îslâmiyeti Doğru öğrenmenin Yolu

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ademfarzet

Üye
    Konu Sahibi
îslâmiyeti Doğru öğrenmenin Yolu
ÎSLÂMİYETİ DOĞRU ÖĞRENMENİN YOLU
S. Ahmet ARVASİ
Dinimizin dört temel kaynağı vardır. Bunlara «edille-i şer'iyye» denir. Bunlar: Kitap, Sünnet, İcma' ve Kıyas'tır,
Kitap, yüce Allah'ü teâlânın Vahiy yolu ile şanlı Peygamberimize (O'na selam olsun) gönderilen, hak ile bâtılı birbirinden ayıran Kur'ân-ı kerîm'dir.
İcma', (bir asırdaki İslâm âlimlerinin), Kitap ve Sünnet'e aykırı olmayan bir iş ve hükümde birleşmeleridir. Yüce Peygamberimiz «Ümmetim, sapıklık üzerinde birleşmez» diye buyurmuşlardır.
Kıyas, «müctehidlerin», yukarıda saydığımız kaynaklardan herkesin kolayca anlıyamadığı mânâları bulup çıkarmalarıdır. Dinimizin «fer'î meseleleri» etrafında, yalnız müctehidlerce «ictihad»a başvurulması, peygamberimizce emredilmiştir, İctihad, asla Kitap, Sünnet ve İcma'a aykırı olamaz, onlarla çelişemez. Aksine, bunlarda mevcut benzeri hükümlere dayanmalıdır. Bu sebepten «kıyas-ı fukaha» adı da verilir.
«Tarik-un Necat» adlı kitabın yazan H. Muhammed Serhendi'ye göre, yukarıda sayılan kaynaklar karşısında, müslümanlar, dört mertebe içinde yer alırlar.
1. Mertebe: Yüce Peygamberimizin mertebesidir. Dinimizin en yüce ve şerefli merkezi O'dur. Kitap O'na indirilmiştir. O, Kur'ân-ı kerîm'in bütün sırlarına vakıf tek kişidir. Peygamberimiz, «Doğrudan doğruya Kur'ân-ı kerim'den ilham alan ve başka bir kaynağa ihtiyacı olmayan tek insandır.» ve O'ndan gayrisi bu iddiaya kalkışırsa küstahlık etmiş olur. Hiç kimse, yüce Kitabımızı, Peygamberimizin tebliğleri dışında tefsir ve tevil edemez.
2. Mertebe: Eshâb-ı kirâm'ın mertebesidir. Onlar yüce Peygamberimizin sohbetiyle bereketlenmiş yüce bir kadrodur. Onlara Kitap ve Sünnet kâfi geldi (Gerektiğinde ictihadlarda bulundular.)
3. Mertebe: Tabiîn mertebesidir. Tabiin, Peygamberimizi görmeyip O'nu görenleri (yani Eshâb-ı görenlerdir. Bunlar, Eshâb'dan Kitap ve Sünnet'i öğrenmekle kalmadılar, onların İcma'ına da şahit oldular ve onlara uydular. Peygamberimizin «Esbabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız kurtulursunuz» hadîsine uyarak yaşadılar. Üçüncü nesil olan «tebe-i tabiin» de onların izlerinden gittiler. Bunlara «Selef-i Salihin» adı verilir.
4. Mertebe: Yukarıda saydıklarımızdan sonra gelen Müslümanların mertebesidir. Nur kaynağından uzaklaştıkça müslümanların işi güçleşiyordu. Yüce Allah, dinini, büyük âlimler eliyle korudu ve .müslümanların işini kolaylaştırdı. Hicretin birinci ve ikinci asrında büyük müctehidler yetişti. Aralarından İmâm-ı Âzam, Mâlik, İmâm-ı Şafiî ve İmâm-ı Hanbel gibi mutlak müctehidler çıktı. Ümmetin büyük çoğunluğu, onların «mezhep» lerini kabul ettiler, işleri kolaylaştı ve sapıklığa düşmediler.
Bu «mezhep imamlarının» Kitaba, Sünnete ve İcma'a uygun olarak ortaya koydukları «ictihadlarından» «Ehl-i Sünnet vel Cemaat» adı verilen «Ana Cadde» açıldı. Selçuklu ve Osman'lı âlimleri bunların izlerinde yürüyerek tertemiz bir dini hayat yaşadılar ve Türk milletine yaşattılar. Bunun tabiî bir neticesi olarak da Türkler, tam dörtyüz yıl «Yüce Peygamberimizin Halîfesi olmakla» şereflendiler. Dinde sapık akımların ve yolların doğmasını engellediler. (Türk İslâm Ülküsü)
( dan alıntı)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt