Türklerin Anavatanı Mu Kıtası Mıdır ?

Sponsorlu Bağlantılar

Marco Laren

Marco Laren

Üye
    Konu Sahibi
Türklerin Anavatanı Mu Kıtası Mıdır ?
Türklerin Anavatanı Mu Kıtası Mıdır ?

Her zaman esrarengiz bir tarihimizin olduğunu, çözümlenmemiş veya fark edilmemiş olayların fazla olduğunu hatta bize öğrettikleri tarihin gerçek tarih olmadığını söylerim. Bugün yine bunu söyleyeceğim ve Türklerin ilk ayak bastığı yerin Orta Asya olmadığını anlatmaya çalışacağım. İlk kez duyanlar için fazla absürt gelmiş olabilir, çünkü yıllardır Orta Asya ve Türkler bölünmez bir ikili gibi çok kez kulaklarımıza misafir olmuşlardır. Aslında bu yanlış değil. Yani Türkler Orta Asya'da uzun süre barınmış ve güçlü imparatorluklar kurmuştur. Bu kesinlikle doğru bir bilgidir. Benim yazımın ana fikri biraz farklı, Orta Asya'ya nereden gelmişlerdir sorusu bugünkü yazının ana fikri olacaktır diyebilirim. Her şeyden önce yazıyı okumaya devam ederken ön yargılarınızı köşeye bırakmanızı öneririm. Yıllardır batı merkezli tarihi öğreniyoruz, tarihi öğrendiğimizi sanıyoruz ancak batının bize empoze etmeye çalıştığı tarih kesinlikle kurgusal bir tarihtir. Bundan emin olabilirsiniz hatta bu düşüncemi şöyle destekleyebilirim. 1939 ve 1949 yıllarında Türkiye, Amerika ile iki tane eğitim sözleşmesi imzalamıştır. Ve bu eğitim sözleşmelerinde şöyle bir madde bulunmaktadır : " Atatürk'ün yazdığı tarih kitapları okullarda okutulmayacaktır." (O döneme kadar okullarda Atatürk'ün kitapları okutulmaktaydı) Evet doğru okudunuz, o günden sonra biz batının yazdığı tarihi okuyoruz. O kitabı istemiyorlardı çünkü Atatürk de batı tarihine karşı çıkmış ve gerçekleri araştırmıştır. Ama daha önce söylediğim "Atatürk ölünce ona ihanet edildi" sözü sanırım burada da karşımıza çıkmaktadır. Neyse konudan fazla sapmadan devam edelim. Biz Orta Asya'ya nereden göç ettik ? Şimdi bu sorunun cevabını aramaya başlayabiliriz. Huuu çok heyecanlı.

Bundan 14 bin yıl önce yok olan ve varlığı süresince Büyük Okyanus'ta yer alan Mu kıtasından bahsedeceğim. Üzerinde birçok insanın araştırma yaptığı Mu kıtası zamanında Atatürk'ün de ilgisini çekmiştir ve o da bu konuda bolca araştırma yapmıştır. Atatürk'ün de yaptıklarına geleceğim ancak kronolojik sırayla gitmenin kafaları daha az karıştıracağını düşündüğümden James Churcward ile başlayacağım. Kim bu adam diye sordunuz muhtemelen. Kendisi bir İngiliz asker, gezgin ve araştırmacıdır. Mu Kıtasını da gündeme getiren ilk kişidir. Orduda yer alarak dünyayı gezme fırsatına sahip olan Churcward, Hindistan'da Tibet tapınaklarında tabletler bulmuştur. Ve bunları okuyabilmek için, yıllarca, orada tanıştığı bir rahipten Naga Maya dilini öğrenmiştir. Öğrenip tabletleri tercüme ettikten sonra ise Büyük Okyanus'ta Avustralya'nın iki katı büyüklüğünde bir kıta olduğunu tespit etmiştir. Bununla ilgili 5 kitap yazarak dünyaya da bu konuyu anlatmaya çalışmıştır. Arkeologlar bu konuya hiçbir zaman sıcak bakmamıştır ve onların çevresinde kabul görmeyen bir efsane olarak yer almıştır. Ancak Çin ve çevresinde bulunan " Kıtamız battı, biz de buraya kaçtık" yazılı kitabeler Churcward'ın iddialarını bir adım daha ileriye götürmüştür. Bu yazılı kitabeler 14 bin yıllıktır ve c14 karbon testleriyle kesindir. Şimdi rotamızı Hindistan'dan Meksika'ya çeviriyoruz. William Niven adında bir arkeolog kazı yaparken bazı tabletler buluyor ancak bunları okuyamıyor. Bunları okumak için ise Churchward ilk fırsatta Meksika'ya geliyor. Okuduğunda ise yine başka bir kıtanın varlığından söz edildiğini görüyor. Kıta batmadan önce göç edenler tarafından bu tabletlerin yazıldığı fikrine ulaşıyor. Yani Mu kıtası batmadan önce, üzerinde yaşayan bir grup insan dünyanın dört bir tarafına göç ediyor. Bulunan bu tablette Churcward'ın iddialarına destek oluyor. Churcward'ın görüşlerine ve varsayımlarına madde madde yer vermek istiyorum. Hayatını bu kıtaya adayan Churcward Uygur Türklerinin de Mu'dan göç ederek Orta Asya'ya yerleştiğini savunuyor. Şimdi maddelere gelelim :

1- Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.
2- Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan, üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.
3- Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
4- Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle(bazı kesimler deprem veya sel gibi doğal afetlerle de gerçekleşebilmiş olma ihtimalinin üzerinde duruyor), yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
5- Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu.
6- Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
7- Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
8- Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.
9- "Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.
10- Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktır.
11- Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.
12- Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler
13- Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu.(Bu, Churchward’ın değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)
14- Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır. (B.Ruhselman’a göre)

Bu varsayımı savunanların görüşleri aşağı yukarı bu şekildedir. Medeniyette çok ileri oldukları birçok yazar tarafından dile getirilmektedir. Atatürk'e geçmeden bir konuya daha değinmek istiyorum. Buradan göç eden insanlar Orta Asya'da Uygur İmparatorluğu'nu, Mezapotamya'da Sümerleri, Mısır'da Eski Mısır Krallığı'nı, Amerika tarafında ise Mayalar'ı oluşturmuşlardır. Saydığım uygarlıkların hepsi medeniyet bakımından çok iyilerdi, çünkü hepsi aslında uzaktan akrabalardı. Hepsi Mu'dan göç etmişlerdi. Yapılan piramitler, matematik konusundaki ilerlemeler, mimari bakımdan üst düzey eserler... Hepsinde bu uygarlıkların parmağı vardır. Belki kafanız karışmıştır, toparlıyorum : Mu kıtası batmadan bir grup insan göç etmiştir ve gittikleri bölgelerde bizim ilk uygarlıklar diye öğrendiğimiz uygarlıkları kurmuşlardır. "Şimdilik" olay tamamen bundan ibaret. Nihayet Atatürk'ün araştırmalarına geçiyorum.

Atatürk Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri tarihle ilgili araştırmalarını arttırmıştı. -Konuyla pek alakası olmasa da Atatürk'e zamanında tarih profesörlüğü ünvanı belirtmek isterim. - Meraklı ve sorgulayıcıydı, zaman geçtikçe Türkler Orta Asya'ya nereden gelmişlerdir sorusu kafasını kurcalamaya başladı ve bu günden sonra Tahsin Mayatepek ile bir maceranın iki baş rolü oldular. Mayatepek Yunanistan'da büyükelçi görevindeydi, ve 2. Türk dil kurultayına geldiğinde Mayalar ve Türkler arasında dil benzerliği olduğunu söyledi ve ekleyerek Maya uygarlığının kurucuları arasında Türklerin olabileceğini belirtti. Kendisi de tarihe meraklı ve bu konu üzerine araştırmaları olan bir kişilikti. Atatürk'ün de dikkatini çekti bu konu ve sırf bu konuyu araştırması için onu Meksika büyükelçiliğine atadı. Mayatepek konuyu araştırırken daha demin yukarıda bahsettiğim William Niven'in tabletlerine rastladı. Olayı kavrayınca Mu kavramını hemen Atatürk'e raporladı. Atatürk ise bu konuyu iyice araştırmasını söyledi ona ve kendi de araştırmalarına devam etti. Mayatepek Churchward'ın 5 tane kitabıyla karşılaşınca vakit kaybetmeden Atatürk'e gönderdi, Atatürk 60 kişiden oluşan bir tercüme heyeti oluşturarak kitapların hepsini tercüme ettirdi. Kitapları okudu ve birçok yerin altını çizerek daha detaylı araştırdı. Atatürk ne düşündü bu konuda tam olarak bilmiyoruz ancak şahsi fikrim yıllarca bu kadar detaylı şekilde araştırdığı bir konu, olabileceğini düşündüğü bir konudur. Yani Atatürk'ün bu teoreme sıcak baktığı kanısındayım tıpkı Mayatepek gibi. Bu paragrafı kapatmadan Mayatepek'in birkaç araştırmasını daha not düşmek istiyorum. Meksika'daki araştırmaları sonucu Maya, Aztek, İnka gibi uygarlıkların Türklerle çok benzer eşyalar kullandığını fark etmiştir. Hatta bazı eşyaların üzerinde ay yıldız bulunduğunu söylemiştir. Belki bu dünyanın Atası bizizdir, neden olmasın ki ?

Yaban elleri gezdikten sonra yavaş yavaş yurda dönüyorum. Yurdumuzda da güzel örnekler bulunmaktadır. Rusya'da alternatif tarih konusunda çalışmalar yapan bir grup bilim adamı, 15.000 yıl önce çok ileri uygarlıklar yaşadığından söz etmişlerdir. Yani Mu'nun yeryüzünde olduğu yıllar. Hani yurdumuza dönüyorduk diye söyleniyor olabilirsiniz ama gerçekten dönüyoruz az kaldı. Ruslar bu saptamayı yaparken Şanlıurfa'daki Göbeklitepe'den yararlanmışlardır. Göbeklitepe milattan önce 12.000 yılında inşa edilmiştir. Tabi burada pek şaşırtıcı bir şey yok. Asıl şaşırtıcı tarafı üstünde dinozor motifleri bulunmasıdır. Yani orada yaşayan uygarlıklar 65 milyon yıl önceki dinozor familyasını tanıyacak kadar gelişmişlerdir. Göbeklitepe bana göre Mu'yu kanıtlamaktadır. Sakin kafayla düşünecek olursak tüm taşlar yerine oturuyor. Daha da oturacak devam edeceğim anlatmaya.

Dil konusuna kısaca dönüp bir örnek verip yeniden kapatmak istiyorum. Kimi araştırmacılara göre Türkçede "baba" anlamına gelen ata kelimesinin ufak söyleniş farklılıklarıyla birçok farklı kıtada yaşayan kavimlerin dillerinde bulunması ve yine aynı anlama gelmesi bütün kavimlerin ortak bir kökeni olduklarını ortaya koymaktadır. Şu an önümde duran kağıtlara bakacak olursam 40'ı aşkın kavimde durum böyledir. Listeyi bulmak için vikipedi de ufak bir araştırma yapmanız yeterlidir.

Bana daha somut konuş diyenler için bu paragrafa başlıyorum. 1986 yılında Japonya'da su altında bulunan kalıntılar bilim camiasında büyük bir etki yaptı. Çünkü kalıntılar araştırıldığında milattan önce 10.000 - 12.000 yılları arasında olabileceği düşünüldü ve batık bir kent olma ihtimalinin yüksek olacağı söylendi. Büyük Okyanus çevresinde bu tarz kalıntılar bulunması insanlara soru işaretini getirirken, Mu kıtası üstünde araştırmalar yapan bizlere ilaç gibi geldi. Şimdi ben size soruyorum hepsi tesadüf olabilir mi ? (Tabi ki olamaz, ben zaten tesadüflere inanan biri değilim)

Şu ana kadar Mu kıtasının var olduğunu gösteren işaretleri anlatmaya çalıştım. Kişisel fikrim böyle bir kıtanın yeryüzünde bulunduğu yönündedir. Böylece tarihte baştan yazılacaktır. Biz tarihi Sümerler'in yazıyı bulmasından itibaren ele aldık ancak tarihte Sümerler'in atası da yer almaktadır. Ve yine belirtmek isterim ki Sümerler'den önce de yazının bulunduğu konuşulmaktadır, Hindistan'da da bunu doğrulayan tabletler bulunmuştur. Zaten Mu kıtası uygarlıkta ileri düzeydeyse yazıyı bulmuş olmaları pek şaşırtıcı olmamalıdır. Biz Türklerin de anavatanı Mu kıtasıdır. Büyük Uygur İmparatorluğu Orta Asya'ya Mu'dan göç etmişlerdir. Şimdi buraya dikkat, şu an Çin sınırları içerisinde bulunan piramitlerin sahibi de Uygurlardır. Bu piramitlerden kimsenin haberi yoktur, ancak piramit ve mumyalama konusunda Mısır'dan daha ileri bir medeniyetti Uygurlar. Çin'deki şaheserler de bunun en güzel örneğidir. Bu konuyu da ileride irdeleyip bir yazı yazmayı düşünüyorum o yüzden şimdilik kısa tutacağım, konumuzla ilgisi olan kısımı belirttim. Mu kıtası bir efsane değil, gerçeğin ta kendisidir. Ancak batılı tarihçiler bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceklerdir. Buradan hareketle dünyada atası Türk olan sandığımızdan daha fazla insan yaşıyor gerçeğine ulaşıyoruz.

Artık yavaş yavaş bitiriyorum yine oldukça uzun bir yazı oldu. Benim dünya hakkındaki bazı görüşlerimi ve tezlerimi Mu kıtası cevaplandırıyor aslında. Ben her zaman başka bir dünya olabileceğini, bizden önce de bir dünya olduğunun üzerinde durmuşumdur. Dünyada farklı şeylerin olduğundan, büyük sırlardan söz etmiştim. Ve şu ana kadar bulduğum noktaları birleştirme yetisine ulaştığım zaman anlamlı bir şey çıkacağını düşünüyorum, çünkü birçok olay arasında inanması zor bağlantılar bulunmaktadır. Mu kıtası da büyük tufandan önce yaşayan ileri medeniyet insanlarına barınak olmuş bir kıtadır. Peki o kıtadan kalanlar ya şu an özel bir yerde yaşıyorsa ? Bu yazımın sonuna doğru bir spoiler vereyim. Şu an araştırmalarımı sürdürdüğüm Agarta efsanesi Mu kıtasının bir sonraki, yani günümüzdeki durumunu anlatıyor. Mu kıtasında yaşayan birçok insanın şu an tünellerde yaşadığını öne sürüyor. Ama bildiğimiz tüneller değil. Araştırmalarım bitince Agarta için de kalemi elime alacağımdan şüpheniz olmasın. Dünyayı böyle böyle çözeceğiz sonuçta, her zaman bahsettiğim evrenin sırlarından birisi belki de budur. Bu konular hakkında daha çok yazılar yazacağımı belirterek bugünlük benden bu kadar diyorum, buraya kadar okuduysanız harbiden teşekkür ederim. Hadi eyvallah.



Umut Karadaş
 
  • Beğen
Tepkiler: emreexxl ve ___kaptan___


___kaptan___

___kaptan___

Üye
Bir ara bende kafayı Mu ve Atlantis'e takmıştım, her iki kıta içinde yazılmış belgelenmiş ve yarı resmedilmiş içerikler mevcut okudukça bu kıtaların bir zamanlar var olduğuna inanıyorum şahsen, ki Atlantis kıtasının oluşumu ve batışı hakkındaki söylemler ilginçtir, halka şeklinde yanlış hatırlamıyorsam 7 kat halka şeklinde adacıklar mevcuttu vs vs vs bu iki kıtanın ve geçmişimizin daha derin bir şekilde analiz edilmesi gerek teknoloji çağındayız gerekli ekipmanlar ile bu kıtaların bulunduğu okyanuslarda kapsamlı bir araştırma yapılabilir bence :bilmm
 
teknolojibaronu

teknolojibaronu

Üye
Türklerin ana vatanı MU diye isimlendirilen kıta olmuş olmamış, önemi yok bence. Avrasya bölgesinin hakimiyetine bakarak gerçekçi yaklaşabiliriz. Eski medeniyet devletinin kaynaklarını bile okuma yeteneğine sahip değilken bu tarz şeylere tam anlamıyla ışık tutanayız."bnce"
 


Üst Alt