Tarihte bugün (12 Ağustos)

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
YsF_90

YsF_90

Üye
    Konu Sahibi
Tarihte bugün (12 Ağustos)
Şair ve çevirmen Can Yücel 1999 yılında İzmir'de yaşama veda etti.

Can Yücel, 1926 yılındada İstanbul'da hayata gözlerini açtı. Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan kültür adamı Hasan Ali Yücel'in oğludur.

Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra'da BBC'nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Askerliğini Kore'de yaptı.
1958'de Türkiye'ye döndükten sonra bir süre turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. 1956'da Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.

Son yıllarında Datça'ya yerleşti ve her hafta 'Leman', her ay 'Öküz' dergilerinde yazıları ve şiirleri yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaretten yargılanan Yücel, 18 nisan seçimlerinde Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin İzmir birinci sıra milletvekili adayı oldu.

12 ağustos 1999 gecesi İzmir'de ölen şair, vasiyeti üzerine çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya gömüldü.

Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında 'Yenilikler', 'Beraber', 'Seçilmiş Hikayeler', 'Dost', 'Sosyal Adalet', 'Şiir Sanatı', 'Dönem', 'Ant', 'İmece' ve 'Papirüs' dergilerinde yazdı.

Daha sonraları 'Yeni Dergi', 'Birikim', 'Sanat Emeği', 'Yazko Edebiyat' ve 'Yeni Düşün' dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965'ten sonra siyasi konularda da ürün verdi.

12 mart 1971 döneminde Che Guevara ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkum oldu. 1974'te çıkarılan genel afla çıktı.

Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı 'Bir Siyasinin Şiirleri' adlı kitabını yayımladı. 12 eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla 'Rengahenk' adlı kitabı toplatıldı.

1962'de İngiltere'deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.

Şiirlerinde argo ve müstehcen sözlere çok sık yer veren, bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında 'Yazma' adlı kitapta toplamıştı.

Can Yücel, taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. İlham kaynakları ve şiirlerinin konuları; doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygulardı.

Şiirlerinin çoğunda sevdiği insanlar vardı ve kitaplarından birinin adı ailecek anlamına gelen 'Maaile'ydi.

Onun için ailesi çok önemliydi. Bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştı. 'Küçük Kızım Su'ya', 'Güzel'e', 'Yeni Hasan'a Yolluk', 'Hayatta Ben En çok Babamı Sevdim' bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.

Can Yücel ayrıca Lorca, Shakespeare, Brecht gibi ünlü yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakespeare çevirileri ('Hamlet', 'Fırtına', 'Bir Yaz Gecesi Rüyası') aslına tam olarak bağlı kalmasa da son derece başarılıdır.

Shakespeare'in ünlü 'to be or not to be' sözünü 'bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin' şeklinde Türkçeleştirmişti.

1959'da ilk baskısı yayımlanan 'Her Boydan' adlı kitabında dünya şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçeye çevirmişti.

Can Yücel'in şiirlerinden örnekler:

Herşey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!

Bugün (12 Ağustos) olan diğer önemli olaylar:

1851: İlk düz dikiş makinesini 1850'de Boston'da imal eden Isaac Singer buluşunun patentini aldı.

1877: Thomas Edison, 'Edisonphon' adını verdiği ilkel gramofonu geliştirdi.

1881: 'On Emir' ve 'Samson ve Dalila' gibi büyük yapımlara imza atan ABD'li sinemacı Cecil B. De Mille doğdu.

1908: Ford marka ilk otomobil üretildi.

1910: İstanbul'daki ilk tenis kortu Moda'da açıldı.

1930: Eski başbakanlardan Paris Büyükelçisi Ali Fethi (Okyar) Bey, Serbest Cumhuriyet Fıkrası'nı kurdu.

1953: Sovyetler Birliği ilk hidrojen bombasını denedi.

1955: Çağdaş Alman edebiyatının önde gelen isimlerinden yazar Thomas Mann hayata veda etti.

1960: İlk ABD haberleşme uydusu 'Echo One', Cape Canaveral'dan fırlatıldı.

1964: Ünlü ajan 007 James Bond'un yaratıcısı, yazar Ian Fleming yaşama gözlerini yumdu.

1982: ABD'li aktör Henry Fonda hayata gözlerini kapattı.

1990: TBMM'nin yaptığı gizli oturumda olası bir savaş durumunda hükümete müdahale izni verildi.

1996: Başbakan Necmettin Erbakan'ın İran gezisi sırasında Türkiye ile İran arasında yaklaşık 2 katrilyonluk doğalgaz anlaşması imzalandı. Türkiye 23 yılda İran'dan 23 milyar dolarlık doğalgaz ithal edecek.

1998: Devlet İstatistik Enstitüsü, 30 kasım 1997'de yapılan genel nüfus sayımının sonuçlarını açıkladı: 62 milyon 870 bin 30.

1999: 'Yılkı Atı' romanının yazarı, şair, ressam ve gazeteci Abbas Sayar yaşamını yitirdi.

2000: Rus Kursk denizaltısı, Barents Denizi'nde 112 mürettebatıyla battı.

2000: Tiyatro ve sinema sanatçısı Güzin Özipek vefat etti.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt