karpuz kabugundan gemiler yapmak.... geç farkettiğim bir film

Sponsorlu Bağlantılar

dreamboys69

dreamboys69

Üye
    Konu Sahibi
karpuz kabugundan gemiler yapmak.... geç farkettiğim bir film










Bu bir Ahmet Uluçay rüyasıdır


Ahmet Uluçay’ın ilk uzun metrajlı filmi ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’, hem Türkiye’de hem de yurt dışında ‘En İyi Film’ ödüllerini toplayarak gösterime girdi.


Film çekmeyi film seyrederek öğrenen ‘sıra dışı’ yönetmen şimdi ‘Bozkırda Deniz Kabuğu’nu çekmek için hazırlanıyor.

Ahmet Uluçay'ın, uğradığı her festivalden ödülle dönen filmi "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" nihayet gösterime girdi. Söz konusu Ahmet Uluçay olunca, bütün kavramları ilk çağrışımlarından kurtarıp yeniden düşünmek gerekir. Film, festival, ödül, perde, alkış... 'Nihayet' kelimesinin içinde de karamsar ve çaresiz bir bekleyişin ardından gelen güzel günler gizlidir... Bir yıl öncesine, filmin bir köy odasında beklediği günlere dönelim. Kütahya'nın Tavşanlı İlçesi Tepecik Köyü'ndeki ahşap evlerden birinde yaşayan ve film çekmek için en fazla çevre köylere ya da kasabaya kadar giden Uluçay, 'Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak' filmini tamamlamış bekliyordu. Film, 'türlü sebepler' yüzünden 40. Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne yetişemeyecekti; bu belliydi; fakat yönetmen, 'şeker gibi' filmini bir an önce seyirciye göstermek, onlarla 'aynı rüyada' buluşmak için sabırsızlanıyordu. Üstelik, 'sinema tutkusu' hem kendisine, hem ailesine ciddi bedeller ödetmişti. Artık bir şeyler olmalıydı; filmini insanlar seyretmeli, ailesi gün yüzü görmeliydi...

Ve bir şeyler oldu... Ahmet Uluçay'ın ilk uzun metrajlı filmi 'Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak', 23. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde seyirciyle buluştuğu günün ertesinde 'En İyi Türk Filmi' seçildi. Ödülünü almak için sahneye çıkan yönetmen, salonda kendisini alkışlayanlara 'aynı rüyada' buluştukları için teşekkür etti ve filmini, 'o, elinde senaryolarıyla Beyoğlu'nda berduşluk yaparken odun, kömür, aş derdine düşen' eşine ithaf etti. Sonrasında, esas ödülleri yurt dışından bekleyen 'sıra dışı' yönetmeni hayâl kırıklığına uğratmayan haberler gelmeye başladı. 52. San Sebastian Film Festivali'nde 'Jüri Özel Ödülü', 26. Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali'nde 'En İyi Film'... Ödüller, geçtiğimiz cuma günü vizyona giren filmi daha 'görünür' kıldı; ancak Uluçay'ı, kısa metrajlı filmlerinden tanıyan ve 'Bir Ahmet Uluçay filmi olsa da izlesek.' diye bekleyen vefakâr izleyici kitlesinin varlığını da unutmamalı.

Ödüller hangi derde deva?

Ahmet Uluçay, zor şartlarda sinema yapıyor. Sağlığıyla ilgili sorunları bir kenara bıraksak bile, varını yoğunu sinemaya yatıran ve bu uğurda ailesini, kendi deyimiyle 'sefalete' mahkum eden yönetmenin, bundan sonraki film projeleri için en açık ifadeyle 'para'ya ihtiyacı var. Peki, ödüller bir yaraya merhem olmadı mı? Sorunun cevabı, filmin basın gösterimine babası Ahmet Uluçay'ı temsilen gelen İdris'te: "Hayatımız aynı hayat. San Sebastian Film Festivali'nde verilen Altın Denizkabuğu bir 'prestij' ödülüydü. Akdeniz Filmleri Festivali'ndeki ödül ise dağıtım şirketlerini özendirmek üzere konulduğu için bize maddi bir getirisi olmadı. Paramız olursa, emin olun, babamla birlikte yeni bir film çekmeye başlayacağız." İstanbul Film Festivali'nden gelen 'En İyi Film' ödülü, önümüzdeki günlerde Uluçay ailesini bir ev sahibi yapacak. Hepsi bu kadar işte...

'Karpuz Kabuğu' çekilirken öyle muazzam paralar dökülmediğini söylüyor yönetmen: "Film ekibine ulaşım ve konaklama sponsorlarını ben buldum. Kamyonculuk yaptığım günlerde ahbap olduğum insanlar yardımcı oldular. Kömür işletmesinin misafirhanesi oyunculara kapılarını açtı." Kamyon şoförlüğünden başka, tavukçuluk ve tarım işçiliği de yapan Uluçay'ın emekli maaşından başka geliri yok. Eşi ve çocukları kimi zaman "Ne olurdu sıradan bir insan olsaydın da, tarlada ekip biçseydin." yollu sitem etseler de, Uluçay'ın en büyük destekçisi onlar. Özellikle de, babasının gözünde 'sıkı' bir entelektüel olan 24 yaşındaki İdris Uluçay...

Küçükken babasının çektiği kısa metrajlı filmlerde oynayan İdris, şimdi bir danışman gibi çalışıyor. Ahmet Uluçay biraz para bulur bulmaz 'Bozkırda Deniz Kabuğu' ve 'Kuzey Masalı' filmlerini çekecek; fakat İdris, önceliklerin değişebileceğini söylüyor: "Fırsat bulursak, baba-oğul çatışmasını anlatan bir film yapabiliriz." Uluçay'ı, en basit senaryosunu filme aktarması için teşvik ederek insanlara en yalın haliyle bir Ahmet Uluçay filmi göstermeyi hedefleyen yapımcı firma İstisnai Filmler ve Reklamlar (İFR) bundan sonra da Uluçay'a destek olur mu bilemeyiz?

‘KUYU’DAN ÇIKAN YÖNETMEN

Ahmet Uluçay, 'sıra dışı' tanımını hak eden bir yönetmen. Doğduğu günden bu yana Tepecik Köyü'nde yaşayan ve ressam olmak isterken, 'hareket eden resim'lerin büyüsüne kapılan Uluçay, ilkokulu bitirdikten sonra eğitimine 'ev'de devam etmiş. Ona göre entelektüel olmaya çalışmakla, bu etiketten kaçmaya çalışmak aynı şey. "Ben hiçbir şey için çabalamıyorum. Sadece, herkesin elinde gezdirdiği kitabı ben gezdirmiyorum." diyor. Uluçay'ın sinemayla tanışıklığı, köye gelen bir savaş belgeseliyle oluyor. Beyaz ve hiçbir derinliği olmayan bir duvarda, atların koşması, askerlerin kılıç sallamasından o kadar etkileniyor ki, günlerce herkese o sahneleri anlatıyor. Sonra çocukluk arkadaşı İsmail Mutlu ile birlikte yaptığı ilkel sinema makinesi, o makineyle çektikleri 'Optik Düşler' filminin 6. Ankara Uluslararası Film Festivali ve İFSAK 16. Uluslararası Kısa Film Günleri'nden iki ödülle dönmesi, ardından gelen hepsi de ödüllü kısa filmler: 'Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak', 'Bizim Köyün Orta Yeri Sinema', 'Minyatür Cosmosda Rüya', 'Epileptic Film', 'İnci Deniz Dibinde', 'Uzun Metrajın Resmi' ve Exorcise... "Film çekmeyi, film seyrederek öğrendim. Düşünsenize resimler hem hareket ediyor hem de konuşuyor. Bence bu dünyanın en büyüleyici şeyi. O yıllardaki coşkuyu ve heyecanı en naif biçimde içimde taşıyorum. " diyor yönetmen.

Ahmet Uluçay, kendisi için söylenen "Kuyu'dan çıkan yönetmen" yakıştırmasını çok beğeniyor: "Her anlamda kuyudan çıktım ben. Düşlerden, karabasanlardan, yoksunluklardan, gölge oyunlarından başlayan sinema aşkımın, dünya sinemasına ürün kazandıracak düzeye gelmesinde Metin Erksan'a ve onun 'Kuyu'suna duyduğum hayranlığın rolü büyüktür. "

KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER DE PEKÂLÂ YÜZEBİLİR

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Ahmet Uluçay'ın hayat hikâyesinden izler taşıyor. 1960'lı yıllarda, sinemaya tutkun iki köy çocuğunun, kasaba sinemasından topladıkları kopuk filmleri 'gımıldatma' hikâyesi, alttan alta gelişen bir ilk gençlik aşkıyla beraber yürüyor. Yaz tatilini, kasabada çıraklık yaparak değerlendiren Recep (İsmail Hakkı Taslak ) ve Mehmet (Kadir Kaymaz) ellerine geçen üç beş kuruşla film izleyen, yırtık sinema afişlerini toplayan ve o 'büyülü makine'yi görebilmek umuduyla makinist odasına kaçamak bakışlar fırlatan iki 'harbi' dost. İnsanları güldürmek için yola çıkmayan; ama 'gülerlerse sevinirim' diyen yönetmenin mizah anlayışının birçok izleyiciyi etkilediğini söylemek gerek. 'Karpuz Kabuğu' hayatın özeti gibi; inanç, azim, hayâl kırıklığı, dua, aşk, kabulleniş.' Recep ile Mehmet büyük 'rejisör' olma hayali kuruyorlar, tek destekçileri köyün delisi Ömer. Geceleri köydeki evlerinin ahırında derme-çatma bir film projeksiyon makinası yapmaya çalışan iki gencin yüz suyu dökerek topladığı kopuk filmler, evin bereketinin kaçmasından korkan anne tarafından köy fırınına götürülüyor ki, bu sahne değme gerilim filmlerine taş çıkartır. Film parçaları fırında cızırdarken, ekmek pişiren kadınların her biri, odanın kızıl aydınlığında bir heyulaya dönüşüyor.

Filmde tanıdık bir sima rol almıyor. İsmail ile Kadir, hayatta film izlememiş iki genç. Recep'in âşık olduğu Nihal ise yönetmen Uluçay'ın bir tren yolculuğunda keşfettiği üniversite öğrencisi Boncuk Yılmaz. Kedileri de unutmamak gerekir. "Çocukların ve kedilerin" yönetmeni olarak anılmak isteyen Uluçay'ın kedisi Pelikül de filmin kahramanlarından biri. Karakterler günlük hayatta karşılaşabileceğimiz kişiler, diyaloglar da öyle, doğal ve gizli bir mizahla örülü. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak için kendiliğinden gelişmiş, naif, çocuksu bir sinema mitolojisi diyebiliriz. Filmin etkileyiciliği yalınlığı ve samimiyetinde yatıyor olmalı. Filmin, aynı gün gösterime giren Oliver Stone imzalı Büyük İskender ya da izlenme rekorları kıran G.O.R.A' nın gölgesinde kalacağını düşünenler yanılıyor. Çünkü 'Karpuz Kabuğu" kendi izleyicisini bulacak.


29.11.2004-Aksiyon
 


Üst Alt