
kum kзđiśi
Üye
SuçluyumGidiyorum
Bir zorluğun çelişkisi yetticesur saydığım yüreğime…
Öfkeyle kırdığım kalemimin kırık ucuyla
yine yalnızlığımı bekleyen satırlar karalıyorum buruşmuş sayfalara…
Bak!Ölü turnalar düşüyormavisi yontulmuş gökyüzünden…
hükümsüz yargılanıyorum yar’in duruşmalarında…
Oysa karmaşık bir bulmacadan düşürmüştüm bu sevdayı…
Belki de yaralarımın en kabuklu zamanından…
Ama Yanıldım !
Hayın karanlık bu sevda…Sonu ilmek…Yolu süngü…
Tadı dilime zehir gecelerin uykularıma batan hançeri
Yeter yüreğim! Bu neyin direnişi…
Kaç yağız at çatladı koşarken içimde…
ve kaç kez alnımdan vurdu beni zehir zemberek sözler…
Uykusuz gecelerin koynunda
ağrılarla kapanmaya çalışıyor göz kapaklarım
yankısı kalmamış bir sesi bekleme sendromlarında
büyümenin ne anlamı var ki ?
Söyle deli yüreğim Bu neyin direnişi…
Derin bir neşter yarasının altından
damla damla sızarak terk ediyor beni tutunduğum umutlarım…
Dumanaltı bir odanın en kederli yerinde
azarlanmış hayallerimin kuşatmasında
çoğul acılar tekil yalnızlıklar ve çatışma sonrası
sancılarla kalakalıyorum kanlı meydanlar ortasında…
“Kurtulursam bu aşk’la kurtulurum” dediğim için
başkada bir planım kalmadı artık…
Zaten berbat bir cümleydi
kalemimi Aşk’a kanattığım günler…
Başaramadım…
Hırçın dalgaların dövdüğü bir kıyının haykırışları içinde duruyorum…
Ama yaşamak zorundayım uçurumların ucunda…
Olası bir tufan zorluyor kapılarımı…
Yeni bir gemi inşa ediyorum göğsümdeki kemiklerden…
Rehin bırakıyorum düşlerimi durgun sahillere…
Kalın kışlık paltomu giyip üstüme
çıkıyorum buz gibi yolculuklara…
Omuz vermeyin tabutuma
kendi ellerimle taşıyacağım cesedimi…
Okyanus dalgalarında geride bıraktığım
tüm aşkları selamlıyorum ölümbaz bakışlarımla…
Gidişimi Yâr hazırladı ben tetiği çekiyorum…
Ölürken bile masum değil yüzümün rengi…
Suçluyum…Gidiyorum…
Öfkeyle kırdığım kalemimin kırık ucuyla
yine yalnızlığımı bekleyen satırlar karalıyorum buruşmuş sayfalara…
Bak!Ölü turnalar düşüyormavisi yontulmuş gökyüzünden…
hükümsüz yargılanıyorum yar’in duruşmalarında…
Oysa karmaşık bir bulmacadan düşürmüştüm bu sevdayı…
Belki de yaralarımın en kabuklu zamanından…
Ama Yanıldım !
Hayın karanlık bu sevda…Sonu ilmek…Yolu süngü…
Tadı dilime zehir gecelerin uykularıma batan hançeri
Yeter yüreğim! Bu neyin direnişi…
Kaç yağız at çatladı koşarken içimde…
ve kaç kez alnımdan vurdu beni zehir zemberek sözler…
Uykusuz gecelerin koynunda
ağrılarla kapanmaya çalışıyor göz kapaklarım
yankısı kalmamış bir sesi bekleme sendromlarında
büyümenin ne anlamı var ki ?
Söyle deli yüreğim Bu neyin direnişi…
Derin bir neşter yarasının altından
damla damla sızarak terk ediyor beni tutunduğum umutlarım…
Dumanaltı bir odanın en kederli yerinde
azarlanmış hayallerimin kuşatmasında
çoğul acılar tekil yalnızlıklar ve çatışma sonrası
sancılarla kalakalıyorum kanlı meydanlar ortasında…
“Kurtulursam bu aşk’la kurtulurum” dediğim için
başkada bir planım kalmadı artık…
Zaten berbat bir cümleydi
kalemimi Aşk’a kanattığım günler…
Başaramadım…
Hırçın dalgaların dövdüğü bir kıyının haykırışları içinde duruyorum…
Ama yaşamak zorundayım uçurumların ucunda…
Olası bir tufan zorluyor kapılarımı…
Yeni bir gemi inşa ediyorum göğsümdeki kemiklerden…
Rehin bırakıyorum düşlerimi durgun sahillere…
Kalın kışlık paltomu giyip üstüme
çıkıyorum buz gibi yolculuklara…
Omuz vermeyin tabutuma
kendi ellerimle taşıyacağım cesedimi…
Okyanus dalgalarında geride bıraktığım
tüm aşkları selamlıyorum ölümbaz bakışlarımla…
Gidişimi Yâr hazırladı ben tetiği çekiyorum…
Ölürken bile masum değil yüzümün rengi…
Suçluyum…Gidiyorum…