Marka bağımlılığı

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Haydar

Haydar

Emekli Yönetici
    Konu Sahibi
Marka bağımlılığı
Uzmanlar, bireylerin kendilerini seçtiği
markalarla ifade etmek yerine samimi ve
özgür düşünceleriyle ortaya koymaları
gerektiğini belirtiyor. Çok kısa bir dönemde geleneksel bir
toplumdan, çağdaş bir topluma dönüşme
sürecini yaşayan ülkemizde, bu hızlı
değişimin bireyler ve aileler üzerinde çeşitli
baskılar yarattığını ve bazı uyum zorluklarına
neden olur. Geleneksel hayat tarzında bireyin çoğunlukla başkalarının beklentilerini
karşılarken ve yardımlaşma önemli iken;
çağdaş toplumlarda bireysel varoluş ve kimlik
kavramları ön plana çıkar. Bu geçiş sürecinin
bireyi gelenek toplumunun getirdiği bazı
değerlerden ve psikolojik savunma mekanizmalarından da yoksun bırakır. Marka bağımlılığı nedir? Markaya yönelme yanlış bir durum değildir.
Eğer kişi markaya önem vermekle beraber,
markalı olsun olmasın hoşuna gittiği her şeyi
alıp kullanabiliyorsa mesele yok. Eğer
takıntılı olduğu markaları, hayat tarzı haline
getiriyorsa ve bunu bir yaşam biçimi olarak varlık sebebi sayıyorsa işte bur da bir patoloji
var demektir. Marka bağımlılığının, tüketicinin her satın
almada, sadece tercih ettiği markayı alma
eğilimi olarak tanımlanabilir. Bireyler takıntılı
şekilde marka kullanma davranışlarını tek bir
markaya yönelik olarak değil; başkalarının
beğenisini, kabulünü, onayını kazanacaklarını düşündükleri, farklı
markalardan ürünleri tercih ederek de
gösterebilmektedir. Burada önemli olan o
malın fiyatı, kalitesi ve kullanım
avantajlarından çok, o markanın imajı,
yaratacağı etki, marka ile bütünleşerek kendini daha değerli ve önemli hissetme
olgularıdır. Marka kullanımı bireyin kendisini
yetersiz, değersiz hissetmesini
önlemenin bir yolu gibi algılanıyor Alışveriş tutumlarını sorgulamayan,
markanın imajını pek çok şeyin üstünde
tutan, estetik kaygıların diğer pek çok şeyin
önüne geçtiği bir yaşam şekli ortaya çıkıyor.
Çevre tutumları, medya organlarının
propagandaları, toplumsal beklentiler ve baskılar, arkadaş gruplarının marka
kullanımını teşvik etmesi sonucunda,
bireyler bu çılgın tüketim zincirinin bir
halkası haline geliyor. Böylece günümüz
insanı bir anlamda marka ve o markaların
sağladığını düşündüğü imajlara bağımlı hale geliyor. Marka kullanamadığında kendini
değersiz, önemsiz birisi gibi algılayabiliyor. Markaya sahip olmak için daha fazla
para harcarız Yaşadığımız dönemde sosyal, kültürel ve
teknolojik çevre, ciddi değişimler göstermiş
ve buna paralel olarak ailenin yaşadığı
ekonomik ve kültürel sorunlar da artmıştır.
Herhangi bir ergen günde ortalama 7 saat
kitle iletişim araçlarına maruz kalmaktadır. Bu da demek oluyor ki bireyler ciddi şekilde
tüketim ekonomisinin, global dünyanın
dayattıklarının, çok büyük bir tüketim ağının
hedefi halindeler. Gençler arasında oluşan
irili ufaklı sosyal gruplar, bu gruplara girmek
isteyen ergenler, karşı cins tarafından beğenilmek, hemcinsleri tarafından saygı
görmek isteyen bireyler, bu tüketim
ekonomisi için ciddi bir pazar
durumundadırlar. Her şeyin kredi kartları ile kolaylıkla satın
alınabileceği bir ortamda, çok yönlü reklam
stratejileri ile tüketimin sınırsızca
yapılabileceğinin mesajları verilmektedir.
Bütün bu bombardıman altındaki birey,
kendine bir çıkış yolu aramakta ve eğer tutunabileceği güçlü bağları, sosyal
destekleri, doyum bulabildiği ilişkisel
yaşantıları yoksa içindeki boşluk ve
anlamsızlık duygusunu tüketerek gidermeye
çalışmaktadır. “kazandıkça harca” telkinleri
ile birlikte en önemli amaç daha çok kazanmak ve daha çok harcamak olmuştur.
Düşünmek, üretmek, sorgulamak gibi
kavramlar günlük hayatımızdan hızla
uzaklaşırken, yerine hangi markaların daha
iyi olduğu, en iyi mekânların neresi olduğu,
nelerin “in” nelerin “out” olduğu konuşmaları almıştır. Marka bağımlılığımız var Dünyanın pek çok yerinde, farklı ve daha
özel olmak isteyenler, marka eğilimine
girmektedir. Tabi ki bu arada bazı markaların
kalitesini kabul etmemiz gerekmektedir. Bazı
markalara ait ürünler, daha kaliteli daha
sağlam olmaktadır. Ancak sırf marka değeri yüzünden biz bunlara gerçek değerinden çok
daha fazlasını ödemekteyiz. Örneğin, bir
konfeksiyon atölyesinin ürettiği bir ürün,
normal bir satıcı da başka bir fiyat, bir marka
altında kat be kat daha yüksek bir fiyata
satılabiliyor. Marka
bağımlılığı
bizi maddi açıdan zora sokuyor Hiç şüphesiz, marka tutkusu, daha pahalı bir
alışveriş felsefesi oluşturmaktadır. Üstelik
tüm sektörlerde marka takıntısı içinde
olmak, kişinin tüm bütçesini alt üst edebilir
ve bir kenara biraz para koyup birikim
yapmasına engel olabilir. Bu ise bireyin geleceği açısından çok olumsuz sonuçlar
doğurabilir. Çocuklarımızı marka bağımlılığı
konusunda eğitmeliyiz İnsan yaşamında, doğumdan önce başlayan
ve hayatın sonuna kadar etkisini sürdüren
bir kurum olarak aile, fizyolojik olduğu kadar
ekonomik, kültürel ve toplumsal yönleriyle
de kişinin ruhsal gelişimini, davranışlarını
biçimlendirip yönlendirir. Aile, çocuğun ruhsal gelişiminde en önemli ortam ve
toplumsal kurumdur. Çocuğun kendini
tanıması, kişiliğini kazanması ve topluma
uyum sağlamasında anne-baba tutumlarının
yeri çok önemlidir. Demokratik, hoşgörülü ve kabul edici tavrın
benimsendiği evlerde, çocuklar aktif,
bağımsız kararlar alabilen, yaratıcı, toplumsal
bireyler olarak yetişirler. Yaşıtları arasında
yüksek düzeyde kabul görürler. Bu tarzda
yetiştirilen çocuklar, kolay egemenlik kurulamayan, başarılı, yapıcı, özel merakları
olan bireyler olur. Aile daha çocukluk çağından başlayarak
karşısındaki bireye değer, önem ve saygı
göstermeli; çocuğun öz saygısının, benlik
değerinin, kendine olan güveninin sağlıklı bir
şekilde oluşması için çabalamalıdır. Bu
şekilde yetişen bir çocuk kendini değerli hissetmek için, mutlu ve doyumlu biri
olabilmek için, maddi kaynaklara, pahalı
markalara ihtiyaç duymayacaktır. Çocuk ya da ergen, ailesi ile olan çatışmalı
ilişkisinin sonucunda bazen onlara olan
öfkesi nedeni ile ailenin ekonomik koşullarını
zorlayacak markalı ve pahalı eşyalar
beklentisi içine girebilmektedir. Ailesinden
göremediği ilgi, özen ve sevgi yerine, bu ihtiyacını, pahalı ürünlerle gidermeye
çalışmaktadır. Marka bağımlılığımızı nasıl geçirebiliriz? Her şeyden önce toplumumuzun en ciddi
sorunlarından birisi olan “iletişim eksikliği”
konusunda herkese önemli roller
düşmektedir. Çocuğun karar verme
becerisini geliştirmek, sorgulayan bir birey
olabilmesini sağlamak için aile “neyin, neden yapıldığını” çocukla konuşmalıdır. Bu şekilde
büyüyen çocuklar ve gençler, dış dünyadan
empoze edilmeye çalışılan, marka
değerlerine karşı, daha bilinçli ve duyarlı
olacaktır. Anne babalar da çocuklarını yetiştirirken her
şeyin en iyisi olsun mantığı ile hareket
ederek çocuklarına her şeyin en iyisini, en
pahalısını alma eğiliminde olabiliyorlar. Bu
anlayışla yetiştirilmiş bir çocuk, daha
sonrasında benzeri bir davranış biçimini sürdürme eğiliminde oluyor. Bu nedenle
alınan ürün ya da eşyanın marka değerini
değil, kalitesini ya da ona ne kadar yakıştığı
konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. Yine de
ağır marka bağımlılığı vakalarında, davranışçı
bilişsel terapiler de uygulanabilmektedir. Sonuç olarak, markalar ürünlerin gerçekçi
özelliklerini sunmak yerine; sanki bireye
yepyeni bir yaşam biçimi, yeni bir hayat
standardı sunuyormuş gibi tanıtmaktadır
ürünlerini. İnsanlar markaları, kimliklerini
ifade ettikleri birer araç olarak görmeye başlamıştır. Dr. Mehmet Yavuz
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt