Dede Korkut Hikayeleri

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Dede Korkut Hikayeleri
Dede Korkut Hikayeleri Özeti,
Dede Korkut Hikayelerinin Özellikleri,
Dede Korkut Hikayelerinin Özellikleri Nelerdir


Dede Korkut Hikayeleri


Günümüze kadar gelmemiş olan ve on iki epik hikayeden oluşan Dede Korkut Kitabı’nın diğer adı Oğuz Destanı (Oğuzname)’dır. Kuzeydoğu Asya’daki Göktürk Devletini oluşturan halklardan olan Oğuzlar, sonradan güneybatıya doğru göç ederek, X. yüzyılda Maveraünnehir ve civarındaki bozkırları yurt edinmişlerdir. Müslümanlığı kabul eden Oğuzlar, X. ve XI. yüzyıllarda, o zaman müslüman olmayan Kıpçaklarla sürekli olarak çarpışmışlardır. İşte Dede Korkut Kitabı, Oğuz boylarının Doğu Anadolu’da kendi aralarındaki veya Trabzon Rumları ve Kafkas Gürcüleri ile olan savaşlarını anlatır. Bu savaşlar, tahminlere göre, eski Oğuz Destanı’na yansımıştır.
Ozanlar olayları defalarca yeniden saz eşliğinde söyle-mişlerse de en eski metinler kaybolmuştur. Elimizdeki metnin, Oğuzlar Ortadoğu’ya yerleştikten sonra, Osmanlılar dev-rinde Doğu Anadolu’da Erzurum bölgesinde, XV. yüzyıl sonunda yazıya geçirildiği tahmin ediliyor. Ve Oğuzların hükümdarı “Hanlar Hanı” Bayındır Han, Banu Çiçek, Burla Hatun ve Selcen Hatun diğer kahramanlardır.

Aşağıda Dede Korkut Hikayeleri özetlendirilmiştir.


Dirse Han Oğlu Boğaç Han


Hanlar Hanı Bayındır Han, yılda bir kez şenlik düzenleyip, bütün Oğuz beylerini konuk ederdi. Yine bir şenlik zamanı idi. Şenlikte, Han’ın emri gereğince, oğlu ve kızı olmayanlar kara çadırda kalacak, altına kara keçe döşenecek, kara koyun eti verilecekti.
Oğuz Hanlarından Dirse Han’ın hiç çocuğu yoktu. Bu yüzden onu kara çadıra yerleştirdiler. Sebebini sordu. “Çocuğun olmadığı için” cevabını alınca, yanında getirdiği kırk yiğidi ile şölen yerini terk etti. O kızgınlıkla gelip hanımına acı sözler etti. Hanımı, “Ona büyük bir şölen tertip etmesini, açları doyurmasını, çıplakları giydirmesini, hayır dualar almasını, bu dualar içerisinden birisinin kabul olabileceğini” söyledi. Dirse Han, hanımının dediği gibi yaptı.
Dualar kabul oldu. Hanımı gebe kaldı. Zamanı gelince bir erkek çocuğu doğurdu. Çocuk büyüdü, gürbüz bir delikanlı oldu. On beş yaşına gelince, Bayındır Han’ın yiğitleri arasına karıştı.
Bir gün arkadaşları ile otururken, Bayındır Han’ın üç kişinin sağ yanından, üç kişinin de sol yanından, demir kazıklarla zor zaptettiği boğası, bunların elinden kurtulup sağa sola saldırmaya başlayınca, herkes kaçmış, Dirse Han oğlu ortada yapayalnız kalmıştı. Boğa üzerine hücum edince, yumruğu ile alnının ortasına bir tane yerleştirdi, boğa kıç üstü yere devrildi. Kalkıp hücum etti, akıbeti aynı oldu. Sonunda, oğlan boğayı yendi. Bıçağı ile kafasını kesti. Böyle bir yiğitlik görülmemişti.
Dedem Korkut geldi, oğlanla beraber babasının yanına gitti, boy boyladı, soy soyladı, oğlanın adı “Boğaç” olsun dedi.
Dirse Han, oğluna Beylik verdi, taht verdi. Ancak, Dirse Han’ın kırk yiğidi bu durumu hazmedemediler. Baba ile oğlun arasını açmak için yalanlar, dedikodular, asılsız haberler ürettiler. Sonunda, Dirse Han’ı oğluna düşman ettiler. Bir av sırasında, Dirse Han, oku ile oğlunu iki kürek kemiği arasından vurdu. İçi kan ağlaya ağlaya çadırına döndü. Hanımı, oğlum nerede diye sorunca, cevap veremedi. O kırk hain, “Oğlun iyidir, sağdır, avdadır” deyince, annesi yanına kırk ince belli kız alarak, oğlunu aramaya çıktı. Bu arada, Hızır gelmiş, oğlanın yarasını sıvazlamış, “Korkma oğul, dağ çiçeği ile ananın sütü sana ilaç olacak, iyileşeceksin” demişti.
Anası, oğlunun yanına varır, al kanlar içinde görünce, ağıta durur. Oğlan sese uyanır ve Hızır’ın söylediklerini anlatır. Kızlar dağ çiçeği topladılar, anası memesini üçüncü sıkmada sütü getirebildi. Süt ile çiçekleri, yarasına sürdüler. Gizlice beyin otağının yakınlarına getirdiler.
Aradan kırk gün geçti. Oğlan iyileşti, yine aynı yiğit oldu.
Kırk hain, oğlandan korktular. Dirse Han’ı kaçırıp, gâvur ellerine götürdüler. Anası, bütün bu olanları oğluna anlattı. Oğlan, kırk yiğidini yanına alıp, namert kırk kişinin elinden savaşarak babasını kurtardı. Baba-oğul sarmaş dolaş oldular. Sonra yurtlarına döndüler.
Bayındır Han, olanları duydu. Oğlana Beylik verdi, taht verdi. Dedem Korkut da geldi, tahtının tacının ulu, ömrünün uzun, kılıcının keskin olması için dualar etti…



Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması:

Ulaş oğlu,….Bay indir Han’ın damadı, Salur Kazan ve adamları uzak yerlere ava gitmek için yurtlarından ayrılmışlardı. Casuslar, azılı eşkıya Şökli Melik’e haber verdiler. Şökli Melik Salur Kazan Han’ın otağına baskın yapıp oğlu ve adamlarını esir aldılar.. Kızları koynuna aldılar. Ne varsa yediler, içtiler, yaktılar, yıktılar.
Salur Kazan Han’ın tüm bu olanlardan haberi yoktu.
Şökli Melik ve adamları yaptıkları tüm kötülüklerle yetinmeyip, Kazan Han’ın başında çobanlan olan sürüsünü de yok etmek için saldırdılar. Lâkin çoban yiğit ve akıllı idi. İki kardeşi ile bütün tertibi almış idi. Sapanı ile bütün saldırganların çoğunu telef etti. Bu arada kendi kardeşleri de şehit olmuştu…. Salur Kazan Han, o gece rüyasında bir karabasan gördü. Kara kuduz kurtlar, kara kargalar hep hanesine saldırıyorlardı. İçi rahat etmedi. Adamlarını av yerinde bırakıp, atına atlayıp, üç gün yol sürüp, obasına vardı. Durumu görünce, kanlı gözyaşları döktü. Sonra da kâfirlerin peşine düştü.
Bu arada Şökli Melik, adamları ile yiyip içip, eğleniyordu. “Salur Han’ın hanımı gelsin, bize içki sunsun” dediler. Kırk esir kıza sordular: “Burla Hanım hanginiz?” Hepsi birden “benim” diye karşılık verince, bulamadılar. Bu sefer oğlu Uruz’u kesip, etini kadınlara yedirmeyi, kim yemezse onun anası olduğunu bulabileceklerini söyleyerek, işe giriştiler. Burla Hanım, bunu duydu, gelip oğluna danıştı. Oğlu, “Ne sen söyledin, ne ben duydum, babamın namusu, benim canımdan daha önemlidir,” dedi….Uruz’u öldürmeye geldiler.
Tam bu sırada, Salur Kazan ve Karaca Çoban, Şökli Melik’in otağına varmışlardı. Salur Kazan Han, Şökli Melik’e seslenerek,
“Bütün aldıkların senin olsun, bana anamı ver” deyince, Şökli Melik, “ananı kara papaza vereceğim” cevabını verdi. Bu esnada, Salur Kazan Han’ın kardeşi Kara Göne, Deli Dündar, Kara Budak, Hemid, Şer Şemseddin, Boz Aygırlı Beyrek, Bay Yiğenek… ve nice yiğitler yetiştiler. Yalın kılıç düşmana giriştiler. On iki bin kâfir kılıçtan geçirildi. Beş yüz Oğuz yiğidi şehit oldu.
Salur Kazan Han, bütün sevdiklerine kavuştu…
Dedem Korkut geldi, görelim ne söyledi: “Hayır dua edeyim Han’ım. Karlı kara dağların yıkılmasın, gölgeli kaba ağaçların kesilmesin, güzel suyun kurumasın, her şeye gücü yeten Tanrı, seni mert olmayana muhtaç etmesin, ak boz atım sendeletmesin, işlettiğinde kara çelik öz kılıcın körelmesin, dürtüşürken ala mızrağın kırılmasın, ak sakallı babanın yeri cennet olsun, ak saçlı ananın yeri cennet olsun, sonunda tertemiz imandan ayırmasın, âmin diyenler Tanrı’nın ak yüzünü görsün, ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun: Tanrı’nın verdiği umudun kırılmasın, derleyip toplasın, günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa yüzü suyuna bağışlasın Han’ım hey!” Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu:
Hanlar, oğulları ile birlikte Bayındır Han’ın otağında toplanmışlardı. Bunu gören Kam Püre ağladı. Niye ağladığı sorulunca da, “Bir oğlum yok ki soyumu devam ettirsin, Han’ıma hizmet etsin, bunun için ağlıyorum.”
Bütün Hanlar, Kam Püre için dua ettiler. Kam Püre’nin bir oğlu oldu. Bu sırada Bay Piçen’in de bir kızı oldu. Oğlanı ve kızı beşik kertmesi yaptılar. Kam Püre’nin oğlu, büyüdü on beş yaşında güzel bir delikanlı oldu. Adını alma zamanı gelmişti.
Bezirganların kervanını çapulcular soymuş, bezirganbaşı canını zor kurtarmıştı. Bezirgan başı vara vara, Kam Püre oğlunun çadırının olduğu yere kadar geldi. Durumu anlattı. Oğlan, yanına Bezirganbaşını katıp, eşkiyalann peşine düştü. Bir yerde onları eğlenirken yakaladı. Daldı ortalarına. Hepsini çil yavrusu gibi dağıttı. Bütün mallan kurtardı. Bezirganbaşı ondan ne isterse almasını isteyince bir boz aygır, bir gürz ve bir yay seçti. Bezirganbaşı onları, Karn Püre Hanın oğluna getirdiklerini söyledi. Oğlan sesini çıkarmadı vardı babasının yanma.
Bezirganbaşı ve adamları geldiler. Oğlanı Kam Püre’nin yanında görünce çok şaşırdılar, varıp önce onun elini öptüler. Kam Püre bu İşe çok kızdı. Lakin, olanları anlayınca çok sevindi. Oğluna ad koyma zamanı gelmişti. Bütün beyler toplandılar.
Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, “Adını Bamsı Beyrek koyalım” dedi. Hep beraber dualar edildi. Bütün Beyler ve Bamsı Beyrek, bir gün ava çıkmışlardı. Bir Alageyiği kovalayan Bamsı Beyrek, bir kırmızı çadır gördü. “Bu kimindir?” diye merak etti. Banu Çiçek, “Ne arıyorsun?” diye sordu. “Beşik kertmem Banu Çiçek’i arıyorum” deyince, “Ben onun âadı-sıyım yarışta, ok atmada ve güreşte beni yenersen ancak onu görebilirsin” dedi. Kabul etti. Bamsı Beyrek kızı yendi. Kız dedi ki “Banu Çiçek benim.” Oğlan parmağındaki yüzüğü çıkarıp, kızın parmağına takarak nişanı yaptı. Sonra vardı babasının otağına olanları anlattı.
Lakin, kızın abisi Deli Karçar, kardeşini isteyeni öldürmekle ün yapmıştı. Bu işe bir çare düşündüler. Dedem Korkut’u bu işi çözmesi için görevlendirdiler. Dedem Korkut yollara düştü. Vara vara, Deli Karçar’m yol üstündeki otağına geldi. Dileğini söyledi. Deli Karçar çok kızdı. Kılıcını çıkarıp Dedem Korkut’a vurmak için kaldırdı. Dedem Korkut “Elin kurusun” diye beddua edince, eli kurudu. Bu sefer Dedem Korkut’a yalvar yakar oldu. Dedem Korkut, dua etti eli eski haline döndü…Bu sefer de Deli Karçar, kızı vermek için bin at, bin deve, bin koç, bin kulaksız köpek, bin pire istedi. Dedem Korkut geldi, Kan Püre’ye söyledi. Hepsini tamam ettiler. Dedem Korkut bunları alıp, Deli Karçar’m yanma vardı. Deli Karçar’a oyun edip, pirelerin içine koydu. Deli Karçar, yalvar yakar olunca, onu saldı.
Uzatmayalım, düğün oldu. Ancak, gece yarısı, Bamsı Beyrek uykuda iken, Banu Çiçek’te gözü olan Bayburt Hisarı Beyi saldırıp, Bamsı Beyrek ile otuz dokuz yoldaşını esir aldı.
Han Beyrek, Deli Dündar, bütün Oğuz Beyleri karalar bağladılar. Bunu işiten, bütün eş, dost, yaran hep karalar giydiler…Bamsı Beyrek’in izi bir türlü bulunamadı…Aradan on altı yıl geçti.. Yalancı Yartaçuk, Bamsı Beyrek’in kendisine hediye ettiği gömleği, kana bulayıp, babasına götürdü. Onları, oğullarının öldüğüne İnandırdı. Arkasından Banu Çiçek ile evlendi….
Bir gün, Bamsı Beyrek’in babasından öğütlü olan bezirgan-;Iar, Bayburt Hisarı’na uğradılar. Baktılar ki, şölen var. Bamsı Beyrek’e de kopuz çaldırıyorlardı. Bamsı Beyrek, bezirganları tanıdı. Onlarla şair dilinde konuşarak, bütün sevdiklerinin sağ olduğunu, Banu Çiçek’in ise Yalancı Yartaçuk ile sözlendiğini Öğrendi. Hem kendisi, hem de otuz dokuz yoldaşı ağlaya ağlaya bir hal oldular. Bayburt Hisan’nın, Bamsı Beyrek’e aşık olan kızı olanları öğrenince, Bamsı Beyrek’in kaçmasına yardım etti. Yolda atını bulup bindi. Tam da, Banu Çiçek ile Yartaçuk’un düğün şöleni olurken, yurduna vardı. Fakir bir aşık kılığında idi. Kızlar, acıyıp karnını doyurdular. Kılığı düzelsin diye verdikleri Bamsı Beyrek’in kaftanını, aşık giyince hemen tanır oldular. Bamsı Beyrek, kaftanı giymekten vazgeçti. Eski elbiselerle düğünün içine girdi. Ok atışıyorlardı. Aldı Yartaçuk’un yayını, bir çekmede parça parça etti. Bamsı Beyrek’in yayı ile okunu getirdiler. Bir atışta yüzüğü parçaladı. Bütün Oğuz Beyleri buna sevinip, gülüştüler. Oğuz Hanı “Dile benden ne dilersen” diye buyurdu. “Karnımı doyurmak isterim” dedi. Han dedi ki: “Bir günlük beyliğim, onun ol? sun.” Öyle oldu. Bamsı Beyrek, yemek yedi, sonra sofraları, kazanları tekmeledi. Ardından kızların yanına gitti. Orda oyunlar oynandı en sonunda, Banu Çiçek Bamsı Beyrek’i tanıdı. Babasına koşup müjdeyi verdiler. Gözleri kör olmuştu. “Parmağını kanatsın, gözüme sürsün, oğlum ise gözüm açılır” dedi. Öyle yaptılar, gözleri açıldı. Yartaçuk bunu haber alınca kaçtı. Bamsı Beyrek peşine düştü, yakaladı. Aman dileyince bıraktı. Yiğitleri ile birlikte Bayburt Hisarı’na yollandılar. Cümle Oğuz Beyleri ardından devam ettiler. Yaman savaş oldu. Bayburt Hisarı zapt edildi…
Beyrek, Bayburt Hisan’nın kızını aldı, gelin getirdi. Kırk gün kırk gece düğün yaptılar.
Dedem Korkut geldi. “Bu Oğuz Destanı Bamsı Beyrek’in olsun” dedi.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt