doctorrr
Üye
Meme kanserinde bilinç artmalı
Erken dönemde tespit edildiğinde, bazı kanser türlerinde başarılı tedavi ile tam şifa sağlamak mümkün. Meme kanseri de bunlardan biri.
Kadınlarda sık görülen meme kanserinde tümörler solid ve hematojen olarak ayrılıyor. Solid tümörler; katı, sert ve ele gelebilen tümörler olarak nitelendiriliyor. Hematojen olanlar ise akışkan tümörler olarak adlandırılıyor. Bunlar dokunun, vücudun her tarafında olabiliyor ve belli bir yumru yapması gerekmiyor. Tümörlerin % 90’ı solid şekilde gelişiyor.
“Meme tümörleri erken yakalanmışsa ve başka yere sıçramamışsa, tümörün temizce çıkarılması mümkün olur. Bu durumda tam bir sağlık hali yakalanır ki biz buna kür diyoruz” diyen Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yaylacı, erken tespit edilememiş ve yayılmaya başlamış tümörlerde doğal olarak kür şansının ortadan kalktığını söylüyor.
ERKEN TEŞHİS İÇİN NE YAPILMALI?
Erken teşhiste meme taramaları çok önemli. Ancak Yaylacı’ya göre bu taramalar hastaya faydalı olabilecek bir dönemde yapılmalı: “Meme kanserini teşhis için mamografi, ultrason, kendi kendine muayene ve doktor muayenesi yöntemleri kullanılır. Belli periyotlarla yapılacak olan bu kontrol yöntemleri ile meme kanserinin teşhis ve tedavisi yapılarak yüksek oranda fayda sağlanacağı aşikârdır. Biz 40 yaşından itibaren taramaların başlamasını öneriyoruz. Çünkü hastalığın sık görüldüğü yaş grubu 40 yaş üstüdür. Meme kanseri kişinin ailesinde sık görülen bir hastalık ise daha erken yaşta kontrollere başlamak en doğrusu ve sağlıklı yaklaşım olacaktır.”
MAMOGRAFİNİN HER YIL ÇEKTİRİLMESİ DOĞRU MU?
Prof. Yaylacı’ya göre, mamografide zararlı ışın oranı yok denecek kadar az: “Hatta diyebilirim ki akciğer filminden bile daha azdır. Dolayısıyla tomografiye kıyasla çok asgari düzeyde bir radyasyon vardır ve mamografinin zararlı olduğu yönündeki görüşler de yanlıştır. Şu noktadan da bakarsak, erken tanı açısından sağlayacağı fayda %100, maruz kalınan radyasyon nedeniyle uğranılacak zarar %1’dir.“
Kadınlarda sık görülen meme kanserinde tümörler solid ve hematojen olarak ayrılıyor. Solid tümörler; katı, sert ve ele gelebilen tümörler olarak nitelendiriliyor. Hematojen olanlar ise akışkan tümörler olarak adlandırılıyor. Bunlar dokunun, vücudun her tarafında olabiliyor ve belli bir yumru yapması gerekmiyor. Tümörlerin % 90’ı solid şekilde gelişiyor.
“Meme tümörleri erken yakalanmışsa ve başka yere sıçramamışsa, tümörün temizce çıkarılması mümkün olur. Bu durumda tam bir sağlık hali yakalanır ki biz buna kür diyoruz” diyen Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yaylacı, erken tespit edilememiş ve yayılmaya başlamış tümörlerde doğal olarak kür şansının ortadan kalktığını söylüyor.
ERKEN TEŞHİS İÇİN NE YAPILMALI?
Erken teşhiste meme taramaları çok önemli. Ancak Yaylacı’ya göre bu taramalar hastaya faydalı olabilecek bir dönemde yapılmalı: “Meme kanserini teşhis için mamografi, ultrason, kendi kendine muayene ve doktor muayenesi yöntemleri kullanılır. Belli periyotlarla yapılacak olan bu kontrol yöntemleri ile meme kanserinin teşhis ve tedavisi yapılarak yüksek oranda fayda sağlanacağı aşikârdır. Biz 40 yaşından itibaren taramaların başlamasını öneriyoruz. Çünkü hastalığın sık görüldüğü yaş grubu 40 yaş üstüdür. Meme kanseri kişinin ailesinde sık görülen bir hastalık ise daha erken yaşta kontrollere başlamak en doğrusu ve sağlıklı yaklaşım olacaktır.”
MAMOGRAFİNİN HER YIL ÇEKTİRİLMESİ DOĞRU MU?
Prof. Yaylacı’ya göre, mamografide zararlı ışın oranı yok denecek kadar az: “Hatta diyebilirim ki akciğer filminden bile daha azdır. Dolayısıyla tomografiye kıyasla çok asgari düzeyde bir radyasyon vardır ve mamografinin zararlı olduğu yönündeki görüşler de yanlıştır. Şu noktadan da bakarsak, erken tanı açısından sağlayacağı fayda %100, maruz kalınan radyasyon nedeniyle uğranılacak zarar %1’dir.“
