Eski çağlardan günümüze şanlıurfa tarihi (İkinci Bölüm)

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
HeiLmasTer®

HeiLmasTer®

Üye
    Konu Sahibi
Eski çağlardan günümüze şanlıurfa tarihi (İkinci Bölüm)
V) ARÂMİLER ve ASSUR KRALLIĞI DÖNEMi (M.Ö. 1270-610)

Arâmi-Assur Çekişmesi

Güneydoğu Anadolu M.Ö. 1000 yıllarında büyük bir Arâmi göçüyle karşı karşıya kalır. Arâmiler güneyden kalkıp büyük kentlere akın etmeye başlarlar. Sami kavimlerinin üçüncü büyük göçünü oluşturan Arâmi göçleri uzun yıllar sürer; nihayetinde Göçebe Arâmiler (Ahlamu Aramaye) Yukarı Mezopotamya’da birçok Arâmi devleti kurmaya muvaffak olurlar. Bunlardan Bit-Adini, Urfa bölgesini içine alıyordu.

Assurlular, batıya doğru ilerlemelerine engel olan Arâmiler’in çoğalmalarını engellemek için birçok imha seferleri düzenlerler, ancak başarılı olamazlar. Assur Kralı II.Adad-Nirari'nin (saltanatı M.Ö. 911-891), Fırat ve Dicle vadilerine yaptığı M.Ö. 894 yılındaki seferinde Habur ırmağı yürüyüşü sırasında, Harran’ın önünden geçtiği, oradan vergi ve haraç aldığı görülür. III.Salmanassar (saltanatı M.Ö. 858-824), M.Ö. 875-855 yıllarında düzenlemiş olduğu üç seferde; Bit-Adini Devleti’ni ortadan kaldırır ve civarıyle birlikte bölgemizi de bir Assur eyâleti durumuna getirir. III.Salmanassar’ın ihtiyarlık döneminde Assur Devleti’ne isyân eden kentlerin arasında Huzirina (Sultantepe) da bulunuyordu.

Urartu Krallığı'nın Bölgemizdeki Hezimeti

M.Ö. IX. yüzyılda Van Gölü civarında kurulmuş olan Urartu Krallığı, sınırlarını kuzeyde Kafkas ötesine, doğuda kuzeybatı iran içlerine, batıda Malatya çevresine, güneyde de Urfa-Halfeti yakınlarına kadar genişletmişti. Urartu Krallığı ömrü olan 300 yıl boyunca Assur Devleti’nin en büyük rakibi olmuştur. Urartu krallarından i.şarduri (saltanatı M.Ö. 840-830) ve işpuini (saltanatı M.Ö. 830-810) bir müddet Yukarı Mezopotamya’yı hâkimiyetleri altında tutmuşlardır. Kaynaklara göre III.Salmanassar, i.şarduri’ye karşı yedi kez sefer düzenlemiştir. Bu arada Assur Kralı V.Assur-Nirari'nin (saltanatı M.Ö. 753-746) Arâmi asıllı Arpad Kralı Matti‘el ile bir ittifak anlaşması imzaladığı ve bu anlaşmada Harran kentinin koruyucusu olan Ay Tanrısı Sin’in de şahit tutulduğu görülür.

Assur Kralı III.Tighlatpileser (saltanatı M.Ö. 745-727), M.Ö. 743 yılında Urartu meselesini halletmek için ordusuyla batıya doğru hareket ederek, dört Suriye ülkesi (Bit-Agusi, Melida [Malatya], Gurgum [K.Maraş] ve Kummuhu [Kommagene, Adıyaman]) ile birleşmiş olan Urartu ordusunu, Urfa’nın batısındaki Halfeti ilçesinin kuzeyinde yer alan ve Arpad (Tell Rıfad) denilen yerde yapılan bir savaşta perişan ederek birçok esir alır.

Assur Krallığı'nın Bölgemizdeki Hakimiyeti

Bu zaferin sonucunda; Kuzey Suriye ve bölgemiz tekrar Assur’un hâkimiyetine girer ve yöredeki tüm kent devletleri kralları; Assur’a vergi ve haraç vermek zorunda kalırlar.

Harran ve çevresinin, bu dönemde Bel-Pihati ünvanlı bir vali tarafından yönetildiği ve Till Barsip (Tell Ahmar) kentinde oturan Turtanu adlı büyük vezire bağlı olduğu görülür. Urfa’nın 21 km. doğusunda bulunan Duru kenti de ayrı bir idari bölge (Urasi’lik) olarak yönetilir.

Assur Kralı Asarhaddon (saltanatı M.Ö. 680-669), M.Ö. 671 yılında Mısır’ın ele geçirilmesi ile sonuçlanan sefere giderken, Harran kenti dışında bulunan ve sedirden yapılmış Ay Tanrısı Sin Tapınağı’a uğrar ve ondan yardım diler. Zaferden sonra da tanrıyı ödüllendirmek için küçük çapta restorasyonlar yapar.

Mezopotamya’nın en eski ve ünlü tanrısına ait tapınağın yeniden yapılması, Asarhaddon’un oğlu Assurbanipal'in (saltanatı M.Ö. 668-626) döneminde gerçekleşir.

Harran’daki Tanrı Sin Tapınağı’nı yeniden yaptıran Assurbanipal, bir yazıtında küçük kardeşi Assur-etil-şame-irsitim-ballitsu’yu, Sin rahibi yaptığını şöyle anlatır: “....... En küçük kardeşim Assur-etil-şame-irsitim-ballitsu’yu, Harran’da oturan Sin’in huzurunda, Urigallu rahipliği için takdis ettim.”



VI) KELDÂNİ (YENİ BABİL), MED-PERS, MAKEDONYA ve SELEUKOS KRALLIKLARI DÖNEMİ (M.Ö. 610-132)

Keldâni, Med ve Pers ittifakı

Assurlular’ın bu ezici güçleri, Assurbanipal’in M.Ö. 626 yılındaki ölümünden sonra pek uzun sürmez. Assur’un korkunç idaresi altında inleyen uluslar, intikam hırsıyla silaha sarılırlar. Bunların başında iskitler, Keldâniler, Med ve Persler bulunur.

M.Ö. 614 yılında Med Kralı Keyaxares (saltanatı M.Ö. 635-584), Babilli Nabupolassar ile birleşerek, imparatorluğun eski başkenti Kalhu’yu zapt ve tahrip eder. Bundan iki yıl sonra da, yine aynı iki kral bir kısım göçebe iskitli’nin de desteğiyle imparatorluğun başkenti Ninova’ya saldırırlar. Üç aylık bir kuşatmadan sonra, kenti ele geçirerek son kral Sin-şar-işkun'u (saltanatı M.Ö. 623-612) öldürürler. imparatorluk ülkesi Medler ve Keldâniler arasında paylaşılır. Bu büyük yıkım ve kuşatmadan kurtulan Assur ordularının bir bölümü, Harran’a gelip burayı Assur’un yeni başkenti yaparak son Assur prensi Assuruballit’i de kral ilan ederler. Ancak, bu yeni Assur Devleti iki yıl gibi kısa bir süre sonra, Medler’le ortaklaşa hareket eden Babil Kralı tarafından tarih sahnesinden silinir. Bu arada Harran’daki Tanrı Sin Tapınağı da Harran’ı ele geçiren istilacı Medler tarafından tamamen yakılıp yıkılır.

Nabukadnezzar tahta geçtiği zaman, Keldani etkisi Sinear ile Elam’ın Susa mıntıkasına ve Kuzey Suriye’ye ulaşmıştı. Assur kenti Medler’in, Harran da Medler’e tabi Umman-Mandalar’ın elindebulunuyordu.

Medler'in Bölgedeki Kısa Hakimiyeti

Med Kralı Keyaksares’in, Batı Anadolu’daki Lidya Krallığı ile Anadolu’yu paylaşma pazarlığına oturacak kadar güç kazandığı görülür. Böylece batı sınırlarını güvence altına alan Medler, doğuya yönelerek zayıf bir durumda olan Urartu Krallığı’nı da kısa sürede çökertirler. Ancak sadece yağmacılık ekonomisine dayanan Med üstünlüğü maalesef uzun ömürlü olamaz. Bu arada Harran bölgesinin Keldani Krallığı’nın eline geçtiğini görüyoruz.

Harranlı bir rahibenin oğlu olduğu sanılan son Keldani Kralı Nabuna‘id (saltanatı M.Ö. 556-538), Pers Kralı Kyros (saltanatı M.Ö. 559-530) ile Medler’e karşı birleşir ve üç yıl sonra Medler’i yener.

Keldâniler 'in Bölgedeki Kısa Hakimiyeti

Nabuna‘id muhtemelen M.Ö.550 yılında bir fırsatını bulup 54 yıldan beridir harabe halinde bulunan Harran’daki Tanrı Sin Tapınağı’nı yeniden restore ettirir (Bu restorasyon büyük çaplı olup ancak beş yılda tamamlanabilmiştir) ve tapınak son şekliyle islâm dönemine kadar ulaşır.

M.Ö. 540 yılında başlayan Pers saldırıları, bir yıl sonra Kral Kyros’un Babil’e girmesiyle sonuçlanır ve Keldâniler (Yeni Babil) Krallığı da artık tarihe karışmış olur.

Persler'in Bölgedeki Hakimiyeti

Kaynaklara göre, Urfa ve Harran bu dönemde Babil ve Suriye Satraplığı’na bağlanmış ve Satrap Gobryas’ın idaresine verilmiştir.

Bu dönemde bölgemizin dili olan Arâmi dili ve yazısı, Yakın Doğu ve Anadolu’nun tümüne sahip olan Pers imparatorluğu’nun resmi dili ve yazısı olarak kabul edilmiştir.

Pers Kralı i.Darius (saltanatı M.Ö. 522-486) döneminde bölgemiz Babilonya Satraplığı içine alınmıştır.

Persler, Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki geniş ve bereketli toprakları ekip biçerek bölgedeki ziraati canlandırırlar. işlenen bu arazileri de savaşlarda üstün başarı gösteren subaylara dağıtırlar. Bu asker-soylular aynı zamanda yörenin yeni yöneticileri olurlar. Persler din önderlerine de toprak bağışlayıp ayrıcalıklar tanıyarak, bunların kendilerinden yana tutum almalarını sağlarlar, ancak kıyılardaki eski koloni kentlerine söz geçiremeyen merkezi Pers yönetimi, bu kentlerde biriken ticaret gelirlerinden yoksun kalınca, imparatorluk ekonomik bunalım içine düşer. Bu fırsatı değerlendiren Makedonya Krallığı, iskender önderliğinde Anadolu’ya girer. Pers orduları önce M.Ö. 334’te, ardından da M.Ö. 332’de Hatay’ın issos (Dörtyol) yakınlarında yenilince Urfa'yı da içine alan Güneydoğu Anadolu bölgesi Makedonyalılar’ın eline geçer.

Makedonyalılar Urfa Bölgesinde

Bu dönemde Urfa bölgesinin Osrhoene adıyla çağrıldığını, bölgemiz ve Mezopotamya’nın Yunan kültürüyle tanıştığını görüyoruz. Birçok Makedonyalı ve Yunan asıllı ahali ve tüccar bölgeye yerleşir ve bu arada Harran “Mygdonia“ adını alarak buradaki tanrılara Yunanca isimler verilir. Böylece Doğu ve Yunan kültürleri arasında meydana gelen kaynaşma sonucu Hellenizm kültürü bölgeye hakim olur. Bu kültürde yine Arâmi dili ve kültürünün önemli bir etkisi görülür. ileride görüleceği gibi, Urfa zamanla Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri haline gelirken, Harran putperest ve Hellenizm kültürünün en büyük merkezlerinden biri olmaya devam edecek ve bundan dolayı kilise babaları tarafından “Putperest Kenti“ anlamına gelen “Hellenopolis“ adını alacaktır.

Yunan kültürünü benimseyen bölgemiz ahalisi Arâmiler, bu kültürü daha sonra Araplar’a aktarma görevini de üstleneceklerdir.

İskender, Güneybatı Asya’ya doğru fetihlerini sürdürürken Güneydoğu Anadolu’yu generallerine bırakır. M.Ö. 13 Haziran 323 yılında beklenmedik bir zamanda, bilinmeyen bir sebepten dolayı, genç yaşta ölmesi üzerine, generaller arasında imparatorluğu paylaşma savaşları başlar. Savaşların bitiminde yapılan antlaşmada satraplıkların değil de, bölgelerin bölünmesine karar verilir. Yukarı Asya satraplıklarının bir bölümüyle Babylonya’ya sahip olan General Seleukos Nikator (Galip) M.Ö. 306 yılında krallığını ilan eder.

Seleukoslar'ın Bölgemizdeki Faaliyetleri

I.Seleukos Nikator, 5 yıl önce yapmış olduğu savaşlar neticesinde topraklarını biraz olsun genişletmiş ve bu esnada Harran’a da uğramıştı. Seleukos Nikator bu başarılı faaliyetleriyle Pers imparatorluğu’nun kalıntıları üzerine yükselecek olan yeni bir devletin temelini atmış oluyor ve. başkentini de Babilonya’dan Dicle kıyısında kurduğu Seleukeia kentine taşıyordu.

Urfa, bu dönemde Arâmiler tarafından Urhay olarak çağrılıyordu. M.Ö. 302 yılında I.Seleukos Nikator tarafından eski bir yerleşim alanının kalıntıları üzerine yeniden kurulan Urfa, “Suları bol” anlamına gelen “Edessa“ ismini alır. Edessa o dönemde Makedonya’nın başkentinin adı idi; ancak Urfa’nın o dönemde sulak oluşu ve yeşilliğinin bolluğundan dolayı Edessa’ya benzediği için bu isim verilir.

Bu tarihlerde Mezopotamya’da Edessa’dan başka birçok askeri koloniler ve kentler kurulur. Bunlardan birkaçı Osrhoene (civarıyla birlikte Urfa bölgesi) bölgesinde bulunuyordu. Kurulmuş olan bu kentlerden Karrai (Harran), Makedonopolis (Birecik), Nikephorion (Rakka) ve Anthemusia (Suruç) bölgemiz için oldukça önemli idiler.

Seleukos Kralı II.Antiokhos Teos, M.Ö. 261 yılında tahta geçtiğinde doğudaki eyâletler merkezden ayrılmış, buralarda Parth ve Baktriyan krallıkları kurulmuştu.

III.Suriye Savaşı olarak anılan savaşlar esnasında, Mısır Firavunu Ptolemaios Evergetes Seleukos ordusunu yenerek Fırat’ı aşar, Mezopotamya’ya girerek kuzeye doğru ilerler. M.Ö. 245 yılında Urfa bölgesini de ele geçirir. Seleukos Kralı Kallinikos, ancak kuzey komşusu Pontus Kralı ile anlaşarak Antakya ve Urfa yörelerini geri alabilir. Bu olaydan sonra Seleukoslar’ın Akdeniz kıyılarındaki üstünlükleri de sona erer.

M.Ö. 140 yılında Zagros Dağları civarında yapılan Parthlar ve Seleukoslar çarpışması sonucunda Seleukoslar iran ve Mezopotamya'yı kaybederler ve başkentlerini Antakya'ya taşırlar.

Bu dönemde Urfa'daki Balıklıgöl, Seluk Gölü ve daha sonra Seleukos Gölü olarak bilinir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt