Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler
çanakkale savaşı ile ilgili çeşitli hikayeler-çanakkale savaşıyla ilgili hikayeler-çanakkale savaşı hakkında kısa hikayeler-

Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler



BULUTUN KORUMASI



Menkıbelerde bir başka mucizevî yardım da bir İngiliz Alayının bulutların içinde kayboluşu biçimindedir Olay şu şekilde anlatılmaktadır;

“ O gün Kraliyet Alayı taze kuvvetlerle bu saldırıda görev aldı Sağ cenahta yer alan bu alay, daha az bir mukavemetle karşılaştığı için hızla ilerlemeye başlamıştı Alay, Azmak Deresi’ nin kuru yatağını geçmiş, Kayacık Ağrılı mevkiinden Damakçı Bayırı’na doğru yürüyordu Karşılarında küçük bir tepe vardı Tepenin üzerinde garip, soluk renkte bir bulut durmaktaydıalay, sol taraftaki Ağıl Dere’ ye inmeden tepeye doğru ilerledi ve bulutun içine girip kayboldular Yâni alanda askerlerin Mestan Tepe’ den şaşkın bakışları arasında 7-8 değişik bulutla daha birleşerek Trakya istikametine doğru uçup gittiler Orada bulunan 267 İngiliz askerinden hiçbirinin izine bir daha rastlanamamıştır”


SEYİT ONBAŞI (1889-1939)

Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı 1912′de Balkan Savaşları’na katıldı Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi’nde görev aldı Çanakkale Savaşları’nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı 18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü Sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla “Çabuk” soyadını aldı 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti
KINALI HASAN

Çanakkale’de araştırmacı-yazar Salim Dağ ile beraberiz Salim Bey’in hazırlamış olduğu birçok kitabın konusunu Çanakkale Muharebeleri teşkil ediyor Edirneli bu muhterem insan, Kayseri’de de öğretmenlik yapmış Bendeniz de Kayserili bir eğitimci olarak Edirne’de beş yıl öğretmenlik yaptığım için ortak taraflarımız da çoktu Benim Çanakkale’yi gezmek gibi, onun da anlatmak gibi bir görevi vardı Böylece onun tatlı dilinden Çanakkale ile ilgili birkaç hatırayı da dinleme fırsatı buldum
Bunlardan birisi Çanakkale’de şehit olan askerlerimizden Yozgatlı Hasan’la ilgili Yozgatlı Hasan’ın lakabı da “Kınalı Hasan” olmuş Çanakkale’de
Hasan, Yozgat ilinin Sorgun kazasına bağlı Kara Yakuplar köyünden… Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat’tan çıkıp Çanakkale’ye ulaşmışlar Burada 64 Piyade Alayı, 1 Tabur, 2 Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuşlar Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç vardır
İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey, Yozgatlı Hasan’la da tanıştı Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çekti Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu Hasan’a bunun mânâsının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına:
-Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı Ben de niye diye sormadım
Sırrı Bey:
-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım
Hasan:
-Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım
Sırrı Bey:
-Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek?
Hasan:
-Baş üstüne komutanım
Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir Hasan söyler, o yazar Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir
-Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama Onlar benim gibi mahcup olmasınlar Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim
Mektup Yozgat yollarına çıkar Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil Lakin Çanakkale’de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamanı yoktur 2 Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar Bu öyle bir harptir ki, dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır Anadolu’nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya başlamışlardır Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta, Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir
Aradan iki ay geçmiştir Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey’in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır Yozgat’ın Sorgun İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamış Mektup da anası şunları yazmış:
“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,
Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu Köy katibi okudu, ben ağladım Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme Ateşe bas dese basasın yavrum Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz Elbette öylesi yakışır yavrum Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir Sakın onları incitme yavrum Südümü sana helal etmem Kumandanın saçındaki kınayı sormuş Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz İsmail’e kardeş seçtim O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım
Anan Hatçe”
Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur Sonra posta erini çağırır
-Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu
Çok geçmez posta eri geri döner
-Kumandanım Hasan bir hafta önce Arıburnu’ndaki şiddetli muharebede Hakk’a yürümüş
Sırrı Bey, orada göz yaşarı içerisinde yana yakıla bağırmaya başlar:
- Bilmeliydim, bilmeliydim Kurbanların kınalı olması gerek Bu yiğitlerin hepsi de kınalı… vatana kurban seçilip gönderildiler Bunların hepsi de kınalı kuzu, hepsi de Hasan gibi… Bilmeliydim, bilmeliydim
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt