Çamurda Bulduğu Bir Kitap ile HayatıDeğişti

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
pro.engineer

pro.engineer

Üye
    Konu Sahibi
Çamurda Bulduğu Bir Kitap ile HayatıDeğişti

KENDİNİZİ KISACA TANITABİLİR
MİSİNİZ ?
Kendime objektif bakarım her zaman. Bir
tartışma konusunda kendimi suçlarım /
savunurum öyle bir tavrım vardır.
Çocukluğumda benim bu ilginç tavrım
yüzünden pek çok kişinin güvenini
kazanmışımdır. İnanılmaz bir şekilde maymun iştahlıyımdır ve merak ettiğim ne
varsa köküne kadar inerim. Özetle, duyarak
öğrenmem, olayı araştırır ve kaynaklarla
öğrenirim. Futbol ve kıraathanelerden nefret ederim ve
amaçsız yaşayan insanları hala anlamış
değilim. Hayatta en büyük korkum:‘Azgın bir genç ve cahil bir ihtiyar
olmaktır.’ Üniversite Son sınıf öğrencisiyim ve İstanbul da ikametgâh
etmekteyim. BARDA GİTAR ÇALMAYA
BAŞLAMASI Liseye kadar hiç bir faaliyetim yoktu. Ne bir
halı saha maçı nede bir futbol izlerdim.
Varsa yoksa Karikatür çizer ve mizah
dergilerinin önlerinde kendi dünyamızın
artistlerinden bir kaç çizim taktikleri alırdım.
Öyle mutlu olurdum. Üniversitede ise bir arkadaşımın Bass gitar çalması beni çok
etkiledi ve 1 haftada çalışıp, koşturup bir
Bass gitar aldım.(Fırınlarda un taşıyıp, kafelerde temizlik yaparak
kazandığım para ile) Kendi kendime ve arkadaşların desteği ile dört ayda tam bir
profesyonel kıvamına geldim. İlk başlarda bunu eğlence olarak görüyordum
fakat üniversitede ki ders sıkıntıları ve
tezlerin baskısı yüzünden inanılmaz bir
şekilde stres yapıyordum ve gitarla kafa
dağıtıyordum. Üniversitede sabahları
kantinde çalışırdım ve öğleden sonra kütüphanede çalışırdım. Ders aralarında
fotokopi çekerdim ve aylık aldığım maaşlarla
kendimi geçindirirdim. Babamdan sadece
üniversite 1. sınıfa başlarken bir kere harç
parası aldım ve ondan sonra hiç bi şekilde
para almadım. Tabi ki öğrenci evinde kalıyordum. Ev arkadaşım vardı haylaz ve
amaçsız biriydi bende onu evden çıkmasını
istedim ve evde tek başıma kalmaya
başladım. Titiz bir öğrenciydim ve ev sahibi titiz
olduğum için Allah razı olsun ondan “200 tl olan kirayı 100 tl ver ama böyle
temiz olursan otur” demişti. Ama yinede para yetmiyordu bana. Anneme para
yolluyordum üniversitede okuduğum yıllar.
Çünkü babam ilginç biridir. Hemen hemen
1.500 tl maaşı vardır ama ‘İDARE ET’ diyerek pekte bir şey vermez anneme.
Parayı anneme, kiraya verdikten sonra zor
bela ay sonunu getiriyordum. Bir arkadaşım
bana Rock Bar’da çalmak ister misin? sorusu
beni Bar ortamına ilk adımlarımı attırdı. İyi
kazanıyordum fakat sigara ve alkol kokusu yüzünden ilk bir hafta çok zorlandım ve tam
2 sene orada çalıştım. Çalıştığım süre
zarfında nedense Maymun İştahlığımın iyi
huylu olduğunu Sigara ve Alkol’e meylim
olmadığı zaman anladım. RİSALE-İ NUR İLE TANIŞMASI İşte günlerden bir gün Söğütlü Tren
İstasyonundan Rıhtıma inecektim. Planım ilk
sahafları dolaşıp karikatür albümleri toplayıp
AKBABA mizah dergilerinin 1946–1955
yıllarına bakacaktım ve oradan da Rock
Bar’a gidecektim. Yağmurlu bir gündü ve hava epey bi soğuk. Söğütlü Tren
İstasyonunu bilen bilir. Aşağısı çimenler ve
ağaçlarla doludur. Alt geçide doğru yol
alırken sağ tarafta bir kitap gördüm. Cilt şeklinde ve çamura bulanmış epeyce de
ıslanmış. Kitabın ismini merak ettim ve biraz
yanaştım kitabın yanına ve kitap yarıya
kadar çamura sapmanmış ve kitabın ismini
öğrenmek biraz zordu yani tahmin
yürütmem lazımdı çünkü. Kitaba pür dikkat baktım ve yaldız rengi mürekkep ile pres
baskı ‘LEM’ yazmaktaydı. Düşündüm kendi
kendime Lem ile ne kitap başlar diye sonra
saate baktım kısıtlı bir sürem vardı ve aman!
boşver dedim ve hızlı adımla ile alt geçitten
indim ve eski osalı pazarının orada ilerlerken kafam hala ‘LEM’ deydi. Maymun
iştahımın baskısı ağırlaştı ve merak tüm
vücuduma yayıldı. Lem ile ilgili kelimeler
kuruyordum ama hiç bir anlam çıkmıyordu. Nedir bu lem diye düşüne düşüne Rıhtım’a
kadar inmiştim. İş bankasının orada durdum
ve kendi kendime ‘artık dayanamayacağım’
diyerek koşmaya başladım İstasyona doğru.
Amacım o kitabın ismini öğrenmek. Çünkü
bu kitap beni perişan edecek yoksa Lem Lem diye diye aklımı yitirebilirdim çok
ciddiyim. Merak ederdim böyle şeyleri. Koşarken kaç kişiye çarptım ve kaç kişi
gitarın klavyesinin ağır darbesine maruz
kaldı bilmiyorum ama içimden de diyordum
ki“İnşallah şu kitap alınmamıştır da ismini öğrenebilirim”. Koşarken de bide şunu düşündüm. Ben bir an önce para
biriktirip bir Psikiyatriye gitmeliydim. Çünkü
normal bir davranış sergilemiyordum.
Kendime hep gülüyordum hem de kitap
kaybolmaz inşallah diye çok endişeliydim. Alt geçitten beşer beşer indim merdivenleri
ve çıkarken de üçer üçer çıktım baktım ki
kitap orada o kadar çok sevindim ki
anlatamam. Sıradan bir kitabın beni bu
kadar sevindireceğine hiç inanmazdım ve
inanamadım da. Kitabı elime almadan önce kitaba şöyle uzaktan baktım ve insan
gerçekten çok ilginç olabiliyor şuna bak
sıradan bir kitap beni kan ter içinde bıraktı
ve o sıra eyvah gitarım dedim ve gitarın
durumuna bakmak için çantayı açtım ve
gitarın bir teli kopmuştu ve birde onun endişesi sarmıştı. Şu kitabın adına bir
bakayım sonra defolup gideyim dedim.
Kitabı çamurdan çıkardım ve bir köşeye
geçtim bir yere oturdum. Kitabın yarısı
çamurdu. Yavaş yavaş silerek Kitabın ismini
öğrenmeye başlıyordum. LEM, biraz sildim,
LEM’A. O sıra dedim ki inşallah sonu N ile
biter de LEMAN dergisidir Mizah dergisi
koleksiyonum vardı ona koyarım hem de bu
yıllık fasikülüdür her halde derken LEM’AL, biraz sonra, LEM’ALA, LEM’ALAR. LEMALAR
İLE PARLAYAN IŞIK LEM’ALAR? Bu ne ya
demişim yüksek bir sesle. Bir çıkmaza girdim resmen. LEM’i öğreneyim
derken bu sefer Lem’alar çıktı başıma
diyerek kitabı aldım elime ve bu sefer rıhtım
yakınındaki sahaf ahmet abinin yanına
doğru koşmaya başladım ve cep telefonum
çalıyor, mesajlar geliyor hiç birine bakmıyordum. Sahaf ahmet abinin yanına
gittiğim zaman ahmet abinin o yüz ifadesini
unutamam. Ben kan ter içinde ve üstümdeki t-shirt sırıl
sıklam olmuş elimde çamurlu kitap… “Hayırdır erkan barda bir kavga mı
çıktı?” dedi. Ben de“abi sana bir şey soracağım” dedim.“Bu kitap ne abi ya lem’alar yazıyor allah aşkına şu
lem’alar ne demek yani türkçe mi? Bu nedir” dedim. “Sakin ol erkan” dedi. “Otur biraz çıldırmış gibisin”. Hayırdır derken benim ısrarım üzerine bana bir lügat
verdi osmanlıca- türçe ve al burada bulursun
dedi. Ben de kitabı hızlı hızlı açarken
lem’alara bakarken ‘lem’ i gördüm lügatta.
Hemen anlamına baktım. Lem: parıldama,
parlama. Parlayış anlamında Lem’a: parlamak. Şimşek gibi çakmak. Güneş ve
yıldız gibi parlamak. El ile veya elbise gibi
bir şeyle işaret etmek anlamına geliyormuş.
Ve şok oldum gerçekten. Seneryo o kadar mükemmel ki. Lem bana
parladı resmen ve o parlama beni rıhtımdan
istasyona kadar koşturdu ve lem’a da beni
resmen çarptı istasyondan rıhtım’a kadar
koşturdu ve öğrendikten sonra ahmet abi
bana“erkan o kitap mahvolmuş güzelim. Ne yapacaksın bak görmüyor
musun at gitsin yenisini al” dedi. Bende dedim ki “yooo. Abi bu kitapta var bi şeylerve bu kitabın ne
içerdikte olduğunu bilmiyorum ama
bu kitabı adam edip okuyacağım. Bu
sıradan bir kitap değil” dedim. Ahmet
abinin cevabı ise ilginç ti “bu aralar
bilim-kurgu filmlerinden uzak durmanı tavsiye ediyorum”. ÇAMURLU KİTAP, İKİ BUÇUK
HAFTADA OKUNACAK HALE GELDİ O sıra cevap vermeden hemen eve gittim.
Trene bindim ve kitaba bir zarar vermemek
için kitabı hiç açmadım ve pek
kurcalamadım. Evimiz sobalıydı ve o günde
soba sıcacık yanıyordu. Hemen kitabı aldım
ve üstündeki çamuru titizlikle temizledim ve hafif ıslak bezle kapağını sildim ve kitap bir
kaç yerinden darbe almış üstünde ve altında
bir şeyler yazıyor ama okunmayacak bir
şekildeydi. (yani üste Risale-i Nur
Külliyatından yazısı aşağıda ise müellifi
Bediüzzaman Said Nursi yazmıyordu) Çamur ve sürtünmeden dolayı kitabın kapağında
sadece lem’alar yazısı vardı. Kitabı dik
şekilde sobanın yanına koydum ve ıslak
sayfalarının arasına kürdan ve şeffaf dosya
kağıdı ile birbirine yapışmaması için koydum
ve kitabın kurumasını bekledim. Kitap kurumaya başladığı sıra kurumuş
çamurları elimde ufalayıp kitabı resmen
hayata döndürüyordum. Matbaada
çalışmıştım ve şamua kağıdı bilirdim ve
ciltlemeden de anlardım. Kitap tam iki buçuk
haftada kendine gelebildi ve ben ikibuçuk hafta ne bara gittim nede telefona baktım.
İki buçuk hafta sonucunda kitap sert sayfalı
ama temiz bir şekilde istediğim kıvama
gelmişti. Kitabın ciltleme tipine bakacaktım
yani dikişli ciltmi yoksa amerikan ciltmi diye
ve kitabı aldım elime ve tam ortasına yakın bir yeri açtım ve kitabın cildine baktım
ciltleme dikişli ve bir sorun yok. KİTABIN ÇOK MANTIKLI VE MARJİNAL
BİR ANLATIMI VARDI O sırada 25.Lema Hastalar Risalesi adlı bir
başlık gördüm. Merak ettim ve kitabı biraz
okudum. Birinci devayı okudum ve çok ilgimi
çekti kitap. Kitapta hastalığın ibadet
olduğunu ve hayatımızda çok önemli yeri
olduğunu bildiriyordu. Çok mantıklı ve marjinal bir anlatımı vardı. Nasihat benim
için çok önemli. İşte Lem’alar kitabı da,
kırmadan ve temsili hikâyelerle hastalığı
anlatması hoşuma gitti ve dört elle sarıldım
bu kitaba. 4.devayı okuduğum sıra beynim
döndü resmen. O gün çok ağladığımı bilirim ve epeyce okudum hastalar risalesini ve
19.devadan sonra ilerisini okumadan biraz
ileri sayfaları biraz geri sayfalara göz attım
ve ihlas-tesettür-hastalar-ihtiyarlar risalesi
derken kendimi kaptırdım ve bu bilgileri
bardaki arkadaşlara anlatmak için yarının gelmesini dört gözle beklemekteydim. RİSALE-İ NUR’LA İLK
TANIŞTIĞINIZDA SİZİ EN ÇOK NE
ETKİLEMİŞTİ ? Tabi ki lem’alar kitabını bulmuştum ve göz
geçirmiştim ama ne yazarını biliyordum nede
bu kitabın ne amaçla yazıldığını. Ama
kitabın büyüsüne kapılmıştım. Kitabın o
kadar modern bir anlatımı vardı ki örnek
gösterdiği olaylar güncel hayatımızda olan şeylerdi. Kitabı okurken bu kitabı yazan kim
ise şayet yaşıyorsa gideceğim yanına ve
gitarımı satıp yol parası edip gideceğim
yanına ve bu başımdan geçeni anlatıp
tanışmak istiyordum. İnanılmaz bir kitaptı
çünkü. O kadar fetva ve dini kitap okudum ama böyle candan ve samimi bir anlatım
tarzı görmemiştim. Ben en çok etkileyen kısmı anlatım tarzının
benzersiz olması. Hani anneniz size bir şey
anlattığı vakit örnekler verir ve konuyu açar
ve kendi deneyimleriyle muthiş bir nasihat
çıkar ya işte bu yazarda samimi olmak
gerekirse annemin bana öğretemediği ve hep öğrenmek istediğim şeyleri öğretmişti
bana. Kesinlikle her mısrayı okuduğumda
şunu diyordum. Ya ben bu kitabı yazan
yazarı bulup ellerini öpeceğim ve ders
veriyorsa gidip ders alacağım gerekirse
satarım koleksiyonlarımı ve gitarımı yerleşirim yanına…

Sabah olmuştu ve cep telefonu elime
aldığımda 126 çağrı ve 52 mesaj gelmişti ve
hiç birine bakmadan trene bindim ve
söğütlü tren istasyonuna doğru trenle
giderken cep telefonumdaki çağrılara ve
mesajlara baktım ve “gelmiyormusun? Erkan nerede kaldın? Bar sahibi seni
soruyor erkan” gibi mesajlar gelmişti ve çağrılarda ise İsmet bey aramıştı 15 kere (bar
sahibi), üniversiteden arkadaşlar ve bardan
arkadaşlar. Elimde Lemalar kitabı vardı ve bara gidip
arkadaşlara ne olduğunu anlatacaktım.
İstasyondan yürüyerek bar’ın kapısından
içeri tam giriyordum birden arkadaşlarım
beni görüp kimisi sarıldı ve kimisi kızmış bir
şekilde beni karşıladı ve içeri girdim. İsmet bey hemen yanıma geldi ve bana “hayırdır erkan neden açmadın
telefonlarımızı, sanırım hastaydın,
çünkü sen böyle yapmazsın, eğer
keyif için gelmedi isen ve
düşüncelerimde yanılıyorsam…” dedi ve sustu. Benimde paraya hala ihtiyacım
olduğu için “evet hastaydım kusura
bakmayın” dedim ve çekildim aradan. İsmet
bey kusurumu affetti ve bir daha
olmamasını tembih etti sonra gitti. Bar daha açılmamıştı ve hemen hemen
faaliyete geçmesine rahat 4 saat vardı. O
sıra arkadaşlarım elimden tutup mini bara
götürdüler hepsi birer içki aldı ve benim
alkol kullanmadığımı bildikleri için meyve
suyu ısmarladı ve biri şöyle başladı: “Ya Erkan çok endişelendik,
hastaydın demek he. Vay be abi. Abi
geçmiş olsun” dediler. Ben de o sıra“yok be kardeşim ne hastası, ismet bey
işten çıkarmasın diye öyle söyledim” diyecekken aklıma hemen Lemalar kitabı
geldi ve hastalar risalesi tevafuka bak
dedim olaya öyle girerim dedim ve “Evet, ya hastaydım epey bi
hastaydım bir hafta hemen hemen
kendimde değildim ama şimdi çok
iyiyim” dedim. Tam Lemalar kitabınının konusunu açarken arkadaşlarımdan biri
ateistir, kendisi: “Zaten insan bu dünyaya çile
çekmeye gelmiş. Hiç birimiz gülmedik
ki şu dünyada, hep bir olaylar, hep
kavga hep gürültü. Erkan inanırmısın
bilmem ama ben hiç böyle ağız tadı
ile güldüğümü bilmem bak buralarda mutluluğu arıyoruz” derken üzüldüm ve şunu dedim: “Devrim kardeşim, bak elhamdulillah
sen de güzel kardeşlerimden birisin.
Sen merhametlisin abi. Bu ortamın
bozulmamış insanlarısınız. Ben
hastaydım evet ama bir kitap buldum
ve bu kitap beni iyileştirdi. Bu kitapta islam üzerine yazılar var.
Yani lenin veya che guevara gibi
yazar değil. Ben de bilmiyorum kitabı
kimin yazdığını ama hastalığa öyle
bir bakmış ki mubarek, inanılmaz
derecede şaşırtıcı bir kitap“ O sırada kitabı çıkardım ve okumak için
müsade istedim ve okudum. Kitabı okurken
osmanlıca kelimeleri telaffuz edemiyordum
ama anlıyordum yani. Kitapta 6 deva
okudum ve barda sessizlik hakim oldu. O
muhalefet Devrim birden sus pus olmuştu ve ateistdi kendisi. Ve ben okumayı durdurdum
ve fazla değil 15 saniye sonra bunlar
kendine geldi ve “devam etsene Erkan!” Diye bir tepki aldım. Güldüm ve devam
etmeye başladım. Hoşuma gitmişti çünkü. Okuduktan sonra kız arkadaşımız olan İpek
bana, “Yahu erkan, bu kitabı nereden buldun, bende alayım bi tane” dedi. Ben de başımdan geçen olayları anlattım ve
gülmekten yanaklarımız ağrıdı resmen ve
Devrim bir şey söyledi ve beni çok şaşırttı: “Erkan ama bak o koşmana deymiş.
Bu kitapta bir şey var abi. Haklısın
ateist olabilirim ama aklım var Erkan.
Burada anlatılan şeyleri ben de
yaşıyorum. Evet düşünmedim hiç ve
düşünmeden hareket ettiğim için sanırım ateist profilindeyim ama…
Durakladı ve bu kitabı okuyalım” dedi ve sustu birasından bir yudum daha aldı ve
birayı yutmadan tükürdü ve attı yere. Çok şaşırmıştım. İpek, Yeşim,be Berna ve
Rana kardeşler vardı. Onlara da birazcık
tesettür risalesinden aklımda kalanları
anlattım ve bu konuyu aramızda tartıştık.
Avrupada kadınların gözhapsi bahsini
resmen iki saat tartışmışızdır. 4 saat su gibi geçti resmen ve Devrim bizim
elektrogitar çalan arkadaşımızdır bu arada
bana, “Çıkışta kaybolma Erkan, biraz daha konuşalım” dedi. İpek, Yeşim, Berna ve Rana kardeşler de çıkışta bir kaç
arkadaşını çağıracak ve fikir konusunda
tartışmalar yapalım diye teklifte bulundu ve
ben de tamam dedim. O gün müzikal oldu ama ben ve
arkadaşlarım bir an önce şu 6 saatlik müzik
olayı bitsin ve lem’alar hakkında konuşalım
diye sabırsızlanıyorduk. Beklenen zaman geldi ve herkes bardan
çıktı biz 15 arkadaş kaldık içeride. İsmet bey
de yoktu ve içeride kitabı açıp okumaya
başladım. Tesettür risalesini baştan sona
kadar okudum ve izahlarda bulundum
anlayabildiğim kadarıyla. Bazı arkadaşlarım ise hiç beklenmeyecek yanıtlar verdiler ve
olur olmaz adamlardan o kadar güzel
yorumlar çıktı ki eşsiz bir gündü o gün. Bir kaç gün sonra kitabın bar’a gitmeyeceği
kanaatine vardım. Çünkü içinde ayetler
vardı ve dini bir kitaptı. Bunu bardaki
arkadaşlara beyan ettim beni neredeyse
döveceklerdi ve bu tepki üzerine Devrim
bize evini açtı ve artık Devrim’in evinde yani bir ateistin evinde lem’alar kitabını
okuyor ve kendimize çeki düzen veriyorduk.
Devrim’e gittiğimiz vakit uykusuz kaldığını
gördüm. Devrim’i rahatsız ettiğimi
sanıyordum ama yanılıyormuşum ki ben
onlara: “Arkadaşlar küçükte olsa bir ev
tutalım orası bizim fikir evimiz olur
ve bu kitapla da birçok şeyi orada
güzel bir ortamda tartışırız” dedim. Onlarda kabul etti ve Kadıköy’de ev
aramaya başladık. Modada bir dükkân
bulduk eskiden büfeymiş ama iflas ettiği
için kapatmış. Ev sahibi ile konuştum ve
kirasını öğrendim 250 tl istiyordu ve 500
depozito. O sıra benim de birikmiş param 350 tl vardı Devrim’de ise 150, kızlarda da
toplasan 300 ya var ya da yok. Ama bize de
para lazımdı ve ekstra işlere bakmaya
başladım. Lise zamanlarımda bostancı meyve-sebze
halinde tanıdığım adıyamanlı tüccar Bekir
abinin yanına gittim. Yanımda ise 9
arkadaş. Ona beyan ettim durumumuzu ve
sağolsun bize hemen oracıkta bir iş buldu.
10 ton domates var dedi ve inmesi gerekiyor indirirsiniz dedi paranızı veririm. 9 kişi 10
ton olmaz derken arkadaşları çağırdım
bardan 15 erkek bir giriştik kamyona nasıl
bir koşturma var anlatamam 1 saate yakın
sürede indirdik. Hiç durmaksızın ve bardaki
arkadaşlarla resmen bir ilim dayanışması halinde olduk. Bize 300 tl verdi Bekir abi
yani kazıkladı, ama parayı bulduğumuza
şükrediyorduk. Sonra Bekir abi bize bir evi
olduğunu ve bize kiraya verebileceğini
söyledi biz de kabul ettik. Göztepeye yakın
bir evdi burası 2. Kat. Gittik ve evi gördük ev çok güzel ve biraz küçük bir evdi. Kabul
ettik ve evin mastaflarını karşıladık. Gerçi
ev dayalı döşeliydi ama televizyon,
buzdolabı v.s elektronik aletler yok sadece
halı, yatak ve koltuk. Bardak çanak v.s v.s İLK DERSİMİZ ŞÖYLE OLDU Rana ve Berna kardeşler bir çok kız
arkadaşına anlatmış -bir fikir evi yaptık,
gelmek istermisiniz- diye. Devrim de
arkadaşlarına aynı şekil davette bulunmuş
ve bardan epey bi adam topladıktan sonra
tastamam 45 kişi ile ders yapmaya başladık. İlk tesettür risalesi hakkında konuştuk ve
ders yaptım, örnekler verdik, epey bi katılım
oldu, aktif bir ders oldu, ara sıra küçük
muhalefetler olsada onlarda ilerleyen
dakikalarda olayı tam anlayıp dinlemeye
başladılar. Hastalar risalesini okudum o gece hepsini ve
hastalığın ne demek olduğunu ve insan
neden hastalanır gibi örnekler verdik. Gözle
görünmeyen bir virüsün kendisinden milyon
kat büyük bir insanı nasıl yataklara
düşürdüğünü ve ne kadar aciz olduğunuzu anlattım ve ateisti, agnostiki v.s her çeşit
insan hem fikir olup kabul ettiler. Ortak noktalarımızın ve dünyaya geliş
amacımızın gayelerini anlattık. Bu ders tam
1 ay boyunca hergün farklı insanlarla devam
etti ve 1 aydan sonra o evden çıkmak
zorunda kaldık. Çünkü Bekir abi evi
başkasına kiralayacağım gibilerinden bizden fazla kira istedi ve biz de çıktık. Sonra
hemen o Moda’daki dükkâna gittik ev sahibi
ile görüştük ve orayı tuttuk. Ama orası el
gibi olmadı işte. Sedir aldım ve 2.el koltuklar
aldım oraya param yettiğince fakat bu
seferde çok soğuk olduğu için ders yapamadık. Epey zor şartlar içerisinde ihtiyarlar
risalesine kadar gelebildik ve artık tesettürü
ve hastalar risalesini ezbere bilen ve
kitapsız söyleyebilen ateist arkadaşlarımız
oldu ve çok mutlu oluyordum bende. Özetle şunu diyeyim o günkü
dayanışma ve o kardeşlerimin
samimiyetime inanıp birşeyler
yapabildiğimize ve en önemlisi
ateist,agonist arkadaşlarımızın
Lemalar kitabının nasihat tadında dinleyip kendilerine dava yapmaları
beni gerçekten çok etkileyip
ağlatmıştır.

Risale-i Nur’un sizin hayatınızdaki
önemi nedir ? Yukarıda açıkladığım gibi ben sadece
Lem’alar kitabı ile bunları yapabildim. Tabi
ki bunun sonrasında var külliyatı tanıdığım
gün ve birinci sözün beni etkileyen tarafları
yedinci sözü, Mektubatı birçok kitabı daha
erken tanısaydım o barı boşaltır ve Kadıköy’de bir Risale-i Nur faaliyeti
yapardım ama kısmet değilmiş. Bir kaç
arkadaşımız uyuşturucudan vefat etti ve
birçoğu ile görüşememekteyim. Ailesinin
yüzünden bunalıma giren arkadaşlarımız
derslerde çok rahatlıyorlar ve dünyaya farklı bakıyorlardı. Ama bizim aksilikler yüzünden
2 ay boyunca ders yapamadığımız için epey
bir zararımız olmuştu. Risale-i Nur benim üstümdeki bidat ve
taklid-i iman ve benim tabirim ile taklid-i
kültürümü bedenimden koparıp beni tekrar
insan yapması ve hayattaki her şeyin Allah
tarafından ve en güzel bir şekilde başımıza
geldiğini, sersem ve pasifzm de olan şu benliğime şefkat tokatları ile kendime
getirip eski Erkan’dan yeni Erkan dönemine
geçmesine vesile olmuştur. Annemin ve babamın bırakın sülalemin
bana öğretemeyeceği şeyleri öğretmiştir ve
yüzünü birebir görmesem de ve sesini
duymasam da Bediüzzaman Said Nursi benim
için çok özel biri olmuştur ve olmaya devam
edecektir. Bediüzzaman Said Nursi’nin
hayatında sizi en çok etkileyen şey
nedir ? Üstadın kültürü ve bilgisi, söylediklerini
yaşayan kişiliği ve insanlara bakış açısı beni
gerçekten çok etkilemiştir. Tarihçe-i Hayatı
okuduğum vakit resmen yıkılmıştım. Başta
dediğim gibi ben Lem’alar kitabının
müellifini yaşıyor olarak biliyordum ve ona minnet borçluyduk ama Üstadın 1960
yılında vefatı ve çektiği onca dertlerin
boşuna gitmediğini gördüm. Anlatımı samimi
geldiği için ben buradayım diyen devrim
kardeşimin söylediği gibi ister ateist ister
agonist olayım ama bu Lem’aların yazarının çok akıllı ve bilgili olduğunu kabul etmemek
bence imkânsız. Annemden daha yakın
babamdan daha candan Anlatımı beni gerçekten başka biri yaptı.
Demesiyle devrim beni de gerçekten çok
etkilemiştir. Üstad her kitleye uyum
gösterecek kişiliği ve davasının ehli olması
beni hem etkileyip hem de derin bir
düşünceye sevk etmiştir. Beni de bu dava ya ortak etmiştir. Risale-i Nur hizmetine dair
idealleriniz nelerdir ? Bu soruya cevap vermeden önce şunu
anlatmak istiyorum. Dükkânda ders
yaptığımız dönemlerde birçok arkadaşımız
hastalanmıştı ve soğuk epey bir bastırmıştı
ve yeni yeni konulara değiniyorduk. Herkes
farklı risalelerin fotokopilerini çekip evde okuyup anladığını bize anlatıyordu ama
parasızlık yüzünden dükkân sahibi bize
kıyak yaparak 1 aylık ücretini almadı ve 1
ayda ücretsiz kalabilirsiniz dedi ve biz ancak
15.günden sonra çıktık ve tam 2 ay ders
yapamaz hale geldik. Çünkü paramız bitmişti ve para biriktirmemiz gerekiyordu. Üniversitede oturup düşünüyordum
sınıfta ve arkadaşım olan semih
elimdeki Lem’alar kitabını gördü ve —Vay! Kardeşime bak sen Nurcu mu
oldun bakalım sen? Dedi ve bende
anlamsız bir surat ifadesi ile —Neyci? —Nurcu oğlum Nurcu Said Nursi’nin
kitaplarını mı okuyorsun sen dedi. —Semih Allah’ına kurban senin ya abicim
bu kitap nedir neyin nesidir? Kim yazmış bu
kitabı kim bu Nurcular? —Erkan sakin ol. Bak bu kitap Kuran
tefsiridir. Yani Kurandan ayetleri
alıp açıklamıştır. Said Nursi adında
bir âlim yazmış bunu ve şuanda da
Nur Cemaati okumakta bunu hani
bizim Okan var ya o nurcu mesela bunların evleri vardır. Evlerinde
klasik fix yani risaleler okurlar, çay
içerler biz sohbet ederler ama
adamlarda zehir gibi kafa var abi.
Belli zaten âlim terbiyesini
yansıtıyorlar. —Peki, bu kitapların ismi nedir Semih? —Risale-i Nur Külliyatı diyorlar
bunlara. Bundan sanıyorsam epey bi
var. 13 tane mi ne Latincesi var bide
3 veya 4 tane Osmanlıcası var. Bende ise bir heyecan ile şunu dedim. —Yahu Semih ben Lem’alar kitabı ile 45
kişi ile ev kurduk. Bunu ben bir kitapla
yaptım abi sen geçmişsin karşıma bundan 13
tane daha var diyorsun. Ben o 13 tanesini
daha bulayım abi var ya bırak 45′i 45.000
kişiyi getiririm o kadar iddialıyım abi bu kitap çok ilginç ve güzel bir kitap Semih. O sırada Semih bana —Ya Erkan ne diyorsun ya! Ben
okumadım ve okumamda abi çok ağır
diyorlar kitabın anlatımı
Osmanlıcaymış ve anlamakta zorluk
çekiyormuşsun. Bende sinirlendim ve —Semih. Bana mış-miş li kelimeler
kullanma. Belli ki okumamışsın ama
teşebbüste bulunursan kanaate varabilirsin.
O mış-miş le biten cümlelerinde şüphe
kalkar ve belki Allah sana nasip etti
anlamayı bak ben okudum anlamdım yani sende oku bence derken onu da aldım bizim
eve götürdüm ve ertesi gün Semih beni bir
kitap evine götürdü ve Risale-i Nur
Külliyatını böyle dizilmiş bir şekilde görünce
çok sevindim hemen ilk elime aldığım kitabı
baştan okudum. Kitapta birinci söz vardı ve bende kitabı açarken besmele çekmiştim
tevafukta bu ya birinci sözde de Bismillah
her hayrın başıdır. Yazısını gördüm ve
afalladım resmen. Ve kendi kendime dedim
ki bu tesadüf olamaz okudum birinci sözü
ama kaç kere okudum bende bilmiyorum. Tekrar tekrar okurken hoşuma gitti ve cep
telefonumla o sayfaların fotoğraflarını
çektim ve bir kaç sayfa daha okuduktan
sonra hemen eve gittim. Fotoğrafları çektim
ama içimde de kul hakkı geçer mi acaba
kuşkusu var. Evde akşam arkadaşlara anlattım birinci sözü ve külliyatı bunlar
çıldırmışçasına sevindiler. Para biriktirip
almayı düşünüyorduk ama bize söylenen
fiyat dudak uçuklattı Resmen 291 tl denilmişti bize birde indirimli
fiyatıymış. Alamazdık yani. Öğrencisin ve
sefil durumdasın. Üniversitedeki arkadaşım
Okan’ın yanına gittim ve olayı anlattım. Sağ
olsun beni medreseye götürdü ve o gün çok
mutlu olmuştum. Abilere anlattım mevzuyu ve inanmakta güçlük çektiler resmen Sonra sözler kitabını emanet istedim sağ
olsun verdiler ve eve gittiğimde tüm
arkadaşlarımı telefonla aradım ve evde
toplandım. Yeni bir şey öğreniyorduk ve
herkesin elimde kalem kâğıt birinci söz o
kadar harika bir atmosfer yaşattı ki bize o gün onu 50 kişiydik herkes bir kere okumak
istedi ve okudu da. Kız erkek karışık bir
medrese düşünün ve hiç bir fesatlık veya
kötü düşüncenin olmadığı 21 erkek ve 29
kız düşünün. Hepsi bir heyecan ile bu
kitapları okumakta. O gün onlar okurken pencerenin karşısına
geçtim ve arkamdaki o heyecanlı titrek sesle
okunan birinci sözün son kısmını okuyup
ağlayan Rana’nın halini gördüğüm zaman
bu risaleyi kendime dava ettim ve Devrim
ve Rana kardeşlerim gibi dışarıda birçok Devrimler ve Ranalar olduğunu düşündüm
ve hizmet için kendimi geliştirmeyi amaç
edindim. Sonra emanet işte geri verdik
kitabı ama bizimkiler hep kendi kitabımız
olsun istiyorlardı. Grubun en aktif ve en
atılgan ve de en yüzsüz pişkin insanı ben birçok kitapçıya gidip yine fotoğraflar
çekiyordum risalelerin. Artık risale alamayacağımızı anlamıştık.
Çünkü evin giderleri ve masraflarımız ağır
basmaya başlayınca bir arkadaşımız
tiyemder adlı bir yerden Kuran’ı Kerim ve
Türkçe meali talebinde bulunmuş ve posta
ile yollamışlar. Kuran yanında ise bir kaç kitap vardı. Bizimkiler Türkçe mealine
baştan sesli okumaya başlayınca o Kuran’ın
yanında gelen bir kitabı aldım ve göz attım.
Müsiad yayınları adlı bir kitap. Nurdandır
bütün nurlar adlı bir (yanlış
hatırlamıyorsam) kitabı biraz okudum ve kafama bir fikir yattı. Müsiad yayınlarının internet sitesine
girdim ve iletişim kısmına şunları
yazdım. "Merhaba Ben üniversitesi son sınıf öğrencisiyim.
Yayınlarınız olan nurdandır bütün nurlar
hakkında kitabınız doğrultusunda Size e-posta atma gereği duydum. Ben
arkadaşlar arasında bir sohbet evi
oluşturduk ve şuan da faaliyetlerimiz
sürüyor. Biz Risale-i Nur Külliyatı almak
istiyorum fakat maddi olanaklar yüzünden
maalesef alacak durumda değiliz. Bize yardımcı olabilecek birileri varsa yardım
etmesini talep etmekteyiz. Teşekkür ederim. Saygılarımla" Erkan Yıldız İletişim bilgilerini yazdım ve yolladım. Çok
değil aradan 15 gün sonra bir telefon geldi
ve arayan Moral Fm genel müdürü Haluk
İmamoğlu. —Selamun Aleyküm Erkan ben Haluk
İmamoğlu. Müsiad’a attığınız e-mail
bana iletildi. Sanırım Risale-i Nur
Külliyatı ihtiyacınız varmış. Ben size
Risale-i Nur Külliyatı temin
edeceğim. Dediği vakit çok mutlu olmuştum ve bunu Haluk beyle
paylaşmıştım. Sonra Haluk Bey benim
konuşmamı beğenip beni Moral fm’e
davet etti hem de külliyatı almış
olursun bizde tanışmış oluruz dedi ve
gittim. Temiz yüzlü ve oldukça samimi bir genel
müdür beni karşıladı ve biraz konuştuk. Beni
radyoda birçok kişi ile tanıştırdı başta Cemil
Tokpınar, İhsan Atasoy gibi abilerimiz ve
birçok radyo programcılarıyla sonra nur ilim
vakfı bana lügatli bir külliyat verdi ve külliyata baktığımda çok şaşırdım çünkü
benim bulduğum külliyat ile bu külliyat
arasında inanılmaz bir fark var. Benim
külliyatımda lügat yoktu ve bazı kelimeler ve
ayetler anlamıyorduk. Çok komik ama biz
dalalet’e adalet, ukuk’a hukuk diyorduk ve enteresan birçok kelimeyi kaba tabiri ile
kafadan atıp uyduruyorduk ve işin içinden
çıkamıyorduk. Ama lügatliyi ele aldığımda
ayet açıklaması ve a’dan z’ye kadar dizilmiş
lügati bende bir heyecan uyandırdı ve bir an
önce eve gitmeliyim ve bunları arkadaşlarla paylaşmalıyım dedim. Haluk İmamoğlu sağ olsun ilk tam külliyatı
bize verdi ve eve gittim. Bizimkilere süpriz
yaptım ve evde 55 kişi vardı ve hepsi
birbirine sarılıp o kitapların geldiğine öyle
seviniyorlardı ki tarifi imkânsız bir şeydi bu. Hepsi beni kucaklayıp bu kitapların hepsi
bizim yani he! Tepkisinde bulundular. O gece bir ders yaptık anlatamam. Ama
çokta güldük. Dalalet-adalet olayı bizi çok
güldürdü ve ayet açıklamaları ile güzel bir
ders yaptık. Sonra abilerden öğrendik ki
bayan-erkek farklı bir medrese olacak.
Kadıköy’de bayanlara özel bir dershane açtım ve onları oraya yerleştirdim onlara
abla buldum ve risaleleri verdim onlara.
Sonra erkeklere bir yer açtık orada erkekler
sohbet ediyorlar şimdi. Bu bambaşka bir
olay. Planını yapsam inanmazdım ama
maymun iştahlığım beni mutlu edecek kadar yararlı kullandığım içinde kendimi
kutluyordum ve Allah’ın bana böyle bir
hizmeti nasip etmesi çok güzel ve eşsiz bir
şey.

Not:Alıntıdır
 


-efşan

-efşan

Üye
Eyvallah Paşam. Güzel hikaye.
 
kraldost

kraldost

Üye
selamun aleykum öncelikle seni kutluyorum böyle güzel ve anlamlı bir paylaşımda bulunduğun için bir solukta okudum ve o kadar heyecanlandımki tarifi imkansız Allah razı olsun kardeşim
 
pro.engineer

pro.engineer

Üye
    Konu Sahibi
selamun aleykum öncelikle seni kutluyorum böyle güzel ve anlamlı bir paylaşımda bulunduğun için bir solukta okudum ve o kadar heyecanlandımki tarifi imkansız Allah razı olsun kardeşim

aleykumselam. Teşekkür ederim pek çok insan uzun olduğu için okumuyor galiba :hmmm
amin cümlemizden Allah razı olsun.


- - - Eklendi - - -

selamun aleykum öncelikle seni kutluyorum böyle güzel ve anlamlı bir paylaşımda bulunduğun için bir solukta okudum ve o kadar heyecanlandımki tarifi imkansız Allah razı olsun kardeşim

aleykumselam. Teşekkür ederim pek çok insan uzun olduğu için okumuyor galiba :hmmm
amin cümlemizden Allah razı olsun.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt