Prester John ve Son Haçlı Seferi

Sponsorlu Bağlantılar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Prester John ve Son Haçlı Seferi
Her şey Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopol'ün patriği Nestorius'un söyledikleriyle başladı. İS 5. yüzyılda gelişen olaylarda Nestorius, İsa'nın kutsal ruh fikriyle dolu sıradan bir insan olduğunu ve bu nedenle Meryem'in de tanrıyla bir ilişkisi olmadığını söylüyordu. Patrik, Doğu Roma İmparatorluğu'nun dini lideri olduğundan fikirlerini çabucak yayması kolaydı. Bu fikir kilisenin öteki patrikleri ve Doğu Roma hükümdarı tarafından pek de hoş karşılanmadı. Birkaç hafta içinde Nestorius görevden alındı.

Bundan yılmayan Nestorius "sapkın" fikirlerini yaymaya devam etti. Bir mürit grubu oluşmaya başlamıştı. İnatçılığı yüzünden bu eski patrik ve müritleri sürüldü. O zamanlar sürgüne gönderilmek, Bizans'ın söz sahibi olduğu toprakların çok daha doğusuna gitmek anlamına geliyordu. Nestorius ve takipçileri Hindistan'a kadar gitti. İsa hakkındaki fikirlerini burada da ifade ediyorlardı ancak oraya ilk gelen Hıristiyanlar oldukları için bunları anlattıkları Hıristiyan olmayanlardı. Bir süre Nestorius'un müritleri dikkat çekti ancak Bizans İmparatorluğu küçüldükçe bağlantı kaybedildi. Tüm bilinen oralarda, uzaklarda doğuda bir yerlerde Nestorius'un takipçilerinin olduğuydu.

12. yüzyılın sonunda Avrupa tuhaf bir yer haline gelmişti. Dev imparatorluklar parçalanmıştı ve Kiev'den Londra'ya kadar bütün devletler küçülmüştü. Bu küçük devletler zenginleşmişti ve Kudüs ile kutsal toprakları kurtarmak dışında sınırlarının ötesinde olup bitenle ilgilenmiyordu. Bunun nedeni de Avrupa'nın ötesindeki ticaretin önünün İslam'ın yükselişi nedeniyle kesilmesiydi.

Bu, aynı zamanda Avrupalıların cehaletle geçirdiği "Karanlık Çağlar"ın sonuydu. Bin yıl önce Roma'da Çin'den gelen ipek sayesinde bol bol ipek bulunurken ipek artık bir zenginlik ve asalet işareti olmuştu. Basit bir ipek ceket bile bir tarla işçisinin beş yıllık gelirine eşitti. Avrasya'nın üçte ikisi Marco Polo'nun keşfetmesini bekleyen bir bilinmeyendi.

13. yüzyılda Avrupa'nın yüzü 5. yüzyıldakinden oldukça farklıydı, Doğu dünyası ise tanınmayacak hale gelmişti. İslam güçlenmiş, dört kez yapılan Haçlı Seferleri geçici bir süreyle de olsa kutsal toprakları özgürlüğüne kavuşturmuştu. Savaşçı Müslümanlardan daha önemlisi ise Çin'i çoktan fethetmiş olan Moğol İmparatorluğuydu.

Moğollar yüzlerini Batı'ya dönmüştü. Avrupa ise küçük krallıkların, birkaç asilin yönetimindeki disiplinsiz ordularıyla Haçlı Seferlerine çıkıyordu. Dört sefer Yakındoğu'yu ticarete açtı ama bu, Hıristiyan dünyasının yararına olmadı. Katolik Kilisesi hala yönetimi elinde tutuyordu ve Papa Avrupa politikasının en önemli adamıydı. Gücünün çoğu da "Kutsal Topraklar"ı kafir Müslümanlardan kurtarmak için düzenlediği Haçlı Seferlerinden geliyordu.

Ama Nestorius ve takipçilerinin başına gelenler Prester John efsanesinin oluşmasına yol açtı. 1122'de Roma'ya Hindistanlı bir rahip ulaştı. Hindistan ve Çin'de yaşayan Nesturilerin (Neşter yanlısı Hıristiyan) bir elçisi olduğunu söylüyordu. Aslında Hindistan'da birkaç bin Nesturi vardı, Çin'de ise tek kişi bile yoktu. Ama Papa'nın duymak istedikleri buydu. Moğol İmparatorluğu'nun büyümesiyle ilgili haberler ve hatta ayrıntılı raporlar Avrupa'ya ulaşıyordu. Bunun için harekete geçmek isteyen Avrupalılar Prester John'a yardım bahanesiyle yeni bir Haçlı Seferi başlattılar. Bu Beşinci Haçlı Seferiydi.

Prester John güçlü bir askeri lider ve inançlı bir Hıristiyan gibi tanıtılıyordu. John, İslam dünyasının yanı başında güçlü bir Hıristiyan krallığının başındaydı. 1145'de Suriye Başrahibi Papa'ya gönderdiği mektupta doğudaki bir Hıristiyan krallığının kutsal toprakların geri alınmasında yardımcı olmak üzere bir ordu gönderdiği konusunda bilgi aldığını yazdı. 1221'de haçlı seferi için çağrı yapılmıştı.

Hıristiyan dünyası Prester John'un İspanya'dan İran'a kadar her yeri elinde tutan İslam ordularından Avrupalı Hıristiyanları kurtarmak için harekete geçtiğinden o kadar emindi ki, Moğol fetihleri bile görmezden geliniyor hatta bunlar Prester John'un yaptıkları olarak anlatılıyordu. Batı Avrupa için Prester John gerçek, Moğollar ise bir efsaneydi.

Böylece Papa haçlı seferini başlattı. Filistin'e doğru yola çıkan binlerce şövalye öldü. Sonunda Hıristiyanlar kutsal toprakları tamamen kaybetti. Ancak o vakte kadar bu, Hıristiyanlar için önemli değildi, çünkü Prester John her an ordusuyla ortaya çıkabilir ve Hıristiyanları kurtarabilirdi. Dahası John, doğudan gelecekti ve Müslüman kafirleri aralarında sıkıştırmış olacaklardı.

Bu efsanenin gücü Avrupa'nın stratejisine yarım yüzyıl boyunca yön verdi. Sonunda ise Prester John'un gerçekten bir efsane olduğu ortaya çıktı. Ayrıca Moğolların da gerçekliğinin farkına varıldı. Batı Avrupa Haçlı Seferleri nedeniyle ikiye bölündü. Bazıları destek verirken, bazıları hata olduğunu düşünüyordu.

En büyük iki Hıristiyan krallığı Polonya ve Macaristan'dı. Ama büyük olmaları uygar oldukları anlamına gelmiyordu. Bu iki krallık, ikiye bölünmüş Fransa gibi kendi halinde gelişmeye bırakılmış olsaydı "Karanlık Çağ" bir yüzyıl daha önce biterdi. Ancak Moğollar sonunda Avrupa'ya saldırmaya hazırlandıklarında, Batı'nın askeri gücü dağılmış durumdaydı.

Macaristan Kralı IV. Bela tüm Hıristiyanlığa kendilerini ve tabii ki Macaristan'ı savunmaları için çağrı yaptığında Öyle büyük bir ordu oluşturulamadı. Avrupa'nın her tarafındaki şövalyelerden yanıt geldi. Ama beklendiği kadar büyük bir katılım yoktu. Batı Avrupa'dan tek bir kral bile ordusunu toplayıp gelmedi.

On beş-yirmi yıl önce Filistin'de savaşanlardan çoğu ölmüştü ve mali açıdan da orduların yeni bir savaşa gücü yoktu. Moğollar, Polonya ve Macaristan'ı ezip geçti. Moğol hükümdarı ölmeseydi ve Moğol orduları kendi kendilerine geri çekilmeselerdi, Dublin'e kadar ilerleyip tüm Avrupa'yı ele geçirmekten onları alıkoyacak hiçbir güç kalmamıştı.

Prester John bir efsaneydi. Olmayan bir Hıristiyan Krallığı ile güçleri birleştirip İslam ordularını yenme fikri Papa'ya ve asillere öyle çekici gelmişti ki kimse buna karşı çıkamadı. Bu öyle bir efsaneydi ki, Moğol hükümdarı ölmeseydi, tüm Avrupa Moğol hakimiyetine girecekti.

1. Mahmud « Osmanlı Tarihi

Sultan Birinci Mahmud, 2 Ağustos 1696 günü İstanbul'da doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan'dır. Büyük annesi Gülnuş Sultan'ın sevgi ve ilgisiyle büyüdü. Sekiz yaşından beri kafes hayatı yaşadığı halde zekası, iyi niyeti ve kuvvetli karakteri sayesinde kendini harap etmekten kurtardı. Küçük yaşlardan itibaren çeşitli hocalardan dersler aldı. Tarih, edebiyat, ve şiirle meşgul oldu. Özellikle musiki ile uğraştı.

Sultan Birinci Mahmud, 1 Ekim 1730 tarihinde, 35 yaşında iken padişah oldu. Devrindeki en değerli kimseleri seçip iş başına getirdi. Karakter sahibi, azimli, müşfik, merhametli, dikkatli, ve sabırlı bir insandı. Kendi zevkinden çok milletin refahını düşünerek hareket etti. Bu sayede babası ve amcasının düştüğü hatalara düşmedi. Hayatının son iki yılını hasta geçiren Sultan Birinci Mahmud, 13 Aralık 1754 tarihinde 59 yaşında iken vefat etti. Sultan İkinci Mustafa'nın Yeni Camiideki türbesine defnedildi.

Musevilik « Dinler Tarihi

Tanrı'nın İsrailoğulları'na Musa aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Musevîliktir. Musevîlik Yahudi ulusunun geleneksel dinidir.

Yahova ve «On Emir»

İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevîlik ve Musevi sözcükleriyle karşılandı.

Musevîliğin kuralları Musa'nın ilkelerinden doğdu, ama İsrail halkıyla birlikte gelişti. Bu imanın temeli tek Tanrı'dır. Bu Tanrı (Yahova [var olan]) gözle görülmez, elle tutulmaz, her şeyden üstün, doğru ve güçlüdür. Yeri ve göğü yaratan odur. Musevîlik ahlâkı ve kuralları «On Emir»de özetlenmiştir.

kutsal metinler

Musevîliğin bütün ilkeleri iki eserde yer alır: Tora ve Talmud. Tora, Kutsal Kitap'ın ilk beş kitabını (Pentatök) ve Sina Dağı'nda Musa'ya açıklanan «On Emir»i (Dekalogos) içerir; bunların tamamı, Tanrı'nın kullarıyla anlaşmasını içeren ve kutlayan bir dinsel yasa meydana getirir. Her sinagog'da, yani Musevi tapınağında, Tora'nın iki sırığa sarılmış bir parşömen üzerine el ile kopya edilmiş bir nüshası bulunur; her ayinde haham (Musevi din adamı), sinagogdakilere bundan bölümler okur.

Miladın III. ve IV. yy.larında kaleme alınan Talmud, Tora'nın, Musevî topluluklarının hayat koşullarını belirlemeyi amaçlayan yorumlarının ve açıklamalarının derlemesidir. Sözgelimi şabbat ilkesi Talmud'da geçer: madem ki Tanrı dünyayı yarattıktan sonraki yedinci gün dinlenmiştir, o halde İsrailliler de cumartesi günü hiç bir iş yapmamalıdır. Bunun gibi, bazı beslenme kurallarına uymaları da gerekir: et, kaşer olmalı, yani dinsel törelere göre hazırlanmalıdır (hayvanlar hahamın huzurunda kesilir). Ve ekmek hamursuz olmalıdır, yani maya katılmadan yapılmalıdır; domuz eti ve pulsuz balıkların eti yasaktır.

Hıristiyanlığın kökeni

Musevîlik, Hıristiyanlığın doğmasına yol açmış ve Hıristiyanlık, kutsal kitaplarının büyük bölümünü (Eski Ahit) Musevîlikten almıştır. Ancak, Hıristiyanların tersine, Museviler, İsa'yı Mesih (kurtarıcı) olarak tanımazlar.

İbranî takvimi

Hıristiyan takviminin 1975 yılı İbranî takviminde 5735 yılıdır. Musevilikte büyük bayramların tarihi İsrail takvimine göre hesaplanır. En önemli bayram Yılbaşı Bayramı'dır (Roş Aşana), ardından on günlük oruç gelir, Büyük Bağışlanma (Yom Kipur) günüyle son bulur. Paskalya, Mısır'dan ayrılan ve Musa'nın yönetiminde Filistin'e ulaşan İbranilerin kurtuluşunu kutlar.

sinagog

Genellikle Kudüs'e doğru yön verilmiş sinagog, ibadet için kurulmuş bir yapıdır. Adı Yunanca «toplantı» anlamına gelen bir sözcükten alınmıştır. Başlıca öğeleri Tora'nın saklandığı Kudas dolabı ve Bima denen bir düzlükte bulunan masa veya kürsüdür. Haham, ayini bu masadan yönetir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


Üst Alt