2009-2010 sezonu öncesi Galatasaray değerlendirmesi

Sponsorlu Bağlantılar

arslansem

arslansem

Üye
    Konu Sahibi
2009-2010 sezonu öncesi Galatasaray değerlendirmesi
Türkiye'nin 'Galacticos'u'!


2009-2010 sezonunda yaşanan hayal kırıklığının ardından yeni umutlar, yeni projeler ve müthiş transferlerle farklı bir Galatasaray ile karşı karşıyayız. Geçen sezon Michael Skibbe'nin takımın başına getirilmesi ve yönetim politakasında istikrarın sağlanamamasıyla başlayan hatalar silsilesi, sezonun son haftalarında Bülent Korkmaz tercihiyle adeta tavan yaptı.
Sadece sorumluluk almak, Galatasaray sevgisini ispat etmek için bir efsane daha kayıp gitti sarı-kırmızılı camiadan... Bu sezon ise Galatasaray yönetimi işi sıkı tuttu ve herkesi tatmin edecek önemli atılımlara imza attı. Frank Rijkaard gibi bir markanın takımın başına getirilişi, yapılan akıllı ve sansasyonel transferler, takım içerisindeki dengenin korunması Galatasaray'da değişimin önemli temaları olarak dikkat çekiyor.
Pozitif hamlelerin rüzgarını arkasına alan Adnan Polat ve yönetiminin 'Türkiye'nin en büyük futbolcu fabrikası' Galatasaray Altyapısı'nda yaptığı, yapacağı radikal değişiklikleri de kimse görmezden gelemez. Özellikle Ali Yavaş ve Cevat Güler'den sonra bir başka futbol emekçisi Fatih İbradı'nın görevine son verilmesi Adnan Polat'ın Hollanda ekolünü üstyapıdan çok altyapıya oturtmaya çalıştığını bizlere gösteriyor.
Öte yanda ‘içeride’ yeni bir oluşumun temellerini atmanın planlarını yapan Galatasaray’da Adnan Sezgin’in pasifize edilerek Haldun Üstünel’in yetkilerinin artırılması sancısız bir şekilde gerçekleştirildi. Sporx.com editör ve yazarlarından Fatih ŞAMLIOĞLU, Galatasaray'da yaşanan değişimi, Frank Rijkaard ve yeni transferleri, yeni sezonda sarı-kırmızılı takımın oynayacağı sistemi ve alternatif kadrosunu sizler için değerlendirdi.

GALATASARAY EMİN ELLERDE
FRANK RIJKAARD!
Öncelikle Michael Skibbe ile başlayalım. Geçen sezon başında Galatasaray'ın başına getirilen Alman teknik adamın kariyeri de yaptıkları da ortadaydı. Buna rağmen Adnan Polat ve yönetiminin son 10 yılın en alternatifli kadrosunu Michael Skibbe'ye emanet etmesi kabul edilemez bir hataydı. Bu hata Galatasaray’a pahalıya mal oldu!
Hele Türkiye'de kaybedilen şampiyonluk, müthiş kadroya rağmen korkunç bir realite olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. Takım yarıştan koptu dediğimiz noktada, Skibbe'nin yerine Bülent Korkmaz'ın teknik patron olması; Alman teknik adamın sezon başında sarı-kırmızılı takımın başına getirilmesinden daha da büyük bir yanlıştı aslında. Bu kan değişikliği biraz yersiz, biraz anlamsız ve 'iki tarafı da' tüketici cinstendi.

GALATASARAY'IN GÖLGESİ BARCELONA!
Bülent Korkmaz'ın 'geleceği gibi', sezon sonunda 'gönderileceği de' kesin gibiydi. Hüsranla biten bir sezonun ardından Adnan Polat ve yönetimi yapabileceği en iyisi yaptı ve Frank Rijkaard'ı takımın başına getirdi. Rijkaard'ın Barcelona efsanesinden sonra Galatasaray'a gelmesi Avrupa'da bu sezon yaşanan en önemli 10 gelişmeden biri şüphesiz. Hollandalı teknik adamın kalitesi, sakin yapısı kadar hırsı, futbola olan hakimiyeti, kapris ve kibirden uzak yapısı tam da Galatasaray'ın aradığı cinsten bir model.
Ancak Frank Rijkaard ve Galatasaray için en büyük tehlike aslında Barcelona. Sezon boyunca Barcelona, Galatasaray'ın gölgesi olacak, gazete sütunları anlamsız Barcelona - Galatasaray karşılaştırmalarıyla dolacak, taşacak. Etkilenmemek elde değil ancak Galatasaray taraftarı her şeye hazırlıklı olacak ve Frank Rijkaard'ın 2002 yılında küme düşen Sparta Rotterdam'dan Barcelona'nın başına geçtiğini hiçbir zaman unutmayacak.
G.SARAY SAVAŞCI RUHU İLE ANLAMLIDIR!
Frank Rijkaard ile başladık yeni sistem ile devam edelim. Sistem varyasyonlarının belli kalıplara sokulmasına karşı olan biri olarak, altyapısı hazırlanan 4-3-3 sisteminin 3-5-2'den sonra modern futbolda uygulanabilirliği en zor sistem olduğunu belirtmek isterim. Şayet bir takım 3-5-2 ya da 4-3-3 oynayacaksa elindeki malzemesi buna uygun, alternatifi bol, kreatif bir kadroya sahip olması gerekir.
Galatasaray için ısrarla empoze edilmeye çalışılan 4-3-3'te istikrar, çok yönlülük, mücadele ve tempo çok önemli kavramlardır. Bu kavramlar ışığında 4-3-3 ve Galatasaray'ı değerlendirdiğimizde, sadece Harry Kewell'ın bile yüksek performansla oynamaması işleyen çarka çomak sokar.

Mehmet Topal ve Linderoth; Ayhan Akman kadar 4-3-3'e uygun önliberolar değil, ya da hücum gücü oldukça düşük olan Hakan Kadir Balta 4-3-3'ün sol beki olamaz... Takım içerisinde bu tarz örnekleri çoğaltabiliriz. Kısacası yeni oluşturulmaya çalışılan, derinliklerine inilmemiş bir takım ve kadro yapısı için 4-3-3 inanılmaz derecede riskli bir sistem.
Galatasaray için şu an için en uygun olan sistem 4-3-3'ün bir diğer versiyonu 4-5-1'dir. İkisi de aynı sistem anlayışının birer parçası aslında. Sadece şablon ve yapı olarak birbirinden ayrılıyor. Hücum ederken 4-3-3, savunma yaparken 4-5-1... Ancak her şeyden önemlisi ve önceliklisi Rijkaard, sistemden önce bu takıma mücadele etme aşkını, hırsı, kazanma alışkanlığını, kaybetmemeyi öğretecek. Galatasaray, savaşçı ruhu ile anlamlıdır...
RÜŞTÜ'YÜ KESEN RIJKAARD;
FRANCO'NUN YERİNE ORKUN'U OYNATIR MI?

Frank Rijkaard ve sistem anlayışından sonra şimdi de takımın bloklarına inelim. Öncelikle kaleden başlayalım. De Santics'in opsiyonel sözleşmesinin sona ermesinden sonra Atletico Madrid'den Leo Franco'yu kadrosuna katan Galatasaray ekonomik anlamda da iyi bir transfere imza attı. Sonuç olarak artısıyla eksisiyle İspanya La Liga’da 154 maçta forma giyen bir kalecinin Galatasaray'a transfer olması marka değeri açısında da önemli bir atılım. Leo Franco Galatasaray'a neler katar? Arjantinli kaleci uzaktan atılan şutlarda ve bire birlerde oldukça başarılı. Zira deneyimli kaleci, Netanya ile olan karşılaşmada da zaten kalitesini fazlasıyla ispat etti. Yaşına rağmen refleksleri oldukça kuvvetli olan Leo Franco'nun en büyük handikapı ise yan toplarda. Mondragon'dan sonra başlayan yan top hastalığı Leo Franco döneminde de can sıkabilir.

Bunun yanı sıra deneyimli kalecinin Atletico Madrid forması altında inanılmaz iyi ve inanılmaz kötü maçlar çıkardığını göz önüne aldığımızda, Galatasaray'ın ortası olmayan; tek başına maç kazandırabilecek ya da kaybettirebilecek bir transfere imza attığını söyleyebiliriz. Leo Franco'nun alternatifleri Orkun Uşak ve Aykut Erçetin ise henüz tam olarak güven vermiyor.
Özellikle 8 yıldır Galatasaray kadrosunda yer alan Aykut'un neden hala sarı-kırmızılı takımın kalesine sahip olamadığını kendi kendine sorması lazım!.. Öte yandan Frank Rijkaard'ın Barcelona'daki ilk yılında yeni transer Rüştü Reçber'i kulübede oturtarak kalesini genç Victor Valdez'e teslim ettiğini de unutmamakta fayda var! Şimdilik bir ütopya olsa da her an her şey olabilir.


MARSILYA'DA PARA MI YOK! HADİ CANIM...

Lucho Gonzalez, Souleymane Diawara, Fernando Morientes ve Gabriel Heinze'ye toplamda 42 milyon avro ödeyen Marsilya, ekonomik sebeplerden (!) dolayı Servet Çetin'i transfer etmeyince, Galatasaray da transfer politikasını bu yönde belirlemek zorunda kaldı. Servet'in gitme ihtimaline karşılık Gökhan Zan'ı kadrosuna katan sarı-kırmızılılar, Emre Aşık ve Emre Güngör'ün de katkısıyla bir sezonu üç stoperle götürmeyi ve Servet'ten gelecek parayla da iyi bir yabancı oyuncuyu kadrosuna katmanın planlarını yaptı ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.
Servet Çetin Galatasaray'da kaldı, yanına bir de Gökhan Zan takviyesi yapıldı. Henüz 28 yaşında olan Gökhan Zan'ın 'bonservis bedeli' ödenmeden transfer edilmesi, Galatasaray yönetiminin başarısıdır.
CAMDAN ADAM!
Milli futbolcu her ne kadar 'çıt kırıldım' bir yapıda da olsa, form tuttuğu ve yanında oynayan arkadaşlarına uyum sağladığı ölçüde Galatasaray savunmasını derler toparlar. Frank Rijkaard, Gökhan'ı ilk 11'de oynatmasa bile -ki oynatacak- en azından kulübenizde Milli Takım'ın stoperi durur, zarar gelmez. Gökhan Zan'ın savunmadaki partneri Servet Çetin ise kendini kanıtladı, neler yapabileceği artık gösterdi. Gereken tecrübeyi kazanan Servet'in özgüveni de tavan yapmış durumda.
Deneyimli futbolcu, bu özgüveni defanstan 'topla diripling' yaparak kullanmadığı ölçüde takıma olan katkısını ikiye katlayacaktır. Frank Rijkaard'ın stoperdeki ikilisi Servet ve Gökhan'ın alternatifleri Emre Aşık ve Emre Güngör ise ne zaman ilk 11'de oynarsa oynasın sırıtmaz. Türk Milli Takımı'nın dört stoperi de ası ve alternatifleriyle Galatasaray'da, unutmayın! “Türk Milli Takımı’nın hali ortada, iyi bir Milli Takım’ın stoperleri Galatasaray’da değil” yorumunu yapanlara da en iyi cevabımız; sükunet olsun...

SABRİ, HAKAN BALTA VE 4-3-3

Frank Rijkaard'ın kafasındaki sistemde beklerin kritik bir rolü var. Bekler savunma yapacak, bekler hücum yapacak, bekler çok yönlü oyuncular olacak... Galatasaray'ın sağ bekte Sabri, Uğur Uçar, Serkan Kurtuluş; sol bekte Hakan Kadir Balta, Volkan Yaman ve Alparslan Erdem gibi oyuncuları var. Rijkaard'ın 11'inde olacak isimler ise Sabri ve Hakan Kadir Balta olacak. İki isim de aslında birbirine ters özellikler taşıyor. Hakan Balta, sakin yapısıyla dikkat çeken, iyi kademe yapan, takımına savunmada artı; hücum da eksi yazdıran tipte bir futbolcu. Sabri ise kademe gücünü hırsından alan, yüreğiyle oynayan, ateşli, sinirli ve takımına hücumda artı; savunmada eksi yazdıran futbol karakterinde olan bir isim...
KORİDORDAKİ MESAFE KISA TUTULMALI
Rijkaard'ın 4-3-3 taktiğinde Sabri, sağ kanatta oyayacak olan futbolcunun performansı artırır, Hakan Balta ise sol kanatta görev alacak oyuncunun performansı olumsuz yönde etkileyebilir. Çok konuşulan 4-3-3'te kanatta oynayan bek ve açık oyuncuları arasındaki mesafe ne denli kısaysa o sistem o denli başarılı olur. Bu iki futbolcunun alternatiflerinin ise Uğur Uçar ve Alparslan Erdem olması tasarlanıyor. Uğur, Alparslan'a göre çok daha tecrübeli ama Alparslan'ın oyun zekası Uğur'da yok! Serkan Kurtuluş'un kiralık, Volkan Yaman'ın ise satılması gündeme gelebilir. Sonuç olarak Galatasaray, öyle bir sistemde oynamalı ki mevcut kadroda bulunan bekler oyuna maksimum katkı yapsın! JOHN O'SHEA, MUSTAFA SARP VE AYHAN AKMAN!

Galatasaray'da yığılmanın olduğu alan ise orta saha! Orta alanın çeşitli yerlerinde görev yapabilecek tam 11 futbolcu var. Rijkaard'ın elinde dört ön libero, yedi de kanat oyuncusu bulunuyor. Linderoth'un yeniden takıma dönmesi, Mehmet Topal'ın sakatlıktan kurtulması, Ayhan Akman'ın yaşına rağmen harikalar yaratması ve yeni transfer Mustafa Sarp'ın hazırlık kampında gösterdiği performans, Galatasaray adına önemli gelişmeler. Frank Rijkaard'ın oynatacağı sistemde bekler kadar ön liberoların da büyük bir önemi var. Takımı yönlendirecek ve dinlendirecek oyuncuların tamamı bu mevkii de görev yapacak. Analizlerimizin başında da belirtiğimiz üzere, Barcelona - Galatasaray karşılaştırmalarının en fazla yoğunlaşacağı bölge burası olacak. Daha doğru bir ifadeyle çıkış noktası...
XAVI VE INIESTA'YI UNUTUN!

Öncelikle şunu kabul edelim bu oyuncular ne bir Xavi ne de bir Iniesta... Eleştiri ya da övgülerimizi bu pencerede yapmakta fayda var. Bu bölgede dört oyuncu var! Peki ilk 11'e yakın isimler kimler? Bence; Ayhan Akman ve Mustafa Sarp... İki oyuncu da; gerek Linderoth gerekse Mehmet Topal'a göre oyunun iki yönünü de daha iyi oynayan futbolcular. Çok daha kaliteli isimler mi? Hayır! Ama sistem içerisinde bazen kalite değil, istekleri ve beklentileri karşılamak daha ağır basıyor... Manchester United Teknik Direktörü Sir Alex Ferguson'un elinde çok iyi isimler olmasına rağmen John O'Shea'yi yıllarca ilk 11'de oynatması gibi bir durum aslında...
BARIŞ'I KÜSTÜRMEMEK LAZIM

Son iki sezondur başarılı bir performans gösteren Barış Özbek'in bu sezon oynatılacak sistem çerçevesinde ilk 11'de görev bulması zor gibi gözüküyor. Ancak her zaman göreve hazır, yırtıcı, mücadeleci bir Barış, her zaman Frank Rijkaard'ın uzanacağı bir dal olacaktır. Bir türlü kendisinden beklenen patlamayı yapamayan Aydın Yılmaz ise kendisine verilen şansı bu sezon da iyi kullanamadı. Biraz zaman şart diyeceğim ama kalmadı artık o da...


KEITA YILDIZ OLMAK İSTERSE...

Sağ kanatta görev alması beklenen Abdul Kader Keita'nın kalitesi tartışılmaz. Keita'nın şut atma özelliği var, süratli, rahat adam eksiltiyor, hava toplarında etkili ve biraz bencil! Özellikle Lille'de oynadığı dönemde harikalar yaratan Keita, Lyon'da da kendisini ispat etmek için fazla sorumluluk almak, yıldız olmak istedi ama olmadı! Keita tek başına maç kazandırabilecek kapasitede olduğu gibi, fazla sorumluluk alma güdüsü ve takımın yıldızı olma edası 'takım olmak' için çabalayan Galatasaray'a ciddi zarar verebilirir. Frank Rijkaard'ın kilit adamlarından Harry Kewell ise, 45 dakikalık performansını 60-70 dakikaya yaymak zorunda... Galatasaray'ın büyücü Kewell'a fazlasıyla ihtiyacı var.
10 NUMARA VE ARDA TURAN

Ve Arda Turan... Sistemin en kritik parçası. Adnan Polat, Arda'ya 10 numarayı vererek, '10 numara transferi yapmayacağız', kimse beklemesine getirdi ancak Elano transferiyle herkes bir anda ters köşe oldu. Arda, Kewell ve Elano orta sahanın hem solunda hem de göbeğinde görev yapabilecek oyuncular. Ancak taş yerinde ağırdır!
Hazırlık kampındaki maçlar gösterdi ki Arda'nın yeri orta alan değil. O biraz daha yırtacak kanadı, biraz daha rahat olacak. Sonuç olarak, Adnan Polat, 22 yaşındaki bir futbolcuya 'birden bire' bu denli sorumluluk yükleyerek taraftarının gönlünü aldı ama hata yaptı. Arda'nın bu sezonki performansı ise tam bir kapalı kutu aslında. Kaptanlık ve aşırı sorumluluk duygusu onu zirveye de çıkartabilir, başladığı yere de yollayabilir.
BÜYÜK BİR ÖZLEM VE LINCOLN'UN GİDİŞİ

Ne olursa olsun bir Lincoln vardı Galatasaray'da! Sarı-kırmızılı taraftarlar Gheorghe Hagi'den sonra hiçbir yabancı futbolcuyu bu denli sevmedi, bu denli basmadı bağrına. Neden? Galatasaray taraftarı Hagi'yi görmüştü. Müthiş hareketler, inanılmaz goller ile büyümüştü. Bu tarz şeyleri özledi Galatasaray taraftarı! Lincoln, beklenenin binde birini vermesine rağmen yine de alkışlandı, taraftarlarlar onun için Bülent Korkmaz'ı yuhaladı Ali Sami Yen'de... Lincoln - Galatasaray arasında olanlar ortada! Ancak iddia ediyorum, Elano transfer edilmeden önce; Galatasaray taraftarları arasında "Lincoln, Galatasaray'a dönsüm mü?" şeklinde bir anket yapılsaydı; Lincoln'ün dönmesini isteyenlerin sayısı, istemeyenlerin sayısını bastıracaktı.
MARKA TRANSFER

Arda'yı '10 numara' bunalımından kurtaran ve bir nevi Lincoln’un halefi olan Elano ise kesinlikle çok büyük transfer. Haldun Üstünel'in insanüstü çabaları sonucunda Galatasaray'a kazandırılan Brezilyalı yıldız, gerek bonservis bedelinin ödenme şekli gerekse kendisine ödenecek para yönünde sarı-kırmızılı kulübün kesesine uygun... Elano transferi bizlere gösterdiki, Galatasaray artık marka transfer yapmayı alışkanlık haline getirdi. Geçen sezon yapılanları unutun...
Bakın Galatasaray bu sezon; Lyon, Atletico Madrid ve Manchester City'den transfer yaptı. Tozlanan markanın değerinin yeniden cilalanması, total anlamda takıma katkı sağlayabilecek oyuncuların kadroya dahil edilmesi ve heyecanı tükenen taraftarların yeniden kazanılması açısından yapılan flaş transferlerin büyük bir önemi var. Peki Elano ne yapar? Elano'nun neler yapabileceğini görmememiz için, öncelikle Brezilyalı yıldızı iyi tanımamız gerekir.


ELANO’YA YILDIZ OLDUĞUNU HİSSETTİRİN!
Santos'ta oynadığı dönemde iki şampiyonluk kazanan Elano'nun o dönemdeki silah arkadaşları; Ricardinho, Deivid de Souza, Robinho, Diego ve Alex (Chelsea) idi. O dönemde takımın yıldızı Robinho'ydu, Diego ve Elano figüran, Deivid de Souza da takımın golcüsü... O zamandan buralara kadar geldik... Elano hiçbir zaman çok büyük bir yıldız muammelesi görmedi. Ne Santos'ta ne Shakhtar Donetsk'te ne de Manchester City'de... İçinde saklı kalan böyle bir acı var.

Manchester City'ye ilk transfer olduğu günleri hatırlayın, özellikle ilk 5 haftayı... Tüm Avrupa Elano'yu konuşuyordu. O dönemde el üstünde tutuluyordu Brezilyalı, takımın tek yıldızıydı! Ta ki Robinho gelene kadar. Robinho geldi, Elano'nun kendi penceresinde karizması bozuldu, düşüş başladı. Elano'yu böyle kabul etmek lazım. Galatasaray yönetimi bariz tavizler vermeden, esnek davranacak, pohpohlamayı öğrenecek, kendi yıldızını kendi yaratacak, sahip çıkacak. İyi bir Lincoln örneği, tüm Galatasaray camiasının önünde kapı gibi duruyor, soğumadı henüz. Elano rüzgarı arkasına aldı mı, uçar; atar, attırır, coşturur.
BİR ADAM VARDI CANI SIKILAN...
BAROS’A DESTEK LAZIM...
Orta sahada alternatifi geniş bir kadroya sahip olan Galatasaray’ın bitirici bölgede Milan Baros dışında sürekli kullanabileceği ve verim alacağı oyuncusu bulunmuyor. Shabani Nonda’nın performansının her geçen gün düştüğünü, Yaser’in kapasite yetersizliğini ve Serkan Çalık’ın tecrübe eksikliğini göz önüne aldığımızda tüm yükün Milan Baros üzerine bineceğini söyleyebiliriz. Geçen sezon ligde 20 gol atma başarısı gösteren Baros, ligde 28 maçta ilk 11’de başladı. Baros’un gol attığı maç sayısı 13, atamadığı maç sayısı ise 15.
Yıldız futbolcu attı mı ikişer, üçer atıyor... Aynı durum UEFA Kupası maçlarında da geçerli... Geçen sezonki gibi güçlü, moralli, hırslı bir Milan Baros’un; Elano, Kewell, Keita ve Arda ile performansını çok daha yukarılara taşıyacağı su götürmez bir gerçek. Ancak istatistiklerin de ortaya koyduğu üzere yıldız futbolcunun iyi bir parntere ya da iyi bir alternatife ihtiyacı var. Aranan kan ne Nonda ne Yaser ne de Serkan Çalık, Ümit Karan mıydı peki? Yok yok o da değil!.. ANAHTAR RIJKAARD’IN ELİNDE...

Galatasaray'ın anahtarı artık Frank Rijkaard'ın elinde. Adnan Polat ve yönetimi üzerlerine düşeni yaptı ve bana göre Türkiye'nin en iyi ve alternatifi bol kadrosunu kurdu. Yapılan transferler tutar, tutmaz orası bilinmez! Sonuç itibarıyla transferleri belli kalıpları içerisinde düşünmemek lazım. “Çok iyi transferdi” yorumunu etkileyen bir çok dinamik var. Ancak Galatasaray yönetimi şartlar dahilinde yapılması gereken tüm hamleleri yaptı.
Elano ve Keita transferinde izlenen yol, oyuncuların bonservis bedellerinin 3 yıla yayılarak ödenme şekli, Leo Franco, Mustafa Sarp ve Gökhan Zan'ın transferlerinin kuruş dahi ödemeden gerçekleştirilmesi Galatasaray yönetiminin büyük bir başarısıdır. Şayet bir takım, hele ki rakamların uçup gittiği bir transfer dönemini – (Rijkaard ile birlikte yapılan transferlere yıllık 13.5 milyon avro ödenecek) - 15 milyon avro'luk bir harcama ile kapatıyorsa bu işin başındaki insanları alkışlamak lazım. OYUNCULAR SİSTEME DEĞİL;
SİSTEM OYUNCULARA UYMALI


Artık tüm iş Frank Rijkaard ve futbolcularda. Öncelikle Frank Rijkaard, oynatmak istediği sistemi iyi düşünecek ve o sistemi takıma, oyuncu yapılarına uydurmaya çalışacak. Burada önemli olan oyuncuların sisteme değil, sistemin oyunculara göre kurulmasıdır. Barcelona'yı çalıştırdığı dönemde hemen hemen bütün sistemlerini kullanan Rijkaard, Galatasaray'ı hem hazırlık maçlarında hem de Tobol ve Netanya karşılaşmalarında 4-3-3 sistemi ile sahaya sürdü. Son yapılan Netanya maçında forvette Milan Baros'un yanında Kewell ve Aydın'ı tercih eden Hollandalı teknik adam, Arda'ya ise orta sahada oyun kurucu olarak görev verdi.
RİJKAARD'IN KAFASINDAKİ İLK 11

KEWELL KULÜBEDE OTURABİLİR...

Önümüzdeki maçlarda Keita ile birlikte Elano'nun da ilk 11'de sahaya çıkacağı düşünüldüğünde Rijkaard, mecburen bu oyun sisteminde bir yıldız futbolcuya kulübenin yolunu gösterecek. Şu anda oynanan 4-3-3 oyun sisteminde forvette Baros, Arda, Keita üçlüsünün hemen arkasında Elano'nun ise oyun kurcucu olarak görev yapması bekleniyor. Bu oyun kurgusunda Rijkaard, Avustralyalı yıldız Harry Kewell'ı yedek oturtacak. Rijkaard'ın Kewell'ın da form durumundan yararlanmak istemesi halinde bu kez oyun şablonunda değişikliğe gitmesi gerecek. Rijkaard'ın 4-4-2'de forvette Baros-Keita ikilisine görev verirken sol kanatta Arda, sağ kanatta Kewell forma giyecek. Yeni transfer Elano ise Baros ve Keita'nın hemen arkasında yine oyun kurucu olarak görev yapacak.
SABRETMEYİ ÖĞRENMEK! Hangi sistem olursa olsun, Frank Rijkaard Galatasaray'a öncelikle mücade gücünü, kazanma aşkını aşılamalı; Feldkamp ya da Skibbe gibi Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışmak yerine Amerika'nın güzelliklerinde gezmeyi denemeli. Galatasaray taraftarı biraz sabretmeli, tahammül gücünü biraz genişletmeli... Biraz sancılı olacak, biraz yıpratacak ama sonunda tüm birimleriyle artık Türkiye'de şampiyonluğu düşünmeyen bir Galatasaray ortaya çıkacak. Sadece biraz zaman...
 


Salih Baba™

Salih Baba™

Üye
Cok güzel bir yazı dizisi olmuş bu trasferlerden sonra Gsnin sistemi heralde...4-4-1-1 olacak gibi.....

 
arslansem

arslansem

Üye
    Konu Sahibi
Evet güzel yazı..Benim kafamda da aynı 11 var.Belki Mustafa ile Mehmet Topal yer değiştirebilir.Keita ve Kewell ise değişmeli oynar
 
Atakan

Atakan

Üye
Kewell yedek kalıyor,kadroya bak :)
 

delimakina

Üye
bu kadroya Jardel ne yakışırdı ama
 
Odysseus

Odysseus

Üye
Keita'nın, Kewell'ın alanında oynaması iki futbolcu arasında rekabet mi oluşturur yoksa yedek kalmak Kewell'ı küstürür mü bilinmez ama bu kadro bu sene çok iyi işler yapacak.
 

<~STaT!c-X~>

Üye
Arkadasımın yazısı hoşuma gtti ama bnce mustafa ve mehmetin yerine Elano oynamalı...
 

numdar

Üye
serkan çalık neden oynamiyor 2yil oldu
 
arslansem

arslansem

Üye
    Konu Sahibi
:hmmm
 


Üst Alt