Litvanyalı tatar müslümanlar

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
HeiLmasTer®

HeiLmasTer®

Üye
    Konu Sahibi
Litvanyalı tatar müslümanlar
İslâm tarihi nice ilginç tecellilerle doludur. Bunlardan en çarpıcı olanlarından biri de, İslâm topraklarını tarihin pek şahit olmadığı bir vahşetle istila eden Moğol ve Tatarların hikayesidir. Onlar sel gibi geldiler, yaktılar, yıktılar, öldürdüler, ama en sonunda eridiler; barışa, huzura, yani İslâm'a teslim oldular. Çoğu Anadolu'da kaldı. Bir kısmı ise müslüman bir devlet oldu.

Orta Asya bozkırlarından çıkmış bir millettiler. Stepleri aştılar, dünyanın en büyük, en güçlü ordularını dize getirdiler. İmparatorlukları haritadan sildiler, muhteşem kültür ve medeniyet eserlerini yok ettiler. Etrafı bağlık bahçelik sarayları bir çöl, biçimsiz bir toprak yığını haline getirdiler. Engellenemediler.

Karşı konulamayan bu sel, İslâm alemince bir musibet kabul edilmiş, sineye çekilmişti. Mescitler dahil bütün mukaddes mekânlar, bütün kitaplar bu beladan nasibini almıştı.

Müslümanlar binbir türlü hakarete maruz kalmıştı. İslâm'ın övünç kaynağı, ulema yatağı, ilim menbaı şehirler sanki yok olmuşcasına tahrip edilmiş, ahalisi ya öldürülmüş veya hayvan sürüsü gibi sürülüp götürülmüştü. İslâm tarihçilerinin yazamadığı, yazmak istemediği cinayetler işlenmiş, benzeri görülmedik korkunç ve akıl almaz olaylar yaşanmıştı.

Gün geldi, İslâm bu harabeler üzerinde yine yükseldi. Mabetlerine hakaret eden, şehirlerini yıkan, mensuplarını katleden vahşileri tek başına teslim aldı. Şamanizm, Budizm ve Hıristiyanlık arasında gidip gelen bu milletin çoğu müslüman oldu.

Moğolları ve Tatarları bir bayrak altında toplayarak dünyanın tanıdığı en acımasız işgal ve istilalardan birini başlatan Cengiz Han öldüğünde, Bozkır geleneğince hanedanın ortak malı sayılan toprakları oğulları arasında paylaştırıldı. Bu paylaşımda batı toprakları Batu Han'a düşmüştü. Batu'nun devleti Altınordu ( Altınorda ) Devleti olarak anılır. “Orda”, Moğolca çadır, otağ anlamına gelir.

Volga boylarında bir müslüman devlet

Hülagu'nun Bağdat'ı istila ederek Abbasi Hilafeti'ne son verdiği, Moğol mezalimine yeni zulümler eklediği esnada, Karadeniz'in kuzey kıyılarında Altınordu tahtına oturan (1256) Berke Han (Berke Oğul, Berkâ , Berkây , Börke diye de anılır) İslâm'ı benimsemişti.

Hayatını bir müslüman olarak sürdüren ve öyle ölen bu hükümdarın ordusunun da tamamı müslüman askerlerden meydana gelmekteydi. Süvarileri yanlarında birer seccade taşır, yürüyüş halinde iken vakit girer girmez hemen attan inerek namazlarını eda ederlerdi. Askerlerinden hiçbiri ağzına bir damla bile içki koymazdı. O dönemde alkol komasına girerek ölen Moğol hanlarının bulunduğu düşünülürse, bu durum ayrı bir önem arzeder . Berke Han'ın meclisinde büyük müfessirler, muhaddisler ve fakihler bulunur, sarayda ulum-u diniyyeye dair münazaralar yapılırdı.

Altınordu halkının büyük çoğunluğunu, 10. yüzyıldan itibaren müslüman olan çeşitli Türk boyları meydana getiriyordu. Yönetimi Moğollarda olan bu hanlık, Berke Han'ın İslâm'a girişiyle birlikte tam anlamıyla bir müslüman devlet kimliğine bürünmüştü.

Tatarlar Litvanya'da

Berke Han, saltanatının ilk yıllarında batıda Galiçya'da ayaklanan Kral Daniel'in isyanını bastırdı. Ardından da Litvanya ve Polonya'nın fethine başlayarak Saint Dorniez Kalesi'ni tahrip etti. Krakov Kalesi ile daha başka bazı kaleleri de ele geçirdi.

İşte Litvanya toprakları ile müslümanların tanışıklığı o zaman iyice pekişti.

Fakat Berke Han, batıya yönelik fetihlerini maalesef sürdüremedi. İlhanlılar'la düştüğü anlaşmazlık onu değil, belki de İslâm'ın Litvanya'ya , Polonya'ya ve Macaristan'a tam anlamıyla yerleşmesini engellemişti.

1360-1380 yılları arasında Altınordu devletinin iç karışıklıklarından faydalanan Litvanya Dukalığı önce bağımsızlığını ilan etti, sonra da topraklarını genişletmeye başladı.

Tatarların Altınordu tahtını elde etmek için birbiriyle savaştığı dönemlerde olayların durulmamasından bıkan halk, huzur dolu bir hayatın özlemi içinde Litvan topraklarına göçüyorlardı. İşte bunlar, daha önce Altınordu hanlığı toprağı olan bu diyara yerleşmiş Tatarlara katıldılar. İlk yerleşim bölgeleri Vilnius , Trakai - Kozaklaru , Keturiasdesimt Totoriu köyleri idi.

Tatarlar savaştan yılmışlardı ama askerlikten, dolayısıyla savaştan ve mücadeleden kaçamamışlardı. Litvan dükler, savunmalarını garantiye almak için onları genelde kalelere, sınırlara ve şehirlerin etrafındaki ateş hattına yerleştirmişlerdi.

16. yüzyıl başlarında Minsk ve Ostrog'da Tatar toplulukları oluştu. 16. yüzyılda Litvanya'da 3-4 bin Tatar bulunduğu tahmin edilmektedir. 1631 yılında Litvanya'daki Tatarların gerçek sayısını tespit etmek amacıyla bir sayım yapılmıştı. Bu sayımda Tatarların en büyük yerleşim birimlerinin Trakai (225 hane), Vilnius (169 hane), Asmenos (135 hane) bölgeleri olduğu tespit edilmiştir.

Ne yazık ki Tatarlar huzur bulmak için geldikleri Litvanya'da özledikleri huzuru bulamadılar. Birkaç kez yer değiştirmek zorunda kaldılar. Litvanya ile Polonya'nın birbirinden ayrılmasından sonra yaşadıkları toprakların büyük bir kısmı da Rusya'ya geçmişti. 20. Yüzyıl başlarında, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Tatar köyleri üç değişik ülkeye Litvanya , Polonya ve BeloRusya'ya dağılmış durumda idi. 1935'te Polonya'da 5500, BeloRusya'da 2500 ve Litvanya'da 1000 Tatar yaşamaktaydı.

Litvanya Tatarlarının soyu Türk ve Moğol kabilelerine dayanır. Litvanya'ya değişik çağlarda değişik bölgelerden, Altınordu , Kırım ve öteki hanlıklardan gelmişlerdir.

Litvanya camileri

Bilinen kayıtlara göre Litvanya'da ilk cami 15. yüzyılda inşa edilmiştir. Camilerin çoğu başkent Vilnius'tadır . Müslümanlar, 17. ve 19. yüzyıllarda yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldıkları için, eski yerleşim yerlerindeki camileri, köyleri, kasabaları harap olmuştur.

Litvanyalı Tatarların camileri ahşaptan inşa edilmiş gayet basit ve sade, diğer İslâm ülkelerindeki camilerden biraz farklı mimaride ibadethanelerdir. Mahalli ustalarca inşa edildiği için yöresel özellikler taşır. Elbette bu her zaman böyle değildir. Nitekim Minsk Camii'ni Orta Asya'daki diğer Türk camilerinden ayırmak imkansızdır. Bu cami, Buhara ve Semerkand , Maveraünnehir , Horasan, Harizm gibi müslüman bölgelerin üslubunu andıran muhteşem güzellikteki mimari yapısıyla göz okşamakta, insanın içini ısıtıp ışıtmaktadır .

Bugün 120 Tatar'ın yaşadığı Nemezis'in de 17. yüzyılın sonunda bir camisi vardı. Fakat bu cami tahrip edilmiştir. Onun yerine 1904'te de yeniden bir cami inşa edilmiştir. Nemezis Camii yerleşimin tam ortasında yer alır. Eski ve yeni mezarlıklar da cami ile yan yanadır.

Litvanya'daki en eski yerleşim birimlerinden biri de Vilnius bölgesindeki Keturiasdesimt Totoriu köyüdür. Şimdi bu köyde 130 Tatar yaşamaktadır. Keturiasdesimt Totoriu Köyü Camii'nden ilk defa 1558'de söz edilmiştir. Litvanya'daki en eski camilerden birisidir. Hâlâ hizmet vermektedir.

Bir de Alytus yakınlarındaki Raiziai köyü vardır. Eskiden beri bu köy Litvanyalı Tatarların bölge merkezi konumundadır. Raiziai Camii'nin 14. yüzyıl başlarında inşa olunduğu sanılmaktadır. Hâlâ ayaktadır. Bazori köyü yakınında bir cami daha vardır. 1686'da minberi sökülüp Raiziai Camii'ne taşınmıştır. Bu anıt minber, 300 yıldır Raiziai Camii'ni süslemektedir.

Ayrıca 1930'da Büyük Dük Vytautas'ın ölümünün 500. yıldönümü anısına Kaunas şehrinde bir cami inşa olunmuştur.

Litvanyalı Tatar toplumuna da cemaat adı verilmektedir. Cemaat, mollasını (resmi unvanı imam) ve müezzini kendisi seçer. Ölüm, doğum ve evlilik arşivlerini de molla muhafaza eder.

Litvanya Tatarlarının bugünü

20. asırda Rusya tarafından dağıtılmış olan Tatar toplumu, değişik dernek ve cemiyetler çerçevesinde yeniden bir araya gelmiştir. 1925'te yeniden tesis ettikleri müftülük kurumu, İkinci Dünya Savaşı ve ardından gelen sebeplerle işlerliğini kaybetmiş, ancak 1998'de tekrar çalışmaya başlamıştır.

20. asrın sonunda Baltık ülkelerinde faaliyete geçen müslümanlar bağımsızlık düşüncesini tekrar gündeme getirmişlerdir. Şu anda Litvanya'da , Vilnius , Nemezis , Keturiasdesimt Totoriu , Kaunas , Raiziai şehirlerinde 5 adet dinî cemiyet faaliyet göstermektedir.

1988, Litvanyalı Tatarların kendine geldiği yıldır. Litvan -Tatar Kültür Muhiti yeniden kurulmuş, daha sonra Vilnius Tatar Din Grubu kurulmuştur. Litvanyalı Tatarların diğer bir kuruluşu da, Litvanyalı Tatarlar Birliği adını taşır. Tatarlar, 1995'te Litvanyalı Tatarlar adında bir gazete çıkarmaya başlamışlardır.

1989 resmi sayım sonuçlarına göre Litvanya'da 5188 Tatar yaşamaktadır.

Bugünlerde Tatarlar kültürel faaliyetlere ağırlık vermişlerdir. Kutlamalar, toplantılar, seminerler, yaz kampları düzenlemekte; müzik ve folklor ekipleri oluşturmaktadırlar. Eğitime özel ilgi göstermekte olan Tatar cemiyeti, dış ülkelerdeki Tatar gruplarıyla ortak çalışmalar yürütmektedir.

Nemezis'te Tatar çocuklarının İslâm'ın temel ilkelerini, Türkçe'yi ve Kur'an'ı öğrendikleri bir ortaöğrenim okulu bulunmaktadır. 1991'den beri de Vilnius'ta Pazar günleri bir Tatar okulu açılmaktadır. Tatarlar bu okulda Tatarca ve Türkçe'nin yanı sıra, tarihi ve dinî bilgiler almaktadırlar. Her yıl birçok öğrenci de Türkiye'ye gelmektedir.

Litvanyalı Tatarlar, 1997 yılında Litvanya topraklarına yerleşmelerinin 600. yılı anısına bir kutlama düzenlediler. Litvan Bilim Akademisi tarafından “ Litvanya'daki Tatarların ve Kırımlıların Dünü ve Yarını” başlığı altında bir Tatar sergisi açıldı. Litvan Milli Müzesi de, “ Litvanya'daki Müslümanlar ve Tatarlar” adı altında bir organizasyon gerçekleştirildi ve bir sergi düzenlendi. Litvanya cumhurbaşkanının, başbakanının, bakanların, parlamento üyelerinin katıldığı bir resmi merasimde Tatar ve Kırım Cemiyetlerinin birçok seçkin üyesine, nişanlar ve madalyalar takıldı. Litvanya Merkez Bankası da 600. yıl anısına özel paralar bastı.

Sovyetler Birliği döneminde kara günlerini yaşayan müslümanlar , artık daha hürler. Gün geçtikçe artan faaliyetlerle de geleceğe yönelik umutları artıyor.











Hiç yabancı değiller

Litvanyalı Tatarlar ahlâklı, şerefli, dürüst ve inançlı insanlardır. Onlar için en değerli varlık, kültürlerini ve milliyetlerini korumalarını sağlayan dinleridir. İnançta Sünnî, amelde Hanefî'dirler.

Arapça eski eserleri bir hazine gibi korurlar. Her Tatar ailesinde en azından eski eser türünden bir dinî kitap bulunur ve nesilden nesile emanet edilir. Belo -Rusça veya Polonyaca mealleriyle birlikte yazılmış çok değerli Kur'an nüshaları mevcuttur. Tefsir kitapları da onlar için eşsiz ve önemli kitaplardır.

Tatarlar, kitap kelimesini daha çok Arapça kitaplar için kullanırlar. Bu eserler İslâm adabına dair eserlerdir.

İlk Tatar kitabı, 1830'da Vilnius'ta basılan Juzef (Yusuf) Sobolevski'nin “Muhammed Dini'nin veya İslâm Dini'nin, Kur'an ve Sünnet ilkelerinin Açıklanması” adlı eseridir. İlk Kur'an meali de 1858'de Varşova'da A. Novalecki tarafından basılmıştır. 1926'da Arapça'nın temel kurallarını içeren bir metin kitabıyla bir siyer kitabı yayınlanmıştır.

Tatarlar, yeni doğan çocuklarının sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuması için eve bir hoca çağırır ve akrabalarla konu komşuyu davet ederler.

Evlilik törenleri ise maalesef hıristiyan evlilik törenlerine benzer.

Cenaze defin işlemleri eski usullerce sürdürülmektedir ve hıristiyanlarınkinden farklıdır. Mutlaka devir, yani ıskat-ı salât ve savm işlemi gerçekleştirilir.

Mezarlıklar genelde cami kenarlarında olup, mezar veya zirec olarak adlandırılır. Mezara iki taş dikilmelidir. Daha büyük olanı cenazenin baş ucuna, daha küçük olanı da ayak ucuna. Mezar taşlarına Arapça, Polonyaca ve Belo -Rusça yazılar yazar, İslâm sembolleri işlerler.

Litvanyalı Tatarlar atalarına saygı gösterirler. Mezarlarına bakar ve bazılarının (türbe) mistik özellikler taşıdığına inanırlar. Litvanyalılar arasında, Tatar mezarlarının kutsal ve çiğnenmemesi gereken yerler olduğuna dair birçok keramet anlatılır. Bunların en ünlüsü, Lovitshli mürşid Kuntus'un türbesiyle alakalı olandır. Hâlâ pek çok Tatar müslüman , mübarek günlerde bu mezarı ziyaret eder.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt