' KalendeR '
Üye
Atatürk ve Masonluk
Mustafa Kemal Mason'dur..
İbaresine tokat gibi yanıt ve belgeler niteliğinde oluşan bu konuda,yazılanları harfiyen okuyan insan,hala bu ibaresinde ne kadar sabit kalacaktır merak ediyorum doğrusu.Mustafa Kemal'i yıllardır karalamaya çalışan birtakım kişi ya da gruplar eminim ki bütün bunların farkındalar ;ama ön yargı denilen kavramı tıpkı Albert Ainstein' de dediği gibi yıkıp parçalamak,atomu parçalamaktan da zordur.Lafı fazla uzatmadan konuya geçeceğim diyeceğim de konu bir hayli uzunca,gerekli yerlerin okunması bazı şeylerin yeteri kadarıyla anlaşılmasına yeter de artar bile,tabi arif iseniz..
HZ.MUHAMMED (S.A.V)'İN Kabrinin Tek Taşına Bile Dokunursanız Ordularımı Üzerinize Salarım.
(M.KEMAL ATATÜRK)
Atatürk ve Masonlar
Atatürk 1908de üyesi bulunduğu İttihat ve Terakkinin birçok üyesi mason olmasına rağmen masonluğu kabul etmemiştir. Meşrutiyet ilericiliğinin aslında Batının ajanlığı olduğunu yaşayarak görmüş, Tanzimatçılığı dışlayarak kendi fikirlerini geliştirmiştir. Atatürk tüm kökü dışarıda olan anlayışları reddetmiş, masonluk kurumundan nefret etmiştir. 1935te zamanı geldiğinde tüm mason localarını kapatmıştır.
Aşağıdaki satırlar Cevat Rıfat Atilhanın Ey Türk Düşmanını Tanı! eserinden alınmıştır:
İlginizi çekeceğini umduğumuz ibret dolu bir yazı, Eski Van milletvekili ve vatanın sevilen asil evladı muhterem İbrahim Arvasin kaleminden:
Hatıratım sona yaklaşırken memleketimizde locaları bulunan Masonlardan biraz bahsetmek isterim. Masonların İstanbul, İzmir, Adana ve Ankarada bir çok locaları vardır.
Mustafa Kemal Paşanın sevmediği iki zümre vardı. Birincisi DÖNMELER, ikincisi de MASONLARdı.
Bir gün eski adliye vekili Mahmut Esat Bozkurdu çağırdı. Kendisine Masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitab verdi.
-Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Gurup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et. Seninde bu işte büyük şeref payın olacaktır. dedi.
Grup günü Mahmut Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririn okunmasını reisten rica etti. Katip takriri okudu. Grup dinledi. Hülasası şöyle idi:
Bizim Eba ancet gelen atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık, Masonluk ta kökü dışarda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım.
Ve söz istedi, kürsüye gelerek takririni gayet veciz olarak izah etti.
Meclisteki Masonları bir telaştır aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kayayı görse idiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu.
Meşhur hatib Mahmut Esat Beye söz yetişebilir mi idi. Şükrü Kaya Masonluğun bir hayır (!) müessesesi olduğunu kürsüden söylediği zaman gurubun hemen bütün azası yüzüne haykırdılar.
Hayır eserleri dediğiniz nedir, birisini gösterebilir misiniz? Yalan söylüyorsun, in aşağı! dediler. Mahmut Esat ise MASONLUĞUN kökü dışarda, gizli, memleket ve millet için muzur bir tarikat olduğunu ve her yerde umumi reislerinin yani meşrik-i azamlarının YAHUDİ olduğunu bir çok vesikalarla ispat etti.
Şükrü Kaya, Kazım Özalp, Mazhar Germen son çareyi Katib-i umumi Recep Pekere iltica etmekte buldular. Ve salonda oturan Recep Pekerin etrafını alarak yalvarmağa başladılar. Guruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her taraftan
-KAPATALIM! sesleri yükseliyordu. O esnada Recep Peker söz istedi ve kürsüye gelerek:
-Arkadaşlar, çok mühim bir işin üstündeyiz, müsaade buyurun, bu işi bir defa da devlet reisine götürelim, onun da reyini alalım, gelecek hafta bugün tekrar huzurunuza getireceğim, dedi.
Bu söz gurubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek haftaya kaldı. Bir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız dediler. Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:
-Arkadaşlar; bugünden itibaren Türkiyede Masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır.
Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve KAHROLSUN YAHUDİ UŞAKLARI! sesleri tavanları çınlatıyordu.
Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra doktor Mim Kemali öne katarak meclisteki Masonlar toplu olarak Reisicumhura gitmişlerdi. Mim Kemal, Reisicumhura hitaben:
-Efendim biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız, demiş. Reisicumhur,
-Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra Siz Avrupada hangi locaya bağlısınız ve metbuunuzun ismi nedir?
-Biz Cenovaya tabiiz ve reisimiz de BARCA MİŞON Cenaplarıdır, demişler. Bunun üzerine küplere binen MUSTAFA KEMAL PAŞA onlara hitaben:
-HAYDİ DEFOLUN BURADAN, CEHENNEM OLUN GİDİN, YAHUDİ UŞAKLARI! Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir çıfıt yahudiye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiyedeki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfiye hepinizi verir ve astırırım! Haydi defolun karşımdan!
diyerek onları kovmuş, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adanaya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapanma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkamayan reisicumhura verdiler ve derin bir nefes aldılar.
Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu suretle bütün MASON localarını kapattı.
İsmet Paşanın reisicumhurluğu sırasında kanun-u mahsusla localar kapanmadı diye Masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar.
Ve 1952 de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden CELAL BAYAR da, Ahmet Gürkanın teklif ettiği ve Masonların localarını kapatmak istediği kanun teklifini red ederek bu suretle localarını kanunla pekiştirdi.
Tabii bu ameliyeyi Meclis yaptı, fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal Bayar reisicumhur locasına gelerek kanunun müzakerelerini sonuna kadar takip etmiştir.
Bu tarihi müzakereleri ben de basın locasından takip ediyordum. Yanımda Burlanın Ankara Müdürü Alaeddin Mizanoğlu vardı. Milyonluk müessesini kapatıp gelmiş, heyecan içinde müzakereleri takip ediyordu. Celal Bayar da olanca heyecanıyle hatipleri dinliyor fakat gözlerini benden ayıramıyordu. Haklı idi, onu bir hiçlikten o mevkiiye dünya masonluğu getirmişti.
KAYNAK:
Not: Cevat Rıfat Atilhan yukarıda verdiğimiz alıntıyı Van Eski Milletvekili İbrahim Arvasın Tarihi Hakikatler adlı kitabından (Ocak 2006, Biyografinet Yayıncılık, ilk baskısı 1964) yapmıştır. Arvasın hatıralarını kaleme aldığı kitap bir çok tarihi hakikati gün yüzüne çıkarıyor.
Atatürkün masonlara ve dönmelere bakışı, mason localarını kapatışı, dini anlayışı ve Ahmet Emin Yalmanı devre dışı bırakması, komünizm tehlikesi, İttihat ve Terakkinin yanlış yerel uygulamaları, Arapların Türk düşmanlığında Cemal Paşanın etkisi, Şeyh Said İsyanında ve sonrasında Kürtçülüğün ekmeğine yağ süren uygulamalar ve İrandaki isyancı Simko hakkında hiçbir yerde duyulmayan bilgiler bu kitapta yer almaktadır.
İbrahim Arvasın Şeyh Said ve Simko İsmail Ağa olaylarını tahlili oldukça sağlıklıdır. O bir kısım bürokrat ve politikacının gördüğü gibi, olaylara dini veya etnik değil, sosyal bir problem olarak bakmaktadır.
İbrahim Arvasın doğudaki bazı Türk kökenli aşiretlerin dilini kaybetmesi vakıasını tespit etmesi ise ayrı bir belge niteliğini taşımaktadır.
Kaynak:
Notlar:
İbrahim Arvas Nakşibendi Şeyhlerinden Seyyid Abdulhakim Arvasinin (Bakınız:
yeğenidir. Atatürkü Allahsız mason olmakla itham eden dinci, şeriatçı çevrelerin aksine bir tarikat şeyhi yeğeninden Atatürkün mason olmadığına dair çok güçlü bir kanıt sunuluyor. Gerçekten çok ilginç.
Masonik çevreler böyle bir konuşmanın varlığını kabul etmekle birlikte Arvasinin konuşmayı çok abarttığını iddia ediyorlar. Halbuki Atatürkü bilenler inceleyenler onun hayatının bundan daha da öfke dolu tepkilerle geçtiğini bilirler. Örneğin Menemen gerici isyanını duyunca Menemen kasabasının derhal dümdüz edilmesini emretmiş, ancak sabah öfkesi geçtiğinde emrini geri almış. Yani Atatürkün masonlara hakareti tam Atatürke göre bir davranış. Prof Hüseyin Hatemi Masonluk ile Yahudiliği birbirinden ayrılmaz olarak tanımlıyor. Bu da Atatürk Masonluğu Yahudiliğe bağlamasının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Masonik çevreler Atatürkün mason localarını kapatmasının nedenlerinin Mason Loca faaliyetlerinin Halk Evleriyle aynı izdüşümde olmasından dolayı gereksiz kaldığını, Atatürk tüm tekke ve zaviyeleri kapatınca mason localarını da kapatmak zorunda kaldığını da ileri sürerler.
Atatürk Mason muydu?
Önceki yazımızda Atatürkün mason localarını kapatması ve o sırada masonlara karşı kullandığı ağır ifadeler yer almıştı.
Buna rağmen kimilerince Atatürk masondur ya da olabilir. Acaba öyle mi? Bu ve bundan sonraki yazılarımızda bunu inceleyeceğiz.
Atatürkün Masonluğu ile ilgili bazı yabancı kaynaklı iddialar:
H.C. Armstrong, 1933 yılında yazdığı Gray Volf Mustafa Kemal (Bozkurt) adlı kitabında Jurgen W. Dienerin Alman Beyaz Zambaklar dergisinin 1938 Mart ayına ait 38. sayısında Atatürkün Makedonya Risorta et Veritas locasına mensup bir mason olduğunu yazmış.
Sevenler Mason Locası`nın üyesi Üstad-ı Muhterem Tamer Ayan Atatürk ve Masonluk adlı kitabında, Floransada yayımlanan Rivesta Masonica adlı derginin 1 Ocak 1973 tarih sayısının 46. sayfasında Atatürkün bir resminin yer aldığı, resmin altında Modern Türkiyenin Babası. Makedonia Risorta et Veritas Locası üyesi yazdığını belirtilmiş.
Benua-Möşen Kurt ve Pars Mustafa Kemal adlı kitabında Mustafa Kemalin İttihat ve Terakkiye kabulünden sonra, Selanikteki Rizorta et Veritas Locasında inisiye edildiğini belirtilmiş.
Daniel Ligounun Mason Ansiklopedisinde Atatürkün mason olduğu belirtilmiş.
Ramsorun, Jön Türkler ve 1908 İhtilali adı ile dilimize çevrilmiş kitabında aynı iddia yer almış.
İnternette bazı yabancı mason dernek web sayfalarında Atatürkün adı ünlü masonlar arasında gösterilir.
Buna karşın;
George Blanco Viyalta adlı bir yazar Mustafa Kemalin İttihat ve Terakki Komitesine kabul edildiği ama mason locasına girmemeye karar verdiğini vurgular.
Lord Kinross, Atatürk-Bir Milletin Doğuşu adlı kitabında Masonluğa kabul törenlerine ilişkin olarak bu çeşit maskaralıkların Mustafa Kemalin yaradılışına aykırı oldugunu ifade eder.
Mustafa Kemal 1935de Türkiyede Mason Localarını kapattıktan sonra ABDdeki Skoç Riti Masonlarının başı olan John Crowles Atatürke masonluğun tekrar serbest bırakılması için bir mektup yazar. Ancak Türk Masonları bu mektubu Atatürke verecek cesareti bulamazlar. Bu mektuptan ilginç bir bölümde Atatürkün mason olmadığı vurgulanmaktadır:
Mısırdaki Türkiye Büyük Elçiniz ..kendisinin Mason olduğunu, ancak sizin Mason olmamanıza rağmen, Türkiyede Masonluğun koruyucusu olarak tanındığınızı bana söylemişti memleketinizdeki Kardeşlerimizin ve Türkiyedeki Masonik müesseselerin çalışmaya devam etmelerine müsaade olunmasına delâlet etmeniz için size başvuruyorum.
Gelelim belge diye adlandırılanlara.
İnternette Atatürkü masonlar arasında gösteren el yapımı listelere değinmeye bile gerek yok. İsteyen herkes liste yapar. Bunların arasında biraz bahsetmeye değer sadece biri var. O da yukarıda fotoğrafını verdiğimiz olanı. Bunun da tek farkı Atatürkün fotoğrafını koymuş olması böylece listeye eskitilmiş havasını vermesi, sanki locaya kayıt belgesiymiş gibi. Ancak bunu her kim yaptıysa Allah şaşırtmış olacak ki Mustafa Kemal Pahsa dedikten sonra bir de Atatürk ekleyivermiş adının yanına. Behey adam Mustafa Kemal Makedonyadayken Atatürk soyadını nasıl alabilir? Bir de bu listede Mark Twainin ne işi var? Yıllarca Atatürk Makedonyada Veritas Locasına kayıtlıdır, bunu belgesi de vardır diyenler sonunda bula bula bunu bulup, pardon düzenleyip, getirmişler.
Bu arada Veritas Locası nedir onu da bir sonraki yazımızda araştıracağız.
Makedonya Toplantıları
Önceki yazımızda Atatürkün mason olduğuna ilişkin yabancı kaynaklı listelerin uydurukluğunu irdelemiştik.
Bu yazımızda söz konusu uyduruk kaynaklarda adı geçen Veritas Locası neyin nesidir onu araştıracağız.
Makedonya Toplantıları
Osmanlının son dönemlerinde Sultan V. Muradın kendilerinden olması nedeniyle masonlar rahat hareket etmişlerdi. Ancak V. Murat sonrası Abdülhamid döneminde bu rahatlık son bulmuş ve 1905 yılından itibaren localar İstanbul dışında ve özellikle Makedonyada ve Selanikte faaliyet göstermeye başlamışlardır. Makedonyada kurulan locaların en önemlileri İtalyan Obediyansına (Büyük Locasına) bağlı Macedonia Resortae Veritas idi. İlhami Soysala göre bu loca Macedonia Risorta ve Veritas olarak ikiye ayrılır. Olabilir, bu konumuz dışındadır. Sadece bu loca(lar)nın üyeleri arasında önemli siyaset, devlet adamları ve komutanlar olduğunu belirtmekle yetinelim. Kazım Özalp Paşa, Sadrazam Mehmet Talat Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Mehmet Cavit Bey, Manyasizade Refik Bey, Kazım Nami Duru, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Faik Süleyman Paşa, İsmail Canbulat Bey, Gümülcine Mebusu Hoca Fehmi Efendi, Osman Adil Bey, Mehmet Servet Bey, Fazlı Necip Bey, Binbaşı Naki, Maliye müfettişi Ferit Aseo, Drama Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin, Mustafa Doğan ve Emanuel Karasu Efendi gibi.
O sıralarda başta İttihat ve Terakki üyeleri olmak üzere Osmanlı devrimcileri Manastırda, Selanikte istibdat rejiminin oralarda dokunamadığı bu mason localarında gizlice toplanmaya başlarlar. İttihat ve Terakki üyelerinin neredeyse tamamı masondu, özellikle Mustafa Kemal ve Enver Paşalar dışında. Ayrıca bu toplantılara diğer muhalif cemiyetlere mensup sivil masonlar da katılıyordu. Masonların koruması altında yapılan bu toplantılar yanlış şekilde mason toplantıları olarak nitelendirilmiştir, özellikle yabancılar tarafından. Ancak İttihat ve Terakkiye üye olmak ve bu toplantılara katılmak için mason olmak şart değildi. Çünkü bu toplantıların esas amacı masonluk icrası değil Abdülhamidin askıya aldığı Anayasanın tekrar yürürlüğe girmesini sağlamaktı. Subayların başını çektiği bu cunta türü toplantılara katılanlara yemin etme şartı getirilmiş olup bu yeminler silah, kimilerine göre de aynı zamanda bayrak ve Kuran üzerine ve aynen masonlarda olduğu gibi örgüt sırlarını dışarıya vermeme üzerine idi. Nitekim Turkey in Revolution kitabının yazarı Charles Roden Buxton, İttihat Terakki Cemiyetine giriş töreninin, masonluğa giriş töreninin bir kopyası olduğuna dikkat çekmiştir:
Cemiyete katılmak isteyen adaya, önce büyük bir sır açıklanacağı bildiriliyor ve güvenilirliği araştırıldıktan sonra yemin ettiriliyordu. Bundan sonra kabul safhası geliyordu. Üye adaylarının gözleri bağlanıyor, ardından adaylar bilinmeyen bir odaya götürülüyor ve gözleri açıldığında kendilerini loş bir odada, kara maskeli üç yabancı karşısında buluyorlardı. Burada her aday yemin ediyor, kılıca elini basıyordu. Bu yeminde sırları gizleyeceği ve cemiyete ihanet edenler yakınları, sevdikleri bile olsa öldüreceği gibi hususlar vardı. Haberleşme ise kuryeler arasında sağlanıyordu.
Böylece bu yemin prosedürleri kimilerince tekris yani masonluğa giriş töreni olarak nitelendirilmiştir. Muhtemelen paralel mason toplantıları da yapılmış ve katılanlardan tekris edilenler de olmuştur. Mustafa Kemalin bu tekrislerde hazır bulunmuş olması muhtemeldir. Ama en azından İttihat ve Terakkiye giriş törenini yaşamış olmalıdır. Sonuçta bazı yabancıların Mustafa Kemalin Veritas Locasında tekris edildiği iddiasına o zamanların sapla samanın karıştırılmasına çok uygun ortamı gözüyle bakılmalıdır.
Mustafa Kemal büyük idealleri olan bir insandı. Bir kâhin derecesinde uzak görüşlüydü. Osmanlı İmparatorluğunun yakın zamanda çökeceğini biliyordu. Liderlik vasıflarıyla doğmuş olması ve pragmatik (yararcı) yapısıyla daha o zamanlar bu yıkıntılar üzerinde yeni bir devlet kurmanın ve bu devletin önderi olmanın planlarını yapıyordu. Yeni devletin sınırlarını bile çizmişti. Onun çizdiği sınırlar Kerkük ilavesiyle bugünkü sınırlardı.
1906 Kasımında Şamda Beşinci Ordu Subayları ve sivillerle Hürriyet ve İtilaf Örgütünü kurmuştu. 13 Ekim 1907
Bu suretle gün kaybına bile meydan vermeyerek, ordumuz politikadan uzaklaşmalıdır. Ve ordu içinde kalacak olan dostlarımız da artık politika ile meşgul olmamalı ve bütün gayretlerini, ordumuzun kuvvetlenmesine çevirmelidir. Cemiyetimiz de bir an önce teşkilatımızı halkın içinde genişleterek milletimize dayanan siyasi bir parti haline gelmelidir. Kaynak: Fikrimizin Rehberi. Erol Mütercimler (2008). İstanbul: Alfa Basım Yayım. 978-605-106-045-3.
Türk Masonları ne diyor
Bazı Türk Masonlarına Göre Atatürk Mason muydu?
Yıllar önce Emin Çölaşan 24 Aralık 1989 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan Pazar Sohbetinde Büyük Üstad Orhan Alsaça sorar:
Çölaşan: Atatürk Mason muydu?
Alsaç: Atatürkün Masonluğu konusunda elimizde maalesef bir belge yok.
Bundan 21 yıl sonra 19 Ekim 2010 da bir başka gazeteci Fatih Altaylı Habertürk TV de günümüzün Büyük Üstadı Remzi Sanvere aynı soruyu yöneltir, aldığı yanıt benzer şekildedir:
Birisinin mason olduğunu söyleyebilmek için ya bir locanın kayıt defterinde ismi olması lazım ya da localar toplantıların sonunda bir özet yazılır. Bizim elimizdeki belgelerde Atatürk`e dair böyle bir belge yok. Ama Avrupa`daki bazı mason tarihçileri mason listeleri yaparken Mustafa Kemal Atatürk`ü de bu masonlara dahil ederler. Ama böyle bir belge yok..
33. Dereceden Mason olan Üstad Mehmet Fuat Akevin Brüksel Üniversitesi, Theodore Verhaegen kürsüsünde 29 30 Mayıs 1991 tarihli konferans da yaptığı konuşmadan bir bölüm:
Ne yazık ki, büyük Millî Şefimiz Kemal Atatürk Mason değildi, yoksa itibarımız bu derece düşük olmazdı.
Dış İşleri eski Bakanlarından mason Tevfik Rüştü Arasa göre:
Atatürk, Mason değildi. Ancak Masonlara karşı bir özel sempatisi ya da antipatisi de yoktu. O devirde parti gurubunda Büyük Millet Meclisinde ve kabinede Mason olan ve olmayan kişiler vardı. Bunların arasında aynı derecede inandığı ve güvendiği kişiler vardı. Örneğin kabinede her zaman birkaç Mason bakan bulunurdu. Bunlar Mason olduklarından değil, yeteneklerinden dolayı kabineye girerlerdi ve Atatürk bunları ve diğer ileri mevkilerde bulunan Masonları bilirdi. Kabinede, mecliste ve partide Mason olanların birbirlerine yardım ve davranışı karşısında Mahmut Esad ve Şükrü Saraçoğlu bunu kendileri için bir handikap saymaya başladılar ve Masonluk aleyhine bir hava yaratmaya çalıştılar.
1963-64 ve 1976 yıllarında Ankara Dikmen Locası Büyük Üstadlığını yapmış olan Galip Kardamın Atatürk ve Masonluk konferansından bir alıntı:
Mustafa Kemal Atatürkü Masonlar yaşatacak. Çünkü O, buna her masondan çok değer; mason olmamış olsa bile.
İlhami SOYSAL, Türkiyede ve Dünyada Masonluk ve Masonlar adlı kitabında, 27 Aralık 1938 tarihli Yedi Gün isimli derginin 303 sayılı nüshasının 9. sahifesinde, Niyazi Ahmet Okanın, Mason Üstad-ı Azam Dr. Mim Kemal Öke ile Atatürk arasındaki konuşmayı anlattığını yazar:
Atatürk: Reisiniz kimdir?
M. Kemal Öke: Memleket dahilinde barış ve selamet tavsiye eden ve bütün dünyaya hitab ederek bu idealin tahakkuk ettirilmesini temenni eden zatı devletleridir.
Atatürk: Ben bu cemiyete girmem. Ben başkalarının yaptıkları prensiplere değil, ancak kendi prensiplerime uyarım.
Konuşmada Atatürkün masonluğun ilkelerinin Halk Partisinin ilkesine tıpatıp uyduğu yolundaki sözler üzerine
Atatürk: O halde masonluğun hikmet-i vücudu yoktur der.
Konuşmanın geçtiği Atatürkün masasında Ağaoğlu Ahmet, Köprülü Fuat, İsmail Hakkı (muhtemelen Tonguç) Eğitim Bakanı Hikmet (Batur) da bulunmaktadır.
Cemal Granda Atatürkün Uşağı İdim adlı hatıratında Atatürkün, bir İzmir gezisinde söz Masonluktan açılınca Beyoğlundaki Mason Locası Vedetasa nasıl götürüldüğünü anlattığını nakleder:
Bir gün bir arkadaşım beni alıp, Beyoğlundaki mason cemiyetine götürdü. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi cemiyetin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini göremediğim birtakım kişiler vardı. Bizi buyur edip oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağıya indik. Bir öncekinden daha geniş bir salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu. Bu işleri daha önceden bildiğini anladığım arkadaşım beni kolumdan tutmuş, durmadan ne yapmam gerektiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından geçip, kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık. İçeride çok sıkılmıştım. Bu olaydan sonra bir daha ne o binaya gittim, ne de oradakilerle karşılaştım. Şimdi gitsem, arasam o binayı belki de bulamam. İşte benim masonluğum bundan ibaret.
Mason Mithat Gürata Atatürk ve Masonlar adlı kitabında eski Cumhurbaşkanı ve mason Celal Bayarın şunları söylediği ifade edilir:
Atatürkün yüzbaşılığı sırasında Selanikte bir locaya girmiş olduğu söylenirse de, bu rivayetten ileri değildir.
Zeynel Besim Sun adlı Masonun Dün ve Bugün dergisinde (Sayı: 10) yayınlanan hatırasında Atatürkün bir Çankaya sofrasında Masonluk etrafında koparılan tartışmalar üzerine:
Şu masonluktan sıkıldım, madem bu cemiyet zararlıdır kapatalım da kurtulalım
dediği belirtilir. Bunu masonların Büyük Üstadlarından Murat Özgen Ayfer de teyit ediyor, Ayfer ayrıca ekliyor:
Atatürkün mason olduğuna dair hiçbir belge yoktur, kanıtlanamamıştır.
Türk Masonlarına göre Atatürk 1925de Türk masonluğunun fahrî başkanlığına getirilme teklifine şu şekilde cevap verdiği iddia edilir:
Cemiyetinizin çok faydalı bir teşekkül olduğunu, insanlık idealine büyük hizmet ettiğini biliyorum. Ama kendi büyük görevim dolayısıyla sizin usûllerinize tabi olamayacağım için aranıza katılamam
Bundan sonraki yazımızda imzalı, antetli, mühürlü olsa dahi mason belgelerinin ne kadar güvenilir olabileceğini irdeleyeceğiz.
Süleyman Demirel Belgesi
Önceki yazılarımızın birinde Atatürkün mason olduğuna dair belge diye gösterilenlerin belge falan olmadığını göstermiştik. n belgeleri denilen şeylerin bile ne derecede güvenilir olduğunu bu yazımızda göstereceğiz.
Süleyman Demirel Belgesi
Masonluk belgesi deyince hemen akla gelen bir gerçek var. Bu tür belgeler konusunda masonların eline kimsenin su dökemeyeceği. Bunun da en büyük örneği masonların meşhur Süleyman Demirel olayı.
Nedir bu olay hatırlayalım. 1964 de Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ölünce yerini teşkilata çok iyi hakim olması nedeniyle doğal olarak Koca Reis lakaplı Genel Başkan Yardımcısı Sadettin Bilgiçin alacağından herkes emindi. Ancak aniden karşısına Süleyman Demirel diye biri çıktı. Demirel İTÜ mezunu İnşaat Yüksek Mühendisi. Tam 30 yaşındayken DP iktidarında DSİ Genel Müdürü olmuş, Barajlar Kralı ünvanına sahip, ODTU İnşaat Bölümünde Korkut Özal ile part-time ders vermiş, ihtilalden sonra askerlik yapmadığı farkedilip askere alınmış, Morrison firmasının temsilciliğini yaptığı için o zamanlar var olan solcular tarafından Morrison Süleyman, yıllar sonra da Bir bilen lakabını alacak olan Süleyman Demirel.
Koca Reise de boşuna koca reis dememişler. Demirel rüzgarını farkediyor ve bunda bir iş var diyor. Ekibi araştırıyor ki altından masonluk çıkıyor. Koca Reisin tanıdığı çok, AP Genel Kurulunda bir fotoğraf (o zamanlar xerox copy falan yok mikrofilmden çoğaltma yapılıyor) getirip eline veriyorlar.
Demirelin Ankarada Bilgi Locasının 43 sıra 48 matrıkul numarasındaki masonluk kayıt belgesini. Genel kurulda bu fotoğraf elden ele dolaşınca olay bitiyor. Daha doğrusu bittiği sanılıyor. Ama sonradan bir bilen olacak kişi daha o zamanlar bir bilen olduğunu gösteriyor ve daha o zaman demokraside çarelerin tükenmez olduğuna inanıyor. Gidiyor daha sonra Büyük Üstad olacak yüksek mühendis arkadaşı Enver Necdet Egerana. Dul kadının çocuğuna yardım istiyor. (Dul kadının çocuğuna yardım ile ilgili açıklama için bakınız:
Bu olay Türk masonlarını ortadan ikiye ayıran sürecin başlangıcını teşkil ediyor. Masonların Büyük Üstatlarından Murat Özgen Ayfere göre, Demirele verilen belge yanlıştır ve bölünme sürecinde bardağı taşıran son damla görevi görmüştür. Belgeyi veren Necdet Egeranı oğlu Erol Egeran Murat Özgen Ayferin, Demirel masondu. Belge sahteydi iddialarına, belge gerçekti cevabını vermişti.
Bir tarafta bir insana mason olduğu halde nasıl mason değildir belgesi verilir, kurallar çiğnenmiştir, yalan beyan bize yakışır mı vesaire vesaire diyenler, diğer tarafta ne yapalım dul kadının çocuğu yardım isteyince her yol meşru olur, fena mı oldu bu sayede bir biraderimiz başbakan oldu vesaire vesaire diyenler. Bu huzursuzluk sürecinde üstüne üstlük arı kovanına çomak sokar ve ateşe körükle gider gibi Necdet Egeran Büyük Üstad olunca masonlar resmen ikiye bölünürken bir politikacıya gerçek dışı bir belge verilmiş olması, erdemleri önde tutan bazı kardeşlerce büyük tepkiyle karşılandı. Hele bu belgeyi imzalamış olan mason yöneticisi, bir oldu bitti ile, büyük üstatlığa gelince, bazı kardeşler masonluk bir düzen ve erdem topluluğudur ve politikaya bulaşmamalıdır diyerek yollarını ayırdılar açıklaması yapılıyor. (
İşin bundan sonrası konumuz dışında. Bizi ilgilendiren belge daha doğrusu belgeler, masonluk belgeleri. Ortada birbirine zıt iki belge var ikisi de masonik kaynaklı. Koskoca Büyük Üstad belgesi mi doğru yoksa mason locasının kayıt belgesi mi?
Davacıyı da davalıyı da, ne yapıyorsun hoca diyen karısını da haklı bulan Nasreddin Hoca akla geliyor. Hoca da mı haklıydı yani?
Görülüyor ki masonluk belgesi konusunda masonların eline kimse su dökemiyor. Gerekirse yoktan var ediyorlar. Kendi deyimleriyle gerçek dışı. Aynen Atatürk için yaptıklarına benziyor.
SONUÇ
Bu yazılarımızdan anlaşılabileceği gibi Masonluğun bırakın diğer veçhelerini en azından giriş töreni bile Atatürkün prensiplerine aykırıdır.
Bizzat masonların ifadesine göre Atatürk masonluk usullerine tabi olamayacağını ifade etmiştir. Bu usuller ne olabilir? Bizce her şeyden önce Atatürk Masonluğun dışa bağımlılığını kastetmiş olmalıdır.Mustafa Kemal İttihatçıların toplantılarına katıldığı günlerde Meşrutiyet ilericiliğinin aslında Batının ajanlığı olduğunu yaşayarak görmüş, Tanzimatçılığı dışlayarak kendi fikirlerini geliştirmiştir. Atatürk tüm kökü dışarıda olan anlayışları reddetmiş, masonluk kurumundan nefret etmiştir.
Atatürk İstanbulda bir mason locasına nasıl götürüldüğünü bizzat kendisi anlatmıştır. Bunu yapan herhalde Makedonya ya da Selanikte de mason toplantılarına katılmış olsa onları da anlatırdı.
Bir tek Allahın kulu, bir tek mason bile Mustafa Kemal ya da Atatürkün bir mason toplantısına katıldığını gördüğünü beyan etmemiş bugüne kadar.
Atatürk 1935de mason localarını kapatmıştır. Nedeni ne olursa olsun bunu yapan mason olamaz. Atatürk mason localarını kapatırken masonlar için ağır sözler sarf etmiştir. Bu sözler Atatürkün hareketlerine, kişiliğine ve inançlarına uygun olduğundan bunları nakledenin beyanı bizce doğrudur.
Atatürkün bir mason locasına kayıtlı olduğuna dair ortada hiçbir belge yoktur. Bazılarının belge dediği önceki sayfalarımızda verdiğimiz bir derginin verdiği liste ile bazı internet sayfalarındaki yapma listelerden başka hiçbir şey yoktur.
Yani Atatürk mason değildir, olamaz.
Peki o halde neden bu kadar gürültü kopartılıyor? Atatürkün öyle bir kişiliği var ki mason olması kuşkusu bile masonlara büyük prestij sağlıyor.
Dürüst masonlara göre Atatürk mason değil ama keşke olsaydı, yine de o onlara göre önlüksüz mason. Önlüksüz mason, bir mason locasına üye olmamakla birlikte, kafa yapısı, yaşantısı itibarıyla, Masonluğu üyelerden çok daha iyi uygulayanlara verilen ad.Tıpkı sahte Kemalistler gibi Atatürk'ü sahiplenme ve kendilerini Atatürkçü gibi gösterme gayretlerinin altında da bu husus var!İşte bu husus içten pazarlıklı şekilde Dinciler tarafından da dininden bihaber Millet'imiz için de alyhte kullanılarak köksüz bir Atatürk düşmanlığı yaratılmak istenmekte...
Ancak masonların bu dayanaksız iddialarına mal bulmuş mağribi gibi sarılan dinci, şeriatçı, gerici çevreler önemli malzeme elde etmişlerdir. Masonların büyük çoğunluğu Atatürk masondur diyemediği halde dinci-şeriatçı-gericilere göre Atatürk kesinlikle Allahsız bir masondur. Bunu derken de bazı masonların belge diye sundukları düzmece listeleri kaynak gösteriyorlar.
İşin ironisi burada.
Bu arada konuyla doğrudan ilgisi olmasa da Prof. İlber Ortaylının Atatürkün Yahudi asıllı olması iddialarıyla ilgili önemli bir teşhisini de ekleyelim. Atatürkün ne olduğu belli. Atatürk köylüdür. O karga hikayesinin üzerinde onun için çok dururlar. Köylüler Yahudi olmaz
KAYNAKLAR:
Dünyada ve Türkiyede Masonluk ve Masonlar, İlhami Soysal, Der Yayınları, 512 sayfa.
Masonluk Nedir ve Nasıldır, Murat Özgen Ayfer, Pentagram Yayınevi, 2007.
Fikrimizin Rehberi, Erol Mütercimler, İstanbul, Alfa Basım Yayım. 2008, 978-605-106-045-3
Turkey in Revolution, Charles Roden Buxton, T. F. Unwin London, 1909, 285 sayfa
Jön Türklerin Serüveni, Mustafa Yalçın, İlke Yayınları, 1994, İstanbul, s.123
Kalbimizde saklı kalan Atatürk ve Masonluk, Tamer Ayan, Yurt Yayıncılık, 2008, Ankara, 536 sayfa
İbaresine tokat gibi yanıt ve belgeler niteliğinde oluşan bu konuda,yazılanları harfiyen okuyan insan,hala bu ibaresinde ne kadar sabit kalacaktır merak ediyorum doğrusu.Mustafa Kemal'i yıllardır karalamaya çalışan birtakım kişi ya da gruplar eminim ki bütün bunların farkındalar ;ama ön yargı denilen kavramı tıpkı Albert Ainstein' de dediği gibi yıkıp parçalamak,atomu parçalamaktan da zordur.Lafı fazla uzatmadan konuya geçeceğim diyeceğim de konu bir hayli uzunca,gerekli yerlerin okunması bazı şeylerin yeteri kadarıyla anlaşılmasına yeter de artar bile,tabi arif iseniz..
HZ.MUHAMMED (S.A.V)'İN Kabrinin Tek Taşına Bile Dokunursanız Ordularımı Üzerinize Salarım.
(M.KEMAL ATATÜRK)
Atatürk ve Masonlar
Aşağıdaki satırlar Cevat Rıfat Atilhanın Ey Türk Düşmanını Tanı! eserinden alınmıştır:
İlginizi çekeceğini umduğumuz ibret dolu bir yazı, Eski Van milletvekili ve vatanın sevilen asil evladı muhterem İbrahim Arvasin kaleminden:
Hatıratım sona yaklaşırken memleketimizde locaları bulunan Masonlardan biraz bahsetmek isterim. Masonların İstanbul, İzmir, Adana ve Ankarada bir çok locaları vardır.
Mustafa Kemal Paşanın sevmediği iki zümre vardı. Birincisi DÖNMELER, ikincisi de MASONLARdı.
Bir gün eski adliye vekili Mahmut Esat Bozkurdu çağırdı. Kendisine Masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitab verdi.
-Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Gurup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et. Seninde bu işte büyük şeref payın olacaktır. dedi.
Grup günü Mahmut Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririn okunmasını reisten rica etti. Katip takriri okudu. Grup dinledi. Hülasası şöyle idi:
Bizim Eba ancet gelen atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık, Masonluk ta kökü dışarda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım.
Ve söz istedi, kürsüye gelerek takririni gayet veciz olarak izah etti.
Meclisteki Masonları bir telaştır aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kayayı görse idiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu.
Meşhur hatib Mahmut Esat Beye söz yetişebilir mi idi. Şükrü Kaya Masonluğun bir hayır (!) müessesesi olduğunu kürsüden söylediği zaman gurubun hemen bütün azası yüzüne haykırdılar.
Hayır eserleri dediğiniz nedir, birisini gösterebilir misiniz? Yalan söylüyorsun, in aşağı! dediler. Mahmut Esat ise MASONLUĞUN kökü dışarda, gizli, memleket ve millet için muzur bir tarikat olduğunu ve her yerde umumi reislerinin yani meşrik-i azamlarının YAHUDİ olduğunu bir çok vesikalarla ispat etti.
Şükrü Kaya, Kazım Özalp, Mazhar Germen son çareyi Katib-i umumi Recep Pekere iltica etmekte buldular. Ve salonda oturan Recep Pekerin etrafını alarak yalvarmağa başladılar. Guruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her taraftan
-KAPATALIM! sesleri yükseliyordu. O esnada Recep Peker söz istedi ve kürsüye gelerek:
-Arkadaşlar, çok mühim bir işin üstündeyiz, müsaade buyurun, bu işi bir defa da devlet reisine götürelim, onun da reyini alalım, gelecek hafta bugün tekrar huzurunuza getireceğim, dedi.
Bu söz gurubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek haftaya kaldı. Bir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız dediler. Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:
-Arkadaşlar; bugünden itibaren Türkiyede Masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır.
Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve KAHROLSUN YAHUDİ UŞAKLARI! sesleri tavanları çınlatıyordu.
Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra doktor Mim Kemali öne katarak meclisteki Masonlar toplu olarak Reisicumhura gitmişlerdi. Mim Kemal, Reisicumhura hitaben:
-Efendim biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız, demiş. Reisicumhur,
-Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra Siz Avrupada hangi locaya bağlısınız ve metbuunuzun ismi nedir?
-Biz Cenovaya tabiiz ve reisimiz de BARCA MİŞON Cenaplarıdır, demişler. Bunun üzerine küplere binen MUSTAFA KEMAL PAŞA onlara hitaben:
-HAYDİ DEFOLUN BURADAN, CEHENNEM OLUN GİDİN, YAHUDİ UŞAKLARI! Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir çıfıt yahudiye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiyedeki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfiye hepinizi verir ve astırırım! Haydi defolun karşımdan!
diyerek onları kovmuş, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adanaya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapanma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkamayan reisicumhura verdiler ve derin bir nefes aldılar.
Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu suretle bütün MASON localarını kapattı.
İsmet Paşanın reisicumhurluğu sırasında kanun-u mahsusla localar kapanmadı diye Masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar.
Ve 1952 de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden CELAL BAYAR da, Ahmet Gürkanın teklif ettiği ve Masonların localarını kapatmak istediği kanun teklifini red ederek bu suretle localarını kanunla pekiştirdi.
Tabii bu ameliyeyi Meclis yaptı, fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal Bayar reisicumhur locasına gelerek kanunun müzakerelerini sonuna kadar takip etmiştir.
Bu tarihi müzakereleri ben de basın locasından takip ediyordum. Yanımda Burlanın Ankara Müdürü Alaeddin Mizanoğlu vardı. Milyonluk müessesini kapatıp gelmiş, heyecan içinde müzakereleri takip ediyordu. Celal Bayar da olanca heyecanıyle hatipleri dinliyor fakat gözlerini benden ayıramıyordu. Haklı idi, onu bir hiçlikten o mevkiiye dünya masonluğu getirmişti.
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
KAYNAK:
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Not: Cevat Rıfat Atilhan yukarıda verdiğimiz alıntıyı Van Eski Milletvekili İbrahim Arvasın Tarihi Hakikatler adlı kitabından (Ocak 2006, Biyografinet Yayıncılık, ilk baskısı 1964) yapmıştır. Arvasın hatıralarını kaleme aldığı kitap bir çok tarihi hakikati gün yüzüne çıkarıyor.
Atatürkün masonlara ve dönmelere bakışı, mason localarını kapatışı, dini anlayışı ve Ahmet Emin Yalmanı devre dışı bırakması, komünizm tehlikesi, İttihat ve Terakkinin yanlış yerel uygulamaları, Arapların Türk düşmanlığında Cemal Paşanın etkisi, Şeyh Said İsyanında ve sonrasında Kürtçülüğün ekmeğine yağ süren uygulamalar ve İrandaki isyancı Simko hakkında hiçbir yerde duyulmayan bilgiler bu kitapta yer almaktadır.
İbrahim Arvasın Şeyh Said ve Simko İsmail Ağa olaylarını tahlili oldukça sağlıklıdır. O bir kısım bürokrat ve politikacının gördüğü gibi, olaylara dini veya etnik değil, sosyal bir problem olarak bakmaktadır.
İbrahim Arvasın doğudaki bazı Türk kökenli aşiretlerin dilini kaybetmesi vakıasını tespit etmesi ise ayrı bir belge niteliğini taşımaktadır.
Kaynak:
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Notlar:
İbrahim Arvas Nakşibendi Şeyhlerinden Seyyid Abdulhakim Arvasinin (Bakınız:
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
)yeğenidir. Atatürkü Allahsız mason olmakla itham eden dinci, şeriatçı çevrelerin aksine bir tarikat şeyhi yeğeninden Atatürkün mason olmadığına dair çok güçlü bir kanıt sunuluyor. Gerçekten çok ilginç.
Masonik çevreler böyle bir konuşmanın varlığını kabul etmekle birlikte Arvasinin konuşmayı çok abarttığını iddia ediyorlar. Halbuki Atatürkü bilenler inceleyenler onun hayatının bundan daha da öfke dolu tepkilerle geçtiğini bilirler. Örneğin Menemen gerici isyanını duyunca Menemen kasabasının derhal dümdüz edilmesini emretmiş, ancak sabah öfkesi geçtiğinde emrini geri almış. Yani Atatürkün masonlara hakareti tam Atatürke göre bir davranış. Prof Hüseyin Hatemi Masonluk ile Yahudiliği birbirinden ayrılmaz olarak tanımlıyor. Bu da Atatürk Masonluğu Yahudiliğe bağlamasının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Masonik çevreler Atatürkün mason localarını kapatmasının nedenlerinin Mason Loca faaliyetlerinin Halk Evleriyle aynı izdüşümde olmasından dolayı gereksiz kaldığını, Atatürk tüm tekke ve zaviyeleri kapatınca mason localarını da kapatmak zorunda kaldığını da ileri sürerler.
Atatürk Mason muydu?
Önceki yazımızda Atatürkün mason localarını kapatması ve o sırada masonlara karşı kullandığı ağır ifadeler yer almıştı.
Buna rağmen kimilerince Atatürk masondur ya da olabilir. Acaba öyle mi? Bu ve bundan sonraki yazılarımızda bunu inceleyeceğiz.
Atatürkün Masonluğu ile ilgili bazı yabancı kaynaklı iddialar:
H.C. Armstrong, 1933 yılında yazdığı Gray Volf Mustafa Kemal (Bozkurt) adlı kitabında Jurgen W. Dienerin Alman Beyaz Zambaklar dergisinin 1938 Mart ayına ait 38. sayısında Atatürkün Makedonya Risorta et Veritas locasına mensup bir mason olduğunu yazmış.
Sevenler Mason Locası`nın üyesi Üstad-ı Muhterem Tamer Ayan Atatürk ve Masonluk adlı kitabında, Floransada yayımlanan Rivesta Masonica adlı derginin 1 Ocak 1973 tarih sayısının 46. sayfasında Atatürkün bir resminin yer aldığı, resmin altında Modern Türkiyenin Babası. Makedonia Risorta et Veritas Locası üyesi yazdığını belirtilmiş.
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Benua-Möşen Kurt ve Pars Mustafa Kemal adlı kitabında Mustafa Kemalin İttihat ve Terakkiye kabulünden sonra, Selanikteki Rizorta et Veritas Locasında inisiye edildiğini belirtilmiş.
Daniel Ligounun Mason Ansiklopedisinde Atatürkün mason olduğu belirtilmiş.
Ramsorun, Jön Türkler ve 1908 İhtilali adı ile dilimize çevrilmiş kitabında aynı iddia yer almış.
İnternette bazı yabancı mason dernek web sayfalarında Atatürkün adı ünlü masonlar arasında gösterilir.
Buna karşın;
George Blanco Viyalta adlı bir yazar Mustafa Kemalin İttihat ve Terakki Komitesine kabul edildiği ama mason locasına girmemeye karar verdiğini vurgular.
Lord Kinross, Atatürk-Bir Milletin Doğuşu adlı kitabında Masonluğa kabul törenlerine ilişkin olarak bu çeşit maskaralıkların Mustafa Kemalin yaradılışına aykırı oldugunu ifade eder.
Mustafa Kemal 1935de Türkiyede Mason Localarını kapattıktan sonra ABDdeki Skoç Riti Masonlarının başı olan John Crowles Atatürke masonluğun tekrar serbest bırakılması için bir mektup yazar. Ancak Türk Masonları bu mektubu Atatürke verecek cesareti bulamazlar. Bu mektuptan ilginç bir bölümde Atatürkün mason olmadığı vurgulanmaktadır:
Mısırdaki Türkiye Büyük Elçiniz ..kendisinin Mason olduğunu, ancak sizin Mason olmamanıza rağmen, Türkiyede Masonluğun koruyucusu olarak tanındığınızı bana söylemişti memleketinizdeki Kardeşlerimizin ve Türkiyedeki Masonik müesseselerin çalışmaya devam etmelerine müsaade olunmasına delâlet etmeniz için size başvuruyorum.
Gelelim belge diye adlandırılanlara.
İnternette Atatürkü masonlar arasında gösteren el yapımı listelere değinmeye bile gerek yok. İsteyen herkes liste yapar. Bunların arasında biraz bahsetmeye değer sadece biri var. O da yukarıda fotoğrafını verdiğimiz olanı. Bunun da tek farkı Atatürkün fotoğrafını koymuş olması böylece listeye eskitilmiş havasını vermesi, sanki locaya kayıt belgesiymiş gibi. Ancak bunu her kim yaptıysa Allah şaşırtmış olacak ki Mustafa Kemal Pahsa dedikten sonra bir de Atatürk ekleyivermiş adının yanına. Behey adam Mustafa Kemal Makedonyadayken Atatürk soyadını nasıl alabilir? Bir de bu listede Mark Twainin ne işi var? Yıllarca Atatürk Makedonyada Veritas Locasına kayıtlıdır, bunu belgesi de vardır diyenler sonunda bula bula bunu bulup, pardon düzenleyip, getirmişler.
Bu arada Veritas Locası nedir onu da bir sonraki yazımızda araştıracağız.
Makedonya Toplantıları
Önceki yazımızda Atatürkün mason olduğuna ilişkin yabancı kaynaklı listelerin uydurukluğunu irdelemiştik.
Bu yazımızda söz konusu uyduruk kaynaklarda adı geçen Veritas Locası neyin nesidir onu araştıracağız.
Makedonya Toplantıları
Osmanlının son dönemlerinde Sultan V. Muradın kendilerinden olması nedeniyle masonlar rahat hareket etmişlerdi. Ancak V. Murat sonrası Abdülhamid döneminde bu rahatlık son bulmuş ve 1905 yılından itibaren localar İstanbul dışında ve özellikle Makedonyada ve Selanikte faaliyet göstermeye başlamışlardır. Makedonyada kurulan locaların en önemlileri İtalyan Obediyansına (Büyük Locasına) bağlı Macedonia Resortae Veritas idi. İlhami Soysala göre bu loca Macedonia Risorta ve Veritas olarak ikiye ayrılır. Olabilir, bu konumuz dışındadır. Sadece bu loca(lar)nın üyeleri arasında önemli siyaset, devlet adamları ve komutanlar olduğunu belirtmekle yetinelim. Kazım Özalp Paşa, Sadrazam Mehmet Talat Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Mehmet Cavit Bey, Manyasizade Refik Bey, Kazım Nami Duru, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Faik Süleyman Paşa, İsmail Canbulat Bey, Gümülcine Mebusu Hoca Fehmi Efendi, Osman Adil Bey, Mehmet Servet Bey, Fazlı Necip Bey, Binbaşı Naki, Maliye müfettişi Ferit Aseo, Drama Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin, Mustafa Doğan ve Emanuel Karasu Efendi gibi.
O sıralarda başta İttihat ve Terakki üyeleri olmak üzere Osmanlı devrimcileri Manastırda, Selanikte istibdat rejiminin oralarda dokunamadığı bu mason localarında gizlice toplanmaya başlarlar. İttihat ve Terakki üyelerinin neredeyse tamamı masondu, özellikle Mustafa Kemal ve Enver Paşalar dışında. Ayrıca bu toplantılara diğer muhalif cemiyetlere mensup sivil masonlar da katılıyordu. Masonların koruması altında yapılan bu toplantılar yanlış şekilde mason toplantıları olarak nitelendirilmiştir, özellikle yabancılar tarafından. Ancak İttihat ve Terakkiye üye olmak ve bu toplantılara katılmak için mason olmak şart değildi. Çünkü bu toplantıların esas amacı masonluk icrası değil Abdülhamidin askıya aldığı Anayasanın tekrar yürürlüğe girmesini sağlamaktı. Subayların başını çektiği bu cunta türü toplantılara katılanlara yemin etme şartı getirilmiş olup bu yeminler silah, kimilerine göre de aynı zamanda bayrak ve Kuran üzerine ve aynen masonlarda olduğu gibi örgüt sırlarını dışarıya vermeme üzerine idi. Nitekim Turkey in Revolution kitabının yazarı Charles Roden Buxton, İttihat Terakki Cemiyetine giriş töreninin, masonluğa giriş töreninin bir kopyası olduğuna dikkat çekmiştir:
Cemiyete katılmak isteyen adaya, önce büyük bir sır açıklanacağı bildiriliyor ve güvenilirliği araştırıldıktan sonra yemin ettiriliyordu. Bundan sonra kabul safhası geliyordu. Üye adaylarının gözleri bağlanıyor, ardından adaylar bilinmeyen bir odaya götürülüyor ve gözleri açıldığında kendilerini loş bir odada, kara maskeli üç yabancı karşısında buluyorlardı. Burada her aday yemin ediyor, kılıca elini basıyordu. Bu yeminde sırları gizleyeceği ve cemiyete ihanet edenler yakınları, sevdikleri bile olsa öldüreceği gibi hususlar vardı. Haberleşme ise kuryeler arasında sağlanıyordu.
Böylece bu yemin prosedürleri kimilerince tekris yani masonluğa giriş töreni olarak nitelendirilmiştir. Muhtemelen paralel mason toplantıları da yapılmış ve katılanlardan tekris edilenler de olmuştur. Mustafa Kemalin bu tekrislerde hazır bulunmuş olması muhtemeldir. Ama en azından İttihat ve Terakkiye giriş törenini yaşamış olmalıdır. Sonuçta bazı yabancıların Mustafa Kemalin Veritas Locasında tekris edildiği iddiasına o zamanların sapla samanın karıştırılmasına çok uygun ortamı gözüyle bakılmalıdır.
Mustafa Kemal büyük idealleri olan bir insandı. Bir kâhin derecesinde uzak görüşlüydü. Osmanlı İmparatorluğunun yakın zamanda çökeceğini biliyordu. Liderlik vasıflarıyla doğmuş olması ve pragmatik (yararcı) yapısıyla daha o zamanlar bu yıkıntılar üzerinde yeni bir devlet kurmanın ve bu devletin önderi olmanın planlarını yapıyordu. Yeni devletin sınırlarını bile çizmişti. Onun çizdiği sınırlar Kerkük ilavesiyle bugünkü sınırlardı.
1906 Kasımında Şamda Beşinci Ordu Subayları ve sivillerle Hürriyet ve İtilaf Örgütünü kurmuştu. 13 Ekim 1907
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
tarihinde Batı Trakyada konuşlanmış 3. Orduya atandığında arkadaşlarının İttihat ve Terakkiye katıldığını gördü. 29 Ekim 1907
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kapatarak İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu. Mustafa Kemal prensip olarak İttihatçı olmak istememiş ancak Padişahın yetkilerini azaltıp meşrutiyeti yeniden getirmeyi hedefleyen bu çok önemli hareket dışında kalmak da istememiştir. Bu nedenle İttihatçı olmuş toplantılara katılabilmek için de toplantı prosedürlerine mecburen uymak zorunda kalmıştır büyük ihtimalle. Mustafa Kemalin aslında İttihatçılığı benimsemediği gerek İttihatçılara katılmadan önce gerek 24 Temmuz 1908 de Meşrutiyet ilanından sonra İttihat ve Terakkinin bir parti haline getirilmemesi ve ordunun siyaset dışında kalması için uğraş vermesinden anlaşılmaktadır:Bu suretle gün kaybına bile meydan vermeyerek, ordumuz politikadan uzaklaşmalıdır. Ve ordu içinde kalacak olan dostlarımız da artık politika ile meşgul olmamalı ve bütün gayretlerini, ordumuzun kuvvetlenmesine çevirmelidir. Cemiyetimiz de bir an önce teşkilatımızı halkın içinde genişleterek milletimize dayanan siyasi bir parti haline gelmelidir. Kaynak: Fikrimizin Rehberi. Erol Mütercimler (2008). İstanbul: Alfa Basım Yayım. 978-605-106-045-3.
Türk Masonları ne diyor
Bazı Türk Masonlarına Göre Atatürk Mason muydu?
Yıllar önce Emin Çölaşan 24 Aralık 1989 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan Pazar Sohbetinde Büyük Üstad Orhan Alsaça sorar:
Çölaşan: Atatürk Mason muydu?
Alsaç: Atatürkün Masonluğu konusunda elimizde maalesef bir belge yok.
Bundan 21 yıl sonra 19 Ekim 2010 da bir başka gazeteci Fatih Altaylı Habertürk TV de günümüzün Büyük Üstadı Remzi Sanvere aynı soruyu yöneltir, aldığı yanıt benzer şekildedir:
Birisinin mason olduğunu söyleyebilmek için ya bir locanın kayıt defterinde ismi olması lazım ya da localar toplantıların sonunda bir özet yazılır. Bizim elimizdeki belgelerde Atatürk`e dair böyle bir belge yok. Ama Avrupa`daki bazı mason tarihçileri mason listeleri yaparken Mustafa Kemal Atatürk`ü de bu masonlara dahil ederler. Ama böyle bir belge yok..
33. Dereceden Mason olan Üstad Mehmet Fuat Akevin Brüksel Üniversitesi, Theodore Verhaegen kürsüsünde 29 30 Mayıs 1991 tarihli konferans da yaptığı konuşmadan bir bölüm:
Ne yazık ki, büyük Millî Şefimiz Kemal Atatürk Mason değildi, yoksa itibarımız bu derece düşük olmazdı.
Dış İşleri eski Bakanlarından mason Tevfik Rüştü Arasa göre:
Atatürk, Mason değildi. Ancak Masonlara karşı bir özel sempatisi ya da antipatisi de yoktu. O devirde parti gurubunda Büyük Millet Meclisinde ve kabinede Mason olan ve olmayan kişiler vardı. Bunların arasında aynı derecede inandığı ve güvendiği kişiler vardı. Örneğin kabinede her zaman birkaç Mason bakan bulunurdu. Bunlar Mason olduklarından değil, yeteneklerinden dolayı kabineye girerlerdi ve Atatürk bunları ve diğer ileri mevkilerde bulunan Masonları bilirdi. Kabinede, mecliste ve partide Mason olanların birbirlerine yardım ve davranışı karşısında Mahmut Esad ve Şükrü Saraçoğlu bunu kendileri için bir handikap saymaya başladılar ve Masonluk aleyhine bir hava yaratmaya çalıştılar.
1963-64 ve 1976 yıllarında Ankara Dikmen Locası Büyük Üstadlığını yapmış olan Galip Kardamın Atatürk ve Masonluk konferansından bir alıntı:
Mustafa Kemal Atatürkü Masonlar yaşatacak. Çünkü O, buna her masondan çok değer; mason olmamış olsa bile.
İlhami SOYSAL, Türkiyede ve Dünyada Masonluk ve Masonlar adlı kitabında, 27 Aralık 1938 tarihli Yedi Gün isimli derginin 303 sayılı nüshasının 9. sahifesinde, Niyazi Ahmet Okanın, Mason Üstad-ı Azam Dr. Mim Kemal Öke ile Atatürk arasındaki konuşmayı anlattığını yazar:
Atatürk: Reisiniz kimdir?
M. Kemal Öke: Memleket dahilinde barış ve selamet tavsiye eden ve bütün dünyaya hitab ederek bu idealin tahakkuk ettirilmesini temenni eden zatı devletleridir.
Atatürk: Ben bu cemiyete girmem. Ben başkalarının yaptıkları prensiplere değil, ancak kendi prensiplerime uyarım.
Konuşmada Atatürkün masonluğun ilkelerinin Halk Partisinin ilkesine tıpatıp uyduğu yolundaki sözler üzerine
Atatürk: O halde masonluğun hikmet-i vücudu yoktur der.
Konuşmanın geçtiği Atatürkün masasında Ağaoğlu Ahmet, Köprülü Fuat, İsmail Hakkı (muhtemelen Tonguç) Eğitim Bakanı Hikmet (Batur) da bulunmaktadır.
Cemal Granda Atatürkün Uşağı İdim adlı hatıratında Atatürkün, bir İzmir gezisinde söz Masonluktan açılınca Beyoğlundaki Mason Locası Vedetasa nasıl götürüldüğünü anlattığını nakleder:
Bir gün bir arkadaşım beni alıp, Beyoğlundaki mason cemiyetine götürdü. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi cemiyetin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini göremediğim birtakım kişiler vardı. Bizi buyur edip oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağıya indik. Bir öncekinden daha geniş bir salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu. Bu işleri daha önceden bildiğini anladığım arkadaşım beni kolumdan tutmuş, durmadan ne yapmam gerektiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından geçip, kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık. İçeride çok sıkılmıştım. Bu olaydan sonra bir daha ne o binaya gittim, ne de oradakilerle karşılaştım. Şimdi gitsem, arasam o binayı belki de bulamam. İşte benim masonluğum bundan ibaret.
Mason Mithat Gürata Atatürk ve Masonlar adlı kitabında eski Cumhurbaşkanı ve mason Celal Bayarın şunları söylediği ifade edilir:
Atatürkün yüzbaşılığı sırasında Selanikte bir locaya girmiş olduğu söylenirse de, bu rivayetten ileri değildir.
Zeynel Besim Sun adlı Masonun Dün ve Bugün dergisinde (Sayı: 10) yayınlanan hatırasında Atatürkün bir Çankaya sofrasında Masonluk etrafında koparılan tartışmalar üzerine:
Şu masonluktan sıkıldım, madem bu cemiyet zararlıdır kapatalım da kurtulalım
dediği belirtilir. Bunu masonların Büyük Üstadlarından Murat Özgen Ayfer de teyit ediyor, Ayfer ayrıca ekliyor:
Atatürkün mason olduğuna dair hiçbir belge yoktur, kanıtlanamamıştır.
Türk Masonlarına göre Atatürk 1925de Türk masonluğunun fahrî başkanlığına getirilme teklifine şu şekilde cevap verdiği iddia edilir:
Cemiyetinizin çok faydalı bir teşekkül olduğunu, insanlık idealine büyük hizmet ettiğini biliyorum. Ama kendi büyük görevim dolayısıyla sizin usûllerinize tabi olamayacağım için aranıza katılamam
Bundan sonraki yazımızda imzalı, antetli, mühürlü olsa dahi mason belgelerinin ne kadar güvenilir olabileceğini irdeleyeceğiz.
Önceki yazılarımızın birinde Atatürkün mason olduğuna dair belge diye gösterilenlerin belge falan olmadığını göstermiştik. n belgeleri denilen şeylerin bile ne derecede güvenilir olduğunu bu yazımızda göstereceğiz.
Süleyman Demirel Belgesi
Masonluk belgesi deyince hemen akla gelen bir gerçek var. Bu tür belgeler konusunda masonların eline kimsenin su dökemeyeceği. Bunun da en büyük örneği masonların meşhur Süleyman Demirel olayı.
Nedir bu olay hatırlayalım. 1964 de Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ölünce yerini teşkilata çok iyi hakim olması nedeniyle doğal olarak Koca Reis lakaplı Genel Başkan Yardımcısı Sadettin Bilgiçin alacağından herkes emindi. Ancak aniden karşısına Süleyman Demirel diye biri çıktı. Demirel İTÜ mezunu İnşaat Yüksek Mühendisi. Tam 30 yaşındayken DP iktidarında DSİ Genel Müdürü olmuş, Barajlar Kralı ünvanına sahip, ODTU İnşaat Bölümünde Korkut Özal ile part-time ders vermiş, ihtilalden sonra askerlik yapmadığı farkedilip askere alınmış, Morrison firmasının temsilciliğini yaptığı için o zamanlar var olan solcular tarafından Morrison Süleyman, yıllar sonra da Bir bilen lakabını alacak olan Süleyman Demirel.
Koca Reise de boşuna koca reis dememişler. Demirel rüzgarını farkediyor ve bunda bir iş var diyor. Ekibi araştırıyor ki altından masonluk çıkıyor. Koca Reisin tanıdığı çok, AP Genel Kurulunda bir fotoğraf (o zamanlar xerox copy falan yok mikrofilmden çoğaltma yapılıyor) getirip eline veriyorlar.
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Demirelin Ankarada Bilgi Locasının 43 sıra 48 matrıkul numarasındaki masonluk kayıt belgesini. Genel kurulda bu fotoğraf elden ele dolaşınca olay bitiyor. Daha doğrusu bittiği sanılıyor. Ama sonradan bir bilen olacak kişi daha o zamanlar bir bilen olduğunu gösteriyor ve daha o zaman demokraside çarelerin tükenmez olduğuna inanıyor. Gidiyor daha sonra Büyük Üstad olacak yüksek mühendis arkadaşı Enver Necdet Egerana. Dul kadının çocuğuna yardım istiyor. (Dul kadının çocuğuna yardım ile ilgili açıklama için bakınız:
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
). Kurallara göre bu şekilde yardım isteyen geri çevrilmez diyen Büyük Üstad ayrıca okul arkadaşı da olan Demirelin eline hiç vakit kaybetmeden bir belge tutuşturuveriyor. Mason olmadığına dair bu belgeyi oylama öncesi Genel Kurula yetiştiren Demirel bu kez olayı bitiren taraf oluyor. Öyle ya koskoca Necdet Egeranın yalana imza atmayacağına inanılıyor.Bu olay Türk masonlarını ortadan ikiye ayıran sürecin başlangıcını teşkil ediyor. Masonların Büyük Üstatlarından Murat Özgen Ayfere göre, Demirele verilen belge yanlıştır ve bölünme sürecinde bardağı taşıran son damla görevi görmüştür. Belgeyi veren Necdet Egeranı oğlu Erol Egeran Murat Özgen Ayferin, Demirel masondu. Belge sahteydi iddialarına, belge gerçekti cevabını vermişti.
Bir tarafta bir insana mason olduğu halde nasıl mason değildir belgesi verilir, kurallar çiğnenmiştir, yalan beyan bize yakışır mı vesaire vesaire diyenler, diğer tarafta ne yapalım dul kadının çocuğu yardım isteyince her yol meşru olur, fena mı oldu bu sayede bir biraderimiz başbakan oldu vesaire vesaire diyenler. Bu huzursuzluk sürecinde üstüne üstlük arı kovanına çomak sokar ve ateşe körükle gider gibi Necdet Egeran Büyük Üstad olunca masonlar resmen ikiye bölünürken bir politikacıya gerçek dışı bir belge verilmiş olması, erdemleri önde tutan bazı kardeşlerce büyük tepkiyle karşılandı. Hele bu belgeyi imzalamış olan mason yöneticisi, bir oldu bitti ile, büyük üstatlığa gelince, bazı kardeşler masonluk bir düzen ve erdem topluluğudur ve politikaya bulaşmamalıdır diyerek yollarını ayırdılar açıklaması yapılıyor. (
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
).İşin bundan sonrası konumuz dışında. Bizi ilgilendiren belge daha doğrusu belgeler, masonluk belgeleri. Ortada birbirine zıt iki belge var ikisi de masonik kaynaklı. Koskoca Büyük Üstad belgesi mi doğru yoksa mason locasının kayıt belgesi mi?
Davacıyı da davalıyı da, ne yapıyorsun hoca diyen karısını da haklı bulan Nasreddin Hoca akla geliyor. Hoca da mı haklıydı yani?
Görülüyor ki masonluk belgesi konusunda masonların eline kimse su dökemiyor. Gerekirse yoktan var ediyorlar. Kendi deyimleriyle gerçek dışı. Aynen Atatürk için yaptıklarına benziyor.
SONUÇ
Bu yazılarımızdan anlaşılabileceği gibi Masonluğun bırakın diğer veçhelerini en azından giriş töreni bile Atatürkün prensiplerine aykırıdır.
Bizzat masonların ifadesine göre Atatürk masonluk usullerine tabi olamayacağını ifade etmiştir. Bu usuller ne olabilir? Bizce her şeyden önce Atatürk Masonluğun dışa bağımlılığını kastetmiş olmalıdır.Mustafa Kemal İttihatçıların toplantılarına katıldığı günlerde Meşrutiyet ilericiliğinin aslında Batının ajanlığı olduğunu yaşayarak görmüş, Tanzimatçılığı dışlayarak kendi fikirlerini geliştirmiştir. Atatürk tüm kökü dışarıda olan anlayışları reddetmiş, masonluk kurumundan nefret etmiştir.
Atatürk İstanbulda bir mason locasına nasıl götürüldüğünü bizzat kendisi anlatmıştır. Bunu yapan herhalde Makedonya ya da Selanikte de mason toplantılarına katılmış olsa onları da anlatırdı.
Bir tek Allahın kulu, bir tek mason bile Mustafa Kemal ya da Atatürkün bir mason toplantısına katıldığını gördüğünü beyan etmemiş bugüne kadar.
Atatürk 1935de mason localarını kapatmıştır. Nedeni ne olursa olsun bunu yapan mason olamaz. Atatürk mason localarını kapatırken masonlar için ağır sözler sarf etmiştir. Bu sözler Atatürkün hareketlerine, kişiliğine ve inançlarına uygun olduğundan bunları nakledenin beyanı bizce doğrudur.
Atatürkün bir mason locasına kayıtlı olduğuna dair ortada hiçbir belge yoktur. Bazılarının belge dediği önceki sayfalarımızda verdiğimiz bir derginin verdiği liste ile bazı internet sayfalarındaki yapma listelerden başka hiçbir şey yoktur.
Yani Atatürk mason değildir, olamaz.
Peki o halde neden bu kadar gürültü kopartılıyor? Atatürkün öyle bir kişiliği var ki mason olması kuşkusu bile masonlara büyük prestij sağlıyor.
Dürüst masonlara göre Atatürk mason değil ama keşke olsaydı, yine de o onlara göre önlüksüz mason. Önlüksüz mason, bir mason locasına üye olmamakla birlikte, kafa yapısı, yaşantısı itibarıyla, Masonluğu üyelerden çok daha iyi uygulayanlara verilen ad.Tıpkı sahte Kemalistler gibi Atatürk'ü sahiplenme ve kendilerini Atatürkçü gibi gösterme gayretlerinin altında da bu husus var!İşte bu husus içten pazarlıklı şekilde Dinciler tarafından da dininden bihaber Millet'imiz için de alyhte kullanılarak köksüz bir Atatürk düşmanlığı yaratılmak istenmekte...
Ancak masonların bu dayanaksız iddialarına mal bulmuş mağribi gibi sarılan dinci, şeriatçı, gerici çevreler önemli malzeme elde etmişlerdir. Masonların büyük çoğunluğu Atatürk masondur diyemediği halde dinci-şeriatçı-gericilere göre Atatürk kesinlikle Allahsız bir masondur. Bunu derken de bazı masonların belge diye sundukları düzmece listeleri kaynak gösteriyorlar.
İşin ironisi burada.
Bu arada konuyla doğrudan ilgisi olmasa da Prof. İlber Ortaylının Atatürkün Yahudi asıllı olması iddialarıyla ilgili önemli bir teşhisini de ekleyelim. Atatürkün ne olduğu belli. Atatürk köylüdür. O karga hikayesinin üzerinde onun için çok dururlar. Köylüler Yahudi olmaz
KAYNAKLAR:
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
Dünyada ve Türkiyede Masonluk ve Masonlar, İlhami Soysal, Der Yayınları, 512 sayfa.
Masonluk Nedir ve Nasıldır, Murat Özgen Ayfer, Pentagram Yayınevi, 2007.
Fikrimizin Rehberi, Erol Mütercimler, İstanbul, Alfa Basım Yayım. 2008, 978-605-106-045-3
Turkey in Revolution, Charles Roden Buxton, T. F. Unwin London, 1909, 285 sayfa
Jön Türklerin Serüveni, Mustafa Yalçın, İlke Yayınları, 1994, İstanbul, s.123
Kalbimizde saklı kalan Atatürk ve Masonluk, Tamer Ayan, Yurt Yayıncılık, 2008, Ankara, 536 sayfa