Tommy Vercetti
Üye
Neden ona taze ekmek vermedin?
Fırına girdiğimde, ortalıkta tek
bir ekmek bile görünmüyordu.
Kasanın başında oturan adam:
— Hocam birkaç dakika dinlen,
dedi. Şimdi çıkartıyoruz.
Bir tabureye oturup beklemeye koyuldum. Mis gibi
ekmek kokusu her yana
yayılmıştı. Dışarıdaki soğuktan
kurtulunca, üstüme bir
rehavet çöküverdi. İçim
geçmek üzereyken içeriye yaşlı bir adam girdi. Eskimiş
ceketinin sol yakası altında bir
madalya parlıyor, yürürken
hafifçe topallıyordu.
Selâm verdikten sonra,
fırıncıya bir torba uzatarak: — Her zamanki ekmeklerden
alayım, dedi. İkizler acıkmıştır.
Fırıncıya göre her şey
normaldi. Tezgâhın altına
doğru yavaşça eğilerek şekli
bozuk ekmeklerden üç tane koydu. Bunlardan birinin altı
çok fazla kızarmıştı. Diğer ikisi
de zaten yamuk yumuktu.
Yanına yaklaşarak:
— Neden ona taze ekmek
vermedin? dedim. Biraz sonra çıkacak demiştin ya!
Yine umursamadan:
— Bayat ekmekleri kendi
istiyor, dedi. Onlar bizde yarı
fiyatına satılır. Altı yanmış
ekmekler de buna dâhildir.
Meraka kapılmıştım. “Kim bu garip ihtiyar?” diye
sorduğumda:
— Bir Kore gazisi, dedi. Son
depremde oğluyla gelini
ölünce, ikiz torunlarını yanına
almıştı. Şimdi onlara bakıyor, hem de az bir maaşla.
Fırıncıdan duyduklarıma
üzülmüştüm.
Kendime göre bir çözüm yolu
arayıp:
— Aradaki farkı vereyim, dedim. En azından bugün taze
ekmek yesinler.
Fırıncıya göre bu da normal bir
şeydi. Biraz sonra çıkardığı
sıcacık ekmekleri adamın
torbasına doldururken: — Çok şanslısın gazi amca, diye
tebessüm etti. Çocuklar için
sana, bugün pasta gibi
ekmekler vereceğim.
Yaşlı adam torbayı
kucaklarken: --Allah senden razı olsun
evlâdım, dedi. Bugün onların
doğum günü olduğunu nerden
anladın?
bir ekmek bile görünmüyordu.
Kasanın başında oturan adam:
— Hocam birkaç dakika dinlen,
dedi. Şimdi çıkartıyoruz.
Bir tabureye oturup beklemeye koyuldum. Mis gibi
ekmek kokusu her yana
yayılmıştı. Dışarıdaki soğuktan
kurtulunca, üstüme bir
rehavet çöküverdi. İçim
geçmek üzereyken içeriye yaşlı bir adam girdi. Eskimiş
ceketinin sol yakası altında bir
madalya parlıyor, yürürken
hafifçe topallıyordu.
Selâm verdikten sonra,
fırıncıya bir torba uzatarak: — Her zamanki ekmeklerden
alayım, dedi. İkizler acıkmıştır.
Fırıncıya göre her şey
normaldi. Tezgâhın altına
doğru yavaşça eğilerek şekli
bozuk ekmeklerden üç tane koydu. Bunlardan birinin altı
çok fazla kızarmıştı. Diğer ikisi
de zaten yamuk yumuktu.
Yanına yaklaşarak:
— Neden ona taze ekmek
vermedin? dedim. Biraz sonra çıkacak demiştin ya!
Yine umursamadan:
— Bayat ekmekleri kendi
istiyor, dedi. Onlar bizde yarı
fiyatına satılır. Altı yanmış
ekmekler de buna dâhildir.
Meraka kapılmıştım. “Kim bu garip ihtiyar?” diye
sorduğumda:
— Bir Kore gazisi, dedi. Son
depremde oğluyla gelini
ölünce, ikiz torunlarını yanına
almıştı. Şimdi onlara bakıyor, hem de az bir maaşla.
Fırıncıdan duyduklarıma
üzülmüştüm.
Kendime göre bir çözüm yolu
arayıp:
— Aradaki farkı vereyim, dedim. En azından bugün taze
ekmek yesinler.
Fırıncıya göre bu da normal bir
şeydi. Biraz sonra çıkardığı
sıcacık ekmekleri adamın
torbasına doldururken: — Çok şanslısın gazi amca, diye
tebessüm etti. Çocuklar için
sana, bugün pasta gibi
ekmekler vereceğim.
Yaşlı adam torbayı
kucaklarken: --Allah senden razı olsun
evlâdım, dedi. Bugün onların
doğum günü olduğunu nerden
anladın?