efsaneler

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

paratoner

Üye
    Konu Sahibi
efsaneler
arkadaslar bu topige zaman1m oldukca k1sa k1sa efsaneler ekleyecem sirf sizin içi n kiymetinizi bilin loooo :artı:
Dindar bilgisayar
Amerika'da katolik kilisesinin yöneticileri, "Madem ki devir bilgisayar devri, o zaman çoook güçlü bi bilgisayar yaptırıp elimizde dinlerle ilgili ne kadar bilgi varsa yükleyelim, sonra da soralım bakalım, 'En iyi din hangisi?" Amerikalılar bu deney sonunda bilgisayarın kesinlikle hıristiyanlığı seçeceğinden eminmişler. Dertleri de, sonucu Dünya'ya açıklayıp hava atmakmış. IBM firmasına accayip güçlü bi bilgisayar ısmarlanmış ve bütün kutsal kitaplar, peygamberlerin hayatı, işte ne bileyim, dine dair ellerinde ne varsa yüklemişler hard diske. Sonra da "En iyi din hangisi?" diye yazıp "start" düğmesine basmışlar.

O dev bilgisayar tuhaf sesler çıkarıp haldır huldur günlerce çalışmış. Çalışmış, çalışmış, çalışmış... Sonunda da hoparlöründen tok bi ses gelmiş: "Laaaaa ilahe illallahhh..."

Yumurtanın kabuğu
Din üzerine olan sayısız efsanenin en yaygınları yumurtanın kabuğunda, ağacın kesitinde ortaya çıkan Arapça Allah, besmele yazıları herhalde. Doğanın müminliğine en popüler örneklerden biri rahmetli Barış Manço’nun Afrika’daki ağaçlardan birinde bulduğuydu hatırlarsanız. Daha da komplike olanlar var tabii. Örneğin, üzerine birkaç kat boya da sürseniz boyaların dökülüp, ayetlerin ortaya çıktığı sunta parçası, kendiliğinden yıpranan cilt kapağının üzerinde Allah yazısının çıkması gibi... Müslüman ülkelerde eğer genç bi kız idam cezasına çarptırılmışsa, infaz gerçekleşmeden önce kıza tecavüz edilerek bekareti bozulurmuş. Çünkü İslamiyet’te bakire birini öldürmek yasakmış.

Futbol İslamiyet’e göre günahtır. Çünkü efsaneye göre, Yezidiler Hazreti İbrahim’i öldürdükten sonra kafasıyla top gibi oynamışlar. Peygamber de bunun üzerine futbolu yasak etmiş.

Bi arkadaşın babaannesi bi gün namaz kılıyomuş. Kadıncağız secde etmiş. Kalktığında karşısında bi kadının oturduğunu görmüş. Anlamamış başta taabi. Namazını bozmasın diye kadına eliyle, “Kenara çekil, kenara çekil” anlamında bi işaret yapmış. Bu kadın meğer kötü bi cinmiş. Babaanneyi örgülü saçlarından tuttuğu gibi havaya savurmuş ve GÜMM diye yere vurmuş.”


İlahiyattaki dilenci
Olayımız İngiltere’de bi ilahiyat fakültesi geçmiş. Son sınıf öğrencileri bütün bi yıl boyunca “İsa’nın Hayatı” başlıklı bi ders almış. Öğrenciler yıl sonunda final sınavına geldiklerinde sınıfın kapısında bi not görmüşler. Kağıtta sınavın kampüsün diğer ucundaki bi anfide yapılacağı yazıyomuş. Duyuruyu görenler sınava geç kalmamak için koştura koştura yeni salonun yolunu tutmuş. Yeni anfinin olduğu binanın girişinde de hırpani kılıklı biri varmış. Adamcağız, “Allah rızası için yardım edin. Üç gündür ağzıma lokma girmedi” gibi şeyler söylüyomuş ama öğrenciler zaten sınava yetişme telaşında, hiiççç kimse ilgilenmemiş dilenciyle
. Sınav saati geldiğinde hoca sınıfa girmiş, “Sınava gerek kalmadı. Hepiniz kaldınız. Seneye görüşmek üzere” demiş. Öğrenciler hiç bi şey anlamış taabii. İşin rengi sonradan ortaya çıkmış. Meğerse sınavı zaten yapmış hoca. Binanın girişindeki dilenci bi aktörmüş. Herif öğrencilerin İsa’nın erdemlerinden pay alıp almadığını test etmek için oradaymış.

Yumurtayla Tanrı testi
Amerika’daki Kuzey Kaliforniya Üniversitesi’nde, hayatını insanları Tanrı inancından vazgeçirmeye adayan bi felsefe profesörü varmış. Bu herif bütün bi dönem boyunca öğrencilerine Tanrı’nın olmadığını kanıtlamaya çalışırmış. Her sömestr sonunda da, “Eğer aranızda hala Tanrı’ya inanan varsa hemen ayağa kalksın” diyerek bitirirmiş dersini. 20 yıl boyunca onun tersi düşünen pek çok öğrenci olmasına rağmen kimse ayağa kalkmaya cesaret edememiş. Çünkü hoca sözlerini bitirdikten sonra cebinden bir yumurta çıkarıp, “Afferin! Zaten eğer Tanrı gerçekten olsaydı işte bu yumurtanın kırılmasını önlerdi” diyerek yumurtayı yere doğru bırakırmış. Sonra da yumurtanın kırılmasını zevkle seyreder, kahkahalar atarmış. (pis adam) Ve maalesef, pek çok öğrenci bu gösteriden etkilenir, Tanrı’nın varlığı konusunda şüpheye düşermiş.
Ancaaak, 20 yılın sonunda “mümin” bir öğrenci, profesörün nasıl bi kişiliğe sahip olduğunu duymuş olmasına rağmen felsefe dersi zorunlu olduğundan bu sınıfın öğrencisi olmuş. Hocanın garip mantığından korktuğu için de üç ay boyunca bütün herşeyi itiraz etmeden dinlemek zorunda kalmış. Derken son gün gelip çatmış. Adet olduğu üz’re hoca son gösterisini yaparak dönemi bitirecekmiş. Fakat, “Aranızda hala Tanrı’nın varlığına inanan varsa şu an ayağa kalsın” dediği anda sınıftaki 300 öğrenciden biri olan koyu hıristiyan genç ayağa kalkmış, “Yanlış yapıyosunuz sayın hocam. Ben bütün kalbimle Tanrı’nın varlığına inanıyorum” demiş. Zaten bu, hocanın da yıllardır beklediği anmış. Yumurta testi çok daha keyifli olacakmış böylelikle. Hemen cebinden yumurtayı çıkarmış, “İyi o zaman, hadi Tanrın bu yumurtayı kırılmaktan kurtarsın da görelim bakalım” diyerek yumurtayı yere doğru bırakmış.

Sınıftaki herkes nefesini tutmuş. Herşey ağır çekim gibiymiş. Yumurta yere doğru düşmüş düşmüş düşmüş ve yere çarpıp zıplamış, or’dan bi daha gerisin geri aynı hızla yere çarpmış ama KIRILMAMIŞ! Bunu gören felsefe profesörü ne yapacağını bilemeden, sararmış suratını öğrencilerden gizlemeye çalışıp sınıftan koşarak kaçmış. Kalan öğrenciler, “koyu katolik” gencin önderliğinde o gün ve o gece, sabaha kadar ilahiler söylemiş sınıfta.

devam edecek arkadaslar...bunlari okuyun önce ;)
 


goldcrusher

goldcrusher

Üye
offff hikayeler guzel ama oku oku bitmiyor.......


:talk: :talk: :talk:
 

paratoner

Üye
    Konu Sahibi
daha bunlar ne devami gelcek daaaaa
 
SANCAR

SANCAR

Üye
ewt özellikle dilenci hikayesi iyiydi :artı:
 

paratoner

Üye
    Konu Sahibi
Dönmüş, dönmüş, dönmüş...
Bir lunaparkın gece bekçisi olarak işe başlayan bir vatandaşımız, bir gece çok sıkılmış ve "Bari oyuncaklara binip eğleneyim diye" düşünmüş. Hep binmek istediği ama bir türlü fırsat bulup da binemediği zincirli sandalyeleri gözüne kestirmiş. Hani şu sekolin denilen zincirle yukarıdan bağlı olup dönmeye başlayınca merkez-kaç kuvvetiyle dışarı doğru açılan bi oyuncak vardır ya; işte ona.

Vatandaş sandalyeye oturmuş, eline aldığı uzun bir çubukla aletin şalterini açmış. Şalter iner inmez zincir dönmeye başlamış. İçini çocuk gibi bi sevinç kaplamış. Çığlıklar atıp, klasik zincir ayılıkları yapmaya başlamış. Dönmüş, dönmüş, dönmüş...

Otomatik olarak duracağını sandığı zincir, bir türlü durmuyormuş. Doğal olarak bir süre sonra vücudu isyan etmeye başlamış; başı dönüyor, midesi bulanıyormuş. Sonuçta sabaha kadar dönmüş durmuş. Sabah mesaiye gelen lunapark çalışanları cesedini hala dönmekte olan zincirde bulmuşlar. Yapılan otopside, bekçinin beynindeki denge merkezi damarlarının patlaması sonucu beyin kanamasından öldüğü ortaya çıkmış.
Türk aslanları Kore'de
Devir Kore Savaşı günleri. Ne idüğü belirsiz bi savaşın içine müttefiklere hoş görüneceğiz diye dalmışız. Amarikalılar, "zaten bizim navy aslanları işi bitirir ama hadi Türkler de istiyor, hevesleri kırılmasın, gelsinler bari" diye hafiften burun kıvırarak karşılamışlar bizim hükümetin savaşa katılma kararını... Vaay, Coni'ye bak. Sen ne zaman adam oldun lan gavur! Sen önce tuvaletine taharat musluğu taktır, kıçındaki b.kla geziyosun... İlk Türk birliği Kore'ye varmış, diğer müttefik askerlerle birlikte teftiş için sıraya dizilmiş. Bizimkiler tam da Amerikan askerlerinin yanındalarmış. Yalnız Mehmetçikler Amerikan ayılarının yanında biraz çelimsiz kalmış taabi. Amerikalıların komutanı bizim komutanın yanına gelmiş, alaycı bir tavırla, 'Siz bunlarla mı geldiniz Kore'de savaşmaya Hiç gelmeseniz de olurdu canım' diyerekten bizim askerlerden birini şöyle iki yanından sallamış. Askercik sendeleyip düşer gibi olmuş, arkadaşlarından biri tutmuş garibi. Türk komutan bütün sakinliğiyle "Bakın bayım" demiş, (Yani İngilizce olaraktan "look mister" demiş. Hem de herifin konuştuğu Kuzey Virginia aksanıyla söylemiş bunu) "Bu asker size saygısızlık olmasın diye öyle sarsıldı. İsterseniz şimdi tekrar deneyin. Aynı şeyi bir daha yapabilirseniz, biz tasımızı+tarağımızı toplayıp derhal ülkemize geri döneceğiz."

Amerikan komutanı alay eder vaziyette, o çelimsiz dediği Mehmetçiği yine sallamaya çalışmış. Ama çocuğu bir milim bile yerinden oynatamamış. Adam bütün gücüyle bir daha denemiş ama nafile. Amarikan komutanı anlamış taabi yanlışını. Hemen bizim komutanın elini sıkmış, bütün birliği de tek tek alınlarından öpmüş... "Zaten İngilizcenizin mükemmeliğinden anlamalıydım. Beni affedin" demiş
Amarika'nın hain planı
Olay soğuk savaş yıllarında geçiyo. Amarikalılarla Ruslar sürekli birbirleriyle uğraşıyolar taabi. Her iki ülke de diğerini sinir etmek için en olmadık yöntemlere başvuruyomuş. Amarikan Hükümeti, Sovyet Ordusunu psikolojik olaraktan çökertmek için bi plan yapmış. Amarika’nın en büyük lateks firmalarından biriyle anlaşılmış. Bu şirket bi Sovyet firmasına prezarvatif sipariş etmiş. Güya bunlar Amerikan ordusuna dağıtılacakmış. Hava, kara, deniz olmak üzere üç ayrı ambalajda hazırlanması istenmiş prezarvatiflerin. İşin can alıcı noktası ise boyutlarıymış. “Rusya’da duyulunca askerlerin morali sıfır olur” denilerek şu ölçüler istenmiş: En 8, Boy 30 cm. Sovyet firması siparişi kabul etmiş. Sovyetler işe uyanmışlar taabi, onlar da yapmışlar hinliklerini. Bi’kaç ay sonra Rusya’dan kargo uçaklarıyla gelmiş prezarvatifler. Amarikalı askeri yetkililer binbir neşeyle açmışlar sandıkları, “Hahaha, herifler nası kompleks olmuşlardır şimdi” filan...

Ruslar bütün herşeyi istendiği gibi hazırlamışmış. Kara, hava, deniz amblemleri, prezervatiflerin ölçüleri, heeeppsi aynı. Yalnız tüm ambalajların üzerince fazladan bi not varmış. Size: Medium
simdilik yete fazlasi zarar :DD
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt