Yaz aşkları.. ( Yaz geldi, Okul bitti.. )

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Salihyet

Salihyet

Üye
    Konu Sahibi
Yaz aşkları.. ( Yaz geldi, Okul bitti.. )
Yaz geldi. Okul bitti, büyüklü küçüklü sınavlar da bitti, tatil başladı. Şimdi hayat karşısında sınanmanın zamanı. Yaz söz konusu olduğunda kanlı canlı her varlığın aklına gelen şeylerden biri de aşk. Fakat tek başına ele alındığında alabildiğine ağır olan yaz mevsimine nedense hep sorumsuz, derinliksiz, gel-geç aşklar yakıştırılır. Oysa yazın tabiatı bu yüzeysellikle hiç de uyumlu değildir. İsterseniz bu konuyu, yazla birlikte anılan diğer kavramlarla ele almayı deneyelim. Mesela denizle...

Deniz



Kışın deniz yok mu, var elbette. Ama yaz denizinin rengiyle, davetkârlığıyla, dinginliğiyle kış denizininki bir olur mu?
Tarz meselesi olduğu kesin ama siz denizi gördüğünde ister cumburlop atlayanlardan olun, ister suyun serinliğinden ürpererek adım adım ilerleyenlerden, yine de denize önce bir bakın. Meyvelerin rengine, kokusuna aldırmadan, tek harekette ve hatta neredeyse çiğnemeden yutanların meyveden alacağı zevk ne ise, denizi izlemeden, koklamadan dibine dalanların alacağı da odur.
Sahile yaklaşırken, en uzak noktadan itibaren denizi görmeye çalışın, göreceğiniz o renk sadece bu mevsime özgüdür. Kışın lacivert ile gri arasında gider gelir, daha koyu olur, belki üzgün, belki kızgın. Yazın ise neşeli ve davetkârdır. Sesini duymaya çalışın. Sahilde eğlenenlerin seslerinin arasından onunkini ayırabilecek misiniz bakalım. Alabileceğiniz kadar uzaktan kokusunu duymaya çalışın, tuzun, yosunun, suyun kokusunu koca bir kış böyle bulamayacaksınız. Deniz demek sadece su demek değil tabii. Sadece su olsaydı küvetler ve havuzlar insanlara yeterdi. Denize girmeden önce biraz kıyıda zaman geçirin. Denizin kokusuyla, rengiyle, sesiyle büyürken sahilin kendinize en uygun köşesini arayın. Heyecanı sevenler atlamak için iskeleye ya da birden derinleşen yerlere, güvenliği elden bırakmayanlar sığ taraflara gidebilir şimdi.



Bu noktadan sonra, balıklama dalmayı becerenlere bir tavsiyemiz olamaz, onlar meseleyi çözmüşler zaten. Ama ürkek olanlara birkaç şey söyleyebiliriz. Yavaş yavaş ilerlediniz, hâlâ soğuk mu geliyor? Ellerinizle suyu göğsünüze, omuzlarınıza doğru serpmek işinizi biraz daha kolaylaştırabilir. Yaşlılara dikkat edin, onların yaptıkları size yol gösterebilir. Birden üşümemek için koltuk altlarına ve kalplerine doğru su atarlar. Uzun zamandır görüşmedikleri bir dosta dokunuyorlar onlar. Aynı zamanda dolaşım sisteminin kilit noktalarıdır buraları, yavaş yavaş suyun soğukluğuna alışmanıza yardım edebilir. Bu hareketlerden yola çıkarak birine sarılmanın kalbi koruduğu sonucuna da varabilirsiniz.

Bir kez saçlarınızı ıslattınız mı, konuya tam boy girdiniz demektir. Bundan sonra denizle içli dışlı olmak kolay. Suyun altında gözlerinizi açmalısınız, önce biraz yanabilir, sonra alışırsınız. Deniz gözlüğü de kullanılabilir ama çıplak gözle görmeyi de deneyin. Denizde palet, şnorkel gibi araçlar kullanmanın da zevki vardır ama bu araçlar olmadan da denizle bütünleşmeyi deneyin. İnsanın tam anlamıyla tabiatla bütünleşmesine imkân veren en uygun zemin denizdir. Araçlar bu zevkin önüne geçmesin.

Denizle geçirdiğiniz zaman arttıkça, denizde yapabilecekleriniz de artacaktır. Zamanla su altında daha fazla kalabilir, dipten taş çıkarabilir, birilerinin bacaklarının arasından girip korkutabilirsiniz. Bu kendinizi balık gibi hissetmenize sebep olabilir, dikkat! Bu durumda kendinizi sırt üstü bırakın ve denizdeki yerinizi görün. Bu davetkâr, misafirperver, zaman zaman tehlikeli dostunuz sizi kıyıya atmayacaktır belki ama sizin için en uygun yerin suyun üstü olduğunu gösterecektir. Ruh halinize göre denize atılmış bir karpuz kabuğu gibi, motorlarını durdurmuş bir uzun yol gemisi gibi, eğlence arayan bir can simidi ya da şambrel gibi dinlenin biraz. Uğraşmadan, yorulmadan yapabileceğiniz şey sadece budur.

Her biri tek başına bir aşk olabilecek meltemin, imbatın, yakamozun da değerini bilmek ve denizden ayrı tutmamak gerekir.
Denizin hakkını verin. Bir de bu deneyimden sonra sevmeyi deneyin, sizin için de iyi olacaktır, başkaları için de...



Leyla, Yıldız ve Mehtap
Niye tek tek değil de üçü birden? Birine selam verirken öbürünü görmeden geçmek mümkün değil de onun için.
Leyla gece demektir, mehtap ise ay ışığı. Yıldıza ise daha anlaşılır bir isim bulmanın gereği yok.
Bunlar da kışın vardır ama kışın gece sadece gecedir ve soğuktur, ay ışığı da sadece ay ışığıdır ve sıkça kaybolur. Gece ve ay ışığını denizle birleştirince yakamoz da gelir. Yakamoz aslında ateşböceğinin bir nevi denizde yaşayan versiyonudur. Herkesin yazları her zaman deniz kıyısında geçmediği için gece ve ay ışığını kendi başlarına düşünelim ve böyle de güzel olup olmadıklarına bakalım.

Leyla, Arapça'dan aldığımız bir kelime. Arapların güzel kızlarına Leyla ismini koymasını beğenerek almış olabiliriz. Kelimenin gece anlamında kullanılan kökü "leyl" imiş. Kelimenin aslına daha yakın olarak Leyli isimli kadınlar da vardır Türkiye'de. Hayatının büyük bir bölümünü çöl güneşinin altında geçiren bir insan için gecenin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlamak için ille de Arap olmak gerekmiyor; hele yazları oldukça sıcak geçen bir ülkede... Günün bütün sıcağından sonra gecenin değerini bilmeli insan. Kıymetini bilelim; hiç değilse yazları.

Mehtap demiştik değil mi? Gece ne kadar güzel olursa olsun, insan hep aydınlığı özler. Muhtemelen çöllerde yaşayan insanlar bile gündüzsüz yaşamayı istemez. Geceler tamamen karanlık olduğunda geceleri pek güzel bulmayız. Çünkü biz gördüğümüzü anlamlandırmaya başladığımız günden beri karanlıktan korkarız. Tam korkmaya başladığımız anda devreye mehtap girer. Karanlığı ortadan kaldırmadan, onun güzelliğine güzellik katarak gelir ve biz işte o zaman, gecenin mi, yoksa mehtabın mı daha güzel olduğuna karar vermekte zorluk çekeriz. Aslında yan yana geldiklerinde ikisi de daha güzeldir. Birbiriyle akraba mıdır, kardeş midir, arkadaş mıdır bilemesek de buradan şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Yan yana geldiklerinde, yalnızken olduklarından daha da güzel olanları birbirinden ayırmanın gereği yok. Bu da kıssadan hisse :)



İnsanlar kendilerine ne zaman uzak bir gelecek düşünseler gözlerini hemen gökyüzüne çevirirler. Bulutları yakın ve erişilebilir bulduklarından olsa gerek, o kadar ciddiye almazlar. Ama gecenin karanlığında kendini gösteren gök cisimlerine değişik anlamlar yüklerler. Gelecek dediğimiz şey de çoğunlukla karanlık ama ışıltılarla doludur. Geleceği yıldızlardan öğrenebileceğimizi düşünmemiz bu benzerlikten kaynaklanabilir. Yıldızların bize kesin olarak gösterebildiği tek şey ise yöndür ama okumayı bilirsek. Yıldızları okuyabilmek için her şeyden önce onların hepsinin bir ve aynı olmadığını fark etmek gerekir. Birbirine benzeyen varlıkların hepsini bir saymak, amaç istatistik yapmak değilse, dikkatsizlere, eğer söz konusu olan varlık insansa kabalığı meslek edinenlere özgü bir davranıştır. Örneğin Çinliler aslında birbirlerine hiç de o kadar benzemez. Bunu da bir kenara yazalım. Her yıldızı bir tutarsak geceleri yolumuzu şaşırırız.
Leyla, mehtap ve yıldız bir de alıcı gözle bakın, kesinlikle çok hoşunuza gidecekler ve kalbinizde önemli bir yer tutacaklar.

Güneş
Güneş tabii ki! Yazı bize veren ne denizdir, ne çiçektir, ne meltem, ne imbat, ne mehtap, ne yıldız... Yaz diye bir şey varsa, bu güneşin işidir. Yaz mevsiminin hiçbir özelliği sizi etkilemese bile güneş etkileyecektir. Güneş ile olan ilişkinize dikkat edin. Güneşi sevmeyen, kıymetini bilmeyen biri yazdan hiçbir şey anlayamaz. Ama yaz nimetleri arasında en zor anlaşılır, en zor geçinilir olanı da güneştir.


Güneş yaşadığımız galaksinin hükümdarıdır. Bu o kadar açık bir olgudur ki semavî dinler ortaya çıkana kadar, güneşi Tanrı olarak kabul edenler hayli fazladır. Eski görkemli krallıklar kendilerine sembol olarak onu seçtiler ama o krallar bile ona çıplak gözle bakamadılar, huzuruna şemsiyesiz çıkma cesaretini veya saygısızlığını gösteremediler. Güneş karşısında alelade hareketler yapamazsınız. Onun belli kuralları vardır. Mesela saat 11:00'den 15:00'e kadar onun karşısında sere serpe yatarsanız, bu saygısızlığın bedelini ağır ödersiniz. Eğer krem sürmeden karşısında uzun süre oyalanırsanız sizi yakar. Karşısında koyu renkli ve kalın elbiseler giyerseniz, altında uzun süre şapkasız gezerseniz onu sinirlendirebilirsiniz. Onunla vakit geçirmek sizi yorar, terletir, bol bol su içmelisiniz. Sabahın erken saatleri ve batışına yakın zamanlar dışında onunla fazla haşır neşir olmamanız gerekir.

Güneşin bu otoriter karakterinin ardında ise çok cömert biri saklıdır. Bütün bir yaz, karşısına çıkan herkese, elindekini dağıtmaktan çekinmez. O dünyadan uzaklaştığında, ısınmak ancak belli bir emek ve para harcamakla mümkündür, denizin anlamı bir parça azalır, gece özlenir bir şey olmaktan çıkar, çiçekler yaşamlarını sürdürmeyi beceremez ya da yarı ölü sayılırlar. Bu yüzden bitkiler, çiçeklerini ona çevirerek ya da en sıcak anlarında başlarını eğerek bütün günlerini onu selamlayarak geçirirler.
Yine de eğer cildiniz fazla dayanıklı değilse, fazla sabırlı değilseniz, zorluklara dayanmayı beceremiyorsanız güneşle fazla haşır neşir olmamalısınız. Bırakın bu işe gücü yetenler onunla arkadaşlık etsinler. Siz sadece sabahları veya ikindiden sonra, onun büyüsüne kapılmadan selamınızı verip geçin. Ona küsmeyin, hakkında kötü söz etmeyin, büyüklüğünü ve tehlikeli güzelliğini kabullenip giyiminize, kuşamınıza dikkat edin ve kendinize göre bir gölge arayın. Diyelim ki siz aranızdaki mesafeyi korumak için uğraştınız ama o sizin peşinizi bırakmadı, ne yapacaksınız? Aranız iyi diye kendinizi koyvermeyeceksiniz. Anında çarpılırsınız. Durum tehlikeli olmaya başladığında bir süre evden çıkmayın. Yaralarınızın üzerine yanık kremi sürün, yaralarınızın üstünü kapatan elbiseler giymeyin, pencereleri açın ya da başka bir yöntemle serin yerlerde yaralarınızın iyileşmesini bekleyin. Güneş böyledir, ona kızmayın, kendinize kızın.
Güneşi sevin, yazı sevin, onu sevin, bunu sevin, neyi severseniz, kimi severseniz sevin de sevmenin hakkını vererek sevin. Her şey, nesne, duygu, kavram kendinden başka şeylerle tanımlanır. Sevmeyi de sempatiyle, empatiyle, karşılıksız verebilmekle, sevilen için zaman ve emek harcamakla, vefa ile, sonunda sefa ile tanımlayabiliriz belki. Bunları yapmak için de biraz ayrıntılı bakabilmek gerekir. Kokuları benziyor diye sade dondurma sevene sahlep ısmarlamamak gerekir yani. Biz yaz mevsimine, onunla tanımlanan ve onu tamamlayan birkaç şeye elimizden geldiği kadar ayrıntılı bakabilmeye çalıştık. Siz de deneyin, bir de ondan sonra başkalarını sevmeyi deneyin, kendinizi de daha çok seveceksiniz. Yazlar da daha güzel olacaktır, kışlar da...

***

Aşkı bir ömür yaşarsın, bence yaz aşkı aşkın betasıdır :')​
 
  • Beğen
Tepkiler: -YARINIYOK- ve ism@il 54


Catty

Catty

Emekli Yönetici
Kısa süreli olduğu için tercih etmiyorummm:ehe:ehe
 
turkordu

turkordu

Üye
Aşkı bir ömür yaşarsın, bence yaz aşkı aşkın betasıdır.

Betamı ben tam sürüm alayım:ehe
 
ism@il 54

ism@il 54

Üye
bana göre dopinglenmiş olan aşktır yaz aşkı....
 
van_hoijdonk

van_hoijdonk

Emekli Yönetici
Yaz aşkı değil, tek gecelik ilişkidir yazın yaşanan.

Hmm düşünülebilir sanki :ehe
 
arslansem

arslansem

Üye
Şahsen inanmıyorum :hmmm
 
-YARINIYOK-

-YARINIYOK-

Üye
gelip geçiçi olmamalı ya hep ya hiç olmalı yazını kışını bilmem
 

Doğan

Üye
oteller de çok oluyor :pro:
 
van_hoijdonk

van_hoijdonk

Emekli Yönetici
Ademaltıntaş, benim açımdan alınan verilen bir şey yok :pro:

Keine problema...
 
teomaxi

teomaxi

Üye
yaz geldi haydi erkekler bayramımız mubarek olsun :kop:hazırmıyız bu sıcak havanın verdiği çılgınlıkla manita yapmaya:kop::kop:
 
aLLbiNo

aLLbiNo

Üye
Yaz Aşkımı :islik
 
aLLbiNo

aLLbiNo

Üye
Aşk Artık Yeni Tek Kullanımlık Kullan At Pakedinde :D
 
jeki01

jeki01

Üye
iyi tatiller ve aşklar.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt