Bakara 284. Allah İçimizden Geçirdiklerimizden de Bizleri Sorumlu Tutar mı.

Sponsorlu Bağlantılar

halukgta

halukgta

Üye
    Konu Sahibi
Bakara 284. Allah İçimizden Geçirdiklerimizden de Bizleri Sorumlu Tutar mı.
Bir yazıma cevap veren arkadaşımız, yazımı tenkit edip, kendi düşüncesini anlatmak adına öyle şeyler yazmış ki, bunu sizlerle paylaşmamın çok önemli olduğunu düşündüm. Arkadaşımız Bakara 284. ayette geçen bir cümleyi yazmış, bu sözleri nasıl anlamalıyız, ayet ne anlatıyor diye bana sormuştu, ayeti önce yazalım, daha sonra konuşmaya devam edelim.

Bakara 284: Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'a aittir. İÇİNİZDEKİLERİ AÇIĞA VURSANIZ DA GİZLESENİZ DE ALLAH ONDAN DOLAYI SİZİ HESABA ÇEKECEKTİR ve sonra O, İSTEDİĞİNİ AFFEDECEK, İSTEDİĞİNİ CEZALANDIRACAKTIR. Zira Allah her şeye gücü yetendir. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bana soru soran arkadaşımız, Allah bu ayette, “İÇİNİZDEKİLERİ AÇIĞA VURSANIZ DA GİZLESENİZ DE, ALLAH ONDAN DOLAYI SİZİ HESABA ÇEKECEKTİR” cümlesinde, Allah bizim içimizden geçirdiğimiz kötü şeylerden dolayı da mı cezalandıracak, şeklinde soru sormuştu, bende elimden geldiğince, Kur’an ın diğer ayetlerinden faydalanarak, örnekler verip bu ayette bundan bahsedilmediğini anlatmaya çalıştım. Konu açılmışken, Allah bu sözleriyle bizlere ne anlatmaya çalışıyor, isterseniz konuya girmeden önce, kısaca bahsedelim.

Önce şunu söylemeliyim, Allah ayetinde içinizden geçirdiklerinizden, yani gizlediklerinizden dolayı sizi hesaba çeker sözü, içinizden geçirdiğiniz kötü şeylerden dolayı sizi cezalandırır anlamında değildir. Lütfen dikkat edelim, ALLAH İÇİNİZDEN GEÇİRDİKLERİNİZDEN, SİZLERİ SORUMLU TUTAR DEMİYOR. Hesaba çekmek sorgulamaktır. Sorgunun sonunda ceza verilir, tabi suçlu bulunulursa, kötü düşünce fiiliyata geçmişse. Ayetin sonunda da onu açıklıyor ve ne diyor? Allah istediğini affedecek, istediğini cezalandıracaktır. Yani önce sorgu, daha sonra suç varsa işlenmişse, herhangi bir kişiye zarar verilmişse, ceza verilecektir.

Allah bu sözleriyle bizlerin dikkatini çekiyor, uyarıyor ve diyor ki, “BEN SİZİN İÇİNİZDEN GEÇİRDİKLERİNİZİDE BİLİRİM, ONA GÖRE DAVRANIN.” Bu uyarıyı yapmaktan maksat, kendinize gelin, sinirlerinize hâkim olun ve kafanızda kötü şeyler planlamayın, böyle düşünceler geldiğinde, hemen Allah a sığının. Çünkü o planların daha sonra esiri olursunuz ve ŞEYTANIN VESVESESİYLE O DÜŞÜNCELERİ HAYATA GEÇİREBİLİRSİNİZ. İşte Allah bu sözlerle bunu engellemeye çalışıyor. İÇİNİZDEN GEÇENİ BİLİRİM DİYEREK, KÖTÜ DÜŞÜNCEDEN ALLAH KULLARINI UZAKLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR. Bakın Allah ayetinde ne diyor.

Araf 200: EĞER ŞEYTANDAN BİR KIŞKIRTMA SENİ DÜRTERSE, HEMEN ALLAH’A SIĞIN. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Diyanet meali)

Elbette Allah, yalnız düşüncede kalan, fiiliyata geçmemiş, kötü niyetli düşüncelerimizden, fikirlerimizden dolayı bizleri cezalandırmaz. Cezalandıracağım demiyor, ama uyarıyor dikkatli olmamızı istiyor. Bu konuyu, Kur’an ın diğer ayetlerine de müracaat ederek, daha iyi anlamaya çalışalım. Çünkü Kur’an kendisini anlatan, açıklayan eşi benzeri olmayan bir NURDUR, IŞIKTIR.

Allah yarattığı kullarının, hangi vasıflara sahip olduğunu anlatırken Kur’an da, şunları söyler. KULLARIM TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR, ACELECİ TABİATTA, ZAYIF NEFİSTE YARATILMIŞTIR. Bu özelliklerinin üstünden gelmesi içinde Allah, kullarıma akıl verdim ki, bu zayıflıklarının üstesinden gelsin diye bilgi verir. Bu vasıfları taşıyan bir insan, elbette ilk önce sinirle kötü şeyler düşünebilir, bunu yapması çok da normaldir. Ama aklını kullandığında, düşündüklerini hayata geçirdiğinde, ALLAH A SIĞINDIĞINDA olacakları hesaplayıp, düşüncelerini uygulamaktan vazgeçer. Günümüz hayatımızda da, kanunlarımız öyle değil midir? İşlenmek istenen suç, yalnız düşüncede kaldıysa, fiiliyata geçmediyse suç sayılmaz. Sizlere hatırlatacağım ayetler üzerinde lütfen düşünün.

Nisa 123: İş, ne sizin kuruntularınızla, ne de kitap ehlinin kuruntularıyla olur. KÖTÜLÜK YAPAN, ONUNLA CEZALANDIRILIR ve kendisine Allah'tan başka ne dost ne de yardımcı bulur. (Bayraktar Bayraklı meali)

İbrahim 51: Allah herkese KAZANDIĞININ KARŞILIĞINI VERMEK İÇİN ONLARI DİRİLTECEKTİR. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (Bayraktar Bayraklı meali)

Nerml 90: KÖTÜLÜK YAPANLAR, YÜZÜSTÜ ATEŞE ATILIRLAR. “YAPTIKLARINIZDAN BAŞKA BİR ŞEYLE Mİ CEZALANDIRILIYORSUNUZ?” denir.(Bayraktar Bayraklı meali)

Saffat 39: SİZE, SADECE YAPTIKLARINIZIN KARŞILIĞI VERİLECEKTİR. (Bayraktar Bayraklı meali)

Enam 160: Kim Allah'ın huzuruna bir güzellik getirirse ona, getirdiğinin on katı vardır. KİM DE KÖTÜLÜK GETİRİRSE, O SADECE GETİRDİĞİNİN DENGİ İLE CEZALANDIRILIR. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bu ayetler, her şeyi açıklıyor. Bizler bu dünyada imtihandan geçiyoruz, ne yaptıysak onun karşılığını göreceğiz. Bizzat yapmadığımız, düşüncede kalmış hiçbir şeyden bizleri Allah cezalandırmaz. BU İMTİHAN OLMANIN KURALLARINA, KUR’AN IN ADALET ANLAYIŞINA DA TERS DÜŞER. Allah bizlerin sadece yaptıklarımızın karşılığının verileceğini söylüyorsa, bunun tersi olan hiç bir düşünceyi, Allah a nispet etmeyelim, hata yaparız.

Allah ne diyordu Kur’an için. “YEMİN OLSUN Kİ, BU KİTABI SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM.” Sırf bu hüküm bile, aklımızdan geçirdiğimiz, ama hayata geçmeyen, kötü bir şeyden bizleri Allah ın sorumlu tutmayacağına açık kanıttır. Gelelim arkadaşımızın bu ayet ile ilgili, bana söylediği sözlere.

Aslında bu arkadaşımızın amacının, benden bilgi almak olmadığını, düşüncelerimin yanlış olduğunu bana anlatmaya çalıştığını, bana verdiği cevaptan anladım. Bana öyle bir cevap verip, ayetle ilgili öyle bir açıklama yaptı ki, doğrusu yaşanan İslam ın ne boyutta olduğuna çok güzel bir örnekti. Sizlere verdiği cevabı, ibret olması adına paylaşmak istiyorum.

“Bu ayet nesh olmuş, yani hükmü ortadan kaldırılmıştır. ÖNCEKİ ÜMMETLER, İÇİNDEN GEÇİRDİKLERİ ŞEYLERDEN DOLAYI, ALLAH İNDİNDE MESUL İDİLER. Fakat bu ayet, bu ümmet için de inince, Sahabe Resulullaha giderek. BİZ NAMAZ KILIYORUZ, ORUÇ TUTUYORUZ, FAKA BU AYET BİZE AĞIR GELDİ DEDİLER.”

“ALLAH(CC) O AYETİN HÜKMÜNÜ KALDIRIP, ONUN YERİNE, BAKARA 286. SİZİN NEFSİNİZİN YÜKLENEMEYECEĞİ ŞEYİ SİZE YÜKLEMEYİZ, MEALİNDEKİ AYETİ İNDİRDİ.”

“Ayetlerin nüzul sebebini anlamadan, bir insan tefsir yazarsa, kendi kafasına göre yorum yapmak zorunda kalır. Dolayısıyla her tefsir yazanın kafasına göre bir din çıkar ortaya. Birçok ayetin nüzul sebebi Resulullah ve sahabenin yaşantısıdır. NÜZUL SEBEPLERİNİN BİLGİLERİ DE BİZE HADİSLER VE SAĞLAM RİVAYETLERLE GELMİŞTİR.”

Ne yazık ki emin olmadığımız bilgilerin ardına düşersek, işte böyle Allah ın ayetlerinin hükmü birer birer ortadan kalkar, bizlerde bu yanlış bilgilere inanmış olarak huzura gideriz. Nüzul sebeplerinin bilgileri, bizlere hadisler ve sağlam rivayetlerle ulaştığını da, gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorlar. Rivayet adı üstünde, emin olamayacağımız bilgi demektir. Bu bilgilere göre imanımıza nasıl yön veririz. Allah ın uyarılarını unuttuk mu? Emin olamayacağın bilginin ardına düşme, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, diye uyaran Allah ın uyarılarını dinlemeyip, böyle rivayetlerin ardına düşersek, sonucuna da katlanmasını bilmeliyiz. Allah ın muhkem yani apaçık ayetlerini, bizler tefsir yapamayız, bunu zaten Allah yapmış. Tefsir anlaşılmayan konulara, kapalı olan sözler için yapılır. Tefsir, söylenen söz hakkında kişinin yorumudur yani kendi düşüncesi ve kendi anladığıdır. Bu çok riskli ve tehlikelidir. Hâşâ Allah ın açıklayamadığını anlatan, açıklayan tefsir yapanlar mı var aramızda.

Düşünebiliyor musunuz, bunu söyleyip inandığımızda, ilk önce Allah ın adaletini sorgulamış oluyoruz. Hatta daha önceki kullarına Allah, hayata geçmemiş ama aklından geçmiş kötü düşüncelere bile ceza verdiğini, kullarını mesul tuttuğunu kabul etmiş oluyoruz ki, bu adaletsizliği Allah a nispet etmek bile, günahların en büyüğüdür.

Daha da kötüsü, Allah geleceği bildiğini Kur’an da söylemesine rağmen, gelecekte olacakları hesaplayamayan konuma Allah ı getirip kullarının, bizler bu ayetin hükmünü kaldıramayız itirazlarının sonunda, elçisinin de isteğiyle Allah hükmünden vazgeçip, başka bir ayet indirmiş olduğunu nasıl söyleriz ve buna inanırız. Bu ne büyük saygısızlık ve gaflet. Böyle düşüncedeki insanları, Allah ıslah etsin desem de çok zor.

Şöyle bir örnek verelim. Biz bir kişi hakkında, kafamızdan kötü bir insan olduğu konusunda düşünceler geçiriyoruz. Bu insan şöyle kötü, böyle kötü şeyler yapıyor diye yorumlar yapıyoruz kendi nefsimizce içimizden. Öyle bir zaman geliyor ki, bu kişiyle yakından tanıştığımızda ve onu iyice tanıdığımızda, kötü bir insan olmadığını anlıyoruz ve bu kişi ile ilgili kafamızdaki tüm kötü düşünceler siliniyor. Sizce daha önceki kötü düşüncelerimizden dolayı, Allah bizleri cezalandırır mı? O kişiye bu düşüncelerimizle zarar vermediysek, sırf düşüncelerimizden dolayı Allah ın ceza vermesi, Kur’an ın adalet anlayışına asla uymaz. Yemin olsun ki, bu kitabı sizler için kolaylaştırdık hükümlerine de ters düşer.

Lütfen unutmayalım, bizlerin ayetleri doğru anlamamız için, tüm ayetlerin nüzul sebebini bilmemiz gerekseydi, onu da Allah Kur’an da bizlere söylerdi. Eğer Allah tüm ayetlerin nüzul sebebinden bizlere bahsetmiş olsaydı, ayetleri yalnız o döneme ya da olaya has kılma, o döneme hapsetme yanlışını yapabilirdik. Bugün bu yanlış ne yazık ki, buna inananlar tarafından yapılıyor. Elbette bazı ayetlerde, nüzul sebebi açıklanmıştır Kur’an da. Sanki Kur’an eksik bilgi vermiş gibi, açıklanmayanların arayışına lütfen girmeyelim, yanlış bilgiler inancımızı zehirler ve bizleri yanlışa yönlendirir. Hesap günüde, pişman olanların safında buluruz kendimizi.

Aslında söyleyecek çok şeyler var, ama bizler Kur’an dan öyle uzaklaştık ki, yolumuzun nereye bizleri götürdüğünün, inanın farkında bile değiliz. Farkında olanlardan olmak istiyorsak, gelin rivayetlerin, sanı bilgilerin değil, en güvenilir Allah ın sözlerine, kitabına sarılalım. O BİZLERİ EN GÜVENLİ LİMANA ULAŞTIRACAKTIR. Allah cümlemizi, huzuru mahşerde güveli limana ulaşan, Allah ın azınlık, halis kulları arasında olmayı, bizlere nasip etsin inşallah.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

KUR’AN DA NESİH VAR MIDIR?

Medyaları görüntülemek için kayıt olmalısınız





 
Ebu Muhammed

Ebu Muhammed

Üye
Akıldan (Kalbinden - İçinden) Geçirildiği Halde Yapılmayan Kötü İşlerden Dolayı Sorumluluk Var mıdır?

"Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir. (Bakara 284)


"Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Mu'minlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler." (Bakara 285)

"Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize." (Bakara 286)

Ebu Kurayb kanalıyla Ebu Hurayra'dan rivayete göre o şöyle anlatıyor: "Allah'ındır göklerdekiler de yerdekiler de. Siz, içinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de Allah onlarla sizi hesaba çeker." âyet-i kerimesi nazil olunca bu müslümanlara ağır geldi (zor geldi) de Peygamber (s.a.v.)'e gelip diz çökerek:
"Ey Allah'ın elçisi, biz şimdiye kadar gücümüzün yettiği amellerle; namaz, oruç, cihad, sadaka ile mukellef kılınmıştık. Şimdi ise sana şu âyet nazil oldu ki bizim buna gücümüz yetmez. Biz içimizden geçirdiklerimiz sebebiyle de cezalandırılacaksak mahvolduk." dediler.
Peygamber (s.a.v.): "Siz de Sizden önceki yahudi ve hristiyanların: "İşittik, isyan ettik." dedikleri gibi mi demek istiyorsnuz? Siz onların yaptıklarının aksine: "İşittik, itaat ettik. Bizi bağışla Rabbımız, varış Sana'dır." deyin." buyurdu.
Onlar: "İşittik, itaat ettik, bağışla bizi Rabbımız, varış Sana'dır." dediler ve dilleri de böyle söylemeye alıştı.
Bunun hemen peşinden Allah Tealâ "O peygamber de kendisine Rabbından indirilene iman etti, mu'minler de... Allah bir nefse ancak gücünün yeteceğini yükler. Kazandığı kendi lehine, kazandığı şer de kendi aleyhinedir. Ey Rabbımız unuttuk, yahut yanıldıysak bizi tutup muâhaze etme."ye kadar olan âyetleri indirdi.

Ebu Hurayra der ki: Allah'ın Rasûlu (s.a.v.) buyurdu ki: Allah Tealâ: "Evet." buyurdu. "Ey Rabbımız, bizden evvelkilere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme." kısmı nazil olunca Peygamber, Allah Tealâ'nin yine "Evet." buyurduğunu haber verdi. "Ey Rabbımız, güç yetiremiyeceğimizi bize taşıtma, Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet eyle. Sen Mevlâmızsın bizim. Kâfirler güruhuna karşı da bize yardım eyle." kısmı nazil olunca Peygamber (s.a.v.)yine Allah Tealâ'nin "Evet." buyurduğunu haber vermiştir.
(Muslim, İman, 199; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 11,412; Taberî, Câmiu'l-Beyân, 111,96)

İbn-i Abbas (radıyallahu anhuma)’dan rivayet edilmiştir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu;
Allahu Teâlâ iyilikler ve kötülükler hakkında kararını meleklere yazdırdı. Sonra onu şöyle açıkladı:
Kim iyiliğe niyet eder ve sonra (herhangi bir sebepten dolayı) onu yapamazsa, Allahu Teâlâ ona tam bir iyilik yazar. Eğer niyet ettikten sonra onu yaparsa, Allahu Teâlâ ona 10 iyilikten 700 iyiliğe kadar hatta ondan daha fazla yazar.
Kim bir kötülüğe niyet eder, sonra onu yapmaktan vazgeçerse, Allahu Teâlâ ona tam bir iyilik yazar. (Çünkü onun kötülükten vazgeçmesi ALLAH korkusundandır.) Kötülüğe niyet ettikten sonra onu işlerse Allahu Teâlâ ona sadece bir günah yazar".
(Buhari)

Kalbinde Karısını Boşayıp, Dîl İle Boşamayan Adama Ait Bâb

Ebû Hurayra (Radıyallâhu anh)'den rivayet edildiğine göre; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Ummetimin kalblerinden geçen şeyleri (fiilen) işlemedikçe veya (dillen ile) söylemedikçe Allah TeâIa şubhesiz affeylemiştir.»"
(İbn Mâce, Talak, bab 14, hadis no : 2040)

Kutub-i Sittenin tümünde rivayet edilen bu hadisin hasen- sahih olduğu Tirmizi tarafından ifâde edilmiştir.
Tekmile yazarı bu hadisin açıklaması bahsinde şöyle demiştir: "Bu hadisin, fıkıh yönünden delâlet ettiği hükümler şunlardır:

1. Allah Teâla bu ummetin hatırından geçen kötülükleri günah saymamıştır. Ancak hatırdan gecen şer bir şey işlenir veya dil ile söylenir ise; o zaman günah sayılır. Bu ilâhi lutuf, bu ummete mahsustur. Geçmiş ummetler için böyle bir bağış yoktu. Onlar hatırlarından geçen, şerlerden dolayı mesul sayılırdı.
Bir kavle göre Ummet-i Muhammed'iye de ilk zamanlarda sorumlu tutulmuş, sonra Bakara sûresinin son âyeti ile sözü edilen sorumluluk kaldırılmıştır.

2. Adam kalbinde karısını boşadığı zaman, boşama yeminini dili ile söylemedikçe, boşamış olmaz. Hanefi'ler ile Ata bin Ebi Rabâh, Said bin Cubeyr, Katâde, el-Hasan , Sevri, Şafii, Ahmed ve İshak böyle hükmetmişlerdir.

Zuhrî'ye göre, adam kalbinde karısını boşadığı zaman, boşama yeminini dili ile söylemese bile boşamış sayılır. Eşhe bin Mâlik'ten olan rivayeti de böyledir.
Îbnu'l-Arabi bu görüşün gerekçesini şöyle anlatmıştır:
Kalbi ile kâfir olan bir kimse, küfrünü açığa vurmasa bile küfre gitmiş olur, keza, ibâdetlerini riyakârlıkla ve gösteriş için yapan veya bir müslümanı zina ile kalben ithamda bulunan bir kimse günah işlemiş olur. Kalb ile işlenen bütün ameller böyledir.

Hallâbi bu görüşe cevaben şöyle der:
Bu hadis bu grubun aleyhinde delildir. Ayrıca bir adam karısı ile Zihâr etmeye yâni karısının vücûdunun bir kısmını anası ve kız kardeşi gibi ilelebed nikahlaması haram olan bir kadının o kısmına benzetmeye karar verirse, bunu dili ile söylemedikçe; misalen adam karısına: "Senin sırtın anamın sırtı gibidir" sözüne benzer bir söz söylemedikçe, zihâr yeminini etmiş sayılmaz.
Bu hususta ilim ehli ittifak halindedir. Zihâr yemini, boşama yemini anlamını taşır. Şu halde sadece kalben karar vermekle Zihâr yemini oluşmadığına rağmen neden boşama yemini oluşsun? Keza bir adam kalben bir kimseyi zina suçu ile itham etse bile bunu dili ile söylemediği sürece itham etmiş sayılmaz. Yine namazda konuşmak haramdır, namazı bozar. Halbuki namaz içinde iken kalbinden bir konuşmayı geçiren kimsenin namazı bozulmaz. Eğer kalbden geçen konuşma dil ile konuşma hükmünde olmuş olsaydı, namazı bozması gerekirdi."
Âcizane şöyle bir yorum hatırımdan geçiyor, doğru ise Allah'tandır, yanlış ise bendendir:
Şöyle ki; insan oğlundan meydana gelen ve şer'i hükümlerin alanına giren şeyler üç kısma ayrılır:

1. Dil ile söylenen sözler.
2. Vücûdun tamamı veya el, ayak ve göz gibi bir organ ve vücûdun bir kısmı ile işlenen fiiller.
3. Küfür, îman, ihlâs ve riya gibi kalb ile işlenen işler.

Hadis-i şerif, birinci ve ikinci maddelerin kapsamına giren şeyler hakkındadır. Bu gibi işler; dil ile söylenmedikçe veya vücûdun tamamı veya organları ile işlenmedikçe, sadece kalbden geçmesi hâlinde günah sayılmaz. Meselâ:
Bir adam aleyhinde konuşmak ve sövmek kalbten geçse bile dil ile söylenmedikçe günah sayılmaz. Keza bir hırsızlık fiili hatırdan geçse bile hırsızlık fiili işlenmedikçe, bu suç işlenmiş olmaz. Ama kalbin fiillerinden sayılan küfür, riyakârlık ve benzerî şeyler günah sayılır. Hadîs-i şerif bu tür kalbi fiillerin günah sayılmadığına âit bir hüküm taşımaz.

Şöyle de denilebilir:
Hadîs, bir vesvese şeklinde insanın kalbine gelen geçici şeylerin günah sayılmadığını ifâde eder. Însanın kendi istek ve irâdesi ile hatırına getirip kalbinde kökleşmesine çalıştığı kötü niyetlere ve duygulara ısrar eder ve bunu kalbinden atmak da istemezse bu gayretkeşlik manevî sorumluluk ve âhiret cezasını gerektirir.

Ebû Hurayra (Radıyallâhu anh)'dan rivayet edildiğine göre: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
إِنَّ اللهَ تَجاَوَزَ عَنْ أُمَّتيِ ماَ حَدَّثَتْ بِهِ أَنْفُسُهاَ ماَ لَمْ تَعْمَلْ أَوْ تَتَكَلَّمْ
«Ummetimin gönüllerinden geçen (günah işleme) temayulleri (fiilen) işlemedikçe, yahud (dilleri ile) söylemedikçe, bir de onların zorlandıkları şeyleri Allah Teâlâ şubhesiz affeylemistir
(Buhârî ve Muslim, İman, 201-202; Ebû Dâvûd, K. Talak, 15; İbn Mâce, Talak, bab 16, hadis no : 2044)

Bu hadis, zorlama ile ilgili son cümlesi hâriç Buhâri ve Muslim'de de rivayet edilmiştir. Muellifin 2040 nolu (bir üstteki) hadisi de bunun benzeridir. İnsanın hatırından geçen, fakat bilfiil işlenmeyen, veya dil ile söylenmeyen nefsâni temayullerin Allah tarafından bağışlandığına dâir gerekli bilgi orada verilmişti. Bunu tekrarlamaya gerek yoktur. Ancak Muslim'in îman kitabında rivayet ettiği bu hadisin şerhinde Nevevi'nin verdiği bilgiyi buraya aktarmakla yetinmek istiyorum.

Nevevi özetle şöyle der:
"İmam e1 -Mâziri'nin dediğine göre Kadı Ebu Bekir'in mezhebi şudur;
Bir kimse bir günah işlemeyi kalbine yerleştirib buna karar verirse, verdiği karar ve azimden dolayı günah işlemiş sayılır. Bu ve benzeri hadisler, bir günah işleme arzusu hatırına gelip geçen ve kalbinde karar kılmayan kimseler hakkındadır, diye yorum yapılır. Günah işleme arzusu ile günah işlemeye azimli olmak birbirinden tamamen farklı iki ayrı şeydir.
İşte Kadı Ebû Bekir'in mezhebi budur. Fıkıhçılardan ve hadisçilerden çok kimseler Kâdı'ya muhalefet ederek bu ve benzeri hadisleri zahirlerine göre mânâlandımışlardır.

Kadı Iyâz da: Selef âlimlerinin tümü ve fıkıhçılar ile hadisçilerden ilim erbabı, Kadı Ebu Bekir'in mezhebini tutmuşlardır. Çünkü kalb ile işlenen suçlardan dolayı sorumluluğun varlığı hadislerle sabittir.
Şu var ki âlimler şöyle demişlerdir; Kalbin azim ve karar kıldığı suç başka şey, kalbin buna azim ve karar vermesi başka bir şeydir. Kul suç işlemeye kalben karar vermekle bir günah işlemiş olur, o günahı fiilen işleyince ikinci bir günah işlemiş olur. Eğer kalben karar verdiğine rağmen Allah korkusu ile o günahı işlemekten vazgeçerse bir hasene (sevab) kazanır.
Günah sayılmayan kalbi arzu ve istek ise hatıra gelen ve kalbte karar kılmayıp geçici olan nefsânî istek ve arzulardır demiştir.

Nevevi yukardaki nakilleri yaptıktan sonra; Kadı Ebû Bekir'in görüşü iyi ve açıktır, buna ilâve edilecek bir şey yoktur. Kalbin bir günah üzerinde azim ve karar kılmasının sorumluluğu mucib bir hâl olduğu nasslarla (Hucurat 12, Nur 19) sabittir.
 


Üst Alt