Rıdvan Ve Tanju Bilinmeyenleri Anlattı

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
B@TuH@N

B@TuH@N

Üye
    Konu Sahibi
Rıdvan Ve Tanju Bilinmeyenleri Anlattı
<span style="color:#FF0000">Rıdvan ve Tanju bilinmeyenleri anlattı&#33;</span>

Bir zamanların iki dev futbolcusu Rıdvan Dilmen ve Tanju Çolak, 34 haftalık lig maratonunu değerlendirdi. İkilinin, şike ve mafya ile ilgili de önemli açıklamaları var.

Süper Lig&#39;de son haftaya gelindi ama öyle bir çekişme yaşandı ki, lig gerçekten hiç bitmedi. Kim düşecek, kim UEFA&#39;ya gidecek ve en önemlisi kim şampiyon olacak? Bugün tüm bu sorular yanıt bulacak. Saat 20.45&#39;te kim üzülür, kim sevinir, ligi bu hale getiren nedir ve son haftalarda havada uçuşan şaibe iddiaları gerçek midir? Bu soruları futbol tarihimizin önemli iki ismine yönelttik. Futbolun maestroları Rıdvan Dilmen ve Tanju Çolak sizin için yorumladı...

Dananın kuyruğu bugün kopacak. Maçlar bitmeden bir tahmin yapar mısınız? Kim şampiyon olur, kim düşer, kim UEFA&#39;ya gider?

Tanju Çolak: Bana göre Denizli düşer. Denizli düşeceğine göre de şampiyonluğa en büyük aday Fenerbahçe&#39;dir. Yüzde 51 Fenerbahçe diyorum. Galatasaray&#39;ın işi de zor, karşısındaki rakip bu sene ligde enteresan bir performans çiziyor. Bana göre UEFA&#39;ya gidecek en iyi takımlardan birisi Kayserispor olur. Kayserispor - Galatasaray maçı, Denizli&#39;de oynanacak maçtan bile zor bir maçtır ama bana göre şampiyon Fenerbahçe&#39;dir. Denizli küme düşer. UEFA&#39;ya da Trabzon gider.

Rıdvan Dilmen: Galatasaray&#39;la Fenerbahçe aynı sonucu alırsa Fenerbahçe şampiyon olacak. Yüzde 80 Fenerbahçe şampiyon olur.

Bu sene Turkcell Süper Lig&#39;de tarihi bir görüntü ortaya çıktı. Neden her şey son haftaya kaldı?

R.D.: Sezon başında kim son haftada ligde böyle bir tablo ortaya çıkacak, deseydi herkes hayal mi görüyorsun derdi. Özellikle ligin başında Fenerbahçe&#39;nin favori olarak başladığı bilinci vardı. Fenerbahçe aldığı puan ve favori olma anlamında görevini yaptı. Mucizeyi yaratan Galatasaray oldu. Kulüp yapısı, yeni bir teknik adam, ekonomik problemler... Fenerbahçe&#39;nin derbileri kazanmasına rağmen Anadolu takımlarıyla oynadığı maçlardaki puan kayıpları, Galatasaray&#39;ın da derbileri kaybetmesine rağmen konsantrasyonunu kaybetmeyip açığını Anadolu takımlarıyla oynadığı maçlarla kapatması ligin son haftasına getirdi bizi. Sezon sonu maçları, rakipler için hep formalite maçı olurdu. Şimdi öyle değil.

T.Ç.: Tarihi bir lig yaşıyoruz. Bu, bugüne kadar olmadı. Şampiyon da küme düşenler de son haftaya kalmadı.

R.D.: Bu sene ligin kalitesi yok, heyecanı var. Lig ikincisiyle üçüncüsü arasında 26 puan fark oldu.

T.Ç.: Futbolun kalitesi kalmadı, her geçen gün de düşüyor.

R.D.: Beşiktaş ve Trabzon iyi bir hamle yapmazsa Galatasaray&#39;ın üst üste iki üç yıl daha böyle mucizeler yaratacağını düşünmüyorum. Lyon mesela Fransa&#39;da uzak ara şampiyon oluyor, Bayern Munich var, sürekli şampiyon. Burada da böyle olmak üzere.

Yani Fenerbahçe tek mi kalır?

R.D.: Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor gibi camiaların içinde tek kalamaz. Önümüzdeki yıllar daha zorlu geçecek.

T.Ç.: Herkes bu sene olayın farkına vardı. Seneye çok farklı, çok katı, zor bir lig bekliyorum.

<span style="color:#FF0000">OYUNCUYA PARA VERİN</span>

Ligin bu hale gelmesinin sorumlusu kim?

R.D.: Fenerbahçe&#39;yi örnek verebilirim. Fenerbahçe derbilerde 14 puan çıkardı. Şampiyonluktaki tek rakibinden 6 puan aldı. Bu demektir ki Galatasaray kazansa bu maçları, 12 puan önde gidebilirdi. Bu ne demek? Fenerbahçe yumurta kapıya dayandığı zaman daha iyi oynuyor&#33;

T.Ç.: Fenerbahçe&#39;nin avantajı bireysel yetenekli oyuncularının fazla olması. Baktığımız zaman sisteminin olmadığı ve Daum&#39;a güvenilmediği bir gerçek. Fenerbahçe taraftarı Daum&#39;un iyi futbol oynatmadığını düşünüyor. Üç yıl üst üste takımı şampiyon yapmış bir Daum var ama güven yok. Bana göre Daum&#39;a güvenen ve arkasında duran tek kişi Aziz Yıldırım. Bu da şaşırtıcı...

R.D.: Galatasaray&#39;ın çok iyi bir kadrosu var. İnsanların yanıldığı konu bu... &#39;Kötü takım ama onuruyla mücadele ediyor&#39; diyenler yanılıyor. Şampiyonluğa oynayabilecek yeterli, çok iyi bir kadrosu var. En büyük avantajı da yerli forvetleri.

T.Ç.: Ama orta sahalarında çok büyük problem var. Ben sana katılmıyorum.

R.D.: Ümit Karan, Hakan Şükür, Hasan Kabze ve Necati Ateş çok üst düzey oyuncular. Önde yerli olması, arkayı yabancılaştırma şansını verdi onlara. Kaleci Mondragon ve onun önündeki iki stoper Song ve Thomas. Bu üçlü Galatasaray&#39;ın çok riskli oynamasına sebep oldu.

T.Ç.: Orada Thomas ve Song olsa da çok pozisyon yiyorlardı. Orta sahası çok iyi değil.

R.D.: Bunu şunun için söylüyorum: Galatasaray, Fenerbahçe&#39;ye göre daha riskli oynayan, daha çok hücum yapan bir takım. Her maç dört forvetle oynuyorlar. O yüzden de savunması zayıf olsaydı Galatasaray çok erken kopardı yarıştan. Türkiye&#39;deki en büyük problem, Fatih Terim&#39;in de problemi bu, savunma oyuncusu bulamıyorlar. Türkiye&#39;de çok ofansif oyuncu bulursunuz ama savunmada iyi yerli oyuncumuz yok.

Neden? Gol atan oyuncu yıldız oluyor, o yüzden mi hep forvet yetişiyor?

T.Ç.: Eski dönemde de daha çok savunmacı vardı, golcü yoktu. Bizim dönemimizde kim vardı? Tanju, Rıdvan, Aykut, Feyyaz, Ali, başka yok. Şimdiyse 15 tane sayabilirsin.

R.D.: Dünyada da böyle ama. Fransızlar çok iyi stoperler buldular, Blanche gibi bazı oyuncular geldi, sonra kayboldular.

T.Ç.: O buldukları dönemde de Avrupa ve Dünya şampiyonu oldular.

R.D.: Tabii hem savunman hem forvetin iyi olursa da Brezilya oluyorsun.

Ligin dibi neden bu kadar kalabalık?

R.D.: Bu çok ciddi sorgulanmalı. Şaibe anlamında söylemiyorum. Malatyaspor son altı maçta 16 puan aldı.

T.Ç.: Tarihi bir rekordur bu.

R.D.: Son altı haftanın şampiyonu Malatyaspor. O zaman ben soruyorum, &#39;neredeydiniz bu güne kadar?&#39; Denizlispor maçlarını kazanıyor, kazanıyor hala kurtaramıyor. Maç biter bitmez Malatyaspor, Ankaraspor, Denizlispor, geçen haftaya kadar da Samsunspor, her maçtan sonra tur atıyorlar. Samsun, Malatya, beş maçta 13 puan aldı. Bence en büyük etken şampiyonluk yarışından erken kopan takımlar oldu. İki takımın hedefi kaldı, bir-iki takımın UEFA şansı kaldı, ortadaki takımlar ligin kaderini belirledi. Örneğin, Kayseri Erciyesspor, Konyaspor, Vestel Manisaspor, Gençlerbirliği... Bu takımlar hedeften çok çabuk uzaklaşınca, bu maçları angarya gördüler. Antrenörlerin işi de zorlaştı. Bakın Kayseri Erciyesspor, Diyarbakır&#39;a, kendi sahasında Rize&#39;ye, Fenerbahçe&#39;ye mağlup oldu. Aynı şekilde Vestel Manisa Fenerbahçe&#39;yi yendi, Rize&#39;ye, Diyarbakır&#39;a mağlup oldu. Hedefsiz takımlar ligin altındaki takımların çok puan almasını sağladı.

T.Ç.: Geçen sene küme düşme puanı 33-34&#39;tü, bu seneye bakıyoruz 36 puan hala yetmiyor. Sebep son altı haftada o alt sıradaki takımların enteresan şekilde galip gelmeleri. Sezon başında bu puanlar niye düşünülmedi, bu kadar hırslı neden oynanmadı? Bu da ayrı bir soru işareti.

R.D.: Dört takım ligin kaderini belirliyor. Vestel Manisa, Konya, Sivas ve Erciyes. Bu takımlar ligin düşenini, düşmeyenini ve şampiyonu belirliyor. Bu da hedefsiz oldukları için. Bunun mutlaka önüne geçilmesi lazım. Oyuncuların ciddi bir konsantrasyon eksikliği var. İş bitti diyor, puan hesabı yapmıyor. Bununla ilgili kulüplerin ve yöneticilerin ciddi önlem alması gerek. Mesela DİGİTURK her puan için takımlara para veriyor, bu para oyuncuya verilmeli.

T.Ç.: Bizim zamanımızda da son dört, beş hafta kaldığında eğer şampiyonluğa oynayanlar belliyse, bırakılıyordu.

R.D.: Hedefinden kopan takımı toparlamak kolay olmuyor. Antrenörün işi zorlaşıyor, o oyuncuları maça hazırlanmak o kadar zor ki... Bu kez bu oyuncular hep şaibe altında kalıyor.

Temel bir kural değişikliği mi lazım?

T.Ç.: Değiştirmek kolay değil. Mayısta bitti lig, eğer Dünya Kupası&#39;na gitsek 20-30 futbolcu Milli Takım&#39;da oynamaya devam edecekti. Haziranda tekrar başlıyorlar, tatilleri yok ki.

R.D.: Levent Bıçakçı yönetiminin Türk futboluna büyük bir hayrı oldu. İkinci lig statülerini değiştirdiler. Şimdi 2. Lig&#39;de 1. ve 2. takımlar direkt Süper Lig&#39;e çıkıyor. 3., 4., 5., 6. playoff oynuyor yani üst lige yükselme şansı devam ediyor. Ligin son haftasına gelindiğinde 11.&#39;nin bile 6. olup Süper Lig&#39;e çıkma şansı var. Hollandalılar böyle yaptı. Örneğin ligi 3. bitiren AZ Alkmaar, lig 6.&#39;sı Ajax&#39;a yenildi ve gidemedi Şampiyonlar Ligi&#39;ne.

T.Ç.: Bunun önüne geçmek mümkün değil, futbolcuya da hak vermek lazım. Sezon kapanıyor ama her hafta pazar, çarşamba maç var. Olmaz tabii, yorulursun. Şampiyonluktan, hedeften koptuktan sonra bırakıyorsun. Tam kapasiteyle oynamıyorsun, antrenmanı iyi yapamıyorsun.

R.D.: Antrenörler de haklı. Onlar da önümüzdeki yılı düşündükleri için gençleri oynatmaya başlıyor, çünkü onu ilgilendirmiyor düşecek takım. O da bu kez altyapıdan iyi bir oyuncu çıkar mı diye bakıyor.

T.Ç.: Şimdi bizim Samsunlular felaket şekilde Kayserispor teknik direktörüne kızgın. &#39;Gelip bizden puan aldılar, bizim oynadığımız bütün rakiplere hem kendi sahalarında hem deplasmanda 3 puan verdiler&#39; diyorlar.

R.D.: Kasıt yok ki.

T.Ç.: Zaten kasıt olarak bakmıyorum ama onların bakış açısı bu. Şimdi sen Samsun&#39;un teknik direktörü olsan düşünmez misin? Çünkü ligden düşüyorsun.

BJK-GS maçına ne diyorsunuz? Fatura Cordoba&#39;ya çıktı, şaibe var mıydı sizce?

R.D.: Örnek bir maç oynandı aslında. Biz Beşiktaş&#39;ın kendi tabiriyle kartallar gibi oynadığını gördük. Papermoon yemekleri oldu, demeçler oldu ama oyuncuların inanılmaz bir performansı vardı. Ona rağmen şaibeyle beslenen bir ülke olduğumuz için Yıldırım Bey&#39;le Adnan Bey&#39;in yemek yemesi, oturup konuşması, Cordoba gibi dünya beyefendisi bir adamı yaktı. Bugün Türkiye&#39;den lanetlenerek gitti. Türk insanı olarak vicdan azabından ölmemiz lazım o adam için.

Dün bir Kolombiya radyosuna demeç vermiş, futbolu bıraktığını söylemiş.

T.Ç.: İşte buyur... Ortada hiçbir şaibe yokken ne sonuç doğuruyor. Cordoba&#39;nın bu işin içinde olma ihtimali hiç yok ama ne oldu, adam son 30 saniyede degaj yapıyor...

Yapılan yorumlarda &#39;çıkmaması gereken topa çıktı, atmayacağı degajı attı&#39; deniyor...

T.Ç.: Bunun kararını o gazeteler veya yorumcular veremez.

<span style="color:#FF0000">DUYGUSALLIK OLUYOR</span>

Bu maçta siz oynasaydınız ne hissederdiniz? Sahadaki futbolcunun ruh durumunu anlamak için soruyorum.

R.D.: Benzeri çok maç oynadık.

T.Ç.: Şaibeli bir maç olacağı için, zor olacağı gerçek. Tümer&#39;i görüyorum, zorlanıyorlar çalım atarken, koşarken, yani futbolcunun kendini yüzde yüz verebildiğini düşünmüyorum.

R.D.: Ben katılmıyorum buna. Tümer olağanüstü iyi oynadı.

T.Ç.: Kötü oynadı demiyorum.

R.D.: Beşiktaşlı futbolcuların hepsi kalpten oynadı. Şaibe olsaydı uluorta görürdük.

T.Ç.: Şaibe var demiyorum, zorlandı ama.

Motivasyonlarını mı etkiledi?

T.Ç.: Gazeteler haftalarca yazdılar, motive olmakta zorlanamaz mı?

R.D.: Aslında Beşiktaş takımını Yıldırım Demirören motive etti. Beşiktaş&#39;ın bu kadar iyi oynamasının sebebi o gelişen şaibelerdi.

T.Ç.: Peki bu kadar iyi oynar mıydı? Bu kadar mücadele eder miydi, o olaylar ortaya çıkmasa?

R.D.: Zan altında kaldı oyuncular. İhale birine kalacaktı, Cordoba&#39;ya kaldı.

T.Ç.: 47. dakikada muhteşem bir kurtarış yaptı. Bunu hiç konuşan yok. Necati&#39;nin vurduğu o topun yüzde yüz gol olması lazım.

R.D.: Ne yapıp edip şu Cordoba&#39;ya sahip çıkalım.

Ne yapılabilir?

R.D.: Türkiye&#39;den bir takım çıkıp Cordoba&#39;yı transfer edecek. Birinci ligde antrenör olsam ilk alacağım oyuncu Cordoba olur. Biz dünyaya karşı mahcubuz. Biz futbol adamıyız. Neyin ne olduğunu başkalarına göre daha iyi görüyoruz. O maçta bir kameraman arkadaşım bana yayın sırasında dedi ki &#39;Gördün mü penaltı atışı direkten döndü, elini çekti.&#39; Elini neden çektiğini bilmiyor ki. Kafasında bir kurgu var ve onu suçlamaya hazır. Niye çekiyor biliyor musunuz? Elini uzatsa, çarpıp gol olacak. Tecrübeli kaleci olduğu için elini çekiyor.

T.Ç.: Elini çekmese kesin gol olacak.

R.D.: Biz ekranın karşısına oturunca, bir şaibe var mı diye bakıyoruz.

T.Ç.: Hep kötüleri yaza yaza, insanların beynine kazıyorlar.

R.D.: Cordoba, bu penaltıyı nasıl yaptırdı, diyorlar. Evet kaleci hatasıdır. Nasıl atlar oraya kaleci? Ama aynı Cordoba, Fenerbahçe maçında Tuncay&#39;a aut çizgisinde aynı hareketi yaptı. O zaman neden söylemediler bunları? Cordoba gibi tecrübeli bir kaleci aynı penaltıyı, yine gereksiz bir yerde yaptı.

T.Ç.: Tarzı bu Cordoba&#39;nın.

Bu maç derbiydi ve şaibe olamazdı diyorsunuz, peki Anadolu kulüpleri?

R.D.: Açıkçası Anadolu kulüplerinde duygusallık oluyor. Benim zamanımdan örnek vereyim; kümede kalmaya oynayan bir takımla oynuyorduk. Futbolcular her dakika ağlıyor. &#39;Aman oynama, yapma, atma.&#39; Seni denizanası gibi yapıyor, yayılıyorsun.

Hatır şikesi dedikleri şey böyle mi oluyor?

R.D.: Tabii, beş parmağın beşi bir değil. Tanju&#39;nun karakteri, benim karakterim farklı olabilir. Daha duygusal bakabilirsin olaya. Ama aynı kişi sana para vereceğiz dese ana avrat küfür edersin.

T.Ç.: Sahanın içinde böyle şeyler olur. Oradaki futbolcuların diyaloğu, samimiyeti vardır.

<span style="color:#FF0000">HAYAT DEVAM EDER </span>

Hatır şikesinin, şikeden farkı ne?

R.D.: Çok farkı var, kazansın diye veriyorsun, kaybetsin diye değil.

T.Ç.: Teşvik ediyorsun, motive ediyorsun. Tabii ki çok farklı.

R.D.: Biz neden Tanju ile hiç teşvik primiyle karşılaşmadık biliyor musunuz? Çünkü biz ya şampiyon olan takımda oynadık ya küme düşen takımda.

T.Ç.: Burada kötü olan şu: Hala yöneticilerimiz, futbolcuların arasına girip ben şunu bağlarım, onların oyuncularından üç dört tanesini parayla satın alırız diyorlar. Bu yanlış, o totocuların, yalancıların önünü kesmek lazım.

R.D.: Türkiye&#39;de en masumlar sporculardır. Bu sene Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş&#39;ın kendi aralarında oynadıkları maçlara bakın, birbirilerine hakaretten bir oyuncu atılmadı. Kimse kasıtlı tekme atmadı, birbirlerine saygısızlık yapmadılar. Maçların hepsi kıran kıranaydı ama hiçbiri saygısızlık yapmadı. Şaibeye karışmadılar, tahrik etmediler. Yöneticiler ve medyamız...

Bir Gökdeniz olayı yaşandı ama bu sene...

R.D.: Detayını bilmediğim için yorum yapamam.

T.Ç.: Talihsizlik diyelim, cezasını da çekti. Onun üzerine gitmenin bir anlamı yok.

R.D.: Herkes hata yapabilir. Ben de yaptım hata, Tanju da yaptı. Gökdeniz aslında diğer futbolculara kötü örnek olarak, iyi bir şey yaptı. Diğerleri de bu işlerle ilgilenemez artık.

Federasyon ve Merkez Hakem Kurulu da çok eleştiriliyor...

R.D.: Tabii ki hakemler zaman zaman kötü maçlar yönetecektir. Bu ülke Cem Papila&#39;yı götürdü, Türkiye&#39;nin en düzgün adamlarından. Perde arkasında bazı Beşiktaşlı yöneticilerin gidip Cem Papila&#39;ya haklı olduğunu söylediğini de biliyorum. Medyaya farklı konuşuyorlar. Saha içinde herkes dürüst oynuyor.

Sorumluyu saha dışında arayacağız...

T.Ç.: Kendi kusurlarını böyle ört bas etmeye çalışıyorlar.

Kulüp yönetimleri mi?

T.Ç.: Medya buna daha çok çanak tutuyor.

R.D.: Tahrik ediyorlar. Bütün takımlarda oluyor bu. Adnan Bey&#39;in geçen gün bir demeci vardı, &#39;Kayserispor&#39;la çok zor bir maç oynayacağız. Fener&#39;e beş atan, yedi atan takımla oynayacağız&#39; diyor. Kaşıyor yani. Kayseri UEFA&#39;yı kovalayan iyi bir takım demek ayrıdır, böyle konuşmak ayrı. Adnan Polat&#39;ın &#39;20.45&#39;te şampiyon olacağız&#39; sözü, kulübüne karşı son derece duyarlı ve güzel bir demeçtir. Bunda tahrik edici bir unsur da yok. Biri, diğerinin şampiyon olmasını istiyor, gibi sözler gereksiz. Arşivlere bakın, altı ay önce Beşiktaş &#39;Galatasaray&#39;la Fenerbahçe ortak hareket ediyor, bizi yok etmeye çalışıyorlar&#39; diye isyan ediyordu.

T.Ç.: Menfaatleri neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ediyorlar. Bu her takım için geçerli.

R.D.: Futbol saha içinde adil oynanıyor, saha dışında değil.

Taraftarlar arasında artan bir gerilim var. Küfürlü tezahüratlar, pankartlar...

T.Ç.: Hepsi pazar akşamı 20.45&#39;te biter. Herkes hayatına devam eder.

Futbol seyircisinin biraz gergin olduğu gerçeğini inkar edemeyiz ama..

T.Ç.: Onların sayısı fazla değil.

R.D: Bunu saatlerce konuşsak çözemeyiz. Bir örnek vereyim; Fenerbahçe stadına kötü bir pankart asıldı. O pankartın yedi sekiz katı büyüklüğünde, aynı kelimenin de bulunduğu ama arasına annenizi filan gibi kelimelerin de konulduğu bir pankart, Olimpiyat Stadı&#39;ndaki Fenerbahçe-Galatasaray maçında Galatasaray tribününde açıldı. Bu gündeme gelmedi. Gördünüz mü siz? Annenizi, sevgilinizi, kızınızı, karınızı, okulunuzu, kaleminizi filan diye gidiyordu.

T.Ç.: Bu her tribünde olabiliyor...

R.D.: Onu söylemiyorum. Bu hangi tribünde açılıyorsa o bölümü yok edeceksin. Ali Sami Yen&#39;de de, İnönü&#39;de de... Cezalar adaletli, herkese aynı şekilde ve daha ağır olması lazım. Buna böyle, öbürüne farklı olmayacak. Bir tarafta koltuk atılacak ceza, öbür tarafta da koltuk atılacak ona farklı ceza olmaz. Bu küfrü şaibeyi filan bitirmek için önce bu adaleti sağlayacaksınız. Küfür mü ediyorlar? Küfür ettiği anda hakem girecek içeriye. Maç falan oynatamayacak. Kim olursa olsun iptal edecek maçı. Ben İzmir&#39;de Fenerbahçe-Beşiktaş maçında utandım. Sayın Mehmet Ali Şahin oturuyor, sağında vali, onun sağında Affan Keçeci, onun sağında Aziz Yıldırım oturuyor ve Beşiktaş tribünleri Aziz Yıldırım&#39;ın annesine koro halinde küfür etmeye başlıyor. Halbuki maçın oynanacağı sabah kordonda Beşiktaşlılar Fenerliler beraber geziyorlardı.

T.Ç.: Bunlar hiç zaman gündeme getirilmiyor. İzmir&#39;deki görüntüler kolay rastlanacak bir şey değil. Bunu göstermemek ayıp, bu bağnazlık. Biraz da güzellikleri sunun ama balta olsa 10 tane, kavga olsa gösterirler.

R.D.: Şunu da anlamıyoruz. Pazar günü 20.50&#39;de maç bitti, Galatasaray veya Fenerbahçe şampiyon oldu, her yerde şölenler olacak, bir gün sonra işine gidecek insanlar. Ekonomik sıkıntılar, şunlar bunlar derken iki ay sonra yeni sezon açılacak, transferler başlayacak. Biz oynarken, Tanju&#39;nun oynadığı Galatasaray, Fener&#39;e dört tane attı, o akşam biraz üzüldük, bir gün sonra hayat yine devam etti. Milli Takım kampına gittik, aynı akşam bize dört tane atmışlar, biz Tanju&#39;yla aynı odada kaldık. Hayatımda en yakın arkadaşlarım Rıza, Metin, Tanju. Fenerbahçe&#39;de o kadar yakın arkadaşım yoktu, düşünün. Hepsi arkadaşımdı ama özel hayatımda görüştüğüm arkadaşlarım başka takımlardandı.

<span style="color:#FF0000">BABA HİNDİNİN NESİ VAR</span>

Medyayı suçladınız ama birçok eski futbolcu medyada çalışıyor. Bu konuda spor servislerine telkinde bulunamaz mısınız?

T.Ç.: Yok canım, olmaz. Nasıl karışabilirim yayın yönetmeninin işine.

R.D.: Ben önümüzdeki sene televizyonda kalırsam, o Beşiktaş-Fenerbahçe maçının görüntüleriyle jenerik yaptıracağım.

Yani isterseniz küçük de olsa bir şeyler yapabilirsiniz, katkınız olabilir.

R.D.: Sadece biz değil herkes yapacak. Tuncay Şanlı &#39;Bir baba hindi&#39; hikayesinde bir çocukluk yapmıştır. Türkiye&#39;de terör konuşulmadı bu çocuğun konuşulduğu kadar. Bu sezon başında tecrübeli, 50 yaşın üzerindeki bazı gazetecilerin yaptığı televizyon programlarını izledim. Yanındakine diyor ki: &#39;Yaa hatırlıyor musun biz ne güzel Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray maçları seyrederdik. Siz derdiniz ki &#39;Bir baba hindi ya Allah...&#39; Ne güzelmiş o zamanlar...&#39; Böyle örnekler veriyor. Şimdi bugün de yapıyorlar ama onlar suçlu oluyor. Doğru mu? Belki doğru olmayabilir ama konuyu uzatmaya gerek yok.

<span style="color:#FF0000">TEŞVİK VERMEDİM DİYEN YALANCIDIR</span>

R.D.: Türkiye&#39;de para karşılığı şike yoktur ama bu işten para kazanan insanlar var. Totocular var, &#39;şu oyuncuyu bağladım&#39; diye para kazananlar var. Maalesef buna inanan yöneticiler de var.

T.Ç.: Kesinlikle var ve olacak da. Kimse önüne geçemeyecek.

R.D.: Kim teşvik primi göndermedim diyorsa yalandır.

T.Ç.: Her takım için geçerli bu. Mutlaka şampiyonluğa oynayan takım rakibine yollar, küme düşmeye oynayan takım yine rakibine yollar. Hep yollayacak.

<span style="color:#FF0000">HEPİMİZİN MAFYADAN AĞABEYLERİ VAR</span>

Bazı futbolcuların arabaları, işyerleri kurşunlandı, isimleri mafyayla birlikte anıldı...

T.Ç.: Dostlukları, arkadaşlıkları vardır bu insanlarla, bu normaldir ve tercih meselesidir. Benim de çok dostum var bu insanlar arasında. Alaattin Çakıcı&#39;dan Sedat Peker&#39;e, Sedat Şahin&#39;den Murat Sincar&#39;a, Kürşat Yımaz&#39;a kadar. Bu insanlarla dostluğumuz ağabey kardeş diyaloğundan öteye gitmemiştir, olmaz da. Sadece benim değil Hakan Şükür&#39;ün de var, Rıdvan&#39;ın da.

R.D.: Topluma mal olmuş insanlarız ancak bu söylediği isimlerin futbolla uzaktan yakından alakası yoktur. İmajlarından dolayı böyle şeyler düşünüyorlar ama sonuçta Türkiye&#39;de rant var. Futbol bir rant, eskiden yoktu. Eskiden televizyon geliri diye bir şey yoktu. Bugün Türkiye&#39;de Fenerbahçe haricinde bütün kulüplerin yüzde 85&#39;i televizyon gelirleriyle geçiniyor. Rantın olduğu yerde de birtakım kişiler araya girmek ister.

T.Ç.: Bu saydığım isimlerin futbol rantıyla alakası yok. Onlar kendi dünyalarıyla alakalı.


Bir dostun ricasını, bir başka dostlarına iletmezler mi?

T.Ç.: Yok, öyle şeylere girmezler.

R.D.: Öyle bir şey olmaz. Futbolcular Atatürk&#39;ün söylediği gibi zeki, çevik ve ahlaklıdır. Bunu bir futbolcu dostu olarak söylüyorum. Bütün oyuncular bu sene tüm olumsuzluklara rağmen çok başarılı bir sınav vermişlerdir. Bu işlerin kendi yöneticileri, kendi medyaları tarafından körüklenmesine rağmen.

<span style="color:#FF0000">ŞAİBELERİN SUÇLUSU FEDERASYON</span>

Rıdvan Dilmen: Şaibe ile ilgili federasyonumuzun ciddi hataları var. Ankaragücü-Gaziantep maçını pazar oynatıyor. 19 Mayıs stadının dışında ışıklandırmalı maç olmayabilir ancak daha radikal bir karar alınabilir. Mesela hepsini gündüz oynatırsın. Yapmazsan, o zaman şaibeyi doğuruyorsun. Örneğin Rizespor-Denizlispor maçı yayından kalkıyor bir anda. Bu direkt ligin dibini etkiliyor. Rize, Denizli, Malatya, Ankara, Fenerbahçe... Herkesi etkiliyor. Sonra şaibe oluyor. &#39;Bak Rize Denizli&#39;ye maç verdi&#39; diyorlar.

<span style="color:#FF0000">DEGAJ ATSA BİR TÜRLÜ ATMASA BİR TÜRLÜ</span>

R.D.: Cordoba tecrübeli kaleci. Belki oyunun son saniyesinde daha uzun vurabilir ama diyelim ki Cordoba topu uzun vurdu ve Galatasaray topu kazandı, gol attı. O zaman ne diyecek biliyor musun aynı insanlar: &#39;Ya Cordoba senin ayak tekniğin en iyisi. Neden görerek vermedin, niye isabet ettiremedin?&#39;

T.Ç.: Mutlaka bir kulp bulunacaktı. Aranıyordu, pozisyon doğdu ve gol oldu. Açık söylüyorum ikimiz de futbolcuyuz, 35 saniye kalmış, o topu Hakan indirecek, Sabri ortalayacak, Hasan Kabze vuracak, çatala girecek. Yok, böyle bir şey olamaz. Yani bunu mu ayarladı Cordoba?

<span style="color:#FF0000">MEDYA FENERLİYDİ</span>

Rıdvan Dilmen: Fenerbahçe yıllarca medyanın çok desteklediği bir kulüptü ama bu yıl belki de heyecanın devam etmesi için Galatasaray desteklendi. Özellikle son birkaç haftadır görüyorum sanki Galatasaray bütün lig maçlarını oynamış, kazanmış, Fenerbahçe&#39;yi bekliyor havası veriliyor. Bu hafta kimse Kayseri maçını mevzu yapmıyor. Kayseri maçı Fenerbahçe&#39;nin Denizli ile oynayacağı maç kadar zor. O yüzden tabii ki avantaj önde olan takımda, Fenerbahçe&#39;de. Ama futbolda her şey var. Bence kim şampiyon olursa olsun, ikisi de fazlasıyla başarılı oldular.


Hayrettt bişey yaaaaaahuuuu&#33;&#33;&#33;&#33;&#33;&#33;&#33;&#33;
 


van_hoijdonk

van_hoijdonk

Emekli Yönetici
Hepsini okudum baya güzel konuşmuşlar ve gerçekleri söylemişler..
 
B@TuH@N

B@TuH@N

Üye
    Konu Sahibi
<div class='quotetop'>(B@TuH@N &#064; May 14 2006, 01&#58;16 PM) [post=334125]Quoted post[/post]</div><div class='quotemain'>

Tanju Çolak: Bana göre Denizli düşer. Denizli düşeceğine göre de şampiyonluğa en büyük aday Fenerbahçe&#39;dir. Yüzde 51 Fenerbahçe diyorum. Galatasaray&#39;ın işi de zor, karşısındaki rakip bu sene ligde enteresan bir performans çiziyor. Bana göre UEFA&#39;ya gidecek en iyi takımlardan birisi Kayserispor olur. Kayserispor - Galatasaray maçı, Denizli&#39;de oynanacak maçtan bile zor bir maçtır ama bana göre şampiyon Fenerbahçe&#39;dir. Denizli küme düşer. UEFA&#39;ya da Trabzon gider.

[/b][/quote]

Tanjunun yorumuna aynen katılıyorum&#33;
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt