Çırağan Sarayı Genel

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Burak

Üye
    Konu Sahibi
Çırağan Sarayı Genel
Tarihçesi
16. yüzyılın ilk yarısında Çırağan Sarayı'nın yerinde Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşanın yalısı bulunuyormuş. 18.yy da IV. Murat burayı kızı Kaya Sultana hediye etmiş. III. Ahmet döneminin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, yalının arsasını satın alarak eşi Fatma Sultan için ahşap bir yalı yaptırmış. Eğlenceye düşkün olan İbrahim Paşa yalının bahçesinde gece boyunca yanan çıralarla "çıra eğlenceleri" düzenler, bu eğlencelere padişah da davet edilirmiş. Yalı bu eğlenceler nedeniyle halk arasında "Çırağan" adıyla anılmaya başlamış.
Saray, Lale Devrinden sonra hükümdar ve sadrazamlar tarafından yazlık saray olarak kullanılırmış. I.Mahmut un ilk saltanat yıllarında dönemin sadrazamları burada Fransa ve Avusturya elçilerine ziyafetler vermişler.
Saray II. Mahmut döneminde de yazlık saray olarak kullanılmış. 1836 yılında sarayın yanında bulunan "Hanımkadın Mescidi" ve bir okul yıktırılarak alan genişletilmiş Garabed Balyana ahşap yapılar inşa ettirilmiş. Hünkar Dairesi olan merkez bölümün temeli kagir olarak attırılırken, dışarıdan 40 adet mermer sütun koydurulmuş.(Ekim 1843). Bu şekilde klasik bir görünüm kazanan yapı Osmanlı İmparatorluğunun en güzel sarayı olmuş. Dolmabahçe Sarayının tamamlandığı yıl Sultan Abdülmecid, sayfiye mevsiminden itibaren Çırağanı yazlık saray olarak kullanmış ve 1860 yılında daha sonra yeniden yaptırmak üzere Çırağan Sarayını yıktırıp bugünkü sarayın temelini attırmış. Ancak parasal sıkıntılar ve "Kuleli Olayı" yüzünden saray yapımı yarım kalmış. Yeni sarayın yapımı Abdülaziz döneminde tamamlanabilmiş (1863).
Sultan Abdülaziz, Agop Balyana kendi saltanatının bir anısı olarak Arap uslubu ile yeni bir saray yapımı için emir vermiş. Agop Bey, kusursuz bir eser yapabilmek için İspanyaya ve Afrikanın kuzey ülkelerine özel ressamlar göndererek orada bulunan ünlü binaların resimlerini çizdirmiş. Eski Çırağan Sarayının tahta binası yıkırılarak yerine yenisinin taştan temelleri konmuş. Sarayın paha biçilmez işlemeli kapıların bin altın değerinde olan her biri Vortik Kemhacıyan ın elinden çıkmış. Sultan II. Abdülhamit bu kapılardan birkaç tanesini onları çok beğenen dostu Almanya İmparatoru Kayzer Wilhelm II ye armağan etmiş. Wilhelm bu kapıları Berlin Müzesine yerleştirmiş. Dünyanın her yanından nadide mermer, porfir,sedef gibi maddeler getirtilerek sarayın yapımı için kullanılmış. Yalnız sahil inşaasında 400.000 Osmanlı lirası harcanmış.
Yapımına 1864 de başlanan Çırağan Sarayı 1870/71 de bitirilirken 5 milyon altın harcanmış. Son kez 1876 yılının Mart ayında buraya gelerek bir süre dinlenen Sultan Abdülaziz halk arasında mevlevihane'nin yıktırılarak saray arsasına katılmasını uğursuzluk getireceği gibi dedikodular çıkması üzerine Çırağanı terk ederek Dolmabahçe Sarayına yerleşmiş. Saray. 1876-1904 yılları arasında V. Murat ve ailesinin konutu olmuş. 1876 da deli olduğu ileri sürülen V. Murat bu sarayda tam 28 yıl hapis hayatı yaşamış.
14 Kasım 1909 da sarayın Milli Meclis binası olarak kullanılması için gerekli düzenlemeler yapılmış, ayrıca Yıldız Sarayının en değerli eşyaları ile II. Abdülhamidin Rembrandt, Ayvazovski gibi ressamların eserlerinden oluşan tablo kolleksiyonu da buraya taşınmış. Ancak çok parlak bir biçimde ikinci toplantı devresine giren Milli Meclis, daha sonraki toplantılarına burada devam edememiş. 20 Ocak 1910 günü, Milli Meclis salonunun üst bölümünde ve muhasebe dairesinin üstüne bakan bahçeye nazır çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangınla, saray beş saat içinde kül olmuş. Bu sırada Mesudiye Zırhlısı, Römorkör kumpanyası nın itfaiye ekipleri ve Amerikan, Rus sefaretine ait yatlar yangını haber alır almaz sarayın önüne geldilerse de şiddetli esen lodosun da körüklediği alevler karşısında çaresiz kalmışlar. Yangında paha biçilmez değerdeki antika eşyalar, II. Abdülhamidin özel tablo kolleksiyonu, V. Murat ın özel kütüphanesi ve gizli belgeler, ilk Milli Meclis tutanakları kurtarılamayarak yanmış. Bu büyük yangından yalnızca bazı ufak taşınabilir eşyalar ve gümüş takımların bir kısmı alınabilmiş. Yukarıdaki metin Pars Tuğlacının "Osmanlı Mimarlığında Batılaşma Dönemi ve Balyan ailesi" adlı kitabından alınarak basın mensuplarının Çırağan Sarayı ile ilgili çalışmalarına ışık tutmak yardımcı olmak amacıyla. Yıllar sonra aynı yerde kurulan "Çırağan Palace Hotel Kempinski İstanbul" tarafından hazırlanmış.

Şimdi de sizleri yangından 76 yıl sonra 1986 yılında restorasyonuna başlanarak otel olan ve günümüzde bir çok devlet başkanını, ünlüyü ağılayıp, salonlarında uluslar arası konukların toplantılara ev sahipliği yapan sarayın yakın geçmişine gidecek, kapalı olduğu dönemini gözler önüne sererken nostaljik bir yolculuk yapacağız.




Yine sonu 6 ile biten bir yıl ama bu defa 1976 yılındayız. Çırağan Sarayı 100 yıla yakın bir süre unutulmuşluğun, ihmalin, ilgisizliğin bedelini öder gibi etrafı ve en çokcası kendisi harap, virane, dökülür durumda. İçeri girmek istemiyorsunuz, hem yürüyecek yer yok, hem de tehlikeli. Ayakta kalan sütunlar yılların tahribatıyla kararmış, üstelik zarar verilmiş, parçalanmış, duvarlar desteksiz yıkılacak gibi. Yangın geçiren binada olagelen çökmeler neticesinde merdiven hatta kat araları yok olmuş, nereye güveneceksiniz, nereye tutunacaksınız. Kalan ikinci katlara düğümlü halatla tırmanan bir takım sarhoşlar geceliyor, içiyorlar, saklanıyorlar falan filan, birde bunların tehlikeli köpekleri çevrede dolaşıyor. Bu şartlarda sarayın üst katlarına tırmanmış özellikle inanılmaz güzellikteki Türk Hamamının parçalanmış süslü mermerlerini gördüğümde hayretler içinde kalmış, içim acıyarak fotoğraflamıştım. (Gazetecilik içimde doğuştan var olsa gerek, niye çekmişim bilmiyorum, ama çekmişim işte). Sarayın içi ve deniz tarafı böyle. Sarayın yan tarafında yine deniz kenarında olup bugünkü Çırağan Otele ait yüzme havuzunun bulunduğu yerde, 100 üncü kuruluş yılını kutlayan Beşiktaş Futbol takımının antreman sahası var ki, bu toprak, kel saha yıllarca Beşiktaş'ın çalıştığı, aynı zamanda çok çekişmeli geçen yükselme grubu ve Türkiye ikinci lig maçlarının oynandığı stat olarak da hizmet vermiş. Bu sahada Hürriyet Gazetesi spor servisi adına en az 3-4 yıl hafta sonları ikinci lig maçlarını takip etmiştim Çırağan Sarayının stat ile cadde arasında kalan ve saray duvarına bitişik olan birde yüzme havuzu var. Belki de dünyada eşi benzeri bulunmayan bu havuz Çarşamba günleri sadece hanımların girişine serbest oluyor ve içeri erkek alınmıyor. Orkestra üyeleri arkadaşlarım, gişe görevlisi, büfeci, birde ben gazeteci sıfatıyla bulunuyoruz.






Beşiktaş Kadınlar Havuzu Eğlenceleri
Sabah erken saatlerde bir telaş başlıyor. İstanbul'un nemli sıcak yaz günleri Beşiktaş başta olmak üzere Ortaköy boğaz çevresinde oturan hanımlar, genç kızlar tüm gün sürecek havuz sefası için sökün etmeye başlıyorlar, çocuk sesleri,ağaçlara asılı hoparlörlerden yayılan seslere karışıyor, aralara genç kızların su şakalı tiz çığlıkları had safhaya ulaşıyor. Öğlene doğru tam kapasite dolan havuz sahnesine Beşiktaş Kadınlar Havuzu eğlencelerini düzenleyen ve sunan kendi lakabıyla "Bahriyeli Hasan" çıkıyor. Hoş geldiniz anonsu devamında "ses yarışması", "güzellik yarışması", "dans yarışması" gibi bir çok yarışmanın program anonsunu sunuyor ve şenlik başlıyor. 16-18 yy Çırağan eğlencelerine nispet yaparcasına hanımlar coşuyor, kimi sahne önünde kimi olduğu yerde, kimi çocuğunla kimi yeni tanıştığı havuz arkadaşıyla kurtlarını dökmeye, döktürmeye başlıyorlar. Saatlerce dans ediliyor, yorulmak nedir bilinmiyor, ne figürler, zaten mayolu, bikinili olan hanımlar sıcak basınca kendilerini havuza bırakıyorlar. Dereceye girecek olanlar havuz sakinlerinin alkışlarıyla belli oluyor, en çok alkışı alan ilk üçe Bahriyeli Hasan sürekli havuza bedava giriş, bir kasa kola vs gibi armağanlar veriyor. Bu defa havuz güzeli için genç kızlar isimlerini yazdırıp bikinilerine jürinin verdiği numaraları takıp sahnede bir aşağı bir yukarı dolaşıyor sonrada havuzun çevresinde dolaşıp oylamayı bekliyorlar. Havuzu ünlülerde ziyaret ediyor. Mesela bir zamanlar tiyatro sanatçısı olup eşi ile beraber gelen Kayhan ve Suna Yıldızoğlu çifti havuzda jüri oluyor. Yine alkışlar, yine armağanlar, yine o haftanın havuz güzeli seçiliyor ve tabii fotoğraflar çekiliyor, haliyle Hürriyet veya ilavesi Kelebek gazetesinde tam sayfa haberleri oluyor, fotoğrafları basılıyor. Havuzda tempo düşmüyor ve bir başka yarışmaya geçiliyor. Ses yarışmasında medeni cesareti olanlar sahneye gelip Bahriyeli Hasan'ın kendilerini takdimiyle mikrofonu ellerine alıyorlar. İnanamıyorsunuz daha önce orkestra ile hiçbir provası olmadan orijinallerini aratmayacak güzellikte şarkılarını söylüyorlar. Hatta kıskanç padişahın dışardan görünmesin diye yaptırdığı yüksek saray duvarlarının arkasında şarkı söyleyen genç kızların seslerini caddeden geçerken duyanlar içerde Ajda Pekkan, Sezen Aksu nun şarkı söylediğini bile sanabiliyorlar. Bu arada hanımlar evlerinden getirdikleri yiyecekleri iştah ve neşe içinde yiyorlar. Yine arzu edenler yarışma olmasa da Bahriyeli Hasana müracaat edip ne yapmak istediklerini söylüyorlar, marifetlerini sahnede sergiliyorlar moral alkışı alıyorlar. Yüzme, atlama yarışmalara ile akşama kadar eğlenen hanımlar bronzlaşmış olarak evlerinin yolunu tutuyorlar.
Restorasyon Çalışmaları
Saray harabesinin onarımına verilen kararla havuz kapanıyor, Çırağan sessizliğe bürünüyor plan projeler hayata geçirilmesiyle bu defa grayder ve kazma sesleri başlıyor. Elde kalan orijinal motiflerden alınan örneklerle yeni sütunlar yapılıyor, mermer süsler hazırlanıyor, bu el işi taş kafesler, işlemler için usta mermerciler aralıksız çalışıyor ve mermerler teknelerle Marmara Adası mermer ocaklarından getiriliyor. (Sarayın yapımında eski zamanda da mermerler aynı amaçla adı geçen adadan getirilmiş olduğu söyleniyor). Tonlarca toprak kepçelerle alınıp, sarayın içine yepyeni müstakil olarak betonerme bir saray daha yapılıyor. Döşeniyor, Japonların desteği ile süren, Arap ve Müslüman kökenli bir ailenin çocuğu olan Dr Remzi Sanbarın mimarlığında yedi yıl süren çalışma sonunda hizmete açılıyor. Günümüzde Sarayın yanına Çırağan Palace Hotel Kempinski adıyla hizmet veren 22 bin metrekarelik alana yayılmış olan otel binasında 312 oda ve 9 u junior olmak üzere 14 suit bulunuyor. Türk ve Dünya mutfağının seçkin örnekleri sunulurken Boğaz manzaralı Çırağan Restoran Akdeniz yemeklerinden oluşan mönüsüyle beğeni topluyor. Otelin bar lobi ve toplantı salonları ile olduğu kadar boğaza bitişik yüzme havuzu da ilginç konumu ile dikkat çekiyor.








 


bybilal

bybilal

Üye
güzel çalışma teşekürlerr
 

Burak

Üye
    Konu Sahibi
rica ederim...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt