Orhon Kitabeleri

Sponsorlu Bağlantılar

Aytaç-01

Aytaç-01

Üye
    Konu Sahibi
Orhon Kitabeleri
Ben, Tanrı gibi gökte doğmuş Türk Bilge Kağan,
bu çağda, tahtıma oturdum. Sözlerimi sonuna
kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim,
yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim!
Sağdaki Şadapıt Beğler, soldaki Tarkanlar,
buyruk beğleri! Otuz Tatar, Dokuz Oğuz Beyleri! Millet! Sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin!
Doğuda gündoğusuna, batıda günbatısına,
kuzeyde gece ortasına kadar olan yerler içinde
yaşayan milletler hep bana bağlıdır. Bunca
milleti, bunca ülkeyi düzene soktum. Oralarda
artık kötülük yoktur, kargaşalık yoktur. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa, ilde sıkıntı,
bunalım olmayacaktır.
Doğuda Şantung Ovasına kadar ordu şevkettim,
denize ulaşmamıza az kaldı. Güneyde Tokuz
Ersin’e kadar ordu sevkettim, Tibet’e erişmemize
az kaldı. Batıda İnci ırmağını aşarak Demirkapı’ya kadar gittim. Kuzeyde Yir Bayırku’ların toprağına
ordu sevkettim. Bunca yerlere Türk adını, Türk
şanını alıştırdım.
Ötüken ormanında yabancılar yok. Ötüken’den
daha iyi yer de yok. İl tutulacak yer Ötüken
Ormanıdır. Bu yerde oturup Çin milleti ile aramı düzelttim.
Altın, gümüş, pirinç, ipek, bunca şeyleri ölçüsüz
veren Çin milletinin sözü tatlı, kumaşı yumuşak,
yani armağanı çekicidir. Çinliler bu tatlı dil ve
çekici armağanlarla uzaktaki milletleri kandırarak
kendilerine çekerler. Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar. Uzaktaki
kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o
zaman anlar.
Ey Türk Milleti! Tatlı sözlere, yumuşak
armağanlara kandınız ve birçoklarınız öldü. Yine
yanılırsan ve güneydeki Çogay Ormanına, Tögültün Ovasına gidip yerleşirsen, ey Türk
milleti, öleceksin!
Oralara gittiğiniz zaman Çin’den gelen kötü
kişiler aranıza sokulur ve sizi şöyle kandırırlar:
“Onlar uzaktakilere kötü, yakındakilere iyi
armağanlar verirler”. Nice bilgisiz kişiler bu sözlere kanıp oralara gitti
ve öldüler.
O yerlere varırsan ey Türk milleti, öleceksin!
Ötüken’de kalıp, oralara kervan ve kafile
gönderirsen, sıkıntın olmaz. Ötüken Ormanında
oturursan, ebedî il tutarak oturacaksın. Tok olacaksın!
Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir
bilmezsin, fakat tok olunca da açlık nedir
düşünmezsin! Böyle olduğun için, seni yüceltmiş
olan kağanının sözünü tutmadın. Onun sözünü
almadan yerden yere vardın. O yerlerde tükendin. Geri kalanlarınla, daha da zayıflayarak
öle yite yürüyordun…
Tanrı yarlıkladığı için, kendi kut’um
(meziyetlerim, talihim) var olduğu için, ben,
kağan olarak Taht’a oturdum. Tahtıma oturunca,
aç, yoksul, dağınık milleti topladım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.
Sözümde yalan, yanlış var mı? Türk Beğler!
Millet! İşitin!
Türk Milletinin derlenip il tuttuğunu, yanıldığı
zaman öldüğünü, buraya vurdum. Ne sözüm var
ise, bu ebedî taşa vurdum. Onları görerek, okuyarak bilin! Türk Milleti! Beğleri!
Tahtına bağlı, kağanına itaat eden beğler olarak
mı yanılacaksınız!
Ben bu bengi (ebedî) taşı yontturdum, diktirdim.
Güzel bir bark (türbe) yaptırdım. İçine dışına
güzel nakış vurdurdum. Gönlümdeki sözleri yazdırdım. Çölde, otlakta, çorak yerde olanlar da
bu bengi taşı görsün. Yabancılar dahi görüp
bilsin, öğrensin!
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi
arasında kişi oğlu yaratılmış. Kişi oğullarını
yönetmek için atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan Taht’a oturmuş. Taht’a oturunca, Türk
milletinin iline, töresine sahip olmuş, düzene
sokmuş. O zamanlar dört taraf hep düşman imiş.
Dört tarafa ordu sevkederek bunca milleti
kendine bağlamış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye
diz çöktürmüş. Kağan atalarım bilge imiş, alp imiş. Buyrukçuları
da (vezirleri de) bilge imiş, alp imiş. Beyleri de,
milleti de doğru imiş. Onun için ili korumuşlar, ili
koruyup töreyi düzenlemişler. Günü gelince
ecelleriyle ölmüşler. Dört taraftan bunca millet
yuğcu (yasçı), sığıtçı (ağlayıcı) olarak gelmiş. Yas tutmuşlar, ağlamışlar, öyle ünlü kağanlarmış.
Onlardan sonra küçük kardeşler kağan olmuş.
Oğulları kağan olmuş. Fakat daha sonra, küçük
kardeş büyük kardeş gibi yaratılmadığı için, oğlu
babası gibi yaratılmadığı için, bilgisiz kağanlar
Taht’a oturmuş. Kötü kağanlar gelmiş. Bunların buyruk beğleri de bilgisiz imiş. Beğleri doğrusuz
olunca,millet de doğrusuz olmuş.
Bu durumdan Çin milleti yararlanmış. Açıkgöz,
hileci Çin milleti, kardeşi kardeşe, milleti birbirine
düşürmüş. Bu tuzağa düşen Türk milleti, il
tuttuğu toprağı elden çıkarmış, başına geçirdiği kağanını yitirmiş. Soylu erkek oğulları Çin
milletine köle, genç kızları cariye olmuş. Bazı
Türk beğleri Türk adını bırakıp Çince adları
almaya başlamışlar. Çin kağanına boyun
eğmişler. Tam elli yıl, işlerini güçlerini Çin
kağanına vermişler, ona hizmet etmişler… Başsız kalan Türk milleti ise şöyle yakınıyormuş:
İlli millet idim, ilim hani? Kime il kazanıyorum?
Kağanlı millet idim, kağanım hani? Hangi kağana
işimi gücümü vereceğim?
Böyle deyip Çin kağanına düşman olmuş. Ama,
töre, düzen kuramayınca, yine teslim olmuş. Çin kağanı da, kendisine bunca iş gören, güç veren
Türk Milletini, yok edeyim, soyunu kurutayım,
diye çalışıyormuş. Türk Milleti yok olmaya
gidiyormuş.
İşte o zaman, üstte Türk Tanrısı, Türk’ün kutlu
yer ve su melekleri, Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İlteriş Kağan’ı, annem
İlbilge hatunu, göğün tepesinden tutup yukarı
kaldırmışlar. Babam Kağan, onyedi erle dışarı
çıkmış. Bunu duyan şehirdeki Türkler de “Dışarı
çıkıyor” diye haber alınca, dağa çıkmışlar.
Dağdakiler de yanına gelmiş, toplanıp yetmiş er olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babam kağanın
erleri kurt gibi imiş; onlar için düşman koyun gibi
imiş. Babam doğuya, batıya çeri sürüp er
toplamış. Çoğalmışlar ve yediyüz er olmuşlar. Yediyüz er olup, ilsizleşmiş, kağansızlaşmış
milleti; cariye olmuş, kul olmuş milleti, töresini
ziyan etmiş milleti, atalarımın töresince yeniden
düzenlemiş, harekete geçirmiş, yetiştirmiş…
Babam kağan yedi yıl sefer etmiş, yirmi savaş
yapmış. Tanrı yarlıkladığı için başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Onca ili, töreyi
kazandıktan sonra da uçmağa varmış (ölmüş).
Babam kağan uçmağa vardığında, özüm sekiz
yaşında kaldım. O töre üzerine amucam kağan
Taht’a oturdu. Amucam kağan Taht’a oturunca
Türk milletini daha da güçlendirdi. Amucam kağan Taht’a oturdukta özüm tigin olduğum için,
işimi gücümü ona verdim. Ona yardım ettim.
Tanrı yarlıkladıgı için ondört yaşımda Tarduş
milleti üzerine Şad (bir unvan) oldum.
Amucam Kapgan Kağan’la birlikte yirmibeş sefer
yaptık ve onüç kez savaştık. Yanılıp bize karşı gelen Türk kavimleriyle de savaştık ve onları da
düzene soktuk…
Artık, küçük kardeş büyük kardeşi, oğullar
babalarını bilir oldu. Kul kullu, cariye cariyeli
oldu.
Türk Beğleri, millet, işitin! Üstte gök basamasa, altta yer delinmese, Türk
milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?
Ey Türk milleti! Titre ve kendine dön!
İtaat ettiğin zaman seni yükseltmiş, yüceltmiş
olan bilge ve alp kağanına, hür ve bağımsız
yurdunda, yanılıp isyan ederek kötü iş yaptın! Silâhlı insanlar nereden geldiler de seni dağıtıp
götürdüler? Süngülü insanlar nereden geldiler de
seni sürüp götürdüler?
Ey kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz!
Doğuya varanınız vardı. Batıya varanınız vardı.
Vardığın yerde hayrın o oldu ki kanın su gibi aktı; kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı… Bilmediğin için,
yanılıp kötülük ettiğin için, amucam kağan
uçmağa vardı (öldü).
Fakat, Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye
babam kağanı, anam hatunu yücelten Tanrı, il
veren Tanrı, yine Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı.
Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım.
İçerden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz
kalmış, yoksul bir millete kağan oldum. Küçük
kardeşim Kül Tigin ile sözleştik. Babamızın
kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk milleti için, gece uyumadım, gündüz
oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki Şad
ile, ölesiye, bitesiye çalıştım. Toplanan milleti
ateşe, suya düşürmedim.
Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış
millet, öle bite, yayan, çıplak, yine geldi. Milleti yüceltmek için oniki savaş yaptım. Sonra, Tanrı
yarlıkladığı, talihim var olduğu için, ölecek milleti
dirilttim. Aç milleti tok, uz milleti çok kıldım.
Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım.
Dört yandaki milletler hep bana tabi oldular.
Milleti düşmansız kıldım. Bunca töreyi kazandıktan sonra küçük kardeşim
Kül Tigin’in özü de öylece uçmağa vardı…
Babam kağan uçmağa vardıkta küçük kardeşim
Kül Tigin yedi yasında idi. Tanrıça Umay kadar iyi
ve güzel olan anam hatunun devletine, onun
kutluluğuna, küçük kardeşim Kül Tigin adını aldı. Onaltı yaşında iken amucam kağana ilini, töresini
şöyle kazandırdı.
Altı Çub ve Soğdak’lara karşı sefer ettik. Onları
bozguna uğrattık. Çinli Ong Tutuk ellibin askerle
geldi, savaştık. Kül Tigin yayalarla fırlayıp
saldırdı. Ong Tutuk’un silahlı elini tuttu, silahlı olarak getirip kağana öylece teslim etti. O orduyu
orada yok ettik. Yirmibir yaşında iken Çin Generali Çaça Sengün’le
savaştık. Seksenbin askerle gelmişti. Kül Tigin
önce Tadıkın Çor’un boz atına binip saldırdı. O at
orada öldü. ikinci olarak Işbara Yamtar’ın boz
atına binip saldırdı. O at da orada öldü. Üçüncü
olarak Yigen Silig Beğ’in doru atına binip saldırdı. Doru at da orada öldü. Düşman, Kül Tigin’in
zırhına, silahına, kaftanına yüzden fazla ok
vurdu, ama yüzüne, başına birini bile
değdiremedi. Düşman ordusunu orada yok ettik.
Türk Milleti! Kül Tigin’in nasıl hücum ettiğini,
nasıl savaştığını hep bilirsiniz. Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Yer Bayırku’lara
Kırgız’lara, daha nice milletlere karşı savaştı,
büyük zaferler kazandı (Burada tek tek bindiği
atları, kimlerle nasıl savaştığını anlatıyor)…
Dokuz Oğuz milleti kendi milletimdendi. Gök, yer
bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için, düşman oldu. Bir yılda beş yol savaştık. Kül Tigin,
Azman adlı atına binip saldırdı. Tek başına yedi
eri mızrakladı.
Beş savaştan sonra Amga kalesinde kışlayıp
ilkbaharda yine ordu çıkardık. Kül Tigin’i baş
yaparak orada bıraktık. Savunma tedbiri aldık. Düşman merkezi bastı. Kül Tigin ‘Öksüz’ adındaki
atına binip saldırdı, tek başına dokuz eri
mızrakladı, merkezi korudu, vermedi.
Annem hatun, bütün analarım, ablalarım,
gelinlerim, prenseslerim, buncanızdan diri
kalanları! Kül Tigin olmasa idi, hep ölecektiniz! Küçük kardeşim Kül Tigin, uçmağa vardı. Ben
yaslandım. Kederimden görür gözüm görmez
gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. özüm
düşündüm: Zamanı Tanrı yapar, Tanrı yaşar. Kişi
oğlu hep ölümlü doğmuştur.. Gözden yaş gelse
hep içeri akıtarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek, düşünceye daldım, sıkıldım. Çok katı
sıkıldım, iki Şad’ın, alay küçük kardeşlerimin, alay
milletimin, ağlamaktan gözü kaşı fena olacak
diye düşündüm de, sıkıldım.
Yuğcu (yasçı) ve ağlayıcı olarak, Kıtay, Tatabı
milletlerinin başı Udar Sengün geldi. Çin konağından İsiyi Liten geldi. Gereksiz olduğu
halde onbinlik hazine, altın, gümüş… fazla fazla
getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Suğd, İranlı,
Buhara ülkesinden Erik general, Oğul Tarkan
geldi. Türgiş kağanından damgacı (mühürdar)
geldi. Kırgız kağanından Tarduş İnançu geldi. Bark (türbe) yapıcı, nakışçı, taşa yazı yazıcı olarak
Çin kağanının yeğeni Çang Sengün (Çang
general) geldi.
Kül Tigin koyun yılında, onyedinci günde uçtu.
Dokuzuncu ayın yirmiyedisinde yuğ yaptırdık.
Barkını, nakışlarını, yazılı taşını, maymun yılında, yedinci ayın yirmiyedisinde, ona saygılar sunup
kutluladık.
Ey Türk milleti! Bu ülkeyi küçük kardeşim Kül
Tigin ile öle yite kazandım. Kazanıp, alay milleti
ateş, su kılmadım. Ey Ötüken Ormanının milleti! Kötü kişi gelip
birliğini bozmasın, silahlı gelip seni dağıtmasın
diye, sana burasını il tuttum. Töreyi kazandırdım.
Türk milleti, beyleri! Sözümü işitin. Türk milletini
toplayıp, il tutacağını bu taşa yazdım. Yanılırsa
öleceğini yine bu taşa yazdım. Her ne sözüm varsa ebedî taşa yazdım. Ona bakarak bilin
şimdiki Türk Beğleri!
Türklerim, alay beğlerim, alay milletim! Kazanıp il
tuttuğum bu yerden, kağanından, beğlerinden,
suyundan, toprağından ayrılmazsan, iyilik
göreceksin. Evinde oturacak, dertsiz olacaksın. Sözlerimde yanlış var mı?
 
  • Beğen
Tepkiler: Invoke


Symbianizer

Symbianizer

Üye
:tşk:
Orh-u-n değil miydi o :zzz:
 
  • Beğen
Tepkiler: mürteza16
İhtiyar007

İhtiyar007

Üye
Orhun. :oke:
 
Aytaç-01

Aytaç-01

Üye
    Konu Sahibi
Bu yazıt isimleri Kişiden Kişiye
değişebiliyor , Çoğunluklu olarak kullanılan
Orhun yazıtları ismi ve Kül Tigin Abidesi ;
Ama Talât Tekin Hocaya göre bu Orhon ,
Ahmet Bican Ercilasun'a göre Köl Tigin
yazıtı bu tarz farklılıklar olabiliyor. Orkun bile kullanılıyor bazı kaynaklarda. Dayanakları ise Kök Türükçede "h" sesi yok, "k" var.
Şimdi, sesli harflerde a-e, o-u, ö-ü sesleri
aynı tamgayla verildiğinden Orkun, Orkon olarak kullanılmalı derler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Invoke ve Symbianizer
İhtiyar007

İhtiyar007

Üye
Bu yazıt isimleri Kişiden Kişiye
değişebiliyor , Çoğunluklu olarak kullanılan
Orhun yazıtları ismi ve Kül Tigin Abidesi ;
Ama Talât Tekin Hocaya göre bu Orhon ,
Ahmet Bican Ercilasun'a göre Köl Tigin
yazıtı bu tarz farklılıklar olabiliyor. Orkun bile kullanılıyor bazı kaynaklarda. Dayanakları ise Kök Türükçede "h" sesi yok, "k" var.
Şimdi, sesli harflerde a-e, o-u, ö-ü sesleri
aynı tamgayla verildiğinden Orkun, Orkon olarak kullanılmalı derler.
Çoğunlukla kullanılan kulağa daha hoş geliyor. :oke:
 
  • Beğen
Tepkiler: Symbianizer ve Aytaç-01


Üst Alt