Rusya, Gürcistana nasıl yerleşti?

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Rusya, Gürcistana nasıl yerleşti?
Tarih boyunca Eski Yunan ve Roma’nın, Perslerin ve Moğolların, daha sonra İran’ın ve ardından da, Osmanlı ile Rusya’nın egemenliği altına giren Gürcistan toprakları, bu eski Kafkasya krallığı, 1780’lerden beri, karşılıklı olarak rejimler ve dengeler değişse de, Rusya’nın yörüngesinde kalmıştır.
Ancak Gürcistan’ın 1991’deki bağımsızlığının mimarı Şevardnadze’nin yerine, devlet başkanlığına Saakaşvili’nin gelmesi de, dengeleri etkilemiş; Washington ile ilişkileri güçlendirme yolunu açmıştır.
Fakat Rusya’daki Putin yönetiminin Gürcistan üzerindeki baskıları, giderek artarken, bunun en açık göstergeleri de, Riga’da, eski Sovyet topraklarında yapılan ilk NATO zirvesinde yaşanmıştır.
Moskova, Tiflis’i NATO’dan uzak tutmak istemektedir… Şimdi biz, bugünü siyaset bilimcilerine bırakıp geçmişe dönelim… Gürcistan’ın bitmez tükenmez ‘yeniden yapılanmalar’ ile dolu tarihinde, elbette, bitmez tükenmez savaşlar da vardır.
Üç büyük imparatorluğun, Rusya, Osmanlı ve Safevî (İran) sınırlarının birleştiği koordinatlarda yer alan bu topraklar için, böyle bir kader, kaçınılmazdı…
Bir zamanlar bu toprakların doğusunda, Kartliya ve Kahetiya krallıkları vardı. Batısında ise, Kolhis (bugünkü Mingrelya ile İmeretiya) adıyla anılan bölge yer alırdı. Bu topraklar için, ‘Gürcistan’ sözcüğü, ancak 11. Yüzyıl’da, Araplarla, Türk ve Moğollara karşı zaferler kazanan Gorgaslaniy zamanında kullanılmaya başlandı.
Hıristiyanlık bu topraklarda, 335 yılında, Kartliya kralı Mirian zamanında yayıldı ve daha o tarihlerde, Kilise, Gürcistan’ın ekonomik ve politik yaşamında, yönlendirici bir rol üstlendi.
Gürcistan’ın çok sayıdaki irili ufaklı prenslikleri, Tamara adlı kraliçe döneminde, en parlak çağlarını yaşadılar. Moğolların bölgeye girişi ise, 1220’lerde başladı ve Timur yönetiminde, 1386’dan 1403’e kadar, Gürcistan istilaları sürdü.
1555’teki Amasya Antlaşması’yla, bugünkü Gürcistan topraklarının batısını oluşturan bölgeler Osmanlı etkisi altına girerken, doğusu da, İran’ın etki alanına sokulacaktır.
Ama bu arada, Rusya’nın Gürcistan topraklarına ilgisi de bitmeyecekti: 1564’te ‘Korkunç İvan’ kendisini “Kahetiya’nın koruyucusu” ilan edip bölgeye birkaç birlik gönderecekti.
1578’de ise, Osmanlı kuvvetleri bütün Transkafkasya’yı ve Tiflis’i alacaklardı. Ancak Sultan III. Murad döneminde, Lala Mustafa Paşa’nın serdarlığında yapılan bu ‘Gürcistan Seferi’, İran ile, uzun süren aralıklarla devam edecek yeni bir savaşa yol açacaktı.
İran’da Safevî devletinin başındaki Şah Abbas (1587-1629), sonunda bu bölgeye egemen olacak ve binlerce Hıristiyan Gürcü’yü İran’ın uzak bölgelerine sürecekti.
1720’lerin başına kadar da, Gürcitan, Safevî Hanedanı şahlarının egemenliği altında, genel valiler tarafından yönetilecekti.
1722’de Safevî Hanedanı çöktüğünde, hem Osmanlı hem de Rus yönetimleri Gürcistan toprakları için harekete geçecekti.
Rus çarı ‘Büyük Petro’ birliklerine, İran’ın egemenliği altındaki Gürcistan’ın doğusundaki toprakları istila emri verecek ve Kartli kralı VI. Vahtang da, Ruslara yardımcı olacaktı.
Ancak Rus birlikleri geri püskürtüecek; İran şahı da, ülkenin tahtını, Kahetiya kralına bırakacak, Kartli kralı VI. Vahtang da, tam bin 200 adamıyla birlikte, 1724 Temmuz’unda Rusya’ya sığınacaktı...
İşte bu Kafkas kökenli savaşçılar, Rus ordusunun komutanları tarafından kurulan özel bir alayın birliklerinin başlarına subay olarak atandılar. Vahtang’ın iki oğlu ise, Rus ordusunda general oldular.
Daha sonraları Rusya, İran’ın bölüşülmesi için Osmanlı ile İstanbul Antlaşması’nı imzaladı ve 1734’e, yani Kırım hanlarının Gürcistan üzerinden İran Seferi’ne katılmalarına Rusya’nın engel oluşuna kadar, çarlık, Gürcistan’a ilgisini azalttı. Gözlerini, güneydoğu Avrupa’ya çevirmişti.
Fakat 1795’te İran kuvvetlerinin Tiflis’i yağmalaması sonrasında, Ruslar Kartliya krallığına yardım ellerini uzattılar. 1800’ün Aralık ayında da, Rus çarı I. Pavel, Doğu Gürcistan Krallığı’nın ortadan kaldırılmasına karar verdi.
Ondan sonra gelen I. Aleksandr’ın bu kararı uygulamaya koyması, bölgede yeni dengeler oluşturdu… 1783 Antlaşması’na aykırı olarak, bölgeye Rus askerî valileri atanmaya başlandı.
24 Temmuz 1783’te Rusların çariçesi Büyük Katherina (1729-1796) ile, Nadir Şah’ın Kartliya kralığının başına getirdiği Bagratlıların Kakia Hanedanı’nından Teymuraz’ın (1744-1762) oğlu II. Erekle’nin Georgievsk’te yaptıkları antlaşma, bir himaye akdiydi.
Bu antlaşmaya göre, Rusya, Gürcistan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti altına alıyor, Erekle de, Rusların uyruğu olmayı kabul ediyordu.
Erekle’nin Rusya’ya dönük bu siyasetinin altında da belirli ölçülerde, Dağıstan’dan, Lezgilerden gelen baskı ve akın tehditleri yatıyordu.
Kartliya ve Kahetiya krallıklarını birleştirerek, merkezi Gürcistan olan bir Kafkas devletleri birliği kurmaya çalışıyordu…
Rus çarı I. Aleksandr’ın atadığı askerî valiler de, Gürcistan’da halk ayaklanmalarına yol açacak keyfî yönetimler uygulayacaklardı.
1803-1804 yıllarında, Gürcistan’ın üç batı eyaleti de Rusya’ya bağlandı. Bu arada, 1798’den itibaren, İran’a karşı Osmanlı ile ittifak kurmuş olan Rusya, bu ittifakın bozulmasıyla, Kafkasya Müslümanlarının baş kaldırabileceği olasılığını gündeme getirdi.
Bu tavır Rusya’yı, Kafkasya’ya ve özellikle de Gürcistan’a bir ‘özel kuvvet’ gönderme noktasına getirdi. Ermelof adındaki bir komutanın başında bulunduğu bu kuvvetler, 1816’da, Çerkezlere, Kabardaylılara, Çeçenlere, Lezgilere ve Osetyalılara ve bu arada, kendi kiliselerinin Rus Kilisesi’ne bağlanmasını istemeyen Gürcülere gözdağı verdi.
Kafkasya’yı dev bir hapishane olarak gören bu komutan, ilk baskınını, “hırsızların en kötüsü” olarak adlandırdığı Çeçenlere yaptı. 1825-26 yıllarında, Dağıstan ve Batı Gürcistan’a sefer düzenledi, Çeçen isyanını bastırdı.
Ermelof’un ardından gelen Rus generali Paskiyeviç de, Kafkasya’yı Rus otoritesi altına sokmakta pek çok sıkıntıyla karşılaştı.
İran’la, daha sonra da Osmanlı ile yeni savaşlara girişen Rusya, özellikle 1830’dan itibaren, efsanevî Şeyh Şamil’in başkaldırısıyla uğraştı.
Şeyh Şamil, 1859’da Rusya’ya boyun eğmek zorunda kaldı. 1864’te ‘son dağlılar’ yenilgiye uğratıldı. 400 bin Çerkez, Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda bırakıldı. 1829’dan 1864’e uzanan süreçte, Guria, Mingrelia, Svanetia ve Abhazya, birer birer Çarlık Rusya’sına katıldılar.
1914’ e kadar, Kafkasya sakin yıllar geçirdi. I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Mayıs 1918’de, Ermenistan ve Azerbaycan ile birlikte, Gürcistan da bağımsızlığını ilan etti. Ancak üç yıl sonra Bolşevikler bu üç cumhuriyeti de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne kattılar.
1924’teki Menşevik isyanı bastırıldı ve daha sonraları, toprakları kolektifleştirme siyaseti birçok karışıklığa yol açtı. Bu arada 60 bin kişi öldürülürken, 200 bin kişi de sürgün edildi. 1944’te, Almanlara yataklık yaptıklarından şüphelenilen 150 bin Misket de sürgüne yollandı.
Böylesi bir geçmişe sahip olan Gürcistan’ın, Sovyetler Birliği’nin daha ilk çatırdamalarında, bağımsızlık ilanı talebinde ilk sıralarda yer almasına şaşırmak gerekir: Mart 1991’de, Gürcistan yüzde 99 oranında bağımsızlıktan yana oy kullandı.
Ancak bu yeni dönemde, gerek Abhazların, gerekse Güney Osetya ve Acaristan’ın sorunları, Gürcistan’ın yakasını bırakmayacaktı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt