İhlas Suresi
Bismillahirrahmanirrahim
1. De ki: O, Allah birdir.
2. Allah sameddir.
3. O, doğurmamış ve doğmamıştır.
4. Onun hiçbir dengi yoktur.
---------------------------------------------------------
Tefsiri
İhlas suresi dört âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur Übey b Ka'b diyor ki:
"Müşrikler, Resulullah´a: "Rabbinin nesebini bize bildir" dediler Bunun üzerine Allah teala: "Ey Muhammed de ki: "Allah birdir, Allah sameddir" suresini indirdi
Resulullah (sav) İhlas suresinin âyetlerini izah ederken buyurdu ki: " Samed demek, doğurmamış ve doğurulmamiş olan demektir Zira doğurulan hiçbir şey yoktur ki ölmüş olmasın Ölen hiçbir şey yoktur ki ona mirasçı olunmuş olmasın Aziz ve Celil olan Allah ise ne ölür ne de kendisine mirasçı olunur
Resulullah (sav) "Onun hiçbir dengi yoktur" âyetini de izah ederken buyurdu ki: "Onun ne bir benzeri vardır ne de bir dengi vardır Onun hiçbir emsali yoktur" [1]
Said b Cübeyr diyor ki: "Yahudilerden bir topluluk Resulullah´a geldiler ve "Ey Muhammed, Allah mahlukati yarattı Peki onu kim yarattı?" dediler Bunun üzerine Resulullah çok kızdı Öyle ki rengi değişti Sonra Allah için onlara sert bir şekilde çıkıştı Bunun üzerine Cebrail (as) geldi, Resulullah´ı teskin etti ve ona: "Ey Muhammed, kanatlarını indir" dedi Resulullah´a, Yahudilerin sorduğu sorunun cevabı geldi Cebrail dedi ki: "Allah teala buyuruyor ki:
"Ey Muhammed, de ki:"AlIah birdir, Allah sameddir Hiçbir şeye muhtaç değildir Herşey ona muhtaçtır O ne doğurmuş ne de doğurulmuştur Onun hiçbir dengi yoktur" Resulullah bu sureyi Yahudilere okuyunca onlar: "Rabbini bize vasıflandır Onun yapısı, pazuları ve kolları nasıldır?" dediler Bunun üzerine Resulullah, önceki kızmasından daha şiddetli bir şekilde kızdı ve onlara sert bir şekilde çıkıştı Bunun üzerine Cebrail tekrar geldi ve Resulullah´a, daha önce söylediği gibi sözler söyledi Resulullah´a, Yahudilerin bu sorularının da cevabı geldi O da şu âyettir: "Onlar Allah´ı hakkıyla takdir edemediler Halbuki bütün yeryüzü, kıyamet günü onun kudret ve hakimiyeti altındadır Gökler onun kudretiyle dürülmüş olacaktır O, müşriklerin koştuğu ortaklardan münezzeh ve yücedir" [2]
Hz Aişe (ranh) diyor ki:
"Resulullah bir müfrezenin başında (emir olarak) bir adam gönderdi O kişi, arkadaşlarına kıldırdığı namazlarda her kıraaından sonra rekatları bitiriyordu Müfrezede bulunanlar geri döndüklerinde bu durumu Resulullah´a anlattılar Resulullah da onlara: "Ona sorun bunu niçin yapıyor?" buyurdu Onlar sordular o da: "Bu sure, rahman olan Allah´ın sıfatıdır Bunun için okumayı seviyorum" dedi Resulullah: "Söyleyin ona Allah da onu seviyor" buyurdu [3]
Enes b Malik diyor ki:
"Ensardan bir kişi, Küba mescidinde onlara imamlık yapıyordu Namazda okuduğu her sureden Önce okuyor onu bitirdikten sonra da başka bir sure okuyordu Her rekatta böyle yapıyordu Arkadaşları onunla konuştular ve ona: "Sen bu sureyle başlıyorsun Sonra bunun yetmediğine kanaat getirerek başka bir sure okuyorsun Ya sadece bu sureyi oku veya bunu bırak başkasını oku" dediler O kişi: "Ben bu sureyi bırakmam Siz bu şekilde imamlık yapmamı isterseniz yaparım, istemezseniz bırakırım" dedi Enes diyor ki: "Ensarlılar bu zatın, en üstünleri olduğu kanaatındaydılar Onun dışında birisinin kendilerine imam olmasını istemiyorlardı Resulullah bunlara gelince ona durumu bildirdiler Resulullah ona: "Ey fılan, arkadaşlannın istediği bir şeyi yapmana engel nedir? Bu sureyi bırakmamana sebep nedir?" buyurdu O zat da: "Ben onu seviyorum" dedi Resulullah: "Senin onu sevmen seni cennete koydu" buyurdu [4]
Ebu Said el-Hudri diyor ki:
"Bir kişi, başka birinin tekrar tekrar okuduğunu işitti Sabah olunca Resulullah´a gelip durumu ona anlattı Sanki bu gelen kişi okumayı az buluyordu Bunun üzerine Resulullah ona: "Hayatım kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki bu sure, Kur'anın üçte birine denktir" buyurdu [5]
Ebu Said el-Hudri diyor ki:
"Resulullah, sahabilerine: "Sizden biriniz, Kur'an´ın üçte birini bir gecede okumaktan âciz olur mu?" buyurdu Bu onlara zor geldi ve onlar: "Ey Allah´ın Resulü, hangimiz buna güç yetirir?" dediler Resulullah: Kur'an´ın üçte biridir" buyurdu [6]
İhlas Suresi´nin, Kur'an´ın üçte birine denk olduğu, Ebu Said el-Hudri´den başka Eba Eyyub el-Ensari, Ebu Hureyre, Übey b Ka'b, Ebu Mes'ud, Ebu´d Der-da, Ümmü Gülsüm Bint-i Ukbe ve diğer bir kısım sahabilerden rivayet edilmiştir
Abdullah b Hubeyb diyor ki:
"Biz, yağmurlu ve çok karanlık bir gecede dışarı çıktık Bize namaz kıldırması için Resulullahı arıyorduk Onu bulduk O, "Namaz kıldınız mı?" buyurdu Ben bir şey söylemedim Sonra yine "Söyle" dedi Ben bir şey söylemedim Sonra yine "Söyle" dedi Ben de: "Ey Allah´ın Resulü ne diyeyim?" diye sordum Resulullah buyurdu ki: "Akşama eriştiğin ve sabahladığın zamanda üç defa oku Bunlar sâna, he'rşeye karşı kâfidir [7]
Hz Aişe (ranha) diyor ki:
"Resulullah her gece yatağına vardığında iki elini birleştirip onlara üflerdi Üflerken de okurdu Sonra iki eliyle vücudunun kavuştuğu yerleri meshederdi Önce başından ve yüzünden başlar öylece devam ederdi Bunu üç defa yapardı" [8]
3- "O ne doğurmuş ne de doğurulmuştur"
O, doğurmamıştır Yani yok olmayacaktır Zira her doğuran fanidir ve sonunda yok olur O, doğurulmamıştır da Yani daha önce yok iken sonra icad edilmiş değildir Çünkü her doğumlu, önceden yok iken sonradan meydana gelmiştir Evet, Allah teala, kadimdir, başlangıcı yoktur Bakidir, sonu yoktur [9]
4- "Onun hiçbir dengi yoktur"
"Denk" diye tercüme edilen kelimesi, Ebul Âliye, Ka'bul Ahbar ve Abdullah b Abbas tarafından "Benzer ve emsal" diye izah edilmiş Mücahid tarafından ise "Eş" manasında izah edilmiştir Taberi birinci görüşü tercih etmiştir
Ebu Hureyre diyor ki:
"Resulullah (sav) Allah teala´nın şöyle buyurduğunu söyledi "Âdemoğlu beni yalanladı O böyle yapmamalıydı O bana sövdü O, bunu yapmamalıydı Onun beni yalanlaması, benim onu ilk yarattığım gibi tekrar diriltemeyeceğimi söylemesidir Halbuki ilk yaratma, bana göre tekrar diriltmekten daha kolay değildir Onun bana sövmesi ise "Allah çocuk edindi11 demesidır Halbuki ben, doğurmayan ve doğurulmayan, kendisinin hiçbir dengi bulunmayan Ehad ve Samed'im" [10]
---------------------------------------------------------------------
Kaynak : sorularla islamiyet
Allah doğmamış ve doğrulmamıştır; varlığının kendindendir, deniyor. Varlığının kendinden olması ne demektir? Risale gözlüğü ile bakar mısınız?
Vacip varlık, ezeli ve ebedidir; varlığı kendinden olup hiçbir varlığa dayanmaz. Varlıklar içinde en sağlam ve en mükemmel varlıktır. Bütün eksik ve kusurlardan münezzehtir. Fanilik, dağılmaklık, bileşenlik, eskime, zayıflık, zaman ve mekan kayıtlarına mahkumiyet, inhisar, hacim ve yer kaplama gibi, mümkün varlık sıfatlarının hepsinden münezzeh ve mukaddestir.
Varlığının kendinden olması demek, varlığını bir başkasından veya bir sebepten almaması demektir . Varlığı kendinden olmayıp, bir sebebe ya da başka bir varlığa dayansa zaten İlah olma vasfını kaybeder.
Bu mesele ile ilgili delillere madde madde işaret edelim.
1. Teselsül, bir şeyin zincirleme olarak sonsuza kadar ilerleyip gitmesi demektir. Yani her varlık kendisinden bir önceki varlığın malülü (sonucu), kendinden sonra gelecek varlığın da illeti (sebebi) olmasıdır. Bu fikir bütün düşünce ekollerince reddedilmiştir. Zira hiçbir varlık sonsuza dek uzayıp gitmez, bir başlangıcı olması gereklidir. Bu başlangıcı var edecek sebebin ise başka bir sebebe muhtaç olmayan, varlığı ezeli ve ebedi olan vacibü'l-vücut olması lazımdır. Yoksa o da başka bir sebebe muhtaç olursa, muhtaç olduğu sebep de başka bir sebebe muhtaç olur, bu ilanihaye uzayıp gider. Böylece varlıklar hiçbir zaman var olamazlar.
2. Mümkün mümküne illet olamaz. Yani varlık sahasına çıkmamış bir şey, nasıl olur da başka bir varlığın ortaya çıkmasına sebep olabilir. Kendi yokken, başkasını nasıl var edebilir. Öyle ise varlığı daimi ve ezeli olan bir Zatın olması zaruridir. Yani mümkün olan varlıkların vücuda çıkması için, varlığı kendinden olan ezeli bir varlık bulunması gerekir. Ezeliyet ise varlığı müstakil ve bağımsız yapar, bir başka şeye muhtaç etmez.
3. Mümkün olan bir şeyin, yani var ve yok olması dengede duran bir şeyin bu dengesini bozacak, bir tercih yapacak Zata ihtiyaç var. Bu Zatta mümkün cinsinden olmaması gereklidir. Zira mümkün mümküne sebep olamaz. O zaman varlığı ezeli olan bir Zatın lüzumu aklen vaciptir.
4. Yaratıcı, yaratılmaya konu ve mahal oluyorsa, o zaten yaratıcı olamaz. Yaratıcının yukarıdaki delillerin gereğince yaratılmamış ezeli ve ebedi olması gereklidir. Yoksa yaratıcı olamaz.
5. Ezeli ve ebedi bir Zat zaten ikinci bir yaratıcıya imkan bırakmıyor. Onun zatı ezeli ve ebedi olmasından, bir boşluk bir ihtimal bırakmıyor ki, oradan girip ikinci bir yaratıcı meydana çıksın.
Mesela, temsilde hata olmasın, bir odayı tamamen eşya ile doldursan, ikinci bir oda hacmindeki eşya artık oraya giremez. Zira birinci eşya orayı zapt etmiştir.