Hepinizin Mevlid Kandili Mubarek Olsun...

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

fnldstntn

Üye
    Konu Sahibi
Hepinizin Mevlid Kandili Mubarek Olsun...
Mevlit ; Mevlid, doğum zamanı demektir.
Mevlid gecesi, Rebiul- evvel ayının 11. ve 12.
günleri arasındaki gecedir.
Peygamber efendimizin doğum günü, bütün
Müslümanların bayramıdır
Mevlid Kandili (Kutlu Doğum)
Mevlid Kandili Nedir Anlamı bilgi ; İnsanlığın
kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük
peygamber, bizim Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s. a.s .) 571 yılında Kameri aylardan
Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu
mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.
O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında
cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş,
Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve
karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz
hale gelmişti.
Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini
ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler
nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na
inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun
doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok
hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.
Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan
beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili
Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır.
Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından
yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid
kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve
mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren
değerli bir eserdir.
Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde
okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun
mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç
şüphesiz büyük milletimizin Sevgili
Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının
bir ifadesidir.
Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu
hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak
başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman
O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış
oluruz.
Yeryüzünü mânevî bir karanlık kaplamıştı.
Mevcudat, beşerin zulüm ve vahşetinden adeta
mâteme bürünmüştü. Gözyaşı döken gözler
değil, ruh ve kalpler idi. Kalp ve ruhların keder,
elem ve gözyaşına âlem de iştirak etmiş, sanki
umumî yas ilan edilmişti!
Yeryüzü saadetin, sevincin ve huzurun kaynağı
olan “tevhid ” inancından mahrumdu. Küfür ve
şirk fırtınası, ruhları ve kalpleri kasıp kavurmuştu.
Gönüllerde tek mâbud yerine, birçok bâtıl ilâh
yer almıştı! Hakikî sahibini arayan ruhların
feryadı ortalığı çınlatıyordu.
İnsanlar, birbirini yiyen canavarlar misâli
vahşîleşmiş, küfür, şirk, cehalet ve zulüm
bataklığında boğulmaya yüz tutmuşlardı. Zâlimin
zulüm kamçısı altında mazlum inim inim inler
hale gelmişti.
Âlem mahzun, varlıklar mahzun, gönüller
mahzun ve simalar mahzundu.
Akıl, ruh ve kalpleri mânevî kıskacı altına alıp
olanca kuvvetiyle sıkan bu küfür ve şirke, bu
dalâlet ve cehalete, bu hüzün ve sıkıntıya beşerin
daha fazla katlanmasına Allah’ın sonsuz
merhameti elbette müsaade edemezdi! Bütün
bunlara son verecek bir zâtı, şefkat ve
merhametinin bir eseri olarak elbette
gönderecekti!
İşte, o zât geliyordu!
Dünyanın mânevî şeklini beraberinde getirdiği
nurla değiştirecek eşsiz insan, Allah’ ın Son
Peygamberi geliyordu!
Cin ve inse ebedî saadetin yolunu gösterecek Hz.
Muhammed (a. s.m .) geliyordu!
O An…
Kâinat, hürmet ve haşyet içinde Efendisini
beklemekte idi. Her varlık, kendisine mahsus
diliyle, hal ve hareketiyle bu emsâlsiz insana
“hoş- âmedî”de bulunmak üzere sevinç içinde
hazır durumda idi.
Tarih: Milâdî 571, Nisan ayının yirmisi.
Fil Vak’asından elli veya elli beş gece sonra.
Kamerî aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci
gecesi.
Mekke’de mütevazı bir ev. Günlerden Pazartesi.
Vakit, vakitlerin sultanı seher vakti.
Bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam
ve eşsiz bir hadise vuku buldu: Kâinatın Efendisi
Hz. Muhammed (a.s .m .), dünyaya gözlerini açtı!
Bu göz açışla birlikte âlem, sanki birden elem ve
mâtemini unutarak sürura garkoldu. Karanlıklar,
ânında nurla yırtılıverdi. Kâinat, sevinç ve
heyecan içinde adeta, “Doğdu ol saatte Sultan- ı
Din Nura garkoldu semâvât-ü zemin” diye
haykırdı.
O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş
doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz.
Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi.
Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz
olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en
büyüğü idi.
İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen
"Necisin, nereden geliyorsun, nereye
gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp
kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın
teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil,
diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile
yansımasını bulacaktı.
Doğudan batıya bütün âlemin nurlara
büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece
neler oldu neler?
Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında
daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa
çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en
önce onlar bu müjdeyi verdiler.
O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın
doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1 )
Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de
Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam
ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş
ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?"
diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden
iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum,
iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son
peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa,
Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet,
onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde
tüyler bulunan bir ben var" dedi.
Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden
hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine
döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar.
"Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir
oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular. "
haberini aldılar.
Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya
geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber
verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler.
Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine
gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar.
Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce,
üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip
ayıldığı sırada,
"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.
Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik
gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi
âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı.
Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.
"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi
size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç,
kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.( 2)
Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar
annenin henüz dünyaya gelmeden görüp
gördükleri çok manalıydı..
Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında,
"Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin
efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin
zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için
bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed
yahut Muhammed ismini ver. "
Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında
bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve
çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan
boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e
anlatmıştı.(3 )
Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan
Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:
"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki
üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını
gördük."
Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı
Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle
şiirleştirmiştir:
"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"
Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan
hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20
Nisan'a denk gelen gece idi.
Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini
o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.
Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun
üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan
ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki.
Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak
yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini
gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.( 5)
Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve
her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok
olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı
aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.
Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız
putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.
Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on
dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü
öğrenildi.
Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun
çekilip gittiği görüldü.
Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi
ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.
Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya
gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp,
Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni
olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını
ortadan kaldıracaktır.(6 )
İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve
onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene
yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu
geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam
ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve
sünnet- i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve
Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden
biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir
şeref ve ne büyük bir saadettir.
Yüce Rabbim bizleri sevgili Res
 
  • Beğen
Tepkiler: Tuba


_SiyabeNd_

_SiyabeNd_

Üye
Bu günlerin feyzi üzerimize, rahmeti geçmişimize, bereketi evimize, nuru ahiretimize, sıcaklığı yuvamıza dolsun. Kandiliniz mübarek olsun..
 

80hidayet80

Üye
Tüm islam aleminin ve Maxicep ailesinin kandilini kutluyorum



MEVLiD KANDiLiNiZ MÜBAREK OLSUN
 
DiaBLoS

DiaBLoS

Moderator
Amin . Cümlemizinkini .:oke:
 
HaqperesT

HaqperesT

Üye
Allah cc Peygamber sav efendimizin viladet yildonumunu hepimize mubarek kilsin Hepize onun yolunu muyesser eylesin.
 
Amaru Shady

Amaru Shady

Üye
:sukur:amin :)
 
CONNECTED7

CONNECTED7

Üye
Amin cümlemizin mübarek olsun
 
anılbaran

anılbaran

Üye
amin
 
CryDaqqeR

CryDaqqeR

Üye
Amin :)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt