Göcek'de Gezilecek Yerler - Göcek'de Nereler Gezilebilir?

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Göcek'de Gezilecek Yerler - Göcek'de Nereler Gezilebilir?
Göcek'de Gezilecek Yerler - Göcek'de Nereler Gezilebilir?

Akdeniz'in kapısında
Fethiye ile Dalyan arasında küçük bir koy... Kapı Dağları'nın kuytusundaki turkuvaz mucize, önce yabancıların gözdesi oldu. Ama kadim dostlarını sorarsanız, çağdaş edebiyatımızın tanıdık adlarını fısıldar kulağınıza. Göcek, turizmin yıkıcı yanından kendini korumayı başaran ender coğrafyalarımızdan biri.

Yassıca Adaları
Göcek'ten mavi yolculuk için denize açılanların ilk duraklarından biri.İrili ufaklı bu altı adacık, geniş kumsallarıyla turistlerin en gözde mekanlarından.
Göcek yolculuğumuz, İstanbul'dan Dalaman'a bir saatlik uçuşun ardından, 25 dakikalık yıldız sağanağı altında sürüyor. Dalaman Havaalanında nefesimizi kesen deniz, yosun ve iyot kokusu, kiraz mevsiminin buralarda çoktan başladığının sinyallerini veriyor.

Gece, saat 24:00 sularında otelin verandasından odamıza geçerken, derin derin içimize çektiğimiz hava, yaklaşmakta olan yaz gecelerini muştuluyor adeta. 'Kiraz Ayı Geliyor' adlı şiirinde 'İçimden geçen yollardan birinde koşuyorum/ Sarı gül kokuyor/ Sarı gül kokan bir yolda koşuyoruz...' diyen Bedri Rahmi, gezi boyu sessiz rehberim oluyor. 'Sarı gül kokuyor her yer...'Geç gelen ilkbaharın, hafta boyu aralıksız süren rüzgârın yorgun düşürdüğü kentten iki günlük kaçıştı bütün maceramız. Kışın grileştirdiği ruhlarımızı ve yorgun bedenlerini dinlendirmek için geldiğimiz kasabaya, bizden uzun yıllar önce başkalarının, daha uzun konaklamak üzere geldiklerini öğrenecektik.

Ilık yağmurların, ılık rüzgârların şefkatine, o zamanki adıyla Kalimche'ye sığınacaktı yöreye gelen göçebe Yörükler. Akdeniz, binlerce kez, sayısız konuğundan onların üşüyen ruhlarından tatlı esintisini hiç esirgemeyecekti. Kimseyi ayırt etmeden kabullenecekti, çünkü; konukseverliği doğasının cömertliğindendi. Kibir ise, Akdeniz kıyılarına hiç uğramayacaktı belki de... Sürgündeki Cevat Şakir'e yurt olacak, onu daha bir çoğaltacak, mağduriyetini unutturup adını tüm dünyaya duyuracaktı, Halikarnas Balıkçısı olarak. Balıkçı da ona ihanet etmeyecekti. Akdeniz'i bir 'insan' canlılığıyla betimleyecekti tüm dünyaya. Denizin sesi için, 'bir gülüş sesi' diyecek, denizin, yalnızlıkta sustuğunu daha sonra içini çektiğini söyleyecekti, kendisini betimler gibi. Sonra... Sonra mı? 'Ha hah hayy!' diye gülecekti deniz... Tıpkı, sürgünde moral bulan kendisi gibi...

Yanık yüzlü krom madencilerinden Aziz Nicholas'a (Noel Baba'ya), şair ressam Bedri Rahmi'den Azra Erhat'a, dünyalar güzeli Kleopatra'ya kadar kimler kendini Akdeniz'in oynaşan sularına bırakmayacaktı ki? Ardından gelen sayısız insan 'mavi yolculuğun' izini sürecek, usul usul kıpırdayan turkuvaz renkli sular fısıltıyla size seslenecekti. İki günlük Göcek gezimizde bize seslendikleri gibi...

Yat Limanı
Akdeniz'in en batı kıyısında yer alan Göcek, (Fethiye ve Dalyan arasındaki eski bir köy olan Kalimche üzerine kurulu) Kapı Dağları'nın kuytusuna gizlenmiş şirin mi şirin bir koy, bir dinlence yeri. Göcek, kentten, kentin hızından, arbedesinden bir süreliğine de olsa kaçmak isteyenlerin sığınacağı bir liman. 'Dünyada çok, Türkiye'de az bilinen bir yer' diyen otel çalışanı Burak, pek çok ünlüyle karşılaşmış. Şöhret yorgunu ünlülere ev sahipliği yapan Göcek, şamatadan uzak, durgun ve sakin suların kıyısında, çılgın kalabalıktan uzakta bir liman kenti.Tekneleriyle limanına demir atanların da sakinlerine sonsuz güven duyduğu bir yer Göcek.
Devasa incir ağacının gölgesindeki restoranda, öğle yemeğinde yıllar öncesine gidiyor Belediye Başkanı Recep Şatır. Yirmi yıl önce, o gün tanıştıkları Fransız çiftin küçük kızları Polin'i valiziyle birlikte bir günlüğüne kendilerine bırakıp gittiklerini söylüyor.Yirmi yıl sonra Polin, emanet edildiği sulara yeniden konuk oluyor. 'Göcek'in yarısı akrabamdır' diyor Şatır. Ancak, herkesin birbirini tanıdığı küçük bir yer olması, hayatı genelde kolaylaştırsa da, Recep Şatır'ınkini biraz zorlaştırmışa benziyor. Zira, koçunu kaybeden vatandaş bile Başkan'a müracaat ediyormuş!

Çaresiz, o da sokaklarda koç arayan bir Başkan oluveriyor. Pazardaki sebze fiyatlarından hale gelen balıklara, kayıp eşyalara kadar hemen her şeyin gün boyu belediye hoparlöründen anons edildiği bu sakin limanda, ne otobüs, ne minibüs ne de dolmuşa rastlamak mümkün. Gözümüze çarpan iki üç taksi dışında, tüm ulaşım bisikletle gerçekleştiriliyor.
Biraz ahalisini tanıma fırsatı bulduğumuz, biraz da marinasını gezdiğimiz ilk günün ardından, Halikarnas Balıkçısı, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Azra Erhat ve arkadaşlarının mavi yolculuklarıyla da anlam kazanan Göcek koylarına doğru (birkaç saatlik tekne turu demek daha doğru olacak) yol alıyoruz. Kıyılarda yeşilin, hemen içlere doğru turkuvazın göz okşadığı Akdeniz sularında, Karadenizli kaptanın dümen kırmasıyla Bedri Rahmi (Taşyaka) koyuna giriyoruz.
Şairin dizeleri bizimle: 'Mavi gezi bir ağaçtır/ dalları deniz / mavi gezi bir bahçedir/ gülleri deniz/ mavi gezi bir gelindir/ telleri deniz/ mavi gezi bir beşiktir/ bebeği deniz...' Devam ediyor şair: 'Mavi gezi bir rüzgârdır/ görülmemiş/ mavi gezi bir cennettir/ ellenmemiş/ dillenmemiş/ mavi gezi bir masaldır/ söylenmemiş/ yazılmamış/ çizilmemiş.'

Biri tamamen harabe olmuş ev tipi iki kaya mezarını (Lykia lahitleri) görmek için gözlerimizi tepeye doğru dikiyoruz. Esriklik duygusu kalıyor geride. Bedri Rahmi'nin kaya üzerine, daha çok beyaz tonları kullanarak çizdiği balık resmini yakından görüntülemek için Fatih botla kıyıya çıkıyor. Şair/ressamı düşünüyoruz. Hüzün ve coşkulu dizelerine koşut, kahkahalarla çınlattı mı durgun suları, dört tarafı çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili koylarda kime karşı kadeh kaldırdı, ne kadar zaman harcadı o küçük balık resmi için. Rakı şişesinin yanındaki balığı mı yoksa, küçük dalgalarla oynaşan balığı mı çizdi diye...
Şairin adını taşıyan koyun etkisinden olsa gerek, belli belirsiz hüzün sonrasında, Sarsala'ya doğru yol alırken, ahtapotların zeki ve dost olduklarını söyleyen Cenevreli Kaptan Bruno'ya, Karadenizli Kaptan Mustafa'nın yanıtı ve ahtapot avlama biçimi oldukça güldürüyor bizi:

'Eğer zeki olsalardı, suyun içine daldırdığım ayağıma sarılıp avlanmazlardı.' Bir gün önce, Bruno'nun sözleri üzerine yemekten vazgeçtiğim ahtapotları, yemek molası verdiğimiz Sarsala'da Karadeniz'li kaptanın teknesinde tadıyoruz. Kaptanın ince kıyılmış biber ve domatesle sotelediği, indirmeye yakın kekik ve sarımsakla harmanladığı ahtapotlar inanılmaz bir lezzette. Herkes aynı düşüncede...

Sarsala ve Kapı Koyu
Azra Erhat ve arkadaşlarının teknelerine yükledikleri çimentolarla gittikleri yerlerde kendi elleriyle yaptıkları taş sütunları, Sarsala'da da yaptıklarını öğreniyoruz. Ancak, zamanımız koylara çıkmaya yetmediğinden sütunları görmeden Sarsala'dan ayrılıyoruz.
Yerli halk arasında Göben ve Tahir'in Koyu diye anılan Kapı Koyu'nu da teğet geçip, Batık Hamam'a girerken, kısa ama şiddetli bir rüzgâra yakalanıyoruz. Birden coşan dalgalar ve fırtınayla birlikte Kleopatra'nın bu kıyılarda denize girdiği söylencesine, hemen inanıyorum. Dünyalar güzeli Kleopatra'nın kudreti buralara kadar uzanmış. O Kleopatra ki, seyahat şalına bürünerek gizlice Sezar'ın huzuruna çıkmış, güzelliği ve zekâsıyla Sezar'ın aklını başından almış, dünyanın en kudretli adamı Antonius'un karşısında Afrodit kılığına girmeyi düşünmekle kalmamış... Gözleri kamaşan Antonius, iktidarı ona teslim etmiş.
Kleopatra Hamamı
Kleopatra Hamamı olarak da anılan harabenin yarısı denizin içinde. (Bölgedeki pek çok hamam, yerliler tarafından Kleopatra Hamamı olarak anılıyor.) Kleopatra bu hamamda gerçekten yıkandı mı? Bilinen, adını bu kıyılara da yazdırdığı. Ve söylencenin daha çok devam edeceği... Kleopatra'nınkiyle birlikte daha pek çok söylence kulaklarımızda, Karadenizli kaptanımız, bizi aldığı Göcek Limanına geri götürüyor. Adından dolayı merak ettiğim, (ancak bir süre daha gizini korusun diye nedenini niçinini sormadığım) Uzun Ali Koyu uzakta kalıyor. Ancak adı, belleğimde. Belki gelecek sefere, belki de hiç gitmeyeceğim; ancak Uzun Ali, capcanlı adıyla belleğime giriyor bir defa...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt