Seyduna ve Sahrud.. Kavuşamayan iki aşık ırmağın öyküsü

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Reşwan

Reşwan

Emekli Yönetici
    Konu Sahibi
Seyduna ve Sahrud.. Kavuşamayan iki aşık ırmağın öyküsü
Kavuşamayan iki aşık ırmağın öyküsü




Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
İki ayrı yürekte durmadan kanayan
Seyduna’yla Şahrud
Yüreklerin akarken bıraktığı izi
Birbirlerinin gözlerinde aradılar.
Yoktu.
İki iklim farkıydılar
Ne zaman göz göze değseler
Yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
Üçüncü bir kente düşmüş suretleri

Şahrud gökyüzü geliniydi.
Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
Bir solukluk rüzgarda bile
Usul usul kanardı gelincik bedeni.

Seyduna yeryüzü cehennemi.
Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı,
Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.

İki iklim ayrıldılar.
“Ya Şahrud!” dedi Seyduna
“Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
Su gibi git.”

Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak,
Yüzlerine oturdu.

Rivayet odur ki,
Şahrud vardığı denizlerde hala
Seyduna türküleriyle uyanmakta,
Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan
Masalla yaşlanmakta.

biliyorum! sen yine parmak uçlarında üşüyosun,aramızda kıvrılıp yatan uzaklıga inat,ayaklarınla kasıklarımın kasıgasını,ellerinle yüregimde yaktıgın ateşi düşlüyorsun.sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırıl çıplak bir ırmaga dönüşüyor yatagımızda apansız,parmakların tıkır tıkır işliyor iştahla,biliyorsun yaşamaktır aşk, geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku bogazında,DELİCE BİR YANGIN PARMAKLARININ BUZULUNDA........)

Birbirinden çok farklı, birbirinden çok ayrı, bir okadar ırak ve bir okadar da sevdalı iki unsurun, iki duygunun, iki mükemmeliyetin sevdasının türkü türkü işlendiği bir motiftir 'seyduna türküleri'... Ak ile karanın, ateş ile suyun, hançer ile yüreğin sevdasıdır....seyduna ile şahrudun sevdasıdır...

Seyduna türküleri, bazen bulutsuzluk özlemine benzer bazende umudunu yitirenlerin umut ilhamı. Seyuduna ve Şahrud bir çeşmeden akan göz yaşı vediğer bi çeşmeden akan kanın arasındadan geçen berrak ırmaktır. Bir başkadaır Seyduna ve Şahrud adamı çok uzaklara götürür.

Kara bir ağıt'tır Seyduna türküleri... :ağlarım:



Öpüyorsam ayrılığı gözünden
Söküyorsam yüreğimi göğsümden
Geciyorsam gözlerinin icinden
Sana olan sevdamdandır bilesin
Geciyorsam bir çiçeğin özünden
Sana olan sevdamdandır bilesin.

Meğer ne yanlızız insan olmuşsak
Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak
Yeri gelmiş acıyda gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin

Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun.
Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat
Ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını
Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
Ve cırılcıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda..
Apansız pencerende gülümsüyor güneş ne güzel.
Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor
İştahla biliyorsun yaşamaktır aşk
Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda.
Delice bir yangın parmaklarının buzulunda
Ah şahrut!her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli.

Karşılıksız sevebilmekse sevda
Gercek seven küle dönmüş her çağda
Elim kolum bağlanmışsa kıyında
Sana olan sevdamdandır bilesin
Sevdunayım gebermişsem kıyında
Sana olan sevdamdandır bilesin.


Sana geldim sona…
Sen de yeryüzüdür gövde bulan
Ey suların sonsuzluğu..
Bakışların demir atsın gözlerimin limanına
Fırtınalar yorgunu yüreğim sana..

Bütün sabahlarım sesinde ağarsın
Keder tırmanmasın yüzüme bir daha
Sarmaşık gibi öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma..

Biliyorum yüreğin durgun sudur dindiğim
Korku kıyılarımı sildiğin
Sana geldim
Sustum ve yumdum
İki damla ateş düşürdüğün gözlerimi..

Al uslandır korsan bedenimi
Gece kanat çırpsın parmaklarında
Birbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasın
Birleşsin yağmur soyunuğu ellerimiz
Bırak öpüşlerim ağzını kapatsın..

Uzun uzadıya susarak kalalım birbirimize
Sabaha söyleyecek söz bırakmayalım
Köpekler gibi havlayan acılarımız sussun
Sevda çözmesin kendini bizden..

Sularca gülüşelim
Yüreğin alıkoysun gitmelerimi
Sana geldim sona…


Ayrılıklar uyandırmalı kör yüreğimi.
Cehennem yangınlarından
Ölmeden çıktıysa bedenim; artık
Benim olmalıyım benim.
Yeter yüreğimi bir çift gözün
Ateşine rehin verdiğim. Ateş artıyı
Değildir karşılığımız. Pusatını dağ
Sisinden alan firarını mermisine
Emanet eden bir namludur bu
Eşkıya sevda ki; zulasında asılı
Durur kefenlediği ölümü.
Ellerinin çeliğine su verilmiştir ta
Adem`den beri. Bilir ve intihar
Cüretiyle yoklar yüreğinin tetiğini.
Güneşin kızılca kıyametine çatar
Kuruyan umut dallarını. Yanacaksa
Cehennemden beter yanmalı!
Kim anlar ki eşkıyanın sağlamlığını;
Özleminin çiseyle yıkanmış şafak
Değerini kim? Hani ellerine kuşlar
İnerdi kardan üşüyen kuşlar...
Bahçen kuş sevinçleriyle inlerdi ay Şahrud.
Eşkıya yüreğime çığ düştü
Üşüyorum ha... Aç ellerini.


Geldim mutsuzluğumla
Yürek susuzluğumla
Koynuna al demiyom
Eşikte koyma beni.
Koynunda yatır demem
Yeter bağışla beni.
Aç ellerin gireyim
Sana ömrüm vereyim
Kuruyan dudaklarına
Nefesimi süreyim.


Dağlara küs olur mu?
Banara yas olur mu?
İki can bir bedenken
Ayrı yatmak olur mu?
İki yürek bir canken
Ayrı düşmek olur mu?
Biliyorum suçluyum
Kentin kirli suyuyum
Sevmesini bilmiyorsam
Geçmişin sonucuyum.
Aç kapıyı gireyim
Sana ömrüm vereyim
Kuruyan dudaklarına
Nefesimi süreyim.

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt