Edatlar (ilgeç), bağlaç ve ünlem

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Edatlar (ilgeç), bağlaç ve ünlem
Edatlar (İlgeçler) : Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilgisi kurmaya yarayan sözcüklere edat denir. Edatların tek başlarına anlamları olmadığı gibi, tek başlarına görevleri de yoktur. Ancak diğer sözcüklerle birlikte cümle içinde görev kazanırlar.

Dilimizde kullanılan başlıca edatlar şunlardır : Gibi, kadar, sanki, için, ile, -den dolayı, -den ötürü, -den beri, -mek üzere, -e karşın, -e doğru, -e değin, denli, bile, -den öte, -den sonra, -den önce...

Başlıca Edatlar ve Farklı Kullanımları :

İle : Ek biçiminde de yazılabilen bu edatla oluşturulan edat öbeklerinin başlıca kullanımları şunlardır :

¨ İşin, eylemin, hangi araçla (vasıtayla) yapılacağını, yapıldığını bildirebilir.
Örnek :
İstanbul’ uçakla gideceğim.

Edat tümleci

¨ İşin, eylemin kimle yapıldığını, yapılacağını bildirebilir.
Örnek :
Bu oyuncağı küçük kardeşimle yaptım.

Edat tümleci

¨ İşin, eylemin nasıl yapıldığını, yapılacağını bildirerek durum zarfı olabilir.
Örnek :
Çocuk, büyük bir sevinçle yanıma geldi.

Durum Zarfı

¨ İşin, eylemin nedenini bildirerek edat tümleci olabilir.
Örnek :
Arabanın devrilmesiyle yol trafiğe kapandı.

Edat tümleci

¨ İki cümle arasında bağlaç görevi üstlenebilir.
Örnek :
Çok yorgundum; bu nedenle senin işini takip edemedim.

Bağlaç

Gibi : Bu edatla kurulan edat öbekleri şu görev ve anlamlarla karşımıza çıkarlar :

¨ Benzetme ilgisiyle durum zarfı, sıfat, sıfatın zarfı, zarfın zarfı ya da ek-eylem alarak bir ad cümlesinin yüklemi olabilirler. Örnek : Bu şato gibi ev kimin? (sıfat)

Çocuklar gibi sevindi kadıncağız. (durum zarfı)

Nermin gibi güzel bir kızım var benim de. (sıfatın zarfı)

Küçük kızım dün hasta gibiydi. (yüklem)

¨ Bazı durumlarda ölçü (nicelik) yönüyle karşılaştırma yapar.
Örnek :
Senin gibi bencil birini görmedim.

Ayşe, Ali gibi çalışkandır.

¨ Cümleye, olabilirlik, kuşku anlamı da katar.
Örnek :
Bugünlerde görüşmüyoruz, işleri bozuldu gibi.

Ayşe bugün ağlamış gibi.

¨ Bazı kullanımlarda cümleye tam değil de tam olmaya yakın, yaklaşık olma anlamı katar.
Örnek :
Yemek pişti gibi.

Kış geldi gibi.

Kadar : Bazı kullanımlarda kadar edatı sözcükler ve kavramlar arasında benzetme ilgisi kurar.
Örnek : Senin bugün cennet kadar vatanın var.

İnsan kadar acımasız varlık yoktur.

Cümleye civarında, dolayında anlamı katar.
Örnek : Onu bir saat kadar bekledim.

İki kilo kadar aldım

Bazı cümlelerde, dek değin ilgeçlerinin anlamını karşılar, bitiş ilgisi kurar.
Örnek :
Sabaha kadar yağmur yağdı.

İstanbul’a kadar otobüsle gittim.

Bu ilgeç bazı cümlelere ölçüsünde, derecesinde anlamı katar.
Örnek :
Gücümün yettiği kadar çalışacağım.

Karşı : Bir ada yönelik kullanılırsa sıfat olur.
Örnek : Karşı görüş, Karşı taraf

¨ Ad olarak kullanılır. Örnek : Buradan karşı güzel görünüyor.

Bir sandal kiralayıp karşıya geçti.

¨ Ad olarak kullanıldıklarında, belirtili ad tamlamalarında tamlayan ya da tamlanan olur.
Örnek : Okulun karşısında boş bir arsa var.

Tamlanan

Karşının döneri daha güzel.

Tamlayan

¨ “-e karşı” biçimindeki kullanımları edattır. Edat tümleci kurar. Örnek :

Küçüklerin büyüklerine karşı saygılı olması gerekir.

Bu söze karşı ne denir?

¨ “-e karşı” edatı, zaman anlamlı sözcüklere geldiğinde zarf tümleci kurar.
Örnek :
Sabaha karşı bir fırtına koptu.

Zarf tümleci

¨ “Karşı” sözcüğü, ikileme kurar, eylemleri eylemsileri durum anlamıyla sınıflandırarak zarf olur.
Örnek : Toplantıda onunla karşı karşıya oturduk.

¨ Deyim biçiminde eylem öbekleri kurar.
Örnek : Karşı çıkmak, karşı gelmek

İçin : Bazı cümlelerde, sözcükler ve kavramlar arasında neden-sonuç ilgisi kurar. Bu kullanımda “-den” ekiyle anlamca özdeştir.
Örnek :
Ders çalışmadığı için sınıfta kaldı. (Ders çalışmadığından)

Hava soğuk olduğu için dışarı çıkmadım. (soğuk olduğundan)

¨ Bazı cümlelere amacıyla, maksadıyla anlamı katıp amaç-sonuç ilgisi kurar.
Örnek :
Seni görmek için buraya geldim. (Gelmesinin amacı görmek)

Koşu yapmak için spor ayakkabısını giydi. ( Ayakkabıyı giymesinin amacı koşu yapmaktı.)

¨ Kimi kullanımlarda cümleye hakkında, konusunda anlamı katar.
Örnek :
Senin için sözüne fazla güvenilmez diyorlar.

Babam için çabuk iyileşir diyorlar.

¨ Bazı cümlelere özgüleme anlamı katar.
Örnek :
Bu kitapları senin için aldım.

Akşamki oyun için bilet aldık.

¨ Kimi kullanımlarda “sahip olmak adına, uğruna” anlamı katar.
Örnek :
Dedelerimiz bu vatan için canlarını feda etmişler.

¨ Cümleye “karşılık” anlamını katarak edat tümleci olabilir.
Örnek :
Bu eski kitap için tam on milyon ödedim.

Edat tümleci

Üzere : Bazı durumlarda için edatıyla özdeş olup, cümleye amacıyla, maksadıyla anlamı katar. Örnek : Mektubu sana göndermek üzere yazmıştım.

Tatile gitmek üzere çantamı hazırladım.

¨ Bazı cümlelere şartıyla, koşuluyla anlamı katar.
Örnek :
Kitabı yarın getirmek üzere aldı.

Bir hafta sonra ödemek üzere ondan para istedim.

¨ “Üzere” edatının, tam değil de tam olmaya yakınlık, yaklaşık olma anlamı da vardır.
Örnek:
Arkadaşım gelmek üzere.

Yağmur dinmek üzere.

Yalnız-Ancak : Bir ada yönelik kullanılırsa, sıfat olur.
Örnek : Yalnız adam, yalnız kişi

¨ Bir eylemi ya da eylemsiyi nitelemesi halinde, belirteç olur. Örnek :

Bu kadar yolu yalnız gelmiş. (Nasıl gelirdi? Yalnız)

Beni yalnız bırakıp gitti. (nasıl bırakıp? Yalnız)

¨ İki cümleyi birbirine bağlaması halinde, ama, fakat bağlaçlarının görevini üstlenir.
Örnek:
Bu işi yaparım, yalnız paramı peşim isterim.

Ben de gelirim, yalnız bugün çok işim var.

¨ Edat olması halinde cümleye “sadece, tek, bir tek gibi” anlamlar katar.
Örnek :
Aradığınız kitabı yalnız burada bulabilirsiniz.

Bu sandık yalnız bu anahtarla açılır.

ANCAK : Bu edat ötekilerin aksine, kendinden önceki sözcük veya sözle değil, kendinden sonraki sözcük veya sözle öbekleşir ve cümleye “tek, bir tek” anlamlarını katar. Bu yüzden de edat olan “ancak” sözcüğünü bağlaç veya zarf olarak karşımıza çıkan “ancak” sözcüklerinden ayırmak çok kolaydır. Örnek :

Bu sorunu ancak Ahmet Bey çözebilir. (edat)

Çok aradım; ancak (ama) istediğim gibi bir ev bulamadım. (bağlaç)

Bu kömür bize iki ay ancak (zor) yeter. (zarf)

Görevlerine Göre Edatlar :

¨ Addan önce gelerek, sıfat öbeği halinde bir sıfat tamlamasının tamlayanı olabilirler.

Örnek : O mağazada bedenime göre elbise bulamadım.

Tamlayan

Onun gibi insan az bulunur bu dünyada.

Tamlayan

¨ Sıfattan önce gelerek, söz konusu sıfatın zarfı olabilirler.
Örnek :

Bu kadar soğuk bir insan görmedim.
Zarf Sıfat

¨ Zarftan önce gelerek, söz konusu zarfın zarfı olabilirler.
Örnek :
Onun kadar şık giyinmek istiyorum ben de.

¨ Eylemden veya eylemsiden önce gelerek bir temel ya da yan cümlenin, durum, zaman, koşul, yer-yön ve azlık-çokluk bildiren zarf tümleci olabilirler.
Örnek :
Çocuklar gibi ağladık hepimiz. (temel cümlenin durum zarfı)

Çocuklar gibi ağlamamıza herkes güldü. (yan cümlenin durum zarfı)

Düne kadar onu tanımıyordum. (temel cümlenin zaman zarfı)

Düne kadar onu tanıdığımı söyleyemem. (yan cümlenin zaman zarfı)

Tekrar görüşmek üzere toplantıya bir saat ara verdik. (temel cümlenin koşul zarfı)

O dakika kadar bekleyebilir misin beni? (temel cümlenin azlık-çokluk zarfı)

On dakika kadar beklemen gerekiyor beni. (yan cümlenin azlık-çokluk zarfı)

Bahçe kapısına doğru hızlı hızlı yürüdüm. (temel cümlenin yer-yön zarfı)

Bahçe kapısına doğru yürümek istedim. (yan cümlenin yer-yön zarfı)

¨ Ek-eylem alarak bir ad cümlesinin yüklemi olabilirler.
Örnek :
Onun boyuda senin boyun kadardı.

¨ Özne olabilirler.
Örnek :
Bu kadarı yeter bana.

¨ Hal eklerini alarak cümlenin belirtili nesnesi, dolaylı tümleci olabilirler. Bu kullanımlarında edatın adlaştığı söylenebilir. Örnek: Onun gibisini asla bulmazsın. (belirtili nesne)

Onun gibisine her şeyimi veririm. (dolaylı tümleç)

¨ Amaç, araç, sebep ve kişiye görelik bildirdiklerinde ya da hakkında, uğrunda, karşılık anlamlarıyla kullanıldıklarında edat tümleci olurlar. Örnek :

Bulaşıkları yıkamak için biraz su ısıttım. (amaç)

Geciktiğim için özür diledim ondan. (temel cümlenin sebep zarfı)

Geciktiğim için özür dilemem gerekiyor ondan. (yan cümlenin sebep zarfı)

Mektuplarını dolmakalem ile yazmalısı. (araç)

Babama göre asıl suçlu bu adam değilmiş. (görelik)

Akşamki tiyatroya kardeşimle gideceğim. (birliktelik)

Ömer bey için iyi şeyler söylemiyorlar. (hakkında)

Bu vatan için canımı seve seve veririm. (uğrunda)

Banka borçları için evini ipotek etmiş. (karşılık)

BAĞLAÇLAR
Bağlaçlar: Eş görevleri sözcükleri, sözcük öbeklerini, cümleleri birbirine bağlayan sözcük türlerine bağlaç denir. Bağlaçların üç görevi vardır :

¨ Eş görevli sözcükleri birbirine bağlar.

¨ Sözcük öbeklerini birbirine bağlar.

¨ Cümleleri birbirine bağlar.

Dilimizde sık kullanılan başlıca bağlaçlar şunlardır : Ve, veya, ya da, ile, yahut, veyahut, de(da), ki, fakat, ama, meğer, zira, madem, mademki, oysa, oysaki, halbuki, yeter ki, ancak, yalnız, nitekim, üstelik, örneğin, gerek... gerek, ister ... ister, ne ... ne, hem ... hem vb.

Başlıca Bağlaçlar ve Farklı Kullanımları :

İle : Yalnızca eş görevli sözcük veya sözcük öbeklerini birbirine bağlar; cümleleri birbirine bağlayamaz. Edat olan “ile” ve bağlaç olan “ile” yi birbirine karıştırmayınız ve bağlaç olan “ile” nin de ek biçiminde yazılabileceğini unutmayınız. Bağlaç olan “ile” yi edat olan olan “ile” den ayırmak için, “ile” nin yerine “ve” sözcüğünü kullanmayı deneyin. “ile” bağlaç olarak kullanılmışsa, yerine “ve” bağlacını rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Örnek :
Bu dergi ile şu kitabı çekmeceye koy.

Masalarla sandalyelere dokunmayın.

Annemle babam tatile gitti.

De (da) : Görev ve anlamları :

a) Cümleleri birbirine bağlamada kullanılır.
örnek :
Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi.

Buraya kadar gelmiş de bize uğramamış.

b) Eş görevli sözcükleri birbirine bağlamada kullanılır.
Örnek :
Seni de onu da işe alıyoruz.

c) Bu bağlaç, bazı kullanımlarda cümleye, azarlama, korkutma, direnme, umutsuzluk, alaya alma ve küçümseme anlamları katar.
Örnek :
Lafını bil de öyle konuş. (Azarlama)

Geleceği varsa göreceği de var. (Korkutma)

Adam gitmem de gitmem diye tutturdu. (Direnme)

Büyüyecek de adam olacak da bize bakacak. (Küçümseme, umutsuzluk)

Hava güzel olacak da pikniğe gideceğiz. (umutsuzluk)

d) Bazı kullanımlarda düşüncenin sürdüğünü gösterir.
Örnek : Çantamı unutmuşum da...

e) Soru ekleriyle birlikte kullanıldığında, şaşkınlık bildirir, sözün anlamını güçlendirir.
Örnek: O da mı gelecek?

f) İkileme kurarak sözün anlamını pekiştirir.
Örnek : Ev de ev, görülmeye değer.

g) Bazı kullanımlarda koşul ilgisi kurar.
Örnek : Dinledi de anladı.

h) İki yargıyı birbirine bağlarken, birinci yargıya olumsuzluk anlamı katar.
Örnek: Anllatın da anlamadık mı?

Ki : İki cümleyi, koşul, sebep-sonuç, amaç-sonuç, zaman, açıklama, yorum, ilgilerinden biriyle bağlayan bu bağlacın özne görevindeki bir ad ya da zamiri vurgulaması da mümkündür. “ki” bağlacının bir eksiltili cümlenin sonunda yer almasına da sık rastlanır.
Örnek : Okula erken git ki dersi kaçırmayasın! (Koşul)

Çalışmadı ki başarılı olsun. (Sebep-sonuç)

Buraya geldim ki seni göreyim. (Amaç-sonuç)

Eve geldim ki sular akmıyor. (Zaman)

Sonunda anlaşıldı ki beni arayan Ayşe’ymiş. (Açıklama)

O ki seni aramıyor, sen de onu arama artık. (Özne görevindeki zamiri vurgulama)

Öyle üzgünüm ki ...

Ve : Çok sık kullandığımız bir bağlaçtır. Girdiği cümleye, “her ikisi” anlamını katar. Yalnızca eş görevli sözcük öbeklerini değil, cümleleri de birbirine bağlayabilir. Örnek:

O ve ben, en kısa zamanda görmeye geleceğiz.

(Özne görevindeki zamirleri birbirine bağlamış)

Onu aradım ve eve davet ettim.

(İki cümleyi birbirine bağlayarak sıralı cümle kurmuş.)

Cümleye “her ikisi” anlamı katan öteki bağlaçlar şunlardır : Hem ... hem (de)..., gerek ... gerekse..., de... de... Örnek : Bu geziye hem seni hem de onu götüreceğiz.

Gerek ondan gerekse senden çok memnunum.

Senden de ondan da bir alacağımız kalmadı.

Veya : Cümleye “ikisinden biri” anlamı katar. Örnek :

Seni karşılamaya Semra veya Erkan gelecek.

(Özne görevindeki sözcükleri birbirine bağlamış.)

Cümleye ikisinden biri anlamı katan öteki bağlaçlar şunlardır : ya da, veyahut, ya ... ya(da) Örnek : Mehmet ya da (veyahut) Özgür’le sana haber gönderirim.

Gelecek yaz tatilimi ya deniz kıyısında ya da dağda geçireceğim.

Ne ... ne (de) : Biçimce olumlu anlamca olumsuz cümlelerde kullanılan bir bağlaçtır. Kullanıldığı cümlenin yükleminin olumlu olması gerekir. Örnek :

Ne öğretmenlerini ne de okulunu seviyor. (Okulunu da öğretmenlerini de sevmiyor)

Bu bağlacın, karşıt kavramların arasına girerek, cümleye “ikisinin arasında, yaklaşıklık” anlamını katması da mümkündür. Örnek: Bugün hava ne sıcak ne soğuk.

Halbuki-Dahası-Örneğin : Çelişik yargıları birbirlerine bağlarlar. Örnek :

Sınavı kazanamadı, halbuki çok çalışmıştı.

Beni aramadı, oysaki arayacağını sanmıştım.

Beni çok üzmüştün, öyleyken bile seni çok seviyordum.

Dahası, üstelik : İlk yargıyı, pekiştirme ilgisiyle birbirine bağlar. Örnek :

Evlendiği kız güzel, üstelik çok zengindi.

Evlendiği kız güzel, dahası çok zengindi.

Örneğin, Mesela, Sözgelimi : Bunları örnekleme bağlaçları olarak kabul etmek gerekir. Bir yargıdan sonra, o yargıyla ilgili örnek verilecekse kullanılır. Örnek : Sıfatlar varlıkları niteleyen ya da belirten sözcüklerdir. Örneğin (sözgelimi, mesela); “güzel” sözcüğü, “Güzel sözler söyleyerek beni kandıramazsın.” Cümlesinde bir addan önce gelerek niteleme görevi üstlendiği için sıfat olarak kullanılmıştır.

Çünkü-Ama :Bu bağlaç bir açıklama bağlacıdır. İki yargının arasına girerek söz konusu yargıları sebep-sonuç açıklamasıyla birbirine bağlar. Aynı görevle kullanılabilen öteki bağlaçlar şunlardır: Bu yüzden, bu nedenle, bu sebeple, bundan dolayı... Örnek:

Dün seni arayamadım; çünkü işim çoktu.

Dün işim çoktu; bu nedenle seni arayamadım.

Ama : Biri olumlu, diğeri olumsuz yargı bildiren iki cümleyi birbirine bağlar. Bu bağlaçla aynı görevde kullanılabilen öteki bağlaçlar şunlardır: Ancak, yalnız, fakat, lakin, zira...

Örnek : Çok ısrar ettim ama (fakat, ancak, lakin, zira) kararını değiştiremedim.

Bu bağlaçların iki sıfatın arasına girmesi ya da iki yargı arasında “koşul ilgisi” kurması a mümkündür.
Örnek : Güneşli; fakat serin bir gün geçirdik bugün.

İstediğin yere gidebilirsin; ama saat ondan önce evde ol.

Yapıları Yönünden Bağlaçlar :

Basit Bağlaçlar : Bunları kök halindeki bağlaçlar olarak adlandırmak da mümkündür: ve, ile, dahi, ki, bile, çünkü... gibi.

Türemiş Bağlaçlar : Bir ya da birden çok yapım ekiyle, anlamca ilgili olduğu bir kökten türemiş bağlaçlardır: Üstelik, örneğin... gibi.

Birleşik Bağlaçlar : En az iki ayrı sözcüğün zamanla kaynaşıp birleşmesiyle oluşan bağlaçlardır: Öyleyse, veyahut... gibi.

Öbekleşmiş Bağlaçlar : Aynı yazılan en az iki sözcüğün (sözcük öbeğinin) oluşturduğu bağlaçlardır. Bunların çoğu, öteki bağlaçlardan farklı olarak tek başlarına da anlamlıdır: Yeter ki, demek ki, kaldı ki, varsayalım ki, tut ki, uzun sözün kısası, ne var ki... gibi.

Yinelemeli Bağlaçlar : Kimi bağlaçların aynı sözcüğün tekrarıyla oluştuğu görülür. Bu bağlaçlarda bağlanan sözcük veya söz öbeklerinden biri araya girer: Ne... ne(de)..., hem... hem(de)..., ya... ya(da) ... gibi.
ÜNLEMLER

Ünlemler :Ünlemler, insanlığın kullandığı en ilkel sözcüklerdir. Bunların da edat ve bağlaçlar gibi belli bir anlamları yoktur. Öyleyken, tek başlarına kullanıldıklarında bile cümle değeri taşırlar. Ama çoğunlukla, kendilerini açıklayan bir cümlenin başında ya da sonunda yer alarak söz konusu cümleye belli bir duygu anlamı katarlar.

Ünlem türündeki sözcüklerle, genellikle, belli durumlar karşısında gösterdiğimiz anlık tepkilerimizi dile getiririz : “Şaşırma, korkma, uyarı, sevinme, üzülme, istemeye istemeye kabul etme, bıkkınlık, rahatlama, isteklendirme, aşırı beğenme, aşırı beğenmeme, onaylama, sesleniş, ayıplama, alay, küçümseme, özlem, anımsama, acıma, yakınma” yalnızca ünlem kullanarak dile getirebileceğimiz anlamların bazılarıdır.

Ünlemleri ses ve sözcük halinde olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz :

Ses halinde olan ünlemler : Ses halinde olan ünlemlerin başlıcaları şunlardır : A!(aaa!), e!(ee!), O! (Ooo!), Of!(Off...!), Uf!, Ah!, Ha!, Hay!, Tu!, Tü!, Eh!, Ay!, Ya!, Oh!, Tüh!, Üf!...

Örnek : O! Nereye böyle? (şaşma, şakınlık)

Ooo! Hoş geldin Ayşeciğim. (Beklenmezlikle birlikte sevinme)

Vah zavallı adam!... (Acıma)

Haa..! Unutmuşum yahu! (Hatırlama)

Ah, şu insanlık! (Kızma, hoş görmeyiş)

Eh, hayırlısı neyse o olsun! (Kabullenme)

Eee..., Fazla uzun ettin! (Bıkkınlık)

Sözcük halinde olan ünlemler : Sözcük halinde olan ünlemlerin başlıcaları şunlardır : Aman!, Aman tanrım!, Eyvah!, Haydi!, Bravo!, Yazık!, Sakın!, Yaşa!, Allah!, Yarabbi!, Hoppala!, Hop!, Yuh!... Örnek : Eyvah, cüzdanım yok! (şaşkınlık, korku)

Aman, bırak gitsin! (Bıkkınlık, usanç)

Bravo! Bravo! Büyük başarı. (Takdir etme, övme)

Hoppala, bir de bu çıktı. (Beklenmezlik)

Sakın o odanın kapısını açmayın! (Uyarı)

Yazık pek de gençmiş! (Üzüntü)

Tanrım, bana yardım et! (Yakarış)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt