İrade-i Külliye ve İrade-i Cüz'iyye Ne Demektir?

Sponsorlu Bağlantılar

FurkanBilge

Üye
    Konu Sahibi
İrade-i Külliye ve İrade-i Cüz'iyye Ne Demektir?
İrade-i Külliye ve İradFethullah Gülen 17.07.2007
İrade-i Külliyenin yalnız ve yalnız Allah'a ait oldu­ğu Kur'ân-ı Kerim'de beyan olunmuştur. Bunun yanı sıra, cüz'î iradenin insana verildiği de malumdur. Hâl böyle olunca, günah işleyen bir kişi kendi iradesine uyarak mı günah işler, yoksa Cenâb-ı Hakk'ın İrade-i Külliyesi mi günah işletir?
Meselenin kısaca ifadesi şudur: İnsanın elinde irade vardır. Biz buna ister cüz'î irade, ister meşiet-i beşeriye, isterse insanın kesb gücü diyelim. Cenâb-ı Hakk'ın yaratma­sına da, küllî irade, halketme kuvveti yani kudret, irade ve tekvinin tasarrufu diyelim. (Bunlar Allah'ın sıfatlarıdır). Me­sele, Cenâb-ı Hakk'a ait yönü ile ele alındığında, âdeta, Ce­nâb-ı Hak zorluyor da, olacak şeyler öyle oluyor, şeklinde anlaşılır ve bu suretle de, işin içine cebir giriyor. Mesele, insana ait yönüyle ele alındığı zaman ise, insan kendi işlerini kendi yapıyor, şeklinde anlaşılıyor ki, o zaman da işin içine "Herkes kendi fiilinin hâlıkı" düşüncesinden ibaret olan Mutezilî düşünce giriyor.
Kâinatta olup biten her şeyi Allah yaratır. Bu soruda "küllî irade" diye geçen şey de işte budur. Hatta, "Sizi de, işinizi de, Allah yarattı.."[1] Yani sizin de, sizden sâdır olan ef'âlin de hâlıkı yalnız Allah'tır.
Meselâ: Siz bir taksi yapsanız, bir ev inşa etseniz, bu işleri yaratan Allah'tır. Siz ve ef'âliniz Allah'a aitsiniz. Ama ortaya gelen bütün bu işlerde, size ait bir husus da vardır ki, o da kesb ve mübâşerettir. Bu ise âdî bir şart ve basit bir sebeptir. Tıpkı dünyaları aydınlatacak dev bir elektrik şebekesinin düğ­mesine dokunmak gibi... Bu durumda "Sizin hiçbir şeyiniz, hiçbir müdahaleniz yok." denemeyeceği gibi, işin tamamen size ait olduğu da söylenemez. İş tamamıyla Allah'a aittir. Fakat, Allah size ait bu işleri yaratırken, sizin cüz'î müdaha­lenizi de âdi şart olarak kabul buyurmuş ve yapacağı şeyleri onun üzerine bina etmiştir.
Meselâ: Şu câminin içindeki elektrik mekanizmasını, Allah kurmuş; işler ve çalışır hâle getirmiştir. Yeniden bunu tenvir etme işi, ameliyesi de Allah'a aittir. Elektron akımların­dan bir ışık meydana getirme, câmiyi tenvir etme birer fiildir. Ve bunlar da "Nuru'n-Nur, Münevviru'n-Nur, Musavviru'n-Nur" olan Hz. Allah'a (c.c.) aittir. Ama bu câminin aydınlan­ması mevzuunda, sizin de bir mübâşeretiniz vardır; o da Allah'ın kurduğu bu mekanizmada, Allah'ın ayarladığı düğ­meye sadece dokunmanızdır. Sizin irade ve takatınızın çok fevkinde, o mekanizmanın tenvir vazifesi yapması ise tama­men Allah'a aittir.
Bir numune daha arz edelim: Meselâ; hazırlanıp, işler, çalışır, yürür hâle getirilmiş bir makine düşünelim ki; sadece çalıştırmak için onun düğmesine dokunma vazifesi, size veril­miş. O makineyi harekete getirmek ise, onu kuran ve inşa eden Zât'a mahsustur. Binaenaleyh, beşere ait bu küçük mü­bâşerete, "kesb" veya "Cüz'î irade" diyoruz. Allah'a ait olana ise "halk etme, yaratma" diyoruz. Ve böylece bir irade inkı­sâmı karşımıza çıkıyor:
A) Küllî irade, B) Cüz'î İrade. İrade dediğimiz ki; murat etme, dileme demektir, bu tamamen Allah'a aittir. "Allah'ın dilediğinden başkasını dileyemezsiniz."[2] Bu husus, yanlış anlaşılmasın. Biz böyle düşünürken, kulun da "Bir parmak dokundurma denecek kadar iradesi vardır." diyerek, tamamen cebrî bir determinizmden uzaklaşmış bulunuyoruz. İşi meydana geti­ren Allah'tır, derken de, Mûtezile mezhebi ve rasyonalistler gibi düşünmediğimizi gösteriyoruz. Bu suretle de ne Ulûhiye­tinde, ne de Rubûbiyetinde Allah'a eş ve ortak koşmamış oluyoruz. Allah (c.c.) nasıl ki, Zâtında birdir; icrâatında da birdir.. işini başkasına yaptırtmaz. Allah (c.c.) her şeyi kendisi yaratmıştır. Fakat, teklif, imtihan gibi birtakım sırlar ve hik­metler için, beşerin mübâşeretini de şart-ı âdî olarak kabul buyurmuştur.
Meseleyi daha fazla tenvir için, bir büyük zâtın bu mev­zûda irat ettiği bir misali sunmak istiyorum. Diyor ki: "Sen bir çocuğun isteğiyle, onu kucağına alsan; sonra sana dese ki; beni falan yere götür; sen de onu oraya götürsen; o da orada üşüyüp hastalansa.. sana: "Beni niye buraya getirdin!" diye itirazda bulunabilir mi? Tabiî ki bulunamaz. Çünkü; kendisi istedi. Üstelik ona: "Sen istedin!" diyerek iki de tokat vurur­sun. Şimdi bu hususta çocuğun iradesi inkâr edilebilir mi? Elbette edilemez. Zira; o talep etti ve istedi. Ama onu oraya götüren sensin... Hastalanmayı da, çocuk kendisi yapmadı. Belki ondan sadece bir talep sâdır oldu. Binâenaleyh, burada hastalığı verenle oraya götüren ve bu işi talep eden birbirin­den ayrılmış olur. Biz kadere ve insanın iradesine bu mânâ ve bu anlayışla bakarız."
İşin doğrusunu her şeyi takdir eden bilir.
Cebrî determinizm: Hürriyeti redde­den, aynı şartlar altında, aynı sebep­lerin aynı sonuçları doğuracağını iddia eden ekol
Cüz'i irade: Cenab-ı Allah tarafından insanlara verilen irade
İnkısâm: Bölünme, kısımlara ayrılma
İrade-i külliye: Cenab-ı Hakk'ın engin, sınırsız iradesi
Kesb: Kazanmak, edinmek
Meşiet-i beşeriye: İnsanın dilemesi, istemesi
Mu'tezile: Kaderi inkar eden, aklî esaslara dayalı bir din felsefesi mey­dana getiren itikadî mezhep
Mu'tezilî düşünce: Kaderi inkar eden, akli esasları ön planda tutan düşünce tarzı
Mübâşeret: Bir işe girişme, başlama
Nur'un nur: Pürnur, nurun ta kendisi
Sâdır olan: Çıkan, meydana gelen, zuhur eden
Tekvin: Yaratma, vücuda getirme, hasıl etme
[1] Sâffât sûresi, 37/96
[2] İnsan sûresi, 76/30

e-i Cüz'iyye Ne Demektir?
 


Üst Alt