Kadın Hakları Günü '' 5 Aralık '' ( Genel Bilgiler )

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Mali Özdemir

Mali Özdemir

Üye
    Konu Sahibi
Kadın Hakları Günü '' 5 Aralık '' ( Genel Bilgiler )
Bugün 5 Aralık 2008 Türk Kadınlarına Milletvekili Genel Seçimlerinde Seçme ve Seçilme hakkını tanıyan Anayasa değişikliğinin 73.yıldönümü .Aynı zamanda da KADIN HAKLARI GÜNÜ…Bu anlamlı günümüzü bir Türk Kadını olarak gururla ,sevinçle ve minnetle kutlarım.
5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınlarına Milletvekili genel seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan anayasa değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi.Bu nedenle 5. Aralık 1934 tarihinden itibaren KADIN HAKLARI GÜNÜ kutlanır.8 Şubat 1935 de yapılan milletvekili genel seçimlerinde kadınlar ilk kez milletvekili seçme ve seçilme hakkını kullandılar..Bu seçimlerin sonunda oluşturulan beşinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine l8 kadın milletvekili girdi.Bu ülkemiz için hafızalardan silinmemesi gereken bir yeniliktir.Bu konuda emeği geçenleri şükranla anıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Atatürk İlke ve İnkılâplarını, Demokratik ve Laik Cumhuriyetimizi en iyi temsil etmeye Türk Kadını her zaman hazırdır ve bu asli görevi erkeklerden daha da başarılı bir şekilde yerine getireceğine bütün kalbimle inanıyorum.
Türk ulusuna Cumhuriyet’i armağan eden Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk her zaman Kadınlarımızı önemsemiştir.Biz Türk kadınları ve bütün Türk Ulusu da Cumhuriyet’i ve Cumhuriyet’in Türk Ulusuna getirdiği bütün kazanımlarını sonsuza kadar koruyacağız ve yaşatacağız.. Atatürk Türk kadınları için şöyle demiştir: “ Ey kahraman Türk Kadını sen omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın” ve yine bir sözünde de , “ Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ulusunda Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışması yoktur. Ve dünyada hiçbir ulusun kadını ‘ Ben Anadolu kadını kadar çabaladım’ diyemez” sözleri ile Türk Kadınını her zaman yüceltmiştir.
Şu anda Türk ulusu zor günler yaşamaktadır. Türk kadınının ne yazık ki şu günlerde tenceresine aş, yavrularımıza sıcak bir yuva bulamadığı, eğitimini tamamlamış yavrularımızın işsiz gezdiği bir dönem yaşıyoruz. Memur ,İşçi,Emekli,Öğretmen,Esnaf zor günler yaşamaktadır.Milletvekili olabilmek için,halkı temsil etmeye aday olup,vatandaşa binlerce hizmet söz verip de koltuğa oturduktan sonra da bir çoğunu yerine getirmeyen erkek milletvekillerimiz ülkemizin sorunlarını çözemediği gibi kadınların sorunlarını çözümleyebilir mi?Kadın sorunlarını kadınlar kadar anlayabilirler mi ? Zaten anlasalar da
Bu konuda ne yazık ki ciddi ve acil önlemler alınmamaktadır. O halde;
Saygıdeğer Türk Kadınlarımıza da diyorum ki:
Koca evin reisidir, kadının gerçek yeri evidir, sen ancak ev işlerini yap, ,pişir, taşır, süpür, önümüzde dolan, bizlere çalış, meyvemizi soy, başarılı bir garson, iyi bir aşçı, anne, eş ol, bunların dışındaki işler erkek işidir düşüncesi ve mantığı ile bizlere bakanlara göz yumdukça hiçbir sorununuzun çözüleceğini boşuna beklemeyiniz. Her şeye boyun eğdiğimiz sürece tenceremiz ocağın üstünde hep boş ve takır takır sesler çıkaracaktır. Ülkemizdeki yapılan yanlışlıklara elimiz kolumuz bağlı evde oturup bir sinema gibi izlemeye devam edersek bizleri daha da kötü günler bekliyor unutmayalım
Elbette üzerimize düşen sorumlulukları yerine getireceğiz ama kimsenin kadınları ikinci sınıf vatandaş görmelerine de izin vermememiz gerekir. Aksi halde her türlü şiddet, dayak, taciz in önüne geçilmez.
Kadın olarak hırslı, kararlı, ilkeli ve toplum için de hizmet eden çalışkan bir birey olmalıyız.
Bu düşüncelerimle bütün kadınlarımızın evlerinin sorumlulukların elbette ki yerine getirdikten sonra ülkemiz ve toplumumuz içinde bir şeyler yapmasının çok acil ve önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum. Türk Ulusunun bilhassa Türk erkeklerinin nazarında kadınların ikinci sınıfta görülmesi anlayışının yıkılması için böyle düşünenlere çalışarak ve gücümüzü göstererek kadınların gücünü inandırmak, ispatlamak gerekmektedir. Bu da ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kadın Milletvekili sayısının çoğalmasıyla ve kadınlarımızın her türlü sorunlarında sivil toplum örgütleri kanalıyla sorunlarına kalıcı çözüm arayışında bulunmaları yararlı olur. .Her türlü ortamda, her türlü sorunlarla karşılaştığımızda kadınız diye geriye çekilmeyip, inatla, kararlılıkla, hırs ve azimle yaşadığımız olumsuzluklar için sonuna kadar dişe diş kendimizi savunmalıyız.
Türk Kadını, Türk Anası her zaman güçlüdür eski Kahraman vatansever Türk Kadınlarımızı kendimize örnek alıp her konuda duyarlı olup yavrularımızın, torunlarımızın ve Ülkemizin geleceği için yaşadığımız olumsuzluklara karşı duyarlı olup seyirci kalmayıp çok ama çok çalışmamız gerekiyor diye düşünüyorum. KADIN HAKLARI GÜNÜMÜZDE tüm kadınlarımızın haklarının savunulması ve gereğinin yapılması dileklerimle….
Sevgi ve Saygılarımla
SABİHA SERİN
5 Aralİk Dünya Kadin Haklari Günü, Cumhuriyet Döneminde Kadın Haklarının Yeri ve Öneminin Vurgulanması
Kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’ nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir. Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine benzer şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir. Ama biz kadınlara birçok batı ülkesinden daha evvel bu hak Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur. Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve kadın haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu’ ndan, kadın-erkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti’ ne geçiş, bir çok devrimler ile mümkün olabilmiştir. Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri’ nin en önde gelenlerinden birisidir. 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını “şeriat” zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır. Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930′ da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır. 4 Mayıs 1931′ de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 EKim 1932′ de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmış; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934′ de kabul edilen ve 5 Aralık 1934′de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, “Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu. Atatürk’ ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı ‘nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet’ in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 ‘de şöyle demiştir:
“Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.”
Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk’ ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşı’ ndaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya’ da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir içtenlikle dile getirir.
“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.”
Atatürk 30 Mart 1923′ de Vakit Gazetesi’ nde yayınlanan bir beyanatında;
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?”
Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir. İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat özlem haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur.
“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”
diyerek, yaptıklarının gerekçesini az, öz ve muhteşem bir ifade ile belirtmiştir. Kadınların giysileri de Atatürk’ ün üzerinde çok önemle durduğu bir başka konu olmuştur. Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925′ de İkdam Gazetesi’ nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:
“Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır”.
1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:
“Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz..”
31 Temmuz 1932′ de Türkiye güzeli Keriman Halis’ in, Belçika’ da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O’na “Ece” ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:
“Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır.”
Atatürk, 18 Nisan 1935′ de kendisinin himayesinde İstanbul’ da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie’ nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı “Milletlerarası İlk Kadın Kongresi” delegelerine şöyle seslenir:
“Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.”
Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
“Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:
“Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.”
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk’ ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. Örneğin; İtalya’ da kadınlar ancak 1948 yılında seçimlere girebilmişler. Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir. Medeni Kanun’ ları aldığımız İsviçre’ de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
''Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır.''
Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM’ ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Bu onsekiz Türk kadının yüce meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkili oldukları meclis tutanakları ile sabittir. Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur. Atatürk’ ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, ''BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'', ''İnsan Hakları Sözleşmesi'' gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır. Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk’ ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O’na sahip olan Türk milletine.
Tüm dünyada kadın haklarının artırılmasını, kadının toplum içindeki hak ettiği erkek ile eşit mertebeye her alanda ulaşmasını ve özgürlüğünü kazanmasını temenni ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük devrimlerinden bir tanesi de Kadın haklarıdır. Atatürk’ün kadına verdiği değer beni O’na hayran bırakan konulardan bir tanesidir. Ne şanslıyız ki bu haklara Atatürk sayesinde ulaşabildik. Sonradan gelen ktidarlar aynı hassasiyeti göstermedikleri için İsviçre standartlarını yakalayamadık, mecliste bile Atatürk dönemi meclisindeki kadar kadın yok.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt