Hz. Yusuf kimdir? ( Hayatı )

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Hz. Yusuf kimdir? ( Hayatı )
Hz Yusuf'un hayatı
Hz Yusuf hakkında bilgi

Hz Yusuf Kimdir

Hz. Yusuf, başından geçenler ile, nefsine hakimiyeti ile, bütün yaşamı ile, hepimize örnek olması gereken bir Allah dostudur.

Hazreti İbrahim’in ölümünden sonra yerine oğlu İshak geçti. İshak da ölünce onun yerine oğlu Yakup aldı. Yakup’un 12 oğlu vardı. Bunlardan 10’u büyüktü. Yusuf ile Bünyamin küçük birer çocuktular.

Yakup, çocukları içinde en çok Yusuf’u severdi. Yusuf’a hediyeler vererek, istediği gibi hareket etmesine göz yumarak ötekilerden daha çok sevdiğini belli ederdi. Babalarının Yusuf’u çok sevmesi öteki büyük kardeşlerini kıskandırdı. Yusuf bürüdükçe bir takım rüyalar görmeye başladı. Bu rüyalardan birisinde kardeşleri, önünde diz çöküyorlar, onu saygıyla selamlıyorlardı. Yusuf rüyasını saklamadan, olduğu gibi kardeşlerine söyledi. Buna kardeşleri çok kızdılar: “Sen başımıza geçmeye izin vereceğimizi mi sanıyorsun?” dediler; ondan soğudular.

Yusuf 17 yaşına gelince, babası ona renkli kumaşlarda bir ceket hediye etti. Bu, kardeşlerine çok kızdırdı. Çünkü onlar, bu hediyeyi babasından sonra yerine geçeceğine bir işaret saydılar.

Sonunda Yusuf’tan öç almaya karar verdiler. Günün birinde sürüleri uzaklara götürdüler. Yakup sürülere bakan oğullarının geciktiğini görünce, haber almak için Yusuf’u onlara gönderdi. Yusuf babasının kendisine verdiği ve daima onunla öğündüğü güzel ceketini giydi, kardeşlerini aramaya gitti.

Kardeşleri Yusuf’u görünce birbirlerini: “Bizim başımıza geçmeyi düşüne bu çocuktan kurtulmanın tam zamanı.” dediler.

Yusuf yanlarına varınca, onu kötü halde korkuttular. Güzel ceketini yırttılar ve Yusuf’u kuyuya attılar. Biraz sonra da oradan geçen bir Arap tüccara yirmi gümüş parçasına sattılar. Sonra bir keçi kestiler. Yusuf’un güzel ceketini kana boyadılar.

Babalarının yanına gelince kanı ceketi göstererek: “Bak baba! Bunu eve gelirken bulduk.” dediler.

Yakup, Yusuf’un kanlı ceketini görünce: “Bu oğlunun ceketi. Bir vahşi hayvan onu parçalamış.” diye ağladı. Zavallı Yakup sevgili oğlunun ölümüne çok üzüldü. Onu hatırladıkça ağladı. Ne oğulları, ne de kızları onun kanayan kalbinin acılarını dindiremedi.

Yusuf’un kardeşleri babalarının üzüntüsünü görünce, Yusuf’a yaptıklarına pişman oldular. Ama onlar Yusuf’un Mısır’da bir köle olarak yaşadığını biliyorlardı.

Kenan ili, zengin Mısır’la, verimli Mezopotamya arasında uzanıyordu. Kardeşlerini sattıkları Arap tüccarlar, bu zengin iki memleket arasında ticaret yapıyorlardı. Yusuf’u satın aldıkları zaman Mezopotamya’dan Mısır’a dönüyorlardı. Onlar, Mısır’a baharat, altın ve mücevherat getiriyorlar; oradan da ipek, fildişi Mezopotamya’da satıyorlardı.

Yusuf’u satın alan tüccarlar, böyle yakışıklı bir tutsağı Mısır’da çok pahalıya satacaklarından dolayı çok sevindiler. Mısır’a gelince Yusuf’u Firavun’un koruma subaylarımdan Potifor’a sattılar.

Yusuf, Mısırı, memleketi Kenan ilinden çok ayrı buldu. Mısır, bu genç delikanlıya çak güzel ve şirin göründü. Yusuf, o zamana kadar hep çadırda yaşamıştı. Oysa mısırlılar güzel elbiseler giyiyorlar, taş, tuğla ve tahtadan yapılmış evlerde oturuyorlardı.

Firavun, büyük ve güzel bir sarayda yaşıyordu. Halk, güzel tapınaklarda tanrılara tapıyordu.

Yusuf, binlerce tutsağın yaptığı göklere baş çeken piramitlere baktıkça hayretten hayrete düştü.

Yusuf’un hatırına günün birinde güzel saraylarda yaşayacağı, bu güzel memleketi yöneteceği hiçbir zaman gelmiyordu. Ama bu böyle oldu:

Firavun, bir gece korkunç bir rüya gördü. Adamları bu rüyayı yorumlayamadılar. firavunun üzüntüleri arttı. Günün birinde adamlarından birisi ona: “ben genç bir İbrani biliyorum, rüyaları çok güzel yorumluyor, belki bunu söyleyebilir.” dedi.

Firavun: “Hemen yanıma getirin.” diye emir verdi.

Yusuf saraya getirildi. Kötü elbiseleri sırtından çıkarıldı, büyük firavunun girebilecek güzel elbiseler girdirildi.

(Zindana gidip:) “Yusuf, ey doğru (sözlü insan)… Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.” (Yusuf Suresi, 46)


Firavun, Yusuf’a rüyasını anlattı. Yusuf onu dikkatle dinledi. Sonra rüyayı çözerek anlatmaya başladı.

O, firavunu bunun bir haber olduğunu, yedi bolluk yılını yedi kıtlık yılının izleyeceğini söyledi. Buna çare olarak da bolluk yıllarında fazla kuru yiyeceklerin ambarlara depo edilmesine, kıtlık yıları gelince, bunların halka dağıtılması gerektiğini sözlerine ilave etti.

Firavun, bundan çok memnun oldu. Hemen Yusuf’un parmağına bir yüzük geçirdi ve: “Bu işte en yüksek memur olacaksın. Bütün halk önünde diz çökecek ve seni benim gibi selamlayacaklar!” dedi.

Firavun, Yusuf’a giymesi için güzel elbiseler, binmesi için arabalar, oturması için saraylar verdi. Artık siz Yusuf’un ne kadar mutlu olduğunu düşünün.

Yusuf yedi yıl içinde, Mısır’ın her tarafını dolaştı, fazla yiyecekleri ambarlara doldurdu. İşini o kadar güzel yaptı ki, yedi bolluk yılı sonunda bütün ambarlar dolmuştu.

Bundan sonra Yusuf’un dediği kıtlık yılları başladı. Nil nehri eskiden olduğu gibi taşmadı. Yakıcı güneş altında topraklar kurudu ve çatladı. Halk, eğer buğday bulamasak açlıktan öleceğiz, diye düşünmeye başladı.

Mısırlılar, yiyeceklerini bitirdikten sonra Firavun’a gittiler, ondan yiyecek istediler. Firavun, bunlara: “Yusuf’a gidiniz, ne yapmanızı emrederse öyle yapınız!” dedi. Halk, Yusuf’a başvurunca, o ambarları açtı, halka yiyecek dağıttı.

Firavun ve bütün Mısırlılar, Yusuf’un bu iyiliğine çok memnun oldular. Bunun gibi akıllı adamın yıllarca başlarında kalması tanrılarından dilerdiler.

Kıtlıktan acı çeken yalnız Mısırlılar değildi. Komşu memleketlerinde de kıtlık vardı. Bunlar mısırlılar gibi hazıklıklı olmadıklarından açlıktan öldüler.

Babası ve kardeşlerinin yaşadığı Kenan iline de aylardan beri yağmur yağmamıştı. Sürüler ot bulamadıklarında ölüyorlardı. Yakup ve çocukları, ne yapacaklarını şaşırmışlar, acı acı düşünmeye başlamışlardı. İşte bu sırada Mısır’da çok yiyecek bulunduğu haberi duyuldu. Yakup, çocuklarına hemen mısır’a gitmelerini, mümkün olduğu kadar fazla yiyecek getirmelerini söyledi.

Kardeşleri Mısır’a geldiler. Büyük vali Yusuf’a başvurdular. Yanına girince yerlere kadar eğilerek onu selamladılar. Onlar, küçük kardeşleri Yusuf’un önünde eğildiklerini bilmiyorlardı. Ama Yusuf kardeşlerini tanıdı. Kalbi heyecanla şiddetle çarpmaya başladı. Kardeşlerine kim olduğuna dair bir şey söylemedi; ama onlara başına götürmek üzere bol miktarda yiyecek verdi.

Ancak korkunç kıtlık bir türlü sona ermiyordu. Kardeşlerinin aldığı yiyecek kısa bir süre sonra bitmişti. İkinci bir defa, daha fazla yiyecek almak için Mısır’a gelmek zorunda kaldılar. Yusuf, onlara kardeşleri olduğunu söylemedi. Yalnız: “Sizin babanız sağ mı?” diye sorular sordu.

Ama kardeşleri üçüncü defa önüne gelince, artık sırsını saklayamadı: “Ben sizin Mısırlılara sattığınız kardeşiniz Yusuf’un.” dedi.

Kardeşleri bu büyük Mısır valisinin kendilerini öldüreceğini düşünerek çok korktular. Yusuf bunu anladı. Onlara: “Korkmayınız, size zararım dokunmayacak. Tanrı benim Mısır’a gelmemi ve sizin hayatınızı kurtarmamı emretmiş. Hemen babama gidin ve bu sevinçli haberi duyurun.” dedi. Hemen Kenan iline gitmelerini, babası ve kabilelerini zengin Mısır’a getirmelerini, burada beraber yaşamaları gerektiğini söyledi.

Kardeşleri, dönüşte çok sevinçli ve heyecanlıydılar. Bu güzel haberi babalarına duyurmak için can atıyorlardı.

Memlekete dönünce olan bitenlere babalarına anlattılar. Yusuf’un yaşadığın, iyi olduğunu Mısır’ı yönettiğini söylediler. Yakup, buna inanmadı. Ama Yusuf’un onlara söylediklerini ve kendisine verilmek üzere gönderilen yiyeceği görünce anlatılanların doğruluğuna inanır gibi oldu. Artık siz onun ne kadar mutlu olduğunu, ne kadar çabuk Mısır’a gitmek istediğini düşünün.

Yakup çok ihtiyarlamıştı. Yolculuk onu çok hırpaladı. Ama o sevgili oğlunu görmek için bu acılara katlandı. Yusuf, babasının gelmekte olduğunu duyunca arabasıyla karşılamaya gitti. Babası onu bir defa daha kolları arasına aldı. Şu ihtiyar yaşına, dünyanın en güzel mutluluğunu kendisine verdiği gibi tanrıya dualar etti.

Firavun, İbranilere çok nazik davrandı. Onlara toprak verdi. İbraniler, Firavun’un Mısır’da yaşamalarına izin vermesine çok sevindiler. Mısır’ın kendi memleketlerinden daha güzel olduğunu ilk bakışta anladılar. Uzun yıllar Mısır’da barış ve rahatlık içinde yaşadılar.

HZ. YUSUF’UN SAMİMİ DUASI

Hz. Yusuf’un Allah’a son derece bağlı, O’nu veli edinen bir insan olduğundan ve Allah’ı çok fazla zikrettiğinden, O’na sürekli şükrettiğinden kitap boyunca bahsettik. Bu gerçeği aşağıdaki ayette, Hz. Yusuf’un söylediği sözlerde de görmek mümkündür:

“Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.” (Yusuf Suresi, 101)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt