Antibiyotik-virüs ve bakteri ilişkileri

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
kum kзđiśi

kum kзđiśi

Üye
Antibiyotik-virüs ve bakteri ilişkileri
Antibiyotik-virüs ve bakteri ilişkileri
Yaşam için yarıştığımız mikroorganizmalar bu gezegen üzerindeki etkilerini daha da fazla hissettirecekler' Dr. Jasua Lederberg, Nobel Tıp Ödülü'nü 1988'de alırken böyle diyordu törende. 'Bitkilerle tedaviye geri mi döneceğiz?'kaygısını taşıyan bu cümle, eski bir hikâyenin yeniden dile getirilmesiydi.


Penisilinin pratikte kullanılmaya başlandığı 1941 den bir sene sonra, dirençlilik bildirimleri gelmeye başladı. Antibiyotik 1942 yılında Walksman tarafından şu şekilde tanımlanıyordu: 'Mikroorganizmalar tarafından üretildiği halde, diğer mikroorganizmaları öldüren veya gelişimini engelleyen maddelere antibiyotiktir'. Oysa aynı yıl, 'Stapylococcus aureus' adlı penisilin, kimi uygulamalar da sonuç vermiyor, hastalar direniyordu. Direnç, beş yıl sonra 1946'da İngiltere'de artık istatistiksel bir veri olarak kabul ediliyordu; ' yüz hastadan on dördünde etkisiz''. Barber-Whitehead adlı doktorlar iki sene sonra 1948 de, bu sayıyı %53 olarak ölçünce, antibiyotik direnci artık çözülmesi öncelikli bir sorundu.
Hiçbir ilacın durduramayacağı bakteriyel bir hastalık düşünün. "Diyelim ki İlaçlar etkisiz kalıyor; çünkü birçok enfeksiyon hastalığının sorumlusu bakteriler güçlü antibiyotik ordumuzdan korunmayı öğrendi." Mikropları hiçbir antibiyotiğin yok edemediği bu ürkütücü senaryo bir gün gerçek olabilir. Antibiyotiğin uygun olmayan biçimde kullanımı, bakterinin yok olmamak ve güçlenmek için direnç geliştirmesine yol açıyor. Direnç geliştirmiş ve güçlenmiş bakteriyi daha sonra aynı antibiyotikle yok etme girişimi başarısızlıkla sonuçlanacak bir girişime dönüşüyor. Son yıllarda tüm dünyada bakterilerin antibiyotiklere karşı gösterdiği direnç, tedavide sorun yaratmaya başladı. Tüberküloz, gonore, pnömoni ve menenjit gibi giderek artan sayıda enfeksiyonda, daha önce bu hastalıklarla Mücadelede yaygın olarak kullanılan antibiyotiklere karşı dirençli bakteriler çoktan gelişti...


Hastalar arasındaki yakın temas nedeniyle hastanelerde sık olarak görülen direnç sorunu; özellikle bilinçsiz ve yaygın antibiyotik kullanımı yüzünden artık bütün dünyada bir sorun olarak kabul görüyor. Sadece bu amaçla kurulan enstitüler, antibiyotik uzmanı araştırmacılar, bu sorunu çözümlemeye ve özellikle hastane benzeri ortamlarda antibiyotik direncini denetim altına almaya çalışıyor.

Antibiyotik direncini mikroorganizmalar çok çeşitli şekilde geliştirebilir. Bakteriler, antibiyotiğin saldırısına karşı koyabilmek için hücre yapılarını değiştirebilir; Duvarlarını antibiyotiğin geçemeyeceği şekle değiştirerek, antibiyotiği parçalayacak enzimler üreterek, antibiyotiğin etki ettiği kısmını değiştirerek ilacın etkisini kırar.
Bir bakteri ilaca karşı direnç kazandıktan sonra, o ilaç artık hastalığın tedavisinde etkili olamaz. Kimi direnç yetenekleri diğer bakterilere de geçebilir. Bu, antibiyotiklerle tedavi edilemeyen hastalık sayısının giderek artması anl***** gelir. Enfeksiyona yol açan mikroorganizmaların yeni çevrelere uyum sağlaması, mikroplara vücudun gösterdiği direnci görece etkisiz bırakır. Aynı hastalık çok fazla kişiyi etkileyebilir, dünya çapına çok kısa sürede yayılıp, toplu ve çabucak ölümlere yol açabilir.????:





Bakterilerin neden olduğu hastalıklar sadece sınırlı sayıda antibiyotikle tedavi edilebiliyor. Dirençli bakterilerin yol açtığı bir enfeksiyon söz konusuysa, tedavide daha toksik yani zehirli ve pahalı ilaçların kullanılması gerekebilir. Bazı vakalarda, hastalığa neden olan dirençli bakterileri yok edecek kadar etkili antibiyotik bulunmadığından, hastalık tedavi edilemez duruma gelebilir. yanı sıra, antibiyotik direnci diğer bakteriyel enfeksiyonlara da yayılabilir. Bütün bu sebepler giderek daha çok insanı, hastanede daha uzun süre kalmak ve yüksek maliyetler ödemek zorunda bırakıyor.

Araştırmalara göre, antibiyotiklerin denetimsiz kullanıldığı ülkelerde direnç çok daha yüksek. Metisiline dirençli "stafilokok"un neden olduğu hastane enfeksiyonuyla eski bakan Veysel Atasoy`un hayatını kaybetmesi de, bu direncin yol açtığı önemli sonuçlardan biri olarak gösteriliyor


Türkiye'nin yıllık ilaç tüketim giderinin yaklaşık 12 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının, yaklaşık yüzde 20 - 25`ini antibiyotikler oluşturuyor. Antibiyotik tüketiminde ülkemiz kimi seneler dünya birincisi' Türkiye'de yazılan her 10 reçeteden 7'sinde antibiyotik bulunduğu, birçok bakteride antibiyotiklere karşı direncin ülke genelinde çok yüksek olduğu biliniyor. Tüm ilaç tüketimi arasında antibiyotikler son 6 yıldır hep ilk sırada. Bilinçsiz ve denetimsiz kullanımın göstergesi bu sayı, Avrupa ülkelerinde dördüncü, beşincilikten yukarı çıkmıyor.

Dünyada, temel olarak 20 çeşit antibiyotik bulunuyor. Antibiyotik çeşitlerinin birbirlerinden hareketle, vücudun ve mikropların yapısına göre arttırılması mümkün. Bu artış kuşak numaralarıyla seviyelendiriliyor. Kuşak numarasının artması, geliştirilen antibiyotiklerin daha geniş etki aralıklı ve daha pahalı olması anl***** geliyor. Avrupa ülkelerinde 2. kuşak antibiyotik kullanılırken, ülkemizde 4. kuşak antibiyotikler kullanılıyor. Bu tür antibiyotiklerin yan etkisi, diğerlerine oranla çok yüksek. Daha etkili ve daha pahalı bu ilaçların, az gelişmiş ülkelerde tüketildiği kabul ediliyor.
Antibiyotiklerin Türkiye`de çok yaygın ve denetimsiz kullanılması. Eczaneden istenildiği zaman alınması, kolay ulaşılabilir olması, antibiyotiklere direnç gelişmesi sonucunu doğuruyor. İlaçların yetersiz kalması ve buna bağlı ölüm oranlarının, hastalıktan doğan marazların artması, hastanede tedavi başarısızlıkları nedeniyle yatış sürelerinin uzaması, dolayısıyla tedavi maliyetlerinin ve tedavi başarısızlığına bağlı istenmeyen durumların artması gibi birçok sorun ortaya çıkıyor.

Bu durumdan canı en çok y******rsa yeni doğanlar, çocuklar ve yaşlılar... Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının henüz olgunlaşmaması sebebiyle yeni doğanlar, yine ileri yaşlarda bu organların fonksiyonlarının azalması nedeniyle yaşlılar daha fazla zarar görüyor.
Bulunduğumuz çevre sürekli olarak bakteri üretebilir. Direnci düşmüş vücut için bu bakteriler hastalık demektir. Bu nedenle, antibiyotikler sadece enfeksiyonun tedavisinde, gerekli olduğu zaman kullanılması salık veriliyor. Birçok bakterinin dirençli olduğu bir antibiyotik sınıfının kullanımını, hastanelerde kısıtlanmasından sonra, saptadığı direnç azalması bir umut ışığı' Araştırmacılara göre, sık rastlanan bir enfeksiyona neden olan bu bakteride olduğu antibiyotik direncini önlemek birkaç şekilde mümkün...

Virüslerin neden olduğu; soğuk algınlığı ya da diğer birçok enfeksiyonda antibiyotik kullanmamak en yaygın önlem. Soğuk algınlığı gibi virüs hastalıkları antibiyotiğe yanıt vermiyor.
Soğuk algınlığı şikayetlerin, ancak yüzde 10 ila yüzde 15'inin ''bakteriler'' nedeniyle oluşuyor; sinüzit, faranjit, orta kulak iltihabı gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotik kullanılabiliyor. İlaçları reçetede belirtildiği gibi;, dozları atlatmadan ya da kaydırmadan kullanmak ve kendinizi daha iyi hissetseniz de antibiyotik bitmeden tedaviyi kesmemek en doğru hareket. Doktora danışmadan antibiyotik almak, başkalarına reçetelenen, herhangi bir hastalıktan arta kalan antibiyotiği kullanmak ya da antibiyotikleri daha sonra kullanmak üzere saklamak sorunu büyüten ve giderek yaygınlaşan yanlışlar.

Antibiyotik kullandığınız günler; antibiyotiğin gücü, görülen yan etkileri ve belirtileri geçirmedeki etkinliğine ilişkin bilgileri içeren bir günlük tutmak ise en uzmanca yaklaşım. Bu günlüğü, antibiyotik kullanmanız istendiğinde incelemesi için doktora vermek çok işe yarabilir. Antibiyotik öykünüz, doktorunuza hangi antibiyotiği reçeteye yazması gerektiği konusunda yardımcı olabiliyor.
Bilinçsiz kullanılan antibiyotikler, vücuda fayda yerine zarar veriyor. Kültür ve antibiyogram tahlil sonuçlarına göre hastalara antibiyotik yazma işlemi çözüm sürecini başlatıyor. Sonuçları alındıktan sonra konulan teşhis doğrultusunda dar etki aralıklı antibiyotiğin yeterli olacağı bir vakada, geniş spektrumlu antibiyotik kullanılması, dolayısıyla vücudun bağışkanlık kazanması engellenebiliyor.

Her canlı gibi mikroorganizmaların da temel amacı yaşamak ve çoğalmak... Her canlı gibi onlar da yaşamlarını engelleyen koşullara direnç geliştirme özelliklerine sahip. Antibiyotik üretimi, onu üreten mikroorganizma için belirli bir üstünlük sağlar. Mesela Penicillium tarafından üretilen antibiyotikler, doğada rekabet halinde olduğu diğer mikroorganizmaların büyümesini önler. 1850 yılında enfeksiyonları yapan etkenin mikroorganizmalar olduğunu bulan Pasteur tıpta büyük çığır açmıştı. 'Düşmanını tanıyan' tıp kısa zamanda bu mikroorganizmalara karşı silahını da üretti: Antibiyotik. Bu bir savaştı. Bilim, doğaya karşı kuşanmıştı, şimdi karşılık verme sırası doğada... Son yüzyılın mucize ilacı antibiyotikler hastalıkları hep mağlup ediyordu. Ancak bu kez kazanmak için yok etmekten başka yöntem bilmeyen İnsanoğlu savaşı sonsuza kadar kaybedebilir. Sürekli kaybeden mikroplar artık yenmeyi öğrendi
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt