Beyin Kontrolü !! Deccal - İlluminati

Sponsorlu Bağlantılar

N1C<-lazımdeğil

N1C<-lazımdeğil

Üye
Beyin Kontrolü !! Deccal - İlluminati
''Selam ordaki.'' dedi Üçüncü Şahıs.


Yataktan yeni kalktığı için kıvırcık saçları yine dağınıktı.
Kahvaltı etmemişti.


Bekle eccük. Çay, ahududu ve incir reçelli iki dilim ekmek yapıp gelecek.


...


Geldi.


''Hoş geldi'' dedin diye umdu.
Ama ''Hoş bulduk'' demedi.


Çünkü hiç de hoş şeyler olmuyordu.


Ama önce,


Tanrı inancı olan her dindeki (Eski Mısırlılar falan da dahil) ''Deccal'' benzeri ögeleri hatırlatmak istedi.
Yer yüzüne inecek olan bu şey, insan kılığında olacak bir şeytandı.


Yarattığı havayla, insanları bir bir kendine köle edecekti.
Ve yeryüzüne inecek olan bir kurtarıcı onu al aşağı edecekti. İslam'a inanan kişiler, kurtarıcının İsa olduğunu bilir.


Ve sen.


Fanatizmin kölesi olmuş, aşırı bir hayranlıkla bir oyuncuya, şarkıcıya, yazara bağlı olan sen.


Daha doğaüstü olacak olan bu şeytan, yeryüzüne indiğinde ne halt yiyeceksin?
Sen, şimdiden zayıf bir mahlukatsın.


Sevdiğin şarkıcının, oyuncunun, futbolcunun, onun, bunun, şunun minik birer kopyasısın.
Hepsinden popüler kültüre dair bir şey kapıp, kendini sana annenin ve babanın verdiği isimle çağırmaya devam edemezsin. Çünkü sen, kendin olamıyorsun.


Bazı arkadaşlar eminim ki şahs-ı muhteremime küfürler edecek.
''Bre zerduş, sen ne anlarsın len hayranlıktan, fanatizmden'' diyecekler.


Titre. Titre ve kendile gel.


İnsanlar gördü Üçüncü Şahıs.
Haberlerde, çevresinde ve internette.


Beyinlerinin mahvolduğuna inandı.


Geçtiğimiz günlerde bir kasırga meydana geldi, hatırlarsan.
(Sustur şu kalbini, HAARP ile ilgili bir şey yazacağım diye heyecanlanma. Yazmayacağım çünkü.)


Kasırga Irene.
ABD'yi yerle bir etti.
Birkaç milyon kişi, bölgeden uzaklaştı.


Orada göze çarpan insanlar vardı.


Geleceğin timsali olan insanlar, senin gelecekteki halin olan insanlar, diye düşündü Üçüncü Şahıs.


Bu kişiler, göç etmediler.
Edenler ise, yumurta ağza dayandığına etti.
Son anda yani.


''Beyinleri kısa devre yapmış.'' diye düşündü.
Ve şu görselleri elde etti:









Üstteki kare, hortum yanı başlarındayken.










''Uçur beni Irene.''


Irene, onu büyük ihtimal uçurdu.
Ama aklı nereye uçmuştu?


Son zamanlarda ''Adrenalin arayışı'' diye yorumlanan bu olayların, gerçekten ''Adrenalin arayışı'' olduğunu düşünecek kadar mısın?
Önüne konan her şeyi kabul mü ediyorsun sen?


Yakışmaz.


ABD halkının aptallığı ve cahilliği hakkında yapılmış bir izleti(yabancı sürümü ile video yani) vardı You tube'da.
Mutlaka izlemişsindir.


Hani sorular soruyorlar ve en basit soruya bile Esra-Ceyda kardeşler gibi cevap veriyorlardı.


O izleti, kaç yıl öncesine ait?
Ve o noktanın sonrası, mantıken bu olmalıydı. Ama imkansız gelmiştir o zamanlarda sana.


Bir klişe: İmkansız diye bir şey yoktur.
Gördüğün gibi oldu.


ABD halkının bir kısmının resmen beyni hasara uğramış.
Hangi akıllı insan, insan olan insan böyle bir aptallığı yapar?


Üçüncü Şahıs, adrenalin bağımlısıdır.
Lunaparkta gondola 4 kez üst üste biner. O derece.
Ama bu...


Kocaman bir aptallık!
Geri zekalılık!
İntihar!


Ve bu kişiler içinde ölenler de var büyük ihtimal.


Şunlara bak ya:










Bunların kafasından istiyorum ben.
Ne içmek lazım, ne yemek lazım bilen varsa telefon numaram 534 bipbiribip bip.


Eğlence düşkünü dünya.
Manyaklığın moda olması.


Bana kalırsa, yayınlanan o semboller ve mesajlar gibi şeylerle, elektronik çiplerle ve diğer başka yollarla, insanları getirecekleri son nokta bu.


İnsanları muz görmüş maymun gibi yapıyorlar.
İnsanları asimile ediyorlar.
Kültürleri yok ediyorlar.
Yok olan kültürler yerine, başka kültürler icat ediyorlar.
Tüketim canavarı yapıyorlar.
Çizgi filmlerdeki hipnoz olmuş insanlara çeviriyorlar, hani gözlerinde dalgalar döner ya böyle.


Anne babanız mutlaka anlatmıştır veya yaşın büyükse sen de biliyorsundur, bayramdan bayrama kıyafet alınır ve alınan yeni ayakkabılar yastığın yanına konup uyunurdu.


Ayağa kalk.


Ayağa kalk ve gardırobunu aç.


1, 2, 3.... Ne kadar kıyafetin var?


Önceki zamanlarda insanlar insan değil miydi?


Bir iki kıyafetle, ter temiz, pırıl pırıl, ütülü falan yaşanıyordu.


Ne olduk yahu biz?


Bir gece uyuduk. Kanımıza aşıladılar tüketim canavarlığını.


Derdimiz ne?


Kendimizi Ayşe'ye, Fatma'ya, Mehmet'e, Ahmet'e beğendirme çabamız niye?


''Ay benim öyle bir derdim yok vallahi''


He o zaman kara kaşın, kara gözün için süsleniyorsun.


''Kendime saygım var.''


Kişiliğine saygın nerede?


Ben de suçluyum bu konuda. Ben de tüketim canavarıyım bir nevi. Gereğinden fazlasını istiyoruz. Gereğinden fazlasına ihtiyacımız varmış gibi hissediyoruz.


İmkan çok, ne yapalım, diyeceksin.


Eskiden insanların imkanı yoktu diye varsayalım, az kıyafetleri vardı.
Ama bizden daha bakımlı, daha temizlerdi.


İmkan fazla diyoruz ya, su bile ayağımıza kadar geldi. Ama 500T'ye bir biniyorsun, bir de iniyorsun. Aradaki zamanı hatırlamıyorsun ter kokusundan.


E hani imkan vardı?
İmkan çokluğu yüzünden bu kadar kıyafetimiz vardı?

Hayır. Bu Pollyannacılık. Biz, tüketim canavarıyız.



Neyse.


Üçüncü Şahıs, çoğu kişinin haberdar olduğu bir konudan bahsedecek sana.


Sübliminal mesaj.


Ama yabancı kelimelerin Türk kültürünü ve Türklüğü yok ettiği Atatürk tarafından kanıtlanmış olduğu için ve Ata'sının da her kelimenin Türkçesini kullan çağrısına uyacağı için, Sübliminal mesaj demeyecek hiç.
Bilinçaltı mesajı diyecek ona. (Mesaj yerine ileti kullanmak lazım ama neyse.)


Bu mesajları bilmeyenler olduğu gibi, bilip inanmayanlar da var.
Ama Üçüncü Şahıs inanıyor.


Çünkü beynimiz, gerçekten de kusursuz.
Bunu herkes biliyor.


İnsanlar, beyinlerinin % de bilmem kaçını kullanır demeyeceğim.
Çünkü beynimizin bir kısmı kullanılıp, diğer kısmını çöpe atmıyoruz. Araştırmalar bunu gösterdi, beynimizin tamamını kullanıyoruz. Ama beynimizi istemli olarak kullanabildiğimiz yüzdelik az.


Beynimiz, yaşamsal etkinlikleri gerçekleştirmek cart curt, o Mehmet, şu Elma, yol düz, karşında köpek var derkennnnn, tamamını kullanabiliyor.
İstemsiz de çalışıyor.


Düşünsene, şimdi nefes al, şimdi mideyi çalıştırayım, ay dur bir yandan da kalbim kan pompalasın derken salağa bağlardık.


Peki ne alaka şimdi değil mi?


Ben sana beynin kusursuzluğunu anlattım, işte Üçüncü Şahıs'ın savunduğu olay da bu.
Beynin bir şeyi gördüğü anda, onu bir şeylerle bağdaştırıp sana kolaylık sağlamayı amaçlıyor. Ve o şeyi sürekli görürsen de, bir daha zaman kaybı yaşamayıp bağdaştırdığı şeyi bilinçaltında tutuyor.


Mesela birinin görüyorsun, ''Sen birine benziyorsun, dur çıkaracağım.''
Zaman geçer...
Beyin, teker teker hafızayı tarar. Odaklanırsın.
Ve:
'' He sen bizim Göbük Emin'in yandan çarklı oğluna benziyorsun ya!''


İşte beynin bu istemsiz işleyişinden faydalanan alçaklar, insanları psikoloji bilimini kullanarak kontrol etmeyi de amaçlıyorlar.
Belki o kasırgada gördüğün kişiler, bu sayede coştular.


Kırmızı renk uykulu.


Kırmızı rengin beyinde uyandırdığı şeylerden haberdar mısın?


Şimdi beyninden türlü sallamalar geçiyor muhtemelen.


Kırmızı renk, açlık hissi uyandırır. Acıktırır. Kanıtlanmıştır.


Peki...


Sarı ve turuncu renkleri?


Sarı, dikkat çekicidir.
Ve turuncu ise tamamen bir hipnoz rengidir. Beyni hipnoz edici özelliği sayısız araştırmalarla kanıtlanmış. Ayrıca turuncu da dikkat çekici imiş.


Yani sarı ve turuncu, ikisi de ''Ben burdayım!'' diyor.
Taksiler bu yüzden sarı veya turuncuya çalan bir renkte. Diğer araçların içinde seni kendisine çekmek için.


O zaman şuna bakmaya ne dersin?












''Karnın acıktı, yemek 'burdayım ben' diyor.''


Gördüğün gibi, amaç sende açlık algısını oluşturmak.


Yani,


Tüketim canavarısın artık cınım. McDonald's ın yeni de bir müşterisi.


Üçüncü Şahıs bununla kalmadı, bir bilgi daha ekledi.
İlk paylaştığım logoyu yan çevirmeye ne dersin?










Büyükçene bir B harfi.


Bir aralar bir Baphomet vardı, sağlığı nasıl onun?


Üçüncü Şahıs, bilinçaltı mesajları demişti.
Bu renk olayı falan, doğrudan bilinçaltı mesajıdır.


Ancak bilindiği üzere, bilinçaltı mesajları ağırlıkla ''Seks'' üzerine kuruludur.
Zaten çoğu bilinçaltı mesajı, ''Seks'' ibaresi veya sözcüğünü taşır.


McDonald's ın çoğu kişi tarafından bilinen bir bilinçaltı mesajı var:








Bu görsel, internette dolaşıyor zaten.


Kadın beyni, bunu görünce hormon salgılatabilir.
Erkek beyni de aynı şekilde.


Ve sen.


Beynine senden habersiz gönderilen bu uyarılarla, yine tüketim canavarı olursun.


McDonald's tüm dünyada dana eti kullanıyormuş. Domuz eti yokmuş ürünlerinde.
Neden?


Hepimizin bildiği bir olay var. McDonald's Yahudi işi diye duymuşsundur.
Yahudilere de domuz eti haramdır.
Bu yüzden her yerde dana eti kullanıyorlar.


Sadece bu da değil.


Bu yazıyı okuyan her kişinin, çok çok büyük ihtimalle Tom ve Jerry izlediğini düşünüyor Üçüncü Şahıs.
Hatta izlemeyen yoktur diye de düşünüyor Üçüncü Şahıs.


''Hayır olamaz Tom ve Jerry de mi?''


Eveet cınım.








Masada bir piramit vardır.


O piramit yanıp sönmeye başlar ve kodoman amca hemen masadan kalkar.


Masanın önünde, ışın cihazının yanı başında diz üstü çöker.


Ve Baphomet (şeytan) gelir.


Biter mi? Bitmez. Bir de ona tapılır.










''Hayır ya olamaz!''


Olur cınım:


Allah'tan bu çizgi film 2010 yılına ait. Yani geçtiğimiz döneme dönük bir şeyler yok sanırım.
Yani çocukluğundan hasara uğramadın pek.


Yani biraz oh çekebilirsin.
Ama gevşeme.
Hata yaparsın.


Ne yapabiliriz konusuna gelince.
Öncelikle korkmayın. Çünkü kullandıkları araç ''korku''.


Televizyon denen gizli hipnoz aracından kurtulmaya çalışın. Pazartesi, Salı....her günün dizisini ezbere bilen insanlar tanıyorum. Oturup ailenizle bir iki lak lak edin bunun yerine.


Her izlediğiniz, her okuduğunuz şeye lap diye inanmayın. Araştırın. Değerlendirin.
Kitap da olsa gazete de olsa bu iş böyledir.


Bir siyasi partinin sonsuza dek kölesi olmayın mesela. Fikirler yenilenir, değişir ve zaman zaman da çağın gerisine düşer.
Başınızda sizi yöneten adamların oyunlarına karşı gözünüzü açık tutun, sessiz kalmayın.


''Atatürk sabetaycıymış.''
''Asker, 40 şehirde darbe planı yapmış.''


falan fıstık. İnanmayın böyle şeylere, bir araştırın, görün, değerlendirin. Samimiyetsizlikleri fark edin.


Farkı farkedin.


Devam edelim.


Üçüncü Şahıs pes etmez. Birkaç çizgi filmden daha bilinçaltı mesajlarını aktarır:














Daha fazlası Üçüncü Şahıs'ı aşar.
İnternette bolca döküman mevcut bu konuda.


Çocuklara ne izlettiğine dikkat et.
Basit gibi de gözükse çizgi film, hayal dünyasını genişletmeyip, gelecekteki dünyasını yerle bir edebilir.
Kurtul yahu şu televizyon illetinden!
Kurtul seni zayıf kılan bağımlılıklarından, aşırı derecedeki hayranlıklarından. Altını çiziyorum, aşırı derece hayranlık.


Bağımlılık demişken, bir noktaya atıfta bulunmak istiyor Üçüncü Şahıs.


Facebook.


Sosyal ağlar arasında, Türkiye'nin başının belası bu internet sitesi.
Dememe bile gerek yok sanırım bunu?


Saatler Facebook'un başında harcanıyor, kimileri tarafından.


Ve pek çoğu da, benim Facebook kullanırken yaşadığım hissi yaşamıştır: Lanet, pis bir tembellik. Pişmanlık. Ve eziklik.


Boş zamanında kitap açıp okumak varken, gazete kurcalamak varken, arkadaş/aile muhabbetlerine girmek varken...


Dur ben bir Face'e gireyim.


Annenin karnına gir ve orda kal tamam mı?
Oksijeni karbondioksite çevirmekten başka ne halta yararsın sen?


Kölelik bitti.


Tabi cınım. Bu ne o zaman?
Demokrasi algısının arkasına gizlenmiş çağdaş kölelik sistemi.


Facebook'un kuruluş amacı nedir bilen var mı?


Facebook, Mark adlı asosyal biri tarafından kuruldu.


Mark, arkadaş çevresi tarafından dışlanan bir tıfıldı.
Kimse onunla konuşmuyordu.
Eziliyordu.
Kimse bir şey anlatmıyordu ona.
Partilere davet edilmiyordu.
Kabul görmüyordu.


Ve...


Okulunu kapsayan bir arkadaşlık sistemi kurdu.
Sonra ABD'ye.
Sonra dünyaya açıldı, o pencere.
Güzel fikir, değil mi?


Ve şimdi milyonlarca arkadaşı ve kullanıcısı var.
Her haltını bildiği arkadaşları var.
Kimin kimle çıktığını, kimin kimle nerede buluşacağını, kimin hangi sınavdan ne not aldığını, kimin hangi şarkıcıya hayran olduğunu, kimin kimden nefret ettiğini anında öğrenebilir.


Ve sen, saniyeler içinde çözülmüş olursun.
Saniyeler içinde öğrenilecek kadar ucuz biri olduğunu düşünüyor musun?
Asosyal Mark'ın, sosyal olduğunu sanan kullanıcıları/arkadaşları.


Facebook'un diğer kölecil unsuru ise, gençleri ego düşkünü yapmak.
Bir durum girdiğinde veya bir şey paylaştığında, millete kendini ağırdan satma çabası diyebiliriz buna.
Veya klavye delikanlılığı.


Arkana yaslanıp düşününce, Facebook'ta ne derece malötesi şeyler yaptığının farkına varabilirsin.


Ve Facebook bu derece güçlü bir ağ iken...
Vampirler boş durur mu?


Facebook'un bilinçaltı mesajı:






Yeni neslin neden bazı konularda erkenci olduğunun nedenlerinden biri bu olabilir mi?


Facebook'un giriş sayfası olan bu yerdeki bu mesaja, Allah bilir kaç bin kere maruz kaldın?


Bilinçaltı mesajı bu. Fark edilmesi gerekmez. Beyin, görselleri kendi içerisinde birleştirip, bir şeyleri kendisine yerleştirir.
Görüş alanına girmesi yeterli.


Bazı sayıların sana renk çağrıştırması gibi bir şey bu.
Veya bulut şekillerinin.
Beynin sinyal verir gördüğü anda, ama sen bir şeye benzetmeye çalışmadığın için veya odaklanmadığın için somut olarak algılayamazsın.


Ve sen bu mesajı alarak, benliğinden parça kopardın.


Yetmedi mi, ya da bu mesajı zaten biliyor muydun?


Al o zaman, Facebook'un kurucusu Mark bir televizyon programında, ceketini çıkartıyor:




















Ceketin iç yüzünde bir logo var. Çok cici ve çağdaş bir tasarım. Hmm.




İşte o ceket ve o facebook logosu:








Üçüncü Şahıs sorar: ''Yetmedi mi?''


Ve uykulu cevap verir.


''Yetmedi!''


Yuh demeye kıyamaz Üçüncü Şahıs, bu Facebook bağımlısı köle olmuş zavallı bireye.
Ve bir İlluminati kartı yayınlar.


Kartın adı: Güzel Fikir. O Bana Ait.




Arada bağ var mı, ben bilmem.
Beyim bilir.
Hanımım bilir.


Bu kart yönetilmiş ve amaçlanan hedefle ilgili. Sadece bizim zamanımızda kullanılabilir bir eylem olabilir ve İlluminati cart curt.


Hmm...


Facebook bağımlısı, ay affedersin, Facebook kölesi olmuş uykulu,


Çık masanın altından.


Ve kendine gel, ne dersin?
Boş zamanımda yapacak bir şeyim yok diye savunma kendini.
Kitap okumayı sevmiyorum diye savunma kendini. (Her okuduğun kitaba da inanma)


Bir şey bulursun illa ki. Boş zaman yoktur, boşa harcanan zaman vardır sözünü kulağına küpe yapmayı unutmuşsun anlaşılan.


Facebook konusunda insiyatif sizin.
Ben bu yazıyı yazsam bile, bin dereden su getirsem bile, sen bunları öğrenmiş olsan bile yine yapacaksın yapacağını.


Eşeğe altın semer vursan yine eşek, yine eşek.


Bana soracaksın, çok konuşuyorsun ama senin de Facebook'un var mı, diyeceksin.


VarDI. Bunu farkedince birkaç ay kapalı kaldı.
Yurtdışına çıkma planı devreye girdi ve yurt dışında rehberlik yapacak hocam Facebook üzerinden vize aşamaları falan hakkında bilgi vermeye karar verdi.
Dolayısıyla açmak zorunda kaldım.
Her koşulda Facebook'a muhtaç kaldım.
Ezik hissettim.
Ama vize işleri hallolunca, yani 2 gün önce, Facebook'umu yeniden kapatabildim. (Çok sevinçliyim bu yüzden)


Bir daha açmak zorunda kalmam umarım.


Facebook'u bırakalım ve gelelim başka mevzuya.
Üçüncü Şahıs, başka bir şey daha eklesin şunca yazıya.


Ergenlerin ve Türk gençliğinin ifil ifil hayran olduğu Heri Potır.
İşte aşırı hayranlığın ne derece bir pislik ve aptallık olduğunu gösteren bir şey daha.


Yapılan iş kaliteli.
İşlerin arkasındaki zip zoplar ise tam tersi.


Konuya değinmeden önce Da Vinci adlı olaya değinmem lazım ama.
Bildiğin üzere, bu şifre Kutsal Kase denen şeyin anahtarı.


Kutsal Kase ise çeşitli efsanelere göre, Hz.İsa'nın kanının bulunduğu kase.
Bu Kase sayesinde mucizevi şeyler yapılabilirmiş.


Da Vinci ni çözen kişi, bu Kase'ye ulaşabilirmiş.


Ve o şifrenin çözümü hakkında benim için geçerli bir teori var.


Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam yemeği adlı ünlü tablosuna bakıyoruz:




Ve bu tabloda İsa, havarileri ile yemek yiyiyor.
Ama yalnızca bir kadın var.
Sol tarafında.
Sadece bir kadın.


Peki o kadın kim?
Papalık tarafından fahişe ilan edilmiş olan Mecdelli Meryem.


Bu kadın, İsa ile evlenmiş ve bir çocukları dünyaya gelmiş, teoriye göre. Bu konu tartışılır. Buraya kadar verdiğim Hristiyanlık bilgileri, hala tartışılmakta olan bilgiler. İlk kez 1970'lerde gündeme gelmiş, dönemi kasıp kavurmuş ve 2000'lerde Dan Brown ile popüler olmuştur.


İşte birileri, Kutsal Kase'nin Mecdelli Meryem'in rahmi olduğunu düşünüyor. Geçerli sebepleri de var. Çocuk dünyaya gelmiş ve günümüzde de bu soy devam ediyormuş. Kutsal Kase'den faydalanma yolu da bu soy işte.


Şifrenin çözüm noktası ise şu:




Aşağı dönük üçgen.
Yahudi yıldızını görüp, anlamını araştırmamış kişiler, işte bu büyük bir ayıp.


Yahudi yıldızını biliyorsun ama anlamını bilmiyorsun.
Yukarıya dönük üçgen erkeği, aşağıya dönük üçgen kadını simgeler, özellikle pagan kültüründe. Bir çeşit simge, Yahudi yıldızı da bunu kullanmış.
İşte Da Vinci de böyle atıfta bulundu diyorlar falan fıstık.


Zaten aşağıya dönük üçgen, rahim şekline de benzediği için kadın simgesi, bunu da yaz kenara.


Benim değinmek istediğim nokta, kadın simgesi.


Yani sana bu bilgileri aktarırken, ulaşmak istediğim nokta üçgenlerin anlamıydı.
Çünkü bu bilgiler, Tapınak Şövalyeleri tarafından korunduğuna inanılan bilgiler.
Tapınak Şövalyeleri ise masonlukla birleşmiş, Norveç'teki cani bunları söylemiş ve kendisi de Tapınak Şövalyeleri'ne üyeymiş.


Yani senin anlayacağın, Sahte Mesih'in oluşumu için bir taban bilgi hazırlığı olabilir bunlar.
Sen sadece üçgenlerin anlamını kavra, gerisi bildiğin ama tamamen benimsemediğin bilgiler olsun. Olsun ki gelecekte zorluk çekme.


Artık o üçgenlerin İlluminati'yi falan çağırması dışındaki tarihsel ve simgesel anlamını da biliyorsun.


O zaman şu görsele bakmaya ne dersin?










Dumbledore'un şapkası ve oturduğu sandalyenin tasarımı yukarıya dönük üçgen.


Ve cicidede, inadına kadehini kaldırıp o karenin tam altına sokuyor. Kamera açısı yüzünden biraz daha solda görünüyor yalnızca.
Kadeh de adeta Kutsal Kase'nin tasviri.


Ve aşağı dönük üçgen yani.


Ve al sana yahudi yıldızı sembolizmi.


Bitmedi, yere bakılır ve üçgen görülür:










Her şeye laf söyleyince kabullenen ama çok sevgili Heri Potır'a laf söyleyince isyan eden bir tayfa var şu an eminim.


İşte. Siz. Bu. Kadarsınız.


Pembe pamuk ipliklerine bağlı bir hayat yaşıyorsunuz.
Aşırı hayranlıklarınızın, fanatizmin, fikirlerinizin kölesi oluyorsunuz. Gücü elinizde tutamıyorsunuz.
Bağnazlık bu yaptığınız.
Ve kölelik.


Kraldan fazla kralcısınız.
Türkçe kaynaklı Harry Potter ifşaları görmedik, sen yazdın diye olmaz bu iş diye düşünecek kadar da zayıf kişiliklersiniz
İngilizce ve Almanca bloglarda daha fazlası mevcut.


Ama ben senin zavallı savunmalarına inat bir görsel daha paylaşacağım, hatta iki, hatta üç, hatta dört:




Yukarıda ismini bilmediğim ama Hogwartscanların yemek yedikleri salon sahnesi:
Ve yahudi yıldızı.


Peki...


Şu görsel neye benziyor, Mısır Güneş Tanrısı Amon Ra'nın sembolü yani?


















Heri Potır'ın oyununu oynadığı şu Quidditch adlı oyuna olabilir mi?


Evet, aynısı.


Peki Amon Ra'nın bir diğer sembolü ne biliyor musun?
Önceki yazılarda bahsettim.


Ra'nın gözü.


İşte o göz:





DEVAMI :
http://www.maxicep.com/garip-ve-ilginc-olaylar/beyin-kontrolu-deccal-illuminati-2-a-561391.html

 
  • Beğen
Tepkiler: AHMED..., One907, 'Şeref' ve 1 kişi daha


mangdaşire

mangdaşire

Üye
konu için teşekkürler ama biri özet geçsin :D
 
Masha

Masha

Üye
Hangi akıllı yazmış bunu.
okuyan özet geçsin bari :D
 
SHS

SHS

Üye
aga başım çok ağrıo, kim kontrol edio beni:aha:
 
N1C<-lazımdeğil

N1C<-lazımdeğil

Üye
aga başım çok ağrıo, kim kontrol edio beni:aha:

benn :naughty:

----------Eklendi @ 16:51:32 ---------- Yazıldı @ 16:42:39 ----------

hepsini okuyamayanlar bari resimlerin altındaki yazıları okusunlar :ehe

----------Eklendi @ 17:13:46 ---------- Yazıldı @ 16:51:32 ----------

arkadaşlar bakın şimdi bu da tom ve jerry de geçen illuminati.

 
  • Beğen
Tepkiler: SHS
N1C<-lazımdeğil

N1C<-lazımdeğil

Üye
Güncel..
 
Rock_in_Rollx2

Rock_in_Rollx2

Üye
geometri kitabında aşağı bir üçgen vardı illümanti uşağı olmamak için kapattım kitabı. Temel reiste bu işin içinde tsubasada topa bi vuruyo üçgen oluyor izlemedm bida
 
anılbaran

anılbaran

Üye
iyice kafam karıştı :hmmm
 
Mau5Trap

Mau5Trap

Üye
Okudum Hepsini :good:...Şu önceki yazılarının birinde 666 olayı vardıya o tam olarak ne anlama geliyor.
 
N1C<-lazımdeğil

N1C<-lazımdeğil

Üye
Okudum Hepsini :good:...Şu önceki yazılarının birinde 666 olayı vardıya o tam olarak ne anlama geliyor.

aslında bir çok anlamı var.
şeytanın isimlerinin sayısı,. satanistler,dinsizler şeytan yerine 666 derler.. 666 kullanırlar.
incilde ise 666 dünyanın sonu demekmiş. ilk incilin dili ibranicedir. ve 666 ın ibranice çevirisi

----------Eklendi @ 15:14:41 ---------- Yazıldı @ 15:14:00 ----------

[/COLOR]
iyice kafam karıştı :hmmm

niye :ehe
 
anılbaran

anılbaran

Üye
aslında bir çok anlamı var.
şeytanın isimlerinin sayısı,. satanistler,dinsizler şeytan yerine 666 derler.. 666 kullanırlar.
incilde ise 666 dünyanın sonu demekmiş. ilk incilin dili ibranicedir. ve 666 ın ibranice çevirisi

----------Eklendi @ 15:14:41 ---------- Yazıldı @ 15:14:00 ----------

[/COLOR]

niye :ehe

illumati ile mason aynı şeymi oluyodu ?
 
' KalendeR '

' KalendeR '

Üye
Bu kadar paranoyaklaşmaya gerek yok bence.Bir üçgen bu kadar sorun yaratıyor ve gizliden gizliye insanların bilinçaltlarına verilmeye çalışılıyorsa neden okullarda geometri derslerindeki üçgenler varken bu gibi varsayımlardan etkilenelim ? Bu yapılanlar tıpkı bulutlarda oluşan şekillere bakıp onları bir şeylere benzetmeye benziyor.Olabilir belki kaş göz piramitler gibi bilinçaltına verilen mesajlar vardır ; ama bu kadar abartmaya gerek yok diye düşünüyorum
 
  • Beğen
Tepkiler: 'Şeref'

'Şeref'

Emekli Yönetici
Paranoyaklaşma ile şüphecilik arsındaki ince çizgiyi iyi ayarlamak lazım .. Burda belkide o kadar somut birşey yok ama inanki çok daha fazlası var, Nasa nın uzaya son gönderdiği uydularda bile bu kadarda olmaz dedirticek mesajlar var.. Bunların hepsi bir tesadüf olamaz heralde ..
 

BLADE_2828

Üye
belki biliyorsunuz dur ama nasa nın blue beam (mavi işik) projesi vardı şuan bulamadım ama okursanız iyi olur
 
Revengeful

Revengeful

Emekli Yönetici
Geometride illuminati işi o zaman :ehe
 


Üst Alt