Peygamberimiz (sav)in mucizeleri

Sponsorlu Bağlantılar

A1234567A

A1234567A

Üye
    Konu Sahibi
Peygamberimiz (sav)in mucizeleri
arih boyunca yaşamış olan tüm topluluklara Allah Kendi Katından seçip beğendiği bir elçi göndermiş, insanlara dünyada ve ahirette güzel bir hayat yaşamanın yollarını göstermiştir. Kuran'da bunun, iman edenler için büyük bir lütuf ve rahmet olduğu bildirilmiştir:
Andolsun ki Allah, müminlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitab'ı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Al-i İmran Suresi, 164)
Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya Suresi, 107)
Gönderildikleri toplumlar için büyük birer lütuf olan elçiler insanlara doğru yolu göstermiş, onların karanlıklardan aydınlığa çıkmalarına vesile olmuş, tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz'in emirlerini insanlara tebliğ etmişlerdir. Huzur, güvenlik, barış ve adalet dolu bir hayatın ancak din ahlakının eksiksiz yaşanmasıyla mümkün olabileceğini insanlara anlatmışlardır. Ancak Kuran'da bildirilen "...Ancak insanların çoğu iman etmezler." (Rad Suresi, 1) ayetinin bir tecellisi olarak, tarih boyunca, elçilerin kendileri için ne kadar büyük bir rahmet olduğunu takdir edip iman edenlerin sayısı az olmuştur.
Allah'ın mübarek elçileri, Kuran'da Hz. Muhammed (sav) için "Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir." (Yusuf Suresi, 103) ayetiyle de bildirildiği gibi, insanların iman etmelerini içten arzu etmişlerdir. Dünyada ve ahirette nimete kavuşmaları, olabilecek en güzel ve en mutlu hayatı yaşayabilmeleri için onları doğruya çağırmışlardır. Buna karşılık insanlardan hiçbir ücret talep etmemişler, yalnızca onların iman etmelerini ve güzel ahlaklı olmalarını istemişlerdir. Samimi Allah korkuları ve üstün ahlakları nedeniyle yaşamlarını bu uğurda şerefle geçirmişlerdir. Yine hiçbir çıkarları olmadığı halde, insanlara imanı ve güzel ahlakı sevdirebilmek için çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalmış, türlü olaylarla denenmişlerdir. Ancak zorluk gibi görünen tüm olaylar, onların imanlarını ve şevklerini daha da artırmıştır. Allah'ın İlahi yardımı ve desteğiyle büyük bir cesaret örneği sergilemiş ve sonucunda da Allah'ın izniyle galip gelen daima onlar olmuşlardır. Rabbimiz Kuran'da şöyle buyurmuştur:
Allah, yazmıştır: "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah, ihlaslarına, sadakatlerine, sabırlarına, samimiyetlerine ve tevekküllerine karşılık bu kutlu şahısların kalplerine güven ve huzur duygusu indirmiş, onları maddi ve manevi yönden güçlü kılmış ve inkar edenlerin onlar aleyhindeki tuzaklarını bozmuştur. Kuran'da Allah'ın peygamberlerine olan desteği ve koruması şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz, Biz elçilerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz. (Mümin Suresi, 51)
Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez. (Maide Suresi, 67)
İnkar edenlerin Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatına son vermek amacıyla düzenledikleri tuzak karşısında ise Allah, Peygamberimiz (sav)'e olan desteğini şöyle haber vermiştir:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Kuran'ın birçok ayetinde de bildirildiği gibi Allah, elçilerini karşılaştıkları her türlü zorluğa, tuzağa, sıkıntıya karşı korumuş, bu mübarek şahısların üzerindeki nimet ve bereketini artırmış, her zorluğun ardından onlara bir çıkış yolu yaratmıştır. İçerisinde bulundukları zor şartlarda Allah, elçilerinin cesaretlerini ve güçlerini artırmış, üzerlerindeki yükün ağırlığını hafifletmiş, rahmetini hatırlatarak kalplerini kuvvetlendirmiştir.
Rabbimiz bazı elçilerini de mucizeler bahşederek desteklemiştir. Rabbimiz'in büyük bir nimeti olan bu mucizeler insanlarda çok büyük bir etki oluşturmuş; müminlerin hidayetlerini ve şevklerini daha da artırırken, pek çok kişinin de imanına vesile olmuştur.




RABBİMİZ'İN PEYGAMBERLERE BAHŞETTİĞİ MUCİZELER



Şüphesiz, Biz elçilerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz.
(Mümin Suresi, 51)​

Rabbimiz, kimi zaman elçilerini inkar edenlerin ve müşriklerin tuzaklarından korumak, kimi zaman da insanların imanına vesile olması için bazı peygamberlerine mucizeler lütfetmiştir. Kuran-ı Kerim'de, Yüce Allah'ın mucizelerle desteklediği peygamberlerin tebliğleri, hayatları ve inkarcılara karşı verdikleri mücadele detaylı olarak bildirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), Hz. Musa, Hz. İbrahim ve Hz. İsa, Rabbimiz'in mucizeler bahşettiği mübarek elçilerindendir.
Örneğin Hz. İbrahim'i ateşe atmak isteyen inkarcıların tuzakları Rabbimiz'in mucizesiyle bozulmuştur. Allah, "Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (Enbiya Suresi, 69) ayetiyle de haber verdiği gibi, ateşe Hz. İbrahim'e esenlik olmasını emretmiştir. Böylece Rabbimiz'in mucizesiyle, inkar edenlerin Hz. İbrahim aleyhinde kurdukları tuzak yerle bir olmuştur. Kuran'da Allah'ın elçilerinden bazılarına bahşettiği diğer mucizeler şu şekilde haber verilmektedir:
Hz. İsa'nın kavmine gösterdiği mucizeler
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları'na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları'nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)


Allah, yazmıştır: "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
(Mücadele Suresi, 21)​


İsrailoğulları'na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları'na şöyle diyecek "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Al-i İmran Suresi, 49)
Hz. Musa'nın asasının ejderhaya dönüşmesi ve karşısındakilerin hilelerini yutması
(Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)." Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi. (Araf Suresi, 106- 107)
Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz. (Taha Suresi, 69)
Hz. Musa'nın elinin bembeyaz olması
Elini koltuğuna sok, bir hastalık olmadan, başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın. Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini)
göstermiş olalım. (Taha Suresi, 22-23)


Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
(Nahl Suresi, 40)​

Hz. Musa'nın asasıyla vurarak denizde yol açması
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. (Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. (Şuara Suresi, 61-66)
Hz. İbrahim'in parçaladığı kuşların ona canlı olarak geri gelmeleri
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)


Floris Van Dijck (1575-1651)'in "Peynir ve meyveli sofra" isimli tablosu, Amsterdam, Rijksmuseum.​

Hz. Meryem'in yanında hep hazır yiyecek olması
... Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (Al-i İmran Suresi, 37)
Hz. Yunus'un balık tarafından yutulduktan sonra mucizevi şekilde kurtulması
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı. Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık. (Saffat Suresi, 139-145)
Hz. Zekeriya'nın ilerlemiş yaşında çocukla müjdelenmesi
Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi. O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir." Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar." (Al-i İmran Suresi, 38-40)


Olanca yeminleriyle, eğer kendilerine bir ayet gelse, kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler, ancak Allah Katındadır; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz?
(Enam Suresi, 109)​

Kuran ayetlerinde, yukarıda yer verilenlerin dışında daha birçok mucize haber verilmektedir. Rabbimiz'in bize haber verdiği bu mucizeler, tüm kainatın sahibi, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'in dilemesiyle meydana gelmektedir. Her bir mucize Allah'ın "Ol" emriyle ve Allah'ın dilediği şekilde gerçekleşmektedir. Allah bir Kuran ayetinde şu şekilde buyurmaktadır:
Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır. (Ra'd Suresi, 38)
Maide Suresi'nde de Hz. İsa'nın, mucizeleri "Allah'ın izniyle" gerçekleştirdiği haber verilmektedir:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları'na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları'nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Peygamberlerin hepsi Rabbimiz'e teslim olmuş, yüksek ahlaklı, alemlere üstün ve örnek kılınmış, mübarek kimselerdir. Tüm insanlar gibi onlar da Rabbimiz'in huzurunda aciz ve muhtaçtırlar. Allah tüm kainatı yoktan var eden, tüm varlıklar üzerinde mutlak güç ve hakimiyet sahibi olandır. Canlı cansız herşeyin kontrolü Allah'a aittir. Tüm kainat, göklerde ve yerde bulunan canlı - cansız herşey: tüm insanlar, hayvanlar, bitkiler, eşyalar Allah'a aittir. Hepsini yaratan alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Herşey O'nun emriyle hareket eder, o dilediği sürece varlığını sürdürebilir.
Tüm canlı varlıkları besleyen, onlara gökten ve yerden rızık veren, yeri yeşerten, geceyi karartan, Güneş'i parlak bir ışık kılan, mevsimleri var eden Yüce Allah'tır. Dünyanın yaratılışından itibaren yaşamış olan tüm insanları yaratan Allah'tır. Canlı ya da cansız herşey varlığını Allah'a borçludur ve tüm varlığıyla O'na muhtaçtır. Rabbimiz'in insanlar arasından seçip elçilik göreviyle şereflendirdiği peygamberleri de Allah'ın yarattığı ve O'nun emriyle hareket eden, Allah'a muhtaç insanlardır. Gösterdikleri mucizeler de sadece Allah'ın dilemesiyle meydana gelmektedir.
Enbiya Suresi'nde Rabbimiz'in sonsuz gücü şu şekilde haber verilmektedir:
Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar. Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler. Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler? Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir. O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler. Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (Kitab'ı) ve benden öncekilerin de zikri." Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 19-24)
Bizim bu kitaptaki amacımız da Allah'ın, üstün ahlakı, derin imanı, her tavrı ve sözüyle insanlara örnek kıldığı mübarek Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in mucizelerinden bazılarını insanlara hatırlatmaktır. Peygamberimiz (sav), Allah'ın izniyle, hayatı boyunca insanlara birçok mucize göstermiştir. Bu mucizelerden bazılarına sadece sahabeler şahit olurlarken, bir kısmı ise inkar edenlerin çok büyük bir bölümü tarafından görülmüştür.
Peygamberimiz (sav)'in mucizelerinin bir kısmı Kuran ayetlerinde, bir bölümü de Peygamber (sav)'in hadislerinde ve İslam alimlerinin çeşitli açıklamalarında aktarılmaktadır. Amacımız, alemlere rahmet olarak gönderilen bu mübarek insanın mucizevi yönlerini insanlara göstermek ve onları Kuran-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini kendilerine rehber edinmeye davet etmektir.


ALLAH'IN PEYGAMBERİMİZ (SAV)'E
BAHŞETTİĞİ MUCİZELER
eygamber Efendimiz (sav) Allah'ın, "... Ancak o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur..." (Ahzab Suresi, 40) ayetiyle bildirdiği gibi insanlar için son peygamber olarak gönderilen, Allah'ın en son hak kitabını vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı mübarek bir insandır. O, Allah'ın dostu, müminlerin de dostu ve velisidir. Allah'ın, "Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız" (Müzzemmil Suresi, 5) ayetiyle de bildirdiği gibi Peygamberimiz (sav)'e çok büyük bir sorumluluk vermiştir. Peygamberimiz (sav) ise, Allah'a olan güçlü imanıyla, kendisine verilen bu sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirmiş, insanları Allah'ın yoluna davet etmiş ve tüm inananların yol göstericisi olmuştur.
Kitabın girişinde de belirttiğimiz gibi Rabbimiz pek çok elçisine harikulade mucizelerle lütufta bulunmuştur. Yüce Allah, kıymetli Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'i de Kendi Katından birçok mucizeyle desteklemiştir. Bu mucizelerden en büyüğü ise hiç şüphesiz, Rabbimiz'in insanlara bir hidayet rehberi olarak gönderdiği Kuran-ı Kerim'dir. Rabbimiz Kuran'ı Peygamberimiz (sav)'in kalbine vahyetmiştir.
Peygamberimiz (sav)'in kalbine bırakılan vahiy
İslami ve tarihi kaynaklara göre sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) 40 yaşlarında peygamberlikle şereflendirilmiştir. Ancak Peygamberimiz (sav) vahiy almaya başlamadan önce de birçok mucizevi olay gerçekleşmiştir. Bu mucizelerden biri Peygamberimiz (sav)'in geceleri gördüğü rüyaların aynı şekilde gerçekleşmesidir. Hadislerde bildirildiğine göre "salih rüyalar" yaklaşık 6 ay sürmüştür. Büyük İslam alimi İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz adlı önemli eserinde bu rüyaları şu şekilde aktarmaktadır:
Allah Resulü (sav)'ne indirilen vahyin başlangıcı, uykuda gördüğü salih rüya şeklinde olmuştur. Gördüğü her rüya sabah aydınlığı gibi gerçek çıkıyordu...
Hadislerde bildirildiğine göre, Peygamberimiz (sav) 40 yaşlarına geldiğinde sık sık Mekke'ye 12 kilometre uzaklıkta bulunan "Nur" dağındaki "Hira" mağarasına gider, tek başına kalırdı. Hira mağarasına yalnızlığa (uzlete) çekilişinin üçüncü yılının Ramazan ayında, Yüce Rabbimiz Hz. Muhammed (sav)'e peygamberlik ihsan etti. Cebrail, Allah'ın izniyle, Peygamberimiz (sav)'e göründü ve ona Kuran-ı Kerim'den bazı ayetler indirdi. İlk vahyin günü, Miladi 10 Ağustos 610 tarihine rastgelen, 21 Ramazan Pazartesi gecesi olarak bildirilmektedir.
Allah Cebrail'i vesile kılarak kutlu elçisine İslam dinini vahyetmiştir. Hiç şüphesiz bu, Rabbimiz'in çok büyük bir lütfudur. Peygamber Efendimiz (sav) de derin imanı, Allah korkusu, takvası, üstün ahlakıyla buna layık ve ehil, mübarek bir insandır. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Vahyi sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür. (İsra Suresi, 87)
Allah bir diğer ayetinde de şu şekilde bildirmiştir:
Kitabın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir... (Kasas Suresi, 86)


Hicri 1205 (M.1790) tarihli Kuran-ı Kerim. Nesih hatla yazılı. Serlevhası klasik tarzda tezhipli. Her sayfası 17 satır. Altın cetvelli. Döneme ait deri cildi. (Süleyman Tevfik)​


Peygamberlik makamıyla şereflendirilmeden önceki altı ay boyunca gördüğü rüyaların aynı şekilde çıkması, Sevgili Peygamberimiz (sav)'in Allah Katında seçilmiş olduğunun delillerinden biridir. İslam alimleri bu durumu, Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamberini bu büyük göreve "uykusunda hazırladığı" şeklinde yorumlamaktadırlar. Bu "salih rüyaların" ardından, Allah'tan aldığı ilk vahiyle Peygamber Efendimiz (sav) tüm insanlara bir hidayet önderi kılınmıştır. Daha sonra da çok büyük bir kararlılıkla, vefat edene kadar, insanları Allah'a ve O'nun yoluna davet etmiştir. Peygamberimiz (sav)'in ilk vahiy alışı öncesindeki mucizevi olaylar hadislerde şöyle anlatılmaktadır:
Hz. Ayşe anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüs'de (ibadette) bulunuyordu. Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice (ra)'ya dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip:
- "Oku!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
- "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. (Aleyhissalâtu vesselâm hâdisenin gerisini şöyle anlatır:
- "Ben okuma bilmiyorum deyince melek beni tutup kucakladı, takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar:
- "Oku!" dedi. Ben tekrar:
- "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve:
- "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretti" (Alâk Suresi 1-5) dedi.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü...
Kuran'da da, Peygamberimiz (sav)'in Cebrail ile görüşmesi ve Kuran ayetlerinin kendisine bildirilmesi birçok ayetle haber verilmektedir. Necm Suresi'nde Peygamberimiz (sav)'e Kuran'ı öğretenin Cebrail olduğu şu şekilde bildirilmektedir:
Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. (Necm Suresi, 2-5)
Bu ayetlerin devamındaki ayetlerde de Cebrail'in Kuran'ı Kerim'i, Peygamberimiz (sav)'e öğretmesi sırasındaki harikulade olaylar şöyle haber verilmektedir:
(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
O, en yüksek bir ufuktaydı.
Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? (Necm Suresi, 6-12)


(Vahyi sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde
çok büyüktür.
(İsra Suresi, 87)​

Daha birçok ayette de Kuran'ı indirenin Cebrail olduğu haber verilmektedir. Bu ayetlerde Cebrail için "Ruhu'l Kudüs" ve "Ruhu'l Emin" şeklinde de buyurulmaktadır:
Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Şura Suresi, 51)
De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitab'ı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur. (Bakara Suresi, 97)
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-Emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). (Şuara Suresi, 192-194)
Kendisine Cebrail tarafından vahyedilen ilk ayetlerden sonra Peygamberimiz (sav)'e gelen vahyin belli bir süre kesildiği rivayet edilmektedir. Hadislerde vahyin kesilmesinden sonra ilk olarak Müddessir Suresi'nin ilk ayetlerinin Peygamber Efendimiz (sav)'e vahyolunduğu ve kendisinin tebliğ görevine bu ayetlerin vahyinden sonra başladığı haber verilmiştir. Bundan sonra Allah'ın verdiği emirle, Peygamberimiz (sav) insanlara yalnızca Allah'a iman etmeyi, O'na kesinlikle şirk koşmamayı anlattı. Müddessir Suresi'ndeki ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Ey bürünüp örtünen, Kalk (ve) bundan böyle uyar. Rabbini tekbir et (yücelt) (Müddessir Suresi, 1-3)


Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
(Ankebut Suresi, 51)​


Görüldüğü gibi, Şuara Suresi'nin 194. ayetinde vahyin Peygamberimiz (sav)'in kalbine indirildiği haber verilmektedir. Ala Suresi'nin 6. ayetinde ise Allah, "Sana okutacağız, sen de unutmayacaksın" buyurarak, Peygamber Efendimiz (sav)'e Kuran'ı Kendisi'nin ezberleteceğini bildirmektedir. Kuran'ın tüm ayetlerini bu şekilde öğrenmesi Rabbimiz'in Peygamberimiz (sav)'e bahşettiği mucizelerinden biridir.
Kuran ayetleri Peygamberimiz (sav)'in kalbine yerleştirilmiş, kendisi tüm hayatı boyunca Kuran ayetleriyle tebliğ yapmıştır. Allah, Ala Suresi'nin 8. ayetinde "Ve seni kolay olan için başarılı kılacağız" buyurarak Peygamberimiz (sav)'e yardım ettiğini ve Katından bir nimet olarak onu başarılı kılacağını müjdelemiştir.
Rabbimiz, "...İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır" (Rum Suresi, 47) ayetiyle de bildirdiği gibi mübarek elçisine hep yardım etmiştir. Bu kutlu şahsın kalbine ferahlık vermiş, aklında, ilminde, hafızasında harikuladelikler yaratmıştır.
Allah Kıyamet Suresi'nde de Kuran ayetlerini Peygamberimiz (sav)'e okutan ve unutturmayanın Kendisi olduğunu bildirmiştir:
Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir. (Kıyamet Suresi, 16-19)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Allah özel olarak Kuran ayetlerini Peygamberimiz (sav)'in hafızasına yerleştirmiştir. Allah bir başka ayette Peygamberimiz (sav)'e şöyle buyurmuştur:
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır." (Taha Suresi, 114)
Peygamberimiz (sav) Allah'a olan coşkulu imanı, derin sevgisiyle Rabbimiz'in bütün emirlerine gönülden boyun eğmiştir. Allah da onu güçlü ve başarılı kılmış, ona pek çok nimet bahşetmiş, dünyada ve ahirette seçkinlerden kılmıştır.
Peygamberimiz (sav)'e vahyin geldiği sırada şahit olunanlar

Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır.
(Secde Suresi, 2)​

Allah Müzzemmil Suresi'nde Peygamber Efendimiz (sav)'e gece kalkıp vahiy için hazırlık yapmasını buyurmuş, vahyin ne kadar ağır bir söz olduğunu haber vermiştir:
Ey örtüsüne bürünen,
Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk:
(Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.
Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.
Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız.
Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır.
Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır.
Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (Müzzemmil Suresi, 1-8)


(Bu) Kitab'ın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (Katın)dandır.
(Zümer Suresi, 1)​


Hadislerde de, Peygamberimiz (sav) Allah'tan vahiy alma gibi olağanüstü bir olayı yaşarken bulunduğu odada harikulade manevi olaylar yaşandığı bildirilmektedir. Bazı hadislerde Peygamberimiz (sav)'e vahiy geldiği zaman çevresindekilerin arı uğultusu gibi bir ses duydukları bildirilmektedir. Bazı kaynaklarda ise Peygamberimiz (sav)'in yüzünün yanında arı uğultusu gibi bir ses duyulduğu aktarılmaktadır.Buhari ve Müslim, Hz. Ayşe (ra)'dan şu hadis-i şerifi nakletmişlerdir:
El-Haris b. Hişam Resulullah (sav)'a: "Vahiy nasıl geliyor?" diye sordu. Şöyle buyurdu: "Bazen çan sesi gibi bana çok ağır bir şekilde gelip dediklerini kavradığımda benden ayrılıyor. Bazen insan kılığında gelir, bana konuşur ve ben de onun dediklerini ezberleyip kavrarım.""
Buhari ve Tirmizi Hz. Ayşe (ra)'dan şunu da nakletmişlerdir:
Andolsun ki O'nu şöyle görmüştüm: Çok soğuk bir günde vahiy inmişti. Melek yanından ayrıldığında alnından -sel gibi- ter boşanıyordu.
Taberani ise Zeyd b. Sabit (ra)'dan şunu nakletmiştir:
Ben Allah Resulü'ne gelen vahiyleri yazardım. O'na vahiy indiğinde, şiddetli bir yorgunluk hisseder ve inci tanesi gibi terler boşalırdı. Vahiy hali sona erdiği zaman O okur, ben de yazardım.
Ebu Nu'aym, el-Feltan b.Asım'dan şunu nakletmiştir:
Allah Resulü (sav)'e vahiy indiği zaman, gözleri açık, kulağı ve kalbi Allah tarafından gelen (ayetlerde) olurdu.
Ebu Nu'aym, Ebu Hüreyre (ra)'dan şunu nakletmiştir:
Allah Resulü (sav)'e vahiy geldiği zaman, kendinden geçer gibi olurdu.

ALINTIDIR.AMA BİR TEŞEKKÜRÜ EKSİK GÖRMEYELİM.
 
  • Beğen
Tepkiler: Nadir


Nadir

Nadir

Emekli Yönetici
yine çok güzel bir konu sağolasın..
 


Üst Alt