Gelişmemizi engelleyen ülkeler ( Dış kuvvetler )

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

mehmo2

Üye
    Konu Sahibi
Gelişmemizi engelleyen ülkeler ( Dış kuvvetler )
Ülkemizde hiç çalışan ve bu ülke adına birşeyler yapmak isteyen hiç kimsenin olmadığını sanıyor herkes ? oysaki durum olduğundan çok daha farklı ülkemizde büyük projelere imza atmak isteyen ölür.kısaca özetlemek gerekirse: büyük bir proje başlatmak isteyen Türk bilim adamlarını dış ülkeler daha medyaya yayılmadan dış ülkelerin ajanları tarafından ( ABD, Rusya, İsrail ) ortadan kaldır. Büyük işler yapmaya kalkışıpta başarma aşamasına gelenleri anında yok ederler. veya iyi ve dünyada daha henüz kimsenin yapamadağı bulamadığı bir icat veya büyük bir proje ise projeyi başlatan kişi ortadan kaldırılır ve ajanlar projeyi kendi ülkelerindeki bilim adamlarına teslim ederler. ( Genelde ABD Yapar bunu )

Erdoğan Büyükkasap

1983 yılında Lisans, 1988 yılında Yüksek Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1994 yılında Doçentlik ve 1999 senesinde Profesörlük ünvanını yine aynı üniversitede kazanmıştır. Erzincan üniversitesi eğitim fakültesinda dekanlık yapmıştır. Ölmeden önce hem eğitim fakültesinin dekanı hem de üniversitenin rektörüydü. Bu iki görevi beraber yürütmekteydi. “Atom ve Molekül Fiziği” ve “Fen Bilgisi ve Fizik Eğitimi” dallarında Türkiye’nin sayılı akademisyenleri arasında gösteriliyordu. 18 Mayıs 2007 tarihinde, Ahmet Necdet Sezer tarafından Erzincan Üniversitesi kurucu Rektörü olarak atanmıştır. Evli ve iki çocuk babasıydı. Eğitim Fakültesi yerleşkesindeki lojmanında iple ile kendini asarak yaşamına son vermiştir.
Peki neden ? ( açıklayabilen yok ! ) adamın güzel bir yaşamı vardı. ve iyide bir ünü vardı profesörlük ünvanı vardı böyle bir insan neden intihar edebilir ki ? intihar etmez ! ettirilir. yani ( intihar girişiminde bulunmak )
Toryum gerçekleri korkutuyor
Atlasjet’in Isparta’da düşen uçağı, Türkiye’nin çok az bilinmeyen bir zenginliğini ortaya çıkardı. Uçakta bulunan Fizik Profesörü Engin Arık, dünyanın gözünün üzerinde olduğu, Türkiye içinde çok önemli olan ‘toryum’ projesi üzerinde çalışıyordu. Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mithat Uysal, çok değerli fizikçilerin cenaze töreninde yaptığı konuşmada komplo imasında bulundu. Uysal, “Komplo teorilerinde gerçeklik payı var. ASELSAN’da üç mühendis gencin başına gelen olay ve sonucu hepimiz biliyoruz. Onlar Türkiye için çalışan, önemli proje gerçekleştirmek üzere olan mühendislerdi. Kaybettiğimiz 6 bilimi insanı da Türkiye için önemli bir proje için çalışıyorlardı” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN 120 TRİLYONLUK SERVETİ
Peki Toryum nedir kaç kişi bilir ki? Ama toryum, geleceğin enerji kaynağı. Nükleer santrallerinin en temiz yakıtı. Çevreye zararı yok. Ülkemiz ise dünyanın toryum zengini… Ama “servetin üstünde oturuyoruz ama haberimiz yok”. İşte Prof Engin Arık’ın 120 trilyon dolarlık servetimiz hakkında söyledikleri…
Toryum… Tabiattaki 110 kadar elementten biri. Saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde olan toryum, geleceğin nükleer santrallerinde yakıt olarak kullanılacak. Konunun bizi ilgilendiren tarafı, araştırmalara göre dünya toryum rezervlerinin yarıdan fazlasının Türkiye’de olması. Türkiye’de Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören’in yanısıra Malatya ve Sivas’ta da toryum izine rastlandı. Anadolu’da toryumun çıktığı yerde ot bitmediği söylenir.
Toryum gerçekleri korkutuyor
SONSUZ ENERJİ KAYNAĞI
‘Servetin üstünde oturuyoruz da haberimiz yok’ hesabını yapan kişi, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Engin Arık. Türkiye’nin sayılı toryum uzmanlarından biri olan Prof. Arık, Türkiye’nin sahip olduğu düşünülen toryum rezervinin enerji üretimi açısından, 120 trilyon dolarlık petrole eşdeğer olduğunu söyledi. 120 trilyon dolar, ABD’nin 2001 yılı milli gelirinin 12 katına eşdeğer. Engin Arık, Türkiye için sonsuz bir enerji kaynağı anlamına gelen toryumun, Türkiye’ye bir servet kazandırabileceğine de dikkat çekiyor. Arık, “Türkiye’nin 2005′e kadar toryumlu nükleer santral araştırması için 40-50 milyon dolara ihtiyacı var” diyor. 2006-2010 yılları arasında deneme reaktörü kurulması için ise 1 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğinde ısrarlı. 100 bin kişiye iş imkânı…
TORYUM GERÇEKLERİ
* Toryum, Türkiye’deki enerji sorununu tamamen çözecek bir element. Çünkü Türkiye kendine ebediyen yetecek bir toryum rezervine sahip.
* Dünya toryum rezervi toplam bin 200 ton. Bunun 789 bin tonu Türkiye’de.
* Toryumun, yeni tip enerji üretiminde kullanılması nedeniyle 21. yüzyılın en stratejik elementleri arasında kabul ediliyor.
* Toryumun nükleer santrallarda uranyumun yerini alabileceği bundan yaklaşık 10 yıl önce kanıtlandı.
* Toryumun kesinlikle patlama tehlikesi yok. Yani, Çernobil gibi bir felaketin tekrarlanması olası değil.
Toryum gerçekleri korkutuyor
* Toryum atıklarını radyoaktif olmayan elementlere dönüştürmek mümkün. Yani doğayla dost bir alternatif enerji kaynağı.
* Dünyada toryumla çalışan bir nükleer santral henüz yok. Sadece bir takım prototipler var. Avrupa’nın, toryumla çalışan ilk prototip nükleer santralini 2005′te tamamlaması bekleniyor.
* Protonun toryum çekirdeğiyle çarpıştırılması sonucu çok büyük enerji ortaya çıkar. Bu ısı enerjisi, elektrik enerjisine çevrilebileceği gibi büyük bir şehrin ısıtılmasında da kullanılabilir.
Atlasjet uçağı düşmedi düşürüldü! içinde büyük projeleri nerdeyse başarma aşamasına gelen tam 6 tane bilim adamının olması sizcede bir rastlantımı ? hayır değil işte büyük bir projeyi ortadan kaldırmak bu kadar basit israil ve ABD için ! bişey başaramıyoruz çünkü engel oluyorlar.
İNTİHAR ETTİRİLEN MÜHENDİSLERİMİZ
Emrullah Erdinç / TEMPO
Tarih 7 Ağustos 2006. Üç gündür kendisinden haber alınamayan, ASELSAN’da çalışan makine mühendisi Hüseyin Başbilen’in otomobili, Ankara Pursaklar Ayancık yolu üzerinde bulundu. Başbilen, şoför koltuğunda kanlar içinde yatıyordu. 30 yaşındaki elektrik mühendisi Hüseyin Başbilen çoktan ölmüştü. Arabanın ön sağ koltuğunda, genç mühendisin yazdığı intihar mektubu ve alyansı bulundu. Otomobilin içinde, yerde, ucu kanlı ve üç santimetre açık olan falçata vardı. Jandarmanın tutanağına göre; maktulün sol bileği iki santimetre, boynunun sol tarafında iki santimetre falçatayla kesilmişti. Ölüm sebebi olarak kan kaybı gösteriliyordu. Jandarma, otomobilin içinde yaptığı aramada Başbilen’in çantasını da buldu. Soruşturma kapsamında elde edilen bilgilere göre çantada, Başbilen’in üzerinde çalıştığı milli tank projesiyle ilgili sunumların olması gerekiyordu. Ama bu dosyalar bulunamadı.
Çantadaki kayıp belgeler
Başbilen, ölümünden üç gün önce, 4 Ağustos 2006’ta, ASELSAN’da, Türkiye’nin savaş teknolojisinde dış bağımlılığını ortadan kaldıracak çalışmalarına ilişkin bir sunum yapacaktı. ODTÜ mezunu makine mühendisi Başbilen, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki üst rütbeli subaylarla uzun süredir ‘milli tank’ projesi üzerinde çalışıyordu. Sunumun ardından proje onaya gönderilecekti.
Başbilen, o gün cep telefonunu evde bırakmıştı. Akşam eve dönmeyince, eşi, ASELSAN’ı aradı. Gülsen Başbilen, eşinin işe gelmediği yanıtını alınca, polise Hüseyin Başbilen’in kayıp olduğunu bildirdi. İntihar haberi üç gün sonra geldi. Başbilen, “Elveda” diye başladığı son mektubunda karısından hakkını helal etmesini istemişti. Açılan soruşturma, ‘normal intihar vakası’ ibaresiyle savcılık tarafından kapatıldı. Ama Başbilen ailesi, onun intihar ettiğine inanmadı ve dosyanın kapatılmasına itiraz etti.
Başbilen, 10 yıldır ASELSAN’da çalışıyordu. Birçok projenin içinde yer almıştı. Özellikle suikast silahı ‘kanas’ üzerinde uzmanlaşmış bir isimdi. İmza attığı projeler arasında F-16 savaş uçaklarında sinyal kırıcı sistemi de bulunuyordu. Başbilen, tank projeleri üzerinde de çalışmaya başladı. Bu arada Milli Savunma Bakanlığı, Şubat 2006’da, yurtdışından 1000 adet tank alımını kapsayan ‘Yeni Nesil Tank Alımı Projesi’nden vazgeçti. Yerine, ASELSAN ile ‘milli tank’ projesi çalışması başlatıldı. Başbilen bu çalışmalarda gönüllü yer aldı; sinyalizasyon ve sofistike elektrik aksam konusunda projeler geliştirdi.
Evlenmek üzereydi
ASELSAN’ı sarsan ikinci haber, 17 Ocak 2007’de geldi. Bu kez intihar eden Halim Ünsem Ünal’dı. ASELSAN’da bir süre çalıştıktan sonra görevinden ayrılan Ünal’ın cesedi, Ankara’da Eymür Gölü kenarında bulundu. Otopsi raporuna göre Ünal, kafasına sıkılan tek kurşunla ölmüştü. Bu vaka da savcılık dosyasına ‘intihar’ olarak geçti. Ünal öldüğü gün, savunma sanayi ile ilgili bir seminere katılacaktı.
Ünal, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden, 2000 yılında ‘şeref öğrencisi’ unvanıyla mezun oldu. Mastırını tamamlayarak aynı bölümde doktorasına devam etti. Genç mühendis, ASELSAN’ın yan kuruluşu Mikes’te elektronik mühendisi olarak çalışmaya başladı. F-16 savaş uçaklarının modernizasyonuyla ilgileniyordu. Yurtdışında savaş teknolojileri alanında çalışan şirketlerden iş teklifleri alıyordu. Ama hepsini geri çevirdi. Mikes, Ünal’ı önemli bir göreve atadı; 2011 yılına kadar Amerika’da kalarak Türk – Amerikan ortak yapımı F-16 savaş uçaklarının modernizasyonunda çalışacaktı. Ünal’ın ölümünde asıl şüphe çeken durum, onun birkaç gün içinde evlenecek olmasıydı. Cesedi 17 Ocak’ta bulunmuştu. Düğünü ise üç gün sonra, 20 Ocak’taydı. Gerçi Ünal, 15 gün kadar psikolojik tedavi görmüştü, ama düğüne üç gün kala intihar etmesine bir anlam verilemedi.
Atladı mı, itildi mi?
Ünal’ın ölümünden dokuz gün sonra yeni bir intihar vakası polise bildirildi. İntihar eden yine ASELSAN mühendislerinden biriydi. ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken, 26 Ocak 2007’de, Ankara Batıkent’te oturduğu binanın arkasında ölü bulundu. Olay yeri incelemelerine göre; 26 yaşındaki Yançeken, oturduğu apartmanın yedinci katından atlamıştı. Yançeken’den geriye bir intihar mektubu kaldı. Mektubunda, “Artık dayanamıyorum. Psikolojim çok bozuldu. İntiharımdan kimse sorumlu değil” yazmıştı. Onun da dosyası ‘normal intihar’ ibaresiyle kapatıldı.
Hepsi şifre çözücüydü
Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal ve Evrim Yançeken, özellikle şifre çözme konusunda uzman mühendislerdi. ASELSAN mühendisleri, uçak tanıma sistemlerinin ‘millileştirilmesi’ ve ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması çalışmalarını yürütmüşlerdi. Üç mühendisin üzerinde çalıştığı ikinci proje daha da önemliydi: Amerika, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeye her yıl geliştirdiği yeni silah teknolojilerini satıyor. Sattığı teknolojinin kontrolünü ise bırakmıyor. ABD istediği zaman, uydular aracılığıyla verilebilen talimatla, uçakları savaş dışı bırakabiliyor. İşte, ‘intihar’ ettikleri ileri sürülen bu mühendisler, altı ay gibi kısa bir sürede, uçak tanıma sisteminin hâkimiyetini Türkiye lehine çevirmeyi başardı. Aynı zamanda ABD’nin uydular aracılığıyla gönderdiği sinyallerle savaş araçlarını saf dışı bırakma sistemini de çökertti.
Adli Tıp ‘cinayet’ dedi
Mühendislerden Hüseyin Başbilen’in ailesi, oğullarının ölümünün cinayet olduğu iddiasıyla savcılığa başvurarak, Adli Tıp uzmanlarından yeniden rapor alınmasını talep etti. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu’nda intihar vakalarını inceleyen 1. İhtisas Kurulu’na, Başbilen’in ölümünden sonra tutulan tüm raporları, olay yeri inceleme tutanaklarını ve otopsi raporunu gönderdi. Ama 10 uzmanın hazırladığı rapor kafaları iyice karıştırdı. Kuruldaki uzmanlardan üçü intihar kararına itiraz ederek, rapora şerh koydu. Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun raporuna göre Başbilen, boynunda ve sol el bileğindeki kesikler sonucu damar açılmasına bağlı dış kanamayla ölmüştü. Üç uzman, Başbilen’in boynu ve bileğindeki kesiklerin ‘maktul tarafından yapılamayacağını ve yapılsaydı Başbilen’in ellerine mutlaka kan sıçramış olması gerektiğini’ savundu. Çünkü Başbilen’in elinde kan izi yoktu. Onlara göre, cinayete kurban gitmişti. Savcılık her üç intihar vakasını yeniden incelemeye aldı; cinayet şüphesiyle dosyayı inceliyor. Şüpheli intihar konusu TBMM’ye de taşındı. MHP, ‘ASELSAN’da meydana gelen ölümlerle ilgili’ komisyon kurulmasını istedi.
Bu arada ASELSAN da konuya ilişkin, internet sitesinden bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Olaylar hakkında adli makamlarca tüm soruşturmalar gerçekleştirilmiştir. Araştırmalarda ölüm nedenlerinin intihar olduğu belirlenmiş ve olaylar arasında ilişki tespit edilmemiştir. Anılan personelin (Halim Ünsem Ünal) psikolojik tedavi gördüğü ailesince açıklanmış olup raporları ilgili hastanelerde bulunmaktadır. Olaylarla ASELSAN’ın ilgisi yoktur” denildi.
Baba Vehbi Başbilen: “Bu, kesinlikle bir cinayettir”
ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006 tarihinde Ankara Pursaklar-Ayancık yolu üzerinde aracının içinde ölü bulunmuştu. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda görevli 10 bilirkişinin üçü olayı intihar olarak nitelendirdi. Oğlunun öldürüldüğünü söyleyen baba Vehbi Başbilen ile hac dönüşünde konuştuk.
TEMPO: Oğlunuzun intihar etmediğinden nasıl bu kadar eminsiniz?
Vehbi Başbilen: Çünkü oğlumu tanıyorum. Bu, kesinlikle bir cinayettir. Daha iki ay önce düğününü yaptım. Annesiyle son konuşmasında evine aldığı halıdan söz etmiş. İntihar edecek kişinin eli kolu bir işe varmaz. Yaşama tutkuyla bağlı bir çocuktu.
T: Sizinle ilişkileri nasıldı?
V.B.: Evlenene kadar bizimle yaşadı. İlişkilerimiz çok iyiydi. Çok çalışkandı, düzenli bir hayatı vardı. Akşam yemeğinde bile bilgisayarının karşısında olur, çalışmasına devam ederdi. İşinde bazı bilgilerin gizli olduğunu biliyorduk. İşiyle ilgili çok fazla ayrıntı paylaşmazdı, ama odasına rahat girip çıkardık. Eve biraz geç gelecek olsa mutlaka haber verirdi.
T: Gelininiz, oğlunuzun psikolojisinin bozuk olduğunu ve bu nedenle intihar ettiğini söylemiş.
V.B.: Eşi, ‘depresyondaydı’ diyor. Ama bu depresyonun sebeplerini de açıklayamadı.
T: Oğlunuzun aracı bulununca sizi olay yerine çağırmışlar. Oradaki gözlemleriniz neydi?
V.B.: Haber geldiğinde neyle karşılaşacağımı tahmin ediyordum. Olay yerine savcı ile gittik. Savcı, çocuğumun aracın içinde olduğunu ama kapılarının kilitli olduğunu, yedek anahtarın olup olmadığını sordu. Yedek anahtar yoktu. Kapıları, camı kırarak açtılar. Bileği ve boynu 2 cm kesilmişti. Fakat hiçbir yere kan sıçramamıştı. Hadi intihar etti diyelim; benim oğlum silah uzmanı. Alnına dayayıp tek seferde kendini öldürebilirdi. Neden hem bileğini hem de boğazını kesip böyle acı veren bir ölümü seçsin ki?
T: Borcu olduğu için intihar ettiği de ileri sürüldü.
V.B.: Oğlumun bankada dünya kadar altını, arabası, iyi bir işi ve maaşı var. Bu imkânsız.
T: İnançlı biri miydi?
V.B.: Oruç tutardı. Cuma namazlarını kaçırmazdı. Bu nedenden dolayı bile intihar etmez.
T: Oğlunuzu kim öldürdü sizce?
V.B.: Bunu bilmiyorum. Ben de devlete soruyorum. Çocuğumu kim, niye öldürdü?
T: Davaya ilişkin sizin bundan sonraki tutumunuz nasıl olacak?
V.B.: Eğer soruşturma genişletilmez ve bu noktada sonlanırsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğiz. Bizim talebimiz bunun bir cinayet soruşturması olarak görülmesi. O öldürüldü. Mezarının başına Türk bayrağı koydum. O, bu vatan için şehit düştü. Bana, ‘oğlunuz öldürüldü’ desinler yeter. O öldürüldü, hem de öldürülmeden önce başka yerde sorgulandı.
T: Sorgulandı mı?
V.B.: Rahmetli, sürekli benim rüyama girip bunu söylüyor. Ben Hac’dan yeni döndüm, orada sürekli bu gerçeklerin açığa çıkması için dua ettim.
VE DİĞER YİTİRDİKLERİMİZ;
TARİH: 14 Temmuz 2004
YER: Çanakkale-Gelibolu
OLAY: TUBİTAK’ta görevli 3 bilim adamı, traktörle çarpışan mibibüste can verdi.
MİNİBÜS, karanlıkta ışıklarını yakmadan giden saman yüklü traktöre arkadan çarptıktan sonra, savruldu ve karşı şeritte son sürat gelen bir mercedes ile çarpıştı. Hurdaya dönen araçtan Ercan Kuruoğlu (31), Mustafa Aktekin (54) ve Yücel Kenter’in (32) parçalanmış cesedi çıkarıldı.
KRİPTO CİHAZINI DENEDİLER
TUBİTAK’ta ‘güvenlik konusunda stratejik araştırma’ yapan bu üç isim, Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nde geliştirilen bir askeri cihazın, Çanakkale’de yapılan denemesinden dönüyordu. Cihaz, gizli bilgilerin güvenli şekilde korunması için geliştirilmişti.
TARİH: 2006 – 2007
YER: Ankara
OLAY: ASELSAN’da görevli 3 genç mühendis esrarengiz şekilde canlarına kıydı.
MAKİNA Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), 7 Ağustos 2006′da Pursaklar yolunda aracının içinde bileği ve boğazı kesilmiş, Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal (30), 17 Ocak 2007′de Eymür Gölü kıyısında başından vurulmuş halde ölü bulundu.
DOST-DÜŞMAN AYRILACAKTI
Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken (26), Batıkent’teki oturduğu binanın 6. katından atladı. ASELSAN’da, savaş uçaklarının dost-düşman ayrımını yapan sisteminin millileştirilmesi üzerinde çalışan 3 mühendisin ölümü kayda intihar olarak geçti.
TARİH: 30 Kasım 2007
YER: Isparta-Keçiborlu
OLAY: Boğaziçi ve Doğuş üniversitelerinden 6 bilim adamı, düşen uçakta öldü.
ATLASJET’in Türbetepe’ye kuyruğunu çarparak parçalanan uçağındaki 57 kişi arasındaki Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Engin Arık, Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Şenel Boyda ve Doç. İskender Hikmet ile 3 genç asistanları dikkat çekiciydi.
PETROLE ALTERNATİF ENERJİ
Hepsi fizikçiydi, Prof. Arık, nükleer enerjinin temelini oluşturan parçacık fiziği konusunda dünya çapında bir isimdi. Ve en önemlisi Türkiye’de bol bulunan toryumu, petrole alternatif enerji kayanağı olarak gösteriyordu.
Türkiyeyi geliştirmek ve vatanı için gece gündüz çalışan insanlar var ama önümüze geçiyorlar.
 


Burak

Üye
:hmmm
 
Samsun55''

Samsun55''

Üye
:hmmm
 

ventus

Üye
çok şey dönüyorda kimse bilmiyor yada yeni yeni duyuyor bu işler biraz siyasi olduğu için açıklık getiremiyom ban yemek var işin ucunda
 
Cihandar

Cihandar

Üye
fırıldaklık
:hmmm
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer Konular

By_GaBLiN
Cevap
14
Görüntüleme
725
enginzz
__xXx__
Cevap
0
Görüntüleme
393
__xXx__
Doğuş Pertez
Cevap
0
Görüntüleme
931
Doğuş Pertez


Üst Alt