Ben"lik Hastalığını "Biz"İlacıyla Tedavi

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Ben"lik Hastalığını "Biz"İlacıyla Tedavi
"Ben"lik Hastalığını "Biz"İlacıyla Tedavi

Tek tek çok kabiliyetliyiz, zekiyiz ve güçlüyüz. Fakat birlikte çok zayıfız. Çünkü birlik ruhunu anlamak yerine, şahsî çıkarlarımızda boğuluyoruz. Çoğu zaman bu duygularımız çatışmalara neden oluyor.


1986 yılında, bir teknik araştırma nedeniyle Japonya’daydım.
Japonlarla uzun süren birlikteliğimiz nedeniyle, toplantılarımız esprilerle geçiyordu.
Onlar, haklı olarak teknolojileri ile övünüyorlardı. Bizim arkadaşlarımız ise, boylarıyla, kilolarıyla, çok yemek yemeleriyle, futbollarıyla, bazen tarihimizle, hatta (af buyurun) çok içki içmeleri ile övünerek, sözde onlara karşı üstünlük sağlıyorlardı.

Bir gün; 1.90 boyunda, 95-100 kg. ağırlığında bir arkadaşımız, omuzlarını kasarak:
“Bir Türk, beş Japon’a bedeldir” dedi. Hazır cevap Japon arkadaşımız ise hiç beklemeden şu cevabı verdi:
“Evet bu doğru olabilir, fakat beş Japon da elli Türk’e bedeldir!” dedi ve kahkahayı patlattılar. Tabii olarak bizimkiler de bunu espri zannederek güldüler.
Ancak bu, hiç de espri değildi. Çünkü gerçekler tüm çıplaklığı ile ortadaydı. Biz anlı-şanlı Türk milletinin torunları, Hiroşima felâketinden yeni çıkmış bir milletten teknoloji satın almaya gitmiştik. Bu tezat ahvalin sebebini, hiç düşündük mü acaba? Bu, bizim organize olamama kusurumuz, onların da organize olma yeteneğidir.


Birlikteyken güçlü değilizEvet, tek tek çok kabiliyetliyiz, zekiyiz ve güçlüyüz. Fakat birlikte çok zayıfız. Çünkü öncelikle zekâ ve kabiliyetlerimizi, en kısa yoldan, tek başımıza nasıl köşe olacağımız doğrultusunda, “haram-helâl, hak-hukuk, gasp-zulüm” demeden kullanıyoruz. Toplum ruhunu anlamak yerine, şahsî çıkarlarımızda boğuluyoruz.
Benzer sebepler o kadar çok ki… Sebepleri doğru teşhis eden de çok aslında. O doğru teşhisleri uygulamaya niyetlendiğimiz zaman, karşımıza en büyük engel olarak “şahsî menfaatlerimiz” çıkıyor. Maalesef çoğumuzda memleket ve toplum menfaatleri için dayanışma, yardımlaşma, inanç yok. Birbirimize güvenimiz yok. Muhataplarımızın başarılarını çekememe var, haset ve kıskançlık var. “Ben onun gibi başaramadım, öyle ise o da batsın ki, benim kariyerim çizilmesin” zihniyeti hâkim...


İşte bizlerdeki bu “benlik duygusu”, başarıların en önemli kuralı olan sosyal dayanışmaya engeldir. Çoğu zaman bu duygularımız rekabete, adavete hatta çatışmalara ve mahkemelere kadar intikal ediyor.Bu tür çatışmalar ülkemize zarar veriyor. 10 senede bir yapılan tökezletmeler bunun en bariz örneğidir. Futbolda, siyasî arenada ve diğer grup çalışmalarında da, bu önemli faktörler halledilemez ise hezimet kaçınılmaz olur.


Japonlar işte bu hissiyatı yenmişler. Onlarda “ben” yerine “biz” duygusu hâkim. Benim evim ve menfaatim değil, ülke kalkınması, dava ve ülküleri önemli. Vatan-millet kalkınması için oturtulan organizeyi bozacakları dışlıyorlar. Veya ikna metotlarıyla, organizeye dâhil ediyorlar. Bizde ise kışkırtılıyor. Netice de ortada zaten: Nerede 1945’teki Japonya’nın tükenmiş hâli? Nerede bugünkü Japonya?


Birlik kusurları örter
Dayanışma bizzat ferdin kusurlarını da törpüler. Bir büyüğüm, bana bu konuda kanıt göstermek amacıyla, beni bir “alüminyum parça üretim atölyesi”ne götürdü.
Çok kenarlı ve köşeli olarak dökülmüş olan alüminyum parçaları, az veya çok mutlaka çapaklı çıkar. Önceleri onlarca işçiyi oturtup, ellerine eğe verip bu çapakları törpületiyorlarmış. Şimdi ise büyük bir mikser kazan yapmışlar. Çapaklı parçaları büyük gruplar hâlinde o mikser kazana koyup çalıştırıyorlar. Kazanın içindeki her “çapaklı parça”, birbirinin çapağı ile temas ettikçe, onun çapağını törpülüyor ve düzeltiyor. Birkaç saatlik birliktelik, sabır ve dayanışmadan sonra çapaksız hale geliyorlar. Yani birbirlerinin kusurlarını törpülüyorlar.


Güzel ahlâklı topluluklardan ve sohbetlerden mahrum kalmış kimselerin kusurlarını törpülemek için mutlaka bir eğitmen tutmak şarttır. Ancak bu ferdî çalışma, hem çok masraflı hem de maharet gerektirici bir metottur. Alüminyum örneğindeki metotla çağdaş, kültürlü ve sahabe misali güzel ahlâklı toplulukların içine girip kendimizi o manevî atmosfere bırakabiliriz. İslâm’ın güzel prensiplerini yaşayarak başkasının çapağını ve kusurunu görmek yerine, hem onun hem de kendi çapak ve kusurumuzu törpülemek, idealimiz olmalıdır. Tabii her zaman olduğu gibi inanç, sabır ve sebat esastır.

A. RAİF ÖZTÜRK
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt