Mondros Mütarekesi

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Mondros Mütarekesi
Anlaşmanın İmzalanması
Osmanlı ordularının 19 Eylül 1918'de Filistin'de İngiliz hücumu karşısında hezimete uğraması ve 1 Ekim'de Şam'ın düşmesi üzerine, Talat Paşa hükümeti 5 Ekim'de İngiltere ile ateşkes sağlanması için ABD'nin arabuluculuğuna başvurdu. Bu arada 29 Eylül'de Bulgaristan mütareke imzalamış, bu ülkeye giren Fransız ve müttefik ordularının İstanbul'a yönelmesi olasılığı doğmuştu.

8 Ekim'de Talat Paşa kabinesi istifa etti. Eski genelkurmay başkanlarından Ahmet İzzet Paşa'nın 14 Ekim'de kurduğu kabinede, İttihatçı olduğu halde hükümetin Alman yanlısı savaş politikasına karşı çıkan ve İngiliz dostu olarak tanınan Rauf Bey (Orbay) Bahriye Nazırı oldu. 18 Ekim'de Türkiye'de esir bulunan İngiliz generali Townsend, Türkiye'nin ateşkes şartlarını iletmek üzere bir gemiyle gizlice Midilli'ye gönderildi. 24 Ekim'de İngiliz hükümeti Limni'de bulunan Amiral Calthorpe'a ateşkes görüşmelerini başlatma yetkisini verdi. Ertesi gün Türk hükümetinin görevlendirdiği Rauf Bey Zafer römorkörüyle Foça'dan Midilli'ye geçti; burada kendisini karşılayan İngiliz kruvazörüyle Limni adasına ulaştı. 27 Ekim'den itibaren dört gün süren çetin müzakereler sonunda 30 Ekim akşamı mütareke imzalandı. 1 Kasım sabahından geçerli olmak üzere Osmanlı Devleti ile Britanya İmparatorluğu arasında ateşkes ilan edildi.[1]

Müzakerelerde Rauf Bey'e Dışişleri Müsteşarı Reşat Hikmet Bey eşlik etti.

28 Ekim günü Fransız hükümeti bir notayla mütareke görüşmelerine katılma isteğini bildirdiyse de bu talep İngiltere tarafından dikkate alınmadı.[2](Savaşın bu aşamasında Türkiye sadece İngiltere ile fiili çatışma halindeydi.)

Bu esnada 24 Ekim'de Almanya'da ihtilal başladı. 3 Kasım'da Avusturya-Macaristan Villa-Giusti Mütarekesi ile savaştan çekildi. 7 Kasım'da Alman imparatoru II. Wilhelm tahttan feragat etti. 11 Kasım'da Compiègne Ormanı'nda imzalanan mütareke ile Almanya yenilgiyi kabul etti. Aynı gün Avusturya-Macaristan imparatoru I. Karl da tahtını bıraktı.
Mütareke KoşullarıMondros Mütarekesinin koşulları, aynı günlerde imzalanan Bulgaristan, Avusturya-Macaristan ve Almanya mütarekeleriyle benzerlik gösterir. Stratejik noktaların işgali, ordunun terhisi ve donanma ile cephanelerin teslimi gibi askeri tedbirler, yenilen tarafın savaşa devam edemez hale getirmeye yöneliktir. Sadece doğu illerinde karışıklık çıkması halinde İtilaf devletlerine buraları işgal etme yetkisini veren 24. madde, Türk mütarekesine özeldir. Bu madde, tehcirden dönecek Ermenilere karşı direniş gösterilmesi olasılığına karşı anlaşmaya konmuş ancak uygulama görmemiştir.

Mütarekede Türkiye'nin nihai sınırlarına ve statüsüne ilişkin bir ifade yoktur. Ancak İngilizler Suriye cephesinde ateşkesi tam Türk-Arap etnik sınırında kabul etmekle, Türkiye'nin barıştan sonraki sınırlarına ilişkin ilginç bir fiili durum yaratmışlardır.

* Çanakkale ve İstanbul Boğazlarındaki istihkâmlar İtilaf Devletlerince işgal edilecek (madde 1),
* Türklerin elindeki savaş esirleri ile Ermeni esir ve tutukluları serbest bırakılacak, buna karşılık Türk esirlerin serbest bırakılması barış antlaşmasını bekleyecek (madde 3),
* Sınırları korumak ve iç asayiş için gerekli olan askeri birlikler dışında Osmanlı ordusu terhis edilecek (madde 5),
* Kara sularında zabıta görevi yapacak küçük gemilerden başka bütün Osmanlı harp gemileri teslim edilecek ve Osmanlı limanlarında enterne edilecek (madde 6),
* Galip devletler güvenliklerini tehdit edecek bir durum doğduğunda herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler (madde 7),
* Galipler bütün Türk limanlarıyla demiryollarından yararlanabilecek (madde 8), tersaneleri kullanabilecek (madde 9), telsiz telgraf ve kabloları kontrol edecekler (madde 12),
* Toros tünelleri işgal edilecek (madde 10),
* Kafkas sınırında Türk ordusu 1914 sınırlarına çekilecek (madde 11),
* Arap ülkelerinde kalan Osmanlı birlikleri en yakın İtilaf kumandanlarına teslim olacak, Adana'daki Türk kuvvetleri geri çekilecek(madde 16-17),
* Ordunun terhisinden sonra elde kalacak cephane ve silahlar için İtilaf Devletlerinin talimatına uyulacak (madde 20),
* "Ermeni vilayetleri" denilen doğu illerinde karışıklık çıkması halinde İtilaf Devletleri buraları işgal edebilecekti (madde 24). [3]

Resmi mütarekenin yanısıra, Amiral Calthorpe'un sözlü açıklamalarını içeren bir mektup da Türk tarafına sunuldu. Bu mektupta, işgal kuvvetlerine Yunan askerinin katılmayacağı ve benzeri taahhütler yer alıyordu.
Yavuz Zırhlısının Kurtarılması

Mütarekenin ilginç ayrıntılarından biri, 6 madde aracılığıyla Yavuz zırhlısının Türkiye'de kalmasının sağlanması idi. Alman donanmasının en güçlü gemilerinden biri olan Goeben zırhlısı savaşın ilk günlerinde Türkiye'ye gelmiş, Osmanlı donanmasına katılıp adı "Yavuz" olarak değiştirildiği halde, mürettebatı ve kaptanı Alman kalmıştı. Rauf Bey ile Calthorpe arasında anlaşmaya varıldığı şekliyle madde, geminin Haliç'te hapsedilerek Almanların eline geçmesini önlemeye yönelikti.

2 Kasım'da yapılan hassas bir operasyonla Liva Amiral (Tuğamiral) Arif Paşa Yavuz zırhlısını Osmanlı zabit ve eratıyla ele geçirdi ve Haliç'e hapsetti.
Tepkiler

İstanbul kamuoyu Mütareke hükümlerini ağır buldu, ancak genel bir iyimserlikle karşıladı. 1 ve 2 Kasım tarihli İstanbul gazeteleri daha çok İstanbul'da savaş ihtimalinin ortadan kalkmış olduğunu vurguladılar. (Bulgaristan'ı işgal eden İtilaf ordularının o günlerde İstanbul'a yönelik taarruzu bekleniyordu.) Mustafa Kemal Paşa'nın görüşlerini yansıtan Minber gazetesi 1 Kasım'da, "Bir devletin küçülmüş bile olsa herhalde bir siyasi mevcudiyet ve milli birlik muhafaza ederek böyle bir badireden kurtulabilmiş olması en büyük siyasi başarı sayılmalıdır." yazıyordu. [5]

Minber, başka birçok yorumcu gibi, Rus ve Avusturya imparatorluklarının parçalanıp anarşiye ve iç savaşa düşmelerini örnek gösteriyor, Türkiye'nin bu akıbetten kurtuluşunu memnunluk verici buluyordu.[6] Fethi Bey'in (Okyar) aynı tarihli başyazısında şöyle deniyordu:

"Cihan Harbi henüz her tarafta bitmemiştir. Ne zaman sona ereceği de katiyetle hesap ve tahmin edilemez. Mütareke şartlarının ağırlığı bundan ileri gelmiştir. Dünya durumunun fevkaladeliği karşısında İtilaf devletleri tarafından konulan bu kayıtların, bu mütareke maddelerinin devamı olamaz. Sulh zamanına kadar alınmasına lüzum görülmüş geçici ve ihtiyati tedbirler kabilindendir." [7]

Ancak 13 Kasım'da İtilaf donanmalarının İstanbul'a gelmesi ve Tevfik Paşa kabinesinin kurulmasından sonra mütareke hükümlerine yönelik kuşku ve kaygılar İstanbul basınında daha sık görülmeye başladı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt