OğuzcanAbi
Üye
Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski (1821 - 1881)
Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski 30 Ekim 1821de Moskovada babasının bir doktor olarak görev yaptığı Yoksullar Hastanesine ait bir apartmanda doğdu. 1837de annesinin ölümünün ardından babasının yanından ayrılarak St. Petersburga taşındı ve orada Askeri Mühendislik Okuluna kabul edildi. Bir sınıf arkadaşı onun için sürekli kendisini ayrı tutardı, hiçbir zaman arkadaşlarının eğlencelerine katılmazdı, ve genellikle bir köşede elinde bir kitapla otururdu diye anlatıyordu. Yurtluğunda düzensiz bir yaşama çekilmiş olan ve oğluna düzenli bir gelir sağlamayı reddeden babasının tutumu Dostoyevskinin bu hastalıklı içe-kapanıklığını daha da ağırlaştırdı. Bir keresinde, Dostoyevski babasına ilgisizliği yüzünden hakaret dolu bir mektup gönderdi; ama baba Dostoyevski yanıt vermeye fırsat bulamadan serfleri tarafından öldürüldü. Ailesi içerisinde söylendiğine göre, daha sona ona bütün yaşamı boyunca acı çektiren sara nöbetlerinin ilkini bu dönemde geçirmişti.
Mühendislik Okulundaki sınavlarının ardından, Dostoyevski üsteğmenliğe getirildi. Ama 1844de cebinde üzerine sivil giysi alacak parası bile olmayan Dostoyevski kendini yazın sanatına adamak için görevinden ayrıldı. 1846da ilk romanı İnsancıkların çıkışıyla, genç yazarlar arasında en büyük gelecek vaadedeni olarak görüldü. Eleştirmen Belinsky aracılığıyla birçok önemli kişi ile tanıştı ve yazın dünyasında nasıl yaşanacağı konusunda kapsamlı bir ders aldı. Ne var ki başarısı kısa sürdü. İnsancıkları izleyen birkaç romanı kötü eleştiri aldı ve Dostoyevski, Belinskinin salonundan uzak durmaya başladı, çünkü orada özellikle daha önceleri ona karşı dosttan da öte olmuş olan Turgenyevin de katıldığı sürekli alaylara konu ediliyordu.
Ama bu sırada başka bir küme ile ilişkisini sürdürdü. Petrashevskinin öncülüğündeki gençlerden oluşan bu kümedekiler, Fransız toplumcularını incelemek ve Rusyadaki toplumsal ve politik reformları tartışmak için biraraya gelmiş ilericilerdi. 1848i izleyen tepki dalgasında Petrashevski çevresinin üyeleri tutuklandı ve yalancı idam ile sonuçlanan bir soruşturmadan sonra Dostoyevski, Omskta bir ceza kolonisine gönderildi. Hapisanede, yeraltına gömülü bir insan gibi yaşadığını yazdı. Yakınımda içten bir konuşma yapabileceğim tek bir varlık yoktu. Soğuğa, açlığa ve hastalığa dayandım. Ağır işlerden sıkıntı çektim, ve salt iyi bir aileden geldiğim için bana diş bileyen mahkumların nefreti sürekli üzerimdeydi. Bu acılı durum sarasını daha da ağırlaştırdı ama kendi içime kaçış ... meyvalarını verdi. 1854de cezasını tamamlamak için bir asker olarak Semipalitinske gönderildi. Beş yıl sonra, arkadaşlarının yardımı aracılığıyla cezası kaldırıldı.
St. Petersburga dönüşü üzerine Dostoyevski, Ölüler Evi ve Ezilenleri yayınladı. Aynı dönemde ağabeyi Mikhail ile birlikte Zamanlar adında başarılı bir dergi kurdu. Ne var ki 1863te bir yanlış anlama sonucunda hükümet tarafından kapatıldı. Dostoyevskilere yayınlarının adını değiştirerek Çığır adı altında yeniden çıkarma izni verildi, ama yeni yayın kamunun dikkatini çekmeyi başaramadı. 1846da Mikhail öldü ve yaklaşık bir yıllık bir çabadan sonra Dostoyevski dergiyi yayımlamaya son verdi. Kendini borçların altında ve ağabeyinin ailesini geçindirme sorumluluğu karşısında buldu.
Çığırın başarısızlığı Dostoyevskinin daha sonraki tüm çalışmasında izini bırakan bir kişisel bunalımla çakıştı. Sibiryadayken akıllı ama ahlaksız bir okul öğretmeninin dul karısı olan Maria Dimitrievna Isaev ile evlenmişti. Evlilik ikisine de mutluluk getirmedi ve St. Petersburga döndükten kısa bir süre sonra Dostoyevski, Polino Suslova adında kösnül ve saldırgan bir kadınla yakın ilişkiye girdi. Polino Suslova onun çalışmasını ciddi bir şekilde etkilemiş ve kumara karşı sinirceli tutkusunu kışkırtmış gibi görünür. Polina ile birlikte Rusyadan ayrı olduğu bir sırada Dostoyevskinin karısı hastalandı ve ağabeyinin ölümünü üç ay önceleyen ölümü onu Yeraltından Notlar (1864) olarak bilinen itirafı yazmaya götürdü.
İzleyen yıllarda Dostoyevski sürekli sara, yoksulluk ve kumarbazlığına eşlik eden bir endişenin sıkıntısını çekti. Parasal yükümlülükleri yüzünden yayıncılarla yıkıcı sözleşmeler imzaladı ve onlar tarafından Suç ve Ceza (1866) ve Kumarbaz (1867) gibi yapıtları olağanüstü bir hızla yazmaya zorlandı. Bunlardan ikincisi üzerinde çalışırken Anna Grigorievna Snitkin adında bir sekreter tuttu ve aynı yıl onunla evlendi. Romancı olarak başarısı alacaklılarının bir bölümünü susturmasını sağladı, ama bu diğerlerini o kadar kızdırdı ki suçlamalardan kurtulmak için St. Petersburgtan ayrılmak zorunda kaldı. Her zaman yabancı bir ülkede bir yabancı olacağı yakınmasına ve yazma yeteneğini bütünüyle yitireceği korkusuna karşın, yurtdışında yaşadığı dört yıl yaşamının en üretken yılları oldu. Cenova ve Veveyde Budalayı (1868-69); Dresdende Ebedi Koca (1870) ve Ecinnileri (1871) yazdı.
Sürgündeyken Dostoyevski gazete gibi bir şey çıkarmayı ve bu yolla kanıları konusunda bir kez olsun son sözü söyleyebilmeyi tasarlıyordu. Tasarısını 1876da Bir Yazarın Günlüğünün basımıyla uygulamaya koyuldu. Bunda Zamanlarda başlatmış olduğu ulusal ve demokratik Hıristiyanlık öğretisini genişletti. Bu etkinliğinin sonucunda bir gazeteci olarak sözü geçer biri oldu ve son yıllarını göreli olarak daha iyi bir ortamda geçirdi. 1877de Büyük bir Günahkarın Yaşamı adında çok büyük bir diziyi oluşturmak için yayıma ara verdi. Bu bütün yaşamım boyunca bana bilinçli ya da bilinçsiz olarak işkence etmiş olan Tanrının varlığı sorunuyla ilgili bir çalışmaydı. Bitirdiği çalışmanın biricik bölümü olan Karamazov Kardeşler 1880de basıldı.
O yıl Rus Yazını Dostları Toplumunun Moskovadaki Puşkin anıtının açılışında konuşma yapması için onu çağırısıyla çağdaş ünü doruğa ulaştı. Konuşmayı bitirdiği anda, batılı düşünceleri uzun süre kişisel çatışma kaynağı olmuş olan Turgenyev bile beni öpücüklere boğmak için yanıma geldi ... ve yineleyerek büyük işler yaptığımı bildirdi diyordu.
Dostoyevski sonraki yıl 28 Ocakta öldü. Cenazesi toplumsal bir gösteri için fırsat oldu.
Mühendislik Okulundaki sınavlarının ardından, Dostoyevski üsteğmenliğe getirildi. Ama 1844de cebinde üzerine sivil giysi alacak parası bile olmayan Dostoyevski kendini yazın sanatına adamak için görevinden ayrıldı. 1846da ilk romanı İnsancıkların çıkışıyla, genç yazarlar arasında en büyük gelecek vaadedeni olarak görüldü. Eleştirmen Belinsky aracılığıyla birçok önemli kişi ile tanıştı ve yazın dünyasında nasıl yaşanacağı konusunda kapsamlı bir ders aldı. Ne var ki başarısı kısa sürdü. İnsancıkları izleyen birkaç romanı kötü eleştiri aldı ve Dostoyevski, Belinskinin salonundan uzak durmaya başladı, çünkü orada özellikle daha önceleri ona karşı dosttan da öte olmuş olan Turgenyevin de katıldığı sürekli alaylara konu ediliyordu.
Ama bu sırada başka bir küme ile ilişkisini sürdürdü. Petrashevskinin öncülüğündeki gençlerden oluşan bu kümedekiler, Fransız toplumcularını incelemek ve Rusyadaki toplumsal ve politik reformları tartışmak için biraraya gelmiş ilericilerdi. 1848i izleyen tepki dalgasında Petrashevski çevresinin üyeleri tutuklandı ve yalancı idam ile sonuçlanan bir soruşturmadan sonra Dostoyevski, Omskta bir ceza kolonisine gönderildi. Hapisanede, yeraltına gömülü bir insan gibi yaşadığını yazdı. Yakınımda içten bir konuşma yapabileceğim tek bir varlık yoktu. Soğuğa, açlığa ve hastalığa dayandım. Ağır işlerden sıkıntı çektim, ve salt iyi bir aileden geldiğim için bana diş bileyen mahkumların nefreti sürekli üzerimdeydi. Bu acılı durum sarasını daha da ağırlaştırdı ama kendi içime kaçış ... meyvalarını verdi. 1854de cezasını tamamlamak için bir asker olarak Semipalitinske gönderildi. Beş yıl sonra, arkadaşlarının yardımı aracılığıyla cezası kaldırıldı.
St. Petersburga dönüşü üzerine Dostoyevski, Ölüler Evi ve Ezilenleri yayınladı. Aynı dönemde ağabeyi Mikhail ile birlikte Zamanlar adında başarılı bir dergi kurdu. Ne var ki 1863te bir yanlış anlama sonucunda hükümet tarafından kapatıldı. Dostoyevskilere yayınlarının adını değiştirerek Çığır adı altında yeniden çıkarma izni verildi, ama yeni yayın kamunun dikkatini çekmeyi başaramadı. 1846da Mikhail öldü ve yaklaşık bir yıllık bir çabadan sonra Dostoyevski dergiyi yayımlamaya son verdi. Kendini borçların altında ve ağabeyinin ailesini geçindirme sorumluluğu karşısında buldu.
Çığırın başarısızlığı Dostoyevskinin daha sonraki tüm çalışmasında izini bırakan bir kişisel bunalımla çakıştı. Sibiryadayken akıllı ama ahlaksız bir okul öğretmeninin dul karısı olan Maria Dimitrievna Isaev ile evlenmişti. Evlilik ikisine de mutluluk getirmedi ve St. Petersburga döndükten kısa bir süre sonra Dostoyevski, Polino Suslova adında kösnül ve saldırgan bir kadınla yakın ilişkiye girdi. Polino Suslova onun çalışmasını ciddi bir şekilde etkilemiş ve kumara karşı sinirceli tutkusunu kışkırtmış gibi görünür. Polina ile birlikte Rusyadan ayrı olduğu bir sırada Dostoyevskinin karısı hastalandı ve ağabeyinin ölümünü üç ay önceleyen ölümü onu Yeraltından Notlar (1864) olarak bilinen itirafı yazmaya götürdü.
İzleyen yıllarda Dostoyevski sürekli sara, yoksulluk ve kumarbazlığına eşlik eden bir endişenin sıkıntısını çekti. Parasal yükümlülükleri yüzünden yayıncılarla yıkıcı sözleşmeler imzaladı ve onlar tarafından Suç ve Ceza (1866) ve Kumarbaz (1867) gibi yapıtları olağanüstü bir hızla yazmaya zorlandı. Bunlardan ikincisi üzerinde çalışırken Anna Grigorievna Snitkin adında bir sekreter tuttu ve aynı yıl onunla evlendi. Romancı olarak başarısı alacaklılarının bir bölümünü susturmasını sağladı, ama bu diğerlerini o kadar kızdırdı ki suçlamalardan kurtulmak için St. Petersburgtan ayrılmak zorunda kaldı. Her zaman yabancı bir ülkede bir yabancı olacağı yakınmasına ve yazma yeteneğini bütünüyle yitireceği korkusuna karşın, yurtdışında yaşadığı dört yıl yaşamının en üretken yılları oldu. Cenova ve Veveyde Budalayı (1868-69); Dresdende Ebedi Koca (1870) ve Ecinnileri (1871) yazdı.
Sürgündeyken Dostoyevski gazete gibi bir şey çıkarmayı ve bu yolla kanıları konusunda bir kez olsun son sözü söyleyebilmeyi tasarlıyordu. Tasarısını 1876da Bir Yazarın Günlüğünün basımıyla uygulamaya koyuldu. Bunda Zamanlarda başlatmış olduğu ulusal ve demokratik Hıristiyanlık öğretisini genişletti. Bu etkinliğinin sonucunda bir gazeteci olarak sözü geçer biri oldu ve son yıllarını göreli olarak daha iyi bir ortamda geçirdi. 1877de Büyük bir Günahkarın Yaşamı adında çok büyük bir diziyi oluşturmak için yayıma ara verdi. Bu bütün yaşamım boyunca bana bilinçli ya da bilinçsiz olarak işkence etmiş olan Tanrının varlığı sorunuyla ilgili bir çalışmaydı. Bitirdiği çalışmanın biricik bölümü olan Karamazov Kardeşler 1880de basıldı.
O yıl Rus Yazını Dostları Toplumunun Moskovadaki Puşkin anıtının açılışında konuşma yapması için onu çağırısıyla çağdaş ünü doruğa ulaştı. Konuşmayı bitirdiği anda, batılı düşünceleri uzun süre kişisel çatışma kaynağı olmuş olan Turgenyev bile beni öpücüklere boğmak için yanıma geldi ... ve yineleyerek büyük işler yaptığımı bildirdi diyordu.
Dostoyevski sonraki yıl 28 Ocakta öldü. Cenazesi toplumsal bir gösteri için fırsat oldu.