Reenkarnasyon, Tekrar Yaratılma Kur'an da Var mıdır?

Sponsorlu Bağlantılar

halukgta

halukgta

Üye
    Konu Sahibi
Reenkarnasyon, Tekrar Yaratılma Kur'an da Var mıdır?
Bu yazımda sizleri, düşünmeye davet etmek istediğim konu, reenkarnasyon (ruh göçü) yani başka bir bedende, tekrar dünyaya gelme konusu olacaktır. Bu konuda tıpkı ruh, kader konusu gibi, ana başlıkları Kur’an da verilmiş ama detaya girilmemiş konulardandır. Onun içinde Kur’an merkezli, ayetler üzerinde düşünmediğimiz takdirde, doğru bir sonuca ulaşmamız çok zor olacaktır.

Kur’an da birçok ayette, öldükten ve hesabın görüleceği o çetin gün gelip çattıktan sonra, geri dönüp yaptıkları yanlışları düzeltme imkânının olamayacağını, onun içinde gönderilen kitaba, uyarılara bu günden uymamız gerektiği, birçok ayette anlatılır.

Secde 12:Ey Muhammed! Günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, ŞİMDİ BİZİ GERİ ÇEVİR DE SALİH BİR AMEL İŞLEYELİM, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz." derlerken bir görsen! (Elmalı Hamdi meali)

Buna benzer birçok ayet vardır ki, her şey ortaya döküldüğünde, yani mahşer günü, hesabın görüleceği o çetin gün, asla geri dönerek yaptıklarımızı telafi etme şansımızın olmayacağını anlıyoruz. Allah hepimizi bu dünyaya imtihan için gönderdiğini söyler.

EĞER BİZLER BU DÜNYADA, İMTİHANIMIZI VEREBİLECEĞİMİZ ZAMAN KADAR KALDIYSAK, TEKRAR GERİ DÖNÜŞ HAKKIMIZIN OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEMİZ, ÇOK ADALETSİZ OLURDU. Şöyle düşünün lütfen, Üniversite imtihanına gerekli zaman verildiği halde çalışmıyorsunuz ve imtihana giriyorsunuz, imtihan bitiminde pişman olup, tekrar bana zaman tanıyın dersime çalışayım, tekrar imtihana gireyim diyorsunuz demekle aynıdır. Her şey zamanında ve eşit koşullarda yapıldığında değer kazanır, bunu unutmamalıyız.

BU DÜŞÜNCEDEN YOLA ÇIKARAK, İMTİHANINI VEREBİLECEK, TAMAMLAYABİLECEK GEREKLİ BİR ZAMANI, BU DÜNYADA BULAMAYANLAR İÇİN DURUM NASILDIR? Acaba Allah herkese, gerçekleri görebileceği, imtihanını verebileceği, bir zamanı veriyor mu bu dünyada? Gelin bu konuya cevap arayalım Kur’an dan.

Fatır 37: Onlar, orada şöyle feryat ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapa geldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "SİZE DÜŞÜNECEK OLANIN DÜŞÜNECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir). (Elmalı Hamdi meali)

Bakın ayet çok açık, bir bilgi veriyor bizlere ve diyor ki, SİZLERE İMTİHAN OLABİLECEĞİNİZ ZAMANI MUTLAKA VERİYORUZ. Bu satırları okuduğunuzda, hemen bir soru geldi aklınıza eminim. Küçük yaşta, genç yaşta erken ölenlerin durumu ne olacak? Şöyle diyebilir miyiz? Onlar imtihanları için gereken zaman bulamadıkları için, direk cennete gidecek?

Bu sözleri söylememizin, mümkün olamayacağı açıktır. Bunu düşünmek, imtihan olmanın kurallarına ters düştüğü gibi, adaletlide olmaz. Peki, bu durumda onların durumu ne olacak? Bu sorumuza Fatır suresi 37. ayet cevap veriyor. Ayette Allah ın açıkça söylediklerini hatırlayarak, BU DURUMDA OLANLARI RABBİMİZ, MUTLAKA GERİ DÖNDÜREREK, İMTİHANLARI İÇİN GEREKEN VAKTİ, ZAMANI TANIYACAKLARINA İNANMAMIZ ÇOK DAHA MANTIKLI OLUR. Allah bu konularda da örneklerini, Kur’an da veriyor ve gerektiğinde bizleri tekrar dünyaya getirebileceğini, bakın nasıl anlatıyor.

Vakıa 60,61: Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve SİZİ BİLEMEYECEĞİNİZ BİR ŞEKİLDE YENİDEN YARATMAK ÜZERE ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ TAKDİR ETTİK. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.(Diyanet meali)

Bakara 28: Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? SONRA SİZLERİ ÖLDÜRECEK, SONRA YİNE DİRİLTECEKTİR. EN SONUNDA O’NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Enam 133: Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. SİZİ BAŞKA BİR KAVMİN SOYUNDAN GETİRDİĞİ GİBİ, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir. (Diyanet meali)

Rum 11: Allah yaratmayı ilkin yapar, SONRA DA ÇEVİRİR ONU YENİDEN YAPAR; SONRA HEP DÖNDÜRÜLÜP O'NA GÖTÜRÜLECEKSİNİZ.(Elmalı Hamdi meali)

Bu ayetlere benzer birçok ayet vardır ve biz istediğimizi tekrar yaratırız, tekrar dünyaya getirme gücüne sahibiz der. Ayetlerden şunu anlıyoruz. Allah istediğini öldürüp, tekrar yaratarak, bir başka bedende, toplumda dünyaya getirebilir. Dikkat ederseniz birden fazla ölüm ve yaradılıştan bahsederek, EN SONUNDA ALLAH A DÖNDÜRÜLECEĞİMİZ, ÖZELLİKLE VURGULANIYOR.

Tekrar dünyaya gelmenin, mümkün olmadığını savunanların verdikleri, örnek ayetlere bakalım şimdi de.

Duhan 56: Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. (Elmalı Hamdi meali)

Dikkat ederseniz bu ayette, hesap görülmüş tüm gerçekler ortaya dökülmüş ve gerçek iman edenlerin saflarında yer alan, Allah ın vaat ettiği cennetine gidenlerden bahsediliyor. Burada bahsedilen, daha önce yaşadığı ölümü, burada artık yaşamayacakları, YANİ CENNETTE ÖLÜMSÜZLÜĞE ULAŞTIKLARI ANLATILIYOR.

Müminun 99–100: Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: "RABBİM! DER, BENİ GERİ GÖNDER;" "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." HAYIR! ONUN SÖYLEDİĞİ BU SÖZ (BOŞ) LAFTAN İBARETTİR. ONLARIN GERİSİNDE İSE, YENİDEN DİRİLECEKLERİ GÜNE KADAR (SÜREN) BİR BERZAH VARDIR. (Diyanet vakfı meali)

Dikkat ederseniz yukarıdaki ayette, Allah ın emirlerini görmezden gelerek yaşamış, hayatını boşa geçirmiş, ölüm gelip çattığında pişman olarak, tekrar yaşamak isteyenlerin örneğinden bahsediliyor. Allah da bu isteklerin asla kabul edilemeyeceği, onlara tekrar şans tanınmayacağı söylendikten sonra, bu insanların tekrar dirilene kadar, aralarında berzah yani bir ENGEL olacaktır diyor. Yani geri dönemeyeceklerin, VERİLEN ZAMANINI GEREKTİĞİ GİBİ, DEĞERLENDİREMEYENLER OLDUĞU ANLAŞILIYOR.

İmtihan için bu dünyada, gerekli zamanı bulamayıp erken ölenler, geri dönüşlerinde hiçbir şeyin farkında olamıyorlar. Buda imtihan olmanın bir gerçeğidir. Dikkat ederseniz bu ayette, imtihan için gereken zamanı bulan, ama vaktini boşa harcayanlardan bahsederek, onların geri dönmelerini engelleyecek, aralarında berzah yani engel vardır diyor. DEMEK Kİ BU ENGEL HERKES İÇİN YOK.

Buradan da şunu, daha açık anlıyoruz. ALLAH KULUNA GEREKTİĞİ ÖLÇÜDE BİR ZAMAN VERDİYSE BU HAYATTA, ONUN İÇİN GERİ DÖNÜŞ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Ama imtihanını tamamlayamadan erken öldüyse, Rabbimiz ona mutlaka bir hak daha vereceğini, ayetlerden ben anlıyorum, hatam varsa Rabbim affetsin.

Bu konuyu hiçbir etki altında kalmadan, çok basit bir mantık yürüterek anlamak istiyorsak, lütfen şunu unutmayınız. Allah, bizlerin hesap edemeyeceği kadar adaletlidir, şefkatlidir. Yaradan kullarına eşit zaman vermeden, aynı koşulları sağlamadan, asla imtihan etmez. Bu dünyada imtihanı için, gerekli zamanı bulamayanları Allah, tekrar bir şans daha verip, dünyaya getirecek ve onları da, aynı şartlarda imtihan edecektir. Ben Kur’an dan aldığım bilgiler ışığında, buna inanıyorum.

Ülkemizde ve dünyada bu konu ile ilgili, birçok haberler duymuşsunuzdur. Daha önce yaşadığını ve tekrar dünyaya geldiğini en ince detayına kadar, örnekler vererek anlatırlar. Ama hatırladıkları, bu dünya ile ilgili sınırlı bilgilerdir bunu unutmayalım.

Hatta aileleri ile buluşur, kendi aralarında daha önce yaşadıklarını, ayrıntılarıyla bir birlerine anlatırlar. Bu gerçekleri apaçık gördüğümüz halde, hala bizlerin inancında yoktur dersek, gerçeklere gözlerimizi yummuş, batılın ve yanlış bilgilerin esiri olmuşuz demektir. Allah çok olmasa da bazı kişilerin, tekrar dünyaya gelmesini hatırlamalarına izin veriyor. Bunun bizlere anlatmaya çalıştığı, çok önemli dersler olduğuna inanıyorum. HAYATIMIZDA YAŞANAN CANLI BİR ÖRNEK VARSA, O KUR’AN IN GERÇEKLERİDİR. Lütfen bunu göz ardı etmeyelim, anlamaya çalışalım.

Ben Kur’an bütünlüğünde düşündüğümde, bunları anladım. Yazdıklarım benim imtihanımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen aynı hassasiyetle, yalnız Kur’an ı rehber edinerek, konuyu anlamaya çalışmak olmalıdır.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
 


emmre052

Üye
Dinimizde kesinlikle reenkarnasyon yoktur. Hatta reenkarnasyonu inkar eden birçok ayeti kerime vardır. Zaten bunları kendiniz de yazmışsınız. Sonra da tutup reenkarnasyon olabileceğini ilerimsürmüşsünüz. Ehli sünnet inancımızla bağdaşmayan bir durum. Kendi inisiyatifinizle bazı ayetlere de o tarz manalar veremezsiniz. O ayetlerde mecaz vardır ve reenkarnasyon manasına gelmez. Sevgilerimle

Hatta buyrun deliller: (dikkat edin reenkarnasyona inanan kafir olur diye geçiyor mektubatı şerifte. )






Sual: Reenkarnasyon diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?
CEVAP
Reenkarnasyon denilince, ruhun insandan insana geçmesi, başka bir bedenle dünyaya geliş, tenasühte ise, ruhun hem insana, hem de hayvan, bitki ve cansızlara geçtiği anlaşılıyor. Biri diğerinin yerine de kullanılır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kalbleri hasta, bilgileri az olan bazı kimseler, hatta kendilerini, şeyh olarak tanıtan bazı dinsizler, tenasühe inanıyor. Ruhlar olgunlaşmadan önce, bir bedenden ayrılınca, başka bir bedene geçer. Kemale geldikten sonra, insanlara gelmez, tenasüh yolu ile olgunlaşmış olurlar diyor ve tenasühle ilgili birçok hikayeler uyduruyorlar. Tenasühe inanan dinden çıkar kâfir olur. Tenasüh ile ruhlar kemale gelirse, Cehennem kimler için olur, kimler azap görür? Buna inanmak, Cehennemi inkâr etmek ve hatta öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmamak olur. Çünkü onlara göre, ruhun olgunlaşmasına vasıta olan bedene ihtiyacı kalmamıştır ki, bedenle haşr olunsun. Bu yalancıların sözleri, eski felsefecilerin [ve şimdiki medyumların] sözlerine benziyor. Eski felsefeciler, bedenin tekrar dirileceğine inanmıyordu. "Cennet nimetleri ve Cehennem azapları yalnız ruhlara olacak" diyordu. Bunlar, o felsefecilerden de kötüdür. Çünkü, onlar tenasühü reddedip, azabın sadece ruha olacağını söylüyorlar. Bunlar ise, hem tenasühe inanıyor, hem de ahiret azabını inkâr ediyor. Bu dinsizlere göre azap, sadece dünyadadır.

Allahü teâlâ, din büyüklerinin ruhlarını insan şekline sokmuş, bu şekiller, insan gibi iş görmüştür. Yoksa, mübarek ruhları, başka bedenlere girmiş değildir. Bir ruhun, beden şekli alması, tenasüh değildir. Melekler ve cin de, insan şekline girip birçok şey yapıyorlar ki bu da tenasüh değildir. Tenasühe inananlar, kabir azabına ve Kıyamet gününe iman ediyorlar mı? Yazıklar olsun ki, böyle imansızlar, kendilerini din adamı tanıtmış, yayın vasıtaları ile, millete Müslümanlık öğretmeye kalkışıyorlar, gençleri, dinsiz, imansız yapmaya çalışıyorlar. (2/58)

Tenasühe inananların kâfir oldukları Berika ve Hadika’da da yazılıdır. Eski Yunan felsefecisi Eflatun da tenasühe inanırdı. Teslis inancını ilk olarak ortaya çıkaran da budur. Hazret-i İsa, göğe çıkarıldıktan sonra, dört İncili yazanlar, bu inancı karıştırarak, insanlığı büyük felakete sürüklediler.

Ruh başkasına geçmez
Yukarıda, bâtıl inanç olan reenkarnasyondan bahsetmiştik. Bu bâtıl inanç, daha çok Hindu ve Budistlerde görülür. Ölen kimsenin ruhu başkasına geçmez. Geçtiğini bildiren hiçbir âyet veya hadis yoktur. Hiçbir âlim de böyle bir şey söylememiştir. Kur'an-ı kerimde ölüm ve dirilişle ilgili birçok âyet-i kerime vardır. Hiçbirinde ruhun başka bir insana veya başka bir mahluka geçtiğini gösteren bir ifade yoktur. Zaten Allahü teâlâ insanlara ruh hakkında kâfi bilgi vermemiştir. İsra suresinin (Sana ruh hakkında soranlara, de ki, "Ruh Rabbimin işlerindendir, size az bir bilgi verilmiştir") mealindeki 85. âyeti de ruhun mahiyetini bilmenin imkansız olduğunu gösteriyor.

Bir de, (İki defa ölüp iki defa dirilmek) ifadesinden ruhun başka birisine geçtiğini ancak zındık söyler.

Kur’an-ı kerimde buyuruldu ki:
İlk insan çamurdan, sonrakiler, nutfeden yaratıldı. Nutfe kan pıhtısı, et olur, sonra can verilir. Herkes ölür, kıyamette dirilir. (Müminun 12-16)

Bekara suresinin (Allah sizi ölü iken diriltti. Sonra öldürecek, sonra diriltecek, nihayet Ona döndürüleceksiniz) mealindeki 28. âyetini, Beydavi ve diğer tefsirler şöyle açıklıyor:

Çocuğun ana rahminde can verilmesinden önceki hâli için ölü, can verilmesine de diriltme denmiştir. Yani insan, bir defa ana rahminde, bir de kabirden sonra diriltiliyor. İki ölü hâli vardır. Biri ana rahmindeki canlılıktan önceki durumu, bir de kabirdeki hâli. Yani hepsi iki ölüm, iki diriltmedir.

Kâfirler ahirette (Ey Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin) diyecekler. (Mümin 11),

Ve dünyaya tekrar gönderilmelerini isteyecekler, iyi amel işleyeceklerini söyleyecekler. (Secde 12)

Kendilerine dünyadan geldikleri bildirilerek istekleri reddedilecek. (İbrahim 44)

Ve denecek ki: (Size, düşünebilenin düşünebileceği, öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size, [Peygamber, kitap, akıl, ihtiyarlık, ölüm gibi] uyarıcılar gelmedi mi?) [Fatır 37]

(Kâfirlerden birine ölüm gelince, "Rabbim, beni geri çevir, tâ ki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu söylediği boş laftır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır.) [Müminun 99-100]

Duhan suresinin 56. âyet-i kerimesinde (İnsan ilk ölümden başka bir ölüm tatmaz) ifadesi, tek ölüm olduğunu açıkça gösteriyor. Kur'an-ı kerimde, (İki defa ölüp iki defa dirilmek) ifadesine benzeyen başka ifadeler de vardır. Mesela ikisi şöyledir:

(Geceleyin sizi öldüren [ruhunuzu alan], gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belli ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten [uyandıran] Odur.) [Enam 60],

Allah, eceli gelenlerin ölüm anında, eceli gelmeyenlerin de uyku esnasında ruhlarını aldığı ve bunda düşünenler için bir ders olduğu bildiriliyor. (Zümer 42)

Bu iki âyet-i kerimede, insan uyurken ruhunu Allahü teâlânın aldığı açıkça bildiriliyor. Ruhunu almakla onu öldürmüş olmuyor. Şimdi hangi zındık, (Uyuyan ölür, ruhu başkasına geçer) diyebilir? Tek ölüm ve tek dirilişin olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden üçü şöyledir:

(İnsan önce bir şey değilken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?) [Meryem 67]

(Resulüm, senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar, her canlı ölümü tadacaktır.) [Enbiya 34, 35]

(Ölümden sonra elbette diriltileceksiniz desen, kâfirler "bu sihir" derler.) [Hud 7]

Reenkarnasyon hurafesi
Sual: Ölmüş kimselerin ruhları, çocuk, hayvan veya bitkiye geçiyormuş. Bir çocuk, ruhunu aldığı kimsenin geçmiş hayatından bahsedip, mesela, "Ben yüz sene önce şunları yapmıştım" diyormuş. Ölenin ruhu başkasına geçer mi?
CEVAP
Bu bâtıl inanç daha çok Hindu ve Budistlerde vardır. Reenkarnasyon diye bir şey yoktur. Yani ölen kimsenin ruhu başkasına geçmez. Yahut bir kimse birkaç defa dünyaya gelmez.

Daha çok dine inanmayan kimseler, reenkarnasyondan bahsediyorlar. Dine inanmayan biri, eğer dinden bahsediyorsa, elbette samimiyetinden şüphe edilir. Bunların asıl maksadı dini yıkmaktır. Bunlar, dine inanır görünüp, genel olarak, içkinin az içilirse günah olmadığını, tesettürün Kur'anda olmadığını, lüzumsuzluğunu, Cennet ve Cehennemin dünyada olduğunu yazıp çizerler.

Hazret-i Âdemi inkâr etmek için ilk insanların vahşi olduğunu, maymundan geldiğini, dil bilmediğini de söylerler. Halbuki Allahü teâlâ, bütün eşyanın ilmini, sanatını Hazret-i Âdem'e öğrettiğini bildiriyor. (Bekara 31)

Müslümanlar, gezegenlerde insan veya insan gibi canlı varlık bulunmadığını bildirdiği için, din düşmanları, Ufo diye bir yalan uydurdular. Allah’a inanmazlar, "Gök tanrıları" derler, "Tanrıların arabaları" diye roman yazarlar.

Falın, ilmi hiçbir değeri olmadığı, asılsız olduğu herkesçe bilindiği halde, sırf İslamiyet falı kötülüyor diye fal ile ilgili yazılar, yorumlar yayınlarlar. Asıl kendileri hurafeci olduğu halde, müslümanlara iftira ederler. Kısacası bunlar, dini yıkmak için açıkça değil, böyle tevilli, dolaylı yollardan dine saldırırlar, "tutmazsa da iz bırakır" ümidiyle, İslamiyet’e çamur atmaya çalışırlar. Bunların sözünün dinde bir değeri olmaz.

Cin, insanın içine girebilir. Bu husus hadis-i şerifle sabittir. İnsanın his ve hareket sinirlerine tesir ederek, hareket ve ses hasıl ederler. İnsanın, bu kendi söz ve hareketinden haberi olmaz. Böylece vaktiyle Roma’da ve Peşte’de, son zamanlarda Adana ve Hatay’da konuşan çocuk ve hastalar görülmüştür. Bunları konuşturan cin, uzak ülkelerdeki veya eski zamanlardaki şeyleri söylediklerinden, bazı kimseler, bu çocukların iki ruhlu olduğunu veya başka insanın ruhunu taşıdığını sanmışlardır. Bunun yanlış olduğunu dinimiz açıkça bildirmektedir.

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Çeşitli yaşlarındaki bedenleri başka başka olan bir insan, aynı boy ve aynı şekilde, fakat başka zerrelerden yapılmış bir bedenle kabirden kalkacaktır. Bu husus anlaşılınca, insan insanı yerse, yenilen organın, hangi insan ile yaratılacağı, yiyen ile mi, yoksa yenilen ile mi birlikte yaratılacağı gibi sorulara lüzum kalmaz. Çünkü, o organların kendileri değil, benzerleri yaratılacaktır.)

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlar, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’ın, kendileri gibilerini de, [benzerlerini de] yaratmaya kadir olduğunu düşünmüyorlar mı?) [İsra 99]

Beden değişir, Ruh değişmez
Herkes, öldüğü zamandaki şekli, boyu ve organları ile mezardan kalkacaktır. Herkesin kuyruk sokumu kemiği değişmeyecek, başka organlar, bu kemik üzerine yeniden yaratılacak, ruhlar bu yeni bedenleri bulup, ona ait olacaklardır. Ruhların bu başka bedenlerle beraber olmaları tenasüh değildir. İnsan bedeni, organları dünyada da değişiyor. Kırk yaşındaki insanın eti, yağı, derisi, kemikleri başkadır, çocukluğunda bulunanlar başkadır. Fakat o, hep aynı insandır. Çünkü insan, ruh demektir. Beden değişiyor ise de, ruh değişmez.

Ruh değişmediği gibi, parmak izi de hiç değişmez. Hiçbir insanın parmak izi, başkasının parmak izine benzemez. Bir insanın parmak uçlarındaki çizgilerin şekli, doğmadan önce, ruh bedenle beraber olduğu sıralarda teşekkül eder. İnsan ölüp çürüyünceye kadar hiç değişmez. Beş bin yıllık mumyalarda aynen kaldıkları görülmüştür. Parmak ucundaki çizgilerden herbiri yan yana dizilmiş deliklerden meydana gelmiştir. Her delikçikten, ter sızmaktadır. İnsan bir şeyi tutunca, sızan ter, o şeyin üzerinde çizgilerin şekli gibi yapışıp kalır. Teri boyayan bir ilaç sürünce, o kimsenin parmak izi, o şey görünür. Hırsız parmak izinden bulunabilir.

Ölen bir kimsenin ruhu, başka birine geçmez. Fen ilerlediği zaman bu durum daha da kolay anlaşılır. Mesela bütün insanların parmak izleri bir yere alınır. Eskiden ölmüş bir kimseden bahseden çocuğun parmak izi ile karşılaştırılınca tutmadığı görülür. Daha başka usullerle de tespiti mümkündür.

İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır. İnsanın vücudu, bir marangozun âletleri gibidir. İnsan ölünce, âletleri olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölü olmadığı için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın ruhları insanlara yardım eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardım yapmaktadır.

Bir insana, başka insanların bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar. Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. Çünkü insan, ruh demektir.

Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona yeni aletler verilir. Mümin ise Cennete, kâfir ise Cehenneme gider. Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba düçar olur. Ruhun mahiyetini bilmeyen ve Allahü teâlânın kudretinden şüphe eden kimse, insan yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Halbuki kabir azabının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor.

Ölüye kabir azabı
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kabir, ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizi]

Aklın almadığı şeyleri akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır. Akıl, göz gibi, din bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta görmez. Göz, karanlıkta görmediği şeylere "yok" diyemez. Akıl da, maneviyatı, fizik-ötesini anlayamaz. Aklımızdan faydalanmamız için Allahü teâlâ, din ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği gibi, din bilgileri olmadan da akıl, manevi şeyleri anlayamaz.

Amerika’daki vahşilerin, oklarının uçlarına sürdükleri, "Kürar" ismindeki zehir, sinirlerin uçlarını felce uğratır. Adale hareket edemez. Ağrı yapmadığından insan zehirlendiğini anlamaz. Elini, ayağını oynatamaz, yere yıkılır, taş gibi kalır. Görür ve işitir ise de, gözünü kırpamaz, dilini oynatıp bağıramaz. Kabir azabı da buna benzetilebilir. Ölü, acı duyar, fakat kıpırdayamaz.

Dine inanmayan bir yazar, kelebekler hep ölüp diriliyor diyerek reenkarnasyonun gerçek olduğunu savunuyor. Dünyada her canlının bir hayat devresi vardır. Kelebeklerde, Yumurta, Tırtıl, Pupa, Kelebek devreleri vardır. Kelebeklerin nesilleri böyle devam eder. Bunun reenkarnasyon hurafesi ile bir ilgisi yoktur. Bitkilerin, kavunun, karpuzun, tohumla yetişen diğer sebzelerin çoğalması da buna benzer. Mesela bir karpuz çekirdeği toprağa atılınca, çekirdekten yeşil aksam meydana gelir. Yeşil aksamdan da karpuz olur. Karpuzun içinde de çekirdekler bulunur. Böylece neslini devam ettirir. Yeni meydana gelen karpuzlar, çekirdeği ekilen karpuza benziyor diye eski çekirdek yeniden meydana geldi mi denir? Yahut karpuz ölüp ölüp diriliyor denmez. Her canlı ölür. (Rahman 26)

Ruh nedir
Sual: Ruh nedir? Ölünce ruh nereye gider?
CEVAP
Allahü teâlâ insanlara ruh hakkında kâfi bilgi vermemiştir. İsra suresinin (Sana ruh hakkında sorarlar, de ki, "Ruh Rabbimin işlerindendir, size az bir bilgi verilmiştir") mealindeki 85. âyet-i kerimesi de ruhun mahiyetini bilmenin imkansız olduğunu bildiriyor.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, insanın ruhunu bilinemez şekilde yarattı. Ruh, madde değildir, belli bir yeri yoktur. Ruh, bedenin ne içinde, ne dışındadır, ne bitişik, ne ayrıdır. Yalnız onu varlıkta durdurmaktadır. Bedenin her zerresini diri tutan ruhtur. Bunun gibi, âlemi varlıkta durduran Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, bedeni ruh vasıtası ile diri tutmaktadır. (Mektubat Tercemesi)

Ahlak-ı alaide buyuruluyor ki:
(Aklın erdiği bilgileri anlayan, his organlarından beyne gelen duyguları alan, bedendeki bütün kuvvetleri, hareketleri idare eden, kullanan ruhtur. Ruh, göz vasıtası ile renkleri, kulak ile sesleri kavrar, sinirleri çalıştırır. Adaleleri hareket ettirir, böylece bedene iş yaptırır. Böyle işlere ihtiyari yani istekli işler denir. Aklı kullanmak düşünmek ve gülmek gibi şeyleri yapan ruhtur.

Ruh parçalanmadığı ve parçalardan meydana gelmediği, yani mücerred olduğu için, hiç değişmez, bozulmaz, yok olmaz. Ruh bir sanatkâra benzer. Beden bu kimsenin elindeki sanat aletleri gibidir. İnsanın ölmesi ruhun bedenden ayrılmasıdır. Bu da sanatkârın sanat aletlerinin yok olmasına benzer.)

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Cesetten ayrılan ruh, ya azaba veya nimete kavuşur. İyilerinki yükselir, kötülerinki yedi kat yerin dibine iner. Bedenden ayrılan ruh, aletsiz, vasıtasız olarak her şeyi bilir. Bunun için çeşitli nimet veya azapla karşılaşır.

Ruh bedende iken, herhangi bir uzuv, mesela insanın bir ayağı felç olsa, ruh bu ayağa tesir edemez, onu harekete geçiremez. Ölüm ise, bütün uzuvların felç olmasına benzer, ancak ruh, bedenden ayrılınca, müstakil olarak yine bilir, görür, anlar, sevinir, üzülür, bu halleri yok olmaz. Bu hâli, bütün ruhlar yok edilinceye kadar devam eder. Herkes dirilince, her ruh, yeniden meydana gelen cesede tealluk eder.)

Dejavu
Sual: Déjàvu ne demektir? Bunun reenkarnasyon ile bir ilgisi var mı?
CEVAP
Déjà vu, dejavü okunur. Ansiklopedilerde şöyle tarif ediliyor:

(Deja vü, halihazırda yaşanılan bir olayı, daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Fransızca déjà [daha önceden] ve voir [görmek] fiilinin geçmiş zamanda çekimi olan vu’nün birleşiminden türemiştir. Beynin, yorgunluk veya başka sebeplerden dolayı bir görüntü, ses gibi herhangi bir girdiyi, giriş anı sırasında algılayamamasından kaynaklanabilir. Beyin bu girdiyi algıladığında kişi, bu olayı daha önce, yaşadığı hissine kapılabilir. Ayrıca, beynin sağ lobu ile sol lobunun milisaniyeden daha küçük bir zaman farkı ile çalışmasından da, kaynaklanabilir. Bir taraf diğer taraftan önce algıladığı için, geç algılayan taraf, bu olayın daha önce yaşanmış olduğu duygusuna kapılır. Bu durum sinir aksonlarındaki küçük bir sapmadan kaynaklanır.

Dejavü’nun zıttı jamais-vu'dür, Jamevü okunur. Bu durumda insanlar tanıdığı bir çevrede yabancılık çekebilirler. Dejavü’ya benzer sebeplerle ortaya çıkar. Araştırmalara göre insanların %50 den fazlası, hayatlarında en az bir kere, dejavü durumunu yaşamıştır. İnsanların çoğu bir süre sonra, en son ne zaman dejavu yaşadığını unutur.)

Dejavu’nün reenkarnasyon [tenasüh] ile hiçbir ilgisi yoktur.
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: bilalbilik
Baydırman

Baydırman

Moderator
:hmmm
 


Üst Alt