Reşwan
Emekli Yönetici
kalp sağlığı...Kanser Türleri ve Korunma Yöntemleri
Kanser Türleri ve Korunma Yöntemleri
AKCİĞER KANSERİ
* Akciğer kanseri erkek ve kadınlarda ikinci en sık rastlanılan kanser türü.
* ABD’de her yıl yaklaşık 100.000 erkek ve 60.000 kadın akciğer kanserinden ölüyor.
* Akciğer kanseri ölüme en fazla yol açan kanser türü.
* Akciğer kanseri aynı zamanda önlenmesi de en kolay kanser.
Kimler Risk Altında?
* Sigara içenler (Akciğer kanseri % 90 oranında sigaraya bağlı), boya, v.b. yapımında kullanılan kimyasal maddelere (arsenik, vinil klorid v.b.) maruz kalanlar, asbest, radon gibi maddelere maruz kalanlar, radyasyona ve hava kirliliğine maruz kalanlar… akciğer kanseri açısından yüksek risk altındalar.
Ne Yapmalı?
* Hastaların % 90’ında akciğer kanserine sigara sebep oluyor. Bu nedenle sigara içiyorsanız bırakın. Sigara içilen kapalı ortamlardan kaçının. Hiç sigara içmediği halde akciğer kanseri olmuş hastaların üçte birinin pasif içici olduğu; yani fazla sigara içilen ortamlarda yaşadıkları biliniyor. İşiniz gereği kimyasal maddeler ile çalışmanız gerekiyorsa, düzenli olarak işyeri hekiminizin önerdiği aralıklarla muayenenizi olup, akciğer filminizi çektirmeyi ihmal etmeyin…
BAĞIRSAK KANSERİ
* Kansere bağlı ölümlerin ikinci en sık sebebi kalın bağırsak kanserleri olup son yıllarda gelişen tanı ve tedavi yöntemleri sonucu bu hastalık erken yakalandığında başarıyla tedavi edilebiliyor.
Kimler Risk Altında?
* Ailesinde bağırsak kanseri hikayesi olanlar,
* Kalın barsaklarında polip tespit edilmiş hastalar,
* Sigara içenler,
* İltihabi bağırsak hastalıkları olanlar,
* Asbeste maruz kalanlar,
* Batı usulü (yağdan zengin, lif’den fakir, koruyucu maddeler içeren besinler ile) beslenenler,
* Bağırsak kanseri açısından yüksek risk taşırlar.
Ne Yapmalı?
* Sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat edin. Az yağlı, bol lifli (sebze, meyve, kepekli unla yapılmış yiyecekler) besinleri tercih edin.
* Ailenizde bağırsak kanseri hikayesi varsa, dışkınızda kan gördüyseniz, dışkılama alışkanlığınızda değişiklik olduysa (uzun süreli ishaller veya kabızlık v.s.) yaşınız ne olursa olsun hekime başvurarak gerekli muayene ve testlerin yapılmasını sağlayın. Bağırsak kanserlerinin çoğu poliplerin sonradan kanserleşmesi ile oluşur. Poliplerin erken farkedilip çıkartılmasıyla kanser gelişmesi tamamen önlenebilir.
* 50 yaş ve üzerindeki sağlıklı bireylerin yılda bir kez dışkıda gizli kan baktırması ve her beş yılda bir parmakla makattan muayene ve kolonoskopi yaptırması önerilir.
* Yüksek risk grubundaki kişilerde (ailevi bağırsak kanserleri, iltihabi bağırsak hastalığı bulunanlar v.s.) yılda bir kez kolonoskopi ve muayene önerilir.
CİLT KANSERİ
* Cilt kanseri, bilinen tüm diğer kanserlerden daha sık rastlanılır. Ancak genellikle yayılmaz ve kolay tedavi edilebilir.
* Sadece melanoma denilen ve benlerden türeyen bir çeşit cilt kanseri oldukça tehlikeli ve ölümcüldür.
Kimler Risk Altında?
* Açık tenli kişiler,
* Uzun süreyle güneşe maruz kalanlar,
* Ailesinde cilt kanseri olanlar,
* Radyum, arsenik gibi bazı maddelere uzun süreli maruz kalanlar daha fazla risk taşırlar.
Ne Yapmalı?
* Uzun süre direkt güneş altında kalmayın,
* Özellikle 11:00-16:00 saatleri arasında güneşlenmeyin veya güneş altında korunmasız çalışmayın,
* Koruma faktörü yüksek (en az 15) güneş kremleri kullanın ve bu kremleri vücudunuzun güneş gören yerlerine sürdükten 30 dakika sonra güneşlenmeye çıkın.
* Ayda bir vücudunuzu yeni gelişen cilt değişikliklerine karşı muayene edin.
MEME KANSERİ
* Kadınlarda en sık rastlanılan kanser türü olan meme kanseri olup her yıl binlerce kadın kanser tanısı ile tedavi ediliyor. Erken tanı sayesinde bir çok kadın ölümcül olabilecek bu hastalıktan kurtulabiliyor.
Kimler Risk Altında?
* 40 yaşın üzerinde kadınlar,
* Anne veya kız kardeşlerinde meme kanseri bulunan kadınlar,
* Hiç çocuk sahibi olmamış kadınlar,
* İlk çocuklarını 18 yaşın altında veya 30 yaş üzerinde doğuran kadınlar,
* Östrojen kullanan kadınlar…
Meme kanseri açısından diğer kadınlara nazaran biraz daha fazla risk taşırlar. Risk grubu içinde olmamanız meme kanserine yakalanmayacağınız anlamına gelmez.
Ne Yapmalı?
* Meme kanseri ne kadar erken tanınırsa tedavi edilme ve iyileşme olasılığı o kadar yükseklir.
Bunun için;
20-39 yaş arası kadınların:
* Ayda bir kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları,
* Her üç yılda bir hekim tarafından muayene edilmeleri.
40 yaş ve üzeri kadınların:
* Ayda bir kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları,
* Yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri,
* Yılda bir mammografi çektirmeleri önerilir!
AYLIK MEME MUAYENESİ
* Bir boy aynası karşısına geçerek:
* Ellerinizi kalçalarınızın üzerine koyun ve sağa-sola dönerek aynada göğüslerinizi dikkatlice inceleyin
* Elleriniz belinizde iken omuzlarınızı ileri doğru çıkarın ve hafif öne eğilerek göğüslerinizi aynada tekrar inceleyin
* Her iki göğüs ucunu hafifçe sıkarak akıntı gelip gelmediğini kontrol edin
* Ellerinizi kafanızın arkasında birleştirin ve kafanızı öne doğru bastırın. Bu pozisyonda sağa-sola dönerek göğüslerinizi aynada inceleyin.
İnceleme sırasında aşağıdaki sorulara yanıt arayın:
* Göğüslerin büyüklüğünde veya şeklinde değişiklik var mı?
* Göğüsünüzün üzerinde cilt dokusunda renk değişikliği, kızarıklık, çukurlaşma, büzüşme dikkatinizi çekiyor mu?
* Göğüs ucunda akıntı, kepeklenme, içeri çökme veya yön değiştirme görülüyor mu?Yattığınız yerde:
* Sol omuzunuzun altına küçük bir yastık koyduktan sonra sol elinizi kafanızın altına yerleştirerek uygun pozisyon alın. Sağ eliniz açık ve parmaklarınız bitişik olduğu halde sol göğsünüzün üzerine koyun. Elinizin şeklini bozmadan ovma tarzında dairesel hareketler yaparak sol göğsünüzün tümünü ve sol koltuk altınızı belli bir düzen içinde muayene edin. Aynı işlemi sol elinizle sağ göğsünüze uygulayın.
* Ciltte kalınlaşma, sertleşme var mı?
* Göğüste ve koltuk altında ele gelen kitle var mı?
* Sağ elinizle sol köprücük kemiğinin üstündeki ve altındaki çukur bölgeyi dairesel hareketlerle yoklayın. Daha sonra sabunlu elinizi köprücük kemiğinden göğüs ucuna doğru bastırarak kaydırın. Ciltte kalınlaşma, değişiklik veya cilt altında ele gelen kitle olup olmadığını kontrol edin. Aynı işlemi sol elinizle sağ taraf için uygulayın.
* Bir elinizle göğsünüzü alttan destekleyin ve diğer elinizi göğsünüzün üzerinde ovma tarzında dairesel hareketlerle gezdirerek dikkati çeken cilt değişiklikleri veya kitle arayın.
* Sol elinizi belinize koyun ve sağ eliniz açık ve parmaklarınız bitişik olduğu halde ovma tarzında dairesel hareketlerle sol koltuk altınızda ele gelen kitle olup olmadığına bakın. Aynı şekilde sol eliniz yardımıyla sağ koltuk altınızı muayene edin.
25- Her gün beyaz peynir veya bir tabak yoğurt yemeyi adet haline getiriniz.
26- Eğer kilonuz fazla ise ve bunu bir türlü veremiyorsanız, bir uzman doktor ve diyetisyene başvurunuz. Gerekirse psikologdan da yardım isteyerek, kararlı bir şekilde kilolarınızı veriniz.
27- Uzman hekime danışmadan bel korsesi kullanmayınız. Çelik balenli korselerin uzun vadede bel ve karın adalelerini zayıf bırakacağını unutmayınız.
28- Kesin teşhis konulup bel ağrınızın nedeni anlaşılmadan belinizi asla çektirmeyiniz. Bunun bazen felce kadar giden sonuçlara yol açtığını unutmayınız.
29- Üzüntü ve streslerin bel sağlınızı da olumsuz yönde etkilediğini bilerek ruh sağlığınıza özen gösteriniz. Ailevi, sosyal veya iş hayatınızla ilgili problemlerinizi çözmek için gerekirse ilgili doktor ve şahıslardan yardım isteyerek köklü bir çözüme gidiniz.
30- Vücut ağırlığınızı sürekli kontrol altında tutunuz. Alınan her fazla kilonun vücudunuz ve beliniz için ilave bir yük olduğunu, bunun da belinizin biyomekaniğini olumsuz yönde etkilediğini unutmayınız.
31- Uzun topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyiniz. Ayakkabınızın topukları normal olsun.
32- Sandalye veya koltuğa oturmak için kendinizi oturağınızın üstüne sanki düşüyormuş gibi, aniden bırakmayınız. Yavaş yavaş, kontrollü olarak oturma pozisyonuna geçiniz.
33- Sandalye veya koltukta otururken, bir cismi -hafif dahi olsa- öne doğru eğilerek yerden almayınız.
34- Yan veya sırtüstü pozisyonda yatarak uyuyunuz. Yüzüstü yatmayınız.
35- Yatağınız sert olsun. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan yumuşak yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta veya tahta olan yataklar ile kaliteli ortopedik yatakları tercih ediniz.
36- Doktorunuz mutlak yatak istirahati vermişse, 2 veya 3 hafta kesinlikle istirahat ediniz. Bu süre içinde ağrınız artıyor, durumunuz kötüye gidiyorsa, doktorunuza bildiriniz.
37- Mutlak sert yatak istirahatinde iken ayaklarınızın altına birkaç yastık koyarak yükseltmeniz daha iyi olacaktır. Bu esnada yemeklerinizi yatarak yiyebilirsiniz.
38- Sırtüstü yatağınızda veya bir halının üzerinde uzanırken bacaklarınızı dizlerinizi kırarak yukarıya doğru toplayınız. Bu pozisyonda beliniz daha çok rahatlar ve ağrılarınız daha çabuk geçer.
39- Beliniz ağrıyor ve özellikle de ağrı bacağınıza vurmaya başlamış ise vakit geçirmeden uzman doktora başvurunuz. Doktor olmayan kişilerle kaydedeceğiniz vaktin bazen telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini unutmayınız.
40- Sağlıklıyken, günlük yaşantınızda tembel olmayınız, hareketli olmayı tercih ediniz.
41- İşyerinde devamlı oturarak çalışıyorsanız, bunun beliniz için sakıncalı olduğunu biliniz. Bu nedenle ara sıra kalkıp dolaşınız. Çünkü oturur pozisyonda iken belinize binen yük, ayakta iken olduğundan belirgin şekilde daha fazladır. Hatta yapılan araştırmalarda günlük mesaisinin büyük bir kısmını oturarak geçirenlerde bel fıtığına yakalanma riskinin ayaktakilere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
42- Bacaklarınız düz pozisyondayken, ayakta dimdik uzun süre hareketsiz kalmayınız.
43- Daha önce bel rahatsızlığı geçirmişseniz, güreş, boks, judo, futbol gibi mücadele sporlarından ve halter gibi uğraşlardan uzak durunuz. Bunların yerine yürüme ve yüzme gibi sporları tercih ediniz.
44- Çocuklarınız hızlı gelişsinler diye aşırı antrenman veya gereğinden fazla spor yaptırmayınız.
45- Çocuklarınız oturarak ders çalışırlarken onları öne ve ya yana eğik durmamaları konusunda sık sık uyarınız.
46- Raflardan kitap veya herhangi bir eşyayı alırken önce ayağınızın altına yükseltici bir şey koyunuz ve o eşyanın hizasına yükseldikten sonra alınız.
47- Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösteriniz.
48- Ayakkabınızı bağlamanız veya benzer bir hareket yapmanız gerekiyorsa, çömelerek ve ya yüksekçe bir cismin üstüne basarak yapınız.
49- Otomobil kullanırken koltuğunuz sert olsun, arkaya dayandığınızda koltuk belinizi desteklesin ve adeta kavrasın. Uzun yola çıkarken de belinizi ince bir yastıkla destekleyiniz.
50- Yataktan kalkarken önce tam yan dönünüz, daha sonra ellerinizle yandan destek alarak oturur pozisyona geçiniz ve öyle kalkınız.
Bacak Ağrısı
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
·Üç günden uzun süren bacak ağrıları
·Bacaklarda güçsüzlük, soğuma veya his kaybı
·Her iki bacağın alt ve üst parçalarında ağrı
·Bacak cildinde cildin mavi renk alması, bacakta açılan yaralar veya cilt altında hassas şişlikler
·Bacakta şişme veya ciltte renk değişmesine neden olan veya kırık şüphesi olan yaralanmalar
·Bacak ağrılarının başlıca nedenlerinden biri spor yapanlarda görülen aşırı zorlanma hasarlarıdır. Sert koşu zeminleri, uygun olmayan spor ayakkabıları, yeterince ısınmadan spor yapma veya aşırı egzersiz gibi nedenlere bağlı olan bu durumlarda, kasların ve kasları çevreleyen dokuların hasarlanması sonucunda ağrı ortaya çıkar.
·Bacaktaki atardamar ve toplardamarların hastalıkları da önemli birer bacak ağrısı nedenidir. Toplardamarların iltihabı ve içlerindeki kanın pıhtılaşması ile ortaya çıkan tromboflebit tablosunda bacaklarda ağırlık, cildin altında yanma hisis vardır. Yüzeysel damarların tıkanmasında ciltte kızarıklık ve hassasiyet olabilir. Derin damarların tıkanmasında ise ciltte yaralar açılabilir. Toplardamarların içindeki pıhtılar yerinden koparak akciğere gittiğinde hayatı tehdit edebilirler.
·Damar sertliği nedeniyle bacaktaki atardamarların daralması sonucunda yürüyüşle birlikte başlayan bacak ağrıları görülebilir. Bu hastalarda yürüyüş sırasında bacak kaslarında artan oksijen ihtiyacı karşılanamadığından bacaklarda ağrı meydana gelir ve ağrı dinlenmekle geçer. Bacak ağrıları bacak dışındaki nedenlere, örneğin omurga kemiğinin rahatsızlıklarına bağlı olabilir. Bel omurları arasındaki daralmalar bacaklara yayılan ağrıya yol açar. Siyatik ağrısı bu tipte bacağa yayılan bir ağrıdır. Uzun süre oturan ya da çömelen kişilerde bacaklardaki sinirlerin sıkışması sonucunda yanma, karıncalanma, his azalması ve güçsüzlükle birlikte ağrı meydana gelir. Bacak kemiklerinin infeksiyonlarında ve tümörlerinde de ağrı duyabilir.
Eklem Ağrısı
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
·Bir eklem travmasından 24 saat sonra ağrı, eklemin üzerine ağırlık vermenizi önlüyorsa
·Ağrı bir travmaya bağlı olmadan dört günden uzun sürmüşse
·Ağrının yanı sıra eklemde şişlik, sıcaklık, kızarma varsa veya eklem hareketleri kısıtlanmışsa
·Burkulma, eklem ve çevresindeki dokuların zedelenmesi günlük hayatta ve sporda sık karşılaşılan durumlardır. Eklem ve çevre dokuların incinmesi sonunda eklem ağrısı ile birlikte genellikle morarma, şişme ve sıcaklık mevcuttur. Gut hastalığı özellikle ayak başparmağında şiddetli ağrı, kızarıklık ve şişmeye neden olur. Romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklar, dolaşım bozukluğu ve sinir hasarları eklem ağrılarına yol açabilir
Endişe Hali
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
·Endişe halinden kaçınmak için belirli olaylardan, yerlerden ve kişilerden kaçınma gereğini hissediyorsanız
·Gerginlik, baş ağrısı, kas ağrıları, sindirim yakınmaları, nefes açlığı, göğüs ağrısı veya baş dönmesi gibi kronik belirtiler varsa
·Panik ataklar (kısa ve açıklanamayan yoğun korku ve panik durumu) varsa
·Bir sınavdan önce olduğu gibi, önemli olayların öncesinde normal kişilerde belirli bir endişe hali gözlenebilir. Ancak bu endişe hali yaşantınızın ayrılmaz bir parçası olmuşsa ve günlük işlerinizi etkiliyorsa tedavi edilmesi gerekir.
·Bazen yürüyüşe çıkmak, hareket etmek, derin nefis almak endişe halini gidermede yararlı olabilir. Çay kahve gibi kafeinli içeceklerin fazla içilmesi endişeyi yoğunlaştırabilir. Alkolsizi sakinleştiriyor gibi görünse de ertesi gün alkolün beyin üzerindeki olumsuz etkisi kendinizi daha kötü hissetmenize yol açacaktır.
Kalça Ağrısı
Şikayet
Kalçanızın üst kısmıyla kaba etleriniz alt kısmında veya kasık bölgenizde ağrı var.
Kalça Ağrısının Nedenleri
Kalça kemiği kırığı: Kısa süre önce düşündünüz ve şimdi kalçanız çok ağrıyor, yattığınızda bacağınızı uzatamıyor ve kaldıramıyorsunuz. aslında bacak kemiğinin en tepesi olan kalça kemiği hafif bir düşmeyle bile kolayca kırılır. Yaşlılar ve osteoporozu olanlar büyük risk altındadır.
Aşırı kilolu vücut:Kalçanızda yürüdükten veya uzun süre ayakta kaldıktan sonra şiddetlenen bir ağrı var. Kalça vücut ağırlığını taşıyan başlıca eklemlerden birisidir. Kilonuz ne kadar artarsa, kalça ağrınız da o kadar şiddetlenir.
Kese iltihabı: Kalça eklemi bölgesinde ağrı ve hassasiyet var. Bacağa veya dize vurabiliyor ve gece üzerine yattığınızda artıyor. Bu durum, kalçanın kemikli kısmına yastıklık yapan ve hareketin yol açtığı sürtünmeyi azaltan içi sıvı dolu keselerin iltihaplanmasının sonucudur.
Diğer Nedenler
Osteoartrit, ağrı, özellikle arkaya vuran ağrı, aseptik nekroz, tendon iltihabı, romatizmal artrit, yapısal bozukluk, ankilozan spondilit, polimyaljik romatizma, dolaşım sorunu.
Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?
- Kalça ağrınızı artırıcı faaliyetlerden kaçının. Ağrı, vücudunuzun temponuzu yavaşlatmanız gerektiğini size anlatma yöntemidir. Masajı ihmal etmeyin. Egzersiz yapmayı tümüyle bırakmanız gerekmez, ama sadece germeye dayanan ve ağır kaldırmayı içeren hareketler yapın.
- Günde 3 - 4 kere kalça bölgesine 20 dakikalık ıslak sıcak bez koyun. Sıcak suya batırılmış ve sıkılmış havlu koyduktan sonra ısıyı muhafaza etmesi için üzerine bir de kuru havlu koyun.
- Kese iltihabı söz konusuysa, doktor buz tavsiye edebilir.
- Reçetesiz satılan ağrı kesici bir merhem uygulayın. (Dikkat: Mentollü bir merhem kullanırken sıcak bez koymayın, ciddi yanıklara yol açabilirsiniz).
- Kalçanızın eklem bölgesine masaj yapın.
- Sert bir şiltede uyuyun, arka üstü yatmayı tercih edin. Kalçanızın üzerine yatmayın. Dizleriniz altına ya da sırtınızın alt kısmına yastık koymayın.
Önlem
- Egzersiz yapın, ama aşırıya kaçarsanız kalçada sorun olabilir. Kalça ağrınız yeni başlamışsa, yüzmek, bisiklete binmek veya yürümek gibi hafif egzersizler yapın. Yürüyüş için çok hafif ve ayağı dengeleyen bir ayakkabı (yürüyüş, aerobik veya kros idmanı ayakkabıları değil) alın.
- Kilo verin. Kalça ağrınız aşırı kilodan olmasa bile, biraz fazla kilonuz varsa, kilo vermek kalçadaki baskıyı ve ağrıyı azaltır.
Çocuğunuzun Tedavisi
- 19 yaşından küçüklere aspirin vermeyin. Reye sendromu denen ender ama ciddi bir soruna yol açabilir. Ateş veya ağrı durumlarında bunun yerine ibuprofen ya da asetaminofen (reçetesiz satılan lar bölümüne) bakın.
Kalp Çarpıntısı
Şikayet
Kalbiniz hızlı çarpıyor ve bunu fark ettiniz. Başka belirtiler olabilir de, olmayabilir de.
Kalp Çarpıntısının Nedenleri
Aşırı zorlanma: Birkaç kat merdiveni koşarak çıktınız ve kalbiniz çok hızlı çarpıyor. Aşırı fiziksel zorlama hızlı kalp atışının sık görülen bir nedenidir. Egzersiz yaparken kalp atışının dakikada 160 vuruşa çıkması göğüs ağrısı veya baygınlık gibi başka belirtiler yoksa, sağlık durumunuz iyiyse ve yaşınız 60’ın altındaysa, anormal ve genellikle tehlikeli değildir.
İlacın yan etkisi: Reçetesiz satılan bir soğuk algınlığı hapı kullanıyorsunuz ve zaman zaman kalbiniz hızlı çarpıyor, kalbiniz göğsünüzden fırlayacakmış gibi oluyor. Reçeteli ve reçetesiz satılan pek çok yan etki olarak kalp çarpıntısı yapabilir. İştah bastırıcı lar, antihistaminler, depresyon ları, astım ları ve dekonjestanlar (pek çok dekonjestanda bulunan yapay efedrin ve fenilpropanolamin hidroklorid gibi maddeler) bunlar arasındadır. Eğer bunlardan birisini kullanıyorsanız ve kalp atışlarınız hızlıysa, başka bir ilaca yönelebilirsiniz.
Kalp hastalığı: Kalbiniz hızlı çarpıyor ve çok az hareket yapmanıza rağmen nefes darlığı çekiyorsunuz. Kalp hastalığı (koroner kalp hastalığı bölümüne bakınız) hızlı çarpıntının nedeni olabilir ve çoğu kez nefes darlığı (nefes darlığı bölümüne bakınız), göğüs ağrısı (göğüs ağrısı bölümüne bakınız), baygınlık veya sersemlik ya da sıvı tutma gibi belirtilerle birlikte söz konusu olur.
Uyuşma / Karıncalanma
Şikayet
Vücudunuzun bir bölümünde his kayboldu (uyudu) ya da sanki iğne batıyormuş gibi oluyor.
Uyuşma ve Karıncalanmanın Nedenleri
Sinir veya kan damarına basınç: Vücudunuzun bir tarafı üzerinde uzun süre zor bir pozisyonda oturuyor, dayanıyor veya uyuyordunuz. Genellikle de vücut “uyandıkça” iğne batıyor gibi olduktan sonra hareket ettiğinizde uyuşma geçiyor. Dirseğinize abanmak ulna sinirinize basınç yapar ve dördüncü ve beşinci parmaklarınızda karıncalanma ve uyuşma olur.
Karpal tünes sendromu: Elinizdeki (baş parmaktan yüzük parmağına kadar( ve bileğinizdeki uyuşma geceleri artıyor ve parmaklarınız, baş parmağınız ve eliniz kuvvetsizleşti. Muhtemelen kuvvet gerektiren aletleri ya da bilgisayar sık kullanan veya sürekli tekrarlamalı hareketler yapan birisiniz. Bu durum kendiliğinden geçer ya da ağrı kesici ve bileklik gerekebilir.
Raynaud hastalığı: El ve ayak parmaklarınız uyuşuyor ve beyazlaşıyor, sonra mavileşiyor, soğuk havalarda kızarıyor ve ısındıklarında acıyor. Küçük kan damarlarıyla ilgili bir rahatsızlığınız var demektir.
Servikal (boyun omurgasında osteoartrit: Elinizde kısmi uyuşma ve karıncalanma var. Muhtemelen 50 yaşını geçtiniz ve boynunuz zaman zaman sertleşip ağrıyor. Servikal osteoartrit söz konusu olabilir. Boyun ağrısı omuzlarınıza, uyuşma ve karıncalanma kollarınıza vurursa ve sallanmadan yürüyemiyorsanız, servikal spondiloz olabilir.
Disk fıtığı:Sırtınızın alt kısmında hareket edince artan bir ağrı var, baldırınızda veya bacaklarınızda ağrı, uyuşma ve karıncalanma oluyor. Disk fıtığı veya disk kayması eklemlerde omurga kemiklerinin arasındaki düz, yuvarlak yastıkların yerinden çıkmasıdır. Sırtta yaralanma, kas zayıflığı veya şişmanlık (şişmanlık bölümüne bakınız) sık görülen nedenleri arasındadır.
İnme veya geçici istemi krizi: Kol ve bacaklarda güçsüzlük olsa da olmasa da vücudunuzun bir tarafından uyuşma ve karıncalanma, anlaşılamaz konuşma, bulanık veya çift görme, bilinç bulanıklığı ve baş dönmesi var. Bu uyarıcı belirtiler geçici istemi krizinin veya inmenin habercisi olabilir.
Diğer Nedenler
Aşırı soğuk, dolaşım sorunu, romatizmal artrit, şeker hastalığı.
Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?
- Dolaşımı düzenlemek için uyuşan bölgeye masaj yapın.
- Uyuşan vücut bölgesini hareket ettirin.
- Giysilerinizi gevşetin.
- Raynaud hastalığında, el ve ayaklarınızı ısıtın.
- Disk kayması varsa, dizlerinizin altına yumuşak bir yastık koyarak yere uzanın veya dizlerinizin arasına yastık alarak yan yatın. Sıcak bir zemin üzerine uzanın.
- Boyun ve sırttaki sertleşme için doktorunuzun önerdiği uygun bir ağrı kesicisi kullanabilirsiniz.
Önlem
- Uzun süre aynı pozisyonda oturmak, dayanmak ve yatmaktan sakının.
- Doğru oturup kalkın. Düzgün duruş omuriliğiniz ve boynunuzdaki baskıyı kaldırır. Dik oturun, göğsünüzü kaldırın, çenenizi hafifçe eğin ve başınızı kulaklarınız omuzlarınıza değinceye kadar hareket ettirin.
- Sigarayı bırakın. Dolaşım sisteminizi etkiler (tütünden uzak durun bölümüne bakınız).
- Tekrarlamalı işleri yaparken mola verin veya başka iş yapın.
- Klavyeyle çalışma mahalliniz el, bilek ve kol pozisyonu için uygun olmalıdır.
Kalp Krizi Geçirme Riskiniz Nedir
Aynı yaşta olsa bile her insanın kalp krizi geçirme riski bir diğerine göre oldukça farklıdır. Bu risk düşük, orta, yüksek ve aşırı yüksek olarak derecelendirilebilir. Derecelendirilme yapılırken “risk faktörleri” adı verilen durumlar göz önünde tutulur.Geleneksel risk faktörleri
1. Yüksek kolesterol
2. Yüksek tansiyon
3. Diyabet (şeker hastalığı)
4. Sigara kullanımı
5. Ailede kalp hastalığı öyküsü
6. Hareketsiz yaşam biçimi
7. Yaş (35-40 üzeri)
Yeni tanımlanan risk faktörleri
1. Homosistein (kan seviyesi)
2. Fibrinojen düzeyi
3. CRP (kan seviyesi)
4. Lipoprotein-a
Yukarıdaki “risk faktörleri” aynı kişide ve aynı anda ne kadar çok bulunuyor ise o kişinin riski o kadar yüksektir. Bu faktörlerin hiçbiri olmadan da kişi kalp krizi geçirme tehlikesi altındadır. Ancak, bu oran çok düşüktür. Buna karşılık 7 geleneksel risk faktörünün bir arada bulunması o kişideki kalp krizi ihtimalini ve ani kalp ölümü riskini yıllık % 50’ye yaklaştırır.
Riski yüksek kişiler neler yapabilir?
· Kan kolesterol seviyesinin ve özellikle “iyi kolesterol ve kötü kolesterol oranlarının en ideal seviyeye çekilmesi diyet ile sağlanamıyor ise “Statin” türünden kolesterol düşürücü kullanımına başlanmalı ve düzenli kontrollerle sürekli kullanılmalıdır.
· Düzenli aspirin kullanılmalıdır.( günde 80-300 mg)
· Tansiyon ve eğer varsa şeker hastalığının kontrolünün son derece düzenli şekilde yepılması gerekir.
· Egzersiz olarak; haftada 5 gün 45 dk. (5 km) olmak üzere yürüyüş yapılmalıdır.
· Gizli kalp hastalığı şüphesi olan kişilerde veya kalp hastalığı şüphesi uyandıran şikayetleri bulunan kişilerde efor testi (stres testi) yapılmalıdır.
· Diyet olarak, yağ ve kalori miktarı azaltılmış sebze- meyve ağırlıklı beslenme ömür boyu sürecek şekilde benimsenmelidir.
Kalp krizinin belirtileri nelerdir?
Kalp krizinin geçirilmekte olduğunun farkına varılmış ise ilk yapılacak şey hemen tam donanımlı bir ambulans ile mümkünse “kalp krizi merkezi” olan bir hastaneye süratle ulaşmaktır. Ambulans beklenirken bir adet aspirin (160-300 mg dozunda) alınmalıdır. Eğer kalp krizi hastada ani kalp durmasına yol açmış ise o zaman derhal suni solunum ve kalp masajı başlatılmalı ve derhal ambulans çağrılmalıdır. Sık görülen bir hata olarak; kalp krizi geçiren kişiler ambulans dışında bir taşıt ile (taksi, özel oto gibi) hastaneye taşınır ki bu durum son derece tehlikeli ve başkalarının hayatı için de riskli bir davranış şeklidir.
Kalp krizi atlattıktan sonra yapılacaklar
Kalp krizi tedavisi, hastanede 4-7 gün yatarak tedaviyi gerektirir. Bu tedavinin bitiminden sonra kişi eve dönüp, günlük 5-10 dk.’lık yürüyüşlere çıkabilir ve 3-4 hafta içinde tamamen normal yaşama dönebilir
Kalp krizi sonrası dönemde tıbbi tedavinin 3 ana hedefi vardır
a. Tekrar oluşabilecek ikinci bir kalp krizinin engellenmesi
b. Kalbin giderek büyümesine engel olunması
c. Ani kalp ölümlerinin engellenmesi
Bu amaçla her hastanın kullanması gereken 4 ana grubu vardır
1. Aspirin
2. Statin grubu kolesterolü düşürücü lar
3. ACE inhibitörü adı verilen ve kalbin büyümesini engelleyen lar
4. Beta-bloker adı verilen ve ani kalp ölümlerinin engellenmesinde etkin ve en emniyetli lar
Ani kalp ölümü riski yüksek olan bazı kişilerde vücuda takılabilen otomatik elektroşok cihazı (AICD) ve/ veya “Amiodaron” adı verilen kalp ritim düzenliyicisi bir kullanılmalıdır.
Göbeğinizden Kurtulmanın Yolları
Aldığınız pantolonların içine sığmıyor musunuz? Veya karnınız sanki balon yutmuş gibi mi duruyor? Eğer siz de göbeğinden bir an önce kurtulmak istiyorsanız, burada sizlere hazırladığımız önerileri uygulamayı deneyin. Kurallara uyar ve hareketleri düzenli bir şekilde ortalama 15 dakika uygularsanız, iki hafta gibi kısa bir sürede karın bölgenizdeki yağların azaldığını görebilirsiniz.
Hareketleri düzenli olarak uygulayın
Üst karını çalıştırır: Önce sırtüstü yere uzanın. Ardından ayaklarınız yerde basılı bir şekilde dururken bacaklarınızı kırın ve yana doğru açın. Ellerinizi ensenizde birleştirin. Şimdi üst gövdenizi hafifçe yukarı kaldırın ve tekrar uzanın. Egzersizi ortalama 12 kez tekrarlayın. Nefesinizi, yukarı kalkarken verecek, inerken de alacak şekilde düzenleyin.
Karnın orta ve yan bölümlerini çalıştırır: Sırtüstü yere uzanın ve ayaklarınız yere basacak şekilde dizlerinizi bükün. Öncelikle sol ayağınızı, sağ dizinizin üzerine yerleştirin. Sağ kolunuzu ensenize, sol kolunuzu ise karnınıza koyun. Yavaşça yukarıya kalkarak sağ kolunuzla dizinize dokunmaya çalışın. Alıştırmayı ortalama 12 kez tekrarladıktan sonra, aynı hareketi diğer tarafta uygulayın.
Alt karnı çalıştırır: Yine sırtüstü yatın ve ayaklarınızı çapraz şekilde birleştirin. Ardından bacaklarınızı yukarı doğru kaldırın. Ellerinizle boynunuza destek vererek, vücudunuzun üst kısmını yavaşça dizlerinize doğru çekin ve tekrar uzanın. Yukarı doğru kalkarken karnınızı kasın. Bu hareketi yine ortalama 12 kez tekrarlayın.
Alt karnı çalıştırır: Bu hareketleri yapmak için bir lastik ipten yararlanın. Yere oturduktan sonra ayaklarınızla bitişik bir şekilde yere basın ve lastiği ayaklarınızın altına iliştirin. Ardından, kollarınızı dirseklerden kırarak ipin ucunu ellerinize dolayın. Şimdi bacaklarınızı öne doğru uzatın ve kollarınızı yanlara doğru açın. Bacaklarınızı kırarken, ipi kollarınızla göğsünüze doğru çekmeyi ihmal etmeyin. Hareketi ortalama 12 kez tekrarlayın.
Göbeğinizi eritmenin değişik yöntemleri...
Masaj yağları uyarır
Sabah kalktığınız anda karın bölgenize masaj yapın. Böylelikle kan dolaşımını hızlandırarak, dokuların sıkılaşmasını sağlarsınız. Değişik bir uygulama yapmak istiyorsunuz, şunları deneyin: Bir avuç tuzla 10 mililitre limon yağını karıştırın. Bununla karnınıza saat yönünde yuvarlak hareketlerle masaj uygulayın. Tabii ardından duş almayı unutmayın!
Soğuk kompresler iyi gelir
Karın bölgesinde biriken yağlardan dolayı, buradaki deri tabakasında kolaylıkla sarkmalar meydana gelir. Eğer bu sarkmanın önüne geçmek istiyorsanız, temiz bir beze buz doldurarak, karnınıza kompres uygulayın.
Bisiklete Binme: Yararlı bir şekilde bisiklete binmek için;
· Bisiklet boyunuza uygun olmalıdır.
· Gidonun (ellerin dayandığı yer) seleden daha yüksek olmasına dikkat ediniz.
· Bisiklete binmeden ve bindikten sonra bel ve sırt ağrılarından kurtulmak için, bel, mide ve sırt kaslarınızı çalıştırın ve kuvvetlendirin.
· Binme süreniz boyunca sık sık el, dirsek, kalça pozisyonlarınızı değiştiriniz.
· Yokuş iniş ve çıkışlarınızda süratinizi ayarlayarak, kalp atım sayınızı yararlı seviyede çalıştırın.
Düzenli Spor Pek Çok Derde Deva
Birkaç yüzyıl önce yaşayan insanların yaşam biçimleri günlerinin büyük bir kısmını bedensel olarak çalışarak geçirmelerini zorunlu kılıyordu. Araba, otobüs, tren veya traktör gibi araçların hiçbiri yokken, insanların bir yerden başka bir yere gidebilmek için yürümekten veya hayvan sırtında gitmekten başka seçenekleri yoktu. Tarım, eski uygarlıkların en büyük geçim kaynağı iken insanlar zorunlu olarak hareket halindeydiler. Bugün ise, yemek hazırlarken bile fazladan bir fiziksel güç harcamanıza pek gerek kalmıyor: Konserveler, ayıklanmış baklagiller, hazır ekmek ve dondurulmuş yemekler yorulmadan yemek hazırlamamızı sağlıyor. Elektrikli süpürge, çamaşır ve bulaşık makineleri -kısacası, beyaz eşyalar sayesinde ev işi yaparken de pek çaba sarf etmiyoruz. Örneğin, İstanbul’da neredeyse bir dairenin piyasa değeri, apartmanda asansör bulunup bulunmaması kriteriyle ölçülmekte! Kısacası, teknoloji yaşamımızı kolaylaştırırken, bizi hareketsizliğe itmiş, tembelliğe alıştırmıştır. Yüzyıllardır yaşayabilmek amacıyla kullanmak zorunda olduğumuz kaslarımızı ve eklemlerimizi pek kullanmayıp, pas tutmaya bırakmış durumdayız. Özellikle büyük kentlerde hareketsizliğin neden olduğu hastalıklara yakalananların sayısı hızla artmaktadır. Bu rahatsızlıkların başında kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, fazla kilo, eklem ağrıları, depresyon, uykusuzluk, bel - sırt - boyun ağrıları gelmektedir.
Sanayileşmenin ve kentleşmenin dayattığı çağdaşlaşma nedeniyle neredeyse hareketsiz bir yaşam biçimine itildiğimize göre kaslarımızı, eklemlerimizi, yani vücudumuzu hareket ettirmek için ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız? Bunun yanıtı, düzenli harekettir. Yani, vücudu belli aralıklarla, belli süreler çalıştıracak düzenli fizik hareketlerini içeren bir program izlemeliyiz. Biz buna topluca “spor” diyeceğiz.
Elbette ki spor yapmakla yaşamımızdaki bütün sorunlarımızdan kurtulacağız diye bir güvence yok... keşke olsaydı. Ancak, birçok sağlık sorununa neden olan belli başlı ortak etkenler vardır. Bu etkenler, kalıtımsal faktörler, cinsiyet, yaş, sigara, stres, yüksek tansiyon, çok yağlı yiyecekler ve hareketsizlik olarak sıralanıyor. Düzenli spor yapmak, dolaylı olarak kalıtımsal faktörler hariç, yukarıda sayılmış olan diğer faktörleri olumlu yönde etkiler.
Birçok kişinin inandığının aksine, spor yapmanın tek yararı kilo vermeye yardımcı olması değildir. Bu hoş bir sonuç olmakla birlikte, sporun daha önemli görevleri bulunmakta ve sporla alınan sonuçlar yaşamsal değer taşıyabilmektedir.
Sporun en önemli olumlu etkisi kalbimiz ve kan damarlarımız üzerindedir: İnsanlar ne denli hareketli iseler, kalp krizi geçirme olasılıkları da o denli azalmaktadır.
İdeal Bir Spor: Yürüyüş
Yürüyüşü “spor” olarak mı algılıyorsunuz, yoksa, günlük aktivitelerinizi yerine getirmek için yapılan zorunlu bir hareket olarak mı görüyorsunuz? Ya da sizce yürüyüşe çıkmak, pazar öğleden sonraları arkadaşlarla birlikte hava güzelken yapılan bir eğlence midir sadece?
Birçok kişi yürüyüş yerine vücuda sadece koşma, futbol, basketbol, yüzme veya ağırlık kaldırarak yapılan sporun yarar sağladığına inanmaktadır. Halbuki, büyük çoğunluk, yürüyüş dışındaki sporları kolay kolay yapamaz.
Spor olarak yürümeyi seçmek belirli özellikleri taşıyan kişiler için tercih nedeni olmalıdır. Bu özelliklerden bazıları şöyledir:
- Yaşamında hiç spor yapmamış olmak
- Bir yıldan uzun süredir spor yapmamış olmak
- Arada sırada spor yapılsa dahi düzenli yapamamak
- Bir spordan sakatlanmak (iyileşirken formda kalabilmek için önerilen en rahat spor türü yürümektir)
- Fazla kilolu olmak
- Yaşlı olmak
Yürümenin Sağlığa Yararları
Yürümenin yararları, genel olarak “aerobik” sporlardan alınacak yararlarla aynı çerçevede açıklanabilir. Bu yararları beş kategori halinde inceleyebiliriz.
I- Hastalıklar/rahatsızlıklar
- Yürüyüş kalp rahatsızlıklarını azaltabilir, hatta önleyebilir.
Yürüyüş özellikle kalbi zayıf olan kişiler için, kalbin kaldırabileceği düzeyde bir spordur.
- Akciğeri güçlendirdiği için nefes alma zorlukları azalabilir.
- Osteoporoz hastalığının kemiklerimizi yıkıma uğratmasını engellemekte etkili olduğu savunuluyor.
- Kemik ve kas sistemi için, yüzmeyle beraber, en sağlıklı spordur.
Özellikle rahatsızlığı olan kişiler için hem emniyetli, hem yararlıdır.
- Eklem yerlerindeki romatizma gibi rahatsızlıkların kötüleşmesini önlemekte yardımcı olabilir.
Yürümenin Bel Ağrılarına Etkisi Nedir?
Belinde herhangi bir rahatsızlık olan kişiler, hiçbir şekilde spor yapmayıp boş zamanlarını yatarak geçirmeyi tercih edebilirler. Kısa vadede, yatmak beli rahatlatıyor olabilir. Ne var ki, hareketsizliğin doğurabileceği sonuçlar çok daha tehlikelidir. Hareketsiz kalarak zayıflayan kaslar ilerde belin daha kolay tutulmasına ve tutulma halinde daha zor iyileşmesine neden olabilir. Halbuki, hareketle güçlendirilmiş kaslar, daha az sıklıkta bel tutulmasına ve tutulma olursa daha çabuk iyileşmeye yardımcı olur. Yüzme de bele epeyce yararlı olmasına karşın, kışın düzenli yüzmek için gerekli olan kapalı yüzme havuzlarının sayısı sınırlıdır. Tabii karın ve bel kaslarını geliştiren yer jimnastiğini de unutmamak gerekir. Bel problemi ile mücadele eden kişiler, bu jimnastiği büyük bir olasılıkla bilirler. Ancak bu jimnastiğin “aerobik” yararı yoktur. Aerobik olmayan bir spor, kalbi güçlendirme ve kilo verme gibi, daha önce saymış olduğumuz yararları sağlayamaz. Düzenli yürüyüş yapmak, aynı zamanda kilomuzu da kontrol altına almamızı kolaylaştıracağı için, böylelikle fazla kiloyla, belimize kaldırabileceğinden fazla yük bindirmemiş oluruz.
Özellikle sporcular, yıllarca, yürümenin gerçek bir spor olmadığını savunmuşlardır. Doğal olarak, günde beş saat antrenman yapan bir futbolcu için çıkıp bir saat yürümek, dinlenmekten farksızdır. Ancak biz burada sporculardan ziyade, hiç spor yapmayan veya yapamayan, iki kat merdiven çıkınca bacakları titremeye başlayan ve nefes nefese kalan kişilerden söz ediyoruz. Her gün bir saat yürümek bu kişiler için “aerobik” spordan temin edilebilecek tüm yararları sağlar. Hatta, düzenli olarak haftada üç gün, yarımşar saat yürümek bile bu yararı sağlar.
Yürümenin en cazip yönü, gelir düzeyi ve imkanlar ne olursa olsun, her yerde, kar ve yağmur yağmadığı sürece her mevsimde yapılabilecek tek spor oluşudur. İyi bir spor ayakkabısı edinmek fazladan yapılması gereken tek masraftır.
Her gün sokaklarda yürümenin zorlukları da yok değil. Hava kirliliği, arabaların gürültüsü, egzoz kokusu, düzensiz ve yetersiz kaldırımlar yürüyüş yapmaya çalışan bir kişi için oldukça sinir bozucudur. ama tüm bu olumsuzluklar içinde, ürkütücü boyutlara ulaşan sorun, özellikle kışın hava kirliliğidir. Nispeten temiz havada yürümek istiyorsak, en azından hafta sonları ormanlara veya dağlara çıkabiliriz. Hafta içinde ise sabah trafiği başlamadan önce yürüyüşümüzü yapabiliriz.
İç Zehirlerin Birikimiyle Oluşan Hastalıklar
Etler, beyaz pirinç, beyaz ekmek, beyaz şeker gibi rafine edilmiş besinler, şekerlemeler, yağlı ve kızartılmış yiyecekler, aşırı protein gibi asidik besinler ve aşırı yemek sonucunda, beden fazla asidik hale gelir ve bir çok hastalık ortaya çıkar. Besinlerimizdeki bütün koruyucu, renk ve tat verici kimyasal maddeler, hava kirliliği, sigara ve alkol kullanımı sistemimize kimyasal zehirler ekler. Bu zehirli atık ürünlerin bir kısmı böbrekler ve bağırsaklar tarafından veya terleme yoluyla deri tarafından dışarı atılabilir. Fakat birçok zehir hücrelere, organlara, salgı bezlerine, atar damarlara yapışır. Bunlar kan dolaşımının içinde akar; yok edilmeleri daha zordur.
Doktorlar hastalıkların temel sebebini dışarıdan gelen şımarık “mikrop”lar olmadığını bedendeki bu şehir birikiminin etken olduğunu kabul ediyorlar. Gerçekten de bakteriler ve virüsler, saflığını kaydederek zayıf düşen bedenimizi daha kolay etkiler. Mikroplar ve virüsler çevremizdeki havada, yediğimiz besinlerde, bedenimizde her an mevcuttur. Ancak sistemimiz onlara çoğalacak şansı verdiğinde karşı koyamayız. Bu nedenle birçok kişinin aynı hastalık mikrobunu taşıdığı halde sadece bazılarının hastalığa “yakalandığı” ileri sürülür.
Hastalık, bedenin normal işlevlerini yapmasını engel olan atıklardan, mukus ve zehirlerden temizlenme çabasıdır. Bedenin gerçek sağlığına kavuşması için sadece hastalıktan kurtulmuş olunması yetmez, tüm birikmiş zehirlerden de temizlenmesi gereklidir.
Bedenin saf olmadığını ve hastalığa eğilimli olduğunu gösteren ilk belirtiler,
sabah burunda ve gırtlakta çok miktarda balgam birikimi, dolu veya “akan” burun, deride soluk renk, sinirlilik, paslanmış dil, kötü soluk, rahatsız edici beden kokusu, baş dönmesi, gaz, baş ağrıları, midede ağırlık hissi, az iştah, kanlanmış gözler, terlemedir.
Yukarıdaki belirtilerden herhangi biri görülüyorsa, bunun bedeninizi temizlemeniz gerektiğini gösteren bir uyarı olduğunu bilmelisiniz. Doktorlar uzun süreli iç-zehirlenmenin zihinsel güçlerde azalma, sık sık baş ve sırt ağrısı, görme güçlüğü, aşırı yorgunluk, kaslarda sızlama, kulak çınlaması, kaba öksürük ve tozlara karşı aşırı hassasiyete yol açabileceğini söylemektedir.
İç”kir”lenmenin neden olduğu bazı ortak rahatsızlıklar şu şekilde açıklanır;
Deri Reaksiyon
Kan, deri aracılığıyla zehirleri atmaya çalışır. Bu zehirlerin biriktiği yerlerde yara, çıban ve sivilce oluşur.
Gaz
Bağırsaklardaki sindirilmemiş besinlerin çürümüş atıkları kokulu gazlar oluşturur ve bu gazlar kısmen kana karışarak daha fazla zehirlenmeye yol açar. Basurların sebebi genellikle gazlardır. Bu gazlar bağırsaklardan yukarı çıkarak karın bölgesine ve mideye de geçebilirler, midede ve bağırsaklarda gerilmelere ve sonuçta geğirmelere neden olurlar. Bunlar ağızda kötü kokulara ve ekşi tada yol açar.
Kabızlık
Kabızlık, bağırsakların zehirli atık ürünlerle tıkamasıdır ve birçok hastalığın temel nedenidir.bu durumda bağırsağın tüm iç yüzeyi sindirim sıvılarının salgılanmasını azaltan ve sindirim gücünü yavaşlatan yapışkan bir mukus tabakasıyla kaplanır. Buna catarrh denir. Daha fazla atık maddenin eklenmesiyle kalınlaşan ve katılaşan bu tabaka, bağırsak boşluğunu besinlerin geçmesini engelleyecek kadar doldurur.
AteşAteş, bedenin kendini temizlemesi için doğal bir yoldur. Beyaz kan hücreleri içerideki zehirlere karşı savaşırken metabolizma hızlanır ve bu nedenle beden ısısı yükselir.
Safra ve Böbrek Taşları
Bunlar safra kesesinde ve böbreklerde biriktirilmiş kristalize zehirlerdir. Kum taneciği kadar küçük veya safra taşlarındaki gibi kaz yumurtası kadar büyük olabilirler.
Siğiller
Siğiller, birikmiş atıklar nedeniyle oluşur, el ve ayak dokularında yerleşir.
Damar Sertliği ve Yüksek Tansiyon
Zehirli atıklar ve yağlı maddeler kan damarlarının iç yüzeyine, özellikle ince kılcal damarlara yapıştığında ve kan akışını engellediğinde kalp kası kanı bu daralmış damarlardan geçirmek için daha çok çalışmak zorunda kalır. Kalp büyür, yüksek tansiyon, kan pıhtılaşması, kalp krizi ve çarpıntı sonuçlarını doğurur. Aynı zamanda böbrekler ve endokrin salgıları da bedeni zehirlerden temizleme çabasıyla kan basıncını artıracak çeşitli kimyasal maddeler salgılar. Yüksek tansiyonun ilk uyarıcı belirtileri baş ağrısı, baş dönmesi, soluk tıkanması, kalp çarpıntısı ve terlemedir.
Zihinsel ve Duygusal Rahatsızlık
Zehirli atıklarla aşırı yüklenmiş bir beden beyne yeterli oksijen ve enerji gönderemez. Toksik atıklarla doymuş durumda olan beynin düşünme süreci de bozulur.
Artrit
Eklem yerlerindeki kemiklerin uçları kemiklerdeki sürtünmeyi destekleyen yumuşak bir kıkırdak ile kaplıdır. Bu kıkırdakları yağlayan sıvıda atıklar biriktiği vakit eklemler şişer, eklem uçları katılaşır, sivrilir, kıkırdak kurur ve gevrekleşir. Yavaş yavaş sıvı salgılanması tamamen kurur ve eklemlerin karşılıklı uçlarında artrit olarak adlandırılan bir rahatsızlık ortaya çıkar.
Alerji ve Astım
Ciğerlerdeki broş tüpleri ağaç kökleri gibidir. Nefes borusundan gittikçe daha ince tüplere dallanır ve küçücük hava keseleri ile biter. Bedendeki aşırı zehirden ve özellikle asidik atıklardan dolayı bu tüpleri kaplayan mukus tabakası tahriş olur ve iltihaplanır.
Sonra broş salgıları aşırı aktif hale gelir ve bu tüplerin içinde mukus birikir. Bu zehirli atıkları nötrleştirmek içinde mukus birikir. Bu zehirli atıkları nötrleştirmek için beden histamin enzimi salgılar. Fazla miktarda histamin salgılanması hastada öksürük, aksırık, burun akması, göz sulanması gibi alerjik reaksiyonlara sebep olur.
Tahriş edici bir maddeyi solumak da ani alerji ve astım krizine yol açabilir. Alerjik bir reaksiyon, belirli yiyeceklerin alınmasıyla veya böcek ısırması sonucunda meydana gelebilir. Bu tür reaksiyonlar atıkların derinin gözeneklerinden dışarıya çıkma yolu bulmaya çalışmasından ötürü oluşan egzama, sivilce, çıbanlardır.
Karaciğer Rahatsızlıkları
Karaciğer, bedendeki bütün zehirleri nötrleştiren ve ortadan kaldıran filtre gibidir. Hasta karaciğer kirle tıkanmış bir filtreye benzer. Besinlerdeki yağları tam olarak sindirmek için yeterli safrayı salgılayamaz. Zehirle yüklü safranın kan dolaşımına karışması sarılık hastalığına neden olur; sertleşip taşlaşması ise safra taşlarını oluşturur.
Diş Çürümesi
Vücuttaki zehirli atıklar diş çürümelerine ve ağız bozukluklarına da sebep olurlar. Bu atıklar diş minesinin yapısını da eritir ve diş içini parçalar. Diş etinin yavaş yavaş dejenere olması sonuçta diş kaybına sebep olur.
Babalar ve Kızları
Sağlıklı bir aile yapısında genellikle kız çocuklarının ilk aşkı babaları sayılır. Öyle ki, belli bir yaş döneminde "Ben babamla evleneceğim!" diye tutturan kız çocuklarıyla sıkça karşılaşmak mümkün. Bu aşkın etkileri bazı kız çocuklarında ileri devrelere de taşınabilir. Örneğin, bazı kadınlar eşlerinde hep babalarının özelliklerini bulmaya çalışır. Olumlu ya da olumsuz, hiç farketmez...
İlk aşk babayla başlar
Küçük kız çocukları babalarına hayranlık duyarlar. Öyle ki, en büyük arzuları babalarıyla evlenmektir. Babalar, kızlarının dünyasında önemli bir yere sahiptirler ve hatta onların ilk aşkları sayılırlar. Babalarının yerini başka bir erkek alana kadar, bu böyle devam eder. Kız çocuklarının hayata sağlıklı bir pencereden bakabilmeleri ve hem sosyal, hem de duygusal ilişkilerinde mutlu olabilmeleri için, babalarıyla sağlıklı bir ilişki geçirmiş olmaları önem taşır.
İdolleştirme babada başlar
Anneler, kızlar için bir örnek sayılırlar. Fakat babalarının yeri daha farklıdır. Kız çocuklarının babalarıyla kurdukları bağ çok güçlüdür. Babayla kız arasında asla anneyle olabileceği gibi, bir rekabet duygusu oluşmaz. İlişkileri bazen mesafeli olsa da, genellikle içten ve etkileyicidir. Babayla kız çocuğu, aşkın farklı bir çeşidini yaşarlar. Baba kız ilişkisinde, babanın çok özel veya mükemmel özelliklere sahip olması gerekmez. Onlar, kız çocukları için her halleriyle bir idoldürler.
Erkek dünyasına açılan ilk pencere
Baba kız ilişkisi sayesinde kız çocukları erkeklerin dünyasını tanırlar. Bu şekilde erkekler arasında nasıl saygı göreceklerini de öğrenebilirler. Babanın tepkileri, ailedeki roller ve günlük hayattaki davranışlar da burada çok etkili olur. Baba kız ilişkisinde, kız çocuğu sadece erkeklere karşı duyguları öğrenmez. Aynı zamanda eş seçimi konusunda da bir düşünceye sahip olurlar. Babanın kadınlara karşı feodal özellikte davranışlar sergilemesi, kızın da ilerde feodal yapılı erkeklere ilgi duymasına yol açabilir.
Özgüvenin ilk tohumları atılır
Babayla kızı arasındaki bu güzel iletişim, kız çocuğun özgüvenin gelişimini etkiler. Babayla birlikte sosyal etkinliklere katılmak, sinemaya - tiyatroya gitmek veya sohbet etmek kız çocuğunun özgüvenini destekler ve öz sevgisini geliştirir.
Kendini izlemeye başlar
Anne kız arasında duygusal anlamda bir yakınlık olur. Kız çocukları anneleriyle kendini özdeşleştirir. Buna karşılık babalarında, davranışlarının nasıl bir sonuç getirdiğini tespit ederler. Kızların babalarıyla kurdukları bu yakınlık, ileriki yaşamlarında öz değerlerini benimsemelerine, ilişkilerde karşılaştıkları sorunlarla baş etmelerine ve nasıl erkeklerden hoşlandıklarını belirlemelerine yardımcı olur.
Hayat maratonu başlar
Hayatları içersinde babaların verdiği onay, yaşam yarışında büyük önem taşır. Kız çocuğunun üzerine alacağı sorumlulukları yerine getirmesi, kişiliğini daha da iyi oturtması için ciddi bir temel oluşturur. Kızını teşvik eden ve cesaretlendiren bir baba, hem iş hayatında hem de duygusal ilişkilerinde, başarının ve mutluluğun anahtarını sağlar.
ALBUMIN
Normal Değerler : 3.5-5.5 g/dL
Açıklama : Albümin karaciğerde sentezlenen bir protein türevidir. Sağlıklı yetişkin karaciğerinde günde 12-14 gram kadar albümin sentezi yapılır. Sağlıklı kişilerde rutin olarak albümin bakılmasına gerek yoktur. Sağlıklı bir kişide albümin düzeyinin biraz yüksek ya da düşük çıkması da klinik bir önem taşımaz. Kan albümin düzeyi ölçümü özellikle ödemi olan, karaciğer hastalığı bulunan veya beslenme bozukluğu düşünülen kişilerde önem taşır.
Artığı Durumlar : Albümin düzeyinin yüksek ölçülmesi genellikle vücuttan su kaybı bağlıdır. Önemli değildir.
Azaldığı Durumlar : Yaşlı insanlarda, karaciğer hastalığı olanlarda ve beslenme bozukluğu bulunan kişilerde albümin azalır. Bazı hastalarda idrar ya da bağırsak yolu ile albümin kaybı gerçekleşmektedir. Sonuçta albüminin kan düzeylerinde azalma (hipoalbüminemi) kan onkotik basıncının düşmesine bu da dokular arasında sıvı birikimine neden olarak özellikle bacaklar ve sırtta ödeme neden olur.
ALKALEN FOSFATAZ - ALP
Normal Değerler : 30-1 20 U/L
Açıklama : Vücutta neredeyse bütün dokularda bulunan ama ne iş yaptıkları tam anlaşılamamış bir enzimdir. Normal yetişkinde kanda ölçülen ALP ın yarısı karaciğer yarısı da kemik kökenlidir. ALP özellikle safra akımının durması ya da yavaşlamasına bağlı olarak görülen karaciğer hastalıkları için iyi bir testtir.
Artığı Durumlar : Çocuk ve gençlerde hızlı kemik büyümesi nedeniyle normal yetişkine göre ALP değerleri 2-4 kat daha fazla olabilmektedir. Yine doğuma yakın gebelerde de plasenta tarafından sentezlendiğinden ALP değerleri yüksektir. Safra yollarındaki tıkanma sonucu ALP değerleri yükselir. Ayrıca kemik hastalıklarında da (özellikle Paget hastalığı) ALP değerleri yükselir. Pek çok da ALP düzeylerini yükseltebilir, bu nedenle ALP yüksekliği çoğu zaman bir hastalık belirtisi olmayabilir.
AMILAZ
Normal Değerler : 60-180 U/L
Açıklama : Amilaz pankreas, tükürük bezleri ve bazı tümörlerden (örn. akciğer) salınmaktadır. Kandaki amilazın genellikle üçte biri pankreas, üçte ikisi ise tükürük bezleri kaynaklıdır. Dolaşıma giren amilaz esas olarak böbrekler aracılığıyla vücuttan atılmaktadır.
Artığı Durumlar : Yüksek kan amilaz düzeyi pankreatitte meydana gelir. Ayrıca karın ağrısıyla ortaya çıkan bazı acil hastalıklarda, şiddetli şeker komasında, kabakulakta, morfin enjeksiyonundan sonra da amilaz düzeyleri bir miktar yükselebilmektedir.
Azaldığı Durumlar : Amilaz değerinde düşüklüğün bir klinik önemi yoktur.
ASIT FOSFATAZ
Normal Değerler : 0-5.5 U/L
Açıklama : Esas olarak prostat, karaciğer, kemik ve bazı kan hücrelerinde bulunmaktadır. Ölçümü özellikle prostat hastalıklarının tanı ve tedavisi için kullanılmaktadır. Bu amaçla prostatik asit fosfataz denilen fraksiyonu ölçülür. Normalde asit fosafataz kanda pek az miktarda bulunur.
Artığı Durumlar : Özellikle prostat kanserlerinde kan düzeyleri belirgin olarak yükselmektedir. Yine de rektal muayeneden sonra, idrar sondası takılmasıyla ve hatta kabızlık ile birlikte de yükselebileceği unutulmamalıdır.
BILIRUBIN
Normal Değerler : Direkt : 0.1-0.3 mg/dL
Indirekt : 0.2-0.7 mg/dL
Açıklama : Kan dolaşımında bulunan kırmızı kan hücreleri yaklaşık 120 günlük bir süre sonunda ömürlerini tamamlar ve çoğunluğu dalakta olmak üzere parçalanırlar. Açığa çıkan bilirubin karaciğere götürülür. Karaciğer özel bir işlemle bilirubini suda çözünebilen bir hale getirir ve safra yoluyla bağırsağa atar. Karaciğerde bu işleme maruz kalmış bilirubine direk, henüz işlem görmemiş bilirubine ise indirek bilirubin denilir.
Artığı Durumlar : Bu sistemin herhangi bir noktasında meydana gelebilecek bir aksama kan bilirubin düzeyinin yükselmesine neden olur. Bu aksamalar; kırmızı kan hücrelerinde aşırı yıkım, karaciğer hastalıkları ve safra yolu tıkanıklıklarıdır. Sonuçta kan bilirubin seviyesi yükselecek ve koyu sarı ten rengiyle tipik sarılık ortaya çıkacaktır.
FOSFOR
Normal Değerler : 3 - 4,5 mg/dL
Açıklama : Fosfor insan hücresinde asit-baz dengesi, kalsiyum metabolizması gibi çok önemli reaksiyonlarda rol oynayan bir maddedir. Vücuttaki fosforun %85 kadarı kemikte fosfat formunda depolanır. Kan düzeyi kan kalsiyum ve kan pH değişimlerinden etkilenmektedir. Kalsiyumda olduğu gibi bağırsaktan emilimi, idrarla atılımı ve hücre içine toplanması ya da hücreden bırakılması gibi düzenlemelerle kan düzeyi ayarlanmaktadır.Yine kalsiyum gibi parathormondan etkilenmektedir. Yemeklerden sonra düzeyi değiştiğinden 12 saatlik açtıktan sonra ölçümü yapılmalıdır.
Artığı Durumlar : Hipoparatiroidide fosfor artar.
Azaldığı Durumlar : Hiperparatiroidi durumunda değerleri azalır.
AKCİĞER KANSERİ
* Akciğer kanseri erkek ve kadınlarda ikinci en sık rastlanılan kanser türü.
* ABD’de her yıl yaklaşık 100.000 erkek ve 60.000 kadın akciğer kanserinden ölüyor.
* Akciğer kanseri ölüme en fazla yol açan kanser türü.
* Akciğer kanseri aynı zamanda önlenmesi de en kolay kanser.
Kimler Risk Altında?
* Sigara içenler (Akciğer kanseri % 90 oranında sigaraya bağlı), boya, v.b. yapımında kullanılan kimyasal maddelere (arsenik, vinil klorid v.b.) maruz kalanlar, asbest, radon gibi maddelere maruz kalanlar, radyasyona ve hava kirliliğine maruz kalanlar… akciğer kanseri açısından yüksek risk altındalar.
Ne Yapmalı?
* Hastaların % 90’ında akciğer kanserine sigara sebep oluyor. Bu nedenle sigara içiyorsanız bırakın. Sigara içilen kapalı ortamlardan kaçının. Hiç sigara içmediği halde akciğer kanseri olmuş hastaların üçte birinin pasif içici olduğu; yani fazla sigara içilen ortamlarda yaşadıkları biliniyor. İşiniz gereği kimyasal maddeler ile çalışmanız gerekiyorsa, düzenli olarak işyeri hekiminizin önerdiği aralıklarla muayenenizi olup, akciğer filminizi çektirmeyi ihmal etmeyin…
BAĞIRSAK KANSERİ
* Kansere bağlı ölümlerin ikinci en sık sebebi kalın bağırsak kanserleri olup son yıllarda gelişen tanı ve tedavi yöntemleri sonucu bu hastalık erken yakalandığında başarıyla tedavi edilebiliyor.
Kimler Risk Altında?
* Ailesinde bağırsak kanseri hikayesi olanlar,
* Kalın barsaklarında polip tespit edilmiş hastalar,
* Sigara içenler,
* İltihabi bağırsak hastalıkları olanlar,
* Asbeste maruz kalanlar,
* Batı usulü (yağdan zengin, lif’den fakir, koruyucu maddeler içeren besinler ile) beslenenler,
* Bağırsak kanseri açısından yüksek risk taşırlar.
Ne Yapmalı?
* Sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat edin. Az yağlı, bol lifli (sebze, meyve, kepekli unla yapılmış yiyecekler) besinleri tercih edin.
* Ailenizde bağırsak kanseri hikayesi varsa, dışkınızda kan gördüyseniz, dışkılama alışkanlığınızda değişiklik olduysa (uzun süreli ishaller veya kabızlık v.s.) yaşınız ne olursa olsun hekime başvurarak gerekli muayene ve testlerin yapılmasını sağlayın. Bağırsak kanserlerinin çoğu poliplerin sonradan kanserleşmesi ile oluşur. Poliplerin erken farkedilip çıkartılmasıyla kanser gelişmesi tamamen önlenebilir.
* 50 yaş ve üzerindeki sağlıklı bireylerin yılda bir kez dışkıda gizli kan baktırması ve her beş yılda bir parmakla makattan muayene ve kolonoskopi yaptırması önerilir.
* Yüksek risk grubundaki kişilerde (ailevi bağırsak kanserleri, iltihabi bağırsak hastalığı bulunanlar v.s.) yılda bir kez kolonoskopi ve muayene önerilir.
CİLT KANSERİ
* Cilt kanseri, bilinen tüm diğer kanserlerden daha sık rastlanılır. Ancak genellikle yayılmaz ve kolay tedavi edilebilir.
* Sadece melanoma denilen ve benlerden türeyen bir çeşit cilt kanseri oldukça tehlikeli ve ölümcüldür.
Kimler Risk Altında?
* Açık tenli kişiler,
* Uzun süreyle güneşe maruz kalanlar,
* Ailesinde cilt kanseri olanlar,
* Radyum, arsenik gibi bazı maddelere uzun süreli maruz kalanlar daha fazla risk taşırlar.
Ne Yapmalı?
* Uzun süre direkt güneş altında kalmayın,
* Özellikle 11:00-16:00 saatleri arasında güneşlenmeyin veya güneş altında korunmasız çalışmayın,
* Koruma faktörü yüksek (en az 15) güneş kremleri kullanın ve bu kremleri vücudunuzun güneş gören yerlerine sürdükten 30 dakika sonra güneşlenmeye çıkın.
* Ayda bir vücudunuzu yeni gelişen cilt değişikliklerine karşı muayene edin.
MEME KANSERİ
* Kadınlarda en sık rastlanılan kanser türü olan meme kanseri olup her yıl binlerce kadın kanser tanısı ile tedavi ediliyor. Erken tanı sayesinde bir çok kadın ölümcül olabilecek bu hastalıktan kurtulabiliyor.
Kimler Risk Altında?
* 40 yaşın üzerinde kadınlar,
* Anne veya kız kardeşlerinde meme kanseri bulunan kadınlar,
* Hiç çocuk sahibi olmamış kadınlar,
* İlk çocuklarını 18 yaşın altında veya 30 yaş üzerinde doğuran kadınlar,
* Östrojen kullanan kadınlar…
Meme kanseri açısından diğer kadınlara nazaran biraz daha fazla risk taşırlar. Risk grubu içinde olmamanız meme kanserine yakalanmayacağınız anlamına gelmez.
Ne Yapmalı?
* Meme kanseri ne kadar erken tanınırsa tedavi edilme ve iyileşme olasılığı o kadar yükseklir.
Bunun için;
20-39 yaş arası kadınların:
* Ayda bir kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları,
* Her üç yılda bir hekim tarafından muayene edilmeleri.
40 yaş ve üzeri kadınların:
* Ayda bir kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları,
* Yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri,
* Yılda bir mammografi çektirmeleri önerilir!
AYLIK MEME MUAYENESİ
* Bir boy aynası karşısına geçerek:
* Ellerinizi kalçalarınızın üzerine koyun ve sağa-sola dönerek aynada göğüslerinizi dikkatlice inceleyin
* Elleriniz belinizde iken omuzlarınızı ileri doğru çıkarın ve hafif öne eğilerek göğüslerinizi aynada tekrar inceleyin
* Her iki göğüs ucunu hafifçe sıkarak akıntı gelip gelmediğini kontrol edin
* Ellerinizi kafanızın arkasında birleştirin ve kafanızı öne doğru bastırın. Bu pozisyonda sağa-sola dönerek göğüslerinizi aynada inceleyin.
İnceleme sırasında aşağıdaki sorulara yanıt arayın:
* Göğüslerin büyüklüğünde veya şeklinde değişiklik var mı?
* Göğüsünüzün üzerinde cilt dokusunda renk değişikliği, kızarıklık, çukurlaşma, büzüşme dikkatinizi çekiyor mu?
* Göğüs ucunda akıntı, kepeklenme, içeri çökme veya yön değiştirme görülüyor mu?Yattığınız yerde:
* Sol omuzunuzun altına küçük bir yastık koyduktan sonra sol elinizi kafanızın altına yerleştirerek uygun pozisyon alın. Sağ eliniz açık ve parmaklarınız bitişik olduğu halde sol göğsünüzün üzerine koyun. Elinizin şeklini bozmadan ovma tarzında dairesel hareketler yaparak sol göğsünüzün tümünü ve sol koltuk altınızı belli bir düzen içinde muayene edin. Aynı işlemi sol elinizle sağ göğsünüze uygulayın.
* Ciltte kalınlaşma, sertleşme var mı?
* Göğüste ve koltuk altında ele gelen kitle var mı?
* Sağ elinizle sol köprücük kemiğinin üstündeki ve altındaki çukur bölgeyi dairesel hareketlerle yoklayın. Daha sonra sabunlu elinizi köprücük kemiğinden göğüs ucuna doğru bastırarak kaydırın. Ciltte kalınlaşma, değişiklik veya cilt altında ele gelen kitle olup olmadığını kontrol edin. Aynı işlemi sol elinizle sağ taraf için uygulayın.
* Bir elinizle göğsünüzü alttan destekleyin ve diğer elinizi göğsünüzün üzerinde ovma tarzında dairesel hareketlerle gezdirerek dikkati çeken cilt değişiklikleri veya kitle arayın.
* Sol elinizi belinize koyun ve sağ eliniz açık ve parmaklarınız bitişik olduğu halde ovma tarzında dairesel hareketlerle sol koltuk altınızda ele gelen kitle olup olmadığına bakın. Aynı şekilde sol eliniz yardımıyla sağ koltuk altınızı muayene edin.
25- Her gün beyaz peynir veya bir tabak yoğurt yemeyi adet haline getiriniz.
26- Eğer kilonuz fazla ise ve bunu bir türlü veremiyorsanız, bir uzman doktor ve diyetisyene başvurunuz. Gerekirse psikologdan da yardım isteyerek, kararlı bir şekilde kilolarınızı veriniz.
27- Uzman hekime danışmadan bel korsesi kullanmayınız. Çelik balenli korselerin uzun vadede bel ve karın adalelerini zayıf bırakacağını unutmayınız.
28- Kesin teşhis konulup bel ağrınızın nedeni anlaşılmadan belinizi asla çektirmeyiniz. Bunun bazen felce kadar giden sonuçlara yol açtığını unutmayınız.
29- Üzüntü ve streslerin bel sağlınızı da olumsuz yönde etkilediğini bilerek ruh sağlığınıza özen gösteriniz. Ailevi, sosyal veya iş hayatınızla ilgili problemlerinizi çözmek için gerekirse ilgili doktor ve şahıslardan yardım isteyerek köklü bir çözüme gidiniz.
30- Vücut ağırlığınızı sürekli kontrol altında tutunuz. Alınan her fazla kilonun vücudunuz ve beliniz için ilave bir yük olduğunu, bunun da belinizin biyomekaniğini olumsuz yönde etkilediğini unutmayınız.
31- Uzun topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyiniz. Ayakkabınızın topukları normal olsun.
32- Sandalye veya koltuğa oturmak için kendinizi oturağınızın üstüne sanki düşüyormuş gibi, aniden bırakmayınız. Yavaş yavaş, kontrollü olarak oturma pozisyonuna geçiniz.
33- Sandalye veya koltukta otururken, bir cismi -hafif dahi olsa- öne doğru eğilerek yerden almayınız.
34- Yan veya sırtüstü pozisyonda yatarak uyuyunuz. Yüzüstü yatmayınız.
35- Yatağınız sert olsun. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan yumuşak yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta veya tahta olan yataklar ile kaliteli ortopedik yatakları tercih ediniz.
36- Doktorunuz mutlak yatak istirahati vermişse, 2 veya 3 hafta kesinlikle istirahat ediniz. Bu süre içinde ağrınız artıyor, durumunuz kötüye gidiyorsa, doktorunuza bildiriniz.
37- Mutlak sert yatak istirahatinde iken ayaklarınızın altına birkaç yastık koyarak yükseltmeniz daha iyi olacaktır. Bu esnada yemeklerinizi yatarak yiyebilirsiniz.
38- Sırtüstü yatağınızda veya bir halının üzerinde uzanırken bacaklarınızı dizlerinizi kırarak yukarıya doğru toplayınız. Bu pozisyonda beliniz daha çok rahatlar ve ağrılarınız daha çabuk geçer.
39- Beliniz ağrıyor ve özellikle de ağrı bacağınıza vurmaya başlamış ise vakit geçirmeden uzman doktora başvurunuz. Doktor olmayan kişilerle kaydedeceğiniz vaktin bazen telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini unutmayınız.
40- Sağlıklıyken, günlük yaşantınızda tembel olmayınız, hareketli olmayı tercih ediniz.
41- İşyerinde devamlı oturarak çalışıyorsanız, bunun beliniz için sakıncalı olduğunu biliniz. Bu nedenle ara sıra kalkıp dolaşınız. Çünkü oturur pozisyonda iken belinize binen yük, ayakta iken olduğundan belirgin şekilde daha fazladır. Hatta yapılan araştırmalarda günlük mesaisinin büyük bir kısmını oturarak geçirenlerde bel fıtığına yakalanma riskinin ayaktakilere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
42- Bacaklarınız düz pozisyondayken, ayakta dimdik uzun süre hareketsiz kalmayınız.
43- Daha önce bel rahatsızlığı geçirmişseniz, güreş, boks, judo, futbol gibi mücadele sporlarından ve halter gibi uğraşlardan uzak durunuz. Bunların yerine yürüme ve yüzme gibi sporları tercih ediniz.
44- Çocuklarınız hızlı gelişsinler diye aşırı antrenman veya gereğinden fazla spor yaptırmayınız.
45- Çocuklarınız oturarak ders çalışırlarken onları öne ve ya yana eğik durmamaları konusunda sık sık uyarınız.
46- Raflardan kitap veya herhangi bir eşyayı alırken önce ayağınızın altına yükseltici bir şey koyunuz ve o eşyanın hizasına yükseldikten sonra alınız.
47- Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösteriniz.
48- Ayakkabınızı bağlamanız veya benzer bir hareket yapmanız gerekiyorsa, çömelerek ve ya yüksekçe bir cismin üstüne basarak yapınız.
49- Otomobil kullanırken koltuğunuz sert olsun, arkaya dayandığınızda koltuk belinizi desteklesin ve adeta kavrasın. Uzun yola çıkarken de belinizi ince bir yastıkla destekleyiniz.
50- Yataktan kalkarken önce tam yan dönünüz, daha sonra ellerinizle yandan destek alarak oturur pozisyona geçiniz ve öyle kalkınız.
Bacak Ağrısı
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
·Üç günden uzun süren bacak ağrıları
·Bacaklarda güçsüzlük, soğuma veya his kaybı
·Her iki bacağın alt ve üst parçalarında ağrı
·Bacak cildinde cildin mavi renk alması, bacakta açılan yaralar veya cilt altında hassas şişlikler
·Bacakta şişme veya ciltte renk değişmesine neden olan veya kırık şüphesi olan yaralanmalar
·Bacak ağrılarının başlıca nedenlerinden biri spor yapanlarda görülen aşırı zorlanma hasarlarıdır. Sert koşu zeminleri, uygun olmayan spor ayakkabıları, yeterince ısınmadan spor yapma veya aşırı egzersiz gibi nedenlere bağlı olan bu durumlarda, kasların ve kasları çevreleyen dokuların hasarlanması sonucunda ağrı ortaya çıkar.
·Bacaktaki atardamar ve toplardamarların hastalıkları da önemli birer bacak ağrısı nedenidir. Toplardamarların iltihabı ve içlerindeki kanın pıhtılaşması ile ortaya çıkan tromboflebit tablosunda bacaklarda ağırlık, cildin altında yanma hisis vardır. Yüzeysel damarların tıkanmasında ciltte kızarıklık ve hassasiyet olabilir. Derin damarların tıkanmasında ise ciltte yaralar açılabilir. Toplardamarların içindeki pıhtılar yerinden koparak akciğere gittiğinde hayatı tehdit edebilirler.
·Damar sertliği nedeniyle bacaktaki atardamarların daralması sonucunda yürüyüşle birlikte başlayan bacak ağrıları görülebilir. Bu hastalarda yürüyüş sırasında bacak kaslarında artan oksijen ihtiyacı karşılanamadığından bacaklarda ağrı meydana gelir ve ağrı dinlenmekle geçer. Bacak ağrıları bacak dışındaki nedenlere, örneğin omurga kemiğinin rahatsızlıklarına bağlı olabilir. Bel omurları arasındaki daralmalar bacaklara yayılan ağrıya yol açar. Siyatik ağrısı bu tipte bacağa yayılan bir ağrıdır. Uzun süre oturan ya da çömelen kişilerde bacaklardaki sinirlerin sıkışması sonucunda yanma, karıncalanma, his azalması ve güçsüzlükle birlikte ağrı meydana gelir. Bacak kemiklerinin infeksiyonlarında ve tümörlerinde de ağrı duyabilir.
Eklem Ağrısı
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
·Bir eklem travmasından 24 saat sonra ağrı, eklemin üzerine ağırlık vermenizi önlüyorsa
·Ağrı bir travmaya bağlı olmadan dört günden uzun sürmüşse
·Ağrının yanı sıra eklemde şişlik, sıcaklık, kızarma varsa veya eklem hareketleri kısıtlanmışsa
·Burkulma, eklem ve çevresindeki dokuların zedelenmesi günlük hayatta ve sporda sık karşılaşılan durumlardır. Eklem ve çevre dokuların incinmesi sonunda eklem ağrısı ile birlikte genellikle morarma, şişme ve sıcaklık mevcuttur. Gut hastalığı özellikle ayak başparmağında şiddetli ağrı, kızarıklık ve şişmeye neden olur. Romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklar, dolaşım bozukluğu ve sinir hasarları eklem ağrılarına yol açabilir
Endişe Hali
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
·Endişe halinden kaçınmak için belirli olaylardan, yerlerden ve kişilerden kaçınma gereğini hissediyorsanız
·Gerginlik, baş ağrısı, kas ağrıları, sindirim yakınmaları, nefes açlığı, göğüs ağrısı veya baş dönmesi gibi kronik belirtiler varsa
·Panik ataklar (kısa ve açıklanamayan yoğun korku ve panik durumu) varsa
·Bir sınavdan önce olduğu gibi, önemli olayların öncesinde normal kişilerde belirli bir endişe hali gözlenebilir. Ancak bu endişe hali yaşantınızın ayrılmaz bir parçası olmuşsa ve günlük işlerinizi etkiliyorsa tedavi edilmesi gerekir.
·Bazen yürüyüşe çıkmak, hareket etmek, derin nefis almak endişe halini gidermede yararlı olabilir. Çay kahve gibi kafeinli içeceklerin fazla içilmesi endişeyi yoğunlaştırabilir. Alkolsizi sakinleştiriyor gibi görünse de ertesi gün alkolün beyin üzerindeki olumsuz etkisi kendinizi daha kötü hissetmenize yol açacaktır.
Kalça Ağrısı
Şikayet
Kalçanızın üst kısmıyla kaba etleriniz alt kısmında veya kasık bölgenizde ağrı var.
Kalça Ağrısının Nedenleri
Kalça kemiği kırığı: Kısa süre önce düşündünüz ve şimdi kalçanız çok ağrıyor, yattığınızda bacağınızı uzatamıyor ve kaldıramıyorsunuz. aslında bacak kemiğinin en tepesi olan kalça kemiği hafif bir düşmeyle bile kolayca kırılır. Yaşlılar ve osteoporozu olanlar büyük risk altındadır.
Aşırı kilolu vücut:Kalçanızda yürüdükten veya uzun süre ayakta kaldıktan sonra şiddetlenen bir ağrı var. Kalça vücut ağırlığını taşıyan başlıca eklemlerden birisidir. Kilonuz ne kadar artarsa, kalça ağrınız da o kadar şiddetlenir.
Kese iltihabı: Kalça eklemi bölgesinde ağrı ve hassasiyet var. Bacağa veya dize vurabiliyor ve gece üzerine yattığınızda artıyor. Bu durum, kalçanın kemikli kısmına yastıklık yapan ve hareketin yol açtığı sürtünmeyi azaltan içi sıvı dolu keselerin iltihaplanmasının sonucudur.
Diğer Nedenler
Osteoartrit, ağrı, özellikle arkaya vuran ağrı, aseptik nekroz, tendon iltihabı, romatizmal artrit, yapısal bozukluk, ankilozan spondilit, polimyaljik romatizma, dolaşım sorunu.
Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?
- Kalça ağrınızı artırıcı faaliyetlerden kaçının. Ağrı, vücudunuzun temponuzu yavaşlatmanız gerektiğini size anlatma yöntemidir. Masajı ihmal etmeyin. Egzersiz yapmayı tümüyle bırakmanız gerekmez, ama sadece germeye dayanan ve ağır kaldırmayı içeren hareketler yapın.
- Günde 3 - 4 kere kalça bölgesine 20 dakikalık ıslak sıcak bez koyun. Sıcak suya batırılmış ve sıkılmış havlu koyduktan sonra ısıyı muhafaza etmesi için üzerine bir de kuru havlu koyun.
- Kese iltihabı söz konusuysa, doktor buz tavsiye edebilir.
- Reçetesiz satılan ağrı kesici bir merhem uygulayın. (Dikkat: Mentollü bir merhem kullanırken sıcak bez koymayın, ciddi yanıklara yol açabilirsiniz).
- Kalçanızın eklem bölgesine masaj yapın.
- Sert bir şiltede uyuyun, arka üstü yatmayı tercih edin. Kalçanızın üzerine yatmayın. Dizleriniz altına ya da sırtınızın alt kısmına yastık koymayın.
Önlem
- Egzersiz yapın, ama aşırıya kaçarsanız kalçada sorun olabilir. Kalça ağrınız yeni başlamışsa, yüzmek, bisiklete binmek veya yürümek gibi hafif egzersizler yapın. Yürüyüş için çok hafif ve ayağı dengeleyen bir ayakkabı (yürüyüş, aerobik veya kros idmanı ayakkabıları değil) alın.
- Kilo verin. Kalça ağrınız aşırı kilodan olmasa bile, biraz fazla kilonuz varsa, kilo vermek kalçadaki baskıyı ve ağrıyı azaltır.
Çocuğunuzun Tedavisi
- 19 yaşından küçüklere aspirin vermeyin. Reye sendromu denen ender ama ciddi bir soruna yol açabilir. Ateş veya ağrı durumlarında bunun yerine ibuprofen ya da asetaminofen (reçetesiz satılan lar bölümüne) bakın.
Kalp Çarpıntısı
Şikayet
Kalbiniz hızlı çarpıyor ve bunu fark ettiniz. Başka belirtiler olabilir de, olmayabilir de.
Kalp Çarpıntısının Nedenleri
Aşırı zorlanma: Birkaç kat merdiveni koşarak çıktınız ve kalbiniz çok hızlı çarpıyor. Aşırı fiziksel zorlama hızlı kalp atışının sık görülen bir nedenidir. Egzersiz yaparken kalp atışının dakikada 160 vuruşa çıkması göğüs ağrısı veya baygınlık gibi başka belirtiler yoksa, sağlık durumunuz iyiyse ve yaşınız 60’ın altındaysa, anormal ve genellikle tehlikeli değildir.
İlacın yan etkisi: Reçetesiz satılan bir soğuk algınlığı hapı kullanıyorsunuz ve zaman zaman kalbiniz hızlı çarpıyor, kalbiniz göğsünüzden fırlayacakmış gibi oluyor. Reçeteli ve reçetesiz satılan pek çok yan etki olarak kalp çarpıntısı yapabilir. İştah bastırıcı lar, antihistaminler, depresyon ları, astım ları ve dekonjestanlar (pek çok dekonjestanda bulunan yapay efedrin ve fenilpropanolamin hidroklorid gibi maddeler) bunlar arasındadır. Eğer bunlardan birisini kullanıyorsanız ve kalp atışlarınız hızlıysa, başka bir ilaca yönelebilirsiniz.
Kalp hastalığı: Kalbiniz hızlı çarpıyor ve çok az hareket yapmanıza rağmen nefes darlığı çekiyorsunuz. Kalp hastalığı (koroner kalp hastalığı bölümüne bakınız) hızlı çarpıntının nedeni olabilir ve çoğu kez nefes darlığı (nefes darlığı bölümüne bakınız), göğüs ağrısı (göğüs ağrısı bölümüne bakınız), baygınlık veya sersemlik ya da sıvı tutma gibi belirtilerle birlikte söz konusu olur.
Uyuşma / Karıncalanma
Şikayet
Vücudunuzun bir bölümünde his kayboldu (uyudu) ya da sanki iğne batıyormuş gibi oluyor.
Uyuşma ve Karıncalanmanın Nedenleri
Sinir veya kan damarına basınç: Vücudunuzun bir tarafı üzerinde uzun süre zor bir pozisyonda oturuyor, dayanıyor veya uyuyordunuz. Genellikle de vücut “uyandıkça” iğne batıyor gibi olduktan sonra hareket ettiğinizde uyuşma geçiyor. Dirseğinize abanmak ulna sinirinize basınç yapar ve dördüncü ve beşinci parmaklarınızda karıncalanma ve uyuşma olur.
Karpal tünes sendromu: Elinizdeki (baş parmaktan yüzük parmağına kadar( ve bileğinizdeki uyuşma geceleri artıyor ve parmaklarınız, baş parmağınız ve eliniz kuvvetsizleşti. Muhtemelen kuvvet gerektiren aletleri ya da bilgisayar sık kullanan veya sürekli tekrarlamalı hareketler yapan birisiniz. Bu durum kendiliğinden geçer ya da ağrı kesici ve bileklik gerekebilir.
Raynaud hastalığı: El ve ayak parmaklarınız uyuşuyor ve beyazlaşıyor, sonra mavileşiyor, soğuk havalarda kızarıyor ve ısındıklarında acıyor. Küçük kan damarlarıyla ilgili bir rahatsızlığınız var demektir.
Servikal (boyun omurgasında osteoartrit: Elinizde kısmi uyuşma ve karıncalanma var. Muhtemelen 50 yaşını geçtiniz ve boynunuz zaman zaman sertleşip ağrıyor. Servikal osteoartrit söz konusu olabilir. Boyun ağrısı omuzlarınıza, uyuşma ve karıncalanma kollarınıza vurursa ve sallanmadan yürüyemiyorsanız, servikal spondiloz olabilir.
Disk fıtığı:Sırtınızın alt kısmında hareket edince artan bir ağrı var, baldırınızda veya bacaklarınızda ağrı, uyuşma ve karıncalanma oluyor. Disk fıtığı veya disk kayması eklemlerde omurga kemiklerinin arasındaki düz, yuvarlak yastıkların yerinden çıkmasıdır. Sırtta yaralanma, kas zayıflığı veya şişmanlık (şişmanlık bölümüne bakınız) sık görülen nedenleri arasındadır.
İnme veya geçici istemi krizi: Kol ve bacaklarda güçsüzlük olsa da olmasa da vücudunuzun bir tarafından uyuşma ve karıncalanma, anlaşılamaz konuşma, bulanık veya çift görme, bilinç bulanıklığı ve baş dönmesi var. Bu uyarıcı belirtiler geçici istemi krizinin veya inmenin habercisi olabilir.
Diğer Nedenler
Aşırı soğuk, dolaşım sorunu, romatizmal artrit, şeker hastalığı.
Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?
- Dolaşımı düzenlemek için uyuşan bölgeye masaj yapın.
- Uyuşan vücut bölgesini hareket ettirin.
- Giysilerinizi gevşetin.
- Raynaud hastalığında, el ve ayaklarınızı ısıtın.
- Disk kayması varsa, dizlerinizin altına yumuşak bir yastık koyarak yere uzanın veya dizlerinizin arasına yastık alarak yan yatın. Sıcak bir zemin üzerine uzanın.
- Boyun ve sırttaki sertleşme için doktorunuzun önerdiği uygun bir ağrı kesicisi kullanabilirsiniz.
Önlem
- Uzun süre aynı pozisyonda oturmak, dayanmak ve yatmaktan sakının.
- Doğru oturup kalkın. Düzgün duruş omuriliğiniz ve boynunuzdaki baskıyı kaldırır. Dik oturun, göğsünüzü kaldırın, çenenizi hafifçe eğin ve başınızı kulaklarınız omuzlarınıza değinceye kadar hareket ettirin.
- Sigarayı bırakın. Dolaşım sisteminizi etkiler (tütünden uzak durun bölümüne bakınız).
- Tekrarlamalı işleri yaparken mola verin veya başka iş yapın.
- Klavyeyle çalışma mahalliniz el, bilek ve kol pozisyonu için uygun olmalıdır.
Kalp Krizi Geçirme Riskiniz Nedir
Aynı yaşta olsa bile her insanın kalp krizi geçirme riski bir diğerine göre oldukça farklıdır. Bu risk düşük, orta, yüksek ve aşırı yüksek olarak derecelendirilebilir. Derecelendirilme yapılırken “risk faktörleri” adı verilen durumlar göz önünde tutulur.Geleneksel risk faktörleri
1. Yüksek kolesterol
2. Yüksek tansiyon
3. Diyabet (şeker hastalığı)
4. Sigara kullanımı
5. Ailede kalp hastalığı öyküsü
6. Hareketsiz yaşam biçimi
7. Yaş (35-40 üzeri)
Yeni tanımlanan risk faktörleri
1. Homosistein (kan seviyesi)
2. Fibrinojen düzeyi
3. CRP (kan seviyesi)
4. Lipoprotein-a
Yukarıdaki “risk faktörleri” aynı kişide ve aynı anda ne kadar çok bulunuyor ise o kişinin riski o kadar yüksektir. Bu faktörlerin hiçbiri olmadan da kişi kalp krizi geçirme tehlikesi altındadır. Ancak, bu oran çok düşüktür. Buna karşılık 7 geleneksel risk faktörünün bir arada bulunması o kişideki kalp krizi ihtimalini ve ani kalp ölümü riskini yıllık % 50’ye yaklaştırır.
Riski yüksek kişiler neler yapabilir?
· Kan kolesterol seviyesinin ve özellikle “iyi kolesterol ve kötü kolesterol oranlarının en ideal seviyeye çekilmesi diyet ile sağlanamıyor ise “Statin” türünden kolesterol düşürücü kullanımına başlanmalı ve düzenli kontrollerle sürekli kullanılmalıdır.
· Düzenli aspirin kullanılmalıdır.( günde 80-300 mg)
· Tansiyon ve eğer varsa şeker hastalığının kontrolünün son derece düzenli şekilde yepılması gerekir.
· Egzersiz olarak; haftada 5 gün 45 dk. (5 km) olmak üzere yürüyüş yapılmalıdır.
· Gizli kalp hastalığı şüphesi olan kişilerde veya kalp hastalığı şüphesi uyandıran şikayetleri bulunan kişilerde efor testi (stres testi) yapılmalıdır.
· Diyet olarak, yağ ve kalori miktarı azaltılmış sebze- meyve ağırlıklı beslenme ömür boyu sürecek şekilde benimsenmelidir.
Kalp krizinin belirtileri nelerdir?
Kalp krizinin geçirilmekte olduğunun farkına varılmış ise ilk yapılacak şey hemen tam donanımlı bir ambulans ile mümkünse “kalp krizi merkezi” olan bir hastaneye süratle ulaşmaktır. Ambulans beklenirken bir adet aspirin (160-300 mg dozunda) alınmalıdır. Eğer kalp krizi hastada ani kalp durmasına yol açmış ise o zaman derhal suni solunum ve kalp masajı başlatılmalı ve derhal ambulans çağrılmalıdır. Sık görülen bir hata olarak; kalp krizi geçiren kişiler ambulans dışında bir taşıt ile (taksi, özel oto gibi) hastaneye taşınır ki bu durum son derece tehlikeli ve başkalarının hayatı için de riskli bir davranış şeklidir.
Kalp krizi atlattıktan sonra yapılacaklar
Kalp krizi tedavisi, hastanede 4-7 gün yatarak tedaviyi gerektirir. Bu tedavinin bitiminden sonra kişi eve dönüp, günlük 5-10 dk.’lık yürüyüşlere çıkabilir ve 3-4 hafta içinde tamamen normal yaşama dönebilir
Kalp krizi sonrası dönemde tıbbi tedavinin 3 ana hedefi vardır
a. Tekrar oluşabilecek ikinci bir kalp krizinin engellenmesi
b. Kalbin giderek büyümesine engel olunması
c. Ani kalp ölümlerinin engellenmesi
Bu amaçla her hastanın kullanması gereken 4 ana grubu vardır
1. Aspirin
2. Statin grubu kolesterolü düşürücü lar
3. ACE inhibitörü adı verilen ve kalbin büyümesini engelleyen lar
4. Beta-bloker adı verilen ve ani kalp ölümlerinin engellenmesinde etkin ve en emniyetli lar
Ani kalp ölümü riski yüksek olan bazı kişilerde vücuda takılabilen otomatik elektroşok cihazı (AICD) ve/ veya “Amiodaron” adı verilen kalp ritim düzenliyicisi bir kullanılmalıdır.
Göbeğinizden Kurtulmanın Yolları
Aldığınız pantolonların içine sığmıyor musunuz? Veya karnınız sanki balon yutmuş gibi mi duruyor? Eğer siz de göbeğinden bir an önce kurtulmak istiyorsanız, burada sizlere hazırladığımız önerileri uygulamayı deneyin. Kurallara uyar ve hareketleri düzenli bir şekilde ortalama 15 dakika uygularsanız, iki hafta gibi kısa bir sürede karın bölgenizdeki yağların azaldığını görebilirsiniz.
Hareketleri düzenli olarak uygulayın
Üst karını çalıştırır: Önce sırtüstü yere uzanın. Ardından ayaklarınız yerde basılı bir şekilde dururken bacaklarınızı kırın ve yana doğru açın. Ellerinizi ensenizde birleştirin. Şimdi üst gövdenizi hafifçe yukarı kaldırın ve tekrar uzanın. Egzersizi ortalama 12 kez tekrarlayın. Nefesinizi, yukarı kalkarken verecek, inerken de alacak şekilde düzenleyin.
Karnın orta ve yan bölümlerini çalıştırır: Sırtüstü yere uzanın ve ayaklarınız yere basacak şekilde dizlerinizi bükün. Öncelikle sol ayağınızı, sağ dizinizin üzerine yerleştirin. Sağ kolunuzu ensenize, sol kolunuzu ise karnınıza koyun. Yavaşça yukarıya kalkarak sağ kolunuzla dizinize dokunmaya çalışın. Alıştırmayı ortalama 12 kez tekrarladıktan sonra, aynı hareketi diğer tarafta uygulayın.
Alt karnı çalıştırır: Yine sırtüstü yatın ve ayaklarınızı çapraz şekilde birleştirin. Ardından bacaklarınızı yukarı doğru kaldırın. Ellerinizle boynunuza destek vererek, vücudunuzun üst kısmını yavaşça dizlerinize doğru çekin ve tekrar uzanın. Yukarı doğru kalkarken karnınızı kasın. Bu hareketi yine ortalama 12 kez tekrarlayın.
Alt karnı çalıştırır: Bu hareketleri yapmak için bir lastik ipten yararlanın. Yere oturduktan sonra ayaklarınızla bitişik bir şekilde yere basın ve lastiği ayaklarınızın altına iliştirin. Ardından, kollarınızı dirseklerden kırarak ipin ucunu ellerinize dolayın. Şimdi bacaklarınızı öne doğru uzatın ve kollarınızı yanlara doğru açın. Bacaklarınızı kırarken, ipi kollarınızla göğsünüze doğru çekmeyi ihmal etmeyin. Hareketi ortalama 12 kez tekrarlayın.
Göbeğinizi eritmenin değişik yöntemleri...
Masaj yağları uyarır
Sabah kalktığınız anda karın bölgenize masaj yapın. Böylelikle kan dolaşımını hızlandırarak, dokuların sıkılaşmasını sağlarsınız. Değişik bir uygulama yapmak istiyorsunuz, şunları deneyin: Bir avuç tuzla 10 mililitre limon yağını karıştırın. Bununla karnınıza saat yönünde yuvarlak hareketlerle masaj uygulayın. Tabii ardından duş almayı unutmayın!
Soğuk kompresler iyi gelir
Karın bölgesinde biriken yağlardan dolayı, buradaki deri tabakasında kolaylıkla sarkmalar meydana gelir. Eğer bu sarkmanın önüne geçmek istiyorsanız, temiz bir beze buz doldurarak, karnınıza kompres uygulayın.
Bisiklete Binme: Yararlı bir şekilde bisiklete binmek için;
· Bisiklet boyunuza uygun olmalıdır.
· Gidonun (ellerin dayandığı yer) seleden daha yüksek olmasına dikkat ediniz.
· Bisiklete binmeden ve bindikten sonra bel ve sırt ağrılarından kurtulmak için, bel, mide ve sırt kaslarınızı çalıştırın ve kuvvetlendirin.
· Binme süreniz boyunca sık sık el, dirsek, kalça pozisyonlarınızı değiştiriniz.
· Yokuş iniş ve çıkışlarınızda süratinizi ayarlayarak, kalp atım sayınızı yararlı seviyede çalıştırın.
Düzenli Spor Pek Çok Derde Deva
Birkaç yüzyıl önce yaşayan insanların yaşam biçimleri günlerinin büyük bir kısmını bedensel olarak çalışarak geçirmelerini zorunlu kılıyordu. Araba, otobüs, tren veya traktör gibi araçların hiçbiri yokken, insanların bir yerden başka bir yere gidebilmek için yürümekten veya hayvan sırtında gitmekten başka seçenekleri yoktu. Tarım, eski uygarlıkların en büyük geçim kaynağı iken insanlar zorunlu olarak hareket halindeydiler. Bugün ise, yemek hazırlarken bile fazladan bir fiziksel güç harcamanıza pek gerek kalmıyor: Konserveler, ayıklanmış baklagiller, hazır ekmek ve dondurulmuş yemekler yorulmadan yemek hazırlamamızı sağlıyor. Elektrikli süpürge, çamaşır ve bulaşık makineleri -kısacası, beyaz eşyalar sayesinde ev işi yaparken de pek çaba sarf etmiyoruz. Örneğin, İstanbul’da neredeyse bir dairenin piyasa değeri, apartmanda asansör bulunup bulunmaması kriteriyle ölçülmekte! Kısacası, teknoloji yaşamımızı kolaylaştırırken, bizi hareketsizliğe itmiş, tembelliğe alıştırmıştır. Yüzyıllardır yaşayabilmek amacıyla kullanmak zorunda olduğumuz kaslarımızı ve eklemlerimizi pek kullanmayıp, pas tutmaya bırakmış durumdayız. Özellikle büyük kentlerde hareketsizliğin neden olduğu hastalıklara yakalananların sayısı hızla artmaktadır. Bu rahatsızlıkların başında kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, fazla kilo, eklem ağrıları, depresyon, uykusuzluk, bel - sırt - boyun ağrıları gelmektedir.
Sanayileşmenin ve kentleşmenin dayattığı çağdaşlaşma nedeniyle neredeyse hareketsiz bir yaşam biçimine itildiğimize göre kaslarımızı, eklemlerimizi, yani vücudumuzu hareket ettirmek için ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız? Bunun yanıtı, düzenli harekettir. Yani, vücudu belli aralıklarla, belli süreler çalıştıracak düzenli fizik hareketlerini içeren bir program izlemeliyiz. Biz buna topluca “spor” diyeceğiz.
Elbette ki spor yapmakla yaşamımızdaki bütün sorunlarımızdan kurtulacağız diye bir güvence yok... keşke olsaydı. Ancak, birçok sağlık sorununa neden olan belli başlı ortak etkenler vardır. Bu etkenler, kalıtımsal faktörler, cinsiyet, yaş, sigara, stres, yüksek tansiyon, çok yağlı yiyecekler ve hareketsizlik olarak sıralanıyor. Düzenli spor yapmak, dolaylı olarak kalıtımsal faktörler hariç, yukarıda sayılmış olan diğer faktörleri olumlu yönde etkiler.
Birçok kişinin inandığının aksine, spor yapmanın tek yararı kilo vermeye yardımcı olması değildir. Bu hoş bir sonuç olmakla birlikte, sporun daha önemli görevleri bulunmakta ve sporla alınan sonuçlar yaşamsal değer taşıyabilmektedir.
Sporun en önemli olumlu etkisi kalbimiz ve kan damarlarımız üzerindedir: İnsanlar ne denli hareketli iseler, kalp krizi geçirme olasılıkları da o denli azalmaktadır.
İdeal Bir Spor: Yürüyüş
Yürüyüşü “spor” olarak mı algılıyorsunuz, yoksa, günlük aktivitelerinizi yerine getirmek için yapılan zorunlu bir hareket olarak mı görüyorsunuz? Ya da sizce yürüyüşe çıkmak, pazar öğleden sonraları arkadaşlarla birlikte hava güzelken yapılan bir eğlence midir sadece?
Birçok kişi yürüyüş yerine vücuda sadece koşma, futbol, basketbol, yüzme veya ağırlık kaldırarak yapılan sporun yarar sağladığına inanmaktadır. Halbuki, büyük çoğunluk, yürüyüş dışındaki sporları kolay kolay yapamaz.
Spor olarak yürümeyi seçmek belirli özellikleri taşıyan kişiler için tercih nedeni olmalıdır. Bu özelliklerden bazıları şöyledir:
- Yaşamında hiç spor yapmamış olmak
- Bir yıldan uzun süredir spor yapmamış olmak
- Arada sırada spor yapılsa dahi düzenli yapamamak
- Bir spordan sakatlanmak (iyileşirken formda kalabilmek için önerilen en rahat spor türü yürümektir)
- Fazla kilolu olmak
- Yaşlı olmak
Yürümenin Sağlığa Yararları
Yürümenin yararları, genel olarak “aerobik” sporlardan alınacak yararlarla aynı çerçevede açıklanabilir. Bu yararları beş kategori halinde inceleyebiliriz.
I- Hastalıklar/rahatsızlıklar
- Yürüyüş kalp rahatsızlıklarını azaltabilir, hatta önleyebilir.
Yürüyüş özellikle kalbi zayıf olan kişiler için, kalbin kaldırabileceği düzeyde bir spordur.
- Akciğeri güçlendirdiği için nefes alma zorlukları azalabilir.
- Osteoporoz hastalığının kemiklerimizi yıkıma uğratmasını engellemekte etkili olduğu savunuluyor.
- Kemik ve kas sistemi için, yüzmeyle beraber, en sağlıklı spordur.
Özellikle rahatsızlığı olan kişiler için hem emniyetli, hem yararlıdır.
- Eklem yerlerindeki romatizma gibi rahatsızlıkların kötüleşmesini önlemekte yardımcı olabilir.
Yürümenin Bel Ağrılarına Etkisi Nedir?
Belinde herhangi bir rahatsızlık olan kişiler, hiçbir şekilde spor yapmayıp boş zamanlarını yatarak geçirmeyi tercih edebilirler. Kısa vadede, yatmak beli rahatlatıyor olabilir. Ne var ki, hareketsizliğin doğurabileceği sonuçlar çok daha tehlikelidir. Hareketsiz kalarak zayıflayan kaslar ilerde belin daha kolay tutulmasına ve tutulma halinde daha zor iyileşmesine neden olabilir. Halbuki, hareketle güçlendirilmiş kaslar, daha az sıklıkta bel tutulmasına ve tutulma olursa daha çabuk iyileşmeye yardımcı olur. Yüzme de bele epeyce yararlı olmasına karşın, kışın düzenli yüzmek için gerekli olan kapalı yüzme havuzlarının sayısı sınırlıdır. Tabii karın ve bel kaslarını geliştiren yer jimnastiğini de unutmamak gerekir. Bel problemi ile mücadele eden kişiler, bu jimnastiği büyük bir olasılıkla bilirler. Ancak bu jimnastiğin “aerobik” yararı yoktur. Aerobik olmayan bir spor, kalbi güçlendirme ve kilo verme gibi, daha önce saymış olduğumuz yararları sağlayamaz. Düzenli yürüyüş yapmak, aynı zamanda kilomuzu da kontrol altına almamızı kolaylaştıracağı için, böylelikle fazla kiloyla, belimize kaldırabileceğinden fazla yük bindirmemiş oluruz.
Özellikle sporcular, yıllarca, yürümenin gerçek bir spor olmadığını savunmuşlardır. Doğal olarak, günde beş saat antrenman yapan bir futbolcu için çıkıp bir saat yürümek, dinlenmekten farksızdır. Ancak biz burada sporculardan ziyade, hiç spor yapmayan veya yapamayan, iki kat merdiven çıkınca bacakları titremeye başlayan ve nefes nefese kalan kişilerden söz ediyoruz. Her gün bir saat yürümek bu kişiler için “aerobik” spordan temin edilebilecek tüm yararları sağlar. Hatta, düzenli olarak haftada üç gün, yarımşar saat yürümek bile bu yararı sağlar.
Yürümenin en cazip yönü, gelir düzeyi ve imkanlar ne olursa olsun, her yerde, kar ve yağmur yağmadığı sürece her mevsimde yapılabilecek tek spor oluşudur. İyi bir spor ayakkabısı edinmek fazladan yapılması gereken tek masraftır.
Her gün sokaklarda yürümenin zorlukları da yok değil. Hava kirliliği, arabaların gürültüsü, egzoz kokusu, düzensiz ve yetersiz kaldırımlar yürüyüş yapmaya çalışan bir kişi için oldukça sinir bozucudur. ama tüm bu olumsuzluklar içinde, ürkütücü boyutlara ulaşan sorun, özellikle kışın hava kirliliğidir. Nispeten temiz havada yürümek istiyorsak, en azından hafta sonları ormanlara veya dağlara çıkabiliriz. Hafta içinde ise sabah trafiği başlamadan önce yürüyüşümüzü yapabiliriz.
İç Zehirlerin Birikimiyle Oluşan Hastalıklar
Etler, beyaz pirinç, beyaz ekmek, beyaz şeker gibi rafine edilmiş besinler, şekerlemeler, yağlı ve kızartılmış yiyecekler, aşırı protein gibi asidik besinler ve aşırı yemek sonucunda, beden fazla asidik hale gelir ve bir çok hastalık ortaya çıkar. Besinlerimizdeki bütün koruyucu, renk ve tat verici kimyasal maddeler, hava kirliliği, sigara ve alkol kullanımı sistemimize kimyasal zehirler ekler. Bu zehirli atık ürünlerin bir kısmı böbrekler ve bağırsaklar tarafından veya terleme yoluyla deri tarafından dışarı atılabilir. Fakat birçok zehir hücrelere, organlara, salgı bezlerine, atar damarlara yapışır. Bunlar kan dolaşımının içinde akar; yok edilmeleri daha zordur.
Doktorlar hastalıkların temel sebebini dışarıdan gelen şımarık “mikrop”lar olmadığını bedendeki bu şehir birikiminin etken olduğunu kabul ediyorlar. Gerçekten de bakteriler ve virüsler, saflığını kaydederek zayıf düşen bedenimizi daha kolay etkiler. Mikroplar ve virüsler çevremizdeki havada, yediğimiz besinlerde, bedenimizde her an mevcuttur. Ancak sistemimiz onlara çoğalacak şansı verdiğinde karşı koyamayız. Bu nedenle birçok kişinin aynı hastalık mikrobunu taşıdığı halde sadece bazılarının hastalığa “yakalandığı” ileri sürülür.
Hastalık, bedenin normal işlevlerini yapmasını engel olan atıklardan, mukus ve zehirlerden temizlenme çabasıdır. Bedenin gerçek sağlığına kavuşması için sadece hastalıktan kurtulmuş olunması yetmez, tüm birikmiş zehirlerden de temizlenmesi gereklidir.
Bedenin saf olmadığını ve hastalığa eğilimli olduğunu gösteren ilk belirtiler,
sabah burunda ve gırtlakta çok miktarda balgam birikimi, dolu veya “akan” burun, deride soluk renk, sinirlilik, paslanmış dil, kötü soluk, rahatsız edici beden kokusu, baş dönmesi, gaz, baş ağrıları, midede ağırlık hissi, az iştah, kanlanmış gözler, terlemedir.
Yukarıdaki belirtilerden herhangi biri görülüyorsa, bunun bedeninizi temizlemeniz gerektiğini gösteren bir uyarı olduğunu bilmelisiniz. Doktorlar uzun süreli iç-zehirlenmenin zihinsel güçlerde azalma, sık sık baş ve sırt ağrısı, görme güçlüğü, aşırı yorgunluk, kaslarda sızlama, kulak çınlaması, kaba öksürük ve tozlara karşı aşırı hassasiyete yol açabileceğini söylemektedir.
İç”kir”lenmenin neden olduğu bazı ortak rahatsızlıklar şu şekilde açıklanır;
Deri Reaksiyon
Kan, deri aracılığıyla zehirleri atmaya çalışır. Bu zehirlerin biriktiği yerlerde yara, çıban ve sivilce oluşur.
Gaz
Bağırsaklardaki sindirilmemiş besinlerin çürümüş atıkları kokulu gazlar oluşturur ve bu gazlar kısmen kana karışarak daha fazla zehirlenmeye yol açar. Basurların sebebi genellikle gazlardır. Bu gazlar bağırsaklardan yukarı çıkarak karın bölgesine ve mideye de geçebilirler, midede ve bağırsaklarda gerilmelere ve sonuçta geğirmelere neden olurlar. Bunlar ağızda kötü kokulara ve ekşi tada yol açar.
Kabızlık
Kabızlık, bağırsakların zehirli atık ürünlerle tıkamasıdır ve birçok hastalığın temel nedenidir.bu durumda bağırsağın tüm iç yüzeyi sindirim sıvılarının salgılanmasını azaltan ve sindirim gücünü yavaşlatan yapışkan bir mukus tabakasıyla kaplanır. Buna catarrh denir. Daha fazla atık maddenin eklenmesiyle kalınlaşan ve katılaşan bu tabaka, bağırsak boşluğunu besinlerin geçmesini engelleyecek kadar doldurur.
AteşAteş, bedenin kendini temizlemesi için doğal bir yoldur. Beyaz kan hücreleri içerideki zehirlere karşı savaşırken metabolizma hızlanır ve bu nedenle beden ısısı yükselir.
Safra ve Böbrek Taşları
Bunlar safra kesesinde ve böbreklerde biriktirilmiş kristalize zehirlerdir. Kum taneciği kadar küçük veya safra taşlarındaki gibi kaz yumurtası kadar büyük olabilirler.
Siğiller
Siğiller, birikmiş atıklar nedeniyle oluşur, el ve ayak dokularında yerleşir.
Damar Sertliği ve Yüksek Tansiyon
Zehirli atıklar ve yağlı maddeler kan damarlarının iç yüzeyine, özellikle ince kılcal damarlara yapıştığında ve kan akışını engellediğinde kalp kası kanı bu daralmış damarlardan geçirmek için daha çok çalışmak zorunda kalır. Kalp büyür, yüksek tansiyon, kan pıhtılaşması, kalp krizi ve çarpıntı sonuçlarını doğurur. Aynı zamanda böbrekler ve endokrin salgıları da bedeni zehirlerden temizleme çabasıyla kan basıncını artıracak çeşitli kimyasal maddeler salgılar. Yüksek tansiyonun ilk uyarıcı belirtileri baş ağrısı, baş dönmesi, soluk tıkanması, kalp çarpıntısı ve terlemedir.
Zihinsel ve Duygusal Rahatsızlık
Zehirli atıklarla aşırı yüklenmiş bir beden beyne yeterli oksijen ve enerji gönderemez. Toksik atıklarla doymuş durumda olan beynin düşünme süreci de bozulur.
Artrit
Eklem yerlerindeki kemiklerin uçları kemiklerdeki sürtünmeyi destekleyen yumuşak bir kıkırdak ile kaplıdır. Bu kıkırdakları yağlayan sıvıda atıklar biriktiği vakit eklemler şişer, eklem uçları katılaşır, sivrilir, kıkırdak kurur ve gevrekleşir. Yavaş yavaş sıvı salgılanması tamamen kurur ve eklemlerin karşılıklı uçlarında artrit olarak adlandırılan bir rahatsızlık ortaya çıkar.
Alerji ve Astım
Ciğerlerdeki broş tüpleri ağaç kökleri gibidir. Nefes borusundan gittikçe daha ince tüplere dallanır ve küçücük hava keseleri ile biter. Bedendeki aşırı zehirden ve özellikle asidik atıklardan dolayı bu tüpleri kaplayan mukus tabakası tahriş olur ve iltihaplanır.
Sonra broş salgıları aşırı aktif hale gelir ve bu tüplerin içinde mukus birikir. Bu zehirli atıkları nötrleştirmek içinde mukus birikir. Bu zehirli atıkları nötrleştirmek için beden histamin enzimi salgılar. Fazla miktarda histamin salgılanması hastada öksürük, aksırık, burun akması, göz sulanması gibi alerjik reaksiyonlara sebep olur.
Tahriş edici bir maddeyi solumak da ani alerji ve astım krizine yol açabilir. Alerjik bir reaksiyon, belirli yiyeceklerin alınmasıyla veya böcek ısırması sonucunda meydana gelebilir. Bu tür reaksiyonlar atıkların derinin gözeneklerinden dışarıya çıkma yolu bulmaya çalışmasından ötürü oluşan egzama, sivilce, çıbanlardır.
Karaciğer Rahatsızlıkları
Karaciğer, bedendeki bütün zehirleri nötrleştiren ve ortadan kaldıran filtre gibidir. Hasta karaciğer kirle tıkanmış bir filtreye benzer. Besinlerdeki yağları tam olarak sindirmek için yeterli safrayı salgılayamaz. Zehirle yüklü safranın kan dolaşımına karışması sarılık hastalığına neden olur; sertleşip taşlaşması ise safra taşlarını oluşturur.
Diş Çürümesi
Vücuttaki zehirli atıklar diş çürümelerine ve ağız bozukluklarına da sebep olurlar. Bu atıklar diş minesinin yapısını da eritir ve diş içini parçalar. Diş etinin yavaş yavaş dejenere olması sonuçta diş kaybına sebep olur.
Babalar ve Kızları
Sağlıklı bir aile yapısında genellikle kız çocuklarının ilk aşkı babaları sayılır. Öyle ki, belli bir yaş döneminde "Ben babamla evleneceğim!" diye tutturan kız çocuklarıyla sıkça karşılaşmak mümkün. Bu aşkın etkileri bazı kız çocuklarında ileri devrelere de taşınabilir. Örneğin, bazı kadınlar eşlerinde hep babalarının özelliklerini bulmaya çalışır. Olumlu ya da olumsuz, hiç farketmez...
İlk aşk babayla başlar
Küçük kız çocukları babalarına hayranlık duyarlar. Öyle ki, en büyük arzuları babalarıyla evlenmektir. Babalar, kızlarının dünyasında önemli bir yere sahiptirler ve hatta onların ilk aşkları sayılırlar. Babalarının yerini başka bir erkek alana kadar, bu böyle devam eder. Kız çocuklarının hayata sağlıklı bir pencereden bakabilmeleri ve hem sosyal, hem de duygusal ilişkilerinde mutlu olabilmeleri için, babalarıyla sağlıklı bir ilişki geçirmiş olmaları önem taşır.
İdolleştirme babada başlar
Anneler, kızlar için bir örnek sayılırlar. Fakat babalarının yeri daha farklıdır. Kız çocuklarının babalarıyla kurdukları bağ çok güçlüdür. Babayla kız arasında asla anneyle olabileceği gibi, bir rekabet duygusu oluşmaz. İlişkileri bazen mesafeli olsa da, genellikle içten ve etkileyicidir. Babayla kız çocuğu, aşkın farklı bir çeşidini yaşarlar. Baba kız ilişkisinde, babanın çok özel veya mükemmel özelliklere sahip olması gerekmez. Onlar, kız çocukları için her halleriyle bir idoldürler.
Erkek dünyasına açılan ilk pencere
Baba kız ilişkisi sayesinde kız çocukları erkeklerin dünyasını tanırlar. Bu şekilde erkekler arasında nasıl saygı göreceklerini de öğrenebilirler. Babanın tepkileri, ailedeki roller ve günlük hayattaki davranışlar da burada çok etkili olur. Baba kız ilişkisinde, kız çocuğu sadece erkeklere karşı duyguları öğrenmez. Aynı zamanda eş seçimi konusunda da bir düşünceye sahip olurlar. Babanın kadınlara karşı feodal özellikte davranışlar sergilemesi, kızın da ilerde feodal yapılı erkeklere ilgi duymasına yol açabilir.
Özgüvenin ilk tohumları atılır
Babayla kızı arasındaki bu güzel iletişim, kız çocuğun özgüvenin gelişimini etkiler. Babayla birlikte sosyal etkinliklere katılmak, sinemaya - tiyatroya gitmek veya sohbet etmek kız çocuğunun özgüvenini destekler ve öz sevgisini geliştirir.
Kendini izlemeye başlar
Anne kız arasında duygusal anlamda bir yakınlık olur. Kız çocukları anneleriyle kendini özdeşleştirir. Buna karşılık babalarında, davranışlarının nasıl bir sonuç getirdiğini tespit ederler. Kızların babalarıyla kurdukları bu yakınlık, ileriki yaşamlarında öz değerlerini benimsemelerine, ilişkilerde karşılaştıkları sorunlarla baş etmelerine ve nasıl erkeklerden hoşlandıklarını belirlemelerine yardımcı olur.
Hayat maratonu başlar
Hayatları içersinde babaların verdiği onay, yaşam yarışında büyük önem taşır. Kız çocuğunun üzerine alacağı sorumlulukları yerine getirmesi, kişiliğini daha da iyi oturtması için ciddi bir temel oluşturur. Kızını teşvik eden ve cesaretlendiren bir baba, hem iş hayatında hem de duygusal ilişkilerinde, başarının ve mutluluğun anahtarını sağlar.
ALBUMIN
Normal Değerler : 3.5-5.5 g/dL
Açıklama : Albümin karaciğerde sentezlenen bir protein türevidir. Sağlıklı yetişkin karaciğerinde günde 12-14 gram kadar albümin sentezi yapılır. Sağlıklı kişilerde rutin olarak albümin bakılmasına gerek yoktur. Sağlıklı bir kişide albümin düzeyinin biraz yüksek ya da düşük çıkması da klinik bir önem taşımaz. Kan albümin düzeyi ölçümü özellikle ödemi olan, karaciğer hastalığı bulunan veya beslenme bozukluğu düşünülen kişilerde önem taşır.
Artığı Durumlar : Albümin düzeyinin yüksek ölçülmesi genellikle vücuttan su kaybı bağlıdır. Önemli değildir.
Azaldığı Durumlar : Yaşlı insanlarda, karaciğer hastalığı olanlarda ve beslenme bozukluğu bulunan kişilerde albümin azalır. Bazı hastalarda idrar ya da bağırsak yolu ile albümin kaybı gerçekleşmektedir. Sonuçta albüminin kan düzeylerinde azalma (hipoalbüminemi) kan onkotik basıncının düşmesine bu da dokular arasında sıvı birikimine neden olarak özellikle bacaklar ve sırtta ödeme neden olur.
ALKALEN FOSFATAZ - ALP
Normal Değerler : 30-1 20 U/L
Açıklama : Vücutta neredeyse bütün dokularda bulunan ama ne iş yaptıkları tam anlaşılamamış bir enzimdir. Normal yetişkinde kanda ölçülen ALP ın yarısı karaciğer yarısı da kemik kökenlidir. ALP özellikle safra akımının durması ya da yavaşlamasına bağlı olarak görülen karaciğer hastalıkları için iyi bir testtir.
Artığı Durumlar : Çocuk ve gençlerde hızlı kemik büyümesi nedeniyle normal yetişkine göre ALP değerleri 2-4 kat daha fazla olabilmektedir. Yine doğuma yakın gebelerde de plasenta tarafından sentezlendiğinden ALP değerleri yüksektir. Safra yollarındaki tıkanma sonucu ALP değerleri yükselir. Ayrıca kemik hastalıklarında da (özellikle Paget hastalığı) ALP değerleri yükselir. Pek çok da ALP düzeylerini yükseltebilir, bu nedenle ALP yüksekliği çoğu zaman bir hastalık belirtisi olmayabilir.
AMILAZ
Normal Değerler : 60-180 U/L
Açıklama : Amilaz pankreas, tükürük bezleri ve bazı tümörlerden (örn. akciğer) salınmaktadır. Kandaki amilazın genellikle üçte biri pankreas, üçte ikisi ise tükürük bezleri kaynaklıdır. Dolaşıma giren amilaz esas olarak böbrekler aracılığıyla vücuttan atılmaktadır.
Artığı Durumlar : Yüksek kan amilaz düzeyi pankreatitte meydana gelir. Ayrıca karın ağrısıyla ortaya çıkan bazı acil hastalıklarda, şiddetli şeker komasında, kabakulakta, morfin enjeksiyonundan sonra da amilaz düzeyleri bir miktar yükselebilmektedir.
Azaldığı Durumlar : Amilaz değerinde düşüklüğün bir klinik önemi yoktur.
ASIT FOSFATAZ
Normal Değerler : 0-5.5 U/L
Açıklama : Esas olarak prostat, karaciğer, kemik ve bazı kan hücrelerinde bulunmaktadır. Ölçümü özellikle prostat hastalıklarının tanı ve tedavisi için kullanılmaktadır. Bu amaçla prostatik asit fosfataz denilen fraksiyonu ölçülür. Normalde asit fosafataz kanda pek az miktarda bulunur.
Artığı Durumlar : Özellikle prostat kanserlerinde kan düzeyleri belirgin olarak yükselmektedir. Yine de rektal muayeneden sonra, idrar sondası takılmasıyla ve hatta kabızlık ile birlikte de yükselebileceği unutulmamalıdır.
BILIRUBIN
Normal Değerler : Direkt : 0.1-0.3 mg/dL
Indirekt : 0.2-0.7 mg/dL
Açıklama : Kan dolaşımında bulunan kırmızı kan hücreleri yaklaşık 120 günlük bir süre sonunda ömürlerini tamamlar ve çoğunluğu dalakta olmak üzere parçalanırlar. Açığa çıkan bilirubin karaciğere götürülür. Karaciğer özel bir işlemle bilirubini suda çözünebilen bir hale getirir ve safra yoluyla bağırsağa atar. Karaciğerde bu işleme maruz kalmış bilirubine direk, henüz işlem görmemiş bilirubine ise indirek bilirubin denilir.
Artığı Durumlar : Bu sistemin herhangi bir noktasında meydana gelebilecek bir aksama kan bilirubin düzeyinin yükselmesine neden olur. Bu aksamalar; kırmızı kan hücrelerinde aşırı yıkım, karaciğer hastalıkları ve safra yolu tıkanıklıklarıdır. Sonuçta kan bilirubin seviyesi yükselecek ve koyu sarı ten rengiyle tipik sarılık ortaya çıkacaktır.
FOSFOR
Normal Değerler : 3 - 4,5 mg/dL
Açıklama : Fosfor insan hücresinde asit-baz dengesi, kalsiyum metabolizması gibi çok önemli reaksiyonlarda rol oynayan bir maddedir. Vücuttaki fosforun %85 kadarı kemikte fosfat formunda depolanır. Kan düzeyi kan kalsiyum ve kan pH değişimlerinden etkilenmektedir. Kalsiyumda olduğu gibi bağırsaktan emilimi, idrarla atılımı ve hücre içine toplanması ya da hücreden bırakılması gibi düzenlemelerle kan düzeyi ayarlanmaktadır.Yine kalsiyum gibi parathormondan etkilenmektedir. Yemeklerden sonra düzeyi değiştiğinden 12 saatlik açtıktan sonra ölçümü yapılmalıdır.
Artığı Durumlar : Hipoparatiroidide fosfor artar.
Azaldığı Durumlar : Hiperparatiroidi durumunda değerleri azalır.