MetaL TürLeri

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Revengeful

Revengeful

Emekli Yönetici
    Konu Sahibi
MetaL TürLeri
Death

Komünizme karşı batıda gelişen sinirli tepki döneminde müzik ; tam bir nihilzm içeriği taşıyordu yada inanca karşı bir önyargı...Ve ölümün insanların politik çıkarlarından daha gerçek olduğu ortaya çıkmaya başladı.Gitarların tonlarındaki sertlik ve tellere nefretle dokunuşlar yüksek tonlarda ayarlanmış müzik sistemleri yırtıcı son derece sert vokaller...Hepsi bu karşı çıkışın "insanlığın politik emellere alet edilmesi savaşların asıl amacı dinlerin amaçlarından saptırılması" birer sembolüdür..

Death Metal

Death metal senelerce herhangi bir isim takılmadan bazı gruplar tarafından icra ediliyordu. Speed metal türünde Destruction Thrash metal türünde Cryptic Slaughter ve zaman zaman hardcore grubu The Exploited bu tarzı ilk zamanlarda başarı ile yapan grupların başında gelir. Örneğin the Exploited'in kullandığı gitar riffleri günümüz Death Metal'inde sıkça kullanılan rifflerdendir (özellikle "Lets Have A War" albümü).Benzer olarak distortion kullanımı şarkı altyapıları ile Destruction'un şarkıları günümüzde kolaylıkla Death Metal grupları tarafından çalınabilir.Destruction şarkılarında hayatımızın salt gerçeğini ortaya koymuştur içinde yaşadığımız fiziksel doğal dünyanın üzerinde yaşayan canlıların ve insanların bir gün gelip öleceği fikri... Bu konuda en güzel örnek Hellhammer grubunun sloganıdır. Her konserine "Sadece ölüm gerçektir" sloganı ile çıkarlardı..

Sosyal toplumun koyun sürüsü zihniyetini reddedip kendi karşı çıkışlarını gösteren doğal gerçekleri konu alan politik amaçlar ve ideolojilerden uzak durup onlar hakkında düşündüklerini çok sert biçimde ifade eden bu müzik türü gerçekdışılık nihilizm ve doğalcılık akımlarından son derece etkilenip kendi stillerince bu akımlara katılmış ve müziklerini üretmişlerdir. Müziklerinde din dil ırk ayrımı yapmayan ve grupların karma kültürlerden oluştuğu farklı ülkelerden grupların aynı müziği icra edebilme adına konserlere ve turnelere çıktığı bu müzik türündeki dayanışma imrenilecek düzeydedir. Müziklerini ticari kaygıdan uzak sadece hissettiklerini yansıtabilme adına yapan death-metal grupları zaman zaman yerel müziksel motifleride kullanmışlardır.

Pek çok grup müziklerini gelişmiş gitar riffleri hızlı gitar soloları ve yerel ritmlerle süslüyordu. Bu yeni doğan müzik stiline "Death Metal" adı verilmişti. Müziklerinin gelişimlerinde eski nihilist metal gruplarının şarkı altyapı ve teknikleri ile şarkı sözleri oldukça önemli etkenler olmuştur.Bu konuda özellikle "Bathory" örnek alınan grup olmuştur. Grupların bu yeni müzik stilinde yer alan o kaotik sert ritmler zaman zaman mitolojik hikayeler ile süslenmiştir. Ve yeni konularından en önemlisi de dünyanın sonu yani mahşer günü olacaktı..

Bu yeni jenerasyon müziğin ilk öncüleri şüphesiz death-metal'in babası olarak kabul edilen Death Obituary Malevolant Creation Master Hatebreed ve Internal Bleeding'dir.Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu grupların tamamının Amerikalı olması hatta ve hatta Hatebreed hariç geriye kalanların "Florida" kökenli olması Death-Metal'in doğum yerinin Florida olduğunu bize gösterir.Bu ilk jenerasyondan sonra ikinci bir jenerasyon geldi. Öncüleri Sepultura Massacra Possessed Necrovore ve Morbid Angel idi. Bu türün öncülerinin müziklerinde daha radikal bir ilkelcilik (eski çağlara özlem ) ve geleceğe adapte olma kaygısı yer alıyordu. Müziklerinde iki gitaristin karşılıklı son derece sert gitar riffleri kullanarak atışmaları ve zaman zaman müziğin tonunda inişler ve çıkışların olması Mozart'ın senfonilerini andırmaktaydı (Bir dergide okuduğum yazı aklıma geldi orada "Mozart eğer günümüzde yaşasaydı kesin Metal müzik yapar" deniyordu).

Estetiksel olarak Death Metal iğrenç ve rahatsız edici bir müzik olarak görünmekteydi bunun sebebi ise vokallerdi.Normalden sessiz yada aksine cok bağırtı lı olarak çıkan sesler direkt gırtlaktan gelmekteydi. Müzik eleştirmenleri bu vokali ; savunmaya geçen bir vahşi hayvanın kendisine saldırmaya hazırlanan düşmanını dehşete düşürüp korkutup kaçırmak için çıkardığı çığlık böğürtü ile eşleştirmekteydi.Bateristler genelde iki bas davulu ile çalmakta ve bu ikisini seri bir ritm halinde kullanmaktaydılar.Bazı gruplar gitar bas gitar ve bateri gibi klasik enstümanlarının yanında yan enstrümanlar kullanmaktaydılar ama bunlar her zaman ana müzik haricinde kalan sadece zaman zaman müziğe katılan enstrümanlardı asla birincil derecede öneme sahip olmadılar.Müzik içinde genelde rock jazz ve blues gibi müzik türlerinin kullandığı ritmleri acımasız sert gitar soloları riffleri ve bateri soloları ile kullanılmaktaydılar. Pek çok müzik dinleyicisi bu müziği dünyaya ait olmayan iğrenç sadist ve antisosyal olarak tanımlamaktaydı.

Bu noktada bu tür değişik stillere ayrılmaktaydı. Massacra grubu akıcı yüksek sesli çalınmış tonlar kullanmaya başladı. Önceleri Incantation Hypocrisy Vader ve daha sonraları gitarlarının tremola kollarını çokça kullanan iki İsveçli grup Dismember ve Entombed bu türün öncüleri ve bilinen gruplarıdır. Bazı gruplar baterilerini çok seri kullanır gitar tonlarını biraz kısmışlar ve müziklerinde vurmalı çalgılara daha ön planda yer vermişlerdir bu tarzın öncüleri ise Sinister Suffocation Suffer ve Cryptopsy'dır. Possessed grubu ise üstte bahsedilen iki türün ortalaması bir müzik yaparak yeni bir stile yol açmıştır. Possessed'in yolunu takip eden ünlü gruplardan bazıları Therion Demogod Monstrosity Deicide ve Unleashed'dir.


Bazı gruplar ise tekniklerine biraz daha önem vererek Death Metal içinde Jazz ritmleri kullanmışlardı.Enstrümanlarını daha teknik kullanarak müziklerini daha değişik bir yöne sürüklemişlerdir ki kişisel kanımca en iyi yapılan Death Metal müzik tarzı budur. En önemli örnekleri Cynic ve Atheist grubudur.Bu yazıyı yazarken benim için her zaman ayrı yeri olan Atheist grubunun "Piece Of Time" şarkısı arka planda durmadan çalmakta. Eğer death metal seviyor dinliyor ve Atheist dinlemediyseniz şiddetle dinlemenizi tavsiye ederim. Ama maalesef iki grupta diğer tarzlar kadar ön plana çıkamamışlardır buna rağmen müziklerinden ödün vermemişlerdir. Bazı gruplar ise müziklerinin sertliklerinin içine melodik kompozisyonları serpiştirmiş ve daha çok ön plana çıkmıştır mesela Amorphis ve Demilich. Müziklerinde kullandıkları melodik ritmleri mitolojik şarkı sözleri ile süslemelerinden dolayı daha çok ön plana çıkmışlardır.


Death-Metal; genel olarak underground yani yeraltı müziği olarak ortaya çıkmıştı. Ekonomik çıkarlardan daha çok müziksel tatmin ön plandaydı. Buna rağmen bir nefret müziği olarak adlandırılmıştı.Bazı gruplar ise müziklerindeki sertlik ve ritm ile beraber farklı şarkı sözleri kullanması ile ön plana çıkmaktaydı.Bunun en önemli örneği Cannibal Corpse grubudur.Şarkı sözlerindeki vahşilik müziklerinden daha çok ön plana çıkmıştır. "Çekiçle parçalanmış surat" "bıçak ile düzmek" gibi sözlerinde tamamı ile vahşilik ve sapıklığa yer vermişledir. Cannibal Corpse (Ceset Yamyamı) yaptığı müziklerde tamamıyla nefreti ve vahşiliği ön plana koymuş bunu scream vokal dediğimiz çığlık vokali sert brutal vokal ile karıştırarak yeni bir stil elde etmişti. Death Metal özellikle İsveç piyasasının patlaması ve ön plana çıkması ile en verimli dönemine girmiş Dismember Entombed Tiamat Unleashed gibi gruplarla ön plana çıkmıştır ama yine İsveç piyasasının müzik stillerindeki değişim süreci ile duraklama ve gerileme dönemine girmişlerdir. Özellikle Tiamat ve Therion gruplarının müziklerindeki nefreti biraz daha melankoliye döndürüp müziklerini yavaşlatması ve yan enstrümanlara önem vermesi ile bu süreç hızlanmıştır.

Aslında Death Metal bir başka metal türü olan Grindcore'unda ilham kaynağı idi. Grindcore; Punk ve Thrash metal ritmlerinin son derece hızlı gitar bas gitar ve bateri partisyonları ile tam bir kaos şeklinde çalınması olarak tanımlanabilir. Vokaller iyice sertleşmiş neredeyse vokalistin söyledikleri anlaşılmaz düzeye gelmişti. Carcass Napalm Death ve Godflesh bu türün öncüleri olarak görülebilir. Burada özellikle Carcass grubunu ele almak gerekir. Tıp fakültesinden atılma gitarist Bill Steer ve vokalist Jeff Walker'in okula duydukları özlemden olsa gerek şarkı sözlerinin hemen hemen hepsinde tıp terimlerini kullanması anlaşılması zor gelen şarkı sözlerinin son derece seri gitar soloları ve J.Walker'in inanılmaz güçlü gırtlağı sayesinde çok fazla dinleyici kitlesine sahip olmuşlardır.Sözlerinde farklılıklara rastlanan bir başka grup İngiliz Bolt Thrower grubudur. Şarkı sözlerinde daha destansı ibareler kullanan grup özellikle The IVth Crusade albümünde 4.cü haçlı seferi ve yaşananları anlatarak katolik kilisesini karşısına almış ve İngiltere'deki Anglikan kilisesi tarafından kafir ilan edilmişti. Bir başka örnek Alman Blood grubudur. Şarkılarında mitolojik ve gizemli şarkı sözlerini kullanarak kendisine ayrı bir yer edinmiştir.

Bugün dünyanın hemen her ülkesinde ayrı bir dinleyici kitlesine sahip olan death metal her ne kadar 90'lı yıllardaki gücüne sahip olmasa da hala müzik yapan grupların sert gitar ritmleri lokomotif gibi bateri tonları ve sert vokalleri ile ayakta ve dimdik yoluna devam etmektedir..


Black

Soğuk savaş döneminden başlaması ile batıda insan moralini milletler geçmişlerini överek tarihte yaptıkları kahramanlıkları sık sık anımsatarak kişilerin milliyetçilik duygularını ön planda tutarak politikalarına alet etmişlerdir. Death Metal'in ritm ve alt yapı olarak tıkanmaya başladığı dönemde black metal daha fazla müziksel tekniğin üstüne yönelmiş ve ağırlıklarını şarkı sözlerine özenmeye vermişlerdir. Uzun kaliteli gitar sololarının üzerine gotik klavye tonları kullanmışlar bunu şarkının sözlerindeki duyguya göre normal vokal yada çığlık vokal veyahut sert brutal vokal ile süslemişlerdir. Zaman zaman bir koro arka alanda yer almıştur.


Black MetaL
Black Metal müzik türü aslında temel olarak uzun yıllardan beri bilinmekteydir fakat bir ismi yoktu..
Celtic Frost ve Bathory grupları bu müzik türünün ilk örneklerini çıkarmışlardı.Death Metal'in klasik gitar bas gitar bateri üçlüsüne karşın daha fazla yan enstrüman kullanarak armoni zenginliği yaratıp müziklerinde daha melankolik ve mistik bir hava vermişlerdi.

Dinleyicilerin oldukça ilgisini çekmesinin üzerine ilerleyen yıllarda Darkthrone Immortal Emperor Burzum Enslaved Havahej Gorgoroth Graveland gibi gruplar bu misyonu yüklenip müziklerini daha da sertleştirip daha satanik vampirik ve mistik ögeler kullanmaya başladılar. Özellikle 1991-1994 yılları arasında İskandinavya black metal konusunda nerede ise dünya black metal müziğinin merkezi haline geldi. Emperor Burzum Darkthrone ve Mayhem gibi gruplar ön plana çıkıp Death Metal sertliğindeki müziklerini klavye ile süsleyip vokallerinde daha fazla çok seslilik yarattılar. Death Metal'daki klasik brutal vokal olarak bilinen sert yırtıcı vokalin yanında çığlık vokaller ve zaman zaman normal vokal koroları ile süslediler.


Sanatsal olarak Black metal Death-Metal'den tamamı ile farklı türlerde şarkı sözleri kullanıyorlardı.Şarkı sözleri genellikle kötülük şeytan ve büyü sanatları ile ilgiliydi. Hatta ileriye gidip "kara büyü" ve "voodoo" büyülerini şarkı sözlerinde kullanmaya başladılar.Şarkı sözlerindeki bu yeni yönlenme bir süre sonra bazı gruplar tarafından daha da değişikliğe uğratılıp biraz romantik ve doğaüstü olaylara yöneldiler. Senfonik Black Metal türünün doğuşu bu süreçte başlar. Bu tarzda hayatın içindeki stres ve koşturmacaların paranın gücün herşeyin gelip geçici olduğu insanların tek gerçeği (" tek gerçek ölüm ") kabullenmesi gerektiği konseptini kullanmaya başladılar.

Bununla beraber Emperor'un öncülüğünü yaptığı gruplar mistik büyü konularını epik bir şekilde kullanmaya başladı. "I am The Black Wizard My Journey To The Stars" gibi şarkıları bu türün en güzel örneklerindendir.Epik içerikli mistik şarkı sözlerini klavye destekli bir müzik ile süsleyip kendilerine ait bir tarz edindiler.Black metalin sert ve keskin ritmleri ile klasik müziğin o melankolik havasını değişik bir harmoni içinde kullandılar ve haklı olarak Black Metal dünyasında ayrı bir yer edindiler.

Gazete ve televizyonlarda okudukları magazinsel haberleri kulak ardı edip saçma sapan politik kavgalar ekonomik sorunlar dinsel tartışmalardan uzak kalarak müziklerini tamamı ile pagan bir hava içinde yapmaya özen gösteren Black Metal grupları özellikle tek tanrılı dinleri karşılarına almışlardır. Genelde şarkılarını bir konsept içinde albüm haline getirip piyasaya sürmüşlerdir. Örneğin Enthroned'un bir albümündeki hikaye şöyledir.





"Ortaçağ döneminde yaşayan bir adam rüyasında eğer haçlı sefer ordusuna katılırsa çok zengin olacağını görür ve sefere katılır. Haçlı ordularının yağma tecavüz gibi dönemlerini anlatan albümün sonunda kişi 5 kuruş parasız evine döndüğünde karısı ve çocuğunun vebadan öldüğünü görür tanrı'ya isyan eder ve kendisini şeytana adar."
Bu albümün sözlerini ayrıntılı okuduğumda tarihsel içeriklerin birebir doğru olduğunu gördüm. Oldukça destansı bir dilde anlatılmış olan bu albümün sözleri beni oldukça etkilemişti. Ölüm acı hırs gibi konuları içeren herhangi bir ideolojik mesaj verme kaygısı taşımayan bir tarz olarak başlayan Black Metali malesef bazı gruplar satanizm paganizm ve okültizm adı altında kullanıp para kazanma trendine girdiler.





Dani Filth'in öncülüğünü yaptığı İngiliz black metal grubu "Cradle Of Filth" buna en güzel örnektir. Şarkı konseptlerini çok geniş tutarak vampirizmden paganizme satanizmden okültizme kadar konuları kullanmış ve çok başarılı bir tanıtım ağı ile t-shirt ve benzeri C.O.F malzemelerinin satışından senelik $160 milyon gibi büyük rakamlara ulaşmışlardır. MTV Cradle Of Filth için bir belgesel çekmiştir. 4 bölümden oluşan bu belgeseli seyredenler Dani'nin şirin
görünmek adına ne tür taklalar attığının farkına varmışlardır. Müziksel olarak takdir ettiğim ama kendilerinin söylemlerine ( "Black Metal Dünyasının Kralı" ) katılmadığımı da ifade etmek isterim. Black Metal dünyasında bir Dark Funeral Emperor Burzum Dark Throne'un kattıklarını kimse yadsıyamaz..


Zaman ilerledikça black metalin alt dallarıda çoğalmaya başladı. Total Black Metal War Black Metal Odium Black Metal Occult Black Metal Neo Black Metal gibi türler ortaya çıktı. Bunların içinde Neo Black Metali irdelemek gerekir. Daha çok faşist duygularla müzik yapan ve kendi ülkelerini göklere çıkarırken diğer ülkeleri aşağılayan ilginç bir türdür. Bunun en güzel örneği Finlandiyalı grup Impaled Nazare'dir .
"Suomi Finland Perkele" onların sloganları idi. Burada "Suomi" fince Finlandiya demek. "Perkele" ise eski dönem Fin devlet uygarlığıdır. Yani benzer bir örnekle "Türkiye Turkey Göktürk " şeklinde ifade edebiliriz. Daha sonra Impaled Nazare istediğini bulamayınca türünü değiştirip Cyber Punk Industrial Metal şeklinde acaip bir müzik yapmaya başladılar. Bu sırada Norveçte N.S.B.M yani National Socialist Black Metal doğdu. Nazizim yanlısı bu Neo Sosyalist gruplar şarkı sözlerinde genellikle Adolf Hitler Ted Kaczynski ve Pentti Linkola konu olarak yer aldı.Burada Şeytan ve Hitler'i özdeştirip ilginç bir tür yarattıklarını ve her ikisininde aynı amaca hizmet ettiğini söylediklerini ifade etmek sizi şaşırtacaktır eminim..



Death Metal ve Thrash Metal'in tamamı ile duraklamaya geçtiği dönemde iyice güçlenen Black Metal'in en önemli alt dallarından birisi de Senfonik Black Metaldir. Melankolik şarkı sözlerini keman klavye yan flüt gibi pek çok enstrüman ile süsleyen bir metal operası yapan bu türün en önemli öncüleri Dimmu Borgir Cradle Of Filth ve Dark Funeral'dir. Değişik tarzlarda şarkı sözü kullanmalarına karşın müzikal altyapıları birbirinden farklıdır. Cradle Of Filth erotizm ve vampirizm ağırlıklı şarkı sözü kullanırken Dark Funeral tam manası ile satanist şarkı sözleri yapmıştır.[Bir albüm ismi "Teach Children To Workship Satan" yani çocuklarınıza şeytana tapmasını öğretin]...


Black Metal'i bir başka farklı yapan durum ise genellikle grup üyelerinin yüzlerine makyaj yapmalarıdır. En yaygın olanı bembeyaz boyanan suratın üzerine siyah yada kırmızı gözlerden dudaklardan akan kan izi yapılması dudakların ve tırnakların siyaha boyanmasıdır.Bunun yanında sahnede dekoratif araçlarda kullanıyorlardı. Balta ve kılıç en çok görülen malzemelerdi. Sahnenin kenarlarına konan tabutlar büyük gothik şamdanlıklar üzerine pentagram çizilmiş sahne zeminleri gibi . Sahne ışıklandırmasına ve görsel şovlara çok önem verilirdi. Genelde karanlık sahne üzerine vuran flaşör dediğimiz flash ile sahnenin aydınlatılması yada kırmızı bir ışık kullanılması sahnede sis kullanılması kollarda ve botların üzerinde çivili bileklikler kullanılması. Bu gibi pek çok görsel şov kullanılırdı. Meraklılarına Dimmu Borgir'in Spellbound şarkısının Dynamo festivalinde çekilmiş kliplerini bulup seyretmelerini öneririm. Ne kadar güzel görsel şov yapıldığının en güzel örneklerinden biridir bu klip...

1970'lerde Celtic Frost ve Bathory ile başlayan günümüze kadar devam eden black metal müziğinde şarkı sözleri sahne şovları ve yan enstrümanların bol miktarda kullanılması ile zengin bir içeriğe sahip olmuş zaman zaman gruplar tarafından Satanizm amaçlı kullanılmıştır. Acheron grubunun vokalisti Vincent Crowley aynı zamanda Church Of Satan'ın ("Şeytanın Kilisesi") baş rahibidir. Müziklerini dinlerini yayma amaçlı kullanmışlardır. Günümüzdeki hala gücünü koruyan black metal heavy-metal müzik türlerinin içinde en marjinal olanıdır ve aynı zamanda en fazla alt dala çok renge sahip olanıdır. Özümsenmesi zor içeriği geniş olan black metal için "satanist müziği" adını koyanlara gülüyor ve birgün onların bu müziği anlayabileceklerini umuyorum...

MementoMori

Doom

Doom metal....
“Kötü kader yazgı” anlamına gelen iç karartan metal... Acelesi olmayan uyuşmuş durgun sıkkın metal... Thrash Metal “hız”a odaklanırken Doom Metal için tek bir kelime söylenebilir: “yavaşlık”. Oldukça ağır gitar riffleri ve melodik vokal bu metal türünü etkileyen öğelerdir. Black Sabbath yeryüzünün en ve ilk baba metal grubu ilk dönemlerinde ağır ve yavaş rifflere odaklanmıştır. O yüzden Black Sabbath ilk Doom Metal grubu olarak gösterilebilir. Doom Metal’in önemli bir alt kolu olan “DoomDeath” ise Doom’un yavaşlığını Death Metal vokaliyle birleştirir. Bu türün mucitleri ve krallarıysa (Doom’un üç babası olarak bilinen) üç İngiliz Doom grubudur: Paradise Lost My Dying Bride ve Anathema... Sırf bu üç gruba bakarak bile Doom’un metal müzikte nasıl bir yere sahip olduğunu görmek hayli mümkündür...

Black Sabbath’ın ilk günlerinden günümüzün modern Doom’una..

70’lerin ilk Doom grupları

Çoğu insan Black Sabbath’ın tüm Heavy Metal ve alt gruplarını en çok etkileyen grup olduğuna katılır. Doom Metal grupları da bunun içindedir. İlk albümleri “Black Sabbath” “Paranoid” “Master of Reality” “Vol.4” “Sabbath Bloody Sabbath” ve “Sabotage” şüphesiz ki birer başyapıttır. Ve bu albümler olmasa da belki şu anda Doom Metal de (hatta genel anlamıyla metal) olmayabilirdi.

Black Sabbath’ın çağdaşlarından çok ayrı bir müzik yaptığı ve metali bugünlere kadar getirdiği açık. Ama onlardan da önce 60’ların sonları ve 70’lerin başlarında bazı Doom-Metal prototipleri bulmak ta mümkün. Bunlar tabiki gerçek anlamıyla Doom değildi ama sonradan Doom Metal’i şekillendirecek sayısız riffler barındırıyorlardı. Bu tip şarkılardan biri de Iron Butterfly’ın “Inna Gadda Da Vida”sıydı.

Black Sabbath’la aynı dönemde bulunan gruplardan biri Pentagram ilk Doom grupları arasında sayılır. Pentagram’ın ikizi olarak gösterilen diğer bir grup Bodemon da “erken Doom Metal” için ilk ve en iyilerden biridir. Bu gruplar doğal olarak Black Sabbath’ın bir hayli etkisindeydi ama onlar daha çok müziğin “durağan ve kasvetli” kısmına odaklanmışlardı. Böylelikle de dünyanın ilk Doom Metal kayıtlarını oluşturmuşlardı..

80’ler...

1980’ler gerçek anlamda ilk Doom Metal hareketlerini barındırır. Bu dönemler Def Leppard Warrant ve Bon Jovi gibi grupların öne çıktığı ve “Heavy Metal” ustaları olduğu bunların yanında Thrash Speed ve Death Metal’in de metal camiasını kasıp kavurduğu yıllardır.

Bu dönemlerde basın deri ceket giyen ve saçını uzatan herkese pis ve aşağılayıcı bir tavırla “Heavy metalci” damgasını yapıştırıveriyordu. Ama bu yıllarda “Doom-Metal’in kralını yapan” ama basının tavrı yüzünden hep gölgede kalan pek çok ta kıyıda köşede kalmış grup vardı. 80’ler ayrıca bir diğer yarı-hızlı metal türü olan N.W.B.H.M açmak gerekirse “Yeni Dalga İngiliz Heavy Metal”in de son demlerini yaşadığı yıllardı. Kısacası Speed ve Thrash Metal’in alıp başını yürüdüğü bu yıllarda Doom Metal hep gölgede kaldı dışlandı. Ama bu yıllar aynı zamanda Doom Metal’in kendini gizli gizli de olsa çok iyi geliştirdiği yıllardı.

80’lerin Doom’u en çok geliştiren gruplarından birisi Trouble’dı. Aslen Chicago’lu olan bu grup 1979’da kurulmuş ama 1984’de adını duyurmayı başarabilmişti. Trouble Heavy metalin yavaş çekimine benzeyen ve Black Sabbath’dan hayli öğe barındıran bir müziğe sahipti. Ama grup aşırı dinci (Hristiyan) olduğu ve bunu da sözlerine yansıttığı için sonraları White Metal (namı diğer: Christian Metal) olarak anılmaya başlandı.

Bir başka Doom grubu Saint Vitus ise belki de (Candlemass ile birlikte) Doom Metal’e en büyük etkiyi bırakan gruptur. İlk çalışmaları Black Flag’i (hardcore grubu) andırsa da sonraları yarı-Doom bir müziğe sahip olmuşlardır. Grubun lideri Wino ise şu anda dahi Doom Metal’in en efsane adamlarından biri olarak gösterilir. Hem ilk grubu The Obsessed hem de sonraları Saint Vitus’ta Doom Metal’e katkısı çok büyük olmuştur.

1986 senesinde İsveç’li grup Candlemass “Epicus Doomicus Metallicus” albümünü çıkardı ve bu albüm erken dönem Doom Metal için bir başyapıt sayıldı. Bu albüm Black Sabbath’ın (ve Ozzy’nin) eski tarzına sahip olsa da modern etkilere de sahipti. Candlemass’in en iyi yıllarıysa temiz derin ve çok özel bir vokale sahip olan vokalist Messiah Marcolin’li dönemi oldu. “Doom Metal nedir?” diye merak eden yeni heveslilerin " As It Is As It Was: The Best Of Candlemass” (1994) albümünü dinlemeleri bu bakımdan hayli faydalı olacaktır..

80’lerin sonlarına damgasını vuran bir diğer Doom grubuysa Cathedral’dir. Grubun lideri Lee Dorrian 1989 yılında Napalm Death’den ayrıldığında kimse ondan böylesi bir "u" dönüşü beklemiyordu. (Çünkü Napalm Death bir Grindcore grubudur yani Doom’a belki de en uzak metal türüdür.) Napalm Death’in ultra hızlı müziğine zıt bir biçimde Cathedral’in ilk albümü ultra yavaş oldu. Ama grup seneler geçtikçe Doom Metal’den yavaş yavaş sıyrılıp 70’lerin rock müziğine heves sardı..

ve 90’lar.....

90’ların başlarında Doom Metal bazı değişikliklere uğradı. Death Metal’in meşaleyi ele almasıyla Doom Metal de rahat bir nefes aldı ve adeta tekrar dirildi. Böylece bu yıllarda pek çok Doom-Death yapan grup kuruldu. Ve yazının girişinde de belirtildiği gibi bu gruplar arasında aynı müzik şirketine (Peaceville) ve aynı ülkeye (İngiltere) sahip üç grup döneme damgasını vurdu. Şa anki Doom-Death türünü yarattı.

1990 senesinde ilk atağı Paradise Lost yaptı kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini çıkardı. İlk albümlerinde Death Metal daha ağır bassa da ikinci albümleri “Gothic” (1991) ile neredeyse modern Doom’u tek başlarına yeniden oluşturdular. Aynı sene My Dying Bride ise “Symphonaire Infernus Et Spera Empyrium” isimli ilk resmi albümünü çıkarmıştı. İkinci albümleri “Turn Loose the Swans” (1993) ile de Doom Metal’in en iyileri ve özellikle 90 sonrası Doom Metal’in geliştiriceleri arasına girmeyi başardılar. Albümleriyle tüm dünyaya Doom Metal’i tekrar tanıttılar. Aynı misyona sahip bir diğer grupsa Liverpool’lu Anathema’ydı. (Sonraları gruptan ayrılıp “The Blood Divine”ı kuran) Darren White’ın vokaliyle Anathema sadece Doom değil genel anlamda metal seven tüm 90 sonrası gençliğinin en sevdiği gruplardan biri oldu. Sıkılgan kasvetli ve hüzün dolu müziğiyle döneme damgasını vurdu.

Ayrıca bu yıllarda Doom’un bir diğer önemli temsilci de Earth grubuydu. (Yanlış anlaşılmasın Black Sabbath değil) Sabbath’dan en çok etkilenen gruplardan biri olan Earth Doom’un üzerinde öyle etkili oldu ki yaptıkları müziğe “Drone-Doom” adı verildi. Bu müzik Doom’un daha aşırısıydı.

90’ların ortalarında metal müziğin “deneysel” bir çabaya girişimi Doom Metal’i de etkiledi. The 3rd and the Mortal gibi gruplar Doom’a daha atmosferik bir tarz kattılar ve tüm albümleri boyunca (belki de ilk kez) bir bayan vokal kullandılar. Bu deneysel girişimler şu anda var olan pek çok Doom Metal türünün ortaya çıkmasına sebep oldu; Esoteric Evoken Skepticism gruplarının yavaş ve “duygusuz” müziğinden Theatre of Tragedy ve benzer grupların Gothic-Doom Metal türü melez karışımlarına kadar..

Doom Metal’i vuran bu deneyselcilik sayesinde türler arasındaki sınırlar ortadan kalktı ve doğrusunu söylemek gerekirse Doom-Metal önüne gelen her türle çiftleştirilip orijinalliğini yitirdi. Doom Metal’in dev grupları dahi kendi yarattıkları bu türden uzaklaştı. Ama unutmayalım ki tüm bu yeni tarzların yanında halen 80’lerin klasik Doom Metal’ini yapan pek çok grupta mevcut...

Thrash

Hardcore ve metal birbirine zıt giderken yepyeni bir tür punk’ın şarkı söyleme stili ve müzikal özelliğiyle metal rifflerinin ve kültürünün birleşimiyle ortaya çıktı. Genellikle bir dakikanın altında süren muhalif şarkılar dinleyiciyi riff’lerle sersemletiyordu...Vokaller neredeyse tellal ya da çığırtkanlar gibi yüksek sesli ve şiddetli bağırıyordu. Müzik genelde düşük kalitede olsa da hızlı ve aniden durulup coşan gitar tekniği alışılmışın oldukça dışındaydı. Tüm bunların yanında açılan bu yeni bulvar sayesinde artık siyaset de ebedi olarak metale girmiş bulunuyordu. Bu yeni türün adı thrash metaldi...

Thrash metalin kökeni 1970’lerin sonuna ve 1980’lerin başına bazı metal gruplarının hardcore punk’ın aşırı hızını klasik metal melodilerine eklemesine dayanır. İki grupsa bu yeni formu belirginleştirme şerefine nail olmuştur: Venom ve tabiki Motörhead..

Tüm bunların ötesinde thrash metal kategorize etmesi güç bir şey de kanıtlamıştı. Bazı metal fanları ve müziyenleri oluşan bu yeni türü değişmez sabit bir konsepte oturtmaya çalışsalar da diğerleri bu kısıtlamaya karşı çıkıp böyle bir sınıflandırmayı gereksiz buldular. Çünkü iki farklı metal türü arasında geçişler olması genel bir durumdu. Hatta metal olmayan türlerin bile metal müziğe etkisi oluyordu..

Bazıları 1981 senesini thrash metal için dönüm noktası olarak görse de çoğu insan için hikaye çok daha eskiye dayanıyordu. Black Sabbath’ın “Symptom of the Universe”inde (1975) muhtemelen ilk thrash riff’i bulunuyordu. Hatta “Into the Void” ve “Children of the Grave”den (ikisi de 1971) bile bahsetmek mümkündü. Speed metalin öncü grubu Judas Priest’in 1978 yılındaki “Stained Class” çalışmasında da thrash metal izleri vardı. Grubun bateristi Les Blink’in tempolu ritminin aykırı bir gitar sounduyla birleştiği Tyrant’ın canlı versiyonu da stüdyo kaydına göre thrash metale hayli yakındı.

Motörhead’in Overkill’i (1979) New York’lu bir gruba isim olmuştu ve o grup 1981’de ilk thrash metal şarkısı olarak görülen eseri yapmıştı: “Unleash the Beast Within”. Çok geçmeden San Francisco’lu Leather Charm grubu da “Hit the Lights”ı hazırladı. Ama grup dağıldığı için bu şarkı yapılmadı. Grubun bestecisinin bir sonraki grubu Metallica’ydı böylece Metallica bu şarkıyı hayata geçirdi. Metal Church grubuysa 1980 ve 81’de Metallica’nın ve Overkill’in ilk zamanlarında yaptığı müziğe benzeyen bir iki çalışmayı çoktan kaydetmişti..

İlk thrash demosuysa yine Metal Church grubunun Red Skies (1981) demosu olabilir. Thrash speed ve power metali birleştiren bu enstrümantal demo grubun Ekim 1982’de çıkardığı yeni demosu Four Hymns”in gölgesinde kaldı unutuldu gitti. Yani Metal Church kronolojik olarak ilk thrash demo çıkaran grup oldu. Metallica ise ikinci geldi. (Nisan 1982’de “Power Metal” Temmuz 1982’de “No Life ‘til Leather” demoları) Bir kaç ay sonraysa (Kasım 1982) Avrupa’lı Artillery grubu bir demo doldurdu. “We are the Dead” isimli bu demo daha çok Black Sabbath’ın müziğine odaklıydı. Metallica kadar hızlı olmasa da riff’ler birbirine çok yakındı ve demo sonuç olarak bir thrash demosuydu.

Thrash metal Overkill’in ikinci demoları “Feel the Fire”ı çıkarması ve Slayer’ın (“Chemical Warfare” şarkısını içeren) “Haunting the Chapel” EP’siyle 1984’de hız almaya başladı. Bu çalışmalar thrash metal türüne daha karanlık ve baskın bir ses özelliği kazandırdı. Bir sene sonra Artillery’nin “We are the Death“ albümü de türün hızlanmasına katkıda bulundu. Dave Mustaine’in Megadeth’ini de unutmamak gerek: Megadeth Judas Priest’in speed metaliyle thrash riff’lerini birleştiren müziğiyle (özellikle “Rust in Peace”-1990 ile) çorbadaki tuz miktarında önemli bir paya sahip oldu.



1986 yılı tür için gayet verimli bir yıl oldu. Dark Angel’ın “Darkness Descends” albümü gelmiş geçmiş en sağlam ve hızlı thrash albümlerden biri olarak görüldü. “Reign in Blood” (Slayer) bir klasik olarak kabul edildi. Alman grubu Kreator “Pleasure to Kill” ile türe yeni standartlar getirdiği gibi death metal üzerinde de hayli etkili oldu. Megadeth hayli teknik bir albüm olan “Peace Sells”i çıkardı. Metallica’nın “Master of Puppets” albümü ise thrash müziği çok daha ilerilere taşıdı türün adeta sınırlarını aştı.




80’lerin sonuna yaklaşılırken thrash metal son sürat hızına devam ediyordu. Bu senelerde tür pek çok alt dala ayrılmaya başladı Death ve Possessed gibi pek çok grubu da etkiledi. Possessed ilk death metal gruplarındandı ve thrash metalden etkilenip belki de ilk death-thrash klasiği “Seven Churches” albümünü çıkardı. Bazı gruplar da Megadeth’in ilk dönemlerinde yaptığı gibi speed ve thrash metali birleştirdi. Helstar Heathen ve Testament gibi gruplar da parlayan gitarlarıyla tanındı.



Neredeyse çeyrek asırı geçen tarihiyle thrash metal türünün en köklü türleri arasındadır ve en çok tanınan tüm dünyayı sarsan çoğu efsane metal grubunun da bahşettiği müzik türüdür. Metallica gibi.. Megadeth gibi.. Slayer gibi.. Testament gibi.. Anthrax gibi...


Speed

Speed metal soğuk savaşın ilk günlerinde heavy metalin anti-sosyal ve anarşist hardcore punk ile yakınlaşması sonucu ortaya çıktı. Gruplar genel olarak 1970’erin progresif stilinden etkilenerek ani çıkışlarla bezenmiş patlamaya hazır hardcore müziğini değiştirip metali; hızlı fakat kontrol edilebilir daha çok teknik kullanımını gerektiren bir müzik haline getirdiler. Şarkılar genel olarak savaş kirlilik nükleer silahlar ve egemenlikler üzerine kuruluydu. Bu müzik oldukça kompleks ve yaratıcılık gerektiren bir hal alırken kabaca rock tabanlı müziği temel alarak arkasından gelen death metal thrash ve grindcore’a da öncü oldu..


Speed metal genel olarak thrash metalle karıştırılan fakat daha melodik ve daha az punk öğeler içeren bir heavy metal uzantısıdır.. Türün öncü grubu olarak Judas Priest gösterilir.. 1990’da çıkardıkları “Painkiller” albümü kısa-süratli riffleri uzun gitar soloları ve düelloları ve tabi ki Rob Halford’un inanılmaz vokali ile speed metalin ne olduğunu anlatabilecek en iyi örnektir.



Speed metal insanların aklında ‘heavy metalin hızlısı işte’ şeklinde yer etmiştir ki bu büyük bir genellemedir.. Sonuç olarak diğer gruplar da bu akım içerisinde kendilerine yer aramaya başlamışlardır. Motörhead bu akıma kendini vermiş ve tarzını speed metal olarak belirlemiştir hatta black metal efsanelerinden Venom bile bazen bu tarzdan etkilenmiştir.. Thrash metal de hızlı bir tür olduğu göz önünde bulundurularak speed metalin alt türü gibi tanımlamalara maruz kalmıştır.

Thrash death power speed vb. tür isimleri aslında yeni sayılır. 1980’lerde bu terimler iç içe geçmeye başlamıştır. Venom (black speed metal) kendilerini ‘power metal’ olarak lanse etmişlerdir (bu olayın Bon Jovi kişisinin heavy metal yaptığını söylemesi ve piyasadan olumlu tepki almasıyla gerçekleştiği söylenir) ve Metallica (thrash) aynı terimi kendi kartları üzerinde bile kullanmıştır. Motörhead ise speed metalden fazlasını yapmaktadır..Speed metali heavy metal punk ve rock’n roll öğeleri kullanarak icra etmektedir..

Tarihteki ilk speed metal şarkısı 1970’de Black Sabbath “Paranoid”ine Deep Purple’nin “Speed King”ine karşın yine Deep Purple’nin 1972 de çıkardığı “Highway Star”ı olarak kabul edilir. Her ne kadar “Highway Star” metal camiasına speed olarak tanıtılsa da şarkı gitar ve klavye soloları riffleri ile 70’lerin progresif rock’ından hatta klasik müzikten bile esinlenildiği belli oluyordu...



Daha sonra Helloween’in “Walls of Jericho” (1985) Motörhead’in live albümü “No Sleep 'til Hammersmith”(1981) Judas Priest’in live albümü “Priest in the East”(1979) gibi speed-metal performansları en sonunda ilk thrash metal kaydı olan “Tyrant”ı doğurdu..



Speed metal günümüzde hala varlığını sürdürebilen türlerden olsa bile artık yeterli yaratıcılığı barındırmamakta.. “Painkiller” ın 1990’da ortaya koyduğu standarta erişebilen hatta yaklaşabilen grup henüz ortaya çıkmadı. Alman "Gamma Ray" ile "Primal Fear" son dönemde türün en önemli grupları konumundalar.. Tabi Judas Priest ve Motörhead enselerinde dolaşırken ne kadar iyi olabilirler? belirsiz...

Power

Power Metal müziği Almanya ve İskandinavya öncülüğünde doğmuş ve yoluna devam etmiştir. Bilinen en eski power metal şarkısı Rainbow'un 1976 yılında çıkardığı "Stargazer" şarkısıdır...

Power metal tam manasi ile 1980'li yılların başında Alman grubu Helloween ile başladı. Iron Maiden ve Judas Priest'ten etkilenen grup özellikle "Keeper Of The Seven Keys" albümü ile zirveye ulaştı. Power Metal aslında 1970'li yılların Rock gruplarından kalma bir mirastır. Değişen müzikalite içinde 70'li yılların Rock gruplarının müziklerine biraz daha tempo ve melodi eklenmiştir.70'li yılların gruplarının kullandıkları kişisel yaşam hikayeleri tarihsel olaylar sosyal yorumlar ve yaşamın gerçeklerini konu alan şarkı sözlerine ek olarak yeni gelişen power grupları şarkı sözlerinde kozmolojik veta metafiziksel konular eklenmiş . Ayrıca bilim kurgu mitoloji ve fantezide şarkı sözlerinde yer almıştır. Özellikle Tolkien ekolünden gelen gruplar ön plana çıkmışlardır. (Blind Guardian Iced Earth ve son zamanlarda Elvenking)

Power metalde vokaller genellikle normaldir. Yani bir death metal vokali gibi değildir. Bununla beraber iyi bir power metal vokalisti olmak için gerçekten güçlü bir sese ihtiyaç vardır. Vokal oyunları yapabilecek sözlerdeki duyguyu vokali ile verebilecek iniş ve çıkışları yapabilecek ses eğitimli kişiler tercih edilir. Genelde konservatvuar eğitimi almış kişiler ön plandadır.Power metal grupları klasik metal grupları düzenindedir iki gitar bir bas gitar bateri ve vokalden oluşur. Bazı gruplar klavye de kullanmıştır. İtalyan Rhapsody gibi gruplar ise senfonik enstrümanlar (keman yan flüt pan flüt viola vb..) kullanarak müziklerini zenginleştirmiştir.


Power Metal Heavy metalden müzik ritmi (buradaki anlatım 4/4 ve 3/4 lük müzik altyapıdır metronom kullanılarak yapılan üzerinde ciddi çalışma ve emek harcanan müzik altyapısı) ve tempoyu almıştır.Şarkılarda inişler ve çıkışlara çokça rastlanır. Bir power şarkısını dinlerken sözlerini anlamasanızda vokalistin ses tonundan şarkıdaki mutluluğu yada üzüntüyü melankoliyi hemen yakalayabilirsiniz.Vokal genelde gruptaki diğer elemanların arka alan vokalleri ile beslenir bir koro havası yaratılır. Gitar riffleri daha komplike üzerinde çalışılmış yüksek gitar tekniğine dayanan rifflerdir.Zaman zaman akustik gitar kullanılarak daha melodik bir hava yaratılır.Bas gitar ve bateri genelde ritm enstrümanları olarak kalır ve ön plana çıkmazlar.

Thrash metalin içindeki o sertliğe karşın power metaldaki melodi; dinleyicileri iki ayrı kitleye bölmüştür. Fakat Iron Maiden ve Judas Priest'in öncülüğünü yaptığı power metalde daha sonra Amerikan kaynaklı gruplar devreye girmiştir. Attacker Jag Panzer Iced Earth Liege Lord Savatage ve Queensryche. Buna karşı olarak Avrupa'dan Helloween Gamma Ray Blind Guardian Running Wild ve Grave Digger ön plana çıkmışlardır. Burada özellikle iki gruba özel paragraf açmak gerekir Blind Guardian ve Iced Earth. Tartışmasız power metal müziğin en iyi ve en ünlü gruplarıdır.


Blind Guardian :1988 yılında müziğe başlayan Almanya'lı bir gruptur ve çok ciddi bir Tolkien hayranıdır. Hatta "Yüzüklerin Efendisi" serisi çekildiği zaman çok tartışılmıştı filmin müziklerinin Blind Guardian tarafından yapılması yönünde...Grubun vokalisti Hansi "Hiçbir ücret almadan filmin müziklerini yapmak isteriz" demişlerdi ama Peter Jackson (Yönetmen) olaya biraz ticari baktığı için Enya gibi şarkıcıları seçti. Hayranlar açısından bu büyük bir hata idi ve büyük hayalkırıklığı yarattı. Grup 1998 de çıkardığı Nightfall in Middle-Earth albümünde tamamı ile Yüzüklerin Efendisini konu almış ve bütün şarkılar bu seri üzerine yazılmıştı.FRP ve Tolkien hayranları; müzik zevkiniz ne olursa olsun eğer bu albümü dinlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. Acil olarak albümü alın ve sözleri ile beraber albümü hazmedin.(Her ne kadar FRP ve Power Metal iç içe geçmiş iki kültür gibiysede birbirinden haberi olmayan fanlar hala mevcut.)

Iced Earth : 1991 yılında Iced Earth albümü ile müzik piyasasına dalan grup gerek müzik teknikleri gerekse şarkı kaliteleri ile hemen diğer gruplardan sıyrılmış ve kendilerini göstermiştir . Efsanevi Melancholy şarkısını dinlememiş metal dinleyicisi hemen hemen yoktur denilebilir. Son çıkardıkları 2004 Glorious Burden albümünde Amerikan İç savaş tarihine değinen grup Power Metal tarihinin en iyi iki grubundan birisi olmayı haketmiştir.


Son senelerde değişik ülkelerden gruplar piyasaya çıkmış ve gerçekten son derece kaliteli albümler yapmıştır.Bunların en önemlileri Finlandiya'dan Sonata Arctica Brezilya'dan Angra italya'dan Rhapsody ve Elvenking gruplarıdır.


Gothic (Goth)

Goth Metal (Gothic Metal de denir) doom metal heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar. Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal.

Aslında Gothic metal; Celtic Frost bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre of Tragedy gibi bayan vokal melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un “Gothic” albümündeki aynı isimli "Gothic" gösterilir. Albüm The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost’un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur.

Theatre of Tragedy Tristania ve Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek goth metali bambaşka boyutlara taşıdılar. Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları kilise orgları yan flütler viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav Goth Metal” olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti.


1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering Within Temptation Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler.
Genel olarak Gothic metal’in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı cennet-cehennem romantizm korku depresyon matem boşluk ve ölüm.

Dünyayı baz alacak olursak Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa’da özellikle de Norveç’te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır.

N.W.O.B.H.M
(New Wave Of British Heavy Metal)

Heavy Metal'in içinde yeni bir on senelik devir açılmıştı "New Wave Of British Heavy Metal" yada kısaca NWOBHM olarak adlandırılan bu müzik türü Heavy Metal için yeni bir soluk getirmişti.70'li yılların sonu ile 80'li yılların başlarında ortaya çıkan bu müzik akımı sayesinde pek çok genç müzisyen hırs kazanmışlar ve müzik piyasasına girmişlerdir. Neyse onlardan ileride bahsedeceğiz. N.W.O.B.H.M (Yeni Dalga İngiliz Heavy Metali) müziğinin göze batan grupları Iron Maiden Saxon ve Diamond Head olarak dikkat çekmti. Bu gruplar hala aktif müzik hayatının içindedir ve 20 senelerini çoktan aşıp onlarca albüm yapmışlardır.


Aslında İngiliz kökenli bir çıkış olan bu müziğin önderlerinden AC/DC İskoçya doğumlu ama ufak yaşlarında Avusturalya'ya göç etmiş iki kardeş Angus ve Malcolm Young tarafından kurulmuştur. Sonra efsanevi vokalistleri Bon Scott ile tanışıp tam manası ile harekete geçmişlerdir.1974-1980 yılları arasında 9 albüm çıkaran AC/DC özellikle 1974 T.N.T 1976 High Voltage 1979 Highway To Hell albümleri ile tarihe geçmişler 1980 yılında vokalistleri Bon Scott'un trajik ölümünden sonra Brian Johnson ile yoluna devam eden grup günümüze kadar 22 albüm çıkarmıştır..



Iron Maiden için burada çok şey anlatmamız manasız olur Linkleri Yalnızca Üyelerimiz Görebilmektedir altından bulup grubun tarihsel gelişimini okuyabilirsiniz.. . Yanlız şunu söylemek gerek N.W.O.B.H.M'in kabul edilmesini ve bilinmesini sağlayan temel grup Iron Maiden'dir. Steve Harris karizması ve üstün müzik yeteneğini konuşturup grubu her zaman ayakta ve bir numara tutmasını bilmiştir. Hemen her albümünde ayrı bir konuyu işleyen Iron Maiden'in bir albümünde eski mısır dönemine giderken bir başkasında uzaya bir başkasında satanik içeriği görebiliyorsunuz.

Motörhead grubu da karizmatik vokalisti Lemmy önderliğinde büyük kitleleri peşinden sürüklemiş 1975 de başlayan müzik süreçlerini günümüze kadar sürdürmüşlerdir.22 albüm 4 konser Videosu ve DVDsi çıkartması grubun ne kadar üretken ve önemli olduğunun en önemli ıspatlarından birisidir.Grubun Overnight Sensation adlı fan klubü bir Motorhead Tribute albümü çıkarma fikrini ortaya attı ve dünyanın değişik ülkelerinden gruplar Motörhead grubunu bir Tribute albüm ile onurlandırdılar.
 
  • Beğen
Tepkiler: xxLaihoxx
Revengeful

Revengeful

Emekli Yönetici
    Konu Sahibi

Bu çok bilinen 3 önder grup haricinde N.W.O.B.H.M müziğinin diğer bilinen önemli grupları arasında Diamond Head Raven ve Saxon gruplarını sayabiliriz. Burada önemli sayılacak grupların başında Diamond Head gelmektedir. Heavy Metal dünyasının en ünlü gruplarından Metallica Diamond Head grubundan esinlenmiş ve onları örnek almıştır. Metallica'nın bateristi Lars Ulrich Metallica kurulmadan önce bir süre Diamond Head grubunda bateri çalmıştır. Belirtmek gerekir ki Metallica'nın ünlü şarkılarından "Am I Evil" aslında Metallica tarafından bestelenmiş bir şarkı değildir. Şarkı Diamond Head grubuna aittir Lars Ulrich Diamond Head ile olan iyi ilişkilerini kullanarak bu şarkıyı 1984 yılında çıkardıkları "Creeping Death" albümünde çalmışlardır.Görüldüğü gibi N.W.O.B.H.M müziğinin önderlerinden birisi Heavy Metal tarihin en ünlü gruplarından Metallica'yı nasıl etkilemiş ve müziğe atılmalarına sebep olmuştur. Iron Maiden grubundan etkilenen grupları saymakla bitiremeyiz. Anlaşıldığı gibi bu müzik akımı dünya üzerinde onlarca gruba ilham vermiş ve onları yüreklendirmiştir..

Bu akım içinde bir gruba ayrı parantez açmak gerekir. Venom.... Cronos Mantas ve Abaddon 1979 yılında bir araya gelip Venom grubunu kurdular. Abaddon'un sözlerini yazdığı ilk şarkı grubun türünün ilk ışıklarını veriyordu "Live Like An Angel Die Like A Devil = Melek gibi yaşa Şeytan gibi öl" . Black Sabbath ile beraber Şeytan objesini şarkı sözlerinde kullanan grup ünlü "Welcome To Hell" albümü ile herkesi şaşırtmış bir anlamda Black Metal müziğinin resmi doğuşunu müjdelemiştir. Venom'un bir başka özelliğide grup üyelerinin gerçek isimlerinin yerine takma isim kullanmalarıdır "Cronos" yunan mitolojisinde baş tanrı Zeus'un babası "Mantas" = 1600'lü yıllarda İngiltere'ye göçen bir kızılderili kabilesinin reisinin adı "Abaddon" ibranice olup cehennemde yaşayan bir zebaninin ismidir. Venom'un çıkışı günümüz Black Metal gruplarının hemen hepsine ilham vermiş ve grupların isimlerinden grup elemanlarının takma isimlerine kadar mitolojik mistik ve satanik öğelerden seçilmiştir..


Son söz olarak önemsiz gibi görülen N.W.O.B.H.M aslında bugün var olan bütün heavy metal müzik dallarının hemen hepsini etkilemiştir (gerek müzikalite açısından gerek sahne şovları gerekse ideoloji açısından....)

Hardcore

Hardcore kısa gürültülü ve çok hızlı gitar değişiklikleri kullanıp öfkeli müzikler yapan gruplar tarafından şekillendirilen punk rock türünün daha yoğun ve kuvvetli bir versiyonu olarak doğdu. Müzik kadar şarkı sözleri de üslup olarak hayli öfkeli ve çoğu zaman siyasiydi..

Hardcore müzik akımı Kuzey Amerika’da öncelikle Los Angeles Washington New York City Vancouver Boston gibi büyük şehirlerde gençliğin öfkesini dile getirmek için bir araç olarak başladı. Hatta “A Tribal History” isimli yazısında yorumcu Steven Blush’a göre “hardcore punk rock’ın 'varoş gençlik' için olanıydı.” Çoğu hardcore grubunun şarkı sözleri sosyal hiyerarşiye ve sınıf farklılıklarına oluşan öfkeden doğan bir anarşizm düşüncesini temel alıyordu..

“Hardcore” isminin temeli aslen punk rock’ın zamanla yumuşaması esnemesi ve uyuşturucuyla alkolden sıyrılmasına dayanıyordu. Buna tepki olarak 1981 senesinde Vancouver’lı D.O.A. grubu “Hardcore 81” isimli bir albüm çıkardı. Ve hardcore ismi ilk kez kullanılmış oldu.

Amerikan Hardcore’u...

1976-78 arası İngiliz punk dalgası gibi Amerikan hardcore’u da türünün gelişmesi için sıkı ve sağlam bir hareket içindeydi. Müzik The Ramones Wire ve The Dickies gibi gruplardan öğeler de içeriyordu. Amerikan hardcore’un doğuşu için önemli sayılabilecek gruplar ise The Germs Middle Class Fear D.O.A. ve özellikle Washington’lu grup Bad Brains idi.


Los Angeles’in KROQ radyo istasyonunda “Rodney on the ROQ” isimli bir radyo şovu hardcore için büyük önem taşıdı. Hardcore müzik türünün özellikle California’da popüler olmasına yardım etti. Hardcore müziği tanıtan Flipside Maximum RocknRoll ve benzeri dergiler de tüm ülkeyi dolaştı. Böylece hardcore müzik Amerika’da şiddet ve öfkeyi temsil eden müzik türü olarak bilinmeye başladı. Bu durum özellikle “The Decline of Western Civilization” isimli bir filmden sonra oluştu. Çünkü filmin şiddet sahnelerinde hardcore müzik kullanılıyordu. Hardcore müzik ayrıca kaykay ve benzeri adrenalin dolu şehir sporlarıyla da bağdaşmış oldu.


1980 ve 1984 arası yani hardcore’un ilk dönemi olarak tabir edilen periyodda etkili olan gruplarsa şunlardı: Washington’lu Minor Threat Los Angeles’lı Black Flag Vancaouver’lı D.O.A. Toronto’lu Zeroption Boston’lu S.S.Decontrol ve tabiki halen aktif olan San Francisco’lu ünlü grup Dead Kennedys.

Black Flag grubunun 1981’de çıkan albümü “Damaged” hardcore müziğin agresifliğini müzikal anlamda içeriyordu. Çok geçmeden yarı militan bir grup olarak müzik hayatına başlayan S.S.Decontrol agresif ve asi Amerikan gençliğinin lideri oldu hardcore’un dahi sınırlarını aştı. Bu tip kült grupların etkisi halen sürmekte..

Amerikan Hardcore’unun Etkisi

Hardcore özellikle Amerika’da rock müzik üzerinde etki sahibi oldu. Heavy metal grubu Metallica metal ile hardcore’u ilk birleştiren gruplardan biriydi. Metalin tekniği ve gitarını hardcore’un hızıyla ve agresifliğiyle birleştiriyorlardı. Bu tip müzikler sonraları thrash metal ya da alternatif speed metal adıyla anılmaya başlandı. Metallica’nın yanında Megadeth ve Slayer da benzer tarzlarda müzikler yaptılar..

1985’te New York’lu grup S.O.D (Stormtroopers of Death) “Speak English or Die” albümünü çıkardı. Albüm heavy gitar soundu hızlı baterisi ve gitar riff’leriyle thrash metale yakın olmasına rağmen aslen thrash’ten ayrılıyordu. Çünkü albümde gitar solosu hiç yoktu ve bol bol “mosh” olarak tabir edilen bozuk gitar cızırtıları vardı. Suicidal Tendencies (ilk yılları) ve DRI gibi gruplar da buna benzer müziklere sahipti.

Grunge da hardcore’dan etkilenen müzik türleri arasındaydı. Eski grunge Black Sabbath ve Black Flag’den etkilense de Mudhoney ve Nirvana gibi gruplar bu sound’u punk içinde ele alıyordu. İşin aslı bir keresinde Nirvana’nın lideri Kurt Cobain müziklerini tarif ederken “Black Flag ve Black Sabbath’dan etkilendiklerini” açık açık söylemişti. Bu durum Amerikan hardcore’un 90’larda tekrar yenilendiğini gösteriyordu.




Kuzey Amerika dışında hardcore müziğin etkisinin o kadar yaygın olduğunu söylemek zor. İngiltere’de The Exploided ve The Anti-Nowhere League bu tip müzikler yapıyordu aynı zamanda diğer hardcore grupları gibi sosyal konulara da değiniyordu. Bu gruplar aslında Sham 69’dan etkilenmişti ve müzikal anlamda Amerika kadar agresif değillerdi...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt