Habil ile Kabilden bu yana... ---İclal Aydın

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
arslansem

arslansem

Üye
    Konu Sahibi
Habil ile Kabilden bu yana... ---İclal Aydın
Habil ile Kabil’den bu yana...



Hayatımda ilk kez bir sinagogdayım.
Arkadaşlarımız Selim ve Verda evleniyor. Herkes son derece şık. Sıkı güvenlik altında sinagoga giriyoruz. Beyaz frezyalarla süslenmiş her yer, mis gibi kokuyor. Kadınlar sağ tarafta erkekler sol tarafta oturuyor. Merakla etrafı seyrediyorum. Az sonra damat ve ailesi giriyor içeri. Herkes ayağa kalkıyor. O sırada yanımdaki türbanlı hanımı fark ediyorum. O da aynı merakla ve tebessümle damadı karşılıyor. Çok çocuksu bir mutluluk doluyor içime. Sarılıveresim geliyor kadına.
Damat ve ailesi yerlerini alıyor ve gelini beklemeye başlıyoruz. On dakika geçiyor. Önümdeki hanım tatlı şivesiyle “e hakkıdır, on dakika olacak o kadar, âdetten” diyor Müslüman misafirlerine. Derken gelin geliyor ağır ağır, konukları selamlayarak, gülerek...
İlahiler söyleniyor, tören başlıyor. İstanbul geleneklerine göre damadın vekili “sivlanot” yüzüğünü sunuyor geline. Az sonra kendisi nikâh yüzüğünü takdim edecek diyor. Haham nasıl da genç, nasıl da güleç. Nikâh konuşmasını yapıyor. Işıl ışıl, çiçekler içindeki sinagogda, haham konuşma yaparken herkes pür dikkat dinliyor.
“Evlilik” diyor haham “bir kadın ve bir erkeğin bir ömür birlikte yaşamasıdır ancak çok farklı bu iki cinsin bir arada yaşaması çok zordur. Tanrı kadın ve erkeğin birlikte yaşayabilme becerisini ve tahammülünü evlilik mucizesi ile verir. Hepimiz bu mucizenin uzun ömürlü, özen verici olması için dua edelim.”
Gülümsüyorum. Çünkü bu kadar modern, bu kadar doğru, bu kadar destekleyici bir evlilik konuşması duymamıştım hiç. Nasıl da gerçekçi ve nasıl da umut verici, sahici... Sonra iki şahit huzurunda damada “ketuba”yı imzalatıyor ve geline teslim ediyor. (Bu belge tam anlamıyla kadın lehine hazırlanmış bir sosyal akitmiş.)

***

Nikâhın sonuna doğru yedi dua okunurken (anlayabilmeyi çok isterdim) kulaklarında kulaklık, bellerinde telsiz ve diğer gereçler olan güvenlik görevlilerini izliyorum.
Bu ilahiler, bu çiçekler, bu tören, bu insanlar...
Allah’ın evinde olmanın güzelliği, neden dünyevi kavgaların gölgesinde bir korkuya dönüşür peki?
Hollanda’da kundaklanan Türk camii, Danimarka’da ırkçı saldırıda ölen Türk, dünyanın her yerinde özel olarak korunan sinagoglar, Hıristiyanlar içindeki bitimsiz mezhep kavgası...
İlahi dinlerin en büyük günah saydığı öfke ve nefret ve insan canına kast...

***

Damat kendisine verilen bardağı kırıyor. Alkışlıyor davetliler. Hüzünlü bir müzik sarıyor her yanı. Gelin ve damadın üzerindeki “tallet”i çekiyorlar. (Tallet, üzerinde dualar olan bir örtü. Kutsal yuvayı temsil ediyor) Müzik diyor ki... Gelin gidiyor annesinden işte. Gözlerim doluyor bir an. Yanımdaki türbanlı hanımla bakışıyoruz. O da ağlamaklı olmuş. Ne tuhaf, gülüyoruz aynı anda. Bizi gören bir omuz arkamdaki genç Musevi hanım ve o da katılıyor. Neşeli bir şarkıyla tören son buluyor. Alkışlarla tempo tutuyor kalabalık. Gelinle damadı kutlamak için sıraya giriliyor...
Telsizler ve biri açılıp biri kapanan demir kapılardan çıkıp yağmurlu İstanbul’a karışıyoruz biz de. Kültürlerin, dinlerin, canların, kadınların erkeklerin birbirine karıştığı İstanbul’a...
Derinden yanıyor canım ve yağmur sanki daha da körüklüyor. Elimdeki cep bilgisayarını açıyorum ve ajanstan haberler düşüyor pıtır pıtır... Irak’taki beşinci yılında Amerika’nın, sebepli sebepsiz ırkçılığıyla dünya insanının, kapatma davaları ve gözaltı operasyonlarıyla ülkemin, kardeşin kardeşe nefretiyle bitmiyor öfkesi insanoğlunun...
Kabil, doymuyor kardeşi Habil’in kanına....
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer Konular

KARİZMATİX
Cevap
35
Görüntüleme
4K
KayraBey
NEXUS
Cevap
0
Görüntüleme
338
NEXUS
Bluetoooth
Cevap
6
Görüntüleme
1K
Reexecution


Üst Alt