduğuna işaret eder. Toplandıktan sonra herhangi bir işleme tabi tutulması gerekmediği için bu mucizevi iksir, Tanrı’nın arılar yoluyla bize ilettiği bir mesajdır; Tanrı’nın sözü, onun çiçeklerinden arılar vasıtasıyla bala taşınır. Kutsal sözün yolculuğu bu kadarla da kalmıyor. Anlatılanlara göre Eflatun ve Pindar gibi büyük şairlerin ağzından çıkan sözleri de arılar taşımış dillerine. Belki de doğumdan hemen sonra ağlayan bebeklerinin dillerini ballı bir bezle saran Senegal ve Ivory Adalı kadınların zihinlerinden de aynı düşünceler geçiyordun Eski bir geleneğe göre evlenen çiftlerin avuç içlerine de bal dökülürmüş. Erkek ve kadın birbirlerinin avuçlarından bal yiyerek birbirlerine kötü söz söylemeyeceklerine ve el kaldırmayacaklarına dair söz verirlermiş. Anlayacağınız eski beraberliklerde balın ehemmiyeti sadece balayı ile sınırlı kalmıyormuş. Yeraltına ballı mesaj Arıların Tanrı ve Yaradılış’la olan ilişkileri daha bir çok kültürde karşımıza çıkmakta. Mayaların gizli inanışı Popul Vuh’a göre ilk arı, dünyanın merkezindeki bir kovanda doğmuştur. Bir volkanın lavları gibi elleri yakan ve gözleri kamaştıran bu hayvanın asli görevi insanı kayıtsızlık ve bilgisizlikten uyandırmaktır. Romalıların ilkbahar tanrıçası Prosperina’nın mekanı da yeraltıdır. Bu tanrıçayı çok kızdırmaktan korkan Romalılar, O’nun yer altından ateşten bir yılan şeklinde çıkmasını engellemek için çare olarak ballarından fedakarlık etmişler. Ovid’de balın aslında bize şarap tanrısı Baküs’ün bir armağanı olduğunu söyler. Baküs bir sefer sonrasında satirleriyle beraber hoplaya zıplaya geri dönerken satirler sistralarını çalmaya başlarlar. Çınlayan enstrümanların sesiyle bir ağaçtan çıkan bir yığın böcek üzerlerine üşüşür. Baküs de böcekleri alıp ilk kez bal yapacakları yere götürür. Tabi bu efsaneyi duyduktan sonra Yunanlı ve Romalıların şaraba bal katıp fermante ederek mead denilen bir içki elde ettiklerini öğrenmek pek şaşırtıcı olmuyor. Tıpkı doğumlarda olduğu gibi ölümlerde de balla yapılan ritüellerin ayrı bir yeri var. Neolitik çağlardan itibaren Babil, Sümer ve Girit gibi bir çok medeniyet önemli insanlarını balla birlikte gömmüştür. Çünkü bal diğer dünyaya girişin anahtarıdır. Büyük İskender’de ölümünden sonra halis balla mumyalanmış.



Balmumu Bilgileri

Balmumunun Yapısı
Balmumu, 2-3 haftalık genç işçi arıların son 4 çift karın halkalarındaki mum salgı bezlerince salgılanan, karın halkaları arasından çıkarken hava ile teması sonucu katılaşarak pulcuk haline geçen, salgılandığı anda beyaz renkte olan ve daha sonra koyulaşan bir arı ürünüdür. Balmumu suda erimediği halde eter ve kloroformda erir. Balda bulunan karbonhidratlardan sentezlenir. Arıların 1 kg balmumu üretebilmeleri için 6-10 kg bal yemeleri gereklidir. Mum salgılayan arılar önce bal yerler daha sonra 35 oC’da zincir şeklinde salkım oluşturarak mum salgılarlar. Mum pulcuğu karın halkalarından ayaklarla çeneye aktarılır. Çenede işlenen balmumu petek örme ve yapmada kullanılır. Kimyasal yapısında; alkali esterler (%72), serbest yağ asitleri (%14), hidrokarbonlar (%11), serbest alkoller (%1) ve bilinmeyen maddeler (%2) bulunur. Ergime sıcaklığı 62-65 oC olup yoğunluğu 0.95′dir. Bu nedenle eritildiğinde su üzerinde toplanır. 2. Balmumu Üretimi Özellikle Afrika, Orta ve Güney Amerika’da baldan daha önemli bir arı ürünüdür. Balmumu üretimi geleneksel olarak petek kırıntılarının sıcak su içinde eritilip karışımın süzülerek bir başka kaba aktarılması ve burada su üzerinde toplanan balmumunun soğuduktan sonra oluşturduğu katı kütlenin elde edilmesi şeklinde yapılır. Ayrıca, güneş enerjili mum eritme kapları da kullanılabilir. Esmerleşmiş eski peteklerin eritilip balmumuna dönüştürülmesi hastalıkların kontrolü açısından ihmal edilmemesi gereken bir işlemdir. 3. Balmumunun Kullanılma Alanları Balmumu, çok değişik alanlarda kullanılmakla birlikte büyük oranda temel petek yapımında ve kozmetik sanayiinde kullanılmaktadır. Bunun yanında, Katolik kiliselerinde yakılan mumlarda en az %32 oranında balmumu bulunması gerektiğinden mum yapma sanayiinde de ciddi miktarlarda kullanılır. Bunların dışında balmumu; ilaç sanayiinde, parlatıcı, boya ve cila yapımında, kalıpçılık, dişçilik gibi alanlarda ve su geçirmezliğin sağlanmasında kullanılmaktadır. Daha önceleri balmumu ihtiyacı açısından kendine yeterli olan ülkemiz son yıllarda balmumu ithal etmeye başlamıştır. Kaynağı belli olmayan balmumundan yapılmış temel peteklerle Amerikan yavru çürüklüğü ve kireç hastalığı gibi arı hastalıklarının gerek ülkeler arası gerekse ülke içinde geniş alanlara yayılabileceği unutulmamalıdır. Bu bakımdan temel petek yapımında kullanılacak balmumunun “Arıcılık Yönetmeliği”nin zorunlu bir hükmü olarak 110 oC’da 12 saat süreyle sterilize edilmesi gerekmektedir. Balmumu tüm kullanma alanları açısından %100 saf olmalı, parafin, serezin, reçine ve iç yağı gibi yabancı maddeler içermemelidir.



Bal Çeşitleri

Bal Çeşitleri
Yayla Balı Yayla Çiçek Balı Çiçek florası bol olan, Türkiye’nin en verimli, yüksek yayla ve meralarında karma kır çiçeklerinden elde edilir. Açık kehribar renkte hoş bir rayiha ve keskin tadı olan bu bal, kahvaltıların olmazsa olmaz denile bilecek bal çeşididir. Bir - iki çorba kaşığı Yayla Balı günlük enerji ihtiyacımızın önemli bir kısmını karşılamaya yeterli ve sinir sistemini güçlendirmekte gereklidir. Balın hammaddesi, nektar denen balözüdür. Balın kalitesi, doğrudan nektara bağlıdır. Çiçeklerin ve çeşitli bitkilerin salgıladıkları nektarın, bal olabilmesi için kimi işlemlere tabi tutulması gerekmektedir.Arı, genellikle bir seferinde sadece tek çeşit çiçekten nektar toplar. Yani ilk olarak arı hangi çiçek türünden nektar toplamaya başladıysa, hep o türden çiçekleri dolaşır, başka çiçeklere gitmez.Nektar yükü ile kovana dönen tarlacı arı, karşısına çıkan genç evci arıya bir damla nektar verir. Sonra kovan içinde ilerlemeye devam eder.iki ya da üç evci arıya geri kalan nektar yükünü aktarır.Dışarıda nektar bol ise, tarlacı arılar hızla yükünü boşaltıp tekrar tarlaya dönerler. Eğer nektar kaynanağı yeni ve mükemmel ise, nektar yüklü arı kovana girince diğer arılara durumu anlatmak için bir çeşit hareketlerde bulunur, karnın ı sağa sola hareket ettirir. Bu dansı seyreden beş- altı arı, aldıkları bilgiye istinaden nektar kaynağını bulmak üzere kovandan ayrılır. Dans hareketlerinde bulunan arı, bu hareketlerine devam eder ve kendisi kovandan ayrılıncaya dek en az bir düzine arı, bahsi geçen nektar kaynağını bulmak için uçuşa geçer.Yayla Çiçek balı, çok değerli ve besleyicidir Kekik Balı Kekik Balı Kekik; genusun beş farklı türünden nektarlı bitki olarak bilinir. Yaygın olarak kırsal bölgelerde yetişen bir bitkidir. Ülkemizde öncelikle Ankara, Çankırı, Kastamonu, Bolu, Amasya, Trabzon ve Kütahya’nın tepe ve dağlarında doğal ortamda bol miktarda yetişir. Kekik bileşiminde “Timol” içeren uçucu bir yağ vardır. Çiçeklenme dönemi Mayıs başından Ağustos sonuna kadar devam eder.Kekik Balı açık altın sarısı renktedir. Tadı ve aroması çok güzeldir. Kekik Balı enzim içeriği bakımından çok zengindir. Antiparaziter etkisi ile bilinir. Bu etkisi timol denen terpenik maddeden dolayıdır. Kekik balı soğuk algınlığını kısa sürede giderir ayrıca yara iyileştirici özelliği vardır. Kekik balı, bal çeşitlerinin arasında en özellikli olanıdır. Saf kekik otundan öz toplayan arıların ürettiği şeffaf, kekik kokulu, buruk tatlı bir baldır. Karaciğer başta olmak üzere mide, astım ve egzema hastalıklarına iyi geldiği söylenir. Ege, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yüksek rakımlı yaylarındaki kekiklerin nektarını içeren ballardan özenle seçilen Kekik balları, sizlerin damak zevkine sunulmuştur.
Çam Balı Çam Balı Çam ağaçlarında yaşayan bir kısım canlıların, yani basra’nın (örneğin çam pamuklu koşnili) salgıladıkları bal şebnemi (bal çiçeği= basura) denen tatlı maddeler, balarıları tarafından toplanarak değişikliğe uğratılır. Çam balının oluşumu iki aşamada gerçekleşir:
1. Aşama -Önce, basra denilen canlı, onbinlercesi biraraya gelerek topraktan ağacın gövdesine tırmanır ve orada yaşamaya başlar. Bu sırada ağaçların cephelerinde beyaz pamuk benzeri tomarlar meydana getirirler. Bu, insan gözüyle kolayca görünür. Yaz aylarına, Ağustos’ a doğru basra canlısı çam ağacının özünden elde ettiği ettiği beyaz ve renksiz bir salgı oluşturur. Bu salgı ağacın gövdesinde ince bir ip gibi sallanır.
2. Aşama: Kovana bal taşıyacak arılar çam ormanlarında dolaşır ve yukarıda bahsedilen, çam ağaçlarının gövdesindeki çam özlü salgıyı alırlar. Arılar, bünyesindeki salgılarla bu ham haldeki çam balını işleyip kovana taşır. Peteklerdeki gözlere işçi arılar tarafından yerleştirilir. Dünyadaki çam balı üretimin %90′ı Türkiye’de yapılmaktadır. Kalitesi, aroması ve içerdiği zengin besin maddeleriyle Türk Çam Balına yurt dışından büyük bir talep vardır.Çam balının en önemli özelliği kıvamı bozulmadan veya donmadan yıllarca saklanabilmesidir. Bu nedenle pazarlaması da kolaydır. Rengi çiçek ballarının ekseriyetinden daha koyudur. Besin değeri biraz daha düşük olmakla birlikte, özellikle boğaz rahatsızlıklarına çok iyi gelir. Çam balı, kristalizasyona dayanıklılığı ve önleyici özelliği ile, tıpta ve gıda sektöründe çeşitli ürünlerde (örneğin dondurmalarda) bir doğal katkı maddesi olarak geniş bir kullanım alanına, ve önemli ihracat potansiyeline sahip bir üründür. Ülkemizin akciğeri sayılan zengin orman bölgelerinin doğal ürünüdür. Çam balı diğer balların aksine çiçeklerden toplanan nektarlardan değil, arıların çam ağaçları üzerinde oluşan reçineleri işleyerek elde ettikleri salgı balı türüdür. Öncelikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde üretilir. İlkbahar - sonbahar aralıklarında işlenir. Koyu bulanık kahverengi renkte, keskin bir tadı ve çam ağacına özgü rayihası vardır. Çam balının solunum yollarına, sindirim sistemine olan olumlu etki ve faydaları tıpta kabul görmüştür. Her sabah bir bardak ılık su ile karıştırılarak aç karnına içildiğinde, kilo verdirme özelliğine sahiptir.
Narenciye Balı Narenciye Balı Narenciye Balı Akdeniz yöresine özgü bir baldır. Narenciye ağaçları Nisan ayında çiçeklenir, meyve kabuklarında eterik yağ vardır. Narenciye ağaçlarından gelen nektar akışı üç hafta kadar sürer ve bol miktarda olur. Narenciye balının yüksek düzeyde kalsiyum fosfat ve demir fosfat içerdiği saptanmıştır. Narenciye Balı açık sarı renkte ve akışkandır. Ağaçlarına özgü rayiha ve seçkin lezzeti vardır, bol miktarda C vitamini içerir. Karaciğere olan olumlu etkisi bilinmektedir. Uzmanlar tıbbi açıdan da narenciye balına önem verilmesi gerektiğini kaydetmektedirler. Sinir yatıştırıcı, kramp çözücü özellikleri nedeni ile sinir hastalıklarında kullanılır.
Kestane Balı Kestane Balı Kestane; Fagaceae familyasının ballı olarak bilinen üç türünden biridir. Koyu kahve renkli, buruk biraz acı ve kestaneye özgü tadı ve kokusu olan bu bal, antiseptik özelliğiyle tanınır. Yaklaşık 30 metre yükseklikte olan dalların çiçeklenme zamanı Haziran ve Temmuz aylarıdır. Bal arısı kestaneden hem polen hem nektar hem de salgı toplar. Arılar kestaneden nektar toplarken tozlaşmayı da sağlayarak kestane üretimine katkı da bulunurlar. Bitkinin balı da meyvesi gibi koyu kahve renklidir. Kristalleşmesi yavaştır, kristalleştiği zaman çok ince granüller oluşturur. Araştırmalarda antibiyotik özelliğiyle B.Hemolotik streptecoc’lara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. B ve C vitaminleri açısından zengin olan Kestane Balı kasları kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici, mide ve karaciğer yorgunluğunu giderici, bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapar. Kestane Balı solunum ve sindirim sistemlerine olumlu etkiler getirmektedir. Özellikle mevsim değişikliklerinde bol miktarda kestane balı tüketilmelidir.



Sahte Bala Dikkat!

Sahte bala dikkat
Gerçek balın kerameti, sahte balın hileleri Rabbimizin bize bahşettiği sayısız nimet içinde balı seçerek, kitabında bahsetmesinin hikmetini düşünüyorum. Nedir balı diğer gıdalardan üstün yapan? Balın sağladığı faydalar olabilir mi? Balın faydaları neler bir bakalım; Balın antimikrobiyal etkisi; bal boğazda ve vücudun değişik yerlerinde etkili olabilen mikro organizmaların gelişmesine engel olmakta veya gelişen bu mikro organizmaları yok etmektedir. Klinik çalışmalar sonucu balın çeşitli yara ve yanıklara merhem görevi yaptığı bilinmektedir. Ülser tedavisinde başarılı sonuçlar vermektedir. Bu gün bir tarafımızda mucizevi bir gıda olan bal, diğer tarafımızda ise şeker ve sudan yapılan kıvamlı bir ürün var. İkisinin etiketinde de bal yazıyor. Son günlerde duyduğumuz sahte bal denen kavramın ayette geçen bal olmadığı kesin. Piyasada yapılan araştırmalar da ürünlerin yüzde 90 lık kısmının hakiki bal olmadığını televizyonlarda hep beraber seyrediyoruz. Bu ürünler ya tamamen fruktoz ve sudan bal aroması katılarak hazırlanan karışımlar ya da belirli oranlarda bal ile karıştırılan yüzde 100 saf olmayan çeşitli bal ve yabancı madde karışımlarıdır. Bunun yanında bal üretiminde başka hileler de yapılabilir. Balda ne gibi tağşiş uygulamaları olabilir? Şeker şurubu, ticari glikoz ve nişasta içeren ürünler bal üretim mevsiminde yoğun olarak arılara verilerek bal tağşiş edilebilmektedir. Şeker şurubu, ticari glikoz ve nişasta içeren ürünlere enzim ve aroma maddeleri katılarak tağşişli bal üretilebilmektedir. Bazı firmalar bala ticari glikoz katarak tağşiş edebilmektedir. Balda zirai ilaçlamalardan kaynaklanan kalıntılar bulunabilmektedir. HMF miktarının yüksek olması tağşişin bir göstergesidir. Son tüketicin yani sizlerin balı aldığınız zaman taklit mi değil mi anlamanız oldukça zordur. Bir ürünün fiyatı benzerlerinden çok ucuz ise onda bir hile olma ihtimali mutlaka vardır. Ayrıca gerçek bal er ya da geç (bu balın cinsine göre değişir) donar. Ben size bildiğiniz ve güvendiğiniz kişilerden bal almanızı tavsiye ederim. Unutmayın bal size şifa verir ama şekerli su vermez. Bu yüzden sahte baldan uzak durun. Bal tutan parmağını yalar, sahte balı tutan ise avucunu…



Balın Faydaları ve Yararları

Balın faydalarını ve özelliklerini biliyor musunuz?
Bal arıları tarafından çeşitli bitkilerden toplanan özsulardan üretilen Bal çok eski zamanlardan beri değeri kabul edilmiş kıymetli bir besin maddesidir. Ballar nektar kaynağına göre çam balı, pamuk balı, kestane balı vb. pazara sunulmuş biçimlerine göre ise süzme bal, petek bal olarak sınıflandırılmaktadır. Bal zengin bir besin kaynağıdır. Bebek ve çocuk beslenmesinde çok önemli rol oynamaktadır. Çocuklarda bağırsak tembelliği, kusma, öksürük , bronşit gibi hastalıklarda kullanılmaktadır. Çabuk sindirilmesi , bünyesindeki serbest asitler dolayısıyla yağ hazmını kolaylaştırması, iştah açması gibi özellikleri ve huysuzluğu azaltan sakinleştirici etkisi, balın bebek ve çocuk beslenmesindeki önemini artırmaktadır. Çocuklara yalnız süt yerine ballı süt içirilmesi kansızlığı önlemektedir. Bal ile beslenme, çocuklarda bir kemik hastalığı olan raşitizm, bağırsak iltihabı ve erken doğum gibi durumlarda da yarar sağlamaktadır. Bal, dağcılık, atletizm, basketbol, futbol, bisiklet yarışı gibi sporlarla uğraşan insanlara güç vermek ve yorgunluklarını hafifletmek için sade veya portakal suyu ile karıştırılmış olarak kullanılmaktadır. Balın mikrop öldürücü özelliğinden dolayı yara ve yanıkların tedavisinde de kullanıldığı bilinmektedir. Balda tiamin (B), riboflavin (B2) astorbik asit (c), pridoksin (B6 ), pantotenik asit (B5) ve nikotinik asit (B2) gibi vitaminler bulunmaktadır. Vitaminlerin miktarı nektar ve polen kaynaklarına bağlı olarak değişmektedir.
Bal nerede ise reçete ile satılacak. Çünkü bal, mikrop öldürücüdür, kanı temizler, kemikleri geliştirir, cildi güzelleştirir, çocukların gelişimini hızlandırır, sindirim organlarını tedavi eder, sinirleri sakinleştirir, kalp ve damar hastalıklarınıa, mide ülserine iyi gelir, karaciğeri tamir eder ve doğru saklandığında 3000 yıl bozulmadan kalır. Kısaca maddelersek : Kanserin ilerlemesini önlemede yararlı olmaktadır. Sarılık tedavisinde kullanılır. Anemide çok etkilidir. Kan basıncını ayarlayarak tansiyonu düzenler. Erkeklerde sperm sayısını artırdığından kısırlık tedavisinde kullanılır. Cinsel gücü artırır. Astım ve parkinsonda kullanılır. Polen ve balla karıştırılıp yedirildiğinde çocuklara büyümede faydalı olur.


Bal öksürüğü keser, balgamı kurutur.

Balın yararları nelerdir ?
Bal vücudu güçlendirir.Rutubeti dışarı atar.
Mide ve ciğerdeki atık maddeleri dışarı atar.
Kumları döker, bağırsal yaralarını giderir.
Mideye ferahlık verir, hazım için kati devadır.
Bal Çocukların gelişmesine yardım eder.
Bal Erkekliği kuvvetlendirir.
Bal vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar vücudu dinç ve zinde tutar.
Bal Mide ve bağırsak gazlarını izale eder.
Bal kanı çoğaltır, idrarı söktürür.
Bal damarları genişletir.
Bal dimağı, kalbi güçlendirir.
Bal siroza karşı iyi gelir.
Bal felç ve yüz felcine iyi gelir.
Bal bağırsaktaki Iekeleri tamamen yok eder.
Bal Akıl ve Zekaya fevkalade kuvvet verir.
Bal ılık su ile şerbet yapılır, içilirse ishale temin eder.
Bal soğuk su ile içilirse ishali durdurur.
Bal Kalp çarpıntıları için yegane devadır.
Bal sıcak içilirse 8 dak. soğuk içilirse 10 dak. kana karışır.
Bal kemik hastalıklarına kati devadır.
Bal sarılık hastalıklarına tutulmuş kimseler sabah, akşam 1 kaşık yerse 15 günde Hastalığı yok eder.
Asap bozukluğunu ve uykusuzluğu giderir.
Bal yiyen kimse halsiz kalmaz.
Bal süt ile sulandırılıp içilirse bağırsak şeritleri telef olur.
Bal karın ağrısını keser.
Bal Nar suyuna karıştırılıp göze sürme gibi çekilirse gözün kesin görmesini Sağlar.
Bal vücuttaki milkrop üremesini önler.
Bal göğsü ve ciğerleri temizler.
Balın hazmı kolay, atığı yoktur.
Bal miğde yaraları (Ülser) için faydalıdır.


Balın Özellikleri ve depolanması

Kaliteli Bal için Öneriler
Arıcılar arı hastalık ve parazitlerini tanıyabilmeli, bal mevsiminde ilaç ve antibiyotik kullanmamalıdır. Arıcılar zirai mücadelenin yaygın olarak yapıldığı alanlardan uzak durmalıdır. Bal hasadı kapalı ve temiz yerlerde yapılmalıdır. Balın konulduğu teneke ve kaplar temiz ve sağlığa uygun olmalıdır. Ballar ısıtılmamalı ve yapısı değiştirilmemelidir.
Balın Özellikleri
Balın Işığı Döndürme Özelliği : Balın polarize ışığı sağa ve sola döndürmesi balın kaynaklarına bağlıdır. Nektar balları ışığı sola, salgı balları ise sağa döndürmektedir. Sakkaroz denilen çay şekeri de ışığı sağa döndürür. Bu özellik sahte balın tanınmasına yardımcı olur.
Balın Higroskobik Özelliği :
Bal higroskobik bir madde olup havadan nem absorbe etme özelliğine sahiptir. Balın havadan nem alması özel yapısına, şeker ve su içeriğine bağlıdır. Balın Higroskobik Özelliği Havadaki Nem (%RH) Bal (% Su Oranı)
Balın Kristalizasyonu :
Balın kristalizasyonu; balda bulunan şekerlein zamanla doyma noktasına ulaşarak dibe çökmesi olayıdır. Çiçek balları zamanla kristalize olur. Kristalize olan bal sahte veya hileli bal demek değildir. Kristalize olan ballar su banyosu içerisinde ısıtılarak kristalizasyon ortadan kaldırılabilir. Kristalizasyon balın su içeriği ile bünyesindeki fruktoz ve glikoz şekerleri arasındaki oranla ilgilidir. Genellikle bal içindeki fruktoz, glikozdan fazladır. Fruktoz/Glikoz oranı büyüdükçe balın şekerlenme eğilimi azalır. Olgunlaşmamış bir balda glikoza göre daha fazla sakkaroz bulunduğu için şekerlenme yavaş olur. Su içeriği düşük olan ballar daha geç kristalize olurlar. Bu nedenle petekli ballarda kristalizasyon geç başlar veya hiç görülmez.
Balın Fermantasyonu : Balın mayalanması veya bozulması anlamına gelir. Su oranı yüksek olan ballarda şekere dayanıklı mayalar şekeri parçalayarak alkol ve karbondioksit oluşturur ve bal köpürür. Fermantasyonu önlemenin en önemli yolu balın olgunlaştıktan sonra hasat edilmesidir. Çünkü olgunlaşmış bal (sırlanmış) şeker konsantrasyonu yüksek, su oranı daha düşüktür.
Tat ve Koku :
Balın tadı yapısındaki şekerlerin miktarı, türü ve birbirlerine oranı ile ilgilidir. Kokusu da alındığı kaynağa göre değişir. Bala uygulanan işlemler tadını ve kokusunu değiştirebilmektedir. Bu nedenle ısıtma, işleme, depolama gibi uygulamalarda balın kendine has tadı ve kokusunu bozacak yanlış işlemlerden kaçınmak gerekir.
Bal Hasadı ve Muhafazası : Arıların doğadaki çeşitli nektar kaynaklarından topladıkları nektardan elde edilen ve petek gözlerine konulan bal, başlangıçta alındığı kaynağa bağlı olarak yüksek miktarda su içerir. Arılar petek gözleri üzerinde kanat çırparak ve dışarıdan kovana hava pompalayarak, kovan içinde oluşturdukları hava akımı ile balın fazla suyunu uçurup olgunlaştırırlar. Böylece balın su oranı yaklaşık %17-18 civarına indirilip bal dolu petek gözleri balmumu ile kapatılır. Bu işleme ”balın sırlanması” denir. Arılar balını olgunlaştırdıkları petekleri çerçevenin üst çıtasından başlayıp aşağı doğru sırlarlar. Eğer ballı bir peteğin en az 2/3′de bal dolu gözler sırlanmışsa bu peteğin balı olgunlaşmış demektir. Hasada başlanabilir. Kovandaki bütün peteklerdeki balın olgunlaşmasını beklemeden balı olgunlaşan petekler kovandan alınmalıdır. Olgunlaşmış balların kovandan alınmasına bal hasadı adı verilir. Bal hasadı genellikle arıların yağmacılık eğilimlerinin az olduğu sabahın erken saatlerinde yapılır. Kovandan alınan ballı çerçeve taşıma sandığına konulur ve hemen üzeri bir örtü ile kapatılarak arılardan korunur. Bal hasadının en güç yanı arıları ballı peteklerden uzaklaştırmak ve yağmacılık çıkmasını önlemektir Ana arının ballıkta da olabileceği unutulmamalı,ona bir zarar vermemek için dikkatli olunmalıdır. Bal hasat edilen kovanda arılara yeterince kışlık bal bırakılmış olmalıdır. Bunu sağlamak için genellikle kuluçkalıktan bal hasadı yapılmamalıdır.





Balın süzülmesi : Balın süzüleceği oda içi sıcaklık 25 ile 30 °C olmalıdır. Çerçeve veya petek üzerindeki sırlar sır bıçağı veya sır tarağı ile alınır. Sonra elle veya elektrikle döndürülen santrifüj (bal süzme ) makinesine yerleştirilerek ballar çıkarılır. Balın dinlendirilmesi : Süzülen ballar ,gittikçe incelen çok katlı elekten geçirilerek,mum kırıntıları ve diğer yabancı maddelerden arındırılır. Buna rağmen küçük parçacıklar ve hava kabarcığı balın rengini bulandırır. Bu nedenle bal,dinlendirme tankına alınır. Balın burada 1-2 gün kalması yeterlidir. Küçük parçacıklar ve hava kabarcıkları köpük şeklinde üstte toplanır ve buradan alınarak arılara yem,sirke,likör vb. şeklinde değerlendirilebilir. Böylece balın bulanıklığı giderilmiş olur ve ambalajlanır.
Balın depolanması : Bal kapalı kutularda ve hava ile ilişkisi olmayacak şekilde saklanması gerekir. Bal için en uygun ambalaj kabı kapaklı cam kavanozlardır. Ambalajlanmış ballar oda sıcaklığında tutulmalıdır. Kristalize olmuş balın tekrar eski haline dönmesi için bal kabı 45-65 °C sıcak su dolu bir kap içerisinde bekletilerek, balın çözülmesi sağlanır. Bal kabı hiçbir zaman doğrudan ateş ile temas ettirilmemelidir. Balın depolanması Bal kapalı kutularda ve hava ile ilişkisi olmayacak şekilde saklanması gerekir. Bal için en uygun ambalaj kabı kapaklı cam kavanozlardır. Ambalajlanmış ballar oda sıcaklığında tutulmalıdır. Kristalize olmuş balın tekrar eski haline dönmesi için bal kabı 45-65 °C sıcak su dolu bir kap içerisinde bekletilerek, balın çözülmesi sağlanır. Bal kabı hiçbir zaman doğrudan ateş ile temas ettirilmemelidir
 


Mehmet

Mehmet

Emekli Yönetici
Güzel bilgiler sağol
 
Salihyet

Salihyet

Üye
    Konu Sahibi
Rica ederim
 


Üst Alt