Ana Fikir Örnekleri

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Ana Fikir Örnekleri
Ana Fikir Örnekleri
Ana Fikir ve Örnekler
Ana Fikir Nedir


ANA FİKRİ BULMANIN PÜF NOKTALARI

Düşünce Akışı Hangi Yönde?

Ana fikrin bulunmasında düşünce akışının hangi yönde olduğunu bulmak da çok önemli bir kuraldır.

Anlatım tekniklerinin başında değindiğimiz tümdengelim ve tümevarım yöntemlerine yeniden dönüyoruz. Düşünce akışının genelden özele gittiği paragraflarda yani tümdengelim tekniğiyle yazılmış yazılarda ana fikir baştadır. Yazar ilk cümlede fikrini söyler, sonrakilerde bu fikri destekler, ispatlar.

Örnek:

Aşağıdaki örnek paragrafta düşünce genelden özele gitmektedir. İlk cümledeki ana fikri bulmaya çalışalım.

Elimdeki kitabın yani Çığlık'ın uzun zamandır okuduğum en iyi şiir kitaplarından biri olduğunu itiraf etmeliyim. Şair, kendisine zor bir yol seçmiş; kendisinden önce yazılan şiirin mirasçısı olarak görmüş kendisini. Gelenek denen şiir ailesinin bir ferdi olmaya çalışmış. O, Yunus'la Baki'yle Galip'le Haşim'le yarışta.

Parçanın ana fikri yazarın sözünü ettiği kitabın iyi bir şiir kitabı olduğudur. Yazar bu görüşü parçanın ilk cümlesinde yani giriş bölümünde belirtmiş. Sonraki cümlelerde bunu açıklamış. Demek bu parçada tümdengelim uygulanmış.

Düşünce akışının özelden genele gittiği parçalarda ise ana fikir parçanın sonundadır. Yazar düşüncesini anlattığı paragrafın sonunda fikrini derleyip toparlar ve bir ana fikir cümlesi halinde belirtir.



Örnek:

Yazarlar, arasıra da olsa, hiç okumadıkları bir metinden yararlandıkları suçlamasıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Bazen de okudukları bildikleri bir metinden yararlandıklarında bu suçlamadan kurtaramıyorlar kendilerini. Buna örnek mi? Orhan Pamuk'un Beyaz Kale'si. Bunu 16. yüzyılda Osmanlı'ya esir düşen bir İspanyol'un anılarından yararlanarak yazdığı iddia ediliyor. Bana göre, Pamuk o kitabı okumuş, ondan yararlanmış olabilir ve bunda elbet bir sakınca yoktur. Her yazarın diğerlerinden etkilenme hakkı vardır.

Bu parçada yazarın ana fikri, yazarların eserlerini oluştururken başka eserlerden etkilenmelerinin oldukça doğal karşılanması gereken bir durum olduğudur. Bu düşünce parçanın son iki cümlesinde verilmiştir, yani parçanın sonuç bölümünde. Demek bu parçada düşünce özelden genele doğru gitmiş. Yani tümevarım uygulanmış.



Örnek:

Aşağıdaki örnek parçada düşünce akışının özelden genele gittiği türden bir paragraftır. Yazarın ana fikrini parçanın sonunda nasıl derleyip topladığına dikkat ediniz.

Amacım, kesinlikle, Azra Erhat'ı kırmak değil. Varlık’taki yazılarını severek, ilgiyle izliyorum. Yaptığı işin çok önemli bir iş olduğunu ve hepimizin adına, belki de bizim yapmaktan kaçındığımız bir işi onun yaptığını biliyorum. Şiirini ve şiir için yaptıklarını önemsiyor ve takdir ediyorum. Ama genç bir şairin ilk kitabı için söylediklerinin kırıcı olabileceğini hatırlatmak istiyorum kendisine.

Parçanın ana fikri Azra Erhat'ın eleştirisinin kırıcı olabileceğidir. Bu düşünceye ulaşmak için ilk cümleden başlanarak zemin hazırlanmış ve son cümlede fikir bir cümle halinde söylenmiştir.

Bazıları parçada ilk cümleden itibaren söylenenlere de ana fikir diyebilir. Ama doğrusu bu değildir. Çünkü yazar parçayı Erhat'ın yazılarını övmek için değil onun yazılarının aksak yönünü belirtmek için yazmıştır.



Parçayı Özetleyelim

Ana fikrin bir cümle halinde verilmediği paragraflar da vardır. Bunlar sadece gelişme bölümünden oluşan paragraflardır. Bu paragrafların içinde parçanın özeti şeklinde bir cümle bulunmadığı için bize düşen görev parçayı bir cümle halinde özetlemektir.

Aşağıdaki parçada ana fikre bütün paragraf özetlenerek ulaşılabilir. Çünkü ana fikir cümlesi parçada belirgin değildir. Dikkatli okuyarak ana fikre ulaşmaya çalışalım.

Halk deyince aklıma gelen ilk şey: Halk sözcüğünü hayatında ancak bir iki defa kullanan ve kendisi için yazılan binlerce yazıyı bir türlü vakit bulup okuyamayan kitledir. Bu kişiler ömürlerinde tiyatroya ayak basmamıştır; Shakspeare’i kavrayamadıklarından yakınılır. Kibrit kutuları ve iskambil kâğıtları üzerindeki resimlerden başka resim görmemişlerdir; Rafael'i Picasso'dan ayıramıyor diye üzülenlerimiz vardır.

Ana fikir: Sanat eğitimi almamış halktan sanat zevki beklemenin hatadır.



Ana Fikrin Habercisi Sözler

Parçadaki bazı ifadelere dikkat etmek, ana fikri bulmada yardımcı olacaktır. Yazar, kanımca, bana göre, bence, yani, böylece gibi özetleyici sözlerle düşüncesini bir merkeze odaklar. Biz bu ifadelerden sonra yazarın ana fikri açıklayacağım anlarız.

Aşağıdaki parçayı yukarıdaki özetleyici sözlere dikkat ederek okuyalım.

Nevzat Erkmen'in çevirisinde pek çok bölüm yerine oturuyor. Bunlara örnek olarak cenaze bölümünü, giriş bölümünü, yürüyüş bölümünü sayabilirim. Bu bölümlerde yetkin bir çevirmenle karşılaşıyoruz. Buna karşılık çevirmenin fiil yapılarını değiştirmesi rahatsız ediyor bizi. Bence ya-zarın bir süre daha çalışıp çevirisini gözden geçirmesi gerekiyor.

Ana Fikir: Yazar parçada bence ifadesinden sonra ana fikri açıklıyor: Erkmen çevirisinde eksik olan yönleri gözden geçirmeli ve eseri üzerinde biraz daha çalışmalıdır.

Okuduğumuz parçalarda yukarıdaki açıklamada gördüğümüz özetleyici sözlere dikkat edersek ana fikre daha çabuk ve yanlışsız ulaşırız.



Bakış Açısı

Parçanın ana fikrinin bulunmasında bakış açısının belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bakış açısı, yazarın konuya karşı takındığı tavırdır, bu tavır nötr, eleştirel, destekçi, alaycı, kötülemeci olabilir. Okuyucu yazarın takındığı tavrı belirleyebilirse ana fikre daha çabuk ve güvenli ulaşabilir.

Bakış açısı ÖSYM sorularında doğrudan sorulmamaktadır. Fakat bakış açısının bazı sorularda ana fikre ulaşmada göz ardı edilemeyecek bir rolü vardır. Onun için okuduğumuz parçalarda yazarın konuya karşı ta¬kındığı tavrı belirleyebilirsek parçayı anlamamız daha kolaylaşır.


Örnek:

Aşağıdaki parçanın yazarı, söz konusu insanlara karşı kötülemeci bir tavır takınmıştır. Parçayı bu tav¬ra dikkat ederek okuyalım.

Mızmızcı dırdırcı insanları pek sevmem. Bu insanlar yaşamanın sevinçlerine yan çizerler. Dertlere can atar, dertlerle kaynaşırlar. Sinekler gibi, cilâlı, pırıl pırıl yerlerde tutunamaz; pürtüklü pürüzlü yerlere abanır, orada rahat ederler; ya da sülükler gibi kara kan içer, kanla beslenirler. Gülümseme ve iç huzuruna düşmandır bunlar.

Yukarıdaki parçada yazarın kötülemeci tavrını gördük.



Örnek:

Aşağıdaki parçanın yazan ise söz konusu kişiye ve onun eserine karşı destekçi bir tavır takınmakta yani söz konusu kişinin yaptıklarını onaylamaktadır.

Mehmet Şahinberk bu yılki şiir antolojisinde yansıtmacı davranıyor. İyi de yapıyor. Gi¬riş yazısını okuyunca bu kanım iyice pekişti. Eleştirmen kimliğini mümkün olduğunca geri çekmiş. Hemen hiç değerlendirme yapmıyor. Şairler için olumsuz görüş belirtmemeye özellikle dikkat ediyor. Açıklama içeren yazılarını özellikle kısa tutuyor. Eleştirilecek bir şey yokmuş gibi davranıyor. Sanıyorum bunun nedeni hakaretlere vardırılan eleştirilerden usanmış olması. Şahinberk gibi yazarlarımız çoğaldıkça yazınımızdaki düzeysizlikler, yerlerini güzelliklere bırakacaktır.

Okuduğunuz parçada yazarın özellikle ...iyi de yapıyor... sözünde destekçi tavrını belirgin şekilde gördük.

Örnek:

Aşağıdaki parçanın yazarı sözünü ettiği ürünlere eleştirel bir tavırla yaklaşıyor. Onlar üzerinde iyi, kötü gibi yargılara varıyor. Onları değerlendiriyor.

Şimdiye kadar yer aldığım seçici kurullara gönderilen ürünler genellikle gazete okurlarınca yazılmış izlenimi veriyordu. Bu kurula gönderilenlerse öykü okumuş, edebiyatsever bir kitlenin ürünleriydi. Ama öykü okumuş olmakla öykü yazmak aynı değil. Ne yazık ki iyi öyküler okuyup onları değerlendirmek, iyi öykü yazmaya yetmiyor. Bir şair arkadaşın deyişiyle genç sanatçılar kendilerini önemsemekten, yazdıklarını önemsemeye zaman ayıramıyorlar. Atalar ne güzel demiş: Bakmakla öğrenilseydi köpekler kasap olurdu.

Okuduğunuz parçada yazarın eleştirel bakışını gördünüz.


Örnek:

Aşağıdaki parçanın yazarı konu üzerine kişisel gö-rüş bildirmiyor. Bu tavrı nötr, objektif, nesnel bir tavır olarak adlandırabiliriz.

Ali Hikmet genç bir şair. Küf ise bir ilk kitap. Bir şiir kitabı elime geçtiğinde ilk yaptığım şeyi, Küf için de yaptım. Öncelikle ön kapağa, ardından imza atılan ilk sayfaya, arka kapağa, daha sonra kitabı oluşturan bölümlerin adlarına, şiir başlıklarına, alıntılara bakıp en sonra da sırasıyla şiirleri okumaya başladım.

Yazar sözünü ettiği kitap için iyi veya kötü hiçbir değerlendirmede bulunmadı. Yani nötr davrandı.

Bakış açısını ana fikir sorularında kullanırsak daha kolay ve daha güvenli olarak ana fikre ulaşırız. Şimdi de ana fikri bulmada bakış açısından nasıl yararlanacağımıza bakalım.

* * Ana fikir sorularında ilk önce konu bulunur. Daha sonra yazarın konuya bakış açısı, daha sonra da ana fikir bulunur. Bu yöntem ana fikri bulmanın en güvenli yoludur.



Örnek:

Aşağıdaki parçada ilk önce konuyu sonra konuya bakış açısını daha sonra da ana fikri bulunuz.

Dünya yazınında bir başyapıt sayılan Ulysses'ın Türkçeye çevrilmesi önemli bir olay. Bu çeviri önemine uygun bir biçimde coşkuyla karşılandı yazın ve aydın çevrelerinde. Gösterilen ilgi üzerine çeviri kısa sürede tükendi ve ikinci baskısı hazırlandı. James Joyce'un bu ünlü yapıtı, yıllar boyunca harcanan çabalarla yayın dünyamızın seçkin ilkleri arasında yer aldı. Ulysses'ın çevirisi epeyce konuşuldu ve dillerden düşmedi uzun süre.

Konu: Ulysses'ın çevirisi.

Bakış açısı: Yazar, Ulysses'ın çevirisine olumlu, ılımlı, destekçi bakıyor.

Ana fikir: Bir başyapıt olan Ulysses'ın çevirisi haklı ve büyük bir ilgi görmüştür.



Örnek:

Aşağıdaki parçada konuyu, yazarın konuya bakış açısını ve parçanın ana fikrini bulmaya çalışın.

Yazarlığın mizah yanına çok önem verilmeli kanımca. Çünkü bir yazarın yazdıklarını okuyabilmemizi sağlayan en önemli yönü yazdıklarının arasına sıkıştırdığı mizah öğeleridir. Kompozisyonu, kurgusu bir yazının olağan gereklerinden. Yazarların pek azında görülen alaycılık ise yazarın ince ve keskin bir yargılama gücünden kaynaklanır. Eleştiren değil irdeleyen bir mizah... Yazarın öykülerinde romanlarında olayların akışıyla kaynaşmış olan bu irdeleme yöntemi, okuyucunun damağında belli belirsiz bir tat bırakır. Okuyucuyu eserin okuma güçlüğüne karşı işte bu tat bileyler. Bileylenen okuyucu yeni bir istekle esere yönelir.

Konu: Yazarlığın Mizah Yönü

Bakış Açısı: Yazar, yazarlığın mizah yönünü destekçi bir yöntemle ele alıyor. Yani parçada olumlu, ılımlı, destekçi bir bakış açısı var.

Ana fikir: Yazarlar yazılarında mizah unsurlarını eksik etmemelidirler.



Örnek:

Sanatçı gerçekleri anlatmalı. Çünkü toplum ondan bunu bekler. Bu görevi üstlenen sanatçı da gerçekleri arayıp bulur ve topluma iletilir. Sanatçı, gerçek dışılıkları bir yana bırakmalı. Gerçekler, sanatçının materyalidir. Bunları en iyi biçimde işleyip toplumu aydınlatmalıdır.

Paragrafın konusu: Sanatçının görevi

Paragrafın bakış açısı: Gerçeklerin anlatılması

Ana düşünce: Sanatçı, gerçekleri en iyi işleyip toplumu aydınlatmalıdır.


Örnek:

Doğa en büyük sanatçı. Baktım, deniz kıyıyı bir dantel gibi işlemiş. Binlerce yılın sabrıyla granitlerden çeşit çeşit kolye yapmış. Allamış pullamış balıklarını. Yakamozlarıyla âşıkları büyülemiş.

Paragrafın konusu: Doğanın niteliği

Paragrafın bakış açısı: Sanatsal yaratıcılık

Paragrafın ana düşüncesi: Doğa en büyük sanatçıdır.



Örnek:

Divan edebiyatında özgünlük sadece söz sanatlarına aittir. Buna, "marifet göstermek" de denir. Şair aynı konuları, aynı kalıplarla ve aynı edebi türlerle aynı anlayışla ele alır. Söz sanatlarına gelince hiçbiri diğerine benzemez. Şair, ustalığını burada konuşturur. Yani özgür olduğu, özgün olduğu tek alan budur. Bu nedenle geriye, beş on şairin sayısı yüzü geçmeyen özgün şiiri kalmıştır.

Paragrafın konusu: Divan edebiyatında özgünlüğün neye bağlı olduğu

Paragrafın bakış açısı: Söz sanatlarında özgün olmak

Paragrafın ana düşüncesi: Divan şairi sadece söz sanatlarında özgün olduğundan bugüne yüze yakın şiir gelebilmiştir.



Örnek:

İnsanın içini dökmeden edemediği dakikalar olur. Bir dost, bu dakikalarda erişilmez bir değer kazanır. Ama her şey bir dosta söylenemez ki! Onun için, hele bu insan bir yazarsa, içinin gizli kıvrımlarını görmesini biliyorsa, masasının başına geçip kalemi eline almadan edemez. İşte günlük dediğimiz yazarın kendi kendisi ile alçak sesle konuşmasından başka bir şey olmayan, o günü gününe tutulmuş hatıralar bu iç dökme ihtiyacından doğmuştur. Böyle bir yazar, kendisi için günlüğünü tutar. Bu bakımdan sessiz bir konuşma oları bu çeşit günlükleri bir edebiyat türü saymaya imkân yoktur.

Ana Düşünce: Edebi değer taşımayan günlükler yazarların içini döktüğü yazılardır.




Örnek:

Övülmek her kişi için, hele tuttuğu işi kendine gerçekten dert edinmiş her kişi için, gerekli bir azıktır. Özenerek ortaya koyduğumuz şey beğenilsin, benzerlerimizi ilgilendirsin isteriz. Pazara götürdüğü malı alıcı bulamayan adamın içi ne oluverir, bir düşünürü Bu dünya pazarında hepi-miz bir malın satıcısıyız; alıcı çıkmadı mı, şöyle kurularak: "Anlamazlar ki!" deriz ya, bakmayın, gene boynumuz bükülmüştür, gene özgüvenimize bir kurt düşmüştür. Neymiş eksiğimiz söyleseler bari... Çünkü, yerme de bir bakıma övmenin kardeşidir, bir ilgi gösterir.



Ana Düşünce: Her insan yaptıklarının ilgi görmesini ve övülmeyi ister.




Örnek:

Romanın hiçbir genel kuralı, belli hiçbir tekniği yoktur. Türlü biçimlerinin amaçlarında da birlik yoktur; hem de denilebilir ki kaynağı ve doğası bunların olmasına engeldir. O, tarihin, destanın, felsefenin, şiirin, bilimin, masalın bir mirasyedisidir. İstekleri günden güne artan, sınırları günden güne genişleyen ve her yeni deha ile kendine bir kıta, bir dünya, bir bilim daha bulan romanı bütün kapsamıyla anlatan bir tanım bulmak güç değil, olanaksızdır. "Roman şudur, oysa bu değildir." yollu tanımların hiçbiri onu anlatmaya yetmez. Çünkü daima böyle belirlenen sınırların dışında kalan birçok değerli eserler, bu sözlerin yeter bir kapsamı olmadığını gösterecektir. Roman, uzunluğu kısalığı bakımından da hiçbir kurala bağlı değildir.

Ana Düşünce: Romanın ne olduğunu belirleyen kesin kurallar ortaya koymak mümkün değildir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt