Mimar Kemaleddin Kim Kimdir Hayatı

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Mimar Kemaleddin Kim Kimdir Hayatı
Mimar Kemaleddin kim, Mimar Kemaleddin kimdir, Mimar Kemaleddin'in hayatı, Mimar Kemaleddin bey, Mimar Kemaleddin müzesi, Mimar Kemaleddin hakkında bilgi

Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında gelişip, Cumhuriyet'in ilk on yılında da etkisini sürdüren I. Ulusal Mimarlık akımının en tanınmış uygulayıcılarındandır.
Yüksek öğrenimini 1887-91 arasında Hendese-i Mülkiye Mektebi'nde tamamlamıştır. Burada Alman Kos, Avusturyalı Forcheimer, ve Alman Jachmund'un öğrencisi olmuştur. Osmanlı mimarlığını incelemek için Alman hükümetince İstanbul'a gönderilmiş olan Jachmund, Kemaleddin Bey'in öğrenci olduğu yıllarda Sirkeci Garı'nın (1889-90) tasarımıyla görevlendirilmişti. Mezun olur olmaz Jachmund'a asistan olarak atanan Kemaleddin Bey, Jachmund'un üzerinde çalıştığı Sirkeci Garı'nın biçimlemesinden etkilenmiştir; ileriki yıllarda tasarladığı Evkaf-ı Hümayûn Nezareti ve Edirne Garı gibi yapılarda bu etkinin izleri görünür. 1891-1905 arasındaki asistanlığı sırasında açtığı özel bürosunda bir yandan da ilk yapıtlarını tasarlamaya başlamıştır; Rumelihisarı'nın tepelerinde, Galip Bey için yaptığı iki köşkü İstanbul'un çeşitli yerlerinde gerçekleştirdiği köşk ve konutlar izlemiştir. Çoğu ahşap olan bu ilk konutlardan başka Nişantaşı'nda Halil Paşa ve İsmail Paşa Konakları'yla Ortaköy'de, koru içindeki Sultan Reşad Köşkü'nü de tasarlamıştır.

1895'te mimarlık eğitimi için devlet tarafından Berlin'e gönderilmiştir. Berlin'de Charlottenburg Teknik Yüksekokulu'nda iki yıl mimarlık eğitimi gördükten sonra, iki buçuk yıl da çeşitli mimarların yanında çalışmıştır. 1900'de yurda döndükten sonra Hendese-i Mülkiye'deki görevine yeniden başlamış, ertesi yıl Harbiye Nezareti Ebniye-i Askeriye (askeri yapılar) mimarlığına ek görevle atanmıştır. Ulusal mimarlık konusundaki düşüncelerini ve bu yöndeki ilk yapıları da ilk kez bu yıllarda belirmeye başlamıştır. 20. yüzyılın ilk yıllarında gelişen Türkçülük, mimarın bu dönemdeki yapılarına, Ahmed Cevad Paşa ve Gazi Osman Paşa Türbeleri'nde görüldüğü gibi, Klasik Dönem Osmanlı mimarlığından esinlenmiş yapı öğelerinin yüzey düzenlemelerinde kullanılışı biçiminde yansımıştır. Kemaleddin Bey'in en verimli yıllarını oluşturan II. Meşrutiyet döneminden önce tasarladığı en son yapı, Ahmed Râtip Paşa için Çamlıca'da gerçekleştirdiği büyük konak olmuştur. Aynı zamanda mimarın son ahşap yapıtı olan Ahmed Râtip Paşa Konağı özellikle büyüklüğü ve görkemli merdiven holüyle dikkati çekmekte, ancak, biçimlemesinde, o yıllarda Batı'da ve İstanbul'da moda olan Art Nouveau akımından izler taşımaktadır.

Kemaleddin Bey'in II. Meşrutiyet öncesi dönemde en büyük etkinliği eğitim alanında olmuştur. Jachmund'un Hendese-i Mülkiye'den ayrılmasından sonra mimarlık derslerini üstlenen ve ayrıca, Sanayi-i Nefise Mektebi'nde "Nazariyât-ı Mimariye" adlı bir ders vermeye başlayan Kemaleddin Bey, bu okullarda ulusal mimarlık konusundaki düşüncelerini işleyecek ortamı bulmuştur. Kemaleddin Bey, mimar olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun geçmişteki gösterişli yaşantısına özlem duymakla birlikte bu çöküntünün nedenini, o yıllarda birçok Osmanlı aydınının yaptığı gibi, kültür yozlaşmasında aramış; bu nedenle, Batı mimarlığıyla geçmişteki Türk mimarlığını karşılaştırmak gereğini duyarak, artık günün koşullarına ters düşen bu mimarlıktan yalnızca biçimsel olarak yararlanıp yeni bir sentez oluşturmaya, ulusçuluk akımına koşut bir ulusal mimarlık anlayışı yaratmaya çalışmıştır.

Kemaleddin Bey'in mimarlık açısından en verimli dönemi 1909-19 arasındaki 10 yıl olmuştur. 1909'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra çağdaşlaşmaya yönelik bir atılımla, bütün devlet kurumlarında yenileştirme ve düzenleme girişimlerinin olduğu bu dönemde, Evkaf Nezareti'ne bağlı, vakıf yapılarının onarımıyla uğraşacak bir inşaat ve tamirat sermimarlığı (müdürlüğü) kurulmuş ve başına Kemaleddin Bey getirilmiştir. Kemaleddin Bey'in ilk iş olarak başlattığı İstanbul'un önemli eski yapılarının onarım çalışmaları onun ulusal mimarlık anlayışını geliştirmesine yardımcı olan bilgileri edinmesini sağlamıştır. II. Meşrutiyet boyunca (1908-18) süren bu çalışmalar arasında Sultan Ahmed, Fatih, Ayasofya, Yeni Cami gibi büyük külliyelerin yanısıra birçok küçük cami ve mescidin de onarımı bulunmaktadır. Öte yandan, evkaf gelirlerini artırmak amacıyla yeni yapılar gerçekleştirmesi düşünülen nezarette, Kemaleddin Bey'in önerilerine uygun olarak, İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi'nin kadroları genişletilmiş, çeşitli uzmanlık dallarından alınan teknisyenlerle örgütün büyük bir mimarlık ve inşaat bürosu biçiminde çalışması sağlanmıştır. "Kemaleddin Okulu" diye adlandırılabilecek bu büro, ulusal mimarlık anlayışını ülkenin bütün yörelerinde uygulayan bir dizi mimar, mühendis ve yapı ustasının yetişmesine olanak tanımış, böylece, Evkaf Nezareti İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi, I. Ulusal Mimarlık akımının odak noktasına dönüşmüştür.

Kemaleddin Bey gene bu dönemde, günümüzdeki Mimar ve Mühendis Odaları'nın benzeri bir örgütün kurulması için çaba göstermiş; 1908'de kurulan Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adındaki örgütte yer almıştır. Bu tarihte cemiyetin 21 üyesinin bulunduğu, mimar olarak kayıtlı 11 kişiden yalnızca üçünün Türk asıllı olduğu, bunların da Kemaleddin ve Vedat Tek ile Âsar-ı Atika Müzesi müdürü Halil Edhem Eldem Bey oldukları görülmektedir. Kuruluşundan bir yıl sonra, 15'i mimar 48 üyesi olan örgüt, I. Dünya Savaşı sonunda, büyük olasılıkla 1919'da dağılmıştır.

En verimli dönemi olan 1910-11'de gerçekleştirdiği yapıtları arasında, Vakıflar'ın ait yedi büyük iş hanı, Bebek (1913), Bostancı Kuloğlu (1913) ve Bakırköy Kartaltepe (1923-24) Camileri ile Bostancı İbrahim Paşa, Ayazma ve Eyüp Reşadiye Mekteb-i İbtidaileri bulunmaktadır. Vakıf hanlarından beşi İstanbul'da ikisi de Ankara'da uygulanmıştır. Aynı yıllarda ülkenin çeşitli kentlerinde uygulanmak üzere okul, cami vb tasarımları gerçekleştirdiği de bilinmektedir.

1913-17 arasında, Osmanlılar'dan kopma eğilimi gösteren Araplar'ı hoşnut etmek amacıyla, Arap vilayetlerinde girişilen bayındırlık işlerinde görevlendirilen Kemaleddin Bey'in bu nedenle hazırladığı tasarımların büyük bir bölümü, I. Dünya Savaşı nedeniyle gerçekleştirilememiş, İstanbul için tasarladığı yapıların bazıları da yarım kalmıştır. Bunlardan Yeşilköy ve Bakırköy'deki camilerle Bahçekapı'daki IV. Vakıf Hanı (1916-26) ancak Cumhuriyet'in ilk yıllarında tamamlanabilmiş; Şehzadebaşı'ndaki V. Vakıf Hanı gene Cumhuriyet döneminde bitirilmeden kullanıma açılmış; VI. ve VII.Vakıf Hanları ile başka birçok tasarımsa yapıya dönüştürülememiştir. 1914'te Evkaf Nezareti'ndeki görevine ek olarak İstanbul Şehremaneti Heyet-i Fenniye müşavirliğine (Belediye Fen Kurulu danışmanlığı) atanan Kemaleddin Bey'in, bu yeni görevinde, Şehremaneti Heyet-i Fenniye müdürü olan Vedat Bey'le birlikte kenti ilgilendiren çalışmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Kemaleddin Bey, İstanbul'un işgâli sırasında (1919) nezaretteki işine son verilince çalışmalarını yalnızca Şehremaneti'nde ve özel atölyesinde sürdürmüştür. 1918 Fatih yangınında evlerini yitiren dar gelirli aileler için tasarladığı, Lâleli'deki Harikzedegân Apartmanları (Tayyare Apartmanları, günümüzde Merit-Antik otel; 1919-22) Türkiye'deki çok katlı sosyal konut uygulamalarının ilki olmasının yanısıra, donatılı beton iskeletle gerçekleştirilmiş ilk yapılar olmasıyla da önem taşımaktadır.

Kemaleddin Bey 1919'da İngiliz yönetimine geçen Kudüs'te, Mescid-i Aksa'nın ve Kubbet-üs-Sahra'nın onarımlarını gerçekleştirmiş ve gösterdiği başarıdan ötürü Britanya Kraliyet Mimarlık Enstitüsü'ne üye seçilmiştir. Kemaleddin Bey'in Kudüs'te bulunduğu sıralarda, Ankara'da gerçekleştirilmesi düşünülen bazı yeni yapıların tasarımı Vedat Bey'e verilmiş, sonradan Büyük Millet Meclisi Binası olarak kullanılan Halk Partisi Genel Merkezi 1924'te tamamlanmış, ancak, gene Vedat Bey tarafından yapımına başlanan Vakıf Oteli (Ankara Palas) anlaşmazlıklardan ötürü yarım kalmıştır. Kemaleddin Bey, bu otelin tamamlanması için Ankara'ya geri çağrılınca sürmekte olan Mescid-i Aksa onarımını mimar Nihad ve Hüsnü Beylerle mühendis Şükrü Bey'e bırakmıştır.

1925'te Evkaf Müdüriyet-i Umumiyesi İnşaat ve Tamirat müdürlüğüne atanan Kemaleddin Bey, bundan sonra Ankara Palas'ın tamamlanması için çalışmalarını sürdürürken, başkentte gerçekleştirilmesi düşünülen bir genel kütüphane, Gazi Çiftliği için Atatürk'ün parasıyla yaptırılacak bir çiftlik evi ve Vakıflar'ca yaptırılacak yeni konutlar üzerinde de çalışmıştır. Bu konutların bir bölümü Ankara Palas'ın alt tarafında gerçekleştirilmişlerse de, kütüphane ve çiftlik evinin yapımından vazgeçilmiştir. Aynı yıllarda, Türk Ocağı Binası'nın tasarımıyla görevlendirilmiş, ancak belirsiz nedenlerle yapı daha sonra sınırlı bir yarışmaya açılmış; Vedat Bey, Kemaleddin Bey, Arif Hikmet Koyunoğlu ve Mongeri arasından Arif Hikmet Bey'in tasarımı birinciliğe değer görülmüştür. Kemaleddin Bey 1926 içinde Evkaf Müdüriyet-i Umumiyesi'ndeki görevi gereğince çeşitli vakıf evleri, iki vakıf hanı, Yenişehir'de, ölümünden sonra kendi adının verildiği bir ilkokul gerçekleştirmiş; ayrıca Atatürk'ün isteği üzerine, Çankaya'da yapılmak üzere, çağdaş gereksinimlere yanıt verebilecek nitelikte bir cami tasarlamış, Nafia Vekâleti adına da, Ankara Garı yanında yapılması düşünülen Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü Binası'nın tasarımına başlamıştır. 1927'de Maarif Vekâleti adına tasarladığı Gazi İlk ve Orta Muallim Mektebi aynı yıllarda kentin biçimlenmesinde etkin olmaya başlayan uluslararası üslup nedeniyle yoğun eleştirilere yol açmıştır. Mimarın ölümünden sonra, 1930'da tamamlanan bu yapı ile I. Ulusal Mimarlık dönemi kapanmış, bundan sonraysa, dönemin Türk mimarlığına yurt dışından gelen yabancı mimarlık hocalarının etkisinde uluslararası bir biçimleme anlayışı egemen olmuştur.
 
u_cosar

u_cosar

Üye
Bilgi için saol
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer Konular

Cevap
0
Görüntüleme
509
Cevap
0
Görüntüleme
385
Eren Değerli
Cevap
1
Görüntüleme
301
cihanyurdakul
Cevap
5
Görüntüleme
986
DarkredBlue61


Üst Alt