Bir İlkbahar Hikayesi - İlkbahar ile ilgili hikaye

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Bir İlkbahar Hikayesi - İlkbahar ile ilgili hikaye
ilkbaharla ilgili öykü
İlkbahar Hikayesi
Bir İlkbahar Hikayesi



Günün birinde yemyeşil dut yapraklarının arasında, bir kelebek ailesi gelmiş dünyaya. Hepsinin amacı, kısa ömürlerinin tadını doya doya çıkarmak için bir an önce harekete geçmekmiş. Hemen bir araya gelip konuşmaya başlamışlar. Bugün neler yapsak diye düşünmeye dalmışlar.
Anne kelebek :" Vakit kaybetmek gibi bir lüksümüz yok." demiş.Bir taraftan kahvaltı yaparken diğer taraftan, söylenecek bütün güzel sözleri söylemeye, yapılacak bütün güzel davranışları yapmaya çalışmışlar. Bu kadar kısa bir ömürde bundan daha farklı davranmak da olamazmış.
Gezmiş,eğlenmiş,birbirlerine zaman ayırmış ve günün tadını çıkarmaya çalışmışlar. Bütün olumsuzlukları gözardı etmişler. Çünkü olumsuzluklara ayıracak kadar zaman yokmuş ellerinde. Baba kelebeğin aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Ailece doğumgünü partisi yapalım, demiş.Bugün geldik dünyaya ve bugün bir daha yaşanmayacak, diyerek de tamamlamış sözlerini. İlk ve son kez kutlamışlar doğumgünlerini dut yapraklarının yeşil yaprakları arasında.
Rengarenk bedenleri ile, geldikleri dünyanın rengini değiştirip yeryüzünü bir renk cümbüşüne boğmuşlar. Hareket eklemişler kainata,küçücük bedenleri ile.
İlk ve son kez yatmışlar akşam olunca. Mutlu bir şekilde kapatmışlar gözlerini sonsuza dek. Çünkü kısa ömürlerinin tadını doya doya çıkarmışlar...


İlkBahar Öyküsü

Ayı kardeş kış uykusundan uyandı. Gerindi ve inin kapısına koştu.
- Oooo!dedi, Bahar gelmiş.
Gerçekten de bahar gelmişti. Hava ılıktı. Güneş çok olmasa da ısıtıyordu. Ayı kardeş güneşte ısındı. Çiçeklenmiş kırları, ağaçları seyretti. Kuşların cıvıltılarını dinledi, bu sırada gurul gurul sesler duydu.
- Hmmm, acıkmışım dedi.
Hemen armut ağacına koştu. Armut ağacı ona :
- “ Daha yeni çiçek açtım. Yaz mevsimini beklemelisin. “ dedi.
Ne yapsın? Bu kez de büyük bir ağaca gitti. Arılar bu ağacın gövdesindeki çatlağa bal yaparlardı. Şimdi de balları olabilirdi diye düşündü. Her taraf çiçeklerle doluydu çünkü. Ayıcık arılarda biraz bal istedi.
- “Olmaz dedi arılar. “Bal yapmaya daha yeni başladık. Hele bir yaz mevsimi geçsin sonbaharda gel”. Ayıcık biraz çiçek, biraz yaprak yedi, ama doymadı. Leyleklerden yardım istedi. Leylekler :
- “ Biz buraya yeni geldik. Nerde yiyecek bulabilirsin, bilmiyoruz” dediler.
Ayıcık açlıktan kıvrana kıvrana dere kıyısına indi. Taşların üzerinde gezerken birden başı döndü ve dereye düşüverdi. Su çok soğuktu, hemen dışarı fırladı. Ama gömleğinin içine bir şey girmişti. Baktı : Kocaman bir balık……
- “ Yaşasın”! diye bağırdı.
Ayıcığın karnı doyunca, taşların üzerine yattı. Güneşte kurundu.
- “ Baharı şimdi daha çok seviyorum” dedi ve bildiği bir ilkbahar şarkısını mırıldanmaya başladı.

Kuş sesleri , ovalara yayılır
İnsan buna hayran olur bayılır
Bal yapanlar çiçeklere konarlar
Kuzucuklar taze çimen ararlar
Yeşillenmiş ağaçlarda yapraklar
Amber gibi mis kokuyor topraklar.

Mevsimlerin Masalı

Çok eski zamanlarda, dünyada henüz hiç kimse yokken tıpkı bugün olduğu gibi dört mevsim varmış… İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış… Bu dört kardeş her gün güle oynaya vakit geçirirmiş. Bir gün hep beraber saklambaç, bir gün evcilik, bir gün top oynarlarmış. Bazen parka bazen bahçeye bazen pikniğe giderlermiş.
Günlerden bir gün bu dört kardeş yine bir araya gelmiş. Sonbahar o gün sapsarı bir elbise giymiş. Saçına sarı sarı yapraklar takmış. Kış ise bembeyaz bir elbise giymiş. Onu uzaktan görenler bir geline benzetirlermiş. Kış boynuna da kar tanesi gibi beyaz, parlak bir inci kolye takmış. İlkbahar ise tepeden tırnağa yeşile bürünmüş. Üzerindeki yeşil elbise ile çok güzel duruyormuş. İlkbahar da saçına zümrüt yeşili bir kurdele takmış. Yaz mevsimi ise üzerinde farklı renklerin olduğu gökkuşağına benzeyen bir elbise giymiş. Onu gören herkes renklerinin güzelliğine hayran kalırmış…
İlkbahar bu güzel günde boş durmaktan çok sıkılmış. Diğer üç kardeşine dönerek:
— Haydi, demiş. Hep beraber pikniğe gidelim.
Kış itiraz etmiş:
— Ama ben çok üşüyorum. Evimizde sıcacık sobamızın yanında otursak olmaz mı?
Yaz, hemen söze atılmış:
— Aman sen de Kış… Ne kadar tembelsin. Bak hava ne güzel. Bence de pikniğe gidelim.

Sonbahar da Kış’ın aklına uyup evde kalmak istese de İlkbahar ve Yaz bu tartışmanın galibi olmuş. Dört kardeş hep
beraber ormanın derinliklerinde yürümeye başlamışlar. Yemyeşil ağaçların, rengârenk çiçeklerin arasından geçmişler. Sonunda bir ağaç bulup gölgesine oturmuşlar.
İlkbahar piknik için getirdiği yiyecekleri bohçasından çıkarmış:
— Bakın… Size çilek, yeşil erik, çağla, böğürtlen getirdim.
Yaz da getirdiklerini saymış:
— Ben de kayısı, kiraz, şeftali, karpuz getirdim.
Sonbahar durur mu hiç? O da açmış bohçasını…
— Ben de ayva, üzüm, incir getirdim.
Kış da getirdiği yiyecekleri çıkarmış:
— Bakın benim meyvelerim de pek tatlı… Nar, elma, portakal, mandalina, greyfut…Daha neler neler getirdim.
Dört kardeş de kendi meyvelerini çıkarıp ortaya koymuş. Yemişlerin hepsi de baldan tatlıymış. Bu dört kardeş güzel güzel yiyeceklerini yerken İlkbahar’ın aklına bir fikir gelmiş:
— Haydi, oyun oynayalım.
— Aaa bence de, demiş Yaz.
Zaten hep böyle olurmuş. İlkbahar ne dese Yaz da onu onaylarmış.. Ya da Kış ne derse Sonbahar onun fikirlerine katılırmış. Kardeşler arasında en çok İlkbahar’la Yaz, Sonbahar’la da Kış çok iyi geçinirlermiş.
Bu oyun fikrine Sonbahar sıcak bakmış. Fakat hep aynı oyunları oynamaktansa farklı şeyler yapmayı düşünmüş.
— Güzel kardeşlerim. Bugün farklı bir oyun oynayalım.
— Ne gibi mesela, demiş Kış.
— Yarışma yapalım, demiş İlkbahar.
— Aaa çok güzel fikir, demiş Sonbahar.
— İçimizde en güzel mevsim hangisi? İşte bunun yarışmasını yapalım, demiş Yaz.
— Tamam o zaman demiş, İlkbahar. Herkes kendi özelliklerini saysın. İnsanların neden en çok kendini sevdiğini anlatsın.
— Kimin güzellikleri daha fazla çıkarsa o mevsim yarışmanın birincisi olsun, demiş Yaz.
Bütün bu konuşmalardan sonra yarışmaya başlamışlar. Anlatmaya İlkbahar başlamış:
— Benim en güzel mevsim olduğumu zaten herkes biliyor. Her yıl ölen çiçekler ben gelince yeniden dirilir. Yapraklarını döken ağaçlar benimle birlikte yeniden yeşillenir. Havalar ısınmaya başlar, ırmaklar coşkuyla yeniden çağlar. Böcekler yuvalarından çıkar, kuşlar ötmeye başlar. Yeniden dirilişin en büyük müjdecisiyim ben.
Yaz hemen söze karışmış:
—Aaa İlkbahar… Kendini çok övdün; ama sıra bende artık… Asıl ben geldiğim zaman ortalık şenlik alanına döner. Beni görünce güneşin yüzü güler. En tatlı meyveler benim zamanımda yetişir. Hem ekilen başaklar da dolgun dolgun olur. Herkes güler oynar, piknik yapar, tatile gider.
Sonbahar durur mu? O da başlamış kendini övmeye:
—Siz kendinizi öve öve bitiremediniz. Oysa asıl güzellikler hep bende. Ben ne Kış gibi üşütürüm ne de Yaz gibi terletirim. En güzel mevsim benim. Ben gelince her yer altın gibi sapsarı olur. Serin serin rüzgarlar eser ben geldiğim zaman.
Sonbahar böyle heyecanlı heyecanlı konuşurken Kış onun sözünü kesivermiş:
—Aaa yeter ama... Bana hiç sıra gelmeyecek sandım. Ne bu böyle… Bana hiç fırsat bırakmadınız. Şimdi sıra bende. En güzel mevsimin Kış olduğunu herkes biliyor. Hem büyükler için hem de çocuklar için en eğlenceli şey bende: Kar tabi ki… Kardan adam da bende, kızak da bende, kayak da… Portakal, mandalina, nar, greyfurt, kestane hep bende… Ben gelince temizlenir her şey. Ben gelince bembeyaz olur her yer.
Mevsimler kendilerini yarışmaya öyle bir kaptırmışlar ki artık birbirlerine ne söylediklerini duymaz olmuşlar. İlkbahar Yaz’a bağırır olmuş, Sonbahar Kış’a… Kış İlkbahar’a, Yaz da Sonbahar’a… Mevsimlerin sesi yükselmiş. Tatlı bir heyecanla başlayan bu yarışma bencil bir kavgaya dönüşmüş.
İlkbahar bağırıyormuş:
— En güzel mevsim benim!
—Hayır hayır benim!
Yaz onun sesini bastırıyormuş:
Sonbahar daha çok bağırıyormuş:
—İkiniz de yalan söylüyorsunuz. Benim en güzel!
Kış herkesin sesini bastırır olmuş:
—Hayııır!.. En güzel mevsimim ben… Ben! Ben!
Mevsimlerin çığlıkları dünyayı rahatsız eder olmuş. Bu bencil, kibirli, sesleri duyan bir kişi daha varmış: Tabiat Ana… Evet; tüm mevsimlerin, ağaçların, çiçeklerin, böceklerin annesi Tabiat Ana bu kavgayı nasıl bitireceğini biliyormuş. Kardeşçe geçinemeyen, güzellik duygusuyla bencilleşen, birbirleriyle kavga eden mevsimlere iyi bir ders vermek istemiş. Sihirli asasını kaldıran Tabiat Ana, yaptığı ayrılık sihrini kavga eden mevsimlerin üzerine üflemiş.
O günden sonra dört kardeş birbirini hiç görmemiş. O günden sonra mevsimler hep birbirini aramış. Biri her zaman ötekini kovalamış. İlkbahar Yaz’ı, Yaz Sonbahar’ı, Sonbahar Kış’ı ve Kış İlkbahar’ı… Mevsimler hatalarını anlayana dek, belki dünya durana dek bu böyle sürüp gidecekmiş…

Senem Gezeroğlu
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer Konular

Cevap
1
Görüntüleme
870
Cevap
29
Görüntüleme
768
gonyalı
Cevap
0
Görüntüleme
359
Cevap
0
Görüntüleme
521
Cevap
0
Görüntüleme
760


Üst Alt