Bu düşüncenin bir adım ötesi, bikininin yasaklanması, başı açık kızların dayakla değnekle hatta cinayetle karşılaşmasıdır. Yaradan'nın dediği Yaradan ile kul arasındadır. Kimse de zaten evindeki giyiniş tarzı nedeniyle herhangi bir sorunla karşılaşmamaktadır. Ama bu gibi amcalar "erkeklerin dürtülerine sahip çıkamaması nedeniyle kadınların et parçalarını (dahası kıl parçalarını) örtmesini Allah'ın emri adı altında insanlara pompalayarak, kamu kuruluşları - öğrenim kuruluşları gibi "ayrımcılık yaratabilecek" bölgelerde kullanılmasını zorlamakta, dindar insanları kendi seçimleri doğrultusunda yaşayan insanlara karşı kışkırtmaktadır.
Ben şahsen İran'da yaşamak istemezdim.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türban hakkında verdiği Leyla Şahin kararında şöyle demektedir:
"Türkiye gibi nüfusunun çok büyük çoğunluğunun belli bir dine mensup olduğu bir ülkede üniversite yönetimlerinin köktendinci grupların bu dinin ibadet gereklerini yerine getirmeyen veya başka dini inanca mensup öğrenciler üzerinde baskı kurmalarını engellemek için çeşitli önlemler alabileceklerini" ve bu amaçla "laik üniversitelerin bir dinin ibadet ve usullerinin yerine getirilmesini kısıtlayan düzenlemeler öngörebileceklerini" belirlemektedir.
Kökten dinci gurupların bu ülkede ciddi anlamda bir tehdit oluşturduğu çok açık. Sen Avrupa'da tecavüz oluyor diyorsun da senin ülkende aile içinde babaların küçücük kızlara tecavüz ettiğini neden söylemiyorsun? O da ayrı bir mevzuu... Namus davası deniyor sonra adına senin ülkende "ensest" ortaya çıkıp da babanın kirli çamaşırları ortaya döküldüğünde, hamile kıza kurşun sıkılırken.
İslam'ın 5 şartında birisi değildir örtünmek. Sen kitabındaki örtünmek "tavsiyesine" bu kadar takılacağına "dürüst" olman hakkında söylenenlere takıl da bir yandan vatandaşı soyup bir yandan cumada boy gösterme. Sonra da dini bahane edip inanç üstünden kazanç sağlama!..